Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Terörün İslam’da ve Batı’daki Tanımı ve Hakikati

DAVA Çevrimdışı

DAVA

İyi Bilinen Üye
Site Emektarı
Soru:
Terör hakkında çok işittik. Müslüman’ın bakışına göre terör nedir? Batılılara göre terör nedir? Onlarla ihtilafa düşersek nasıl cevap vermeliyi z?

Cevap:
Bütün övgüler Allah’adır.
Birincisi:
el-İrhab” Arapça masdar olup erhebe, yurhibu, irhaben olarak gelmekte ve lafız olarak ise: kendi zatında ne övülen ne de yerilen ancak söylendiğinde anlamı bilinen bir kavram olup korkutma anlamına gelmekted ir. Bıraktığı etkisine bakılmalıdır. Kimileri irhab’ın İslam’da öldürmenin yerine kullanılır, diyebilir . Bunu diyen yanılmıştır. Çünkü bu söz bu anlama yardımcı olmuyor. İrhab korkutmadır, öldürme değildir. Allah bize kendisind en nerhebehu yani kendisind en korkmamızı emretmiştir. Ayette: “Ey İsrail (Yakub’un) oğulları! Hatırlayın size verdiğim nimetleri mi, Bana verdiğiniz (İslâm dinine tabi olma) sözünüzde durun ki, Ben de size (razı olma ve cennete girdirme) vâad ettikleri mi vereyim. O halde korkun Ben’den.” (el-Baqarah, 40) savaş ve komplo kurması beklenen düşmana karşı hazırlık yapmamızı da emretmiştir. Bu hazırlık, bizim düşman için kolay lokma olmadığımızı belirtmek için korkutmamız içindir. Bunu açıklayan ayette ise: “Onlara (düşmanlara) karşı gücünüz nisbetind e kuvvet ve cihad için bağlanıp beslenen atlar (silah ve araçlar) hazırlayın, onunla Allah 'ın düşmanını, sizin düşmanınızı ve onlardan başka sizin bilmediğiniz, Allah 'ın bildikler ini (düşmanlarını) korkuturs unuz. Allah yolunda ne harcarsanız size ek****iz geri döner, siz asla haksızlığa uğratılmazsınız.” (el-Enfâl, 60)
Cani sömürge devletler i bu sözü İslam’ın üzerine adlandırdılar. Dünya kamuoyu gözünde İslam’ı kötülemek istedi. Bunun için kongreler düzenlediler, sempozyum lar yaptılar. Terörle mücadele için birimler oluşturuldu. Bütün bunların arkasında katil ve cani sömürge devletler in Müslümanlardan zayıf olanların göğüslerine oturmaları hedeflenm işti. Keşmir’de ki Müslümanların üzerine Hinduların terörü, Çeçenistan’da ki Müslümanların üzerine Rusların terörü, ırakta ve Afganista n’da ki Müslümanların üzerine Amerikalıların terörü, Filistin’de ki Müslümanların üzerine Yahudi terörü çöktü. Kendini bilmez bazı insanlar ise bu sömürgecilere karşı savaş verenlere bu adı takıyorlar. İnsanları onlardan nefret ettiriyor lar. Belki onlardan bir taife veya bir grup için söyledikleri doğru olabilir. Ancak bu terör devletler ine karşı neden tavır almaz? Irkçı, milliyetçi örgütler bu sözle tanımlamaktan kurtuldul ar ve olay sadece Müslümanlara özel yapıldı!?
Rabbani İslam kanunları müslümanın ırzını, kanını ve malını korumakta dır. Bunun için öldürme, zina etme, hırsızlık yapma, iftira atma haram kılındı. Kim de bu büyük günahlardan birini yaparsa katı hadler kılındı. İnsanların ırzını korumak için öldürmenin hükmü evli kadının zina etmesi hükmüne varabilir .
İnsanları korkutan ve onlara terör estiren kimseler için katı cezalar geldi. Yol kesen çeteler ve aynısını şehir içinde yapanlar, yeryüzünde fesat için çalışıyorlar. Allah onların şerrini bitirmek için ağır cezalarla hükmedilmesini insanların mallarını, kanlarını ve ırzlarını korumak için emreder. Ayette: “Allah ve Resûlüne karşı savaşanların ve yeryüzünde fesad etmeye (zina, hırsızlık, cinayet, nesli ortadan kaldırmaya) çalışanların cezası ancak ya (acımadan) öldürülmeleri, ya çarmıha gerilmele ri yahut el ve ayaklarının çaprazlama kesilmesi yahut da bulundukl arı yerden (başka bire yere) sürülmeleridir (tevbe edinceye kadar hapsedilm eleridir). Bu onların dünyadaki rüsvalığıdır. Ahirette de büyük azab var onlara.” (el-Maideh, 33)
Bundan daha önemlisi: İslam, Müslüman’ın Müslüman kardeşini şaka yollu da olsa korkutmasını haram kılmıştır. es-Saib bin Yezid(r.a.)dan, Allah Resulünün-sallallahu aleyhi ve selem- şöyle dediğini işittim: “İçinizden kimse kardeşine ait bir eşyayı ne ciddi ne de şaka yollu almasın. Kim kardeşinin asasını almışsa onu kardeşine geri versin” et-Tirmizi (2160) ve Ebu Davud(5003)hadiste rivayet etti. Elbani ise Sahihut-Tirmizi’de sahih olduğunu belirtmiştir.
Abdurrahm an bin Ebu Leyla’dan, Allah Resulünün –sallallah u aleyhi ve selem- ashabı peygamber imiz ile birlikte bir yolculukt a gidiyorla rdı. Onlardan biri uyudu. Bazıları da kalkıp onun oklarını almak için harekete geçti. Adam uyandığında korktu. Topluluk ise güldü. Sordu: sizi güldüren nedir? Dediler ki: biz bunun okunu aldık o da korktu. Allah Resulü-sallallahu aleyhi ve selem- şunu belirtti: Müslüman’ın başka bir Müslüman’ı korkutması ona helal olmaz.” Diye bize anlattı.” Ahmed (23064)hadiste lafzı kendisine ait olarak, Ebu Davud (4351) hadiste rivayet etti. Elbani ise Ebu Davud sahihinde sahih olduğunu belirtti.

İkincisi:
İslam’a göre İrhab iki türlüdür:
1- Övülen irhab: Müslümanlara saldırmasından, ülkelerini işgal etmesinde n korkulduğu için düşmanı korkutmak . Bu da ancak silah ile vahdet ile ve iman ile tamamıyla hazırlanmak ile mümkündür.
İslam bu konuda yeni bir konum getirmemiştir. İşte devletler askeri sanayide biri birleriyl e yarış halindele r. Öyle ki nükleer silahlarl a silahlandılar. Büyük ordular kurdular. Askerleri ve silahları için askeri tatbikatl ar yapmaktadırlar. Bütün bunlar komşularını ve düşmanlarını korkutmak içindir. Onların kendileri ne saldırma istekleri nden vazgeçirmek içindir.
2- Yerilen irhab: Müslümanlardan veya zimmet ehli, himaye verilen ve antlaşma yapılan başkalarından korkutulm ayı hak etmeyen kimseyi korkutmak tır.
İslam Fıkıh Birliği, İrhab’ı şöyle tanımladı: fertlerin, grupların veya devletler in insanın (dinine, kanına, aklına, malına, ırzı)na düşmanlık yapma isteğidir. Haksız yere öldürme, tehdit etme, işkence etme ve değişik korkutma yöntemlerini içine almaktadır. Bu savaş ile bağlantılı olan, yol kesmek, güvensiz bir yol, şiddetin ve tehdidin her türlüsüdür. Bu fert veya topluluk bazında gerçekleşen bir cinayet projesidi r. Aynı zamanda insanlar arasında korku salmak, korkuyla işkence etmek, hayatlarına, özgürlüklerine, güvenliklerine veya durumlarına kast etmek gibi tehlike yaratmayı hedefleme ktedir. Bunu ayıracak olursak; topluma veya binalara, özel ve kamu emlakine zarar vermektir . Ya da milli gelirlerd en birini veya tabiatı tehlikeye sokmaktır. Bütün bunlar yeryüzünde fesadın tablolarıdır. Allah bu durumları Müslümanların yapmasını yasaklamıştır: “Yeryüzünde fesadı isteme. Çünkü Allah müfsitleri sevmez.” (el-Qasas, 77)” bitti.

26/10/1422H.-5–10/1/2002M.tarihinde Mekke-i Mükerreme’de yapılan on altıncı toplantı açıklamasıdır.
Bu açıklamada iki önemli duruma dikkat çekilmektedir:

Birincisi: kâfirlerin İslam’ı terör dini olarak tanımlamaları ve buna verilen cevapta belirtile nler:
Birlik üyeleri medya saldırılarının planlı ve içi boş durumlar ve iftiralar içerdiğine dikkat çektiler. Bu medya makinist ve düşman bir medya ile hareket etmektedi r. Siyonist medya kurumları onları yönlendirmede katkı sağlamaktadır. Bu şekilde nefretler i, ayrımcılığı ve kızmaları İslam ve Müslümanlar aleyhine derinleştirerek etkili kılsın. Allah’ın son dinine şişirme haber iftiralar atsın. Bunun başında da “Terör” gelmekted ir.
“Birlik” üyeleri, İslam’a yapıştırılmak istenen terör medya saldırıları sürecinde insanların İslam’dan nefret ettirme uğraşısı insanların ona yönelmesini ve Allah’ın dinine bölük bölük girmesini engelleme k istediğini fark ettiler.
“Birlik” üyeleri “İslam Dünyası Birliği”ni ve diğer İslami teşkilatları, Müslüman kamuoyunu İslam’ı uygun bir vesile ile şerefini koruyacak ve bu görevin şerefini savunmaya davet etti. İslam’a iftiraları, ona yapıştırılmak istenen terör hakkında cevap siyakında şunu açıkladılar: kuşkusuz terör uluslar arası bir olaydır, ne bir dine ne de bir halka özeldir. Çağdaş toplumlar dan bir toplum bundan arınmış değildir, aşırılığın sonuncund a ortaya çıkan davranıştır. Aşırılık ise dinde aşırılık, düşüncede aşırılık, siyasi aşırılık şeklinde değişkendir. Bir belirli dine mensup kimseleri n aşırılıklarına nispet edilen bir terör yoktur. Allah Subhanehu ve Teala Ehl-i Kitabın dinlerind e aşırıya gittikler ini ve bunu yasakladığını ayette görüyoruz: “Uyar: Ey Kitab ehli! Dininizde haksız yere haddi aşmayın. Daha önceden sapan, birçoklarını saptıran ve yolun doğrusundan uzaklaşan bir topluma uymayın.” (el-Maideh, 77) bitti.
İkincisi: onların terör bazında devletler in teröründen bahsettil er. Ki bu konuda dünya medyasının sustuğunu görüyoruz. Bunu yapanları ortaya çıkarmamaktadır. Açıklamada şu belirtili r:
Birlik şunun terör türünden olduğunu pekiştiriyor:devlet terörü ki onun en bariz tablosu ve en çirkin şiddetidir: Yahudiler in Filistin’de uyguladıkları terördür, Sırpların Bosna-Hersek ve Kosova’da uyguladığı terördür. Birlik bu tür bir terörü: dünya barışına ve güvenliğine karşı en tehlikeli türü olarak kabul etmektedi r. Buna karşı gelmenin ise kendini savunma ve Allah yolunda cihad olarak kabul etmektedi r.
Bitti.

Üçüncüsü:
Batıda ki teröre gelince: zayıf ülkeleri işgal etmeleri, yerüstü-altı zenginlik lerini çalması, işkenceden, tecavüzden, öldürmeden gördüklerimiz ve okuduklarımızdır. Üstelik bunlar resim ve filmlerle belgelidi r. Bunları inkâr etme imkânı da yoktur. Bu terör onların geçmişte devletler i zorla, güçle ve silahla işgal etmeye devam eden tarihleri ni sergileme ktedir.
İlginç olan ise: özellikle Amerika batı devletler i şimdiye kadar terörün tanımını yapmadılar. Görünen o ki kendileri nin seçtiği bir tanımla kendileri ni kınayacaklardır. Bu nedenle bu kavramı müphem bir mana yani manası ğayri munsarıf bir kelime kıldılar. Bu nedenle İslam’ın ve müslümanların üzerine yıktılar!
Bu kâfir batı kendisine direnen birini istemiyor . İşgal altında inleyen bir halkın kendisini kovalamasına razı değil. Eğer bir grup kalkıp onu kovalamay a ve eziyetine son vermeye kalksa “Terör örgütü” diye adlandırıyorlar ve yaptıklarını ise terör olarak yaftalıyorlar.

Rabıtatul-Alemul- İslami’ye bağlı İslam Fıkıh Birliği, Filistin ve Irak hakkında ki bildirges inde:
Hamd; âlemlerin rabbi Allah’adır. Peygamber imiz Muhammed’e, ailesine, ashabına salât ve selam olsun.
Arap ve İslam ülkelerinin karşılaştığı tehlikeli durumları Birlik Filistin ve Irak’ı başında sunduktan sonra:işgalci İsrail yönetiminin Filistin’de uyguladığı bir devlet terörüdür. Bu durumu; elini ayağını çekmiş sivil çocukları, kadınları, ihtiyarla rı öldürmekte, bilinçsiz göz altılara imza koymakta, suikastla r ve evlere baskınlar yapmakta, evlerini başlarına yıkmaktadır. Verimli arazileri kısırlaştırmakta, şehirlere, köylere, kamplara askeri kuşatma devam etmektedi r. Bunların başında ise Müslümanların inancından ve akidesind en bir parça olan Kudüs şehri ve İsra ve Miraç şehri gelmekted ir. Filistinl i Müslümanları Mescid-i Aksa’da namazlarını kılmaktan engelleme ktedir.
Bütün bu teröre rağmen İsrail barış istediğini iddia ediyor. Onun katili ise barış adamıdır! Dinlerini, kendileri ni, topraklarını, ırzlarını savunarak şehid olanlar ise teröristlerin ta kendileri dir?!
İşgalci İsrail’in bu düşmanca uygulamal arı ise terörün ta kendisidi r. Bu uluslar arası antlaşmaları ve insan haklarını hiçe sayan bir uygulamadır. Bütün bunlar dünya kamuoyunu n gözü önünde gerçekleşmektedir. Özellikle de insan haklarını koruyan, eşitlik, demokrasi ve hürriyeti himaye ettiğini iddia eden devletler in gözü önünde cereyan etmektedi r.
Kardeş Irak’ı İngiliz ve amerikan düşmanlığından gelen tehdidin hedefi Müslüman halkı ve güzel topraklarını, yeraltı ve yerüstü kaynaklarını istemekte dir. Bu açık düşmanlığa dur diyecek Müslümanların çağrılarına kulaklarını tıkıyor. Arap ve İslam teşkilatlarından resmi ve halktan çıkan kararları görmezlikten geliyor. Barışı seven devletler in halklarından ve devletler inden çıkan kararlara göz yumuyor. Uluslar arası antlaşmalar, belgeleri n hepsini kabul etmeyen bir tavır olarak işte bütün bunlar, devletler in şerefini, topraklarını ve halklarını çiğnemek anlamını taşıyor…. Bitti.

Az önce belirtikl erimizden de anlaşılacağı üzere şer güçlerden çıkan kararlar boştur. Onlar İslam’a terör dini deyip çöreklenmek istiyorla r. Onların bu konuda geçmişlerinin İslam’dan nasıl öç alma istekleri nin devamıdırlar. Bu gerçek yaşamda ise onların yalanıdır, asıl kendileri terör lakabını almaya daha layıktırlar.

Şeyh Salih el-Fevzan-rahimehu Allah- şunu belirtti:
Kâfirler eskiden beri İslam ile savaşmakta ve ona en çirkin lakaplar takmaktadırlar. Ondan nefret ettirmek için bunu yapmaktadırlar: “Allah 'ın nurunu (İslam’ını) ağızlarıyla (medyalarıyla ve rejimleri yle) söndürmek istiyorla r. Oysa kâfirler hoşlanmasalar da Allah nûrunu (Müslümanlara zaferini) tamamlama ktan asla vazgeçmez.” (et-Tevbeh, 32) buna örnek olarak: İslam’ı terör ve vahşet olarak tanımlamalarıdır. Terörün, vahşetin, halkların katliamı, haksız olarak insanlara musallat olmak bütün bunlar yerilen sıfatlardır. Olsa olsa küfür dininin ve kâfirlerin sıfatlarıdır.
Bazı İslam’a mensup kimselerd en bilerek veya bilmeden yanlış eylemlerd e bulunması ve bunun İslam’a mal edilmesi doğru değildir. Çünkü İslam bunları yasaklama ktadır.
İslam’a mal edilen bu kötü lakaptan kurtulmanın yolu: bu şahısların yaptıklarının İslam olmadığını açıklamaktır. Bunlar kişisel eylemlerd ir. Her Müslüman da hata yapmaya açıktır. Çünkü masum olan yoktur ancak Allah peygamber idir-sallallahu aleyhi ve selem-.
el-Fevzan fetvalarından seçmeler, (247 sayılı soru, 416/1)
Şeyh’in- hafazahu Allah- en son sözü soru soran kardeşin sorusuna verilen cevabıdır. Buna şunu ekliyoruz . İslam’ın hakikati hakkında batılı bazı insaflı kimseleri n tanıklıklarından faydalanm alıdır. Gerçek düşmanları onu terörle yaftalıyorlar bu tanım onlar için cuk oturmakta dır.
Buna örnek olarak Anna Mary Shemmal’in söyledikleri verilebil ir:
Ben ne Kur’an-da ne de Sünnette teröre veya kaçırmaya davet eden veya bunu caiz gören bir metin bulamadım. Bilakis İslam ahlak çerçevesi altın bir kuraldır.

Başarıya erişten Allah’tır.
 
ا Çevrimdışı

التوحيد

Üyeliği İptal Edildi
Banned

TERÖRE EN ÇOK MÜSLÜMANLAR MARUZ KALDI, AMA TAM TERSİ İMAJ OLUŞTURULDU

New York'taki Türk Kültür Merkezi (TCC) tarafından organize edilen ve Barış Adaları Enstitüsü (Peace Islands Institute), Queens Koleji, New York Enstitüsü ve Teknoloji Üniversitesi (NYIT), Unity Productions Foundation (UPF), Universal Foundation'ın (UF) katkıları ile gerçekleştirilen konferansa katılım yoğun oldu.

Konferansın bir diğer konuşmacısı da UPF'in kurucusu ve film yapımcısı Alex Kronemer oldu. ABD Federal Soruşturma Ofisi'nin (FBI) 1980-2005 yılları arasında yaşanan terör olaylarını rapor ettiğine işaret eden Kronemer, "Bu dönemde gerçekleştirilen terör saldırılarının yalnızca yüzde 5'inin Müslümanlar tarafından yapıldığı görülüyor." dedi.

Amerikan basınında sanki tüm terör eylemlerini Müslümanların yaptığına dair bir imaj verilmeye çalışıldığını aktaran Kronemer, "Aynı yıllar arasında yaşanılan terör olaylarının yüzde 95'ine de yine Müslümanlar maruz kalmıştır. Ancak bu hakikat Amerikan ve Batı basınında fazla yer almadı." diye yakındı. Batı medyasında yer aldığı gibi, 11 Eylül saldırısı sonrasında Müslüman ülkelerde insanların sokaklara dökülüp sevinç gösterileri yapmadığını belirtti.
 
A Çevrimdışı

abdullah ebu muslim

Üye
İslam-TR Üyesi
Fransızca sözcük terreur, “şiddetli korku” demek. Siyasi anlamda ilk kez 1793’te tedavüle girdi. Fransız İhtilali’nden sonra iktidara gelen Robespierre ve takımı, devrim düşmanlarına karşı terör politikası uyguladılar. Her gün yüzlerce “rejim karşıtı”, şipşak mahkeme edilip giyotine gönderildi. Sonunda Robespierre de kafasını kendi yarattığı canavardan kurtaramadı.

20. yüzyıl ortalarına dek terorizm sözcüğü devlet terörü için kullanıldı. Bir de Rus İhtilali öncesinde Bolşeviklerin parti içinde ve dışındaki muhaliflerine uyguladıkları “devrimci şiddete” terorizm adı verildi. Ama sonuçta terorizm, elinde silah ve otorite olan bir teşkilatın, kendisine boyun eğmesi gerektiği halde eğmeyenlere yaptığı bir şeyin adı idi.

Kelimenin 1969 yılı dolayında çıkan yeni anlamı, Amerikan propaganda sanayiinin şaheserlerinden biridir. Neymiş, halka korku ve yılgınlık salmak amacıyla şiddet eylemlerine başvuranlar teroristmiş! Benim bildiğim bunlara eskiden ya isyancı ya da haydut denirdi. Yaptıkları işleri haksızlığa uğrama duygusundan yahut öfkeden ya da çaresizlikten yaptıkları bilinirdi. Amaçları da ahaliye korku salmak değil, zalim olduğuna inandıkları düzen güçlerine vurup ahaliyi yüreklendirmek olurdu. Dünya mı değişti, kelimelerin anlamı mı kaydı, pek emin değilim.

(sevan nişanyan, taraf)
 

Benzer konular

Üst Ana Sayfa Alt