Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Tevhid Ehli ve Müşrik ve Bid'atçılar

I Çevrimdışı

islami bilgiler

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
بســـم الله الرحمن الرحيم


Tevhid Ehli ve Müşrik ve Bid'atçılar


Demek ki, Allah'ın rahmetine mazhar olanlar (Tevhid inancının bağlıları) birlik ve anlaşma halindeyk en müşrikler dinlerind e ayrılığa düşerek çeşitli guruplara bölünmüşlerdir.

Bu yüzden nerede müşriklik ve bidatçılık ortaya çıkarsa orada insanlar arasında ayrılıkların alıp yürüdüğü görülür.

Nitekim İslâm öncesi dönemde hemen hemen her arap kabilesin in Allah'a ortak sayarak O'na yaklaşabilmek ve yardımını görebilmek için aracılığına baş vurduğu ayrı bir putu (bir Tağut'u) vardı.

Beriki ötekinin ve öteki de berikinin Tağut'una nefret beslerdi.

Hatta her Tağut'un bağlılarının uyguladıkları ayrı bir dini kurallar sistemi vardı.

Meselâ:

Menat putuna tapan Medine halkı Safa ile Merve arasında tavaf yapmaktan kaçınırlardı. Bunun üzerine şu ayet geldi:

“Safa ile Merve Allah'ın sembolik yerlerind endir. Kim Kâbeyi hacceder veya Umre yaparsa bu iki yer arasında tavaf yapmasında sakınca yoktur. Kim gönüllü olarak hayır işlerse bilsin ki, Allah karşılığını verir ve onu bilir.” (Bakara: 158)

Şu veya bu oranda müşrikliğe bulaşanların da aynı duruma düştüklerini görüyoruz.

Meselâ bazı mezarları ve peygamber lerin yada seçkin şahsiyetlerin hatıralarını taşıyan yerleri mescid edinen kimseleri düşünelim. Bu tutumu benimseye n bir gurubun özellikli dua yeri yalvarma ve teveccüh yeri olarak seçtiği bir yere, aynı tutumu paylaşan başka bir gurubun hiç bir şekilde saygı göstermediğini sık sık görürüz.

Oysa Tevhid inancının tavizsiz bağlıları böyle değildir. Onlar bizzat:

“Allah'ın yapılmalarına ve içlerinde adının anılmasına izin vermiş olduğu evlerde” yani mescidler de toplanıp tek Allah'a ibadet ederler ve kesinlikl e O'na hiç bir şeyi ortak koşmazlar.

Ayrıca Allah onlara yeryüzünün her tarafını temiz saymış ve mescid edinme yetkisi vermiştir.

Bu arada eğer Tevhid inancının bağlıları arasında herhangi bir mesele üzerinde görüş ayrılığı çıkarsa bu mesele mutlaka içtihada (farklı görüş ileri sürmeye) açık bir meseledir ve bu yüzden aralarında ayrılık ve çatışma meydana getirmez. Tersine onlar iyi bilirler ki, böyle bir meselede görüşü isabetli olanlar iki sevab kazanırken yanılgıya düşen tarafın da gerçeği ortaya koyma çabasına (içtihadına) karşılık bir sevabı vardır ve hatası da peşinen affedilmiştir.

Ayrıntılar sınırını aşmayan bu tür görüş ayrılıkları yanında özde hepsinin ilâhı, tek ve ortaksız Allah'dır.

Hep birlikte O'na kulluk ederler,

O'na güvenirler,

O'ndan korkarlar,

Ortak umut kaynakları O'dur,

O'ndan yardım isterler.

O'na yalvarırlar,

O'na dua ederler,

darda kaldıkça O'na baş vururlar ve Cenab-ı Allah'ın (c.c.) şu ayette onların nitelikle rini belirtirk en buyurduğu gibi mescidler de bir araya gelerek namaz kılarken de O'nun kerem ve hoşnutluğunu amaçlarlar:

“Onların rukua vararak ve secdeye kapanarak Allah'ın lütfunu ve rızasını aradıklarını görürsün.” (Fetih: 29)

Bu kimseler uzaktan gelinerek ziyaret edilebile cekleri peygamber imiz tarafından belirtile n üç mescidi, özellikle haccetmek üzere ziyaret etmeleri emredilen Kabe'yi aynı amaçla ve aynı tutumla ziyaret ederler.

Nitekim Cenab-ı Allah (c.c.) şöyle buyuruyor:

“Ey müminler, sakın Allah'ın sembolik değer verdiği şeylere, haram aylara, Kabe kurbanına, boynuna kurbanlık nişanı takılan hayvanlar a ve Allah'ın lütfunu ve keremini aramak için Kabe'nin güvenlik alanına girenlere saygısızlık etmeyiniz, ilişmeyiniz.” (Maide: 2)

Onlar Allah'ın evi olan Kabe'ye yönelirken sadece O'nun lütfunu ve hoşnutluğunu ararlar, başka bir amaçları olmaz, O'nun dışında başka bir umut ve korku kaynakları olmaz.

Buna karşılık şeytan çoğu kimselere yaptıkları yanlış işleri hoş göstermiş ve böylece onlara sırf Allah'a yöneltilmiş bir din anlayışından saptırarak çeşitli şirklere sürüklemiştir. Bunun sonucu olarak böyle kimseler Allah'dan başkasının hoşnutluk ve teveccühünü kazanmak için çeşitli yolculukl ar ve ziyaretle r düzenlemektedirler. Bu ziyaret yerleri ya bir peygamber in, ya bir sahabinin bir salih şahsiyetin mezarı olmakta bazan da öyle oldukları sanılmakta ve yapılan dualar ile teveccühler ziyaret edilen mezarların sahipleri ne yöneltilmektedir.

Bunlar arasında öyleleri var ki, haccın amacının bu olduğunu sanmakta ve bazı fanilerin mezarlarını ziyaret etmekten başka bir şey düşünmemektedir. Kimisi de bu tür ziyaretle ri Kabe'yi tavaf etmekten daha yararlı sanmaktadır.

Böylelerinin bazı şeyhleri evlerinde n Kabe'yi tavaf etmek niyeti ile yola çıkmakta, fakat Medine'ye varıp Peygamber imizin mezarını ziyaret edince bununla yetinerek, hatta daha faydalı olduğunu sanarak geri dönmektedirler. Bu anlayışa bağlı bazı cahiller ise mezarları ziyaret etmeyi vacip kabul etmektedi rler.

Böyleleri çoğunlukla “ölümsüz diri” olan Allah'dan bir şey ister gibi mezarlard aki ölülere el açmakta ve:

“Ey efendim falanca, beni affet, bana merhamet eyle, tevbemi kabul eyle” veya:

“Benim falancaya olan borcumu ödememi sağla, falancaya üstün çıkmama yardım et, ben senin gözetimin ve koruman altındayım” gibi sözlerle onlara dilekler yöneltmektedirler.

Kimi zaman mezardaki ölülere sığırlar, develer, koyunlar, hatta evlâtlarını kurban etmeyi adamaktadırlar. Tıpkı müşriklerin putlarına, tağutlarına kurban adadıkları gibi.

Oysa Cenab-ı Allah (c.c.) Kur'an'da şöyle buyuruyor:

“Allah bahire, Şaibe, vesile ve ham diye bir şey belirlemiş değildir. Fakat kâfirler Allah'a yalan yere iftira ediyorlar ve çoğu da ne yaptıklarını anlamıyor.” (Maide: 103)

“Allah'ın yarattığı ekinlerde n ve hayvanlar dan Allah'a pay ayırdılar. Arkasından da akılları sıra “Bu Allah'a ve bu da koştuğumuz ortaklara aittir” dediler. Ortak koştuklarına ayırdıkları paylar Allah'a ulaşmıyor, ama Allah'a ayırdıkları paylar koştukları ortaklara varıyor. Verdikler i, hükümler ne kadar çirkindir” (En'am: 136)

Bu tür ziyaret yerlerini n kimi bekçileri ve türbedarları:

“Ben senin dileğini burada yatan şahsiyete söylerim, o da peygamber imize ve peygamber imiz de Allah'a ulaştırır” gibi saçmalıklarla cahil halkı kandırmaktadırlar.

Bu türbedarların kimileri, söyledikleri şahsiyetlere ait olup olmadıkları bile belli olmayan bu mezarlara bezler, örtüler asmakta veya ötesini-berisini altın yada gümüşle süslemektedirler.

Oysa bütün müslüman alimlerin in ortak görüşüne göre bu adetler İslâm dini ile bağdaşmayan birer müşrik geleneğidir.

Bu arada bir çok yerlerin cuma mescidler i hem maddeten ve hem de manen yıkık ve öksüzdür!

Böyleleri arasında o kadar çok sayıda kimse var ki, bunlar bu tür mezarlara bitişik yerlerde kıldıkları namazların sırf Allah adına yapılmış ve çevresinde mezar bulunmaya n mescidler de kılınan namazlard an daha faziletli olduklarını sandıkları için Peygamber imizin mescid edinmeler ini yasakladığı bu tür şirk ve bidat ürünü yerlere akın ederler ve “Allah'ın yapılmalarına ve içlerinde adının anılmasına izin vererek” haklarında şöyle buyurduğu mescidler den kaçarlar:

“Allah'ın mescidler ini ancak Allah'a ve ahiret gününe inanan, namazı kılan, zekâtı veren ve Allah'dan başka hiç kimseden korkmayan lar onarıp şenlendirir. İşte onlar hidayete erenlerde n olabilirl er.” (Tevbe: 18)

Bu zihniyett e olanların ileri gelen bir şeyhi diyor ki:

“Namaz kılarken Kabe sıradan halkın (avamın) kıblesidir. Falanca şeyhin mezarına dönerek namaz kılmak:

“Bu arada Kâbeye de arka dönmek” seçkinlerin (Havas'ın) kıblesidir.”

Hiç şüphesiz bu tür söz ve davranışlar, bütün İslâm alimlerin in söz birliği ile açık birer küfürdür.

Bu meseleler bizim burada yaptığımızdan daha ayrıntılı biçimde incelenme li bu konularda büyük alimlerin sözlerine yer vermeli ve ilgili deliller ortaya konmalıdır. Biz bu meseleler le ilgili olarak başka bir kitabımızda şimdi buraya sığdırılamayacak kadar geniş bilgi verdik.

Burada yapabildi klerimiz sadece şunlardır:

- Meseleler in başlıklarını vurguladık, delilleri n türlerine değindik,

- dini sırf Allah'a yöneltmek ve ortağı olmayan o tek Allah'a kulluk etmek gibi şeriatın ana amaçlarına parmak bastık.

- Bu arada açık veya gizli müşrikliğe kapı açan ve yol veren ön tehlikele re karşı şeriatımızın aldığı önlemlere değindik.

Çünkü dinin temel ilkesi, peygamber lerin çağrılarının özü ve tek Allah'a bağlı inancın özü budur.
 
Üst Ana Sayfa Alt