Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Soru Türkiye dış politikası ve Afganistan.

İmam Malik Çevrimdışı

İmam Malik

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla.
Canımı elinde bulunduran, bize hidayet nimeti nasib eden, kardeşlerimizin zaferi ile bizi sevindiren ve düşmanlarımızı kahreden, Hüseyin Velioğlu'nun dediği gibi "Bizi bu günkü dağınık perişan ümmet içinde küfre karşı boyun bükmeyen, kıyamete kadar hak üzere galip gelecek olan taifeye mensub olmak gibi bir konum ve sorumluluk ile şereflendiren", birbirimize düşman iken bizi dininde kardeş kılarak kalplerimizi birleştiren, alemlerin rabbi olan Allah'a hamdolsun.
Salat ve Selam, rahmet ve savaş peygamberi olan, Allah'ın mesajını hakkı ile ileten, küfre taviz vermeyerek hayatı boyunca dik duran Peygambere(s.a.v), tertemiz ailesine ve cesur ashabına olsun.
Bundan sonra:
Türkiye'nin, Afganistanda yaşamayı düşündüğü macerayı, Türkiye'nin en az 70 senelik dış politikasından ayrı düşünmek olanaksızdır, işin ilginç yanı bu dış politika Türkiyenin çok partili hayata geçmesine vesile olmuştur.
II. Dünya savaşı sonrasında, ülkede gittikçe artan Marksist/Sol hareketlere rağmen ülke, Sovyet tehtidine karşı Amerika'ya yakınlaştı. Bunun en somut örneği ise Kore savaşındaki rolü ve arkasından Nato'ya alınma sürecidir.
Küba devriminden sonra: Sovyetler'in, Küba'ya füze konuşlandırıp, ABD'nin Florida eyaletini tehtid etmesi karşısında Amerika'nın; Türkiye'ye füze konuşlandırması, körfez savaşı ve ardından gelen Irak işgali vs diye liste uzatılabilir.
Sovyetlerin yıkılışndan ve Marksizmin çöküşünden sonra ise Amerika için alarmın rengi artık kırmızıdan, yeşile döndü.
Çünkü, emperyalist sömürgeciliğe ve şeytani yeni dünya nizamına karşı, Marksizmden sonra artık İslam yeni tehtid olmuştu. Che Guevera yerine Usame bin Ladin poster ve silüetleri güney Amerikayı kavramaya başlamış, Brezilyada Nasrallah leyhine sloganlar duyulmaya başlamıştı.
Evet, yeni dünya nizamının, şeytana edilen kulluğun yeni tehtidi İslamdı. Dün Che'ye hayran olanlar artık Usame'ye hayran olmuş, "Çakal Carlos", Salim Muhammed Nuri olmuştu.
Tam "dünya artık tek kutuplu" denirken birde tam Sovyetlerin yıkılışından sonra Amerika ve İsrail'e karşı bir "Küresel cihad" ilanı gelmişti...
İşte bu sırada, ortadoğuda İsrail'in güvenliğini sağlayacak yerel bir aktör hayati önem teşkil ediyordu:
Türkiye...

Gerçektende Türkiye'ye yedek parça bile vermeyen Amerika, en büyük baş ağrılarından birisini "babasının hayrına" 14 şubat 1999 tarihinde altın tepside sunmamıştı Türkiye'ye...
Türkiye, kürsel nizama karşı yeni tehtide karşı İsrail'i koruyacak bir karakoldu artık. Tıpkı bir zamanlar Marksizme karşı bir savunma duvarı olduğu gibi...
Erdoğan hükümeti zamanındada durum değişmedi; bilakis Erdoğan'da, Bush'un ilan ettiği haçlı seferine soft power görevinde yardım yapmak üzere bir askeri birlik gönderdi Afganistana...
Tabi, Türkiye'nin bu tutumu ilerleyen yıllardada değişmeyecek: Musul ve Rakka'yı bombalayan uçaklar Türkiye'den kalkacak, Mavi Marmara kahramanları için "Otoriteden izin alınmalıydı" açıklaması yapılacak, Somali'de; Şebab'ın yiğitlerine karşı savaşacak olan "Somali Silahlı Kuvvetleri" adlı çete eğitilip donatılmaya devem edilecekti.
Türkiye'nin, Afganistanda atılmayı düşündüğü maceranın hüsran ile netice vereceğine ise aklen ve naklen şübhe etmiyorum.
Cengiz Tağutunun ordularını, İngiliz, Sovyet ve nihayet Amerika tağutunun ordularını mağlub eden Afganın aslanlarının pençesinden, TSK'da nasibini alıcak ve İslamın oğulları karşısında zelil duruma düşecektir, aklen Türkiye daha evvelki işgalcilerden aklen asla daha güçlü değildir.
Allah, müminlere zaferi vadetmiştir, naklende bu su götürmez bir gerçektir.
Erdoğan, zaten FKH döneminde çöküş sürecinde olan ve buna rağmen zar zor elde ettiği IŞİD ve halkı zulmünden bezmiş olan PKK'ye karşı sınırının hemen öte tarafında elde ettiği zaferler ile zafer sarhoşluğu yaşamaktadır yada Amerika onu yem olarak oraya sürmektedir, onu ancak Allah bilir.
Benim temennim ise TSK'nın oraya girmesi ve daha evvel Seleflerinin yaşadığı zilleti tatmasıdır. Bu Türkiye'de ve İslam aleminde Erdoğan'ın hakikatinin anlaşılmasında büyük fayda sağlayacaktır, akibet ise muttakilerin olucaktır.
Tabiki işgal sonrası dönemde Afganistan'ın gerçek bir İslam karagahı olması ve dünyanın dört bir tarafından gelen muhacir ve mücahidlerin durağı olması kaçınılmazdır, yani Türkiye'nin icra ettiği fonksonun tam tersini icra edicek ve İslamın bir kalesi olucaktır.
Taliban'ın yapacağı devrim sonrası esecek olan fikri rüzgar ile Türkiyedede tekrar yeşerecek olan İslami hatta Cihadi hareketlerinde, Afganistanı karargah edinmesi halinde:
Vay Rejimin haline
Vay Batının haline
Vay Küfrün haline
Esselamu Aleykum we Rahmetullahi ve berekatuh
 
عبد الرحمن Çevrimdışı

عبد الرحمن

قُل آمَنتُ بِاللهِ ثُمَّ استَقِم
İslam-TR Üyesi
Aleykum selam ve rahmetullahi ve berekatuhu,

Erdoğan'da, Bush'un ilan ettiği haçlı seferine soft power görevinde yardım yapmak üzere bir askeri birlik gönderdi Afganistana

Türkiye'nin işgale desteği Erdoğan'dan önce olmadı mı? 2001'de. En azından operasyonlara katılmama kararı aldılar AKP vekilleri 2004'te.

AKP hükumetinin Taliban'a karşı savaşacağını zannetmiyorum. Ahmaklık olur.

Taliban'ın da Türkiye ile mücadele yerine işbirliği yapması daha faydalı. AKP hükumetine karşı mücadele vererek TC'nin Kemalist rejimini devirmek mümkün değil. Bu çok olağandışı bir şey.
 
Son düzenleme:
İmam Malik Çevrimdışı

İmam Malik

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Aleykum selam ve rahmetullahi ve berekatuhu,



Türkiye'nin işgale desteği Erdoğan'dan önce olmadı mı? 2001'de. En azından operasyonlara katılmama kararı aldılar AKP vekilleri 2004'te.

AKP hükumetinin Taliban'a karşı savaşacağını zannetmiyorum. Ahmaklık olur.

Taliban'ın da Türkiye ile mücadele yerine işbirliği yapması daha faydalı. AKP hükumetine karşı mücadele vererek TC'nin Kemalist rejimini devirmek mümkün değil. Bu çok olağandışı bir şey.

AKP hükümetine karşı mücadele vermek ayrı bir konu.
Afganistana, AKP hükümeti dönemindede ciddi destekler verildi. Ama doğruya doğru, türkiye hep Soft Pwer olarak işgalde rol aldı.
Taliban'ın ise Türkiye ile işbirlği yapması son derece olağan dışı bir durum, çünkü Türkiye'nin buna yanaşacağını pek sanmam.
AKP için ise Taliban'a karşı mücadele pek olağandılı değil, AKP'nin sivil toplum kanadıABD'nin ilk çekilme kararı aşamasında Talibana dünyanın hakaretini etmişti, Allah'a hamdolsun bu sayede o camiada olan pek çok tanıdığımda bazı şeyleri farketti, neredeyse "Taliban olacağına ABD olsun" diyeceklerdi...
 
عبد الرحمن Çevrimdışı

عبد الرحمن

قُل آمَنتُ بِاللهِ ثُمَّ استَقِم
İslam-TR Üyesi
AKP hükümetine karşı mücadele vermek ayrı bir konu.
Afganistana, AKP hükümeti dönemindede ciddi destekler verildi. Ama doğruya doğru, türkiye hep Soft Pwer olarak işgalde rol aldı.
Taliban'ın ise Türkiye ile işbirlği yapması son derece olağan dışı bir durum, çünkü Türkiye'nin buna yanaşacağını pek sanmam.
AKP için ise Taliban'a karşı mücadele pek olağandılı değil, AKP'nin sivil toplum kanadıABD'nin ilk çekilme kararı aşamasında Talibana dünyanın hakaretini etmişti, Allah'a hamdolsun bu sayede o camiada olan pek çok tanıdığımda bazı şeyleri farketti, neredeyse "Taliban olacağına ABD olsun" diyeceklerdi...

Sivil toplumun önemi yok. Onlar ne bir şeyden anlar ne de dış siyasete etkileri vardır. Onları dikkate almamak lazım.

Şu haberde olumlu konuşanlar anılmış. Siyasetçiler ve analistlerden.

TRTWorld'da da Taliban çıkıyor, olumlu haber yapılıyor.

Bence Türkiye'nin derdi Taliban değil, Afganistan bile değil. Sırf NATO ile arayı düzeltmek için, rol üstlenmek için bir hamle yapmışlar. Sembolik kalması için uğraşırlar bunun. Barış antlaşması dahilinde kalmayı arzu ederler.
Yani askeri olmaktansa diplomatik bir hamle.
 
İmam Malik Çevrimdışı

İmam Malik

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Sivil toplumun önemi yok. Onlar ne bir şeyden anlar ne de dış siyasete etkileri vardır. Onları dikkate almamak lazım.

Şu haberde olumlu konuşanlar anılmış. Siyasetçiler ve analistlerden.

TRTWorld'da da Taliban çıkıyor, olumlu haber yapılıyor.

Bence Türkiye'nin derdi Taliban değil, Afganistan bile değil. Sırf NATO ile arayı düzeltmek için, rol üstlenmek için bir hamle yapmışlar. Sembolik kalması için uğraşırlar bunun. Barış antlaşması dahilinde kalmayı arzu ederler.
Yani askeri olmaktansa diplomatik bir hamle.
Aynı şeyden bahsediyorum kardeşim, Türkiye'nin derdi NATO ile arayı düzeltmek, halada öyle...
AK Parti'dende evvelki bir politikanın devamı niteliği taşıyor bu hal, AK Parti'de bunu değiştirmeye pek hevesli değil. Türkiye hala batının bir ileri karakolu durumunda, belki AKP şu veya bu sebepten ötürü Afganistana gidilmesine karşı olabilir ama bu ülkenin yarım asırdan fazla süren dış politikasının değiştiğini göstermez.
 
عبد الرحمن Çevrimdışı

عبد الرحمن

قُل آمَنتُ بِاللهِ ثُمَّ استَقِم
İslam-TR Üyesi
Aynı şeyden bahsediyorum kardeşim, Türkiye'nin derdi NATO ile arayı düzeltmek, halada öyle...
AK Parti'dende evvelki bir politikanın devamı niteliği taşıyor bu hal, AK Parti'de bunu değiştirmeye pek hevesli değil. Türkiye hala batının bir ileri karakolu durumunda, belki AKP şu veya bu sebepten ötürü Afganistana gidilmesine karşı olabilir ama bu ülkenin yarım asırdan fazla süren dış politikasının değiştiğini göstermez.

Batının ileri karakolu demek doğru değil bence. AKP'nin dış siyasetini inceleyen araştırmacılar önceki döneme göre bir değişimden söz ediyorlar. AKP her ne kadar NATO dahilinde kalsa da, müstakil bir çizgi takip ediyor. Irak işgalinin Türkiye üzerinden yürtülmesine karşı çıktılar 2003'te. Yine ABD'nin düşmanı Suriye, Libya, İran gibi ülkelerle ilişkiler kurdular. Hala da farklı güçler (AB, Rusya vs.) ile iletişime geçerek tekil bir bağlımlılıktan kaçınıyorlar. Batının karakolu olan bir hükumet bunu yapmaz. Türkiye müstakil hareket ediyor, kimsenin karakolu değil. Öyle olsa kimse rahatsız olmazdı ki Türkiye'nin dış siyasetinden.

Not: AKP'nin siyasetini eleştirmiyor değilim, sadece başka lafızlar bulmalıyız bence. Batıdan menfaat aradığı için batının karakolu demek uygun değil.
 
İmam Malik Çevrimdışı

İmam Malik

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Batının ileri karakolu demek doğru değil bence. AKP'nin dış siyasetini inceleyen araştırmacılar önceki döneme göre bir değişimden söz ediyorlar. AKP her ne kadar NATO dahilinde kalsa da, müstakil bir çizgi takip ediyor. Irak işgalinin Türkiye üzerinden yürtülmesine karşı çıktılar 2003'te. Yine ABD'nin düşmanı Suriye, Libya, İran gibi ülkelerle ilişkiler kurdular. Hala da farklı güçler (AB, Rusya vs.) ile iletişime geçerek tekil bir bağlımlılıktan kaçınıyorlar. Batının karakolu olan bir hükumet bunu yapmaz. Türkiye müstakil hareket ediyor, kimsenin karakolu değil. Öyle olsa kimse rahatsız olmazdı ki Türkiye'nin dış siyasetinden.

Not: AKP'nin siyasetini eleştirmiyor değilim, sadece başka lafızlar bulmalıyız bence. Batıdan menfaat aradığı için batının karakolu demek uygun değil.

Abi ben "Türkiye, batının ileri karakoludur" dedim, "AKP batının ileri karakoludur" demedim.
Türkiye'nin dış siyasetinde ise Amerikaya rağmen yapılan ilk işler bunlar değildir, Ecevit bile kıbrıs harekatını ABD'ye rağmen yapmıştır ama genel politika asla değişemiştir.
Ülkede Marksizme ağır darbe vuran 80 darbesinden sonraki "Bizim çocuklar" hikayesinide bu açıdan değerlendirmekte fayda var. 80 darbesi ordunun tamamının dahil olduğu bir hareketti, Amerikanın desteğine ihtiyacı yoktu ama darbenin sonucu olarak Marksizmin ülkede gerilemesi, Sovyetlere karşı ilk kalenin kaybedilmesini engellediği için Amerika'nın lehineydi.
AB denilen şey büyük oranda Amerika kanadı zaten, en azından ideolojik olarak Amerika ile aynı yerdeler.
İç savaş öncesi Suriye ve şu anda Rusya ve İran ile kurulan ilişkiler vs gibi durumlar ise Türkiye'nin ana politikasını pek değiştiren şeyler değil. Türkiye'nin, Rusya ile kurduğu ilişkinin ana ekseni Suriye. Rusya olmaksızın, rejimin ölü olduğu herkesçe malum, Türkiyede kenidisi için ciddi bir sorun haline gelen Suriye için mecburen Rusya ile arasını iyi tutmak zorunda. İran ile ise Rusya gibi Suriye meselesinin yanında PKK ve Irak meselelerindede İran ile ortak hareket etmek zorunda...
Batı ile olan ilişkisine dair ise basit bir örnek vereyim: Beyenmediğimiz İran, -şu veya bu sebepten- Filistin direnişine ciddi askeri yardım eden bir ülke.
Keza Muhammed Mursi'de, Mısırdan ciddi askeri yardımlar ulaştırmıştı Filistine.
Peki Türkiye'den Filistine, -İnsanı yadım dışında- bir mermi ulaştımı?
Veya Mısıra geri dönelim: Venezuela'da Maduro'nun, Türkiye desteği olmaksızın 2017-2018 döneminde ayakta kalamayacağını Venezuela'lılar bile kabul ediyor...
Peki Türkiye, ekonomisinin en güçlü olduğu dönemde Mursi'ye gereken desteği neden vermedi acaba?
Yada ne bileyim, yıllarca RP içinde siyaset yapmış ve 28 şubat dönemini görmüş Erdoğan acaba Mısırda laikliği tavsiye ettiği zaman bunun orada nasıl karşılık bulacağını düşünemedimiki?
 
عبد الرحمن Çevrimdışı

عبد الرحمن

قُل آمَنتُ بِاللهِ ثُمَّ استَقِم
İslam-TR Üyesi
Abi ben "Türkiye, batının ileri karakoludur" dedim, "AKP batının ileri karakoludur" demedim.
Türkiye'nin dış siyasetinde ise Amerikaya rağmen yapılan ilk işler bunlar değildir, Ecevit bile kıbrıs harekatını ABD'ye rağmen yapmıştır ama genel politika asla değişemiştir.
Ülkede Marksizme ağır darbe vuran 80 darbesinden sonraki "Bizim çocuklar" hikayesinide bu açıdan değerlendirmekte fayda var. 80 darbesi ordunun tamamının dahil olduğu bir hareketti, Amerikanın desteğine ihtiyacı yoktu ama darbenin sonucu olarak Marksizmin ülkede gerilemesi, Sovyetlere karşı ilk kalenin kaybedilmesini engellediği için Amerika'nın lehineydi.
AB denilen şey büyük oranda Amerika kanadı zaten, en azından ideolojik olarak Amerika ile aynı yerdeler.
İç savaş öncesi Suriye ve şu anda Rusya ve İran ile kurulan ilişkiler vs gibi durumlar ise Türkiye'nin ana politikasını pek değiştiren şeyler değil. Türkiye'nin, Rusya ile kurduğu ilişkinin ana ekseni Suriye. Rusya olmaksızın, rejimin ölü olduğu herkesçe malum, Türkiyede kenidisi için ciddi bir sorun haline gelen Suriye için mecburen Rusya ile arasını iyi tutmak zorunda. İran ile ise Rusya gibi Suriye meselesinin yanında PKK ve Irak meselelerindede İran ile ortak hareket etmek zorunda...
Batı ile olan ilişkisine dair ise basit bir örnek vereyim: Beyenmediğimiz İran, -şu veya bu sebepten- Filistin direnişine ciddi askeri yardım eden bir ülke.
Keza Muhammed Mursi'de, Mısırdan ciddi askeri yardımlar ulaştırmıştı Filistine.
Peki Türkiye'den Filistine, -İnsanı yadım dışında- bir mermi ulaştımı?
Veya Mısıra geri dönelim: Venezuela'da Maduro'nun, Türkiye desteği olmaksızın 2017-2018 döneminde ayakta kalamayacağını Venezuela'lılar bile kabul ediyor...
Peki Türkiye, ekonomisinin en güçlü olduğu dönemde Mursi'ye gereken desteği neden vermedi acaba?
Yada ne bileyim, yıllarca RP içinde siyaset yapmış ve 28 şubat dönemini görmüş Erdoğan acaba Mısırda laikliği tavsiye ettiği zaman bunun orada nasıl karşılık bulacağını düşünemedimiki?

Yok akhi ben zaten Türkiye-AKP diye bir ayrım yapmıyorum. Türkiye'nin dış siyasetini yürüten Erdoğan ve AKP'dir, dolayısıyla bu konuda Türkiye eşittir AKP.

Kıbrıs örneğini verdiğin iyi oldu, onu düşünmemiştim. Ama Kıbrıs eskiden beri Türkiye'nin, orada Türklerin bulunması hasebiyle, önem verdiği bir konuydu. Türkiye'nin Arap ülkeler ile temasa geçerek müttefik araması ise İslamcı partilerden önce görülmemiş bir açılımdır. Türkiye'ye her ne kadar batının karakolu dense bile, Batı Türkiye'yi kendinden bir parça görmemekte. AKP'nin dış siyaseti Yeni Osmancılık olarak telakki ediliyor. Ayrıca 2011'den beri Erdoğan liberal demokrasinin değerleri ile uzlaşmayan bir otokrat olarak görülüyor. Böyle olunca batının karakolu tabiri uymaz. Çünkü karakol hiyerarşik bir ilişkiye işaret eder. Karakollar merkezin bir uzantısıdır. Özellikle de Türkiye'nin ABD'den gelen sıkı itiraza rağmen Rusya ile ilişkiye girerek bir denge oluşturması, onun Batı velayetinde olmadığını, kendi hedefleri ve kendi siyaseti olduğunu gösterir.

Filistin'e İran kadar yardım etmemesi eleştiriye açık stratejik bir tutum. Ama AKP Filistin'den mi yana, İsrail'den mi diye sorulursa İsrail demez hiç kimse.
Mısır'a ne derece yardım ettiği de aynı. Ama bölge güçleri arasında karşılaştırırsak, Erdoğan devrimi, henüz Şubat ayında, destekleyen ilk lider olmuştur.

Batı'ya velayetinden dolayı mı yardımını esirgiyor? Sen de böyle düşünmüyorsun galiba. Çünkü ABD ve AB'den bağımsız kendi hedefleri var dış siyasette. Pragmatist olduğu için riske girmiyor. Daha kötüsü milliyetçilerle müttefik olduğu ve Kemalist nizam çerçevesine sadık kaldığı için Müslümanlara velayetini vacip olduğu derecede bir kararlılık ve açıklıkla açıklamıyor. Asıl sorun burada bence.
 
İmam Malik Çevrimdışı

İmam Malik

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Yok akhi ben zaten Türkiye-AKP diye bir ayrım yapmıyorum. Türkiye'nin dış siyasetini yürüten Erdoğan ve AKP'dir, dolayısıyla bu konuda Türkiye eşittir AKP.

Ben pek öyle düşünmüyorum, çoğu ülkede olduğu gib iktidar partisi Türkiyedede özellikle dış politika konusunda tamamen özgür değil, Amerikada bile Biden mesela ilk başta Afganistandan çekilmiyecek dendi ama işin sonunda ne olduğunu hep beraber görüyoruz.
Keza Erdoğan'da, IKYB referandumu sırasında oraya karşı tavrını 180 derece değiştirdi ve bu süreçte en çok oy aldığı Doğu bölgesini küstürebilecek pek çok söyleme imza attı. Bunu AKP'nin ideolojisinde bağlamak çok akıl karı değil.
Ha ama kastettiğin şey vebal ise ona katılırım tabi

Kıbrıs örneğini verdiğin iyi oldu, onu düşünmemiştim. Ama Kıbrıs eskiden beri Türkiye'nin, orada Türklerin bulunması hasebiyle, önem verdiği bir konuydu. Türkiye'nin Arap ülkeler ile temasa geçerek müttefik araması ise İslamcı partilerden önce görülmemiş bir açılımdır.
Aslında bir kaç örneği var: Menderes ve Demirel dönemlerinde. Bunların ikisininde İslamcı olmadığını biliyorsundur zaten :)
AK Parti'nin, kendi dönemindeki "Amerika'ya rağmen" yaptığı şeylerde Türkiye için oldukça önemliydi. Suriye'yedeki göç dalgasının ilk hedefi Türkiye ve aynı zamanda Kuzey Suriye başta PKK olmak üzere Türkiyedeki hemen her Sol örgüt için bir merkez konumuna geldi örneğin.

Türkiye'ye her ne kadar batının karakolu dense bile, Batı Türkiye'yi kendinden bir parça görmemekte.

Bu zaten bilinen bir şey (bkz Bakara 120. ayet)
Ama Batı "İllaki benden olanı kullanırım" demiyor. Rusya'nın, Suriye örneğinde olduğu gibi.

AKP'nin dış siyaseti Yeni Osmancılık olarak telakki ediliyor.
Bu dış politikanın İslami olduğunu göstermez. Putinde mesela eski Çarlık ve Sovyetten kopanlara göz dikmiş durumda. Batı aleyhtarı olduğunuda göstermez, bu "Yeni Osmanlı" pek ala Laik-Demokrat olabilir.

Ayrıca 2011'den beri Erdoğan liberal demokrasinin değerleri ile uzlaşmayan bir otokrat olarak görülüyor.

Suudda eminim pek farklı görülmüyordur :D

Böyle olunca batının karakolu tabiri uymaz. Çünkü karakol hiyerarşik bir ilişkiye işaret eder. Karakollar merkezin bir uzantısıdır.

Tamam, karakol değil "Korucu kuvveti" diyeyim o zaman :)

Özellikle de Türkiye'nin ABD'den gelen sıkı itiraza rağmen Rusya ile ilişkiye girerek bir denge oluşturması, onun Batı velayetinde olmadığını, kendi hedefleri ve kendi siyaseti olduğunu gösterir.

Türkiye'nin, Rusya ile kurduğu ilişki bıçağın kemiğe dayandığı nokta Suriye meselesi yüzünden.

Filistin'e İran kadar yardım etmemesi eleştiriye açık stratejik bir tutum. Ama AKP Filistin'den mi yana, İsrail'den mi diye sorulursa İsrail demez hiç kimse.
Mısır'a ne derece yardım ettiği de aynı. Ama bölge güçleri arasında karşılaştırırsak, Erdoğan devrimi, henüz Şubat ayında, destekleyen ilk lider olmuştur.

Evet, çünkü Erdoğan'ın tabanının önemli bir kısmı eski RP tabanı ve bu onlar için son derece önemli. Geri kalanlar ise merkez sağ seçmen, onlarıda küstürecek şeyler değil zaten bu tutum. Erdoğan'ın, ocak devrimine verdiği desteğide, Filistinideki tutumunuda iç siyasetten bağımsız düşünemeyiz.

Batı'ya velayetinden dolayı mı yardımını esirgiyor? Sen de böyle düşünmüyorsun galiba.

İsrail için tamamen olmamakla beraber önemli sebeplerin arasında bunu görüyorum. Batı ve özellikle ABD, Rusya ile görüşülmesine, Kıbrısa vs bir ölçüde tahammül eder. Ama Filistine asla.
Tabi tek önemli sebep bu değil ama göz ardı edilemez.
Mısır için ise fazla umursamadığını düşünüyorum, önceden verilecek bir destek iç siyasette fazla artı puan kazandırmayacağı gibi muhalefete malzeme vermek olacaktı. Sosyalist Maduro'ya destek verdiğinde bile muhalefetin tavrını hatırlıyorsun herhalde.

Çünkü ABD ve AB'den bağımsız kendi hedefleri var dış siyasette. Pragmatist olduğu için riske girmiyor.

Dediğim gibi, kendi hedefleri var evet ama batının tahammül sınırı dahilinde olmadığını düşünüyorum Filistin meselesinin.
Ha şunuda söyleyim: Erdoğan'ın niyetinin eksen değiştirip, Putin'in başını çektiği ve bence neo Faşist olan kanada geçme niyetinde olduğuna dair ciddi şübhelerim var.

Daha kötüsü milliyetçilerle müttefik olduğu ve Kemalist nizam çerçevesine sadık kaldığı için Müslümanlara velayetini vacip olduğu derecede bir kararlılık ve açıklıkla açıklamıyor. Asıl sorun burada bence.

Bu içsiyasete dönük bir mesele, ayrıca konuşuruz inşallah :)
 
Üst Ana Sayfa Alt