Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Makale ÜÇ TÂİFE

Necati Koçkesen Çevrimdışı

Necati Koçkesen

İyi Bilinen Üye
İslam-tr Yazar
ÜÇ TÂİFE

Şu anda ümmetin çocuklarını üç gurup ifsâd etmekte ve felâkete sürüklemektedir.

1. Sünnet-i seniyyenin tümünü veya işlerine gelenleri alıp işlerine gelmeyenleri reddeden, "bize Kur'an yeter" diyen tâife. Bu kâfir ve zındık tâife sünneti ve hadisleri inkar ederek Allah rasûlü sallallahu aleyhi ve sellemi devre dışı bırakmak istemektedirler. Çünkü bunlar Allah rasûlü sallallahu aleyhi ve sellemi devre dışı bırakabilirlerse Kur'an'la başbaşa kalacaklarını ve işte o zaman Kur'an'ı kendi merdut ve zındık görüşlerine göre istedikleri gibi yorumlayabileceklerini biliyorlar. Halbuki sünnet hem Kur'an'ı hem de dîni koruyan bir zırh gibidir. İşte bu kurâniyyûn tâifesi bu zırhı parçalayıp atmak istiyorlar. Bunu başardıkları zaman Allah'ın indirdiği Kur'an'la değil ama kendi kafalarındaki kur'an'la insanları sapıtmak istiyorlar. Bu uğurda çok da yol katettiler ve bir çok müslüman evladını yoldan çıkararak kendileri gibi zındıklığa ittiler.

2. Târikatçılar. İlk devrelerinde (her ne kadar o zaman da islama uymayan bazı görüş ve düşünceleri varsa da) çeşitli hizmetleri olan tarîkatlar, insanları dünyaya tapmaktan alıkoyup onları dine ve takvaya çağırıyorlardı. Bu yolun ilk mümessilleri de genellikle ilim ehli idi. Hadis, fıkıh ve tefsir ilmini bugünkü ilâhiyatçılardan çok çok daha iyi biliyorlardı. Fakat zamanla tarikatlara hinduizmden, hristiyanlıktan ve bâtînî görüşlerden çok şeyler girdi. Bid'atlar ise hadsiz hesapsız hâle geldi. Şeklen, sarık, cübbe, şalvar, sakal gibi sünnete uygun uygulamalarla görünüşte dine uygun bir görüntü verseler de îtikad olarak bir çok küfür ve şirklerle, amel olarak da bir sürü bid'atlarla doludurlar. Bunların etraflarına çok fazla insan toplamalarının sebebi, insanlara kolay cennet dağıtmalarından dolayıdır. Bir şeyhten el aldın mı, bir tarîkata intisap ettin mi kurtuldun gittin demektir. Nitekim, "şeyh kendisine bağlı olanların ruhlarını kibrit kutusunun içine doldurup cennete taşıyacaktır" diyenlerle, "zebânîler sizi tutup sürükleye sürükleye götürüyorlar (nereye? Cehenneme. Çünkü zebânîler cehennemde görevli olan meleklerdir) O anda deseniz ki: 'ben nakşibendî tarîkatının hâlidiyye kolundanım' o an sizi bırakırlar" diyenlere tabîki cahil insanlar koşuşacak, onlara kul köle olacaktır. Halbuki bu sözün bizzat kendisi küfürdür. Neden? Çünkü bir kimse hakkında Allah cehenneme atılmasına hükmetmiş, meleklere götürün bunu cehenneme atın" diyor ama zebâniler Allah'ın emrine muhâlefet ederek onu bırakıveriyorlar. Bu ise Allah'ın onun nakşibendi târikâtının hâlidiyye kolundan olduğunu bilmeyerek onun hakkında hüküm verdiğini ve meleklerin de Allah'ın emrine muhâlefet ettiklerini gösterir ve Kur'an'la, Allah'ın sıfatları ile çatışır. "Ete kemiğe büründüm, Mahmud diye göründüm" (ki burada ete kemiğe bürünüp Mahmud diye görünen Allah olmuş oluyor) diyen kimseden daha müşrik bir kimse olabilir mi? Allah'ın ete kemiğe büründüğünü iddia ederek Allah'a cisim olma iftirasını atan kimse kâfir olmayacaksa kim kâfir olacak? "Eğer mürşid müridine puta tapmasını emretse uygun olan müridin puta tapmasıdır" diyen müşrik olmayacaksa başka kim veya kimler müşrik olacak? "Bir evliyâullahın huzurunda bir an durmak ihlas üzere 150 sene ibâdet etmekten daha efdaldir" demekten daha büyük hangi küfür vardır? İşte böyleleri bu kadar şirklerine ve küfürlerine rağmen insanlara kolay cennet vaadettikleri için avamdan câhil insanlar bunlara intisab ediyorlar. Peki, bunların ilim ehli olanları yok mu? Elbette var. Peki bunlar neden bunlara karşı çıkmıyorlar veya neden hemen o tarîkatı terketmiyorlar? Çünkü ilim ehli olmak başka sâhib olduğu ilme teslim olmak başkadır. Zâten gerçek ilim ehli kitab ve sünnetten kaynaklanan ilme teslim olan kimsedir. Böyleleri ise ya "vardır bir hikmeti" diyerek veya "şeyhim benden daha iyi bilir" diyerek Kur'an'dan ve sünnetten kaynaklanan îtikada ve ilme değil de şeyhlerine veya tarîkatlarının öğretilerine teslim oluyorlar. Kendi içlerinden birileri bir küfür veya şirk söz söylediğinde de hemen onu olmadık tevillerle kurtarmaya çalışıyorlar. Onun o halini ya cezbe hâline veya tarikatta sekârete hamlediyorlar. Bugün özellikle türkiyedeki tarikatların belki yüzde doksan sekizi bu durumdadırlar. Yüzde ikisini ayırt etmem de hüsnü zan gösterip belki ehli sünnete göre irşâd fâliyetlerinde olanlar vardır diyedir. İşte bu tarîkatlar da yukarda birinci sınıfta saydığım kurâniyyûn tâifesi kadar, belki onlardan daha fazla olarak insanları saptırmaktadırlar.

3. Partiler ve particiler. Küfür sistemlerinin hâkim olduğu yerlerde Şeytan bazılarının aklını çelerek onların kalplerine: "Kâfirlerin elinde bulundurdukları mevkî ve makamlara siz gelmelisiniz, eğer o makamlarda sizler olursanız islama ve müslümanlara daha çok hizmetiniz olur" fikirlerini fısıldayarak, onların küfür sistemleri içinde yerlerini almalarını sağlar. Fakat unutmayalım, Şeytan her şeyden önce bu gibilerin ilk önce îmanlarını bozar. Hiç bir müslüman haramla veya küfürle, şirkle islama ve müslümanlara hizmet edemez. Küfür sistemini kabul ederek, küfür kanunlarına teslim olup uygulayarak, üstelik kendileri de yeni yeni küfür kanunları çıkararak islama gidilemez. Gidileceğini iddia edenler hem kendilerini kandırarak sapıtırlar hem de kendilerinin peşinden sürükledikleri milyonlarca insanıları saptırırlar. İkrâh-ı mulcî olmadan hiç kimse küfür kanunlarını kabul edemez, küfür kanunlarına sadâkatla bağlı kalacağı sözünü veremez, küfür kanunları çıkaramaz. Bütün bunlar küfürdür. İşte bu yolun yolcusu olan politikacılar (siyâsetçiler değil, çünkü bunlar politikacıdırlar) Kur'an'daki bazı amelî âyetleri, peygamberimizin bazı hadislerini miting meydanlarında, televizyonlarda okurlar, dillendirirler ama Allah'ın hükmü ile hükmetmeyenlerin kâfir olduğunu belirten âyetleri hiç okumazlar. Tâgutlarla ilgili âyetleri, cezâî hüküm bildiren âyetleri hiç okumazlar. Çünkü okusalar foyaları ortaya çıkar. İşte bunlar islamı bilmeyen ve fakat islama saygısı olan kitleleri peşinden sürükleyerek kendilerinin gitmekte oldukları uçuruma onları da beraberlerinde çekerler. Peki bunları destekleyen bir sürü sözde ilâhiyatçıya, âlime(!) ne oluyor? Dikkat edin, bunların ekserîsi ya onların kurdukları kurum ve kuruluşların yöneticisi, memurları veya onların yönetiminde olan üniversitelerin hocalarıdır. İşte böyleleri ekmeğini yediği sahiplerine göre ürümektedirler. Bazıları da "aman gündem olmayalım, aman derneğimiz, vakfımız kapatılmasın" diye susmaktadırlar. Bazıları da "ehven-i şer" denilen aslında dinin bir kuralını kitabına uydurmak isteyerek onları desteklemekte ve insanların onları desteklemelerini sağlamaktadırlar. Halbuki ehven-i şer, iki şerle karşı karşıya kalındığında ve onlardan birisini seçmek zorunda olduğunda, onlardan birisini seçmediği zaman canını veya uzuvlarından birisini kaybetmekle karşı karşıya kalındığında uygulanacak olan bir kuraldır. Yâni, ehven-i şerr'i uygulayabilmek için üçüncü bir seçenek olmaması gerekir. Oysa kimse sizi parti kurmaya zorlamamakta, kimse sizin kafanıza silah dayayarak milletvekili olmanızı istememekte, kimse sizin küfür kanunları çıkarmanızı, eğer çıkarmazsanız sizi öldüreceklerini söylememekte, kimse sizin sandığa gidip oy kullanmanız gerektiğini, oy kullanmazsanız sizi öldüreceklerini veya uzuvlarınızdan birisini keseceklerini söylememektedir. Kaldıki ikrâh-ı mulcînin (yaptırıcı zorlamanın) olduğu îtikâdî durumlarda bile sabrederek ölümü göze almak azîmettir. Kalben değil ama dil ile küfür işlemek ise sâdece ruhsattır. Bundan dolayı ehven-i şer kuralını dile dolayıp cahil müslümanları küfür sisteminin savunucularını desteklemeye çağıran her ilim adamı bir Belam'dır ve o küfür ehli kadar sorumludurlar. İşte bu gurupta olanlar da, yani partiler ve particiler de müslümanları ifsad eden, onları küfre ve şirke sürükleyen üçüncü bir guruptur.
Müslümanlara düşen, Kur'an, sünnet, icmâ ve ehli sünnet âlimlerinin Kur'an'a ve sünnete bağlı kalarak verdikleri hükümlere bağlanmaları ve bu üç guruptan uzak durmalarıdır. Bunu yapmadıkları takdirde îmanları ve amelleri tehlikededir. Unutmayalım, gerçek bir mahkemenin, gerçek bir Hâkim-i Mutlak'ın huzuruna varacağız. Ve o Hâkim-i Mutlak bizleri kendi emir ve yasakları doğrultusunda hesaba çekecek ve ona göre cezalandıracak veya mükâfatlandıracaktır. Bunun bilincinde olalım ve buna göre hareket edelim. Selam ve dua ile.
 
Üst Ana Sayfa Alt