Âleykum selam we rahmetullah
UĞURSUZLUK
Herhangi bir şeyde bulunduğu zannedilen ve işlerin ters gitmesine sebeb olarak ileri sürülen hal.
Değişik çağlarda pek çok kişi ve toplumlar çevrelerinde gördükleri bir takım eşyalarda, hayvanlarda ve tabiat olaylarında uğursuzluk bulunduğuna inanmıştır. Çağımızda bu uğursuzluk anlayışını üzerinden atamamış pek çok insan görülür. Bu tipteki insanlar, uğursuz olarak niteledikleri şeylerden, kendilerine bir kötülük ve zarar geleceği inancındadır. Daima bu tür şeylerden uzak durmaya çalışırlar. Hiç bir dinî ve ilmî kaynağı olmayan "uğursuzluk" anlayışına sahib olsalar, hayatların her safhasında korku ve endişe içinde bulunurlar.
Aslında hiç bir şeyde uğursuzluk yoktur. Hiç bir şey doğuştan uğurlu değildir. Uğursuzluk olsa olsa herkesin kendisinde, kendi yorumunda ve anlayışındadır. Halk arasında sık sık kullanılan "Uğurlu geldi" veya "Uğursuz geldi" gibi sözler birer zan ve kuruntudan ibarettir.
Peygamber (s.a.v) bir hadis-i şerifinde, "İslâm'da taşe'um (uğursuz sayma, kötüye yorma) yoktur; en iyisi tefe'uldur (iyiye yorma)" (Buharî, Tıb, 54) buyurarak, bu zararlı anlayışın İslam'da bulunmadığını ifade etmiştir.
Diğer bir hadiste ise: "Eşya da uğursuzluk yoktur, safer ayında uğursuzluk yoktur, baykuşun ötmesinde bir uğursuzluk yoktur" (Muslim, Selâm, 102) buyurulmuştur.
Uğursuz Saymak
5754 - Ebu Hurayra'dan, dedi ki : Rasulullah (s.a.v.)'i "Uğursuzluk yoktur. Bunun hayırlısı tefe'uldur" diye buyururken dinledim.
Ashab: "Tefe'ul nedir diye sorunca, Allahrasulu (s.a.v.) : "sizden birinizin işiteceği güzel bir sözdür" buyurdu.
(İbn Hacer el Askalani; Fethul Bari (Sahih-i Buhari şerhi); Bab Tıb, C. 11 sf: 489)
2859 - Sehl ibn Sa'd es Saidi'den nakledildiğine göre Rasul-u Ekram (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
"Eğer uğursuzluk bir varlıkta olacaksa kadında , atta ve evde olur".
(Buhârî, Cihad 47, Nikah 17; Muslim, Selam 119; Muvattâ, İsti'zân 21)
Abdurrazzak'ın Musannef'inde Ma'mer'den naklettiğine göre hadiste işaret edilen uğursuzluk şöyle açıklanmıştır: "Kadının uğursuzluğu kısır olması , atın uğursuzluğu sırtına binib cihad etmemek ve evin uğursuzluğu ise kötü komşularla olmaktır".
Ebu Davud'un İbnu'l Kasım'dan naklettiğine göre İmam Malik'e bu konu sorulmuş o da : "Öyle evler var ki , insanlar orada otururlar ve helak olub giderler" diye cevap vermiştir.
Maziri, İmam Malik'in bu sözünü şöyle yorumlamıştır : "İmam Malik de hadisi açık ifadesine göre kabul etmiştir. Bunun anlamı şudur: Bazen kul Allahın takdiri ile hoşlanmadığı bir evde ve bölgede yaşamak zorunda kalabilir. Bu durumda ev adeta bu kötü durumun bir sebebi gibi olur ve uğursuzluk eve izafe edilir".
İbnu'l Arabi ise İmam Malik'in bu sözüyle ilgili olarak şunları söylemiştir:
"İmam Malik uğursuzluğu eve izafe etmek istememiştir. Burada sadece bir dil özelliği söz konusudur; halkın kullanımına uygun olarak böyle bir ifade kullanılmıştır. O bu sözüyle şuna işaret eder: Böyle kötü bir çevrede bulunan kimseler kendi inançlarını korumak ve batıla düşmemek için orayı terk etmelidirler."
Bana göre İbnu'l Arabi'nin açıklaması daha doğrudur. Bu yönüyle hadis -bulaşıcı olmadığı halde- cuzzamlı bir hastadan kaçmaya benzer. Çünkü bir kimse cuzzamlı hastaya yaklaşıb aynı hastalığa yakalanacak olsa bunu ondan kaptığına ve o hastanın uğursuzluğuna inanabilir. İşte böylesi durumlardan kaçınmak için onlardan uzak durulması emredilmiştir. Dolayısıyla oturduğu evde böylesine rahatsız edici bir durumla karşı karşıya olan kimse de oradan taşınarak bu sorununu çözebilir. Zira bu evde oturduğu sürece oranın gerçekten uğursuz bir mekan olduğuna inanmaya başlayabilir.
(İbn Hacer el Askalani; Fethul Bari (Sahih-i Buhari şerhi) ; Bab Cihad ve Siyer, C. 6, sf. 190 - 191)
5094 - İbn Ömer'den , dedi ki : Peygamber (s.a.v.)'in huzurunda uğursuzluktan söz ettiler.
Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurdu. "Eğer uğursuzluk herhangi bir şeyde varsa bu, evde , kadında ve atta söz konusu olur."
5095- Sehl ibn Sa'd'dan rivayete göre;
Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: "Eğer (uğursuzluk) bir şeyde varsa atta, kadında ve meskendedir".
5096- Usame ibn Zeyd (r.anh)dan rivayete göre:
Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurdu: "Ben, benden sonra erkekler için kadınlardan daha zararlı bir fitne bırakmış değilim"
İZAHAT :
"Kadının uğursuzluğundan sakınılması"
Burada (uğursuzluk anlamı verilen) : "eş-Şu'm" uğur anlamına gelen "el-yumn"un zıttıdır.
"Ve yüce Allah'ın : "Muhakkak ki Eşlerinizden ve çocuklarınızdan size düşman olanlar da vardır" (Teğabun 14) buyruğu ." Bununla (Buhari) uğursuzluğun yalnızca bazı kadınlar hakkında söz konusu olduğu, diğer bazıları hakkında da söz konusu olmadığını işaret etmek istemiş gibidir. Buna da ayet-i kerime'deki kısmilik bildiren (....dan anlamındaki) "min"in delaletininden hareket ederek işarette bulunmaktadır.
Ahmed b. Hanbel'in rivayet ettiği gibi İbn Hibban ve Hakim de sahih olduğunu belirttiği aynı zamanda Sa'd' ın merfu olarak rivayet ettiği hadis şöyledir :
"Şu üç husus Ademoğlunun mutluluğundandır: Saliha bir kadın , uygun bir mesken ve uygun bir binek. Şu üç husus da Ademoğlunun bedbahtlığındandır : Kötü kadın, kötü mesken ve kötü binek".
(Ahmed ibn Hanbel, 6/150, 240; Tahavi, Muşkilu’l-asar, 1/341)
"Ben, benden sonra erkekler için kadınlardan daha zararlı bir fitne bırakmış değilim"
Şeyh Takıyyuddin es Subki der ki : Buhari'nin bu hadisi (5096) , ayet-i kerimeyi bab başlığında zikrettikten sonra İbn Ömer ve Sehl yolu ile gelen iki hadisin akabinde zikretmesi, uğursuzluğun, kendisinden düşmanlık ve fitne görülen kadınlara tahsis edildiğine bir işarettir. Bazı kimselerin anladığı gibi kadının topuğundan bile uğursuzluğun söz konusu olduğu yahut kadının bunda bir etkisinin olduğu şeklindeki anlam doğru değildir. Zaten bu , ilim adamlarından hiçbir kimsenin belirtmediği bir görüştür. Kadının bunda bir sebep olduğunu söyleyen kimse de cahildir. Çünkü şeriat koyucu, yağmuru yıldızların doğuşlarına bağlayan kimse hakkında mutlak olarak kafir ifadesini kullanmıştır. O halde kadının herhangibir dahlinin bulunmadığı bir husus dolayısı ile şerri kaddına nispet eden kimsenin durumu ne olabilir? Olsa da görülen bir kaza ve kadere uygun bir halin ortaya çıkmasından ibarettir.
Hadisten Çıkarılan Sonuçlar :
1- Kadınlar dolayısıyla fitneye maruz kalmak, başkaları dolayısıyla fitneye maruz kalmaktan daha ağırdır. Bunu yüce Allah'ın "Kadınlar .... gibi arzulanan şeylere sevgi, insanlara süslü gösterildi" (Al-i İmran 14) buyruğu da buna tanıklık etmektedir. Yüce Allah onları arzulanıp , sevilen şeyler arasında saymış ve direk türler arasında önce onları zikrederek başlamıştır. Yine muşahede ile görülen şu ki : Erkeğin, yanında bulunan hanımından olma çocuğuna karşı olan sevgisi, bu durumda olmayan başka bir kadından doğma çocuğuna olan sevgisinden daha fazladır.
2- Hukemadan birisi şöyle demiştir: kadınlar tamamıyla bir şerdir. Onlardaki en şer olan husus ise onlardan mustağni kalamayıştır.
Kadınlar "akli" ve dini bakımdan eksiklik" ile nitelendirilmiş olmakla birlikte erkeği akli ve dini bakımdan eksiklik gerektiren hususları işlemeye de iterler. Erkeğin dini hususlardan uzaklaşarak dünyaya tâlib olmak üzere hırs göstermesi gibi .... Bu ise fesadın en ağır halidir.
Muslim , Ebu Said yoluyla gelen "ve kadınlardan sakınınız" diye bilinen hadisin bir kısmında şunları da zikretmiş bulunmaktadır: "Çünkü İsrailoğullarının fitneye ilk maruz kalması, kadınlar hususunda olmuştu."
(İbn Hacer el Askalani; Fethu'l Bâri (Sahih-i Buhari şerhi) ; Bab Nikah, C. 10, sf: 381 - 383)