Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Ulûhiyetin Tevhidinin Gerçekleştirilmesi

ibni kayyım Çevrimdışı

ibni kayyım

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Burada " لاَ إِلَهَ إِلاَّ أَنتَ Lâ ilahe illâ ente -Senden başka ibadete layık hiç bir ilah yoktur" diyen kimsenin asıl amacı şudur:
Ulûhiyet sıfatının yalnızca Allah'a özgü / has kılınması.
Bu aynı zamanda, ulûhiyetin söz ve amel ile Allah'a ait olduğunu tasdik (ikrar) etmeyi de içerir.
Nitekim yukarıda da değindiğimiz gibi Arap müşrikleri Allah'ın herşeyin Rabbi olduğunu kabul ediyorlar, ancak onunla beraber başka ilahlar ediniyorlar, böylelikle "ulûhiyet" sıfatını yalnızca Allah'a ait kılmıyorlardı.
Çünkü ulûhiyeti yalnızca Allah'a ait kılma; O'ndan başkasına ibâdet etmemeyi ve O'ndan başkasından hiçbir şey dilememeyi gerekli kılar.
Şu âyette ifade edildiği gibi:
"Ancak Sana ibâdet eder ve ancak Senden yardım dileriz." (Fatiha, 5)
İnsan, bazan yalnız Allah'tan dilemeyi ve O'na tevekkül etmeyi amaç edinir. Ancak bu dilekte bulunduğu işler Allah'ın sevmediği, belki de çirkin gördüğü ve yasakladığı işler olabilir. Bu durumda olan kimse yalnız Allah'tan dileme ve yalnız O'na dayanma hususunda hâlis niyetli olsa bile, O'na kullukta ve itaatta gerçek anlamda hâlis değildir.
Allah'ın ve Resûlü'nün emrine aykırı hareketlerde bulunan mükaşefecilerin bozuk yönelimlerde bulunanların çoğunun durumu budur.
Nitekim onların çoğu, Allah'tan kendilerine yardımda bulunmasını isterler, ancak, bu dilekleri, Allah'ın ve Resûlü'nün emrine uygun olmadığı için, dünyada paylarına düşen nasipleri meydana gelir. Ancak sonları kötü olur.
Nitekim bu tür durumlarla ilgili, Cenâb-ı Hak şöyle buyurmaktadır:
"Denizde boğulma korkusu gibi bir sıkıntı dokunduğu zaman O'ndan başka bütün yalvardıklarınız kaybolur. Fakat o sizi kurtarıp karaya çıkarınca yine yüz çevirirsiniz. Gerçekten insan nankördür. " (İsrâ, 17/67)
"İnsana bir darlık dokunduğu zaman, yanı üzere yatarken, otururken yahut ayakta bize yalvarır; ama biz onun darlığını açıp kaldırınca sanki kendisine dokunan bir darlıktan ötürü bize hiç yalvarmamış gibi hareket eder. İşte israfçılara, yaptıkları iş böylesine süslü gösterilmiştir." (Yunus, 10/12)
Diğer bir grup insan ise;
Allah'a ve Resûl'e itaati amaçlar fakat gerçek anlamda O'na dayanıp güvenmez ve O'ndan yardım istemez. Bu sınıfa giren kimseler hüsnü niyetlerine ve itaatlerine karşılık sevap alırlar. Ancak amaçlarında tek başlarına kalırlar. Çünkü yalnız Allah'tan yardım dileme ve yalnızca Allah'a güvenip bağlanmayı gerektiği gibi realize edememiş, gerçekleştirememişlerdir. Bu durumdaki kimselerden bazıları zayıflık ve dirençsizlik belâsına düçâr olurken, diğerleri ise ucûba (kendini beğenmeye) düşmekle cezalandırılırlar.
Şayet hayır olarak elde etmek istediğini gerçekleştiremezse bu onun zayıflığından kaynaklanır; bazen de korkaklığa, dirençsizliğe düşer. Şayet maksadı meydana gelirse, kendisine ve gücüne bakar bunun sonucunda kendini beğenme ve kendinden memnun olma (ucûb) hâsıl olur. Halinden memnun, amacının meydana geldiği sanısına kapılırsa bir başına kalır. Şu âyette buyurulduğu gibi.
"Hani o gün çokluğunuz sizi böbürlendirmiş (ucûba düşürmüş, kendinizi beğendirmiş) ti. Fakat size hiçbir yararda sağlamamıştı. Bütün genişliğine rağmen, yeryüzü başınıza dar gelmişti, nihayet bozularak arkanızı dönüp kaçmaya başlamıştınız."
"Sonra Allah, Resûlü'nün ve mü'minlerin üzerine güven veren rahmetini -sekineyi- indirdi; sizin görmediğiniz askerler indirdi ve kâfirleri azaba çarptırdı (bozguna uğrattı) işte kâfirlerin cezası budur!"
"Sonra Allah, bunun ardından yine dilediğinin tevbesini kabul eder. Allah bağışlayan esirgeyendir." (Tevbe, 9/25-27)
 

Benzer konular

Üst Ana Sayfa Alt