Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Ümmetin Baş Belası Hased Hastalığı

ك Çevrimdışı

كعب بن مالك

La İlahe İllallah
İslam-TR Üyesi
Müslüman toplumlardaki hayırların eksilmesindeki en belirgin ve çirkin bir haslet olan "hased hastalığı" birlik ve beraberliği yok etmektedir.

Biz kendimiz için istediğimizi kardeşlerimiz için istemiyorsak nasıl kâmil bir imana sahip olduğumuzu düşünebiliriz?

Resulullah sav: "Sizden biriniz, kendisi için arzu edip istediği şeyi, din kardeşi için de arzu edip istemedikçe, gerçek anlamda iman etmiş olmaz.” buyuruyor.

Resulullah sav bu hadisinde "mazlum olan din kardeşiniz için istemedikçe" diye bir ayrım yapmamıştır. Durumu ve konumu ne olursa olsun kendimiz için istediğimiz şeyleri herhangi bir din kardeşimiz içinde istememiz gerekir ki, imanımız olgunluğa erişsin. Çünkü din kardeşlerimizin elindeki nimetler noksanlaşabilir ve onlarda muhtaç duruma düşebilirler. Onların elindekilere ne hased etmeliyiz ne de ellerindekilerinin yok olup gitmesini istemeliyiz.

Günümüzde özellikle müslüman hanımlar arasında ruhlarını kemiren, kendilerini yiyip bitiren haset hastalığı mevcuttur. Bu hastalık haset ettiği kimseden daha çok kendine zarar vermektedir. Oyle ki, hasmı gördüğü müslüman kardeşinin özel konumunu ve Allah'ın ona verdiği nimetleri görünce nefsi bunu kaldıramayıp onu insanların nazarında çok kötü bir konuma düşürmek için çeşitli entrikakar kuruyor, gerekirse yalan ve iftiralara başvuruyor. Bu gibi kimsler toplumlarda birlik ve beraberliği bozduğu gibi birçok davet çalışmasınıda aksatmıştır. Herhangi bir İslami çalışma sahasında hased hastalığına yakalanan şahıslar varsa mutlaka o çalışma sekteye uğramıştır ve müslümanlar tokezleyip bir ilerleme kaydedememişlerdir. Çünkü hased hastalığı insanın şeytanın fısıltılarına kulak verdiğini gösterir. Allah ve Resulü bizi bu çirkin hastalığa kapılmaktan men etmiş ve nefsimizi bu konuda ıslah etme yollarını göstermişlerdir.

Ensar ve muhacir arasındaki kardeşlik hukukuna baktığımızda günümüzde onların birbirinin gözlerine nasıl bakıyorsa o şekilde bile bakmamışız ki, herhangi birimiz kardeşine, ensardan bir sahabenin muhacirden bir sahabe'ye "bugün sen git evde dinlen satış işlerine ben devam ederim" desin!

Müslüman gençlerin evlilik konusunda kendilerine aracı olunmadığı için cok sıkıntı çektikleri malumudur. Bunun sebebini ihmalkârlık ve hased olduğunu düşünüyorum. Toplumsal birlik oluşturmanın başında kardeşlik hukuku baş gösteriyor. Bizim birlik olamamamızın nedeni, toplum içinde ahlaki yozlaşmaya sebep olacak tüm kapıları açık bırakmamızdır. Çünkü Allah svt nefsini muhafaza altına alması için kullarına salih ve saliha eşler nasip etmiştir. Ama bu kullar ben nasıl nefsimi koruma altına aldıysam, din kardeşimde nefsini muhafaza altına alsın ve onun evlenmesi için çaba sarfedeyim demiyor. Bu basit kardeşliği yapamayan nasıl Allah svt'yı razı edecek fedakarlıklarda bulunacak?



Ensar ve muhacir, Allah ve Resulu'nu razı etmek için kendi duygu dürtülerini bile hiçe saymışlardır.

Hz. Peygamber Muhacir ile Ensar arasında kardeşlik akdini yaparken, Medineli Sad b. Rabi ile Mekkeli Abdurrahman b. Avf’ı kardeş yaptı. Bunun üzerine Sa’d b. Rabi, kardeşine: “Ben Medinelilerin en zenginlerinden sayılırım. Gel gidelim malım ne varsa seninle yarıya bölüşeceğim. Hoşlandığın ne varsa malın yarısından alabilirsin. Ayrıca benim iki eşim var; bak onlardan hangisi hoşuna gidiyorsa, onu boşayacağım, sen kendine al, nikahla.” dedi. Abdurrahman b. Avuf ise, “Allah malını da hanımlarını da sana mübarek kılsın. Siz bana çarşı-pazarın yolunu gösterin.” dedi. Ve gerçekten kısa zamanda Medine’nin en büyük tüccarlarından ve zenginlerinden oldu.”(bk. İbn Kesir, es-Siretu’n-nebeviye, 2/327-328).



Bu hastalık sahipleri her yerde ve herzaman kendileri gibi hased eden bir arkadaş bulurlar. Bu arkadaşlarıyla hased ettikleri kimseleri daha cok karalama fırsatı bulurlar. Zafer kazandıklarını düşünürler ama kısa bir süre sonra hüsrana uğrarlar. Ve bu durum onları kasıp kavurur. Çünkü Allah bir kuluna nimet verdiyse hased edenin hasedi o nimeti asla yok etmez. Sadece bereketini azaltır. Ki Allah ve Resulü bu hased sahiplerine karşı bize korunma yolları göstermiştir. Allah'a sığınıp dua edersek onların istedikleri biiznillah vuku bulmayacaktır. Allah svt bir kulunu insanlar nezdinde sevdirecekse, hased edenlerin hasetleri o kuldan kimseyi nefret ettirmez. Müşrikler Peygamber efendimize ve bazı sahabelere iftiralar atmış haklarında türlü türlü hikâyeler uydurmuşlar ve insanların onlara rağbet etmemesi için nefret duygularinı ateşlemişlerdir.Ama Allah svt, Resulü'nu ve sahabeleri koskoca bir ümmete sevdirdi. Ve buna kimse engel olamadı. Kim ne yaparsa Allah için yapsın. Zira yaptığı kötülükler kendisine zarar olarak geri dönecek. Ve ayrıca hasedçilerin hastalıklarını tetikleyici desteklerde bulunmak aynı ameli işlemek gibidir.

Rabbim bizleri bu hastalıktan ve bu hastalık sahiplenden korusun.

Twitter: لآلِئ - @biiznillah2018
 
Ömer2 Çevrimdışı

Ömer2

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Müslüman toplumlardaki hayırların eksilmesindeki en belirgin ve çirkin bir haslet olan "hased hastalığı" birlik ve beraberliği yok etmektedir.

Biz kendimiz için istediğimizi kardeşlerimiz için istemiyorsak nasıl kâmil bir imana sahip olduğumuzu düşünebiliriz?

Resulullah sav: "Sizden biriniz, kendisi için arzu edip istediği şeyi, din kardeşi için de arzu edip istemedikçe, gerçek anlamda iman etmiş olmaz.” buyuruyor.

Resulullah sav bu hadisinde "mazlum olan din kardeşiniz için istemedikçe" diye bir ayrım yapmamıştır. Durumu ve konumu ne olursa olsun kendimiz için istediğimiz şeyleri herhangi bir din kardeşimiz içinde istememiz gerekir ki, imanımız olgunluğa erişsin. Çünkü din kardeşlerimizin elindeki nimetler noksanlaşabilir ve onlarda muhtaç duruma düşebilirler. Onların elindekilere ne hased etmeliyiz ne de ellerindekilerinin yok olup gitmesini istemeliyiz.

Günümüzde özellikle müslüman hanımlar arasında ruhlarını kemiren, kendilerini yiyip bitiren haset hastalığı mevcuttur. Bu hastalık haset ettiği kimseden daha çok kendine zarar vermektedir. Oyle ki, hasmı gördüğü müslüman kardeşinin özel konumunu ve Allah'ın ona verdiği nimetleri görünce nefsi bunu kaldıramayıp onu insanların nazarında çok kötü bir konuma düşürmek için çeşitli entrikakar kuruyor, gerekirse yalan ve iftiralara başvuruyor. Bu gibi kimsler toplumlarda birlik ve beraberliği bozduğu gibi birçok davet çalışmasınıda aksatmıştır. Herhangi bir İslami çalışma sahasında hased hastalığına yakalanan şahıslar varsa mutlaka o çalışma sekteye uğramıştır ve müslümanlar tokezleyip bir ilerleme kaydedememişlerdir. Çünkü hased hastalığı insanın şeytanın fısıltılarına kulak verdiğini gösterir. Allah ve Resulü bizi bu çirkin hastalığa kapılmaktan men etmiş ve nefsimizi bu konuda ıslah etme yollarını göstermişlerdir.

Ensar ve muhacir arasındaki kardeşlik hukukuna baktığımızda günümüzde onların birbirinin gözlerine nasıl bakıyorsa o şekilde bile bakmamışız ki, herhangi birimiz kardeşine, ensardan bir sahabenin muhacirden bir sahabe'ye "bugün sen git evde dinlen satış işlerine ben devam ederim" desin!

Müslüman gençlerin evlilik konusunda kendilerine aracı olunmadığı için cok sıkıntı çektikleri malumudur. Bunun sebebini ihmalkârlık ve hased olduğunu düşünüyorum. Toplumsal birlik oluşturmanın başında kardeşlik hukuku baş gösteriyor. Bizim birlik olamamamızın nedeni, toplum içinde ahlaki yozlaşmaya sebep olacak tüm kapıları açık bırakmamızdır. Çünkü Allah svt nefsini muhafaza altına alması için kullarına salih ve saliha eşler nasip etmiştir. Ama bu kullar ben nasıl nefsimi koruma altına aldıysam, din kardeşimde nefsini muhafaza altına alsın ve onun evlenmesi için çaba sarfedeyim demiyor. Bu basit kardeşliği yapamayan nasıl Allah svt'yı razı edecek fedakarlıklarda bulunacak?



Ensar ve muhacir, Allah ve Resulu'nu razı etmek için kendi duygu dürtülerini bile hiçe saymışlardır.

Hz. Peygamber Muhacir ile Ensar arasında kardeşlik akdini yaparken, Medineli Sad b. Rabi ile Mekkeli Abdurrahman b. Avf’ı kardeş yaptı. Bunun üzerine Sa’d b. Rabi, kardeşine: “Ben Medinelilerin en zenginlerinden sayılırım. Gel gidelim malım ne varsa seninle yarıya bölüşeceğim. Hoşlandığın ne varsa malın yarısından alabilirsin. Ayrıca benim iki eşim var; bak onlardan hangisi hoşuna gidiyorsa, onu boşayacağım, sen kendine al, nikahla.” dedi. Abdurrahman b. Avuf ise, “Allah malını da hanımlarını da sana mübarek kılsın. Siz bana çarşı-pazarın yolunu gösterin.” dedi. Ve gerçekten kısa zamanda Medine’nin en büyük tüccarlarından ve zenginlerinden oldu.”(bk. İbn Kesir, es-Siretu’n-nebeviye, 2/327-328).



Bu hastalık sahipleri her yerde ve herzaman kendileri gibi hased eden bir arkadaş bulurlar. Bu arkadaşlarıyla hased ettikleri kimseleri daha cok karalama fırsatı bulurlar. Zafer kazandıklarını düşünürler ama kısa bir süre sonra hüsrana uğrarlar. Ve bu durum onları kasıp kavurur. Çünkü Allah bir kuluna nimet verdiyse hased edenin hasedi o nimeti asla yok etmez. Sadece bereketini azaltır. Ki Allah ve Resulü bu hased sahiplerine karşı bize korunma yolları göstermiştir. Allah'a sığınıp dua edersek onların istedikleri biiznillah vuku bulmayacaktır. Allah svt bir kulunu insanlar nezdinde sevdirecekse, hased edenlerin hasetleri o kuldan kimseyi nefret ettirmez. Müşrikler Peygamber efendimize ve bazı sahabelere iftiralar atmış haklarında türlü türlü hikâyeler uydurmuşlar ve insanların onlara rağbet etmemesi için nefret duygularinı ateşlemişlerdir.Ama Allah svt, Resulü'nu ve sahabeleri koskoca bir ümmete sevdirdi. Ve buna kimse engel olamadı. Kim ne yaparsa Allah için yapsın. Zira yaptığı kötülükler kendisine zarar olarak geri dönecek. Ve ayrıca hasedçilerin hastalıklarını tetikleyici desteklerde bulunmak aynı ameli işlemek gibidir.

Rabbim bizleri bu hastalıktan ve bu hastalık sahiplenden korusun.

Twitter: لآلِئ - @biiznillah2018

amin
Jazakallahu hayran ahı
 
Strangers Çevrimdışı

Strangers

Şam Bir Sabır Kalesi Oldu...
İslam-TR Üyesi
Müslüman toplumlardaki hayırların eksilmesindeki en belirgin ve çirkin bir haslet olan "hased hastalığı" birlik ve beraberliği yok etmektedir.

Biz kendimiz için istediğimizi kardeşlerimiz için istemiyorsak nasıl kâmil bir imana sahip olduğumuzu düşünebiliriz?

Resulullah sav: "Sizden biriniz, kendisi için arzu edip istediği şeyi, din kardeşi için de arzu edip istemedikçe, gerçek anlamda iman etmiş olmaz.” buyuruyor.

Resulullah sav bu hadisinde "mazlum olan din kardeşiniz için istemedikçe" diye bir ayrım yapmamıştır. Durumu ve konumu ne olursa olsun kendimiz için istediğimiz şeyleri herhangi bir din kardeşimiz içinde istememiz gerekir ki, imanımız olgunluğa erişsin. Çünkü din kardeşlerimizin elindeki nimetler noksanlaşabilir ve onlarda muhtaç duruma düşebilirler. Onların elindekilere ne hased etmeliyiz ne de ellerindekilerinin yok olup gitmesini istemeliyiz.

Günümüzde özellikle müslüman hanımlar arasında ruhlarını kemiren, kendilerini yiyip bitiren haset hastalığı mevcuttur. Bu hastalık haset ettiği kimseden daha çok kendine zarar vermektedir. Oyle ki, hasmı gördüğü müslüman kardeşinin özel konumunu ve Allah'ın ona verdiği nimetleri görünce nefsi bunu kaldıramayıp onu insanların nazarında çok kötü bir konuma düşürmek için çeşitli entrikakar kuruyor, gerekirse yalan ve iftiralara başvuruyor. Bu gibi kimsler toplumlarda birlik ve beraberliği bozduğu gibi birçok davet çalışmasınıda aksatmıştır. Herhangi bir İslami çalışma sahasında hased hastalığına yakalanan şahıslar varsa mutlaka o çalışma sekteye uğramıştır ve müslümanlar tokezleyip bir ilerleme kaydedememişlerdir. Çünkü hased hastalığı insanın şeytanın fısıltılarına kulak verdiğini gösterir. Allah ve Resulü bizi bu çirkin hastalığa kapılmaktan men etmiş ve nefsimizi bu konuda ıslah etme yollarını göstermişlerdir.

Ensar ve muhacir arasındaki kardeşlik hukukuna baktığımızda günümüzde onların birbirinin gözlerine nasıl bakıyorsa o şekilde bile bakmamışız ki, herhangi birimiz kardeşine, ensardan bir sahabenin muhacirden bir sahabe'ye "bugün sen git evde dinlen satış işlerine ben devam ederim" desin!

Müslüman gençlerin evlilik konusunda kendilerine aracı olunmadığı için cok sıkıntı çektikleri malumudur. Bunun sebebini ihmalkârlık ve hased olduğunu düşünüyorum. Toplumsal birlik oluşturmanın başında kardeşlik hukuku baş gösteriyor. Bizim birlik olamamamızın nedeni, toplum içinde ahlaki yozlaşmaya sebep olacak tüm kapıları açık bırakmamızdır. Çünkü Allah svt nefsini muhafaza altına alması için kullarına salih ve saliha eşler nasip etmiştir. Ama bu kullar ben nasıl nefsimi koruma altına aldıysam, din kardeşimde nefsini muhafaza altına alsın ve onun evlenmesi için çaba sarfedeyim demiyor. Bu basit kardeşliği yapamayan nasıl Allah svt'yı razı edecek fedakarlıklarda bulunacak?



Ensar ve muhacir, Allah ve Resulu'nu razı etmek için kendi duygu dürtülerini bile hiçe saymışlardır.

Hz. Peygamber Muhacir ile Ensar arasında kardeşlik akdini yaparken, Medineli Sad b. Rabi ile Mekkeli Abdurrahman b. Avf’ı kardeş yaptı. Bunun üzerine Sa’d b. Rabi, kardeşine: “Ben Medinelilerin en zenginlerinden sayılırım. Gel gidelim malım ne varsa seninle yarıya bölüşeceğim. Hoşlandığın ne varsa malın yarısından alabilirsin. Ayrıca benim iki eşim var; bak onlardan hangisi hoşuna gidiyorsa, onu boşayacağım, sen kendine al, nikahla.” dedi. Abdurrahman b. Avuf ise, “Allah malını da hanımlarını da sana mübarek kılsın. Siz bana çarşı-pazarın yolunu gösterin.” dedi. Ve gerçekten kısa zamanda Medine’nin en büyük tüccarlarından ve zenginlerinden oldu.”(bk. İbn Kesir, es-Siretu’n-nebeviye, 2/327-328).



Bu hastalık sahipleri her yerde ve herzaman kendileri gibi hased eden bir arkadaş bulurlar. Bu arkadaşlarıyla hased ettikleri kimseleri daha cok karalama fırsatı bulurlar. Zafer kazandıklarını düşünürler ama kısa bir süre sonra hüsrana uğrarlar. Ve bu durum onları kasıp kavurur. Çünkü Allah bir kuluna nimet verdiyse hased edenin hasedi o nimeti asla yok etmez. Sadece bereketini azaltır. Ki Allah ve Resulü bu hased sahiplerine karşı bize korunma yolları göstermiştir. Allah'a sığınıp dua edersek onların istedikleri biiznillah vuku bulmayacaktır. Allah svt bir kulunu insanlar nezdinde sevdirecekse, hased edenlerin hasetleri o kuldan kimseyi nefret ettirmez. Müşrikler Peygamber efendimize ve bazı sahabelere iftiralar atmış haklarında türlü türlü hikâyeler uydurmuşlar ve insanların onlara rağbet etmemesi için nefret duygularinı ateşlemişlerdir.Ama Allah svt, Resulü'nu ve sahabeleri koskoca bir ümmete sevdirdi. Ve buna kimse engel olamadı. Kim ne yaparsa Allah için yapsın. Zira yaptığı kötülükler kendisine zarar olarak geri dönecek. Ve ayrıca hasedçilerin hastalıklarını tetikleyici desteklerde bulunmak aynı ameli işlemek gibidir.

Rabbim bizleri bu hastalıktan ve bu hastalık sahiplenden korusun.

Twitter: لآلِئ - @biiznillah2018
Cezakellahu hayran
 
Üst Ana Sayfa Alt