İslam Coğrafyası Günleri'nde Müslümanların kanayan coğrafyalarını dolaştık. Müslüman dünyanın elinin uzanmadığı Arakan'da, Budistlerin zulmü yüzünden yaşamak istemeyen Müslümanlar karşıladı bizi. "Ne çok acı var." diyebildik sadece.
Mavera Gençlik Hareketi tarafından hazırlanan İslam Coğrafyası Günleri sona erdi. Sempozyumun son gününde Arakan, Keşmir, Patani ve Moro ele alındı.
ARAKAN’I ÖĞRENDİK. PEKİ, YA DİĞERLERİ?
Acı bir sebeple de olsa Arakan nedir, neresidir öğrendik. Peki ya diğerleri? Keşmir’i, Patani’yi ve Moro’yu kaçımız biliyoruz? Kaçımız orada olan zulme karşı büyük ya da küçük bir şeyler yapmaya çalışıyoruz? Ömer Faruk Korkmaz, Caner Sezer, Nevzat Çiçek ve Said Demir’den ümmetin unutulmuş coğrafyalarını dinledik ve ne yapılabilir diye hasbihal ettik.
ARAKAN: “ALLAH DİYEMİYORUZ, NAMAZ KILAMIYORUZ?”
Arakan konulu belgesel ile başlayan program, tüm kelimeleri yetersiz bırakacak görüntüler ile devam ederken boğazımızda düğümlenip kaldı birkaç gözyaşı. Birçoğumuz istatistikî bilgileri ya da bazı yaşanmışlıkları biliyor olabiliriz fakat “İnsan nisyandan alındığı için nisyana müpteladır” gerçeğine binaen unuttuklarımızı hatırlamamız faydalı olacaktır şüphesiz.
Arakan’da bugüne kadar öldürülen Müslümanların sayısı 500 bin. Bu rakamı Said Demir’e veren Arakanlı gazeteci kendisine şöyle demiş: “Abi 700 bin diyecektim ama inanmazsınız diye 500 bin dedim!” İsrail’ in Filistin’de katlettiği Müslümanların sayısı 20 bin. Oysaki biz Filistin nedir, neresidir, orada neler oluyor daha iyi biliyoruz. Çünkü ‘oralar’ ümmetin yetim kalmış çocukları.
1200’lü yıllarda İslam’ın hüküm sürdüğü Arakan, İngilizlerin işgaline maruz kalmış bir ülke. 1940’lı yıllarda İngilizler’ in ülkeden çekilmesinden sonra Arakan Burma’ya bırakılıyor. İki yıl sonra ise Burma askeri darbesi yapılıyor ve Müslümanlar için zulüm artıyor. İlk yaptıkları şey Müslümanların özerkliklerini ellerinden almak oluyor. 1982 yılında ‘vatandaşlık yasası’ çıkartılıyor. Bu yasa Müslümanları, İngilizlerin getirdiği
bir ırk olarak kabul ediyor. Müslümanların vatandaşlıkları ve özgürlükleri ellerinden alınıyor. İzin almadan evlenemiyorlar, ev alamıyorlar, seyahat edemiyorlar, eğitim göremiyorlar…
İstatistikî bilgiler çoğu zaman kalbimize dokunamaz belki ama bir görüntü, ufak bir çocuğun gözyaşları ya da tek bir cümle bizi kendimize getirebilir. Said Demir’in anlattıkları ve belgeseldeki görüntüler tam da bu cinstendi.
Görüntülerdeki siyah adam acının ve çaresizliğin okunduğu, gözyaşlarının peşi sıra aktığı gözleriyle ekrana bakarak; “Birçok Müslüman ülke var. İçlerinde bizim için ses çıkaracak yok mu?” diyordu. Para istemiyorlar, ses çıkarabilecek kardeşlerine çağrıda bulunuyorlar.
Yeter ki birileri onları duysun, dünyanın o kocaman gözünün ufak bir kısmı da Arakan’a dönüp onları görsün istiyorlar.
“BENİ ÖLDÜRMEDİLER, BENİ ÖLDÜRMEDİLER!”
Bu cümleyi sürekli tekrar eden yaşlı bir kadın. Aynı cümleyi durmadan dile getiren bu kadın Said Demir’in dikkatini çekiyor. Tercümana dönüp neden bu cümleyi sürekli tekrar ettiğini sormasını istiyor. Bunun üzerine orada bulunanlar Demir’e askerlerin bu yaşlı kadının evini basıp, gözünün önünde eşini, çocuklarını ve torunlarını öldürdüklerini, kızlarına ve gelinlerine ise tecavüz ettiklerini söylüyor. Arakanlı yaşlı kadın askerlere “Beni de öldürün.” diye yalvarıyor. Fakat Allah’ın gazabının üzerlerine yağmasını temenni ettiğimiz o zalimler; “Seni öldürmeyeceğiz. Bu acıyı yaşayacaksın.” diye cevap veriyorlar.
“BİZDEN BAŞKA MÜSLÜMAN VAR MI?”
Said Demir on yedi – on sekiz yaşlarındaki genç bir delikanlıya, “ Son olarak Türkiye’den gelen birisine ne söylemek istersin? “ diye soruyor. Genç delikanlı hüngür hüngür ağlamaya başlıyor. Demir yaşadığı şaşkınlık üzerine tercümana neden ağladığını sormasını isteyince onu derinden etkileyecek o cevabı alıyor. Arakanlı genç Efendimiz Hz. Muhammed(a.s)’in “Müslümanlar bir vücudun azaları gibidir. Nasıl bir insanın vücudunun herhangi bir uzvu rahatsızlandığında tüm vücudu sızlarsa, herhangi bir mümin sıkıntı yaşadığında da tüm Müslümanlar onun acısını hisseder.” sözünü okuyor. Ve şöyle devam ediyor; “Bizden başka Müslüman var mı? Olsaydı acımızı hissederdi.”
Demir son zamanlarda katliamın durduğunu fakat zulmün hala devam ettiğini belirtiyor. Ahmet Davutoğlu ve Türkiye’nin bu konuda çok büyük katkıları olduğunu da sözlerine ekliyor.
BARIŞÇIL BUDİSTLER HERHALDE SADECE TİBET’TE
Myanmar’da yapılan katliamın tek sebebinin o insanların Müslüman olmaları olduğunu dile getiriyor Said Demir. Bu topraklarda doğalgaz ve petrol yataklarının bulunması da bir sebep olarak görülebilir fakat asıl sebep dinidir diyor. Demir sözlerine şöyle devam ediyor; “Katliamın öncüleri olan Budist rahipler 1942 yılından beri Müslümanları katlediyor. Herkese barışçıl olarak öğretilen Budizm’in o barışsever, hümanist Budistleri nerede peki? Tibet’te belli bir bölgede yaşıyorlar herhalde. Doğalgaz ve petrol kaynakları Batı’nın gözünü oraya çeviriyor fakat üç maymunu oynamaya devam ediyorlar.
Bunun sebebi ise yarın öbür gün tabiri caizse pastadan pay vermezler diye korkmaları. Önümüzdeki dönemde Myanmar’da seçim olacak ve seçimi batı desteğini arkasına alan Nobel ödüllü bir kadın kazanacak muhtemelen. Kısaca diyebiliriz ki, batı bir şekilde orayı sömürmek için tetikte ve uygun zaman geldiğinde tetiği çekecek.”
Dosdogruhaber