Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Çözüldü Uyku Halinde Ruh Bedenden Çıkar mı? Hz. Ali Allah'ın Arslanı mı? Murted Neden Öldürülür?

Selahaddin Eyyubi Çevrimdışı

Selahaddin Eyyubi

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Selamun Aleyküm
bir kaç soru takıldı aklıma sorularım :

1.Uyku halinde ruh bedenden ayrılır mı ?

2.Hz.Ali'ye niçin ''Allah'ın Aslanı'' denmiştir ?

3.İslam'dan çıkmak isteyen biri niçin öldürülür?


 
Abdulmuizz Fida Çevrimiçi

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
El Haydar;277730' Alıntı:
El Haydar;277730' Alıntı:
bir kaç soru takıldı aklıma sorularım :

1.Uyku halinde ruh bedenden ayrılır mı ?

2.Hz.Ali'ye niçin ''Allah'ın Aslanı'' denmiştir ?

3.İslam'dan çıkmak isteyen biri niçin öldürülür?

Aleykum selam we rahmetullah ;

C 1- "Allah, o canları öldükleri zaman, ölmeyenleri de uyuduklarında alır. Sonra haklarında ölüm hükmü verdiklerini alıkor, diğerlerini de takdir edilmiş bir süreye kadar salıverir. Şubhesiz ki bunda düşünecek bir kavim için nice ibretler vardır." (Zumer 42)

"Sizi geceleyin ölü gibi uyutan, gündüzün ne yaptıklarınızı bilen, sonra ölüm ânı gelinceye kadar gündüzleri sizi uyandırıp kaldıran O'dur. Sonunda da dönüşünüz ancak O'nadır. Sonra bütün yaptıklarınızı size O haber verecektir." (En'am 60)

Allah Teâlâ kullarım geceleyin uykularında (kendilerinden geçirmek suretiyle) öldürdüğünü haber veriyor ki; bu, küçük ölümdür. Nitekim Allah Teâlâ başka âyetlerde de şöyle buyurur:
«
Allah buyurdu ki: Ey îsâ, seni öldürecek olan Benim. Seni kendime yükseltip kaldıracak da... Benim.» (Al-i İmrân, 55),
«
Allah, ölüm ânında ruhları alır, ölmeyenin ise uykusunda ölmelerine hükmettiği kimselerinkini tutar, diğerlerini belli bir süreye kadar salıverir.» (Zumer, 42).
Bu âyette biri büyük ve diğeri küçük olmak üzere iki ölüm zikredilip, bu iki ölümün hükmü de kaydedilmiş ve: «O'dur, geceleyin sizi kendinizden geçiren. Gündüzün de ne yaptığınızı bilir.» buyurulmuştur.

Merfû' bir hadîste de vârid olmuştur ki, bu merfû' hadîsi İbn Mende ve başkaları rivayet etmektedirler. Buhârî ve Muslim'in Sahîh'lerinde Ubeydullah İbn Ömer kanalıyla...
Ebu Hurayra (r.anh)den rivayet edildiğine göre Allah Rasûlu (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
"
Sizden birisi yatağına girdiğinde önce elbisesinin bir tarafıyla yatağını silkelesin. Zîra o başına ne geleceğini bilmez. Sonra şöyle desin:
Ey Rabbım, Senin adınla yanımı
(yatağa) koydum ve Seninle kaldıracağım. Şayet ruhumu tutacaksan ona rahmet eyle, yok eğer salıvereceksen sâlih kullarını muhafaza ettiğin gibi onu muhafaza eyle.

Seleften birisi şöyle diyor: Ölülerin ruhları öldükleri zaman kabzolunur, dirilerin ruhları da uyuduklarında. Allah'ın tanışmalarını diledikleri (işte o zaman) tanışırlar. «
Ölmelerine hükmettiği kimselerin ruhlarını tutar (da böylece ölmüş olurlar) diğerlerini belli bir süreye kadar salıverir.»
Suddî der ki: Diğerlerini de belli bir süreye kadar, yani ecelinin kalan kısmının sonuna kadar salıverir.
İbn Abbâs der ki: Ölülerin ruhlarını (nefeslerini) tutar, dirilerin nefeslerini de salıverir, aslâ hatâ etmez, yanılmaz. «
Doğrusu bunda, düşünen bir kavim için âyetler vardır(İbn Kesir Tefsiri)

C 2- Ali (r.anhuma)'ya "Allah'ın arslanı - Esedullah" denmesi hakkında çeşitli rivayetler olmakla beraber, sahih bir rivayet bulunmamaktadır. Bunlardan gerçeğe yakın olanları şunlardır :


Ali (r.anhuma), küçük yaşından beri Rasulullah'ın yanında büyüdü. On yaşında İslâm'ı kabul ettiği bilinmektedir. Hatice'den (r.anha) sonra müslümanlığı ilk kabul eden odur. Peygamber (s.a.v.) ile Hatice'yi (r.anha) bir gün ibadet ederken gören Ali'ye (r.anhuma) Peygamberimiz şirkin kötülüğünü, tevhidin manasını anlattığında Ali hemen müslüman olmuştu. Mekke döneminde her zaman Rasulullah'ın yanındaydı. Kâbe'deki putları kırmasını şöyle anlatır:
"Bir gün Rasul-u Ekram ile Kâbe'ye gittik. Rasul-u Ekram omuzuma çıkmak istedi. Kalkmak istediğim zaman kalkamıyacağımı anladı, omuzumdan indi, beni omuzuna çıkardı ve ayağa kalktı. Kendimi istesem ufukları tutacak sanıyordum. Kâbe'nin üzerinde bir put vardı, onu sağdan soldan ittim. Put düştü, parça parça oldu. Rasulullah'ın omuzlarından indim. İkimiz geri döndük." (Ahmed b. Hanbel, Musned, I, 384)

Rasul-u Ekram, en yakın akrabasını uyarmak ve hakkı tebliğ etmek hususunda Allah'u Teâlâ'dan emir alınca onları Safa tepesinde toplayıp ilâhî emirleri tebliğ edince, Kureyş müşrikleri onunla alay etmişti. İkinci toplantıyı yapmasını Ali (r.anh)'ye bıraktı, Ali de bir ziyafet hazırlayarak Haşimoğullarını davet etti.
Rasulullah yemekten sonra: "Ey Abdulmuttaliboğulları, ben özellikle size ve bütün insanlara gönderilmiş bulunuyorum.
İçinizden hanginiz benim kardeşim ve dostum olarak bana bey'at edecek
" dedi.

Yalnız Ali (r.anh) kalktı ve orada Rasulullah'a onun istediği sözlerle bey'at etti.
Bunun üzerine Rasul-u Ekram, "Kardeşimsin ve vezirimsin " diyerek Ali (r.anh)'yi taltif etti

Peygamber (s.a.v.) hicret etmeden önce elinde bulunan emanetleri, sahiblerine verilmek üzere Ali'ye bıraktı ve o gece Ali, Rasulullah'ın yatağını da yatarak müşrikleri şaşırttı. Böylece Ali, Peygamber'i öldürmeye gelen muşrikleri oyalayarak onun yerine hayatını tehlikeye atmış, bu suretle Peygamber'e hicreti sırasında zaman kazandırmıştır. Ali, Peygamberimiz'in kendisine bıraktığı emanetleri sahiplerine verdikten sonra Medine'ye hicret etti. Medine'de de Peygamber'in devamlı yanında bulundu, bütün cihad harekâtlarına katıldı, Uhud'da gâzî oldu. Bedir'de sancaktardı. Aynı zamanda keşif kolunun başındaydı; hakim noktaları tesbit ederek Peygamber'e bildirdi. Bu mevkiler işgal edilerek, Bedir'de önemli bir savaş harekâtını başarıya ulaştırdı. Bedir gazasının başlamasından önce, Kurayşliler'le teke tek dövüşen üç kişiden biriydi.
Bu döğüşte, hasmı Velid b. Muğire'yi kılıcı ile öldürdüğü gibi, Ebû Ubeyde zor durumdayken yardımına koştu ve onun hasmını da öldürdü. Kendisine "Allah'ın Arslanı" lâkabı ve Bedir ganimetlerinden bir kılıç, bir kalkan ve bir de deve verildi

Ali (r.anhuma), karşısına çıkana galip olduğundan dolayı bu lakab ona verilmiştir.
Peygamber'den sonra, ilim ve bilgi açısından herkesten yüksekte olduğundan dolayı bu makam ona verilmiştir.
Ali (r.anhuma)'ya ayrıca ebu'l Hasan, ebu Turab kunyesi de verilmiştir.


C 3- Fıkhî İctihadlara Göre Murtedin Cezası

Bir müslümanın dinini değiştiştirip irtidâdı; görülmesi, duyulması, itiraf etmesi veya iki âdil müslüman tarafından şâhidlik edilmesi hallerinde sâbit olur.

Murtedin cezası, eğer tevbe etmezse öldürülmektir:
"Dinini değiştireni öldürün"
(Buhârî, Cihâd, 149)

Ulemanın çoğunluğu kadın için de aynı hükmün uygulanacağı görüşündedirler Ancak Hanefiler bu konuda farklı görüştedirler.
Kadınların öldürülmesini nehyeden hadisin (Ebû Dâvud, Cihad, 121) hükmünün geneli kapsadığını iddia ederek irtidad eden kadının öldürülmeyeceği görüşünü ileri sürmüşlerdir (İbn Kudâme, el-Muğnî, Mısır (ty), VIII/125; Seyyid Sâbık, Fıkhu's-Sünne, Kahire, (ty), II/385 vd)

Murtede had uygulanmadan önce, tevbe edip İslâm'a dönmesi telkin edilir. Fakat bunun ne şekilde uygulanacağı hakkında ihtilâf vardır.
Âlimlerin çoğunluğunun görüşüne göre, üç defa tevbe etmesi istendikten sonra öldürülür.
Ömer (r.anh), irtidad edenin üç gün hapsedilip tevbe etmeye çağrılması ve bu zaman zarfında yiyecek olarak suçluya sadece ekmek verilmesi gerektiğini bildirmiştir.

Ali (r.anh), bu müddeti bir ay olarak uygulamıştır.
en-Nahaî ise bunun bir zamanla sınırlandırılmaması ve tevbe edene kadar sürekli İslam'a çağrılması gerektiği görüşünü ileri sürmüştür Ancak, bu görüş, Sünnet ve icmâ ile sâbit olan irtidad cezasının uygulanmasını imkânsız kılacağından itibara şâyân değildir.

İmam Mâlik, Leys, İshak ve Ebû Hanîfe; zındıkın ve irtidat edip tevbe ettikten sonra tekrar dinden dönenin tevbesinin dikkate alınmayacağını ve haddin uygulanacağını kabul etmişlerdir. Çünkü zındıkın murted sayılmasını gerektiren önceki görüşlerinden döndüğü hiç bir zaman açık olarak tesbit edilemez.
Allah Teâlâ; "Ancak, tevbe edip kendilerini düzelten ve Allah'ın indirdiğini açıklayanlar mustesnâ" (Bakara, 160) buyurmaktadır.

Dinden dönmeyi birkaç defa tekrarlayanların tevbelerinin kabul edilmeyeceğine delil olarak da şu âyet-i kerîme gösterilmektedir:
"İman edip sonra inkâr eden, sonra imân edip tekrar inkâr eden, sonra da inkârlarında ileri gidenleri Allah ne bağışlayacak ne de doğru yola eriştirecektir" (4/Nisâ, 137)

Müslüman anne babadan doğan ve müslüman olarak yetişen kimse irtidat edince, tevbe etmeye çağrılmadan had uygulanır. Fakat daha önce küfre girip sonra müslüman olan kimse tevbeye çağrılır. Allah'a ve Rasûlune küfreden kimse de tevbe etmeye çağrılmadan öldürülür. Böyle bir kimse tevbe etse dahi durum değişmez. Çünkü, Allah'a ve Rasûlüne küfretmek haddi gerektirir. Tevbe ise haddi düşürmez (İbn Kudâme, el-Muğnî, Mısır (ty), VIII, 125 vd)

Mürtedin irtidat etmesiyle birlikte, bütün sâlih amelleri silinir ve o ebedî olarak Cehennemde kalır:
"Sizden kim, dininden döner ve kâfir olarak ölürse, işte onların dünya ve âhirette amelleri boşa gitmiştir . İşte cehennemlikler onlardır. Onlar orada ebedî olarak kalacaklardır" (Bakara, 217)

Bu, tevbe edilmediği takdirde böyledir. Murted tevbe ettiği takdirde, irtidat etmeden önceki amellerinin yok olup olmayacağı hususunda İslâm âlimleri arasında görüş ayrılıkları vardır.
İmam Şâfiî'ye göre irtidad edip, sonra İslâm'a dönenin haccı da dâhil hiç bir ameli düşmez. İmam Mâlik'e göre ise amellerinin tamamı, irtidad ettiği an düşer (el-Kurtubî, el-Cami'li Ahkâmi'l-Kur'an, Beyrut 1965, III/48)
 
Üst Ana Sayfa Alt