Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Çözüldü Vadeli - Taksitli Satışın Hükmü Nedir?

dua sadık Çevrimdışı

dua sadık

Üye
İslam-TR Üyesi
Selamun aleykum kardeşler bir sorum olacaktı... Bir eşyanın fiyatı peşin ödendiğinde daha ucuz iken taksitle alındığında fiyatı biraz artırılıyor, bu durumda taksitle satın almak caizmidir?
 
Abdulmuizz Fida Çevrimdışı

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
TAKSİTLE SATIŞ

«Ey imân edenler! Belirli bir süreye kadar birinize borçlandığınız zaman onu yazanı aranızda bir kâtib de doğru olarak onu yazsın

(Bakara Sûresi : 282)
Âyet-i Kerime'den belirli bir süre borçlanmanın, va'de ile alım -satımda bulunmanın caiz olduğu anlaşılıyor. Ancak bu cevazın bir ruhsat mı, yoksa azimet mi olduğunda görüşler farklıdır :
Îbn'l-Arabî'ye (H. : 468 - 543- fıkıh alimidir. Sapık sofi ile karıştırmayınız!) göre, bu bir ruhsattır. Diğer bazı ahkâm mufessirlerine göre, zahirine bakılırsa bir azimettir. (Umdetu'l-Kaarî Fi Şerhi Sahih'l-Buharî: C. 5, S. 416 –1308)

Va'deli alım-satımda bulunmanın caiz olduğu Rasûlullah (s.a.v.) Efendimizin Sünnetiyle de sabit olmuştur. Buharî'de Hazreti Âişe (r.anha) Validemizden yapılan, sahih rivayette, diyor ki :
"Peygamber (s.a.v.), Ebû Şahn adında bir Yahudî'den veresiye yiyecek satın aldı ve demirden zırhını ona rehin verdi" (Buhârî, İstikrâz, I, Buyu,14).

Katâde'nin, Enes (r.anh)'den rivayeti ise şöyledir: "Rasulullah (s.a.v) Medîne'de bir Yahudi'nin yanına zırhını rehin bıraktı ve ondan âile fertleri için arpa satın aldı" (el-Cassâs, Ahkâmul-Kur'ân, II, 258).


Bu hadislerden anlaşıldığına göre, bizzat Rasûl-u Ekram (s.a.v) re'hin vererek veresiye alış-veriş etmiştir.

İmam Buharı bu hadîsi tam on yedi yerde zikretmiş, bununla hadîsin va'deli satış konusunda geniş bilgi verdiğini belirtmek istemiştir.

İbn Nuceym (H. ? - 970) Bahri râik adlı kıymetli eserinde diyor ki : «Bir malı peşin parayla da, belirli bir süre veresiye de alıp-satmak caiz ve sahihtir.» (El-Bahru'r-Râik : C. 3, S.: 303 –Mısır)


Ancak peşin-veresiye ve taksitle satışta fiat farkı şartını ileri sürmek caiz midir?

Mesele ihtilaflıdır, yani fakihlerin bu husustaki görüş ve tesbitleri farklıdır. Buna cevaz verenler çoğunluktadır. Ancak meseleyi bütün derinliğiyle kavrayabilmek için önce fıkıhta bey'i = alım-satımın kısımlarını ve sıhhat şartlarını bilmeye ihtiyaç vardır.

Alışverişte va'de farkını eklemek Cumhur-u ulemaya göre caizdir (Neylu'l-Evtar). Bu hususta ulema arasında ihtilaf olmamıştır. Ancak idraki kıt olan bazı kimseler, Peygamber (s.a.v.):

"Bir ateş için de iki satış yapmaktan men etmiştir" (Tirmizi) mealindeki hadise dayanarak alışverişte va'de farkını eklemek caiz değildir, diyorlar. Halbuki bu hadis, va'de farkından hiç söz etmiyor, fukahadan hiç kimse de ona hami etmemiştir. Hadis ya akd içinde bir şartı koşmanın caiz olmadığını, mesela: Zeyd'in Halid'e evini bana yüzbin liraya satarsan ben de şu tarlamı yüz elli bine sana satarım, demesi gibi.
Veya semen (bedel) belli olmadığından mesela: şunu peşin olarak bine, va'deli olarak ikibine "sana sattım" şeklinde yapılan akdin muteber olmadığını ifade ediyor. Şayet semen belli olur, kesin bir fiyat üzerinde anlaşılır, mesela: Peşin olarak fiyatı bin lira olan bir meta' için, veresiye iki bine sattım denilirse va'de farkı eklendiği halde, kesin olarak bu alış-veriş caizdir (al-ahvazı, Şarh al-Tirmizi, al_muhazzab, Muğni'l-Muhtaç, İbni Abidin)

BEY'İ = ALIM - SATIM

Genel olarak beyi' yani ahm-satım ikiye ayrılır : Mun'akid ve gayr-i mun'akid..
Mun'akid olan beyi' de sahih, fâsid, nafiz ve mevkuf olmak üzere dört kısma ayrılır.
Gayr-i mun'akid ise bir kısımdan ibarettir, o da bâtıl, yani dinen hükümsüzdür.

Sahîh Beyî' : Aslı ve vasfı itibariyle meşru' olanıdır.
Fâsîd Beyi' : Aslı itibariyle caiz, vasfı itibariyle caiz olmayandır.
Nafiz Beyî' : Başkasının hakkı taalluk etmiyenidir.
Mevkuf Beyi' : Başkasının hakkı taalluk edenidir, «bey'i fuzuli gibi» Bey'i fuzuli : Şer'î izin olmadığı halde başka birisinin hakkında tasarruf eden üçüncü şahıstır.
Bâtıl Beyi' : Aslı ve vasfı itibariyle meşru' olmayan alım-satımdir.

Konumuz olan Taksitle Satış, Peşin Ayrı, Veresi Ayrı, sözü edilen kısımlardan hangisine girer?

Bunu tesbit edebilmek için önce beyi'de bu ve benzeri şartları ve bu şartların beyi'de muteber olup olmadığını bilmemiz gerekmektedir. Çünkü beyi'de ileri sürülen şart, ya bey'in muktezasmdandır (bedeli ödeninceye kadar satılan malın elde tutulması şartı gibi), ya da muktezası değil de ona mülayimdir (alıcının ödeyeceği bedel için bir kefil getirmesi şartı gibi), veya ne bey'in muktezası, ne de mülayimidir, fakat Şeriat o gibi şartlara cevaz vermiştir (muhayyerlik ve belirli bir süre tanıma şartı bu cümledendir). Veyahut Şeriat ona cevaz vermemiş, ancak Müslüman halk arasında ötedenberi pazarlamada örf haline gelmiştir. (şapkaya astar, cekete cep, ayakkabıya bağcık takılması şartı gibi).

Bir de bunların dışında akdin iktiza etmediği ve akidlerden hiç birine yarar sağlamıyan şart var ki, fukahanm çoğuna göre beyi' o şartla yapılırsa fâsid olur (Bu atı başkasına satmaman şartiyle onu sana sattım demek gibi).
O halde farklı fiyat üzerinden taksitle satış bu şartların hangisine dahildir?

Fukahanın beyanına göre, bu, bey'in muktezasmdan olmadığı gibi ona mülayim bir şart da değildir. Şeriatın böyle bir şarta sarih olarak cevaz verdiğini tesbit etmek mümkün değildir. Müslüman halk arasında ötedenberi böyle bir örfün câri olub olmadığı ise münakaşa konusudur. Hem böyle bir örf bile olsa, Hadîs-i Şerifi hususlandırır mı?
Bu husustaki kıyas teamül ile terkedilir mi?
Mutearef olan şart, bey'i fâsid kılar mı?
Bir beldenin kendine has örfü muteber tutulur mu?
Böyle has bir örfle kıyas terkedilir mi?
Yine bir beldenin kadîm veya hadis örfüyle Peygamberimizin hadîsleri
hususlanabilir mi?

Bütün bu sorular üzerindeki görüşler farklı ve çeşitlidir.
İbn Âbidîn (M. : 1783 - 1836) Neşru'l-Örf Fi Binaî Ba'di'l- Ahkâmı Alâ'l-Örf adlı risalesinde diyor ki : «Örf-i amm, haberi hususlardır ve böyle bir örf ile kıyas terkedilebilir»den maksad, Sahabe ve onlardan sonra gelen muctehidler devrinde umumileşen örftür.

"Beyi'de iki şart yoktur» ve «Kim bir beyi'de iki beyi. yaparsa, ona ya en azı vardır, ya da ribâ (faiz) vardır.» Yani iki beyi'der maksat iki ayrı fiat kasdediliyor, satıcı en az fiatı kabul ederse mesele yok, ikinci fiatı kabul ederse faiz yemiş olur. (Sunen-i Ebû Dâvud : C, 2, S. 246 - 254 – Mısır)

Sahih hadislerde bir defada iki bey'i ve beyi'de iki şartın men' edildiği dikkate alınacak olursa, bunu hususlandıran bir örfün Sahabe ve Muctehidler devrinde umumileştiğini isbat etmek mümkün değildir.
Ancak mevcut Fıkıh kitaplarında bir defada iki bey'i veya beyi ileri sürülen şart konusunda vârid olan Nehy-i Rasûlullah = Peygamber yasağı te'vil edilmek suretiyle böyle bir şarta cevaz verildiğini görüyoruz.
Te'vîl diyoruz, çünkü bu mevzudaki şartlar (sıhhat şartları) tahlil edilmiştir. Nitekim sahih kaynaklardan süzülerek rivayet edilen u Hadîs-i Şerif bunu ifâde etmektedir :
«Şu insanlara ne oluyor da Allah'ın Kitabında olmayan şartları ileri sürüyorlar. Kim Allah'ın Kitabında bulunmayan bir şartı ileri sürerse, o şartı batıldır. Yüz şart bile ileri sürülse, Allah'ın şartı daha haklı, daha. sağlam ve daha güven vericidir.» (Umdetu'l-Kaarî Fi Şerhi Buhari: C. 5, S.: 520.)

Hazret-i Âişe Validemizin (r.anha) rivayet ettiği bu hadîs-i şerifin şarta dayalı köle alım-satmüyle ilgili bulunduğunu hem Buhari, hem Buhari şerhleri Umdetu'l-Kaarî ve Kastalanî belirtmişlerdir.
Az yukarıda da belirtildiği gibiı bir malı peşin bedelle satmak caiz olduğu gibi belirli bir süre sonra ödenmek üzere veresi satmak da caizdir. Ancak veresiyede müddet belirtilmiyecek olursa, fukaha-dan bazısına göre bu bir ay olarak kabul edilir. Fetva da bu görüşe göredir.
Fetâvâ-yi Hindiyye'de muddeti meçhul olan beyi' fasiddir. denilmekledir. Bu, «Ne zaman elime para geçerse o zaman öderim» şekliyle ilgilidir.

Mi'rat-i Mecelle'de bu husus daha da açıklanarak deniliyor ki «Semeni te'cil ve taksit ile beyi' sahih olur. Semenin te'cilinde ve taksitinde müddet malûm ve muayyen olmalıdır.
Veresiye pazarlık olur da müddet ta'yîn olunmazsa bir ay'a masruf olur.»
«Peşin veya veresiye şartı olmaksızın çarşıdan bir şey alsa, akçesi peşin vermesi gerekir.» (Madde : 245 - 246 - 249 – 251)


Bu maddelerden ve yukarıdaki kayıtlardan anlaşılan şudur : Semenin te'cilinde muddet belli olmalıdır. Hiç bir şey söylenmeksizin yani peşin veya veresiye diye bir kayıt belirtmeksizin alman bir şeyin bedelinin peşin ödenmesi; veresiye kaydı konulmuş fakat muddet belirlenmemişse bir ay sonra ödenmesi gerekir. Ayrıca bu konuda beldenin câri örfü de dikkate alınır.
Görülüyor ki beyi'de peşin-veresiye mal alıp satmak caizdir. Ancak peşin ve veresiye durumlarında farklı fiat şart koşularak taksitle satışta bulunmak caiz midir?
İşte bu tarz bir alım-satım yukarıda belirtilen kısımlarla ve o kısımlarla ilgili şartlarla karşılaştırmak ve fukahanın tesbit ve görüşlerini sıralamak ve sonra bir hükme varmak gerekir.

İbn Âbidin Şart-ı Fâsid konusunda diyor ki.:
«Akdin iktiza etmediği ve ona mulayim de olmayan, aynı zamanda âkidlerden birine menfaat getiren ve bir de o hususta câri bir örf bulunmayan; Şeriatte de cevazına yol bulunmayan şart, şart-i fasiddir.» (îbn Abidin : C. 4, S. : 187 – 1288)


Kâsânî, Bedayiu's sanayi'de diyor ki :
«Fasid bey'a gelince, o, içinde sıhhat şartlarından bir şartın yerine getirilmesi kaçırılıp arızalanan beyi'dir.» (îbn Abidin : C. 4, S. : 187 – 1288)


Aynı eserde Hâherzade'den naklen deniliyor ki :
«Âkidlerden birine menfaat sağlayan şart, görüş farkı olmaksızın mekruhtur.» (Bedayiu' ssanayi - Kâsânî: C. 5, S.: 300)


Mezahib-i Arbaa'da deniliyor ki :
«Şartlı alım-satımda âkidlerin birine bir menfaat varsa, bu şart akdi bozar. Şayet âkidlerden herhangi birine bir menfaat yoksa akdi bozmaz.» (Kiîabu'I-Fîkh! Alâ'l-Mezahibi'l-Erbaati : C. 2, S. : 227)


Bundan açıkça anlaşılıyor ki beyi'de şart-i fâsid, akdin iktiza etmediği ve ona mulayim olmayan, aynı zamanda o hususta şer'î bir cevaz ve câri bir örf de bulunmayan ve fakat âkidlerden birine menfaat sağlıyan şarttır. (Bu Hanefîlere göredir).

Şâfiilere göre de akdin iktiza etmediği ve bey'in maslahatına uygun olmayan şart, şart-i fâsiddir. Mecmeul-Enhur'de deniliyor ki :
«Beyi' = Alım-satım, akdin iktiza etmediği ve âkidlerden birine menfaat sağladığı' bir şarta bağlanırsa, o beyi' fâsid sayılır. (Mecmeu'l-Enhur : C. 2, S.: 62 - Matbaa-i Usmaniyye -. 1327)


Diğer kaynak fıkıiı kitaplarında da buna yakın ifadeler yer almaktadır. Bu bakımdan daha fazla kaynak verip konuyu uzatmaya gerek görmüyoruz. Asıl üzerinde durmak istediğimiz husus şudur :

Bey-i Fâsid hakkında fıkhı tesbit bu olunca, farklı fiat üzerinden taksitle ve va'deli satış, bey'in iktiza etmediği veya âkidlerden birine verilen va'deden dolayı menfaat sağladığı ; bir şart-ı fâsid midir?

Bu hususta mezheblerin ve muctehid imamların, aynı zamanda aynı mezhebe bağlı bulunan fukahanın görüşleri nelerdir?

Önce farklı fiyat üzerinden taksitle satışa, diğer bir deyimle farklı fiat üzerinden veresiye satışa te'vîl yollu cevaz verenleri sıralıyoruz :

1. İbn Âbîdîn'de deniliyor ki :
«Meşayih hadis ile men'edilen bey'i ıyne hakkında ihtilâf etmişlerdir. Çoğuna göre ıyne : Muhtaç bir adamın bir kimseye gelerek on dirhem ödünç istemesi ve fakat ödünç vermekle bir menfaat elde edemiyeceğini düşünen mukriz ona : "Sana ödünç para veremem. Arzu edersen pazarda kıymeti on dirhem olan şu elbiseyi sana on iki dirheme satayım da götürür onu on dirheme satarsın ve böylece ihtiyacını karşılarsın", demesi ve ödünç isteyenin de buna rıza, göstermesidir.

İmam Muhammed diyor ki : Bu tarz bir alım-satım benim gönlümde ve vicdanımda dağlar kadar ağırdır (yani büyük bir vebaldir). Bunu faiz yiyenler uydurub icad etmişlerdir.» (İbn Abidin : C. 4, S. : 387 – 1286)


Fukahadan bazısı bunu fiyat farkı üzerinden va'deli satışla yorumlamışlardır. Gerçi bu her ne kadar farklı fiyat üzerinden taksitle satışa pek benzemiyorsa da, mâna ve maksad bakımından ikisi arasında kanaatimce pek fark yoktur. Çünkü bir bakıma peşin-veresiye kapsamına giriyor. Böylece îbn Âbidîn taksitle satış konusunu açık biçimde belirtmemiş, sadece Bey-i İyne bahsinde buna işaret etmek istemiştir.

2. Hidâye Şerhi Fethu'l-Kadîr'de deniliyor ki :
Hadîs-i Şerifini tefsir eden Ebu Ubeyd b. Selâm şu yorumda bulunuyor : «Birinin diğerine, bunu sana peşin şu kadara, veresiye de şu kadara sattım (satıyorum) demesi (ve bu iki şarttan biri ihtiyar edilmeden) ayrılmaları, bey'i = mevcut alım-satımı fâsid kılar.» (Fethu'l-Kadir Alâ'l-Hidâye : C. 6, S. 80, 81 - Mısır : 1306)


Fethu'l-Kadîrin bu ibaresinden anlaşılıyor ki : Hadîs-i Şerif ile men'edilen «Bir defada iki beyi'»den maksad budur. O halde peşin ya da veresiyeden biri -henüz alıcı ile satıcı birbirinden ayrılmadan ihtiyar edilirse, o takdirde yapılan beyi' = alım-satım fâsid sayılmaz. Çünkü bedelin peşin olduğu takdirde 1000, veresiye olduğu takdirde 2000 olması ve bunlardan birinin akid esnasında kabul edilmesi faiz anlamında değildir. Ama bey'i esnasında «Evde oturmak veya kölenin hizmet etmesi» şartı böyle değildir; o, faiz manasına gelen bir şarttır.

Rasûlullah (s.a.v.) Efendimizden sahih senedle rivayet olunan, hadîsine gelince : Bunun üzerinde söz sahibi olanların yorum ve açıklamasından, bunun da yukarıda geçen, hadîsin mânasında olduğu sanılmışsa da aslında ikisi arasında bir nuans (fark) mevcuttur; bu ondan daha has bir anlam ve hüküm taşımaktadır.
İmam Şafii bu ikinci hadîsi şöyle açıklayıp yorumlamış olunca evim de sana gerekli olur

3. Et-Tac El Câmiu' Lî'l-Usûl' da
Hadîsin açıklamasında deniliyor ki : Bu hadîs üzerinde ilim adamlarının görüş ve yorumu çok farklıdır :
Îbnu'1-Esir (H. 544 - 606) En Nihâye adlı eserde diyor ki : Meselâ, bir ay sonra bir sâ' (3334 gr.) buğday teslim edilmek üzere bir dinar verir de muddet dolunca mezkûr buğdayı ister, alıcı ona :
Bu bir sâ'a buğdayı iki sâ' buğday karşılığında bana sat, der ve âkidler bunu kabul ederse, bu birinci bey'a giren ikinci bir bey'i olduğundan bir defada iki beyi'den bulunmak sayılır. Bunun en azı olan bir sâ'ı alırsa caiz olur; iki sâ'ı alırsa tefadul bulunduğu için faiz olur.

Veya bir borcu bir başka borca karşılık satmaktır ki bu da men edilmiştir. İmam Şafiî diyor ki : Satıcının alıcıya, «Köleni bana şu kadara satman şartıyla şu evimi sana şu kadara satarım veya sat demesi gibi.
Ya da satıcının alıcıya : «Şu elbiseyi sana peşin on dirhem veresiye yirmi dirheme satıyorum» demesi ve iki beyi'den biri ihtiyar edilmeden alıcı ile satıcının ayrılmaları, gibi..

İşte bu kabil alım satım, akdin şekli bilinmediği için bâtıldır. Müşteri yani alıcı bu ikisinden birini ihtiyar etmiş olsaydı -veresi olduğu için günün rayicinden farklı bir fiatla satışı caiz görenlere gore- sahih olurdu. (625)
sahih olurdu.

4. Mufessir Elmalılı Hamdî Yazır, Kendi Tefsirinde, Riba bahsinde bu konuya temasla diyor ki :
«Yukarıda geçen ibareden anlaşıldığı üzere RÎBA = Faiz insanın malını ivazsız (karşılıksız) almaktır. Yüz lirayı, yüz bir liraya peşin veya veresi satmak her halde aşikardır ki bir lirayı karşılıksız almaktır. İnsanın malı da hacetiyle alâkadar olduğundan büyük hürmeti hâizdir.
Nitekim Rasûlullah (s.a.v.) :
«İnsanın malının hürmeti kanının hürmeti gibidir.» buyurmuştur. Binaenaleyh insanın malını ivazsız ahzetmek (almak) haram olmak lâzım gelir. Acaba o yüz lira re'sulmalın (ana sermayenin) bir muddet zimmette ibkası (tutulup bekletilmesi) bir liranın ivazı mıdır?

Bir de bugün peşin olarak on kuruşa satılacak bir şeyi' bir ay sonra veresiye olarak on bir kuruşa satmak da caiz oluyor mu?
Hayır, bir lira sağlam bir liradır. Yüz liranın zimmette durması ise mevhum ve i'tibarî bir duruştur ki bu duruş bir menfaat olabileceği gibi ayni zamanda bir zarar da olabilir. Hattâ bundan dolayıdır kî ribâ (faiz) yalnız insanın malını ivaz almakla kalmayıp ivazlı namını vermek gibi bir ahlâksızlığı, bir yalancılığı ve bir nev'i sahtekârlığı mutazammındır. Buna karşı gösterilen terazinin bir tarafı hakikette rıza değil bir kerhtir. Bunun için bir lirasmı doğrudan hibe veya sadaka olarak veren kimse ile faiz olarak veren kimsenin ahval-i kalbiyyelerinde ne büyük tefavut (farklılık) vardır. Birisi en yüksek sekinete ermiş bir kalb olarak munşerih olurken diğeri malını çarptırmış bir biçare vaziyetinde ızdırab içindedir.

Beyi'deki veresi, peşin farkına gelince : Eğer alman verilen bedeleyn bir cinsten değil iseler bunlar her hangi bir akidde yekdiğerine tekabul ettirildikleri ve yalnız birbirleriyle ölçüldükleri zaman aralarında tefadul farkına imkân yoktur. O tefadul bu mubadelede değil akidden hariç olan üçüncü bir mikyasa nazaran sabit olabilir. Bunun için yalnız bir akdi beyi' hiç bir zaman ribh (kâr) ifade edmez.
Beyi'de ribih bir şey üzerine tevalyi ukudun neticesidir. Tuccar da böyle ukud-i mutevaliye ile iştigal edendir.
Meselâ, on kuruş şu anda ve şu akidde bir okka buğdaya tam mukabil olabildiği gibi diğer bir gün ve diğer bir akidde on okka buğdaya tekabul eder- Ve kuruş ile buğday arasında cinslerinin ve menfaatlerinin tehalufunden dolayı tarafeyn her zaman için seve seve hakiki bir mubadele yapabilir. Ve hiç biri maksadına nazaran bir şey zayi' etmiş olmaz. Bu, bunlardan birisine bir kâr te'min etmiş olursa o kâr yalnız bundan değil, bununla daha evvelki bir akdin mukayesesindendir. Yani on okkayı on kuruşa satan ihtimalki mukaddeme onu beş kuruşa almıştır. Bilakis bir okka unu on kuruşa satan da yirmi kuruşa almış olabilir. Ve bey'i suretiyle muamelatı ticariyedeki kâr-u zarar hep böyledir.» (Hak Dini Kur'ân Dili . C. 2, S. 965 – 1960)


5. Merhum Ömer Nasuhî Bilmen, Istılahat-i Fıkhiyye Kamus'unda bu konuya şu cümlelerle dokunmuşsa da açık bir ifade kullanmamıştır :
«Bir malı peşin bir semen ile satmak sahih olduğu gibi cinsinin hilâfına olarak müeccel ve mukassat bir semen (bedel-fiat) ile satmak da sahihtir. Bu halde satan, semeni vaktinden önce istiyemez.»
«Semenin te'cil ve taksitinde muddetin ve taksitlerin âkidlerce malûm ve muayyen olması lâzımdır. Aksi takdirde beyi' fâsid olur.» (Istiahat-i Fıkhiyye Kamusu : C. 5, S. 44 - İstanbul: 1952)


6. Fethu'l-Allam Li Şerhi Buluği'l-Meram'da deniliyor ki :
«Ebu Hurayra (r.anh)'den yapılan rivayette, Rasûlullah (s.a.v.) Efendimiz «Bir defada iki beyi'de bulunmaktan nehyetmiştir» mealindeki hadîsi Ahmed bin Hanbel, Nesâî rivayet etmişlerdir. Tirmizî ile İbn Hibban bunu sahih görmüşlerdir


Ebû Davud'un, Ebû Hurayra (r.anh) 'den yaptığı rivayette ise, hadîsin tefsirinde îmam Şafiî diyor ki :
«Bunun iki türlü yorumu vardır : Satıcının alıcıya, şunu sana veresi iki bine, peşin bin sattım, hangisini istersen onu alırsın» demesinde ibham ve ta'lîk bulunduğu için bu tarz bir beyi' fâsiddir.
İkinci yorum ise, «Atını bana satman şartıyla bunu sana sattım» demesi gibi.
Birinci şekildeki nehyin illeti, semenin mustekar olmaması ve bir şeyi veresi satarken günün rayicinden fazla satmayı men edenlere göre ribâya yol açmasıdır. İkinci şeklin illeti, mustakbel bir şarta ta'lik edilmesidir ki, bunun vukuu da adem-i vukuu da caizdir. Böylece mulk mustekar olmamış sayılır.» (Fethu'l-Allam Li Şerhi Buluği'l-Meram, C. 2, S. 13)


«Peşin veresiden hangisini istersen onu kabul edib al!» cümlesinde ibham ve ta'lik bulunduğu için bu tarz bir bey'in fâsid olduğu kaydediliyor.
Bunu incelediğimizde şu sonuca varabiliyoruz : «Peşin şu kadar, veresi şu kadar» denilir, ama bu ikisinden biri üzerinde akid yapılırsa beyi' caiz olur. Nitekim gerek Hanefi, gerekse Şafiî fukahası bu şekli caiz kabul etmişler ve fetva vermişlerdir. Bazı istisnalarla birlikte genel kaide olarak, peşin ve veresi hususlarından biri akid anında kesinliğe kavuşturulur, yani alıcı veresi şekli kabul edip aldığını ifade ederse, bu tarz bir bey'in fâsid olmadığıdır.
Aynı eserde peşin ayrı, veresi ayrı fiat üzerinden bir bey'in = alım satımın caiz olmadığına da temas edilerek deniliyor "ki :
Beş muhaddisin rivayet ettiği, Tirmizî'nin sahih gördüğü bu hadis-i şerifin ilk iki cümlesini ele alıyoruz :
Selef ve beyi' şeklinde bir alım-satım men'edilmiştdr. Bunun sebebi şudur :
Bir şahıs bir malı veresiye olarak asıl değerinden fazla almak istiyor; muellife göre, bu selef ve beyi' kapsamına girdiğinden caiz olmuyor. Beyi'de iki şarta gelince, bir alım-satımda iki şart ileri sürülmesi caiz görülmemiştir.
Ancak, bu cümlenin tefsirinde görüş farkı vardır :
Fukahadan bazısına göre, satıcının alıcıya «Bunu peşin şu kadara, veresiye şu kadara sana sattım» demesidir. Çünkü «Peşin şu kadara» bir şart, «veresi şu kadara» da ikinci şart kabul edilmiş ve böylece nehyin kapsamına girdiğinden caiz görülmemiştir.

7. Şafii Fukahasından Mînhac Şerhi Nîhayetu'l-Muhtac'da, Tirmizî'nin rivayet ettiği ve sahih gördüğü bu hadîs-i şerif şöyle açıklanmıştır :
Satıcının alıcıyı, bunu sana peşin 1000 dirheme, veresi 2000 dirheme sattım, hangisini istersen al veya ben hangisini istersem sen onu al, ya da falan adam hangisini isterse onu al! demesidir ki bunda ibham ve cehalet bulunduğu için nehyedilmişür.
Ama peşin bin'e, bir sene va'deli ikibine, derse bunda ibham ve cehalet olmadığı için alıcı ikisinden hangisini kabul edip «aldım» derse sahihtir. Böylece semen üçbin olmuş oluyor; peşin 1000, bir sene va'deli 2000...
Diğer bir tefsir ve açıklama da şöyledir :
Sen veya falan, adanı evini bana satman şartiyle veya şunu şu kadara benden veya falandan satın alman şartiyle şu kölemi sana bir dirheme sattım, demesi gibi ki bu tarz bir beyi' fâsiddir. (Nîhayetul-Muhtaç : C. 3, S.: 57-58 – Mısır)


8. Yine Şafii fukahasmdan El-Envar ve haşiyesinde hadîs-i şerifi tefsir edilerek deniliyor ki :
«Satıcının alıcıya, şunu sana peşin bir'e, veresiye iki bine bir sene va'deli olmak üzere sattım, hangisini istersen onu al!.» demesi gibi. Bu tarz bir beyi de ivazın belli olmaması nehiy illeti kabul edilmiştir. (El-Envar ve Haşiyesi: C. 1, S: 218 - Mısır : 1306)


O halde ivaz (ödenecek malın fiatı, karşılığı) belli olduğu yani peşin ve veresiyeden biri akid ânında ihtiyar edildiği takdirde beyi' caiz olur. Sahih olan da budur.

9. Şafiî fıkhından Es-Sirac'ul-Vehhac'da, hadîs-i şerifin tefsirinde deniliyor ki :
«Alıcının satıcıya şunu peşin bin dirheme, bir sene va'de ile iki bin dirheme sana sattım» veya «Evini bana şu kadara satman şartiyle şu kölemi sana şu kadara sattım» demesi gibi.
Şârih bunu şöyle tasvir ediyor : «Bunu sana peşin 1000 dirheme, bir sene va'deli 2000 dirheme sattım, hangisini istersen al!.» demesidir- Böyle bir beyi' nehyolunduğu için bâtıldır. (Es-Siracu'l-Vehhac Şerh-i Minhac - Gabravî . C. 1 S. : 180 - Mısır . 1933 –1352)


Görülüyor ki Minhac metninde hadîsin tefsirinden taksitle satışın caiz olmadığı anlaşılırken şerhinde bunun «hangisini istersen» kaydiyle bağlı bulunduğu ileri sürülerek bundan dolayı nehyedildiği ifâde ediliyor. Çünkü bu tarz bir beyi' nizaâ yol açar. O halde, Minhac gibi Şafiî mezhebinde muteber sayılan bir kitapta farklı fiat üzerinden taksitle satışın caiz olub olmadığı kesinlikle anlaşılmıyor, şerhi bunu açıklığa kavuşturarak nehyin illetini belirtiyor.
10. Şeyh Abdurrahman bin Muhammed, Buğyetu'l-Muster-Şidîn adlı eserinde bu konuya yakın bazı meselelere temas ederek diyor ki «Mueccel olan bir borcu peşine çevirip daha noksanına satmak sahih değildir. Bunun gibi, mueccel olan on dirhemin peşin beş dirhem üzerine sulh edilmesi de dahin değildir. Çünkü buradaki noksanlık huhıl (va'denin dolmuş bulunması) karşılığında olduğundan helâl sayılmamıştır.» (Buğyetu'l-Musterşidîn : C. 1, S. : 131 - Mısır : 1936 – 1355)


Buraya kadar sıraladığımız on madde halindeki kaynak eserlerde farklı fiat üzerinden taksitle satışın, yani peşin ayrı, veresi ayrı fiat üzerinden yapılan bey'in bedeli ve va'desi malûm ve muayyen olduğu, muşteri bu farklardan birini satıcıdan ayrılmadan ihtiyar edib akidde bulunduğu takdirde caiz olduğu anlaşılmıştır. Fetva da buna göredir.

Şimdi de farklı fiat üzerinden taksitle alım-satıma. cevazda tereddut gösteren kaynakları ve bu kaynaklarda yer alan görüşleri sıralıyoruz :

11. Şemsu'l-Eimme Serahsî El-Mebsut adlı eserinde «îki şarttan nehiy» bahsinde diyor ki :
«Rasûlullah (s.a.v.) Efendimiz Itab b. Useyd'i Mekke'ye gönderdiğinde ona şu talimatı da vermişti :
Mekke halkını bey'i = alım-satımda iki Şarttan ve beyi' ve seleften men'et!

Serahsî, biz bu rivayeti tutuyor ve bununla amel ediyoruz, diyor ve sonra beyi'deki iki şartın sıfatını şöyle açıklıyor : "Satıcının alıcıya, peşin şu kadara, veresi şu kadara, demesidir" Bu ise caiz değildir. (El-Mebsut : C. 14, S. : 36)
Serahsî, beyi' ve selefin nehyini ise şöyle tefsir ediyor : «Selefle beraber beyi', alıcının kendisine ödünç para vermesi veya bir kâr karşılığında semenin ödenmesine bir va'de tanınması için satıcıdan bir şey satın almasıdır.» (El-Mebsut : C. 14, S. : 36)

İmam Serahsî bu meseleyi biraz daha izah ederek diyor ki : Bütün beyi'ler = alım-satımlarda menhiy-i anh olan, şarta dayalı menfaattir. (El-Mebsut : C. 14, S. : 36)


İslâm Hukukunda yed-i tûlâ sahibi kabul edilen îmanı Serahsî yukarıdaki hadîs-i şerifi başka bir yorumda bulunmadan ve «hangisini istersen onu al!» kaydını ilâve etmeden olduğu gibi manalanırmış ve buna dayanarak peşin ayrı, veresi ayrı fiat üzerinden taksitle satışa cevaz vermediği gibi görünüyorsa da el-Mebsût'un diğer bir yerinde buna açıkça cevaz verdiği anlaşılıyor; şöyle ki :
«Âkid = akdi yapan kimse, şu süreye kadar şu fiatla, şu süreye kadar şu fiatla diyerek akidde bulunur veya bir ay'a kadar şu fiatla, ya da iki ay'a kadar şu fiatla diye teklifte bulunursa, bu tür alım-satım fâsid olur. Çünkü belli bir fiyat üzerine akid yapılmamıştır. Aynı zamanda Peygamber (s.a.v.) Efendimiz bir beyi'de iki şartı men etmiştir.
Bu da bir sonuca bağlanmadan alıcı ile satıcı birbirinden ayrılırsa böyledir. Şayet ayrılmadan iki tarafın karşılıklı nzalariyle belli bir fiat (ve süre) üzerirde kesin akid yapılırsa, o takdirde caizdir. Çünkü akdin sıhhatinin şartı yerine geldikten sonra ayrılmışlardır.» (El-Mebsût - Şemsu'l-Eimme Serahsi: C. 13, S.: 8.)


12. Fetâvâ-yi Hîndiyye'de «Şurût-i mufside» bahsinde bu konuya temas edilerek deniliyor ki :
«Bir adam, peşin şu kadara, veresiye şu kadara veya bir ay va'deyle şu kadara, iki ay va'deyle şu kadara olmak üzere satış yaparsa, bu caiz değildir. Nitekim el-Hulasa adlı kitapta da bu böyle kaydedilmiştir.» (Fetâvâ-yi Hindiyye : C. 3, S. : 105)


Yine aynı kitapta bu husus başka bir ifadeyle şöyle izah ediliyor : «Semenini taksitle ödemek üzere beyi'de = satışta bulunulsa, bakılır : Eğer bu, beyi'de bir şart olarak koşuluyorsa caiz olmaz. Şart olarak koşulmaz da beyi' yapıldıktan sonra ifâde edilirse satıcı semenin tamamını defaten alır.»
Ayrıca Fetâvâ-yi Kaadıhan'dan naklen yine aynı kitapta deniliyor ki : «Semenin her hafta bir miktarını vermek üzere bir ay hitamında yarısını ödemesi şartiyle kölesini taksitle 1000 dirheme satan kimsenin, bu bey'i fâsiddir.» (Fetâvâ-yi Hindiyye : C. 3, S. : 142)


Görülüyor ki fetva kitapları arasında müstesna bir yeri olan ve yetkili bir ilim heyeti tarafından hazırlanan Fetâvâ-yî Hindîyye'de de «istersen» veya «istersem...» ,ile kayıtlanmadan mesele hükme bağlanmıştır. Buna göre, farklı fiat üzerinden peşin ve veresiye, yani taksitle satış caiz değildir.

13. Fetâvâ'yi Rezzaziyye'de «Nev'un fi's-semeni» bahsinde bu meseleye yer verilerek deniliyor ki :
«Peşin şu kadar, veresiye şu kadar veya bir ay va'deyle şu kadara, iki ay va'deyle şu kadara beyi' yaparsa, bu fâsid olur.» (Fetâvâ-yi Hindiyye : C. 3, S. : 431)


Bezzaziyye farklı fiat üzerinden peşin-veresi ve taksitle satışları fâsid saymıştır. Çünkü bu gibi şartların ne bey'in mumezasından, ne ona mulayim olmadığını, Şeriatte de böyle bir şartın vârid bulunmadığım, aynı zamanda Sahabe ve muctehidler devrinde umumileşmiş böyle bir örfün de olmadığını, bu nedenlerle şurût-i faside arasına girdiğini anlatmak istemiştir.

14. Muvatta' Şerhi Tenvir'u'l-Havâlîk'de bu mesele ele alınarak hadîsin ışığı altında şöyle izahı yapılıyor :
«Mâlik bana haber verdi, kendisine kadar ulaşan rivayete göre Kasım b. Muhammed'den, bir meta'ı peşin 10 dinara veya veresi 15 dinara satın alan bir adamdan soruldu, o bunu yani bu tarz bir bey'i hoş karşılamadı ve böyle bir alım-satımı men'etti.»
İmam Mâlik, birinden bir meta'ı peşin 10 dinara veya veresi 15 dinara satın alan adam hakkında diyor ki :
«Alıcıya bu iki fiatdan biri vâcib olmuştur; bu ise uygun değildir. Çünkü 10 dinarı belli bir va'deye bırakacak olursa bu belli bir va'deyle 15 dinar olur. Peşin 10 dinara satın alacak olursa, bununla va'deli 15 dînar değerindeki bir malı satın almış olur. İşte bu mekruhtur, uygun bir alım-satım değildir.» (Tenviru'l-Havâlik Şerhtin Ala Muvatta'-i Mâlik : C. 3, S.: 156 – Mısır)


15. Hanbeli fukahasmda Şemsuddin Ebu'l Ferec Abdur-Rahman (H. 682) Şerh-i Kebîr'de diyor ki:
«Beyi'de iki şart sahih değildir. Ahmed bin Hanbel'den sabit olan şudur :
Beyi'de bir şart caizdir. Meselâ, peşin şu kadar, demek gibi. Nehiy ancak beyi'de iki şart hakkındadır. Meselâ : Peşin şu kadar, veresi şu kadar. Veya evini bana şu kadara satman şartiyle kölemi sana şu kadara satıyorum, gibi.
Nitekim Muvaffakiddin b. Kudametu'l-Makdisî (H. 620) diyorki : «Beyi' iki şartla olursa bâtıldır. Ama bir şart ile bâtıl değildir.» (El-Muğnî Ala' 1-Mulıtasar : C. 4, S. : 286 – Mısır)


16. Şafiî Mezhebinde muteber fıkıh kitaplarından Zekeriya Nevevî'nin (H. 676) Mînhacut-Tâlîbîn adlı kitabında bahsinde bu hadis şöyle tefsir ediliyor :
«Satıcının alıcıya : Şunu sana peşin 1000'e, bir sene va'deyîe 2000'e sattım veya şu köleyi sana, evini bana şu kadara satman şartiyle 1000'e sattım» demesidir. (Munhacu't-Tâlîbin ve Umdetu'l-Muftîn : C. 1, S : 40 – Mısır)


Şafii fıkhında yetkili bir zat olan Nevevi farklı fiat üzerinden peşin-veresi alım satımın, ilgili hadîs-i şerife dayanarak 'menhi yi anh' olduğunu söylüyor. (İkisinden hangisini istersen al kabul et) kaydını ilâve etmiyor.

17. Şeyhu'l islâm Ebû Yahya Zekeriyya el-Ansari (H. 825 - 925) el-Menhec adlı muteber eserinde aynı hadîs-i şerife dayanarak diyor ki :
«Peşin 1000, bir yıl va'deyle 2000'e sattım» demesi gibi.
Şeyhul islâm el-Ansarî bu tarz alım-satım hadîs-i şerîfin kapsamına giren menhi-yi anh beyi'lerden olduğunu ifâde ediyor. (El-Menhec - Şeyhülislâm Zekeriyya El-Ansarî : C. 1, S. : 40 – Mısır)

Ancak şunu da ilâve edelim ki, Menhec'i bizzat şerh eden aynı muellif aynı metnin şerhini yaparken «ikisinden hangisini istersen al» veya «ikisinden hangisini ben istersem onu al!» kaydını koymuş ve bu bey'in adem-i sıhhati, ivaz bilinmediği içindir, diyerek nehyin illetini belirtmiştir.( Fethuvahhab Şerhu Menheci't-Tullab : C. 1, S,: 165 - Mısır -. 1948)
Bundan da anlaşılıyor ki, Şafii fukahasının ileri gelenleri de peşin ayrı, veresi ayrı fiyat üzerinden satışa - alıcı ile satıcı birbirinden ayrılmadan ikisinden birisi üzerinde akid yaparlarsa, cevaz vermişlerdir. Böylece mezheb imamlarından Şafiî ve Hanefîler belirtilen ölçüler içinde görüş birliği sağlamışlardır. Tabii bu arada farklı izah ve görüşler de ortaya koyanlar olmuştur.

Sonuç olarak, fukahanm çoğu peşin ayrı fiyat, veresi bir va'deye mahsus olmak üzere ayrı fiat üzerinden alım-satıma kesinlik kazandığı, yani bu ikisinden biri üzerinde akid yapıldığı takdirde cevaz vermişlerdir. Bununla beraber takva yönünden böyle bir alım-satım-da bulunmamak daha uygundur.
Farklı görüşler, farklı ictihad ve farklı tesbitlerden ve yorumlardan kaynaklanmaktadır.
Nitekim, ilim adamlarından Abdulvâris İbn Sa'd diyor ki :
«Mekke'ye gittiğimde orada tmam Ebû Hanife, îbn Ebî Leylâ ve İbn Şubrume ile karşılaştım.
Önce Ebû Hanîfe'ye sordum : Bir beyide bir şart ileri süren kimse hakkında ne dersin?
O bana şu cevaibı verdi : «Beyi'de bâtıldır, şart da bâtıldır.»
Aynı meseleyi bu defa İbn Ebî Leylâ'ya sordum, «Beyi' caizdir, şart bâtıldır» diye cevap verdi.
Sonra bunu İbn Şubrume'ye sordum, o da bana şu cevabı verdi : «Beyi'de caizdir, şart da caizdir.»
Subhanellah! dedim, Irak'ın üç fakîhi bir mesele üzerinde görüş ayrılığı içindeler.
Ve sonra tekrar Ebû Hanîfe'ye uğradım ve diğer iki fakîhin verdikleri cevabı kendisine anlattım.
Bana : «Onların ne dediklerini bilmiyorum!» dedi. Yani benim içtihadım böyledir, onların ki değişik olabilir.
(Umdetu'l-Kaari Fi Şerhi Sahih-i Buharı : C. 5, S. : 520 - Dâru't-Tıbaa'1-Âmire : 1308)


****

Satıcı ve muşteri Alış veriş esnasında Malın Fiyatı Belirlemeden (muallak bırakarak) ; "Bu malı al(ıyorum); Falanca zamanda malın parasının hepsini birden ödersen peşin 1000 TL; Ya da Malı al, sende kalsın, düşün. Falanca tarihte malın parasını peşin olarak ödeyemezsen, Borcun taksitli olarak 1300 TL olur" şeklindeki bir satışın hükmü nedir?



مَنْ بَاعَ بَيْعَتَيْنِ فِي بَيْعَةٍ فَلَهُ أَوْكَسُهُمَا أَوِ الرِّبَا

Kim bir alışverişte iki alış-veriş yaparsa, ona ya o ikisinin en azı vardır yada riba/faiz vardır."

(Ebi Şeybe Musannaf ta ( 6/120/520), Ebu Davud; Kitab-i Buyu, 3002, (3461); ondanda İbnu Hibban Sahihinde (1110), Hakim Mustadrak'inde (2/45) ve Beyhaki Suneninde 5/343: Ona İbnu Ebi Zaide haber vermiş ondanda Muhammed ibnu Amr, oda Ebi Seleme'den oda Ebu Hurayra'den merfu olarak rivayet ettiler.)
Derimki; bu sened hasen bir seneddir. Hakim bu rivayeti tashih etmiştir. Zehebi, ondan sonra İbnu Hazm'da Muhalla'da (9/16) buna muvafakat etmişlerdir.

İmam Nese-i (7/296) -yeni baskı Tirmizi 1/232) tashih ederek, İbnu'l-Carud Munteka'da 286, İbnu Hibban'da 1109 ve beğavi Şerhus-Sunne'de 8/142/211 tashih ederek'e de İmam Alımed Musned'inde 2/432,475,503 rivayet ettiler. Beyhaki ise Muhammed İbnu Amr senediyle bir çok yoldan "Bir satışta çift fiyatı yasakladı" lafzıyla rivayet etdi.

İmam İbnu Kuteybe'de aynen bu şekilde hadisi tefsir etmiştir, garibu'l-hadis 1/18 kitabında şöyle der:
"Yasak olan satışlardan biri'de bir satışta çift fiyat şartını koşmaktır, bunun şekli; kişinin , malı iki ayda ödemek üzere iki dinara üç ayda ise üç dinara satın almasıdır, hadisteki "bir satışta çift fiyatın" anlamı budur."


Hadis bu lafzıyla sahih olub muhtasardır. İbnu Umer ve İbnu Amr'ın hadisi olub el-İrva kitabında 5/150-151 de tahric edilmiştir.

Her halde hadisin manası İbnu Mesud'un sözünde mevcuddtır: "Bir satışta çift fiyat faizdir" Bu eseri Abdu'r-Razzak musannafta 8/138, İbnu Ebi Şeybe'de Musannaf'inda 6/159, İbnu Hibban 163.1111 ve Tabarani'de Mu'cemu'l-Kebirde 1/41 tahric etmişlerdir. Senedi de Sahilidir. Abdurrahman'ın babası İbnu Mesud'dan işitmesi konusunda ihtilaf vardır. Hadis ehlinden bir topluluk bunu ispatladı. Usuldeki kaideye göre: "İspatlayan nefyedene mukaddemdir."

Bir de Ahmed'in Musned'inde 1/393 de bunu şu lafızla rivayet etmiştir:
"Bir satışta çift fîyat uygun olmaz." Nitekim bu, İbnu Hibban'ın da rivayetidir. Onun lafzı ise şöyledir: "Bir satışta çift fiyat helal değildir"
Allah Rasulu (Sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuşlardır:
"Faiz "yiyene, yedirene, şahidlik ve katiblik(yazana) yapana Allah lanet etsin."

Bunun senedide sahihtir.

Aynı şekilde bunu İbnî Nasr es-Sunnah 54 kitabında rivayet ederek birisinde şu ziyadeliği yapmıştır:
"Bu da birisinin eğer peşin olursa bu şu fiyat olur, eğer veresiye olursa bununla şu fiyata olur, demesidir. "


Bu aynı zamanda İmam Ahmed'inde 1/398 rivayetidir. Abdu'r-rahman bin Abdullah'dan rivayet eden ravi bu sözü açıklaması sikanın sözü olarak kılmıştır.

Sonra hadisi İbnu Nasr 55 ve Abdu'r-razzak musannafta 8/137/14629'da sahih bir senedle Şurey'den rivayet etmişlerdir ki, o da bunu kendi sözü olarak konunun mevzuu olan hadisini harfiyyen aynı lafızla zikretmiştir.

Derim ki: Simak'a gelince o harbin oğludur, bilinen bir tabiidir. Kendisi şöyle demiştir: Seksen kusur sahabeye ulaştım. Tenâkuz anında burada onun hadise yaptığı tefsir takdim edilmesi gerekir.


Kaldıki o bu hadisin ravilerinden birisidir. Ravi ise rivayet ettiğinin manasın başkasından daha iyi bilir, çünkü bunu kendisine rivayet eden kimseden manasıyla birlikte almış olması gerekir. Zaten kendisinin hadise vermiş olduğu bu manaya selef alimler ve fakihlerdan bir topluluk muvafakat etmişlerdir:

Dîbıuı Şirin; Eyyub es-Sahliyani ondan yaptığı rivayetinde: O bir kimsenin sana; peşinen on dinara, veresiye ise onbeş satarım demesini kerih görürdü. Bu eseri Abdıurak musannafında (8/137/14630) sahih bir senedle tahric etmiştir. Bu satış şeklini ancak nehyolunduğundan dolayı kerih görmüştür.

Tavus bin Keysan şöyle demiştir: "Şayet satıcı bu mal şu zamana kadar fiatı şöyledir, şu zamana kadar olursa fiyatı şöyledir derse satış bunun üzerine vuku bulur ve anlaşılan en uzun muddete kadar, iki fiyattan en az olanıyladır." Bu eseri aynı şekilde Abdurrazzak'ın musannaf'ında (14631) sahih bir senedle tahric etmiştir.

Yine Abdu'r-razzak (14626) ve İbnu Ebi Şeybe (6/120) Leys yoluyla muhtasar olarak Tavusa kadar aynı senedle "satış vuku bulur" sözünü zikretmeden tahric ederek ondan şu ziyadeliği yapmışlardır. "Bu fiyattan biri üzerine müşteri ayrılmadan önce satış yaparsa, bunda bir bais yoktur." Lakin bu ziyadelik Tavus'tan sabit değildir. Çünkü Leys Ebi Suleym'in oğludur. Bu ise hadisleri karıştırıyordu (ihtilaf sabiydi).

Sufyan's-Sevri şöyle der: "Muşteriye; 'peşinen bu fiyatla, şu kadarlık zamana kadar vereseyle de şu fiyatla sana veriyorum' desen, hiç bir fiyat üzerine satış vuku bulmadan muşteri giderse/o bunda muhayyerdir. Eğer satış mezkur şekilde olursa mekruhdur, bir satışta çift fiyattır, merdud olup yasaklanılmıştır. Eğer malının kendisini bulursan alırsın, şayet tüketti ise, (anlaşılan) en son vade içinde iki fiyattan az olanı senindir."
Bu eseri Sufyan'dan Abdurrazzak (14632) talıric etmiştir.


Evzai'den muhtasar olarak benzeri bir ifade gelmiş olup şu kayıt vardır: Kendisine denildi ki; "Muşteri bu iki şart (veresiye veya peşin) üzerine malı alıb gitse ne olur?
O'da cevaben; "O mal (anlaşılan) en son vadeye kadar iki Hayattan en az olanıyladır." demiştir.

Bu fetvayı Hattabi Mealinin's-Sunen (5/98)'de zikretmiştir.


Ondan sonra hadis ve lügat alimleri onların bu görüş üzerine gitmişlerdir. Bunlardan:

İmam Nesei; "Bir satışta çift fiyat babı" altında şöyle demiştir: "Buda satıcının bu malı sana peşinen yüz dirheme veresiye (vadeli)olarak da iki yüz dirheme satarını demesidir."

Aynı şekilde İbni Amr hadisi de bunun benzeri olarak tefsir etmiştir. "Satışta çift şart (fiyat) helal değildir." İrvani'l-Ğalil'de (1305) tahric edilmiştir. Ayrıca Sahihu'l-Cami'a (7520 ve bak. 6.) İbnu Hibban, El-İhsan adlı sahihinde (7/22$) şöyle der: "Peşinen 90 dinara, vadeli 100 dinara satma yasaklılığını zikri."
Bunu Ebu Hurayra hadisi altında muhtasar olan ikinci lafız şekliyle zikretmiştir.


lbnu'l-Esir Garibu'l-Hadis'de, az önce işaret edilen iki hadisin şerhinde bunu (açıklamayı) zikretmiştir.

Bir diğer açıklama ise şöyledir :
İbn Rasulân’e ait Sunen Şerhinde bu hadisin tefsirinde şu geçmektedir:
“O, bir ölçek buğday hakkında bir ay sonra almak için bir dinarı önceden vermesi, bir ay geçince buğdayı istediğinde satıcının ona; ‘Sana ait olan bir ölçek buğdayı iki ay süreliğine iki ölçek buğdaya bana sat’ demesidir. Bu bir satışta iki satıştır. Çünkü ikinci satış, birincisine dâhil edilmiştir. Dolayısıyla o ikisi indirilir ki o ilk olandır.”


Özetle; alış-veriş yapanlardan birisi diğerine; “Evimi sana, evini bana bin liraya satmana karşılık bin liraya sattım” derse, o da; “Kabul ettim” derse bu, içerisinde iki alış-verişin meydana geldiği bir tek alış-veriş sözleşmesidir. Dolayısıyla caiz olmaz. Çünkü Nebi (s.a.v.) bir alış-veriş sözleşmesinde iki alış-verişin yapılmasını yasakladı.
- Alış-veriş yapanlardan birisi diğerine; “Kızınla beni evlendirmene karşın evimi sana sattım” dediğinde o da; “Kabul ettim” derse, bu da bir sözleşmede iki sözleşmenin olmasıdır. Birisi alış-veriş sözleşmesidir, diğeri evlilik sözleşmesidir. İkisi bir tek sözleşmede birleşmiştir. Bu ise caiz olmaz. Çünkü Nebi (s.a.v.), bir sözleşmede iki sözleşmenin olmasını yasaklamıştır.


Tüccarların yaptıkları, iki fiyatla -peşin olarak ödendiğinde belirli bir fiyatla, taksitli olarak ödendiğinde artırılmış fiyatla- malları satmaları caiz olmaktadır. Bu konudaki Şer’i hüküm caiz olduğudur. Bazı çiftçilerin çiftlik sahiplerinin buğday, elbise, hayvan, alet/teçhizat satın alıp bunların bedellerinin ödenmesini mevsimin sonuna kadar ertelemeyi şart koşmaları, bunun üzerine onların ödemeyi mevsim sonuna kadar geciktirmelerine karşılık aldıkları şeylerin peşin fiyatından fazlasını ödemeleri caiz olmaktadır. Bir tek mal için iki fiyat –peşin fiyatı ve vadeli fiyatı yani borçlu fiyatı- konulmuş olsa da caizdir. Ancak bir tek mal için, vadeli fiyatının peşin fiyatı üzerine artırılmasında, insanlar arasında etkin olan tefecilerin yaptığı gibi dolandırıcılığın olmaması şart koşulur. Zira bu alış-verişte dolandırıcılık olduğunda, dolandırıcılık haramdır. O alış-veriş ve selem alış-verişi hakkında da dolandırıcılığın hükmü uygun düşer. Dolayısıyla haram olan, dolandırıcılıktır. Peşin ödenen fiyattan fazla bir fiyatla vadeli satış değildir.
 
eL_Muhacir Çevrimdışı

eL_Muhacir

İlimsiz Mucâhid, kâtil; Cihâdsız âlim, belâm olur
Frm. Yöneticisi
"Beyi'de iki şart yoktur» ve «Kim bir beyi'de iki beyi. yaparsa, ona ya en azı vardır, ya da ribâ (faiz) vardır.» Yani iki beyi'der maksat iki ayrı fiat kasdediliyor, satıcı en az fiatı kabul ederse mesele yok, ikinci fiatı kabul ederse faiz yemiş olur. (Sunen-i Ebû Dâvud : C, 2, S. 246 - 254 – Mısır.)

akhi kaynaklar için ALLAH razı olsun

daha önce bi akhi taksitli alışverişte fiyat farkı varsa faizdir demişti yanlız kaynak sormamıştım bu deliller iyi oldu Elhamdulillah

İnsalar ürününü satıcak diye nice şeyler çıkarıyorlar en son şimdi al işte efendim baharda veya kışta öde diye bişeyler çıkmıştı
 
Abdulmuizz Fida Çevrimdışı

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
akhi kaynaklar için ALLAH razı olsun

daha önce bi akhi taksitli alışverişte fiyat farkı varsa faizdir demişti yanlız kaynak sormamıştım bu deliller iyi oldu Elhamdulillah

İnsalar ürününü satıcak diye nice şeyler çıkarıyorlar en son şimdi al işte efendim baharda veya kışta öde diye bişeyler çıkmıştı

Cumhura göre Taksitli satış caizdir, diyor yazı.
İmam Şafii'ye göre caiz değildir.
 
eL_Muhacir Çevrimdışı

eL_Muhacir

İlimsiz Mucâhid, kâtil; Cihâdsız âlim, belâm olur
Frm. Yöneticisi
Abdulmuizz Fida Çevrimdışı

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
Taksitli alışveriş - Vade farkı ve Kar haddi konusunda Delillerle ilmi bir çalışma olan bir kitaptır.

Taksitli satış - Alışverişte vade farkı, caizdir diyen Hayreddin Karaman ve


Taksitli satış caiz değildir diyen Prof Dr. Ali Şafak arasında geçen ilmi bir munazaradır.

Yıllar önce yaptığım iş dolayısıyla, bu konuyu araştırmış, ayrıca bu kitabı da incelemiştim.

Bu meselede benim anladığım sonuç :

Taksitli satış caizdir.
Fakat taksitle satarken "peşin şu fiyat, 10 ay vadeli bu fiyat" demek yanlıştır. Kişi satıcı ise ve taksitli satış ta yapıyorsa, müşteriye evvela yüksek olan fiyatı, yani taksitli fiyatı söylemeli. Müşteri kabul etmemesi halinde peşin şöyle indirim yapabiliriz diyerek aşağı olan nakit fiyatını söylerse hiç bir sıkıntı yoktur.
Çünkü fiyat arttırma yoktur. ayrıca müşteriye fark koyulmuyor. Fiyatlar teklif ediliyor, müşteri hangi fiyatı kabul ederse, o fiyata anlaşma yapılıyor.
Diğer bir delil de, Faiz olabilmesi için cins birliği gereklidir. para verip mal almada faiz olmaz.
Ayrıca satış esnasında, ürünün fiyatı muallakta bırakılmamalıdır. "Bugün malı al git, birdahaki ay geldiğinde para biriktirirsen nakit fiyatına, olmazsa taksit taksit ödersin vadeli fiyatına gibi kararsız kalarak bir mala iki fiyat verilmemelidir. Alış veriş o anda sonuçlanmalı, satan kaça sattığını bilmeli, alan kaça aldığını bilmelidir.
Not: Bir mal üzerine satış yapılmış ve satış meclisi dağılmış ise, sonradan anlaşılan fiyat veya vade yerine , fiyatı sonradan değiştirip nakit fiyatına, yada vadeli fiyata çevirmek de caiz değildir.
Allahu alem



******





1978'de "Yıllık" adı ile neşredilen ve makalelerden oluşan bu eser, 238 sahifeden ibarettir. Aynı eser, gözden geçirilerek ve bibliyografya ile indeks de ilave edilerek Mart-1978'de "İslâm Hukukuna Göre Alış-Verişte Vade Farkı ve Kâr Haddi" adı ile yeniden neşredilmiştir.
Bilindiği gibi dinimizde alış-veriş helal, faiz haramdır. Peşin alış-veriş ile vadeli alış-veriş arasında bir fiyat farkı bulunmaktadır. Acaba bu vade farkı faiz midir? Alış-verişte kâr sınırlı mıdır? Veresiye satış caiz midir? Bir mal en fazla % kaç kârla satılabilir? Borcunu zamanında ödemeyenden vade farkı alınabilir mi? Taksitle satış caiz midir? gibi sorular bir çok Müslüman’ın zihnini hala meşgul etmektedir.
Alış-verişte kâr haddinin ne olacağı, bilhassa esnafımızın zihnini meşgul etmektedir. Çünkü esnaf, hızlı enflasyon dolayısıyla bazen sattığı bir malı daha pahalı bir fiyatla satın almakta, raftaki iki aynı mal farklı fiyatla satılma durumuna gelmektedir. Bu durumda eski ile yeni fiyat arasında fahiş bir fark ortaya çıkmaktadır.
Vakfımız bu mühim konuda araştırma yaptırmış ve bu çalışma taksitli satışlarda tahakkuk ettirilen vade farkı ile İslâm hukukuna göre alış-verişte kâr haddi konularında yapılmış iki araştırma ve bu araştırmalar üzerinde yapılan tartışmalar yer almıştır. Kitabın ikinci baskısının sonuna "Alım-Satımda Vade Farkı ve Kâr Haddi" konusu, soru-cevap şeklinde özetlenip eklenerek daha geniş kitlelerin konudan istifadesine çalışılmıştır.
Piyasada, malların peşin fiyatları ile vadeli fiyatları arasında görülen vade farkı, faiz gibi karşılanmaktadır. Çünkü peşin fiyatı 100 YTL. olan bir malı, iki ay vadeli 115 YTL.'ye satmakla bugün borç alınan 100 YTL.'ye karşılık iki ay sonra 115 YTL. vermek arasında, ilk bakışta önemli bir fark gözükmemektedir. Zaten faizi, normal bir alım-satım olarak görenlerin itirazları bu noktada toplanmaktadır. Kapitalist görüşe sahip iktisatçılar, bu itirazları yapanların başında yer almaktadır. Bu durum, İslâmî kültürün zayıflayıp Batı kültürünün yaygınlaştığı İslâm ülkelerinde, faizden kaçınmak isteyen Müslümanları bir hayli sıkıştırmaktadır. Bu gibi yerlerde, İslâm bankalarının yapmakta oldukları alım-satımlar da faiz olarak değerlendirilmektedir. İşte İslâmî İlimler Araştırma Vakfı bu önemli konuda Doç. Dr. Hayrettin Karaman'a araştırma yaptırmış ve düzenlediği bir toplantıda, seçkin ilim adamları, araştırma sonuçlarını tartışmışlardır. Sonuçta vadeli satışla faizin ayrı şeyler olduğu, şartlarına uygun olarak yapılan bir vadeli satıştaki vade farkının faiz olmadığı ortaya çıkmıştır.

Kâr haddi konusu da bir çok kimseyi şüphelendirmektedir. Acaba alım-satımda dinimizin belirlediği bir kâr haddi var mıdır? Bir mal, alım fiyatının en çok yüzde kaçı fiyatla satılabilir? Enflasyona bağlı olarak mal fiyatları artırılabilir mi? Bu şüpheler, bir kısım Müslüman tüccarı, iflasa varacak sıkıntılara sokmakta, bazılarının da töhmet altına girmesine yol açmaktadır. Konu ile ilgili olarak Prof. Dr. Ali Şafak'a yaptırılan araştırmanın sonuçları bir ilmi toplantıda tartışılmış ve malın satış fiyatının, alış fiyatına göre değil, piyasa şartları dikkate alınarak tespit edileceği, İslâm'ın belirlediği bir kâr haddi bulunmadığı ortaya çıkmıştır.
 
ا Çevrimdışı

التوحيد

Üyeliği İptal Edildi
Banned
Ticaret ile uğraşan Esnaf kardeşler gayet iyi bilirler ki bugün Türkiye de maalesef Kredi kartsız alışveriş yapmak
adeta imkansız hale gelmiştir. 10 liralık bir alışverişte dahi hemen kart uzatılmaktadır.
Pos Cihazının caiz olmadığını bildiğimizden taksitli satış yapmak durumunda kalıyoruz aksi halde
nalları dikmemiz içten bile değil.
Bu anlamda gerçekten çok zorlandığımızı ve limitlerimizi zorladığımızı belirtmek istiyorum.
Sanırım öyle bir zaman gelecek ki artık herşey kredi kartı ile ödenmeye başlanacak
ve bizim gibi pos cihazı kullanmayanlar artık ticaret yapamaz hale geleceklerdir.
Toptancılardan aldığımız mallar dahi artık Kredi Kartı üzerinden yürüyor başka türlü mal
vermiyorlar. Allah sonumuzu hayretsin ve bu durumda olan kardeşlere Allah
kolaylık versin.

Ha birileri gibi " kardeşim sende git pazarda patates, soğan sat" derseniz birşey diyemem tabi.
 
Üst Ana Sayfa Alt