Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Çözüldü Velisinin Ölen Yakını İçin Hac Etmesinin Hükmü Nedir?

H Çevrimdışı

hunermend

Üyeliği İptal Edildi
Banned
bir bilen kardeşin cevabına ihtiyacım var..

benim bir arkadaşım bugün bir şey sordu size sorma gereği duydum.. adamın ağabeyi hac vazifesini yerine getirmeden hakkın rağmetine kavuşmuş kardeşi bir kaç sene önce hac gidip gelmi şimdi de abisi için gidecek bunun islamda yeri nedir acab?

biz ezelden beri inandığımız bir şey vardı oda şuydu: ölen kişinin amel defteri kapanır yani o bu dünyadaki görevini tamamlamış olur arkasında bir hayır gönderemezsin üç istisna dışında 1 topluma faydalı bir ilim bırakmışsa 2.salih bir evlat yetiştirmişse 3. milletin yararlanacağı bir camii okul veya çeşme gibi hayratların sevabı dünya olduğu müdetçe yazılırmış. böyle bir hadis sahih mi?


veselam
 
Abdulmuizz Fida Çevrimiçi

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
Abdullah ibn Abbâs (r.anhuma) şöyle demiştir: el-Fadl ibnu Abbâs, Rasûlullah'ın redîfi (yânî hayvan üstünde Peygamber'in arka tarafına binmiş kimse) idi. Has'am kabilesinden genç bir kadın Rasûlullah'a geldi. Bu sırada Fadl kadına, kadın da Fadl'a bakmaya başladı. Peygamber de Fadl'ın yüzünü (eliyle kadından) başka tarafa çevirmeye koyuldu.
Kadın: —
Yâ Rasûlallah! Allah'ın kulları üzerinde hacc hususundaki farizası babama çok yaşlı ihtiyarlığında erişti. O deve üzerinde sabit duramaz hâldedir. Binâenaleyh kendisine (vekâleten) ben hacc edebilir miyim? diye sordu.
"Evet, vekâleten hacc edebilirsin!" diye cevâb verdi.
Bu suâl ve cevâb, Veda Haccı sırasında vâki' oldu

(Buhari, Hac, Bab 1, Hadis no: 1; Muslim, Hac, Bab 71, Hadis no: 407 (1334); Tirmizi)

Bu hadîsi Buhâri «Hacc, Meğâzî ve îsti'zân» bahislerinde muhtelif râvilerden tahrîc ettiği gibi Ebû Dâvûd, Tirmizî, Nesâî ve İbni Mâce dahî «Hacc» bahsinde yine muhtelif râvilerden rivayet etmişlerdir.
(Hadîsin isnadında ihtilâf edilmiştir. Sahih olan kavle göre hadîs-i şerif murseldir. Çünkü Veda haccında Rasûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), İbni Abbâs 'ı ailesinin zayıf olanlanyle birlikte geceleyin Muzdelife 'den Mina'ya göndermiş; kendisi de bayram sabahı Fadî b. Abbâs'ı terkisine alarak yola çıkmıştır. Binâenaleyh İbni Abbâs (Radiyallahu anh) hâdiseyi gözüyle görmemiş Fadl'dan işitmiştir. Nitekim bundan sonraki rivayette bu cihet tasrîh edilmiştir. İbni Abbâs'ın vak'ayı birkaç kişiden işitmiş olması da mümkündür. Yalnız kimden işittiğini bu rivayette tasrîh etmemiştir.)
Bu Hadisden Çıkarılan Hükümler :

1- Bizzat haccetmekten âciz olan bir kimse nâmına başkasının hacc etmesi caizdir. Hanefîler'le Sevrî, Şafiî, Ahmed b. Hanbe1 ve îshâk'ın kavilleri budur.
İmam Mâlik ile eys ve Hasan b. Sâ1ih'a göre hayâtta olan bir kimse nâmına başkasının hacc etmesi caiz değildir. Yalnız hacc etmeden ölen kimse nâmına başkası hacc edebilir.
Bu husûsda îmam Mâlik 'ten üç kavil rivayet edilmiştir.
Meşhur olan birinci kavle göre ölen nâmına dahî bir kimse hacc edemez.
İkinci kavline göre çocukları hacc edebilir.
Üçüncü kavline göre ölenin vasıyyeti varsa onun nâmına başkasının hacc etmesi caizdir.

Mâ1ik'in birinci kavli İbrahim Nehaî ile bazı selef ulemâsından da rivayet olunmuştur. İbni Ebî Şeybe 'nin «Musannef»inde İbni Ömer'den rivayet ettiği bir hadisde İbni Ömer (Radiyallahu anh)'nın : «Hiç bir kimse başkası nâmına Hacc etmesin ve hiç bir kimse başkası nâmına oruç tutmasın» dediği bildirilmiştir.
İmam Şafiî ile cumhur-u ulemâ 'ya göre vasiyyet olsun olmasın ölen bir kimsenin farz veya nezir haccı başkası tarafından edâ edilebilir. Hacc masraflarını ölenin terekesinden çıkarmak îcab eder.
Şâfiîîerden «Et-Tevdîh» sahibi: «Bize göre nafile haccda dahî vekil göndermek caizdir. İki kavilden sahih olanı budur.» demiştir.
Hadîs-i şerif erkek nâmına kadının hacc edemiyeceğini söyleyen Hasen b. Hayy'ın aleyhine, bunu caiz görenlerin lehine delildir. Bu bâbda Hanefîler'den «EI-Hidâye» sahibi şunları söylemiştir :
«Kaide şudur ki ehli sünnete göre bir insan namaz, sadaka, oruç ve daha başka amellerinin sevabını başkasına hediyye edebilir. Çünkü Peygamber (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in biri kendi diğeri ummeti nâmına olmak üzere iki tane koç kurban ettiği rivayet olunmuştur. İbâdetler muhteliftir. Bâzısı zekât gibi sırf mâlî, bâzısı namaz gibi bedenî, bir takımı da haccda olduğu gibi her ikisinden murekkebdir. Birinci nevîde başkası namına amel caiz; ikinci nevîde hiç bir suretle caiz değildir.
Üçüncü nevîde ise acz hâlinde caiz, kudret halinde caiz değildir. Aczin şartı ölünceye kadar devam etmektir.

Zâhir-î mezhebe göre hacc kimin nâmına yapıldıysa onun olur. Delili Has'amiyye hadîsidir, îmam Muhammed'e göre başkası namına giden kimse kendisi hacı olur. Gönderen kimseye de yaptığı masraflar karşılığında sevab verilir.

İbni Battal'ın beyânına göre hasta iken hacc için bedel gönderib sonra iyileşen kimse hakkında ihtilâf edilmiştir. Kûfe ulemâsı ile İmam Şafiî ve Ebû Sevr bu haccın kâfî gelmiyeceğine kaail olmuş, iyileştikten sonra tekrar hacc etmenin farz olduğunu söylemişlerdir. İmam Ahmet'le îshâk'a göre böyle bir kimse nâmına yapılan hacc caiz ve kâfidir. Hasta iken hacca vekil gönderib de sonra ölen kimsenin hükmü dahî ihtilaflıdır. Kûfe ulemâsıyla Ebû Sevr'e göre yapılan bu hacc kâfidir. İmam Şâfiî'den iki kavil rivayet olunmuştur. Bunların birine göre yapılan hacc kâfi; diğerine göre kâfi değildir. Esah olan kavil de budur.

İbni Abdi'l-Berr'in beyânına göre ulemâ bu hadîsin mânâsı hakkında ihtilâf etmişlerdir. Bir cemaat hükmün soran kadının babasına mahsus olduğunu, başkasının ona kıyas edemiyeceğini söylemişlerdir. Çünkü Allah Teâlâ hazretleri haccı gücü yetenlere farz kılmıştır. Kadının babası gücü yetmeyenlerdendir. Binâenaleyh ona hacc farz değildir. İmam Mâlik ile diğer Mâ1ikiyye ulemâsının kavilleri budur. Onlara göre hacc bedenî ibâdetlerdendir. Şu halde namaza kiyâsen onda da bir kimsenin başkasına vekâlet etmesi caiz değildir. İbni Hazm'in rivayet ettiği bir hadîsde :
«Bir kadın : Babam bir pîr-i fânidir, dedi. Bunun üzerine Peygamber (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) :
— Onun nâmına sen hacc et. Ama ondan sonra bu hiç bir kimseye câîz değildir, buyurdu.» denilmektedir.
Aynı hadîsi Muhammed b. Hıbbân El-Ensârî de rivayet etmişse de onun rivayetinde «ondan sonra bu hiç bir kimseye caiz değildir» cümlesi yoktur. Her bu iki rivayet mursel olmakla ve daha başka illetlerle zayıf görülmüştür.
îbni Tîn hacca güç yetme meselesini Beyt-i şerife varmaya muktedir olmaktır diye tarif etmiştir. Yalnız âdetten hârice çıkmaması şarttır. Binâenaleyh bir kimsenin âdeti yürüyerek sefer etmekse hayvan bulamasa bile yürüyerek gitmesi lâzımdır. Başkalarından dilenmeyi âdet edinen kimse dilenmekle Mekke'ye varabilecekse yiyeceği olmasa bile hacca gitmesi lâzımdır. Dilenmeyen ve sefere hayvanla giden kimseye binecek hayvan buluncaya kadar hacc farz değildir. îbni Battal bu kavlin İbni Zubeyr, îkrime ve Dahhâk'in mezhebleri olduğunu söylemiştir.

îmam A'zam ile İmam Şafiî 'ye göre zâd ve râhıle bulamavan kimseye hacc farz değildir.
(Zâd'dan murâd: Hacca gidip dönünceye kadar kendine ve çoluk çocuğuna lâzım gelen nafakadır. Râhıle binecek vâsıtadır.) Hasan-ı Basrî, Mucâhid, Saîd b. El-Museyyeb, Saîd b. Cubeyr, îmam Ahmed, İshâk, Abdulazîz b. Seleme ve Sûhnûn'un kavilleri dahî budur.

Kurtubî, îmam Mâlik'le diğer Mâ1ikiyye ulemâsının Has'amiyye hadîsinin zahirini :
«Allah için yoluna gücü yetenlere Beyt-i haccetmek insanların boynuna borçtur.» âyet-î kerîmesine muhalif gördüklerini güç yetme meselesinde esâs beden kuvveti olduğunu, bu sebeple İmam Mâlik 'in zâhir-î Kur'ân tercih ettiğini söylemiştir. Fakat cumhur tarafından buna cevap verilmiş ve zâd u râhıle hadîsinin âyetteki güç yetmesinden muradın ne olduğunu beyân ettiği bildirilmiştir. Mezkûr hadîs Rasûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'den sahih ve hasen yollarla rivayet olunmuştur.

2- Bir kimse kendisi hacc etmemiş bile olsa başkası nâmına hacca gidebilir. Çünkü hadîs mutlaktır. Rasûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) kadına kendisinin hacc edib etmediğini sormamıştır. İmam Âzam'la, İmam Mâlik ve bir rivayette İmam Ahmed'in mezhebleri budur. Mezkûr kavil Hasan-ı Basrî, İbrahim Nehaî, Eyyûb ve Ca'fer b. Muhammed 'den de rivayet olunmuştur.

Evzâî, İmam Şâfiîve İshâk'a göre kendisi hacc etmeyen bir kimse başkası nâmına hacca gidemez. Giderse kendisi için hacc etmiş olur. Abdu1azîz böyle bir haccın bâtıl olduğunu giden nâmına dahî sahîh olmadığını söylemiştir. Bu kavil İbni Abbâs (Radiyallahu anh)'dan da rivayet olunmuştur.

Ebû Dâvûd'un, îbni Abbâs'dan rivayet ettiği bir hadîste: Peygamber (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Şubrume nâmına lebbeyk diyen bîr adamı işitti de :
Kim bu Şubrume? diye sordu. O zât:
Kardeşimdir yahut akrabamdır! cevâbını verdi.
Bunun üzerine Rasûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) : — Sen kendi nâmına haccettin mî? diye sordu. Adam: — Hayır! dedi.
(Evvelâ) kendi nâmına haccet, (sonra) Şubrume için hacca git, buyurdular.» denilmektedir. Fakat Tahâvî Şubrume hadîsinin ma'lûl olduğunu söylemiştir. Sahîh kavle göre hadîs îbni Abbâs 'a mevkuftur.
Bu mânâda İbni Abbâs'ın Peygamber (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'den rivayet ettiği sahîh hadîs şudur:
«Rasûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'e hacca gitmemiş bîr kimsenin başkası nâmına hacc edib edemiyeceği soruldu da :
Allah (Azze ve Celle) 'ye olan borç ödenmeye daha lâyıktır buyurdular.»
Mezkûr hadîsde böylesi başkası nâmına ihrama girerse kendisi için haccetmiş olur kaydı yoktur. Bâzıları bu hadîsi nedb mânâsına hamletmeye çalışmışlardır.

***


Abdullah b. Ahmed'in rivayetinde şöyle deniliyor :
«Sonra Rasûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in yanına Has'am kabilesinden genç bir kadın gelerek:
Babam bir pîr-i fânîdir. Kendisine Allah'ın hacc farizası yetişmiştir. Onun nâmına ben haccetsem kâfi gelir mi? diye sordu.
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): — Baban nâmına haccet! buyurdu ve Fadl'ı» boynunu büktü.
Bunun üzerine Abbâs :— Yâ Rasûlallah! Amcanoğlunun boynunu (neye) büktün? dedi.
Peygamber (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): — Genç bir erkekle genç bir kadını(n karşı kanşya geldiklerini)gördüm de onlar nâmına şeytandan emîn olamadım, buyurdular.»
Bu gösteriyor ki Abbâs suâlî esnasında orada imiş. Binâenaleyh oğlu Abdullah'ın da orada bulunmasına bir mâni yoktur. (Muslim, Hac, Bab 71, Hadis no: 408 (1335)

Tirmizî'nin : «Ben bu hadîsi Muhammed'e yanî Buhâri'ye sordum da :
— Bu bâbda en sahîh hadîs îbni Abbâs 'in Fadl'dan rivayetidir. Cevâbını verdi.» dediği rivayet olunur. Yine Tirmizî: «îhtimâl İbni Abbâs bu hadîsi hem Fadl'dan hem de başkalarından işitmiş, sonra vasıtasız rivayet etmiştir.» demektedir. İbni Abbâs'ın vasıtasız rivayeti bundan önceki rivayettir. Mâmâfih sual soran kadının Cemre-i Akabe 'de şeytan taşladıktan sonra sormuş olması ve İbni Abbâs (Radiyallahu anh)'in orada bulunmuş olması da ihtimâlden uzak değildir. Bu takdirde İbni Abbâs (Radiyallahu anh) hadîsi bazan kardeşi Fadl'dan naklen, bâzan da bizzat muşahedesine istinaden rivayet etmiş olur. Nitekim Tirmizî, îmam Ahmed, oğlu Abdullah ve Tâberî'nin rivayet ettikleri Ali hadîsi kadının suâli, şeytan taşladıktan sonra kurban kesilen yerde sorduğunu ve Abbâs'ıb orada bulunduğunu bildirmektedir ki, bu da aynı ihtimâli te'yîd eder.

Hadisten Çıkarılan Hükümler:

1- Âciz bir kimsenin hacca vekil göndermesi caizdir. Hanefî1er'e göre bedenen hacc etmeye kudreti olan bir kimsenin vekil göndermesi caiz değildir. Fakat kötürüm ve a'mâ gibi aczi daimî olan kimseler hacca vekil gönderebilirler. Acizlik, hastalık ve hapis gibi geçici şeylerden olub ölümüne kadar devam ederse vekîl göndererek îfâ ettiği haccı kâfidir.
2- Anneye, babaya bakmak, hizmetlerinde bulunmak, borçlarını ödemek ve hacclarını îfâ etmek evlâdın vazifesidir.
3- Erkeğe vekâleten kadın hacc edebilir.
4- Hîn-i hacette kadın ulemâya fetva sorabilir.
5- Hadîs-i şerif ilim yolunda sefere teşvik etmektedir.

Ulemâ hacc mes'elesinde de ihtilâf etmişlerdir.

Bâzılarına göre velinin, ölen kimse nâmına haccetmesi lâzımdır.

Hadîs-i şerif bir kimsenin tesadduk ettiği bir şeyi mîras olarak alabileceğine delâlet etmektedir.

Cumhura göre başkası nâmına haccetmek, âciz şartıyla caizdir. Yani kötürüm olup iyileşme ümîdi bulunmayan bir kimse ile vefat eden nâmına haccetmek caizdir.

Kaadî İyâz, Malikîler'in ölen bir kimse nâmına oruç tutmak ve haccetmek hususunda bu hadîslerle istidlal edemediklerini, çünkü hadîslerin muztarîb olduklarını söyleyerek itizarda bulunmuştur.

Nevevî, Kaadî 'nin itizarını kabul etmemiş: «Bu itizar hatadır. Hadîsde izdırâb yok, ihtilâf vardır...» demiştir.

Muhammed bin Salih el Useymin ise; başkasının yerine Hac yapma konusunda şöyle demiştir :
İslâm âlimleri bu konuda ihtilaf etmişlerdir.
Bazı âlimler, onun yerine (adına) hac yapılır, yapılan bu hac kendisine fayda verir ve kendisi adına hac yapan kimse gibidir, demişlerdir.
Bazıları ise; bu kimsenin yerine (adına) hac yapılmaz.Buna adına 1000 defa da hac yapılsa, 4
haccı kabul olunmaz, yani sorumluluktan kurtulamaz, demişlerdir. Hak olan görüş, işte bu görüştür. Çünkü bu adam, hemen yerine getirmesi kendisinin üzerine farz olan bir ibâdeti, özürsüz olarak terk etmiştir. Bu ibâdetin yerine nasıl gidilebilir? Sonra ölümden sonra
bu ibâdeti ona nasıl gerekli görebiliriz?
Ayrıca şimdi bu miras, vârislerin haklarıyla ilgilidir. Sahibinden kabul edilmeyecek bir haccın kıymetini (masraflarını) vârislerini niçin bundan mahrum edelim?
İbn-i Kayyim -Allah ona rahmet etsin-, "Tehzibu's-Sunen" adlı kitabında bunu zikretmiş, ben de bu görüşteyim ve derim ki:
Hacca gücü yettiği halde hafife almaktan veya tembellikten dolayı haccı terk eden kimsenin yerine insanlar 1000 defa da hac yapsa, onun haccı asla geçerli olmaz.
Zekâtâ gelince, bazı âlimler şöyle demişlerdir: Bir kimse öldükten sonra onun yerine zekâtı verilirse, sorumluluktan kurtulur. Fakat zikretmiş olduğum kâide, zekâtın sorumluluğundan onu kurtaramayacağını gerektirir.Ama yine de mirastan zekât payının çıkarılmasını gerektiğini görüyorum. Çünkü zekât,fakirlerin ve zekâtı hak eden insanların hakkıdır. Hac ise bunun tam tersidir. Haccın masrafları mirastan alınamaz. Çünkü hac, insanın hakkına bağlı değildir.
Zekât ise, insanın hakkına bağlıdır. Dolayısıyla zekât, hak eden insanlar için mirastan çıkarılır. Fakat bu çıkarılan zekât, sahibinin (ölen kimsenin) adına verilmiş sayılmaz (onun adına verilmiş sayılmaz) ve kıyâmet gününde zekât vermeyenin maruz kalacağı azaba uğrayacaktır. Allah Teâlâ'dan âfiyet dileriz.
Aynı şekilde oruç da böyledir. Eğer bir kimsenin, orucun kazasını hafife aldığından ve tembel davrandığından dolayı terk ettiği bilinirse, onun orucunun kazası tutulmaz. Çünkü bu kimse, hafife alarak veya tembel davranarak İslâm'ın rukunlerinden birisi olan ibâdeti özürsüz olarak terk etmiştir. Eğer onun yerine kaza edilirse, bu oruç, ona fayda vermeyecektir.
Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-'in:
"Üzerinde oruç borcu olduğu halde ölen kimsenin velisi onun yerine oruç tutar." (Buhari, Muslim)
Bu sözü; ihmalkâr ve kusurlu davranmayan kimse içindir. Yoksa hiçbir şer'î özrü olmadan açık bir şekilde ve alenen orucun kazasını terk eden kimsenin yerine oruç tutmamızın faydası ne olacak ki?" (İbn-i Useymîn; Mecmû'u Fetâvâ, c: 21, s: 226)



İlgili Konu:

Ölünün Kaza Oruc Borcunu Velisi Ödeyebilir mi?


https://www.islam-tr.org/konu/olunun-kaza-oruc-borcunu-velisi-odeyebilir-mi.19983/


Ölen Babamın Arkasından Yaptığım Hayırların Kendisine Faydası Olur mu?

https://www.islam-tr.org/konu/olen-...m-hayirlarin-kendisine-faydasi-olur-mu.27038/
 
Üst Ana Sayfa Alt