Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Yabancı Bayramlar ve Şenlikler

I Çevrimdışı

islami bilgiler

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
بســـم الله الرحمن الرحيم


Yabancı Bayramlar ve Şenlikler


Kafirlere benzeme ile ilgili bu temel hüküm ortaya çıktığına göre hemen belirteli m ki, bayram törenleri konusunda kâfirlere özenmek iki bakımdan sakıncalıdır.

Genel karakterl i birinci sakınca; daha önce belirttiğimiz gibi, böyle bir tutumun ne dinimizde ve ne de ilk müslümanların gelenekle rinde yeri olmayan bir davranışta kâfirlere özenme sakıncasıdır.

O halde böyle bir özenme girişimi kâfirlere benzeme zararını, buna karşılık bu özenmeden uzak durmakla kafirlere karşı çıkmış olma yararını taşır. Hatta böyle bir davranış tesadüf sonucu olup doğrudan doğruya kâfirlere özenmekten kaynaklan mış olmasa bile yine şeriatımızın gereği olan onlara karşı olmaktır. Çünkü daha önce işaret ettiğimiz gibi; sırf kâfirlere karşı olmak bizim için yararlıdır. Buna göre şu veya bu şekilde kâfirlere özenen kimse, başkaca bir zarara uğramamış olsa bile, kendisini bu yarardan yoksun bırakmış olur. Eğer hem yarardan olmuş ve hem de ayrıca zarara yol açmış ise durum nice olur, işin orasını siz düşünün.

Böyle bir özenti sonradan dine sokulmuş bir bidat olduğu için ölçü edindiğimiz bakış açısına göre mekruh olacağı şüphesizdir. Çünkü kâfirlere özenmek en az sakıncalı durumlard a mekruh olduğu gibi bidatler için söz konusu olan en hafif hüküm de mekruhluk tur.

Öte yandan kâfirlere bayramları konusunda özenmenin haram olduğunu belirten delillerd e çoktur. Meselâ bunlardan biri Peygamber imizin:

“Kim bir kavme özenirse, benzemeye çalışırsa onlardan olur” şeklindeki buyruğu gibi.

Bu hadis kâfirlere benzemeni n mutlak anlamda haram olmasını gerektiri r. Başka bir delil de Peygamber imizin:

“Müşriklere ters düşünüz, muhalefet ediniz” şeklindeki buyruğudur.

Bu deliller sayıca çoktur. Daha önce belirttiğimiz gibi gerek Kur'an'da ve gerekse sünnette:

“gazaba uğramışların (yahudiler in)” ve “sapıkların (hrıstiyanların)” yollarından gitmenin haram olduğunu gösteren çok sayıda delil vardır. Hiç şüphesiz kâfirlerin bayramları onların “yollarının” başka bir deyimle hayat tarzlarının bir parçasıdır.

Sözünü ettiğimiz belge, içtihat ve kıyas niteliğindeki çeşitli delilleri gözden geçirenler onların konumuzu kapsamlarına aldıklarını ve bu özentilerin kâfirlerin ya dinî davranışlarından veya batıl dinlerini n sembolik törenlerinden olduklarını dolayısıyle tümü ile haram kılındıklarını açıkça göreceklerdir.

Onların dinlerine özgü olmayan veya inançlarını sembolize etmeyen davranışları bu hükmün dışındadır.

Meselâ namazda pabuçları çıkarmak gibi. Bunu yapmak caizdir. Tıpkı pabuçlarla namaz kılmanın caiz olması gibi. Bu delilleri gözden geçirenler, bunun yanında yabancılara özenerek yeni bir adet ortaya atmaksızın eski gelenekle rimizi sürdürmemizle aslı itibarı ile yabancı kaynaklı bir adet ortaya çıkararak onlara benzemek istememiz veya böyle bir amaç taşımamız arasında fark olduğunu da göreceklerdir.

Kâfirlerin bayram törenlerine özenmenin taşıdığı ikinci tip sakınca doğrudan doğruya bu bayramlar la ilgilidir . Böyle derken Kitabın (Kur'anın), sünnetin ve icma-ı ümmetin bizi böyle bir şeyden sakındıran açıklamalarını kâsdediyorum.

Bu konuda, önce Kur'ana baş vuralım. Cenab-ı Allah (c.c.) buyuruyor ki:

“Onlar ki, yalan konuşulan yerlerde bulunmazl ar ve boş lâf edenlerle karşılaştıklarında vekarla geçip giderler.” (Furkan, 72)

Şimdi tabiin kuşağından olan ünlü tefsircil erin bu ayetle ilgili açıklamalarına göz atalım:

Ebu Bekir Hilâl'in “Cami” adlı eserde belirttiğine göre Muhammed b. Şirin, ayette geçen “yalan konuşulan yerler” den maksat yahudiler in “Şaanın (Kippur)” bayramıdır, diyor. (Cami; Hilâl'in İmam Ahmed'in görüşlerini, bilgileri ni ve çözümlediği meseleler ini topladığı kitaptır.)

Aynıkaynağa göre: Mühacid, “burada müşriklerin bayramları kasdedili yor” derken Rabii b. Enes de aynı görüşü paylaşıyor. (Bkz. İbn Kesir, Cüz, 3, s. 328-329.)

(Rebî b. Enes, El-Bekri, el-Hanefi, El-Basrî, sonra El-Horasânî için El-Aclî: Doğru sözlüdür, diyor. Nesaî, Rivayetle ri sakıncasızdır, der. İbn Hibban güvenilirlerden olduğu, kanısındadır. Bazısı onu Şiîlikle suçlar. İbn Hacer ise: “Doğru sözlü birisidir .” yargısını vermiş. Buhari, Müslim dışında dört hadis imamı da ondan hadis tahric etmiştir. 140 h.'de öldü. Tehzib El-Tehzib, c. 3, s. 238-239, Biy. 461, Takrib El-Tehzib, c. 1, s. 243, Biy. No: 31.)

Bu arada sahabiler den İkrime'nin bu açıklamalara yakın bir yorumuna göre ayette: “cahiliye döneminin gelenekse l bir oyunu” kasdedilm iştir. (Bkz. Tefsir-i Kurtubî, c. 13, s. 79-80.)

Öte yandan Kadı Ebu Yalâ'ya göre ayet: “müşriklerin bayramlarına katılmayı yasaklaya n bir çağrı”dır.

Ebu Ferece İsfahanî zimmîlerle ilgili şartları incelerke n, Dahhak'ın ayetteki bu ifadeyi “müşriklerin bayramları” şeklinde açıkladığını belirtiyo r. Yine ayni kaynağa göre Amr b. Murre ayetin bu kısmını “Yani onlar müşrikleri şirkleri konusunda desteklem ezler, onlarla düşüp kalkmazla r” şeklinde açıklarken Ata b. Yesar, bu ayeti açıklarken halife Ömer'in: “Acemlerin tumturaklı konuşma tarzları ile müşriklerin bayram günlerinde onların kiliseler inde bulunmakt an sakınınız” şeklindeki sözlerini hatırlatıyor.

(Abdurrezz ak, El-Musannef, c. 1, s. 411, H. No:1608. Bab: Namaz, Beyhâkî, Sünen El-Kübrâ, c. 9, s. 234, Kenz El-Ummal, c. 3, s. 886, H. No: 90341; Kenz El-Ummal, c. 1, s. 405, H. No: 1732.)

(Ata b. Yesar El-Hilal El-Medenî, El-Kadî Peygamber in eşi Meymune'nin azadlısından bu raviyi Ebu Muhammed, İbn Main, Nesâ-i, İbn Sa'd, Ebu Zer'a ve başkaları tevsik ediyor (güvenilirliğini onaylıyor). Altı kaynak hadis kitabı yazarları ve diğerleri ondan hadis naklinde bulundula r. Kasas sahibi (kıssa anlatıcısı) ibadete düşkün erdemli bir kişiydi, iskenderi ye'de öldü. 103. İbn Sa'd Tabakat, c. 5, s. 173-174, Tehzib El-Tehzib, c. 7, s. 217-218.)

Görüşlerine yer verdiğimiz tabiin kuşağına mensup tefsir bilginler inin ayetteki bu ifadeyi “kâfirlerin bayramları” şeklinde yorumlama ları, “Burada kasdedile n şirktir veya cahiliye döneminde tapılan bir puttur” veya “Burada maksat kına toplantıları” veya “şarkılı toplantılardır” şeklindeki münferit açıklamalarla çelişik değildir. Çünkü klâsik tefsir bilginler inin üslubu böyledir. Onlar bir tür hakkında konuşurken o türün belirli bir bireyini belirtmek le yetinirle r. Tıpkı arapça bilmeyen ve “ekmek nedir?” diye soran bir kimseye “işte ekmek” diyerek çörek verildiği gibi.

Yalnız bazıları bu ayeti “Yalan yere şahitlik, yani yalancılık” şeklinde yorumladılar ki, bu tartışma kaldırır, zorlamalı bir yorumdur. Çünkü ayeti böyle anlamak, her şeyden önce dilbilgis i kuralları açısından, uygun değildir.

Okuduğumuz bu açıklamaların dayanağı ayette geçen “zur (yalan)” kelimesin in “süslenmiş, yaldızlanmış ve böylece gerçekte olduğundan başka türlü görünmüş” anlamına gelmesidi r. Buna göre yalancı şahitlik yapan kimse içinden bildiği gerçeğe ters düşen bir söz söylemiş oluyor. Bu yüzden tefsircil er bazan bu kelimeyi “Aslında çirkin olduğu halde ya görünüşteki benzerliğe aldanarak veya nefsin duygularına esir olarak bir şeyin güzel görünmesi” şeklinde açıklamışlardır. Nitekim şirk (Allah'a ortak koşmak) görünüş benzerlik lerine aldanarak; şarkı ve çalgı gibi eğlenceler de nefsin arzularına (şehvete) kapılarak güzel görünen veya gösterilen şeylerdir.

Müşriklerin bayram törenleri ise hem görünüşteki yanıltıcı benzerlik hem şehvet duygusunu n okşama ve hem de batıl (eğri) olma nitelikle rini yapılarında birlikte barındırırlar. Din açısından bunların ve taşıdıkları geçici hazların hiç bir yararı yoktur, akıbetleri elem ve acıdır, İşte bu yüzden gerek bu törenlerin kendileri, gerekse onlara katılmak veya seyirci olmak bu terimle ifade edilmiştir. Cenab-ı Allah (c.c.) yukarıdaki ayette bu törenlerin seyircisi olmamayı övüyor. Seyircili k, sadece görerek veya işiterek olay yerinde bulunmayı ifade eder. Peki, bundan daha ileri giderek seyircili kle yetinmeyi p bu tip törenlere doğrudan doğruya katılmanın hükmü nice olur, bunu varın siz düşünün.

Ayrıca bu çeşit törenlerin seyircisi olmaktan uzak duranları öven bu ayet, bu üslubu ile tek başına bu tip törenlere bilfiil katılmaktan kaçınmayı teşvik edici nitelikte dir. Bunun yanında bu tip şenliklere seyirci olmamanın mendup olmasını ve belki de bunların seyircisi olmanın mekruh olduğunu da ifade eder. Çünkü bizzat Cenab-ı Allah, bu şenlikleri “yalancı ve yaldızlı kötülükler” diye adlandırıyor.

Fakat sırf bu ayete dayanarak bu tip törenlere seyirci olarak katılmanın haram olduğunu söylemek zordur, tartışma götürür. Bunun yerine bu ayeti, böylesine törenlere bilfiil katılmanın haram oluşunun delili saymak daha uygundur. Çünkü dağılma gibi Allah bu törenleri “zur (yalancı ve yaldızlı kötülükler)” diye niteliyor . Cenab-ı Allah (c.c.) aşağıdaki ayetlerde yalan ve yaldızlı sözler söyleyenleri de yeriyor. Her ne kadar gösterişçiler arasında böyle sözler söyleyenler başkalarına zararlı olmuyorla r ise de Cenab-ı Allah (c.c.) böyleleri hakkında şöyle buyuruyor:

“Bununla birlikte onlar çirkin ve yalan bir söz söylüyorlar.” (Mücadele: 2)

“O halde murdar putlardan ve yalan sözden kaçınınız.” (Hacc Suresi: 30)

Gerçi yalan söz söylemeyi, yalana dayalı aldatıcı hareketle rden daha ağır bir günah sayan bilginler var ise de yalana dayalı aldatıcı hareketle r yapanlar da bu ayetlerde beliren ilâhî yerginin kapsamına girerler. Çünkü Cenab-ı Allah'ın daha önceki ayette yalana dayalı çirkin hareketle re seyirci olmaktan kaçınanları övmesi, böyle hareketle ri işlemenin onun katında ayıplanmış ve kınanmış olduğuna delildir. Yoksa eğer böyle hareketle ri yapmak aslında caiz olduğu halde onlardan uzak durmak daha iyi olmuş olsa bu hareketle rin seyircisi olmaktan kaçınma tutumu, bu kadar bir övme gerekçesi olmazdı. Çünkü mubah şeylerin seyircisi olmak faydasız olmakla birlikte böyle hareketle ri seyretmek fazla zararlı ve önemli değildir.

Bazılarına göre de yukarıdaki ayet vurgulama lı bir övgü niteliği taşıyor. Çünkü ayette sözü geçen kimseler batıl hareketle ri doğrudan doğruya işlemek şöyle dursun böyle hareketle ri işleyen kitleleri n seyircile ri bile olmuyorla r.

Nitekim Cenab-ı Allah (c.c.) bu ayetin az öncesinde:

“Rahman'm has kulları o kimselerd ir ki, onlar yeryüzünde alçak gönüllülükle yürürler ve haddini bilmez cahiller kendileri ne lâf attıkları zaman -selâm derler.” buyuruyor . (Furkan: 63)

Bu ayette Cenab-ı Allah (c.c.) övdüğü kimseleri “Rahman'ın kulları” diye nitelendi riyor. Rahman'ın kulu olmak farz olduğuna göre bu sıfatı taşımak da farzdır.

Fakat bu görüş tartışma götürür. Çünkü bu ayetin devamında sayılan seçkin sıfatlar arasında farz olmayanla rın da bulunduğu ileri sürülebileceği gibi bu ayette övülenlerin söz konusu sıfatı gerçek ve yetkin anlamda taşıdıklarının belirtild iği de söylenebilir.

Nitekim aşağıdaki ayetler de bu nitelikte dir:

“Müminler o kimselerd ir ki, Allah'ın âdı anıldığı zaman kalbleri ürperir.” (Enfal: 2)

“Kullar içinde ancak bilginler Allah'dan (gereğince) korkar.” (Fatır: 28)

Kısacası, yukarıdaki ayet kâfirlerin düğün törenlerinde bulunmayı ister haram ister mekruh ve isterse kaçınılması müstahap bir hareket saydığı kabul edilsin, bizim amacımızın özü gerçekleşmiş olur. Çünkü bizim ana amacımız kâfirlere özenilmemesi gerektiğini vurgulama ktır. Çünkü bazı kimseler kolay geçim yolları elde etmek, maddi kazanç sağlamak ve başka dünyalık yararlar edinmek gibi gerekçelerle kâfirlerle uyum halinde olmanın müstahab olduğunu ileri sürüyorlar. Bu açıklamalarla, tam tersine onlara özenmekten kaçınmanın müstahab olduğu anlaşılınca maksadımız gerçekleşmiş oluyor.

Şimdi de kâfirlerin bayram törenleri ile ilgili sünnet kaynaklı delillere geçelim. Sahabiler den Enes b. Malik -Allah ondan razı olsun- diyor ki:

Peygamber imiz Medine'ye geldiği zaman yerli halkın eğlenerek kutladığı iki bayram gününün olduğunu gördü. Medinelil ere:

“Bu günlerin anlamı nedir?” diye sorunca onlardan:

“Biz cahiliye döneminde bu günlerde eğleniyorduk” cevabını aldı. Bunun üzerine Medinelil ere şöyle buyurdu:

“Allah sizin iki eğlence gününüzü, onlardan daha hayırlı olan şu iki günle değiştirdi: Bu iki gün Kurban ve Ramazan Bayramı günleridir.” (Ebû Davud, Sünen, c. 1, s. 675, H. No: 1134, Kitap Namaz, Bab: Bayram namazları.)

Bu hadis Ebu Davud, Ahmed ve Nesaî'de yer almıştır. Kolayca anlaşılacağı gibi, Peygamber imiz (salât ve selâm üzerine olsun) Medinelil erin bu iki cahiliye kaynaklı bayram günlerini onaylamadığı gibi kendileri ni gelenekle rine uyarak o günlerde eğlenmek üzere serbest de bırakmadı. Tersine onlara:

“Allah sizin bu iki eğlence gününüzü, bunlardan daha hayırlı iki günle değiştirdi” buyurdu.

Bir şeyi değiştirmek değiştirilen şeyi bırakmayı gerektiri r. Çünkü değiştirilen şeyle yerine konan şey birarada bulunamaz . Buna göre bu ifade tarzı, ancak birarada bulunamay acak, biribirle ri ile bağdaşamayacak nitelikte ki şeyler ve durumlar için kullanılabilir.

Nitekim aşağıdaki ayetlerde aynı ifade tarzı özelliğini taşırlar:

“Şimdi siz beni bırakıp onu (şeytanı) ve soyunu mu dost ediniyors unuz? Oysa onlar sizin düşmanınızdır. Zalimler için ne kötü bir değiş-tokuştur bu.” (Kehf: 50)

“Bu yüzden onların iki bahçesini buruk yemişli, acı ılgınlı ve içinde biraz da sedir ağacı bulunan başka iki bahçe ile değiştirdik.” (Sebe: 16)

“Fakat o zalimler bu sözü başka bir sözle değiştirdiler.” (Bakara: 59)

“Öksüzlere mallarını veriniz ve temiz olanı murdarla (pis olanla) değiştirmeyiniz.” (Nisa: 2)

Sahabiler den Enes b. Malik -Allah ondan razı olsun- tarafından rivayet edilen ve yeni toprağa verilmiş ölü ile ilgili olan şu hadis de üslup bakımından bu kategoriy e girer.

“ Bu ölüye:

“cehennemd eki yerine bak, Allah sana orası yerine cennette daha hayırlı bir yer ayırdı” denirken bir başka ölüye de:

“Cennettek i yerine bak, fakat Allah sana orası yerine cehennemd e bir yer ayırdı” denir. (Bu konuda Buhari-Müslim ve diğer sünen kitaplarında değişik sözcükler içeren hadisler rivayet edilmekte dir. Bazısı biraz uzun bazısı biraz kısadır. Bkz. S. Buhari, Feth El-Bârî, c. 3, s. 232, H. No: 374, Kitap: Cenaze, Bab: Kabir işkencesine değin hadisler, Müslim, c. 4, s. 2199, H. No: 2866-28070, c.4, s. 2200, Kitap Cennet, Bab: ölüye cennet ya da cehennemd eki yerinin gösterilmesi.)

Bunun gibi halife Hz. Ömer -Allah ondan razı olsun- ünlü muallâka şairi Lebid'e:

“Şairliğin ne oldu?” diye sorunca Lebid'in verdiği cevap da ayni ifade özelliğini taşır;

“Allah, şiirlerimin yerine bana Bakara ve Al-i İmran surelerin i verdi.” (İbn Hacer, El-İsâbe, c. 3, s. 326. Lebid'in yaşam öyküsü bölümünde isnadsız.)

(Lebid; Ulu sahabiler den olan Lebid b. Rebia b. Malik b. Cafer b. Kilab El-Âmiri, aynı zamanda çok ünlü bir ozandır. Kavminin elçisi olarak Peygamber e geldiği zaman Müslüman oldu. İslama girince şiir yazmayı bıraktı, h. 41 yılında 140 yaşında iken öldü. Bkz. Esed El-Gabe, c. 4, s. 260-261.)

Bu ifade tarzının özelliklerine sık sık rastlanır.

Peygamber imizin (salât ve selâm üzerine olsun) yukarıdaki hadisinde geçen:

“Allah sizin bu iki eğlence gününüzü, onlardan daha hayırlı olan şu iki günle değiştirdi” şeklindeki ifadesi her iki döneme ait bayram günlerinin bir arada kutlanmam asını gerektiri r. Özellikle “onlardan daha hayırlı” deyimi, şeriatımızın belirlediği bayram günlerinin cahiliye döneminin eğlence günlerinin yerine konmalarını gerektiri r.

Bu böyle olduğu gibi, Peygamber imiz'in Medinelil ere gelenekse l bayram günlerinin anlamını sorup da onlardan aldığı:

“Onlar cahiliye döneminde oyun oynayarak kutladığımız iki bayram günüdür” şeklindeki cevap üzerine:

“Allah size onlar yerine başka iki gün verdi” diye buyurması, O'nun Medinelil ere bu iki günü kutlamayı yasaklayıp yerlerine iki İslâmi bayram önerdiğini gösterir. Çünkü eğer hadisle yasaklama amacı olmasaydı, o günleri değiştirmekten bahsetmek yerinde olmazdı. Sebebine gelince buradaki ana amaç, müslümanların düzenli şekilde kutlayaca kları ve cahiliye döneminden kalma gelenekse l bayram günleri yüzünden ihmal edemeyece kleri vacip nitelikli iki İslâmi bayram günü ortaya koymaktadır.

Hadisi rivayet eden Enes'in:

“Medinelil erin oynayarak kutladıkları iki günleri vardı” sözü ile Peygamber imizin:

“Allah sizin bu iki eğlence gününüzü, daha hayırlı iki günle değiştirdi” şeklindeki ifadesi birlikte gözden geçirilince Hz. Enes'in, Peygamber imizin bu sözlerini eski gelenekse l iki bayram günü yerine yeni iki bayram günü koyma eylemi şeklinde anladığını gösterir.

Hemen belirteli m ki, sözü geçen cahiliye kaynaklı iki bayram günü İslâm döneminde unutulmuş, ne Peygamber imiz zamanında ve nede halifeler döneminde bu günlerden iz kalmamıştı. Eğer halk bu günlerde eğlenmekten alıkonmamış olsaydı, bu geleneği devam ettirirdi . Çünkü gelenekle r, değişmeyi sağlayıcı bir motif olmadıkça değişmezler. Özellikle kadınlar, çocuklar ve halk çoğunluğu tatil ve oyun bayramı olarak kutladıkları günleri büyük bir heyecanla gözlerler.

Nitekim çoğu krallar ve devlet başkanları idare ettikleri halkın gelenekse l bayramlarını değiştirmeyi başaramamışlardır. Çünkü halk vicdanında bu bayramlar la ilgili motif kuvvetli ve kalabalıkların bu bayramları kutlama arzuları güçlü olagelmiştir.

Eğer Peygamber Efendimiz (salât ve selâm üzerine olsun) söz konusu cahiliye bayramlarına güçlü bir şekilde karşı çıkmasaydı, bu bayramlar, sönük bir biçimde de olsa, varlıklarını devam ettirecek lerdi. Demek ki, Peygamber imizin bu bayramlar a güçlü bir şekilde engel olduğu kesindir.

Öte yandan Peygamber imizin güçlü bir şekilde karşı çıktığı adet ve davranış haramdır. Çünkü haramın bundan başka bir anlamı yoktur. Bu şüphe götürmez, apaçık bir gerçektir. Bu durumda eğer halk tekrar geriye dönüp bu iki bayramda yaptığı hareketle ri şu veya bu şekilde yapmaya koyulsa bu tutum yasağı çiğnemek olur. Maksad da budur.

Yahudiler ile hrıstiyanların bayramlarına gelince bunlar cahiliye bayramlarından daha sakıncalıdırlar. Çünkü Peygamber imiz bu ümmeti yahudiler ile hrıstiyanlara benzeme tehlikesi karşısında uyarmış ve bu tehlikeli sakıncaya düşenlerin bulunacağını haber vermiştir. Oysa cahiliye dini konusunda durum böyle değildir. Yani bu dinin yeniden hortlaması ancak mümin vicdanların yaygın bir çözülüşe uğrayacağı son günlerde söz konusu olabilir.

Ayrıca yahudi ve hrıstiyan bayramlarının, cahiliye bayramlarından daha çok sakıncalı olmadıkları farzedils e bile onlar kadar sakıncalı oldukları kesindir. Çünkü uygulayıcıları olan bir kötülük, insanlar hesabına kuvvetli motiften yoksun, uygulayıcısız bir kötülükten daha tehlikeli dir.
 
Üst Ana Sayfa Alt