I
Çevrimdışı
بســـم الله الرحمن الرحيم
Yabancı Modalara Özenmek
Bu sözler mutlak benzemeye ve kesin özenmeye yorulabil ir. Çünkü böyle bir şey kafirliği gerektiri r. Yahud özenenin yabancılara benzediği kadar onlardan olduğu ileri sürülebilir. Bu durumda özenti konusu şey kâfirlik, günah veya küfür ve günah sembolü olduğu takdirde özenmenin hükmü öyle olur. Durum ne olursa olsun bu ilke müslüman olmayanla ra özenmenin özenme olması gerekçesi ile haram olmasını gerektiri r.
Öte yandan benzeme ve özenme terimi hem bir işi ona başkaları yapıyor diye yapmayı kapsamına alır -ki böylesi çok az görülür- ve hem de başkalarından iktibas edilmiş bir işi şahsi bir amaç gözeterek yapmayı ifade eder. Bunun yanında her hangi bir kimsenin bir işi yaparken tesadüf sonucu başkası ile ayni eylemde buluşması ve bu eylem ortaklarından hiç birinin diğerine bakarak söz konusu işi yapmamış olması durumunda benzeme ve özenmenin söz konusu olması tartışmalı bir noktadır. Yalnız özentiye açık kapı bırakılmaması ve yabancılara karşı çıkmanın yararlılığı gerekçesi ile böylesine tesadüfi benzeşmelerden de kaçınmamız istenmiştir. Tıpkı sakalı boyatıp uzatmanın ve bıyıklan kesmenin emredilme si gibi. Ayrıca Peygamber imiz'in:
“ihtiyarlık görüntüsünü değiştiriniz, yahudiler e benzemeyi niz” şeklindeki direktifi, hiç bir kasdımız ve eylemimiz olmaksızın, sırf yaratılıştan taşıdığımız bazı görüntüleri değiştirmemekle bile yabancılara benzeyebi leceğimizi isbatlama ktadır. Bu da tesadüfen meydana gelen davranış beraberliğinden daha anlamlıdır.
Bu kategorid en olarak Abdullah b. Ömer, Peygamber Efendimiz in:
“Acemlere (Perslere) benzemeyi yasaklaya rak-kim bir kavme benzerse, özenirse onlardan olur-” buyurduğunu bildirmiştir.
Epeyce sayıda alim bu hadise dayanarak müslüman olmayanla rın modalarına uymanın mekruh olduğunu söylemişlerdir.
Meselâ Muhammed b. Harb'in anlattığına göre:
Ahmed b. Hanbel'e hind işi nalınlar giymenin doğru olup olmadığı sorulunca îmam, hem erkekleri n hem kadınların bunları giymeleri nin mekruh olduğunu belirttik ten sonra:
“Fakat eğer helada veya abdest alırken giyerlers e bunun mahzuru yoktur” dedi. Arkasından göğüslük takmayı mekruh saydığını belirtere k şunları söyledi:
“Bu bir acem modasıdır. Said b. Amir'e onun hakkında ne düşündüğünü sordular, o bu soruya -Peygamberimizin sünnetini Bakhan'ın (o günün hindmelik i) adetlerin e tercih ederim- diyerek karşılık verdi.”
Öte yandan İmam Hanbelî Mucuzî'nin yine hind işi nalınlarla ilgili sorusunu şöyle cevaplandırıyor;
“Önce şunu söyleyeyim ki, ben bu nalınları kullanmam . Fakat çamurlu yerlerde ve helada kullanılabilirler. Fakat süslü olmak amacı ile giyilmele ri doğru değildir.”
Buna rağmen bir gün helanın kapısında bir çift hind nalını görünce:
“Kralların torunlarına benzemeye başladık” diye yakındı. (Nisaburî, Mesail El-İmam-ı Ahmed, c. 2, s. 145-146.)
(Muhammed b. Harb; Diğer baskılarda bu ravinin adı, İbn Harb olarak geçmektedir. Kimliği, yazmalard an daha sağlıklı bir şekilde anlaşılmaktadır. Saptayabi ldiğimiz kadarıyla ravi, Muhammed b. Natkib b. Ebi Harb El-Cerceraî'dir. Ahmed b. Hanbel ile yazışır ve hadisleri ona sorardı. İmamdan birçok mesele ve hadis nakletmiş, Bkz. Tabakat El-Hanabile, c. 1, s. 331, biy. 105.)
Harb-i Kirmanî de bu konuda diyor ki;
“Bir gün Ahmed b. Hanbel'e -şu kalın nalınlar hakkında görüşün nedir?-diye sordum. Bana -Bu hind nalınları abdest almak için ve helada kullanılırsa veya başka bir zarurî durumda giyilirse, bunun mahzuru yoktur- dedi. Ahşab nalınlarla ilgili bir soruya zaruri durumlard a onların da mahzuru yok- diye karşılık yerdi. Bu arada Kirman işi nalınlar hakkında görüşü sorulan İbn-i Mübarek bunları giymeyi hoş karşılamayarak -şunlar varken onları giymeye ne lüzum var?- şeklinde konuştu.”
(Harb-i Kirmanî; Ahmed b. Hanbel'e uyanların büyüklerinden olan bu alimin asıl adı, Harb b. İsmail, b. Half El-Hanzalî El-Kirmani'dir. İmam Ahmed'den bir takım meseleler dinledi ve onları Hilal ve diğer imama uyan alimlere anlattı. Ülkesinin Hukukçusu (fıkıhçısı) idi. Hükümdar, yargı işlerinde ona başvururdu. Bkz. Tabakat El-Hanabile, c. 1, s. 145.)
(İbn-i Mübarek; Ümmetin büyük imamlarından olan alimin asıl adı, Abdullah b. Mübarek b. Vadıh El-Hanzalî, El-Temimi El-Mervezi; Künyesi, Ebu Abdurrahm an'dır. ilimde, takvada, düzgün ahlaklılıkta erdem ve riyaset (başkanlık) çağının imamıydı. Sağlam ve güvenilir hadis ezbercisi imamların, en ünlülerindendir. İbn Uyeyne onun bu özelliğini şu sözüyle nitelemek tedir: “Fıkıhçı, alim, ibadete düşkün (abid) zahid (dini özellik taşımayan şeylere değer vermeyen), üstad, cesur, şair, cömert, ümmete hakkı tavsiye eden (nasihat eden), Müslümanların efendiler inin efendisi bir zattı.” Heyte savaşından dönerken öldü. (h. 181). Bkz. Tehzib El-Tehzib, c. 5, s. 382-387, Biy. 657.)
Ahmed b. İbrahim de bu konuda diyor ki:
“Bir defasında Said b. Amir'e Sebtiyye nalınlarının giyilmesi hakkında ne düşündüğünü sordum. Bana şöyle dedi: “Peygamber imizin süsünü (modasını) Hind kralı Bakhan'ın modasına tercih ederiz. Eğer bu nalınlar Medine mescidine götürülürse, onları Medine şehrinin dışına çıkarırlar.”
Bu sözlerin sahibi olan Said b. Amir, Basra'nın bilgili ve dindar imamıdır ve Ahmed b. Hanbel'in hocalarından biridir. Yahya b. Said, onun hakkında “O kırk yıldan beri Basra'nın şeyhi (en büyük alimi)dir” derken Ebu Mesud b. Furat da onunla ilgili görüşünü “Basra'da Said b. Amir gibisini hiç görmedim” diye belirtmek tedir.
(Ahmed b. İbrahim; (Adı Ahmed b. İbrahim b. Kesir b. Zeyd El-Devraki El-Bağdadi olan bu hadis alimi, Ahmed b. Hanbeli'nin sohbetind e bulunanla rın ileri gelenleri nden güvenilir hadis hafızıdır. Ahmed b. Hanbel'den dinlediği hadis ve diğer meseleler i, kendinden sonra gelenlere aktarmıştır. H. 246'da vefat etti. Bkz. Takrib El-Tehzib, c. 1, s. 9-10, biy. 3; İbn El-Cevzi, Menakib El-İmam Ahmed, s. 610.)
(Ebu Mesud b. Furat; Adı, Ahmed b. Furat b. Halit El-Dabt; Künyesi, Ebu Mes'ud olan alim, hadisçi ve fetvacıdır. Peygamber in sözlerini en iyi ezberleye n büyük hadis ezbercisi dir. Yazılı bir çok eserleri vardır, ilimde derin görüşlü (Rasih), İbn Hacer ve diğer hadisçilerce, güvenilirliği kanıtlanmıştır. İbn Hacer Takrib El-Tehzib'inde: “Hiç bir mesnedi aramaksızın ondan hadis alabilirs iniz der. H. 258'de öldü. Bkz. Tehzib El-Tehzib, c. 1, s. 66-67, biy. 117; Takrib El-Tehzib, c. 1, s. 23, biy. 102.)
Diğer taraftan Meymunî diyor ki:
“Ebu Abdullah'ın (İmam-ı Hanbeli'nin) baş sargısını çenesinin altında dolayarak bağladığını gördüm. Baş sargısını başka türlü bağlamaktan hoşlanmaz ve “Araplar baş sargılarını çene altlarından dolayıp bağlarlar” derdi. Nitekim Hasan b. Muhammed'in bildirdiğine göre baş sargısının burun altından dolanarak bağlanmasından hiç hoşlanmaz ve bunun gerekçesini de “Bu şekilde yahudiler hristiyan lar ve ateşperestler (mecusîler) sargı bağlar” diye açıklardı. (El-Muğni Ve El-Şerh El-Kebir, c. 1, s. 309-310.)
Yine bu gerekçe ile o zamanına matem alameti olarak sayılan siyah ve benzeri renkli elbiseler ini hoş karşılamadığı gibi başka bazı alimlerle birlikte namazda gözleri yummayı da doğru görmeyerek “Bu yahudiler in adetidir.” derdi. (El-Muğni Ve El-Şerh El-Kebir, c. 1, s. 482.)
Yabancı Modalara Özenmek
Bu sözler mutlak benzemeye ve kesin özenmeye yorulabil ir. Çünkü böyle bir şey kafirliği gerektiri r. Yahud özenenin yabancılara benzediği kadar onlardan olduğu ileri sürülebilir. Bu durumda özenti konusu şey kâfirlik, günah veya küfür ve günah sembolü olduğu takdirde özenmenin hükmü öyle olur. Durum ne olursa olsun bu ilke müslüman olmayanla ra özenmenin özenme olması gerekçesi ile haram olmasını gerektiri r.
Öte yandan benzeme ve özenme terimi hem bir işi ona başkaları yapıyor diye yapmayı kapsamına alır -ki böylesi çok az görülür- ve hem de başkalarından iktibas edilmiş bir işi şahsi bir amaç gözeterek yapmayı ifade eder. Bunun yanında her hangi bir kimsenin bir işi yaparken tesadüf sonucu başkası ile ayni eylemde buluşması ve bu eylem ortaklarından hiç birinin diğerine bakarak söz konusu işi yapmamış olması durumunda benzeme ve özenmenin söz konusu olması tartışmalı bir noktadır. Yalnız özentiye açık kapı bırakılmaması ve yabancılara karşı çıkmanın yararlılığı gerekçesi ile böylesine tesadüfi benzeşmelerden de kaçınmamız istenmiştir. Tıpkı sakalı boyatıp uzatmanın ve bıyıklan kesmenin emredilme si gibi. Ayrıca Peygamber imiz'in:
“ihtiyarlık görüntüsünü değiştiriniz, yahudiler e benzemeyi niz” şeklindeki direktifi, hiç bir kasdımız ve eylemimiz olmaksızın, sırf yaratılıştan taşıdığımız bazı görüntüleri değiştirmemekle bile yabancılara benzeyebi leceğimizi isbatlama ktadır. Bu da tesadüfen meydana gelen davranış beraberliğinden daha anlamlıdır.
Bu kategorid en olarak Abdullah b. Ömer, Peygamber Efendimiz in:
“Acemlere (Perslere) benzemeyi yasaklaya rak-kim bir kavme benzerse, özenirse onlardan olur-” buyurduğunu bildirmiştir.
Epeyce sayıda alim bu hadise dayanarak müslüman olmayanla rın modalarına uymanın mekruh olduğunu söylemişlerdir.
Meselâ Muhammed b. Harb'in anlattığına göre:
Ahmed b. Hanbel'e hind işi nalınlar giymenin doğru olup olmadığı sorulunca îmam, hem erkekleri n hem kadınların bunları giymeleri nin mekruh olduğunu belirttik ten sonra:
“Fakat eğer helada veya abdest alırken giyerlers e bunun mahzuru yoktur” dedi. Arkasından göğüslük takmayı mekruh saydığını belirtere k şunları söyledi:
“Bu bir acem modasıdır. Said b. Amir'e onun hakkında ne düşündüğünü sordular, o bu soruya -Peygamberimizin sünnetini Bakhan'ın (o günün hindmelik i) adetlerin e tercih ederim- diyerek karşılık verdi.”
Öte yandan İmam Hanbelî Mucuzî'nin yine hind işi nalınlarla ilgili sorusunu şöyle cevaplandırıyor;
“Önce şunu söyleyeyim ki, ben bu nalınları kullanmam . Fakat çamurlu yerlerde ve helada kullanılabilirler. Fakat süslü olmak amacı ile giyilmele ri doğru değildir.”
Buna rağmen bir gün helanın kapısında bir çift hind nalını görünce:
“Kralların torunlarına benzemeye başladık” diye yakındı. (Nisaburî, Mesail El-İmam-ı Ahmed, c. 2, s. 145-146.)
(Muhammed b. Harb; Diğer baskılarda bu ravinin adı, İbn Harb olarak geçmektedir. Kimliği, yazmalard an daha sağlıklı bir şekilde anlaşılmaktadır. Saptayabi ldiğimiz kadarıyla ravi, Muhammed b. Natkib b. Ebi Harb El-Cerceraî'dir. Ahmed b. Hanbel ile yazışır ve hadisleri ona sorardı. İmamdan birçok mesele ve hadis nakletmiş, Bkz. Tabakat El-Hanabile, c. 1, s. 331, biy. 105.)
Harb-i Kirmanî de bu konuda diyor ki;
“Bir gün Ahmed b. Hanbel'e -şu kalın nalınlar hakkında görüşün nedir?-diye sordum. Bana -Bu hind nalınları abdest almak için ve helada kullanılırsa veya başka bir zarurî durumda giyilirse, bunun mahzuru yoktur- dedi. Ahşab nalınlarla ilgili bir soruya zaruri durumlard a onların da mahzuru yok- diye karşılık yerdi. Bu arada Kirman işi nalınlar hakkında görüşü sorulan İbn-i Mübarek bunları giymeyi hoş karşılamayarak -şunlar varken onları giymeye ne lüzum var?- şeklinde konuştu.”
(Harb-i Kirmanî; Ahmed b. Hanbel'e uyanların büyüklerinden olan bu alimin asıl adı, Harb b. İsmail, b. Half El-Hanzalî El-Kirmani'dir. İmam Ahmed'den bir takım meseleler dinledi ve onları Hilal ve diğer imama uyan alimlere anlattı. Ülkesinin Hukukçusu (fıkıhçısı) idi. Hükümdar, yargı işlerinde ona başvururdu. Bkz. Tabakat El-Hanabile, c. 1, s. 145.)
(İbn-i Mübarek; Ümmetin büyük imamlarından olan alimin asıl adı, Abdullah b. Mübarek b. Vadıh El-Hanzalî, El-Temimi El-Mervezi; Künyesi, Ebu Abdurrahm an'dır. ilimde, takvada, düzgün ahlaklılıkta erdem ve riyaset (başkanlık) çağının imamıydı. Sağlam ve güvenilir hadis ezbercisi imamların, en ünlülerindendir. İbn Uyeyne onun bu özelliğini şu sözüyle nitelemek tedir: “Fıkıhçı, alim, ibadete düşkün (abid) zahid (dini özellik taşımayan şeylere değer vermeyen), üstad, cesur, şair, cömert, ümmete hakkı tavsiye eden (nasihat eden), Müslümanların efendiler inin efendisi bir zattı.” Heyte savaşından dönerken öldü. (h. 181). Bkz. Tehzib El-Tehzib, c. 5, s. 382-387, Biy. 657.)
Ahmed b. İbrahim de bu konuda diyor ki:
“Bir defasında Said b. Amir'e Sebtiyye nalınlarının giyilmesi hakkında ne düşündüğünü sordum. Bana şöyle dedi: “Peygamber imizin süsünü (modasını) Hind kralı Bakhan'ın modasına tercih ederiz. Eğer bu nalınlar Medine mescidine götürülürse, onları Medine şehrinin dışına çıkarırlar.”
Bu sözlerin sahibi olan Said b. Amir, Basra'nın bilgili ve dindar imamıdır ve Ahmed b. Hanbel'in hocalarından biridir. Yahya b. Said, onun hakkında “O kırk yıldan beri Basra'nın şeyhi (en büyük alimi)dir” derken Ebu Mesud b. Furat da onunla ilgili görüşünü “Basra'da Said b. Amir gibisini hiç görmedim” diye belirtmek tedir.
(Ahmed b. İbrahim; (Adı Ahmed b. İbrahim b. Kesir b. Zeyd El-Devraki El-Bağdadi olan bu hadis alimi, Ahmed b. Hanbeli'nin sohbetind e bulunanla rın ileri gelenleri nden güvenilir hadis hafızıdır. Ahmed b. Hanbel'den dinlediği hadis ve diğer meseleler i, kendinden sonra gelenlere aktarmıştır. H. 246'da vefat etti. Bkz. Takrib El-Tehzib, c. 1, s. 9-10, biy. 3; İbn El-Cevzi, Menakib El-İmam Ahmed, s. 610.)
(Ebu Mesud b. Furat; Adı, Ahmed b. Furat b. Halit El-Dabt; Künyesi, Ebu Mes'ud olan alim, hadisçi ve fetvacıdır. Peygamber in sözlerini en iyi ezberleye n büyük hadis ezbercisi dir. Yazılı bir çok eserleri vardır, ilimde derin görüşlü (Rasih), İbn Hacer ve diğer hadisçilerce, güvenilirliği kanıtlanmıştır. İbn Hacer Takrib El-Tehzib'inde: “Hiç bir mesnedi aramaksızın ondan hadis alabilirs iniz der. H. 258'de öldü. Bkz. Tehzib El-Tehzib, c. 1, s. 66-67, biy. 117; Takrib El-Tehzib, c. 1, s. 23, biy. 102.)
Diğer taraftan Meymunî diyor ki:
“Ebu Abdullah'ın (İmam-ı Hanbeli'nin) baş sargısını çenesinin altında dolayarak bağladığını gördüm. Baş sargısını başka türlü bağlamaktan hoşlanmaz ve “Araplar baş sargılarını çene altlarından dolayıp bağlarlar” derdi. Nitekim Hasan b. Muhammed'in bildirdiğine göre baş sargısının burun altından dolanarak bağlanmasından hiç hoşlanmaz ve bunun gerekçesini de “Bu şekilde yahudiler hristiyan lar ve ateşperestler (mecusîler) sargı bağlar” diye açıklardı. (El-Muğni Ve El-Şerh El-Kebir, c. 1, s. 309-310.)
Yine bu gerekçe ile o zamanına matem alameti olarak sayılan siyah ve benzeri renkli elbiseler ini hoş karşılamadığı gibi başka bazı alimlerle birlikte namazda gözleri yummayı da doğru görmeyerek “Bu yahudiler in adetidir.” derdi. (El-Muğni Ve El-Şerh El-Kebir, c. 1, s. 482.)