Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Yahudiler ve hıristiyanlar '' Biz Allah’ın çocukları ve sevgili kullarıyız'' derler

N Çevrimdışı

nelmi

Yeni Üye
İslam-TR Üyesi
TANRININ ÇOCUKLARI

MAİDE SURESİ AYET 18 Yahudiler ve hıristiyanlar '' biz Allah’ın çocukları ve sevgili kullarıyız'' derler. Allah cc. onların bu sözlerini aynı ayette yalanlarken kendilerinin günahlarından dolayı azap çekeceklerini, onların diğer yaratılmiş kullardan hiçbir farkının olmadığını, kullar hakkında verilecek kararı kendisinin belirleyeceğini, yerde ve gökte olanların tümünün hükümranlık hakkının kendisinde olduğunu bildirirken, bütün yolculukların kendisinde son bulacağını haber verir. Nitekim aynı durum; Hz İsa döneminde, bizzat Allah(azze ve celle)'ın peygamberi tarafından benzer şekilde dile getirilmiştir.

Hz Musa'dan sonra Hz İsa'nında İsrailliler arasından peygamber olarak atanması ve bu atanmaların gerçekleştiği ortamlar, onlarda anlaşılmaz derecede büyüklük kuruntusuna yol açar. Buna birde Hz İsa'nın Allah(azze ve celle) tarafından verilen güç ile göstermiş olduğu mucizeler eklenince, İsrailliler arasında, sapıklığa varan düşünceler doğar. Bu düşüncelerin başında hırıstiyanların teslis inancı gelir. Teslis kelimesinin Türkçe anlamı üçleme demektir. Yani tanrılık; üç unsurun birleşerek meydana getirdiği bir esastır. Baba oğul ve ruhulkudüs bu üçlünün unsurlarıdır. Bu kurguyu meydana getiren düşüncenin ne kadar sapıkça olduğunu anlamak için, tanrı'nın ve oğlunun olduğu bir sistemde, oğulun anasının tanrı'nın hanımı olmadığı gerçeği bilinmesine rağmen, bu saçmalıklar devam eder. Saçmalıklar arasında Hz. İsa'ya ''rab’’ diye hitap edilmesi o büyük peygamberin tepkisine yol açarak, bir gün; diğer insanlar ne hal üzre yaratıldıysa, kendisininde aynı şekilde yaratıldığını, ''rab''ve Allah(azze ve celle)'ın oğlu değil sadece bir peygamber olduğunu söyleyerek; '' korkarımki bu yakıştırmalarınız ahirette benide cezalı duruma düşürecektir der''

''Rab'' fikri, hırıstiyanların dimağlarına okadar yerleşmişki, Hz İsa’nın bütün itirazlarına rağmen fikirler değişmiyor, aksine Allah'ın kendisine verdiği özelliklerle, ölüyü dahi canlandırmaya varan mucizeleri, hırıstiyanların teslis inancını dahada güçlendiriyordu. Hz İsa; bu durum karşısında büyük vebal altında kalmanın ezikliğini yaşıyor, kendisine her ''rab'' denmesinde mutlaka karşısındakileri uyarıyordu. Hatta Hz İsa'nın en büyük korkularından birisi, Hz Muhammed'den sonra gerçek peygamberin kesinlikle gelmeyecek olduğu bilindiği halde, çeşitli sahte peygamberlerin gelerek, kendilerini ve sahtekarlıklarını, kendisini ve ''incil'' i bahane ederek gizleyecek olmalarıydı. İncil ise Allah(azze ve celle)'ın Hz. İsa ile bütünleştirdiği kelam olduğu için, direkt olarak o yüce peygamberi sorumluluk altına alıyordu. Hz isa'nın en büyük tesellisi, gelecek olan son peygamber Hz Muhammed'in kendisini tasdik ederek, hakkındaki olumsuz düşünceleri ortadan kaldırıp, kıyamete kadar sürecek olan İslam dini sayesinde, kendisine ait gerçeklerin hiç eksilmeden devam edecek olmasıydı. Hz İsa; bu gerçekleri bizzat dile getirerek, bütün insanların ancak son peygamberin getirdiği ve kıyamete kadar değişmeyecek olan İslam dinine inanarak kurtuluşa ereceklerini açıklamıştır. Buna mukabil Hırıstiyanlar seçilmişlik duygularından vazgeçmeden yaşamlarını sürdürürler. Hatta bu hususta kendilerinin seçilmişler olduğunu dile getiren yahudilerle, avrupalı hırıstiyanlar arasındaki gerginlik, sayısız Yahudi’nin ya sürgün edilmesine veyahutta öldürülmesine yol açmıştır.

Yahudi ve Hırıstiyanlar’ın tarihler boyu süren seçilmişlik kavgaları, 2. dünya savaşı sıralarında, güçsüz olan Yahudi’lerin güçlü olan Hıristiyanlar tarafından katledilmelerine kadar dayanmıştır. Günümüz dünyasında ise geçmiş tamamen unutularak, Yahudi ve Hırıstiyanlar tıpkı ilk günlere dönerek, güçlü bir ittifak oluşturdular. Yayılma noktalarının olduğu kadar, ortak noktalarınında Kudüs olduğunda birleşerek, ‘’ evangelist’’ hareketi başlattılar. Kendi varlıkları için tehlike unsuru olarak gördükleri İslamiyeti yok etmek ve dünyanın enerji kaynaklarını tamamen ele geçirerek, yeryüzündeki bütün insanları kendilerine bağımlı hale getirmek için planlar yaparlar.

Bir gelişme: Hz İsa havariye şöyle demişti ‘’ sakın olaki dünya malına tamah etmeyin. Sizin için gerçek kurtuluş ahir alemdedir’’. Hz İsa’nın bu sözüne rağmen, yeryüzü nimetlerinin tamamının kendilerine ait olduğunda direnen Yahudi ve hırıstiyanlar, yüzyıllar boyunca zayıf gördükleri devletleri işgal ederek yeterince sömürdükleri gibi, güya bağımsızlıklarını kazanan ülkelerin enerji kaynaklarını bir yolunu bularak kullanma haklarını beraberinde götürmüşlerdir. Yer yüzü hakimiyetlerine engelleyici olarak gördükleri milletleride, başta Osmanlılar olmak üzere bölüp parçalayarak yok etmek isteyip bunuda başarmışlardır. Bu başarıya yaklaşık üç yüz senelik bir sabırla ulaşmışlardır. Bunu yaparken ülkeler arası ekonomide Müslümanları kuran ilkelerinin dışına iterek onların geride kalmalarına yol açmışlardır Hz İsa’nın kendileri için öngördüğü düşünceleri tamamen tersine çevirerek, bir Müslümanın ne kadar fakir olursa cennete o kadar yakın olacağına inandırmışlar. Bu sözlerine güvence olarak Hz Muhammed aleyhisselamın ‘’ beni ahirette fakirler arasında arayınız’’ hadisini göstermişler. Oysaki o yüce peygamber bu hadisle, insanlar fakirlere ne kadar sahip çıkarlarsa ahirette kendisine o kadar yakın olacaklarını söylemek istemiştir. Bu durum aynı zamanda yaratıcı Allah'ın(azze ve celle) ayeti ile belirttiği bir husustur. Yaratıcı Allah(azze ve celle) bu durumu hasta veya ihtiyaç halindeki bir insanı ziyaret etmenin, kendisini ziyaret etmek olduğunu bildirir.

Yaratıcı Allah(azze ve celle); kulun kula üstünlüğünün ancak takva ile yani İslami kurallarda belirtilen emir ve yasaklara uymadaki titizlikle belli olacağını bildirir. Kendilerini Allah(azze ve celle)'ın çocukları olarak gören Yahudi ve hırıstiyanların doğru yol olan ve Hz İsa ile Musa'nında bildirdiği son peygambere inanmadıkça kurtuluşa eremeyeceklerini haber verir. Bu konuda Allah cc. kendisinin onlara hiç yardım etmeyeceğini söylerken, insanların akıl ve iradeleri ile doğru yolu kendilerinin bulacağını, Kur'an-ı kerim'in herkese açık olduğunu, insanların araştırarak gerçeğe kavuşaçağına işaret eder.
Kendilerini Allah(azze ve celle)'ın çocukları olarak görenler gerçekleri akıllarına getirmek istemezler.

‘’ Allah doğmamış ve doğurmamıştır’ aslında bu gerçekleri kendileride bilirler. Ama inkarlarından bir türlü vazgeçmek istemezler. Vazgeçtikleri takdirde kuranda belirtilen hükümleri kabul etmiş olacakları akıllarına gelir. Örneğin; şeytan, Allah(azze ve celle)'ın her türlü özelliklerini ve insanların yaratılış gayesini en iyi bilen, onun son kitabı Kur'an-ı kerim'i en iyi anlayandır. Lakin o yemin ettiği üzere insanlara musallat olarak onları saptırmaya devam edecektir. Kendilerini tanrının çocukları sayanlar gibi.
 
Üst Ana Sayfa Alt