SORU :
Bir yaratılmış öbüründen, gücünün yetebileceği şeyi ister.
Yaratığın Allah'a dua etme ve O'ndan istemeye gücü yeter. Bundan dolayı, nasıl ki başkasından, gücünün yeteceği yardım ve yapabileceği işler isteniyorsa, Ondan dua istemek de câizdir.
Allah'tan başkasının gücünün yetmeyeceği şeylere gelince:
Bunları Allah'tan başkasından istemek câiz değildir. Bunlar, ne meleklerden , ne peygamberlerden, ne de başkalarından istenir. Allah'tan başka birinden:
"Bana mağfiret et",
"Bize yağmur yağdır",
"Kâfirlere karşı bize yardım et",
"Kalblerimize hidayet ver" gibi şeyler istemek câiz değildir.
Bundan dolayıdır ki, Taberânî'nin Mûcem'inde şöyle bir olay rivayet edilir:
"Peygamber zamanında, mûminlere eziyet eden bir munafık vardı.
Ebûbekir (bir gün) dedi ki: "Kalkın, gidip Allah'ın Rasulunden yardım isteyelim (istiğase edelim)."
Ve kalkıp Peygambere gittiler.
Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) Onlara dedi ki: "Benden yardım (istiğase) istenmez; ancak Allah'la istiğase edilir".
(Heysemi, Zevaid, Hadis no: 17276)
Heysemi, Taberanî’nin bu rivayetinde yer alan İbn Lehia zayıf bir râvidir. Fakat Heysemi, onun rivayetinin de “hasen” sayılabileceğine işaret etmiş, senedinin sahih olduğunu belirtmiştir.
Aynı hadis rivayeti İbn Hanbel’de de yer almıştır. Ancak oradaki ifade şöyledir:
Ubade b. Samit anlatıyor: “Biz bir yerde otururken, Peygamber bize doğru geldi. Ebu Bekir: ‘Rasulullah geliyor; ayağa kalkalım ve o munafığa karşı ondan yardım isteyelim’ dedi.
(Onun sözlerini işiten) Rasulullah: ‘Benim için ayağa kalkılmaz, Allah için kalkılır’ buyurdu.” (Ahmed b. Hanbel, Hadis no: 22707)
"İstiâne" (yardım isteme) konusunda da durum aynıdır. Fakat, insan gücünün yettiği şeyler böyle değildir.
Allah (c.c.) buyurmuştur ki:
"Hani siz Rabb'inizden yardım istediğinizde Allah bu çağrınıza "Ben size ard arda gelecek bin kişilik bir melek ordusu ile yardım edeceğim" diye cevab verdi." (Enfâl 9)
Musa (a.s.)'ın duasında da şu sözler vardır:
"Allah'ım! Hamd ancak sanadır. Şikâyet mercii ancak sensin. Yardım yalnızca Senden istenir ve tevekkul ancak sanadır. Sensiz ne çare var, ne kuvvet"
Ebû Yezîd el-Bestâmî demiştir ki:
"Yaratığın yaratıktan istiğasesi (yardım istemesi), boğulmakta olanın boğulandan yardım istemesi gibidir".
Ebû Abdillâh el-Kuraşi de şöyle demiştir:
"Mahlûkun mahlûktan istiğasesi (yardım istemesi), mahpusun mahpustan yardım istemesidir"
Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:
"Muşriklere de ki: "Allah dışında ilah olduklarını sandığınız putları imdada çağırınız bakalım. Onlar, başınızdaki belayı ne giderebilirler ve ne de başka birine aktarabilirler."
"İmdada çağrılan bu ilahların Allah'a en yakın olanları dahil olmak üzere hepsi Allah'a yaklaşmanın yolunu (yaklaşmak için bir vesile) ararlar. O'nun rahmetini diler ve azabından korkarlar. Çünkü Rabbinin azabı korkunçtur." (İsrâ 56-57)
Seleften bir cemaat, (bu âyetin tefsiriyle ilgili olarak) şöyle demişlerdir:
"Bir takım kimseler vardı; meleklere ve peygamberlere yakarırlardı. Bunun üzerine Allah Teâlâ buyurdu ki:
"O sizin dua ettikleriniz var ya, nasıl sizler benim kullarımsanız, onlar da öyledirler. Sizler nasıl benim rahmetimi umar ve beklerseniz, onlar da benim rahmetimi umarlar; sizler nasıl benim azabımdan korkuyorsanız, onlar da korkarlar ve sizin bana yaklaşmağa yol aradığınız gibi, onlar da yol ararlar."
Böylece Cenâb-ı Hak, meleklere ve peygamberlere dua etmeyi (yakarıp istemeyi) yasaklamıştır. Halbuki O (c.c.), meleklerin bizim için dua ve istiğfarda bulunduklarını haber veriyor; fakat buna rağmen bizim onlardan bunu istememizi câiz görmüyor.
Peygamberler ve salihler de böyledir. Onlar her ne kadar kabirlerinde diri olsalar ve yaşayanlar için dua ettikleri tasavvur olunsa ve buna dâir bir takım haber (eser)ler olsa da, hiç kimsenin onlardan bunu istemesi câiz değildir.
Seleften hiç kimse böyle bir şey yapmamıştır. Çünkü bu, insanı şirke ve Allah'ın yanı sıra onlara ibadet etmeye götüren bir vesile (zeria, yol) dir.
Halbuki, hayatlarında onlardan bunu (bize dua ve istiğfar etmelerini) istememiz böyle değildir. Çünkü bu, şirke götürmez.
Hem sonra, meleklerin ve öldükten sonra peygamberler ve salihlerin yaptıkları, Allah Teâlâ'nın, tabiatta hakim olan kanunu (kevnî emir) olup, isteyenlerin istemelerinin bu işlerde herhangi bir tesiri olmaz.
Halbuki, hayatlarında onlardan herhangi birinden istekte bulunmak böyle değildir. Zira o durumda isteyenin isteğine cevab vermek (icabet etme), meşrudur. Ama öldükten sonra kendilerinden mükellefiyet kalkar.
Allah Teâlâ buyurmuştur ki:
"Allah'ın kendisine kitab, hüküm ve nubuvvet verdiği insanoğlunun: "Allah'ı bırakıp da bana kul olun" demesi düşünülemez. Fakat kitabı öğrettiğinize ve okuduğunuza göre: "Rabbaniler olun" der."
"(Hiçbir rasul) melekleri ve nebileri rabler edinmenizi size emretmez. Sizler müslüman olduktan sonra, kafir olmanızı mı emredecek(ler)?" (3 Âl-i İmrân 79-80)
Görülüyor ki:
Allah Subhanehû ve Teâlâ bu âyette melâike ve enbiyayı rab edinenlerin kafir olduklarını beyan etmektedir.
Allah (c.c.) buyurmuştur ki:
"Muşriklere de ki; "Allah dışında ilâh olduklarını sandığınız putları imdada çağırınız bakalım. Onlar ne göklerde ve ne de yeryüzünde zerre kadar bir şeye sahib değildirler. Gökler ile yeryüzü üzerinde hiçbir ortaklıkları olmadığı gibi onların hiçbiri Allah'ın yardımcın da değildir."
"Allah katında O'nun izin verdiği kimseler dışında hiç kimse şefaat, aracılık edemez. Bu konuda izin bekleyenlerin yüreklerini ürperten korku yatıştırılınca birbirlerine "Rabb'iniz ne dedi?" diye sorarlar. Cevab verenler "O gerçeği söyledi, O yüce ve büyüktür" derler." (Sebe' 22-23)
"Allah, O'ndan başka ibadete layık ilah olmayandır. O, Hayy ve Kayyum'dur. Kendisini uyuklama ve uyku tutmaz. Göklerde ve yerde olanların hepsi O' nundur. O'nun izni olmadan katında kim şefaat edebilir? Onların işlediklerini ve işleyeceklerini bilir. (Yarattıkları) O'nun ilminden, kendisinin dilediği dışında hiçbir şeyi kavrayamaz. O'nun kürsüsü gökleri ve yeri kaplamıştır. Onların gözetilmesi O'na ağır gelmez. O Aliyy'dir, Azim'dir." (Bakara 255)
"Şubhesiz sizin Rabb'iniz, altı günde gökleri ve yeri yaratan, sonra da arşa istiva eden işleri de evirip-çeviren Allah'tır. Onun izni olmadıktan sonra, hiç kimse şefaatçi olamaz. İşte Rabb'iniz olan Allah budur, öyleyse O'na kulluk edin. Yine de öğüt alıp düşünmeyecek misiniz?" (Yûnus 3)
"Allah; gökleri, yeri ve ikisi arasında olanları altı günde yarattı, sonra da arşa istiva etti. Sizin O'nun dışında bir yardımcınız ve şefaatçi olanınız yoktur. Yine de öğüt alıp-düşünmeyecek misiniz?" (Secde 4)
"Allah'ı bırakıyorlar da kendilerine ne zarar, ne de fayda vermeyecek şeylere tapıyor, ibadet ediyorlar ve: "Ha, onlar bizim Allah yanında şefaatçılarımız!" diyorlar. De ki: "Siz Allah'a göklerde ve yerde bilmediği bir şey mi haber vereceksiniz?" Haşa! O, onların ortak koştukları şeylerin hepsinden munezzeh, yüksek çok yüksektir." (Yûnus 18)
Yasin Sûresi'nde sözü geçen zâtın sözlerini Kur'ân-ı Kerîm şöyle hikâye eder:
"Bana ne oluyor ki, beni yaratana kulluk / ibadet etmeyecekmişim? siz O'na döndürüleceksiniz."
"Ben, O'ndan başka ilahlar edinir miyim ki, Rahman (olan Allah), bana bir zarar dileyecek olsa, ne onların şefaati bana bir şeyle yarar sağlar, ne de onlar beni kurtarabilirler."
"O durumda ise, gerçekten ben apaçık bir sapıklık içinde olmuş olurum."
"Şubhesiz ben, sizin Rabb'inize iman ettim; işte beni dinleyin / işitin." (Yasin 22-25)
"Allah katında O'nun izin verdiği kimseler dışında hiç kimse şefaat, aracılık edemez. Bu konuda izin bekleyenlerin yüreklerini ürperten korku yatıştırılınca birbirlerine "Rabb'iniz ne dedi?" diye sorarlar. Cevab verenler "O gerçeği söyledi, O yüce ve büyüktür" derler." (Sebe' 23)
"O gün, Rahman (olan Allah)'ın kendisine izin verdiği ve sözünden hoşnut olduğu kimseden başkasının şefaati bir yarar sağlamaz." (Tâhâ 109)
"O, önlerindekini de, arkalarındakini de bilmektedir; onlar şefaat de etmezler; (kendisinden) hoşnut olunandan başka. Ve onlar, O'nun haşmetinden içleri titremekte olanlardır." (Enbiyâ 28)
(Şeyhu'l İslam İbn Teymiyye, Mecmuu'l fetava, C 1)
İlgili Konu :
Caiz ve Şirk Olan Tevessul, İstiğase ve Şefaat
Meleklerden Yardım Tâleb Edilebilir mi ?
Yaratılmışlardan İstenebilecek Şeyler Nelerdir? Videodaki dua şekli caiz mi?
Bir yaratılmış öbüründen, gücünün yetebileceği şeyi ister.
Yaratığın Allah'a dua etme ve O'ndan istemeye gücü yeter. Bundan dolayı, nasıl ki başkasından, gücünün yeteceği yardım ve yapabileceği işler isteniyorsa, Ondan dua istemek de câizdir.
Allah'tan başkasının gücünün yetmeyeceği şeylere gelince:
Bunları Allah'tan başkasından istemek câiz değildir. Bunlar, ne meleklerden , ne peygamberlerden, ne de başkalarından istenir. Allah'tan başka birinden:
"Bana mağfiret et",
"Bize yağmur yağdır",
"Kâfirlere karşı bize yardım et",
"Kalblerimize hidayet ver" gibi şeyler istemek câiz değildir.
Bundan dolayıdır ki, Taberânî'nin Mûcem'inde şöyle bir olay rivayet edilir:
"Peygamber zamanında, mûminlere eziyet eden bir munafık vardı.
Ebûbekir (bir gün) dedi ki: "Kalkın, gidip Allah'ın Rasulunden yardım isteyelim (istiğase edelim)."
Ve kalkıp Peygambere gittiler.
Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) Onlara dedi ki: "Benden yardım (istiğase) istenmez; ancak Allah'la istiğase edilir".
(Heysemi, Zevaid, Hadis no: 17276)
Heysemi, Taberanî’nin bu rivayetinde yer alan İbn Lehia zayıf bir râvidir. Fakat Heysemi, onun rivayetinin de “hasen” sayılabileceğine işaret etmiş, senedinin sahih olduğunu belirtmiştir.
Aynı hadis rivayeti İbn Hanbel’de de yer almıştır. Ancak oradaki ifade şöyledir:
Ubade b. Samit anlatıyor: “Biz bir yerde otururken, Peygamber bize doğru geldi. Ebu Bekir: ‘Rasulullah geliyor; ayağa kalkalım ve o munafığa karşı ondan yardım isteyelim’ dedi.
(Onun sözlerini işiten) Rasulullah: ‘Benim için ayağa kalkılmaz, Allah için kalkılır’ buyurdu.” (Ahmed b. Hanbel, Hadis no: 22707)
"İstiâne" (yardım isteme) konusunda da durum aynıdır. Fakat, insan gücünün yettiği şeyler böyle değildir.
Allah (c.c.) buyurmuştur ki:
"Hani siz Rabb'inizden yardım istediğinizde Allah bu çağrınıza "Ben size ard arda gelecek bin kişilik bir melek ordusu ile yardım edeceğim" diye cevab verdi." (Enfâl 9)
Musa (a.s.)'ın duasında da şu sözler vardır:
"Allah'ım! Hamd ancak sanadır. Şikâyet mercii ancak sensin. Yardım yalnızca Senden istenir ve tevekkul ancak sanadır. Sensiz ne çare var, ne kuvvet"
Ebû Yezîd el-Bestâmî demiştir ki:
"Yaratığın yaratıktan istiğasesi (yardım istemesi), boğulmakta olanın boğulandan yardım istemesi gibidir".
Ebû Abdillâh el-Kuraşi de şöyle demiştir:
"Mahlûkun mahlûktan istiğasesi (yardım istemesi), mahpusun mahpustan yardım istemesidir"
Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:
"Muşriklere de ki: "Allah dışında ilah olduklarını sandığınız putları imdada çağırınız bakalım. Onlar, başınızdaki belayı ne giderebilirler ve ne de başka birine aktarabilirler."
"İmdada çağrılan bu ilahların Allah'a en yakın olanları dahil olmak üzere hepsi Allah'a yaklaşmanın yolunu (yaklaşmak için bir vesile) ararlar. O'nun rahmetini diler ve azabından korkarlar. Çünkü Rabbinin azabı korkunçtur." (İsrâ 56-57)
Seleften bir cemaat, (bu âyetin tefsiriyle ilgili olarak) şöyle demişlerdir:
"Bir takım kimseler vardı; meleklere ve peygamberlere yakarırlardı. Bunun üzerine Allah Teâlâ buyurdu ki:
"O sizin dua ettikleriniz var ya, nasıl sizler benim kullarımsanız, onlar da öyledirler. Sizler nasıl benim rahmetimi umar ve beklerseniz, onlar da benim rahmetimi umarlar; sizler nasıl benim azabımdan korkuyorsanız, onlar da korkarlar ve sizin bana yaklaşmağa yol aradığınız gibi, onlar da yol ararlar."
Böylece Cenâb-ı Hak, meleklere ve peygamberlere dua etmeyi (yakarıp istemeyi) yasaklamıştır. Halbuki O (c.c.), meleklerin bizim için dua ve istiğfarda bulunduklarını haber veriyor; fakat buna rağmen bizim onlardan bunu istememizi câiz görmüyor.
Peygamberler ve salihler de böyledir. Onlar her ne kadar kabirlerinde diri olsalar ve yaşayanlar için dua ettikleri tasavvur olunsa ve buna dâir bir takım haber (eser)ler olsa da, hiç kimsenin onlardan bunu istemesi câiz değildir.
Seleften hiç kimse böyle bir şey yapmamıştır. Çünkü bu, insanı şirke ve Allah'ın yanı sıra onlara ibadet etmeye götüren bir vesile (zeria, yol) dir.
Halbuki, hayatlarında onlardan bunu (bize dua ve istiğfar etmelerini) istememiz böyle değildir. Çünkü bu, şirke götürmez.
Hem sonra, meleklerin ve öldükten sonra peygamberler ve salihlerin yaptıkları, Allah Teâlâ'nın, tabiatta hakim olan kanunu (kevnî emir) olup, isteyenlerin istemelerinin bu işlerde herhangi bir tesiri olmaz.
Halbuki, hayatlarında onlardan herhangi birinden istekte bulunmak böyle değildir. Zira o durumda isteyenin isteğine cevab vermek (icabet etme), meşrudur. Ama öldükten sonra kendilerinden mükellefiyet kalkar.
Allah Teâlâ buyurmuştur ki:
"Allah'ın kendisine kitab, hüküm ve nubuvvet verdiği insanoğlunun: "Allah'ı bırakıp da bana kul olun" demesi düşünülemez. Fakat kitabı öğrettiğinize ve okuduğunuza göre: "Rabbaniler olun" der."
"(Hiçbir rasul) melekleri ve nebileri rabler edinmenizi size emretmez. Sizler müslüman olduktan sonra, kafir olmanızı mı emredecek(ler)?" (3 Âl-i İmrân 79-80)
Görülüyor ki:
Allah Subhanehû ve Teâlâ bu âyette melâike ve enbiyayı rab edinenlerin kafir olduklarını beyan etmektedir.
Allah (c.c.) buyurmuştur ki:
"Muşriklere de ki; "Allah dışında ilâh olduklarını sandığınız putları imdada çağırınız bakalım. Onlar ne göklerde ve ne de yeryüzünde zerre kadar bir şeye sahib değildirler. Gökler ile yeryüzü üzerinde hiçbir ortaklıkları olmadığı gibi onların hiçbiri Allah'ın yardımcın da değildir."
"Allah katında O'nun izin verdiği kimseler dışında hiç kimse şefaat, aracılık edemez. Bu konuda izin bekleyenlerin yüreklerini ürperten korku yatıştırılınca birbirlerine "Rabb'iniz ne dedi?" diye sorarlar. Cevab verenler "O gerçeği söyledi, O yüce ve büyüktür" derler." (Sebe' 22-23)
"Allah, O'ndan başka ibadete layık ilah olmayandır. O, Hayy ve Kayyum'dur. Kendisini uyuklama ve uyku tutmaz. Göklerde ve yerde olanların hepsi O' nundur. O'nun izni olmadan katında kim şefaat edebilir? Onların işlediklerini ve işleyeceklerini bilir. (Yarattıkları) O'nun ilminden, kendisinin dilediği dışında hiçbir şeyi kavrayamaz. O'nun kürsüsü gökleri ve yeri kaplamıştır. Onların gözetilmesi O'na ağır gelmez. O Aliyy'dir, Azim'dir." (Bakara 255)
"Şubhesiz sizin Rabb'iniz, altı günde gökleri ve yeri yaratan, sonra da arşa istiva eden işleri de evirip-çeviren Allah'tır. Onun izni olmadıktan sonra, hiç kimse şefaatçi olamaz. İşte Rabb'iniz olan Allah budur, öyleyse O'na kulluk edin. Yine de öğüt alıp düşünmeyecek misiniz?" (Yûnus 3)
"Allah; gökleri, yeri ve ikisi arasında olanları altı günde yarattı, sonra da arşa istiva etti. Sizin O'nun dışında bir yardımcınız ve şefaatçi olanınız yoktur. Yine de öğüt alıp-düşünmeyecek misiniz?" (Secde 4)
"Allah'ı bırakıyorlar da kendilerine ne zarar, ne de fayda vermeyecek şeylere tapıyor, ibadet ediyorlar ve: "Ha, onlar bizim Allah yanında şefaatçılarımız!" diyorlar. De ki: "Siz Allah'a göklerde ve yerde bilmediği bir şey mi haber vereceksiniz?" Haşa! O, onların ortak koştukları şeylerin hepsinden munezzeh, yüksek çok yüksektir." (Yûnus 18)
Yasin Sûresi'nde sözü geçen zâtın sözlerini Kur'ân-ı Kerîm şöyle hikâye eder:
"Bana ne oluyor ki, beni yaratana kulluk / ibadet etmeyecekmişim? siz O'na döndürüleceksiniz."
"Ben, O'ndan başka ilahlar edinir miyim ki, Rahman (olan Allah), bana bir zarar dileyecek olsa, ne onların şefaati bana bir şeyle yarar sağlar, ne de onlar beni kurtarabilirler."
"O durumda ise, gerçekten ben apaçık bir sapıklık içinde olmuş olurum."
"Şubhesiz ben, sizin Rabb'inize iman ettim; işte beni dinleyin / işitin." (Yasin 22-25)
"Allah katında O'nun izin verdiği kimseler dışında hiç kimse şefaat, aracılık edemez. Bu konuda izin bekleyenlerin yüreklerini ürperten korku yatıştırılınca birbirlerine "Rabb'iniz ne dedi?" diye sorarlar. Cevab verenler "O gerçeği söyledi, O yüce ve büyüktür" derler." (Sebe' 23)
"O gün, Rahman (olan Allah)'ın kendisine izin verdiği ve sözünden hoşnut olduğu kimseden başkasının şefaati bir yarar sağlamaz." (Tâhâ 109)
"O, önlerindekini de, arkalarındakini de bilmektedir; onlar şefaat de etmezler; (kendisinden) hoşnut olunandan başka. Ve onlar, O'nun haşmetinden içleri titremekte olanlardır." (Enbiyâ 28)
(Şeyhu'l İslam İbn Teymiyye, Mecmuu'l fetava, C 1)
İlgili Konu :
Caiz ve Şirk Olan Tevessul, İstiğase ve Şefaat
İlmi Konu - Caiz ve Şirk Olan Tevessul, İstiğase ve Şefaat
CAİZ VE ŞİRK OLAN TEVESSUL, İSTİĞASE VE ŞEFAAT TEVESSUL Tevessul : Vesile , sözlük anlamıyla , kendisiyle başkasına yaklaşılan, yol, vâsıta, sebeb, bahâne, fırsat, Taleb edilene yakın olmak ve ona arzuyla varmak anlamına da gelir Diğer bir anlamı da sultanın katındaki mevki , yakınlık...
www.islam-tr.org
Meleklerden Yardım Tâleb Edilebilir mi ?
Çözüldü - Meleklerden Yardım Talep Edilebilir mi ?
Esselamu aleykum hocam. Nakil kürsüsü cemaatinden ömer faruk hoca'nın 29 dersten oluşan gençlerle tevhid derslerini dinledim ve Allah'a hamd olsun çok istifade ettim. Ama derslerden birinde kafama bir nokta takıldı. Hoca "sizden birinizin bineği kaybolduğu zaman, 'ey Allah'ın kulları tutun'"...
www.islam-tr.org