Üniversiteler arasında özgürlüğün sembolü olarak görülen Boğaziçi Üniversitesi’ndeki ’faşizan’ uygulamaya tepki yağdı.
En sert tepki okuldan mezun olanların kurduğu dernekten geldi. Yeni rektör Kadri Özçaldıran’ın yasakçı tutumunu 12 Eylül darbe dönemine benzeten Boğaziçi Üniversiteliler Derneği, protesto bildirisi yayınladı. Bildiride, "Bu görüntüler Boğaziçi’ne yakışıyor mu? Baskıcı tutum yüzünden üniversitemizin 145 yıllık gelenekleri de saygınlığı da beş paralık oldu." denildi. İlk iki gün yaşanan yasakçı tutuma karşılık başörtülü ve başı açık öğrencilerin özgürlük dayanışması sonuç verdi. Kampüsteki başörtüsü yasağı dün kısmen de olsa hafifletildi. Birçok öğrenci başörtüsünü çıkarmadan derse girdi.
’Boğaziçi Üniversitesi’nin 145 yıllık özgürlükçü geleneği beş paralık oldu’
Boğaziçi Üniversitesi’nin Rektörü Kadri Özçaldıran’ın yeni öğretim yılı ile birlikte uygulamaya koyduğu başörtüsü yasağı dün kısmen de olsa hafifletildi. Önceki gün ’Başörtülü girdiğim takdirde tüm kanuni sorumlulukları üstleniyorum’ içerikli dilekçeyi imzalayarak üniversiteye giren başörtülü öğrenciler, dün kapüşon ve şapkalarla içeriye alındı. Bazı öğrenciler ise başörtülerini çıkarmadan üniversiteye girdi. Rektör Özçaldıran’ın yasakçı tutumuna üniversite dernekleri tepki gösterdi. Boğaziçi Üniversitesi Mezunları Derneği (BÜMED) Yönetim Kurulu Başkanı Şükrü Ergün, özgürlüklerin kısıtlanmasını kabul edilemez bulduklarını söyledi. İnsanların üniversiteye özgürce girmesini savunduklarına işaret eden Ergün, dernek olarak özgürlükçü tarafta olduklarını kaydetti. Ergün, eski rektörün özgürlükten yana tavır koyması sebebiyle geçmişte hiçbir sorun yaşanmadığını hatırlattı.
Boğaziçi Üniversiteliler Derneği de internet sitesinde ’Bu görüntüler Boğaziçi’ne yakışıyor mu?’ başlıklı bir yazıyla rektörü ve uygulanan yasağı boykot etti. Dernek, yayınladığı yazı dizisinde ’Dünya 21. yüzyılı yaşarken, Boğaziçi Üniversitesi 12 Eylül faşizmine geri gitti’, ’Boğaziçi Üniversitesi’ndeki faşist tutum basına yansıdı’, ’Mevcut yönetimin beceriksiz ve baskıcı tutumları yüzünden üniversitemizin 145 yıllık gelenekleri de, saygınlığı da beş paralık oldu’ cümleleriyle üniversite yönetimine yüklendi. Boğaziçi Üniversitesi’nin rektör adaylarından Jeofizik Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. İbrahim Türkeli de yasak için, "Üniversitenin kendi bünyesinde çözeceği bir sorun." tanımlaması yaptı.
Bu arada Boğaziçi Üniversitesi, protestolarla geride bıraktığı iki günün ardından dünü eylemsiz geçirdi. Öğrencilerin pazartesi ve salı günleri kızlı erkekli yaptıkları eylemler etkisini gösterdi. Öğrencilerden bir kısmı sabah saatlerinde ’Başörtülü girdiğim takdirde tüm kanuni sorumlulukları üstleniyorum’ içerikli dilekçeyi imzalayarak içeriye girdi. İlerleyen saatlerde bu uygulamadan da vazgeçildi. İlk iki gün kapüşon ve peruk konusunda da faşist bir tavır sergileyen okul yönetimi, dün bu kararından da vazgeçti. Bazı öğrenciler başörtüsünün üzerine peruk ve kapüşon takarak içeriye girdi. Bir süre sonra başörtülü öğrencilerin de içeriye girmesine müsaade edildi. Ancak dünkü uygulama öğrencileri memnun etmedi. Bazı öğrenciler sorunun devam ettiği görüşünde. Hâlâ derslere istedikleri gibi giyinip gidemediklerine dikkat çeken öğrenciler, faşist uygulamanın Boğaziçi’nin geleneklerine aykırı olduğuna dikkat çekti.
Rektörlük, okulun etik ilkelerini çiğnedi
Boğaziçi Üniversitesi, başörtüsü yasağıyla ’etik ilkeler’ini de çiğnedi. Üniversite senatosu tarafından 2002 yılında belirlenen ilkeler, özgür bir eğitim ortamı vaat ediyor. Kurumun internet sitesinde, ilkelerin korunması ve pekiştirilmesinin üniversitenin işleyişi ve saygınlığı açısından yararlı olacağına dikkat çekiliyor. Boğaziçi’nin ’etik ilkeler’inden bazıları şunlar:
İnsan hak ve özgürlüklerine saygı
Din, dil, ırk, etnik köken, fikir, cinsiyet, cinsel yönelim, yaş, bedensel engel ve benzeri özellikler nedeniyle ayrımcılık ve önyargıya yer vermeden hakça ve dürüst davranılması
Üniversitede her konunun özgürce tartışılacağı bir ortamın oluşturulması
Bilgilenme, bilgilendirme, öğrenim ve öğretim özgürlüğünün korunması,
Üniversitede yetkilerin akademik özerklik, özgürlük ve iyi niyet çerçevesinde kullanılması, sorumlulukların tam olarak yerine getirilmesi; söz konusu ilkelerin yöneticilerce kurum içi ve dışında korunması.
[Alıntı]