YAŞLANINCA TARİKAT MODASI
Emekli olunca namaza başlayıp, bir ev bir araba alınca, oğlanı everip, kızı da gelin edince hacca gideriz hayalindeki vatandaş amca, bu dediklerini yapınca, bizim memlekette sırası gelmiş bir iş daha var. Ya cami avlusunda dedikodu yaparsın, ya bir tarikatçının teşvikleriyle onun tarikatina intisab edersin. Din ile geç iştigal etmeyi kafaya koyduğundan, ahir ömrüne dek dinini öğrenmemis bu hacı emmi, ileride toz kondurmayacağı fakat reklamını ilk defa duyduğu bu tarikata el alıcılar nezaretinde ilk adımını atmıstır, fakat daha sonra kolunu da kalbini de kurtaramayacaktır. İntisab ne demektir diyenleri işitir gibi oluyorum. İntisab, bir kişiye veya bir zümreye nisbet edilmek, falancalardan diye anılmaktır. Yani artık falan tarikattan oluverir. Onların ögrettiği zikirleri yapar, onlardan duyduğu hikayeleri anlatırsa, cennetin başköşesine kurulmaması için hiçbir sebep kalmamıştır. Çünkü onları övmek onları memnun etmektir, onların memnuniyetleri ise cenneti icab ettirir!
Hikaye dedim de şeyhinin veya onun babasının kerametlerini konu alan hikayeler demek istedim. Bazen silsile-i sâdât'in kerametlerine de uzunca dalıp gitmek vaciptir. Silsile-i sâdât nedir denirse; peygambere kadar dayandığını iddia ettikleri seyyidler, peygamberin torunları kastedilmektedir. Bu insanların kerametlerini anlatmakta ileri gitmek mümkün ise de bu övgülerin peygambere ref edilmesi, yahut sahabenin kerametlerini anlatmak ileri gitmek olur.
Bu meclislerde Allah'ı memnun etmek, Allah'i övmek, Allah'ı noksanlıklardan tenzih etmek yerine, şeyhin kusursuz oldugu, ona hiçbir noksanlığın nisbet edilemeyeceği, onun pek yüce meziyetlere sahip olduğu, müridden her türlü sıkıntıyı giderdiği, dünyada da ahirette de asi olsun, itaatkar olsun her müridine mutlaka şefaatçi olacağı vs. nev'inden şirk muhabbetini teneffüs etmeyi dindarlık zanneden amcam bilse ki bu ögrendiği Ebu Cehil'in dinidir. Allah'a şirk koşmaktan vazgeçmediği için helak olan Nuh (aleyhis selamın) kavminin dinidir. Sahte ilahlarına laf söyledigi için çarpılacaksın tövbe et dedikleri İbrahim'in (aleyhisselam) müşrik babasının dinidir. Evet babası müşrik olan bir peygamber ve insanların hidayeti için gönderilmiş bu büyük rasûl babasının imanına sebep olamamıştır. Nuh da oğlunun ve karısının iman etmesini sağlayamamıştı, Lut da karısının iman etmesini saglayamamıştı. Şeyh efendi her kime kazara sarf-ı nazar etse (bir bakışı isabet etse) cennete sokuyor. Bu kadar peygamberin babası, oğlu, karısı hiç mi gözgöze gelmediler ki cennetlik olamadılar? Alemlere rahmet olarak gönderilen hatemü'l enbiya (peygamberlerin sonuncusu) Muhammed aleyhisselam da çok istemesine ve uğraşmasına rağmen sevgili amcasi ebu Talib'in iman etmesini sağlayamamıştı. Halbuki amcası onu babası gibi yetiştirmiş, düşmanlarına karşı korumuş, kollamıştı. Muhammed aleyhisselam amcasına hiç mi sarf-ı nazar etmedi ki o iyilik sever insan müşrik olarak öldü?
Emeklilik güzel şey, lakin dünyada çalıştığının emeğini almak kadar doğal bir gerçek daha var. Ahiret için çalışmadan karşılık almak türünden beleşçilik emeksizliktir. Dünyada emekliye (emek verene) karşılık verildiği gibi ahirette de emekliye karşılık verilecektir. Falancanın himmetiyle başköşeye kurulmanın hikayesi ancak ölene kadar devam eder, Allah rızası için çile çeken müminlerin cennetteki sefasını ise emeksizler ancak cehennemden seyreder.
Emekli olunca namaza başlayıp, bir ev bir araba alınca, oğlanı everip, kızı da gelin edince hacca gideriz hayalindeki vatandaş amca, bu dediklerini yapınca, bizim memlekette sırası gelmiş bir iş daha var. Ya cami avlusunda dedikodu yaparsın, ya bir tarikatçının teşvikleriyle onun tarikatina intisab edersin. Din ile geç iştigal etmeyi kafaya koyduğundan, ahir ömrüne dek dinini öğrenmemis bu hacı emmi, ileride toz kondurmayacağı fakat reklamını ilk defa duyduğu bu tarikata el alıcılar nezaretinde ilk adımını atmıstır, fakat daha sonra kolunu da kalbini de kurtaramayacaktır. İntisab ne demektir diyenleri işitir gibi oluyorum. İntisab, bir kişiye veya bir zümreye nisbet edilmek, falancalardan diye anılmaktır. Yani artık falan tarikattan oluverir. Onların ögrettiği zikirleri yapar, onlardan duyduğu hikayeleri anlatırsa, cennetin başköşesine kurulmaması için hiçbir sebep kalmamıştır. Çünkü onları övmek onları memnun etmektir, onların memnuniyetleri ise cenneti icab ettirir!
Hikaye dedim de şeyhinin veya onun babasının kerametlerini konu alan hikayeler demek istedim. Bazen silsile-i sâdât'in kerametlerine de uzunca dalıp gitmek vaciptir. Silsile-i sâdât nedir denirse; peygambere kadar dayandığını iddia ettikleri seyyidler, peygamberin torunları kastedilmektedir. Bu insanların kerametlerini anlatmakta ileri gitmek mümkün ise de bu övgülerin peygambere ref edilmesi, yahut sahabenin kerametlerini anlatmak ileri gitmek olur.
Bu meclislerde Allah'ı memnun etmek, Allah'i övmek, Allah'ı noksanlıklardan tenzih etmek yerine, şeyhin kusursuz oldugu, ona hiçbir noksanlığın nisbet edilemeyeceği, onun pek yüce meziyetlere sahip olduğu, müridden her türlü sıkıntıyı giderdiği, dünyada da ahirette de asi olsun, itaatkar olsun her müridine mutlaka şefaatçi olacağı vs. nev'inden şirk muhabbetini teneffüs etmeyi dindarlık zanneden amcam bilse ki bu ögrendiği Ebu Cehil'in dinidir. Allah'a şirk koşmaktan vazgeçmediği için helak olan Nuh (aleyhis selamın) kavminin dinidir. Sahte ilahlarına laf söyledigi için çarpılacaksın tövbe et dedikleri İbrahim'in (aleyhisselam) müşrik babasının dinidir. Evet babası müşrik olan bir peygamber ve insanların hidayeti için gönderilmiş bu büyük rasûl babasının imanına sebep olamamıştır. Nuh da oğlunun ve karısının iman etmesini sağlayamamıştı, Lut da karısının iman etmesini saglayamamıştı. Şeyh efendi her kime kazara sarf-ı nazar etse (bir bakışı isabet etse) cennete sokuyor. Bu kadar peygamberin babası, oğlu, karısı hiç mi gözgöze gelmediler ki cennetlik olamadılar? Alemlere rahmet olarak gönderilen hatemü'l enbiya (peygamberlerin sonuncusu) Muhammed aleyhisselam da çok istemesine ve uğraşmasına rağmen sevgili amcasi ebu Talib'in iman etmesini sağlayamamıştı. Halbuki amcası onu babası gibi yetiştirmiş, düşmanlarına karşı korumuş, kollamıştı. Muhammed aleyhisselam amcasına hiç mi sarf-ı nazar etmedi ki o iyilik sever insan müşrik olarak öldü?
Emeklilik güzel şey, lakin dünyada çalıştığının emeğini almak kadar doğal bir gerçek daha var. Ahiret için çalışmadan karşılık almak türünden beleşçilik emeksizliktir. Dünyada emekliye (emek verene) karşılık verildiği gibi ahirette de emekliye karşılık verilecektir. Falancanın himmetiyle başköşeye kurulmanın hikayesi ancak ölene kadar devam eder, Allah rızası için çile çeken müminlerin cennetteki sefasını ise emeksizler ancak cehennemden seyreder.