Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

İlmi Konu Yavuz Sultan Selim’in Iran Seferi Için Aldığı Fetvanın Vesikası

S Çevrimdışı

Seyyid Talha bin Asım

Sen neden korkuyorsun ölmek varken kaderde?!.
Banned
I. Selim bilinen adıyla Yavuz Sultan Selim, Hâdim'ul-Harameyn'uş-Şerifeyn (Mekke ve Medine'nin Hizmetkârı), 9. Osmanlı padişahı, 74. İslam halifesi ve ilk Osmanlı halifesidir. (Rahimehullah)

MXgbXg.png


QJY0JZ.png


Xyqjyk.png


bjMajb.png


doZaoX.png


54m34L.png


AE6vEL.png


Kaynak İçin: Kadir Mısıroğlu

Not: İlk resimde suret olduğundan dolayı üzerini ben kapattım. Neden diyenler için;
 
Moderatör tarafında düzenlendi:
Abdulmuizz Fida Çevrimiçi

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
Şah İsmâi’in Tekfir Edilmesi Hususunda Risâle (Risale fî İkfâri Şah İsma‘îl)
(Bu fetva, Suleymaniye Kütüphanesi Pertev Paşa Bölümü numara 621, vr. 31a-b esas alınarak tercüme edilmiştir. Fetvanın başka nüshaları için bk. Veliyyuddin Efendi, nr. 1347, vr. 218b; Ayasofya Koli., nr.4794, vr. 43a. Fetva, Kemal Paşazâde ile ilgili bazı eserlerde de kısmen bulunmaktadır. Cbk. Sabri Hizmetli, “Mezhepler Tarihi Yönünden Kemal Paşazâde’nin Görüşleri”, Şeyhu'lislam İbn Kemal Sempozyumu, Ankara 1989, sf: 111-112; M.A.Yekta Saraç, Şeyhul'islam Kemal Paşazâde Hayatı, Şahsiyeti Eserleri ve Bazı Şiirleri, İstanbul 1995, sf: 89-91; Ahmet Uğuı; Kemalpaşa-zade İbn Kemal, Ankara 1996, s.86; Sayın Dalkıran, İbn Kemal ve Düşünce Tarihimiz, İstanbul 1997, sf: 91-93)

Bu risâle, bütün ülke ve diyarlardaki şöhretinden dolayı kervan ve yolcuların kendisini anarak yürüdüğü vezir İbn Kemal’in; Şah İsmâil -din gününe kadar ilahi yardımdan mahrum ve melûn olasıca-, askerleri, tâbîleri ve taraftarlarının tekfiri konusundadır:

“Hamd yüce, kudretli, kuvvetli ve kerim olan Allah’a mahsustur. Salât (dua), doğra yola ileten Muhammed’e ve sağlam din yolunda ona tâbî olanlara olsun. İmdi: Müslümanların ülkelerinde, müminlerin diyarında bir Şiî taifesi, pek çok Sünnî beldesini ele geçirip batıl mezheblerini izhar ettiklerine dair haberler tevatür derecesine ulaşmış, (buna dair) işaretler artıp çoğalmıştır. Bunlar (Şah İsmâil ve taraftarları), İmam Ebû Bekir, İmam Ömer ve İmam Osman’a (Allah onlann hepsinden razı olsun) kötü söz söylemekte (sebb), bu raşid halifelerin ve hidayet önderlerinin halifeliklerini inkâr etmektedirler. Şah İsmâil adım verdikleri baş ve başkanlarının yoluna girmenin hilafına müçtehitlerin mezhebine girmenin meşakkatten hali olmayacağını iddia ederek şeriata ve şeriat ehline hakaret etmekte, müçtehitlere sebbetmekte olup Şah’ın yoluna girmenin kolay ve son derece faydalı olduğunu iddia etmektedirler.

Onlar, Şah’ın helal kıldığının helal, haram kıldığının haram olduğunu iddia etmektedirler. (Mesela) Şah’ın şarabı helal kıldığından dolayı şarabın helal olduğunu söylemektedirler. Kısacası, onların kâfir olduğu hususu bize tevatür yoluyla nakledilmiştir. Bu durumda biz onların küfründe ve murtedliklerinde asla şüphe etmeyiz. Ülkeleri dâru’l-harbdir. Erkekleri ve kadınlarıyla evlenmek ittifakla batıldır. Evlatlarından her birinin veled-i zinâ olduğu kesindir. Kestikleri murdardır. Onlara mahsus olan kırmızı kalensüvayı (başlığı) zaruret olmaksızın kim giyerse küfür korkusu galiptir (kâfir olmasından korkulur). Çünkü bu (kalensuva) zahiren küfrün ve dinsizliğin alametlerindendir.

Sonra, onların hükmü mürtetlerin hükmü gibidir. Öyle ki, onların şehirleri ele geçirilirse oraları dâru’l-harb olur ve Müslümanlara onların malları, kadınları ve çocukları helal olur. Erkeklerinin ise, -Müslüman olmaları durumu müstesna- katli vaciptir. Bunlar, Müslüman oldukları takdirde Müslüman hür kimseler gibi hür olurlar. Fakat zındık olduğu ortaya çıkan kişinin hemen öldürülmesi gereklidir. Bir insan, dâru’l-İslâm’ı terk edip onların batıl dinini tercih ederek onların diyarlarına gitse bu durumda kadı onun öldüğü “hükmünü verebilir, malını varisleri arasında taksim edebilir, zevcesini başka bir erkeğe nikâhlayabilir. Şu bilinmelidir ki, onlara karşı cihat etmek, onlarla savaşa gücü yeten bütün Müslümanlara farz-ı ayındır. Şimdi zikrettiğimiz ahkâmı doğrulayan şer’î meseleleri açıklayacağız, tevfik Allah’tandır.

El-Bezzâziye’de (Hâfizuddîn Muhammed b. Muhammed el-Harizmî el-Bezzâzî (ö.827/1424)’nin el-Fetâva’l- Bezzâziyye diye bilinen meşhur bir eseridir. Eserde ilk Hanefi imamlarının görüşleriyle daha sonraki devirlerde Hanefî âlimler tarafından verilen fetvalar muteber kitaplardan derlenerek özetlenmiştir, (bk. Ahmet Özel, “Bezzâzî”, DİA, VI, 113-114) zikredilmiştir: “Ebû Bekir’in (Allah ondan radı olsun) halifeliğini inkâr eden kimse daha kuvvetli olan görüşe göre kâfirdir. Ömer’in (Allah ondan radı olsun) halifeliğini inkâr eden kimse de daha kuvvetli olan görüşe göre kâfirdir. Haricilerin de Osman’ı (Allah ondan radı olsun) tekfir etmelerinden dolayı tekfir edilmeleri gerekir.”

Tatarhaniyye’de (
Hindistan’h Hanefi fıkıh âlimi olan Ferîduddîn Âlim b. El-Alâ’nın (Ö.786 h) Emir Tatarhan için telif ettiği bu eseç el-Fetâva’t-Tatarhâniyye, Zâdu’s-seferveya Zâdu’ı-musâfir diye meşhur olmuştur, (bk. Ahmet Özel, Hanefi Fıkıh Âlimleri, Ankara 1990, sf: 85) şöyle denilmiştir: “Ebû Bekir’in (Allah ondan radı olsun) halifeliğini inkâr eden, sahih kavle göre kâfirdir. Keza Ömer’in halifeliğini inkâr eden de böyledir. Bu hüküm, görüşlerin en sahihidir. Şeyhayn’i (Ebû Hanîfe ve İmam Şâfii) tekzib etmek de küfürdür. Bir kimse “Ben Ebû Hanîfe’nin mezhebinden beriyim” veya “Ben Şafii’nin mezhebinden beriyim” derse kâfir olur.

İslâm dininde şarap içmek gibi haram olduğu bilinen bir haramı helal sayan kimse kâfirdir. “el-Kunye’de (Hanefi fıkıh âlimi olan Ebu’l-Mehâsin Cemâluddîn Mahmud b. Ahmed, İbn Serâc el-Konevî ed-Dimaşkî’nin (Ö.771/1369) el-Ğımye fil-fetâvâ adlı eseridir.) ilim ve âlimle alay etmenin küfür olduğu belirtilmiştir. el-Bezzâziye’de bunların hükümleri murtedlerin hükümleridir, denmektedir. el-Muhtar’ın şerhi olan el-İhtiyar’da (
Ebu’l-Fadl Mecduddîn el-Mevsılî el-Bağdâdî’nin (599-683/1203-1284) gençliğinde kaleme aldığı el-Muhtar adlı eserine daha sonra yazdığı şerhin adıdır.) ise murtedler mağlub edildiklerinde diyarları dâru’l-harb, malları da ganimet olur, denilmektedir.
el-Kâfî’de (Ebu’l-Fadl Muhammed b. Muhammed el-Mervezî el-Belhî el-Hâkimu’ş-Şehîd (241-334/ 855 - 945) meşhur bir Hanefi fakihidir. İmam Muhammed’in Zâhiru’r-rivâye anılan eserinden derleyerek telif ettiği el-Kâjt adlı bu eseri mezhebin temel kaynaklarından biridir, (bk. Ahmet Özel, a.g.e., s.32) zikrediliyor ki: “Murtedlerin nikahı ittifakla batıldır. Murtedlere gâlib geldiğimizde, -Arab muşrikleri gibi- onlardan İslâm’dan başka bir şey kabul edilmez, ya da kılıç yani ölüm; (bu takdirde de) malları, kadınları ve çocukları Müslümanlar arasında paylaştırılır. Bazı şafi kitablarda şöyle açıklanmıştır: Allah korusun, kim irtidat edip dâru’l-harbe iltihak eder ve (durumun böyle olduğuna dair kesin) hüküm verilirse artık onun kölesi ve umm-u veled durumundaki cariyesi azat olur.

Sadru’ş-Şerî’a (Ubeydullah b. Mesûd el-Mahbûdî (0.747/ 1347) büyük bk Hanefi âlimidir. Aklî ve naklî ilimlerde ve özellikle fıkıh ve usûlünde derin bilgi sahibi olup, ulema nezdinde makbuldür. (Ahmet Özel, a-g.e., s.77-78) der ki: “Kâfirler her hangi bir sınırdan hücum ederse oraya yakın olan kimseler üzerine -eğer cihad etmeye güçleri yetiyorsa- cihad farz-ı ayındır. Sınırdan uzak kimselere de bu haber kendilerine ulaştığı ve onlara ihtiyaç bulunduğu takdirde farz-ı ayındır, sonra doğuda ve batıda olan bütün Ehl-i İslâm’a farzı ayın olur” Bu doğru bir sözdür. Bundan dolayı Müslümanların Sultanına bu kâfirlerle cihad etmek vâcibdir. Nitekim Yüce Allah “Ey Peygamber! Kâfirlere ve munafıklara karşı cihad et, onlara karşı sert davran. Onların varacakları yer cehennemdir. O ne kötü bir varış yeridir” (et-Tevbe, 9/ 73; et-Tahrîm 66/ 9) diye buyurmuştur. Dikkat edin! Bütün işler Allah’a döner.”
 
Üst Ana Sayfa Alt