“Onlardan, kurtulacağına inandığı kişiye, ‘Efendinin yanında benden bahset’ dedi. Fakat şeytan ona, efendisine Yûsuf’tan söz etmeyi unutturdu. Dolayısıyla Yûsuf birkaç sene daha zindanda kaldı.” Yusuf-42.Ayet
Esbâba Tevessül Meselesi(Tedbiri alıp neticeyi ALLAH'a havale etmek)
Efendinin yanında benden bahset! Bazı müfessirler şöyle dedi: Hz. Yûsuf Allah’tan başkasına sığınıp zindandan kurtulmayı kraldan talep edince, Allah da adama ondan bahsetmeyi yıllarca unutturdu ve Rabb’inden başkasından hayır beklemesinin cezası olarak onu zindanda tuttu. Ancak bu, uzak bir ihtimaldir. Hz. Yûsuf’un Allah’tan başkasına sığınması, kalbini Allah’tan çekip başkasıyla meşgul etmesi ihtimali yoktur. En doğrusunu Allah bilir ya, Cenâb-ı Hak o adamın kurtulmasını onun eliyle sağlamayı uygun buldu, kendisini ise unutulmuş olarak zindanda tuttu, çünkü onların zindana girmesine yol açan sebebin kendisi olmadığını biliyordu. Yalnız insanlara mazeret göstermek ve onlara azizin karısının kendisine yaptığı iftirayı reddetmek için gerekçelerini açıklaması gerekiyordu. Yahut bu haberi insanların dillerinden düşürmek ve kafalarındaki tereddütleri gidermek için buna gerek vardı. Hz. Yûsuf düşündü ki, adam kralın yanında kendisinden bahsettiği zaman, belki kendisini zindandan çıkarırdı. Bunu da kalbini Allah’tan çıkarmayı düşündüğü için değil, o adamın kurtulmasına kendi eliyle vesile olduğunu düşündüğü için söylemişti. Cenâb-ı Hak dünya işlerinin hepsini işte böyle sebeplere bağlamıştır. Kullarının, kalpte Allah’ın kaderi inancı olmakla birlikte sebeplere sarılarak kulluk yapmalarını ister. Meselâ rızkı ve ziraati insanların çalışarak elde edecekleri sebeplere bağladı. Yine meselâ savaş için pek çok silâh ediniliyor ve onlarla savaşılıyor, ancak insanlar Allah’ın verdiği güçle savaşıyor ve O’ndan gelen yardım ile galip gelebiliyorlar. Oysa Cenâb-ı Hak bütün bunları ve o sebeplere sarılmayı emretmiştir. Nitekim şöyle buyurmuştur: “Onlara karşı elinizden geldiği kadar güç hazırlayın”{ENFAL-60}.
Bütün bunları yapan insan, Allah’tan başkasına sığınmış değildir, yahut başarıyı ve zaferi onlardan ve o sebeplerden bekliyor değildir, aksine bütün bunların Allah’tan ve O’nun katından geldiğini bilmektedir. Aynı şekilde Hz. Yûsuf’un da kendisi gibi yaratılmış birine sığınmak istediğinin ve kurtuluşu ondan beklediğinin düşünülmesi caiz değildir. Ancak bu, söylediğimiz gibi esbâba tevessül meselesidir. En doğrusunu Allah bilir.
Efendinin yanında benden bahset!
Hz. Yûsuf’un neden böyle bir şey söylediğine dair iki ihtimal vardır. Birincisi, onun bilgisi ve emri olmadan zindana atılmış olabileceğim için benden bahset! Çünkü o kadın kendisini zindana atmakla tehdit etmişti. İçine, bunun kadın tarafından hazırlanan bir tuzak olduğu fikri doğdu. Bundan dolayı o sözü söylemişti. İkincisi, benden gördüğün ve duyduğun şeyleri ona anlat! Çünkü Hz. Yûsuf zindanda o iki kişiyi tevhit inancına davet etmiş, şöyle demişti: “Ayrı ayrı tanrılara mı, yoksa gücüne karşı durulamaz olan bir tek Allah’a mı (inanıp bağlanmak) daha iyi?”{YUSUF-39}
Fakat şeytan ona, efendisine Yûsuf’tan söz etmeyi unutturdu
Bazı müfessirler şöyle dedi: Şeytan Hz. Yûsuf’a, kendisini yaratan ve vareden Rabb’ine dua etmeyi unutturdu ve o da hakiki rab olan Allah’a dua etmedi. Bazıları da şöyle söyledi: Hz. Yûsuf, efendine benden bahset demişti, ama şeytan ona, efendisine Yûsuf’tan bahsetmeyi unutturmuştu. Bu mâna daha doğru gibidir, ilk anlam ise uzak bir ihtimaldir. Çünkü sonunda adam şöyle demişti: “O iki kişiden, hapisten kurtulup bunca zaman geçtikten sonra olayı hatırlamış olanı, ‘Ben size bu rüyanın yorumuna dair bilgiyi öğrenip getiririm, beni hemen gönderin’ dedi”{YUSUF-45}. Onun bu sözü, kralın yanında Hz. Yûsuf’tan söz etmeyi şeytanın unutturduğuna ve bu yüzden uzun zaman onu efendisinin yanında anmadığına işaret eder. Bazıları şöyle dedi: Onu şeytan unutturmamış, aksine belki önceki sözleri hatırlar ve kızgınlığı daha da artar diye kasten Yûsuf’tan söz etmemişti, zamanı gelene kadar bilerek ondan bahsetmemişti. En doğrusunu Allah bilir.
Cenâb-ı Hak burada, unutturma işini şeytana nispet etti, nitekim Hz. Mûsâ da şöyle demişti: “Onu sana söylemeyi bana unutturan, şeytandan başkası değildir”{KEHF-63}. En doğrusunu Allah bilir ya, her kötülüğün başı şeytan olduğu için Allah onu şeytana nispet etmiş olmalıdır. Çünkü şeytan insanın aklına çeşitli şeyleri hatırlatır, kalbine birçok şey sokar ve ona vesvese verir. Sonra insan da o istikamette karar verir ve o şeyi yapar. En doğrusunu Allah bilir ya, burada unutmanın faydası, Hz. Yûsuf zindanda olduğu halde Cenâb-ı Hakk’ın, onun risâletinin delilini ve nübüvvetinin kanıtını ortaya çıkarmak, o kadınların şahitliği ile de Yûsuf’un suçsuzluğunu ortaya koymak istemesidir. O, zikrettiği sözlerin ve yorumladığı rüyaların bilgisi idi.
Dolayısıyla Yûsuf birkaç sene daha zindanda kaldı. Bazıları beş sene daha, bazıları da yedi sene daha zindanda kaldı dediler. Ancak biz onu bilmiyoruz, onun bir müddet daha zindanda kaldığından başka bir şeyi bilmeye de ihtiyacımız yoktur.
Kaynak: Ebu Mansur el-Mâtürîdî - Te’vîlâtü’l-Kur’ân Yusuf Suresi 42.Ayet Tefsiri
Esbâba Tevessül Meselesi(Tedbiri alıp neticeyi ALLAH'a havale etmek)
Efendinin yanında benden bahset! Bazı müfessirler şöyle dedi: Hz. Yûsuf Allah’tan başkasına sığınıp zindandan kurtulmayı kraldan talep edince, Allah da adama ondan bahsetmeyi yıllarca unutturdu ve Rabb’inden başkasından hayır beklemesinin cezası olarak onu zindanda tuttu. Ancak bu, uzak bir ihtimaldir. Hz. Yûsuf’un Allah’tan başkasına sığınması, kalbini Allah’tan çekip başkasıyla meşgul etmesi ihtimali yoktur. En doğrusunu Allah bilir ya, Cenâb-ı Hak o adamın kurtulmasını onun eliyle sağlamayı uygun buldu, kendisini ise unutulmuş olarak zindanda tuttu, çünkü onların zindana girmesine yol açan sebebin kendisi olmadığını biliyordu. Yalnız insanlara mazeret göstermek ve onlara azizin karısının kendisine yaptığı iftirayı reddetmek için gerekçelerini açıklaması gerekiyordu. Yahut bu haberi insanların dillerinden düşürmek ve kafalarındaki tereddütleri gidermek için buna gerek vardı. Hz. Yûsuf düşündü ki, adam kralın yanında kendisinden bahsettiği zaman, belki kendisini zindandan çıkarırdı. Bunu da kalbini Allah’tan çıkarmayı düşündüğü için değil, o adamın kurtulmasına kendi eliyle vesile olduğunu düşündüğü için söylemişti. Cenâb-ı Hak dünya işlerinin hepsini işte böyle sebeplere bağlamıştır. Kullarının, kalpte Allah’ın kaderi inancı olmakla birlikte sebeplere sarılarak kulluk yapmalarını ister. Meselâ rızkı ve ziraati insanların çalışarak elde edecekleri sebeplere bağladı. Yine meselâ savaş için pek çok silâh ediniliyor ve onlarla savaşılıyor, ancak insanlar Allah’ın verdiği güçle savaşıyor ve O’ndan gelen yardım ile galip gelebiliyorlar. Oysa Cenâb-ı Hak bütün bunları ve o sebeplere sarılmayı emretmiştir. Nitekim şöyle buyurmuştur: “Onlara karşı elinizden geldiği kadar güç hazırlayın”{ENFAL-60}.
Bütün bunları yapan insan, Allah’tan başkasına sığınmış değildir, yahut başarıyı ve zaferi onlardan ve o sebeplerden bekliyor değildir, aksine bütün bunların Allah’tan ve O’nun katından geldiğini bilmektedir. Aynı şekilde Hz. Yûsuf’un da kendisi gibi yaratılmış birine sığınmak istediğinin ve kurtuluşu ondan beklediğinin düşünülmesi caiz değildir. Ancak bu, söylediğimiz gibi esbâba tevessül meselesidir. En doğrusunu Allah bilir.
Efendinin yanında benden bahset!
Hz. Yûsuf’un neden böyle bir şey söylediğine dair iki ihtimal vardır. Birincisi, onun bilgisi ve emri olmadan zindana atılmış olabileceğim için benden bahset! Çünkü o kadın kendisini zindana atmakla tehdit etmişti. İçine, bunun kadın tarafından hazırlanan bir tuzak olduğu fikri doğdu. Bundan dolayı o sözü söylemişti. İkincisi, benden gördüğün ve duyduğun şeyleri ona anlat! Çünkü Hz. Yûsuf zindanda o iki kişiyi tevhit inancına davet etmiş, şöyle demişti: “Ayrı ayrı tanrılara mı, yoksa gücüne karşı durulamaz olan bir tek Allah’a mı (inanıp bağlanmak) daha iyi?”{YUSUF-39}
Fakat şeytan ona, efendisine Yûsuf’tan söz etmeyi unutturdu
Bazı müfessirler şöyle dedi: Şeytan Hz. Yûsuf’a, kendisini yaratan ve vareden Rabb’ine dua etmeyi unutturdu ve o da hakiki rab olan Allah’a dua etmedi. Bazıları da şöyle söyledi: Hz. Yûsuf, efendine benden bahset demişti, ama şeytan ona, efendisine Yûsuf’tan bahsetmeyi unutturmuştu. Bu mâna daha doğru gibidir, ilk anlam ise uzak bir ihtimaldir. Çünkü sonunda adam şöyle demişti: “O iki kişiden, hapisten kurtulup bunca zaman geçtikten sonra olayı hatırlamış olanı, ‘Ben size bu rüyanın yorumuna dair bilgiyi öğrenip getiririm, beni hemen gönderin’ dedi”{YUSUF-45}. Onun bu sözü, kralın yanında Hz. Yûsuf’tan söz etmeyi şeytanın unutturduğuna ve bu yüzden uzun zaman onu efendisinin yanında anmadığına işaret eder. Bazıları şöyle dedi: Onu şeytan unutturmamış, aksine belki önceki sözleri hatırlar ve kızgınlığı daha da artar diye kasten Yûsuf’tan söz etmemişti, zamanı gelene kadar bilerek ondan bahsetmemişti. En doğrusunu Allah bilir.
Cenâb-ı Hak burada, unutturma işini şeytana nispet etti, nitekim Hz. Mûsâ da şöyle demişti: “Onu sana söylemeyi bana unutturan, şeytandan başkası değildir”{KEHF-63}. En doğrusunu Allah bilir ya, her kötülüğün başı şeytan olduğu için Allah onu şeytana nispet etmiş olmalıdır. Çünkü şeytan insanın aklına çeşitli şeyleri hatırlatır, kalbine birçok şey sokar ve ona vesvese verir. Sonra insan da o istikamette karar verir ve o şeyi yapar. En doğrusunu Allah bilir ya, burada unutmanın faydası, Hz. Yûsuf zindanda olduğu halde Cenâb-ı Hakk’ın, onun risâletinin delilini ve nübüvvetinin kanıtını ortaya çıkarmak, o kadınların şahitliği ile de Yûsuf’un suçsuzluğunu ortaya koymak istemesidir. O, zikrettiği sözlerin ve yorumladığı rüyaların bilgisi idi.
Dolayısıyla Yûsuf birkaç sene daha zindanda kaldı. Bazıları beş sene daha, bazıları da yedi sene daha zindanda kaldı dediler. Ancak biz onu bilmiyoruz, onun bir müddet daha zindanda kaldığından başka bir şeyi bilmeye de ihtiyacımız yoktur.
Kaynak: Ebu Mansur el-Mâtürîdî - Te’vîlâtü’l-Kur’ân Yusuf Suresi 42.Ayet Tefsiri