Es selamu aleykum,
Kur'an-ı Kerim'deki zan ile ilgili ayetleri bilirsiniz, ne kadar çoklar değil mi? Bir delil olmaksızın sanmalarımız... Kur'an-ı Kerim'de bu, hak yoldan sapmanın temel sebepleri arasında görünüyor. Cehalet, korku veya kibirin sonucu olarak ortaya çıkıyor. Müşrikler veya küfre sapanlar, hep bir şeyleri yanlış sandığı için... Allah ve kurduğu düzen hakkındaki yanlış sanmalar. Misal, "Allah evliyalara yetki vermiştir" zannı. Nerede delil? Ancak öyle sanıyorlar... "Bunlar Allah katındaki şefaatçilerimizdir." Nerede delil? Anca sanıyorlar.
Bunun dışında, Rabbimiz, kulların birbiri hakkındaki "hüsnü zannı haricindeki" sanmaları da haram kılmıştır. Yani sui zannı... Nitekim bu, kul hakkına giren ve insanların arasını bozan bir şeydir. Misal, delili olmadan birisini hırsızlıkla suçlamak, ne kadar kötü bir şey değil mi? Peki, bundan daha azı helal midir? Mesela, buraya yeni üye olan bir üyenin trol olduğunu sanmak, sanmakla kalmayıp, tavırlarımızla o üyeye soğukluk vermek, o üye trol değilse nasıl hissettirir? Ve, bu helal midir?
Ve, bir diğer sanma: kendimiz hakkındaki sanmalarımız. "Ben bu konuyu asla öğrenemem, benim hafızam zayıf, benim huyum bu, değişmem" vb sabitlerimiz... Neden? Emin miyiz? Denedik mi? Kendimizi aşağılamayı bırakarak denedik mi? Yeterince denedik mi? Başarıya inanarak denedik mi? Ki, Rabbimiz "iste vereyim" buyuruyorken ve olmaması için açık bir sebep yokken... Rabbimiz ayrıca kutsi bir hadiste "Ben kulumun zannı üzereyim" buyuruyor, bu ne demek? Vereceğini umarsak verir, ama ya vereceğinden şüphe halindeysek? Şüphe demişken, şüphenin olduğu yerde iman var mıydı? Hayır. İman ile şüphe yan-yana barınamaz. Bu durumda, Allah'ın vereceğinden şüphede olduğumuzda, Allah'ın vereceğine iman etmiş oluyor muyuz? Hayır. Peki, Allah hakkındaki zannımız bu durumda ne olmuş oluyor? "Allah belirsizdir." Eh, öyleyse sizi de belirsizlikte bırakması hak olur o zaman değil mi? Nitekim O zannımıza göre davranırdı.
Not: Bizim etki gücümüzün dışındaki şeyler başka etkenlere de bağlıdır ve bunların olup olmaması Allah'ın takdirine bağlıdır. Ancak, duygu, düşünce ve davranışlarımız komple bizim irade alanımızdadır. Eğer zihinsel bir anomaliye sahip değilsek ve herhangi bir değişim için gereken şekilde gereken kadar emek ortaya koyuyorsak, bunu elde etmemek için hiçbir sebep yoktur. Tabii ki dua eşliğinde ve günahların bizleri bloke etmesinden daimi korunarak. Ardınca, değişimin tüm yolları herkese açık. Yeter ki kişi Allah'a ve vaadlerine iman edip, sabırla çabalasın.
Kur'an-ı Kerim'deki zan ile ilgili ayetleri bilirsiniz, ne kadar çoklar değil mi? Bir delil olmaksızın sanmalarımız... Kur'an-ı Kerim'de bu, hak yoldan sapmanın temel sebepleri arasında görünüyor. Cehalet, korku veya kibirin sonucu olarak ortaya çıkıyor. Müşrikler veya küfre sapanlar, hep bir şeyleri yanlış sandığı için... Allah ve kurduğu düzen hakkındaki yanlış sanmalar. Misal, "Allah evliyalara yetki vermiştir" zannı. Nerede delil? Ancak öyle sanıyorlar... "Bunlar Allah katındaki şefaatçilerimizdir." Nerede delil? Anca sanıyorlar.
Bunun dışında, Rabbimiz, kulların birbiri hakkındaki "hüsnü zannı haricindeki" sanmaları da haram kılmıştır. Yani sui zannı... Nitekim bu, kul hakkına giren ve insanların arasını bozan bir şeydir. Misal, delili olmadan birisini hırsızlıkla suçlamak, ne kadar kötü bir şey değil mi? Peki, bundan daha azı helal midir? Mesela, buraya yeni üye olan bir üyenin trol olduğunu sanmak, sanmakla kalmayıp, tavırlarımızla o üyeye soğukluk vermek, o üye trol değilse nasıl hissettirir? Ve, bu helal midir?
Ve, bir diğer sanma: kendimiz hakkındaki sanmalarımız. "Ben bu konuyu asla öğrenemem, benim hafızam zayıf, benim huyum bu, değişmem" vb sabitlerimiz... Neden? Emin miyiz? Denedik mi? Kendimizi aşağılamayı bırakarak denedik mi? Yeterince denedik mi? Başarıya inanarak denedik mi? Ki, Rabbimiz "iste vereyim" buyuruyorken ve olmaması için açık bir sebep yokken... Rabbimiz ayrıca kutsi bir hadiste "Ben kulumun zannı üzereyim" buyuruyor, bu ne demek? Vereceğini umarsak verir, ama ya vereceğinden şüphe halindeysek? Şüphe demişken, şüphenin olduğu yerde iman var mıydı? Hayır. İman ile şüphe yan-yana barınamaz. Bu durumda, Allah'ın vereceğinden şüphede olduğumuzda, Allah'ın vereceğine iman etmiş oluyor muyuz? Hayır. Peki, Allah hakkındaki zannımız bu durumda ne olmuş oluyor? "Allah belirsizdir." Eh, öyleyse sizi de belirsizlikte bırakması hak olur o zaman değil mi? Nitekim O zannımıza göre davranırdı.
Not: Bizim etki gücümüzün dışındaki şeyler başka etkenlere de bağlıdır ve bunların olup olmaması Allah'ın takdirine bağlıdır. Ancak, duygu, düşünce ve davranışlarımız komple bizim irade alanımızdadır. Eğer zihinsel bir anomaliye sahip değilsek ve herhangi bir değişim için gereken şekilde gereken kadar emek ortaya koyuyorsak, bunu elde etmemek için hiçbir sebep yoktur. Tabii ki dua eşliğinde ve günahların bizleri bloke etmesinden daimi korunarak. Ardınca, değişimin tüm yolları herkese açık. Yeter ki kişi Allah'a ve vaadlerine iman edip, sabırla çabalasın.