Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Çözüldü Zeynuddin el-Iraki'nin, Elfiyye fî Ğarîbi’l Kurʾân İsimli Eseri Hakkında Bilgi Verir misiniz?

İmam Malik Çevrimdışı

İmam Malik

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Esselamu Aleykum we Rahmetullah.

Zeynuddin el-Iraki'nin, Elfiyye fî Ğarîbi’l Kurʾân İsimli Eseri Hakkında Bilgi Verirmisiniz?
 
Abdulmuizz Fida Çevrimiçi

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
Âleykum selam we rahmetullahi we berakatuh kardeşim ;

Zeyneddin Abdurrahîm b. el-Huseyin el-‘Irâkî (ö. H. 806)'nin Eseri hakkında pek bilgim yok. Hakkında ulaşıp düzenleyebildiğim bilgileri sizinle paylaşayım.

Elfiyye
Sözlük ve terim anlamı Elfiyye sözcüğü, أ ْلفٌ (Elfun) kelimesinden nisbet yapılan bir ad olup sözlükte, bine ait‛, binli‛, binlik‛ gibi anlamlara gelir. (el-Hey’etu’l-mısriyyetu’l-âmme li’l-kitab, el-Mu’cemu’l-kebîr, c. I, Kahire 1981, sf: 420)
İsfehânî’nin el-Mufredât adlı sözlüğünde şöyle geçer: أ ْلفٌ hece harflerinden biridir. ْإلفٌ uyum içinde olan toplanmadır. (Elleftu beynehum) deyimi 'onların arasını buldum‛ demektir.‛ Ali İmrân 103. ayette
اِذْ كُنْتُمْ اَعْدَٓاءً فَاَلَّفَ بَيْنَ قُلُوبِكُمْ , Hani siz birbirinize düşman idiniz de o sizin kalblerinizi kaynaştırdı.‛ buyrulur. Dolayısıyla َألّفت ُ الدراىم ْ dirhemleri kaynaştırdım‛ demek, dirhemleri bine tamamladım‛ demektir. (Râgıb el-İsfehânî, ‚Elf‛, el-Müfredât, Abdülbaki Güneş, (çev. Mehmet Yolcu) Çıra Yayınları, III. Baskı, İstanbul 2012, s. 88)

Elfiyye terim olarak, bazı bilgilerin kolay öğrenilmesi için manzum olarak te’lif edilen ve yaklaşık bin beyitten oluşan eserlerdir. (Abdulbaki Turan, ‚Elfiyye‛ DİA, c. XI, TDV Yay., İstanbul 1995, sf: 27) Bu manzûmelerin yaklaşık bin beyitten oluşması, Arabların bin sayısını çokluktan kinaye kullanmalarıyla açıklanabilir. (Butrus el-Büstanî, ‚Elif ‛, Katru’l-muhit, c. I, Mektebetü Lübnan, sf: 79-80) Arablar eskiden beri alışverişlerinde ve kullandıkları tabirlerde bu ifadeye çokça yer vermişlerdir. (Murâdî, Tevdîhu’l-makâsıd ve’l-mesâlik bi şerh-i elfiyyeti İbn Mâlik, (Tahk: Abdurrahman Ali Süleyman), Dâru’l fikri’l arabî, Kahire 2001, sf: 48 ) Bir şeyin çok olduğunu elf kelimesiyle ifade ederler. (Abdulbaki Turan, ‚Elfiyye‛ DİA, c. XI, TDV Yay., İstanbul 1995, sf: 27)

Ortaya çıkışı ve gelişimi
V. (IX) yüzyılın başına kadar nahiv külliyatının oldukça çoğalması neticesinde bir durgunluk süreci başlamıştır. Ancak aynı asırda medrese eğitiminin başlamasıyla nahvin nasıl öğretileceği meselesi tartışılmaya başlanmıştır. (İsmail Durmuş, Nahiv, DİA, c. XXXII, İstanbul 2006, s. 303. ) Müderrisler ve öğrenciler, ağır cümle tahlilleri ve iraplarla dolu eserlerden şikâyet eder olmuşlardı.(Zeynuddin Şa‘bân b. Muhammed b. Dâvûd el-Âsârî, Lâmiyye fi’n-naḥv, Alemü’l-Kütüp, Beyrut 1999, s. 13) Bu sebeple Arabça’nın dil yapısını iyi bilen dilciler, teferruattan kaçınmak, öğrenme kolaylığı sağlamak ve bir bilginin zihinde kalıcılığını artırmak maksadıyla farklı metot arayışlarına girmişlerdir. Elfiyeler bu arayışın bir sonucu olarak ortaya çıkmıştır. Bu tür eserler hicri 4. asrın sonlarında ortaya çıkmaya başlamış 6 ve 7. yüzyılda gelişerek yaygınlık kazanmıştır.(Murâdî, Tevdîhu’l-makâsıd ve’l-mesâlik bi şerh-i elfiyyeti İbn Mâlik, s. 48 ) Şiirin taşıdığı ritim ve müzikal uyumdan yararlanarak ilmî meseleleri kolayca ezberlemek ve herhangi bir ilim dalına ait bütüncül bilgiler elde etmek nazım türünde kaleme alınan bu eserlerin en önemli özelliğidir. Nitekim, nazmın etkisinin nesirden daha uzun ve kalıcı olduğunu Câhız (ö. 255/869) şöyle vurgular: ‛Şiiri hıfzetmek kişiye daha kolaydır ve şiir ezberlendiğinde (akla) daha yatkın ve sağlam olur.‛ (İbn Cinnî, Hasâis, c. IV, (thk. Muhammed Ali Neccâr), 3 Cilt, el-Mektebetu’l-ilmiyye, Mısır 1952. s. 284)

Nahiv âlimleri, VI. yüzyıla gelindiğinde öğrencilerin kolay ezberlemeleri ve öğrenmelerine yönelik olarak şiirin etkili ve özlü anlatımından yararlanarak risale türünde manzum gramer eserleri yazmaya başlamışlardır. (er-Râfi‘î, Mustafâ Sâdık, Târîhu âdâbi’l-Arab, Beyrut 1974, c. III, sf: 116; Heddâre, Muhammed Mustafa, İtticahetu’ş-şi’ri’l Arab fi karni’s-sani’l-hicrî, Dâru’l-me’arif, Kahire 1963, sf: 354- 355) Böylelikle didaktik şiir türünde yazılan Elfiyyelerin de gramer alanına girmesi mümkün olmuştur. Kaynaklar, Arap gramer tarihinde ilk elfiyyeyi, İbn Sînâ’dan takrîben iki yüzyıl sonra vefat eden Arab dil bilgini, edip ve şairi İbn Mûtî’nin yazdığını zikretmektedirler. İbn Mu‘tî’nin, gramer konularını daha özlü ve anlaşılır yazmak amacıyla 1021 beyitlik manzûmesini 595/1198 yılında kaleme aldığı ve bu eserini ed-Durretu’lelfiyye diye isimlendirmiştir. (Çelebî, Keşfü’z-zünûn, c. I, s. 155, Sehâvî, eḍ-Ḍavʾü’l-lâmiʿ, X, 5, Brockelmann, GAL, I, 159-160, 359-362, 366-367; II, 78, 176, 178-179, 394, 459) İslâmî ilimlerde de eser yazan âlimlerin eserlerine Elfiyye ismini koyduğu görülür. Nitekim gramer alanında elfiyyelerin kaleme alınmasının hemen ardından, fıkıh, hadis, belâgat, kıraat, tasavvuf, siyer, kelam gibi ilim dallarında da peş peşe Elfiyyeler kaleme alınmaya başlaması bu hareketin bir gelenek halini aldığının bir belirtisidir. Pozitif ve İslami ilim dallarında birçok elfiyye nazmedilmekle beraber bunların bir kısmı meşhur olmuştur. İbn Sînâ'nın Elfiyye (Urcuze) fi't-tıb, İbn Mu'tî ve İbn Mâlik et-Tâî'nin nahivle ilgili meşhur Elfiyyeleri (Turan, ‚Elfiyye‛, DİA. , c. 11, sf: 28), İbnu'lVerdî'nin fıkha dair el-Behcetu'l-verdiyye'siyle rûya tabiriyle ilgili el-Elfiyyetu'l-verdiyye'si, Zeynuddin el-lrakî'nin Elfiyye fi garibi'l-kur’ân'ı, el-Elfiyye fi's-siyer'i ve hadis usulüne dair meşhur el-Elfiyye'si, Muhibbuddin İbnu'ş-Şıhne'nin ferâiz ilmiyle ilgili el-Elfiyye'siyle fıkıh ve diğer ilimlere dair çeşitli elfiyyeleri, Abduddaim el-Birmâvî'nin fıkıh usulüne dair en-Nubzetu'lelfiyye'si, İbnü'l-Cezerî'nin Kıraata dair el-Elfiyyetu't-tayyibe'si, Ebu'l-Beka Muhammed b. Ali b. Halef el-Ahmedi'nin Elfiyye fi'l-aruz'u, yine aynı müellifin mantık ilmine dair el-Elfiyye fi nazmi isagüci'si, Suyûtî'nin Elfiyyetü mustalahi'l-hadîs'i, İbrahim b. Muhammed el-Halebî'nin el-Elfiyye fi'l-me'ani ve'l-beyan'ı ve Kutbüddin el-Bekri'nin Tasavvufa dair el-Elfiyyetu'l-vefiyye bu türün başlıca eserleridir.
(Turan, ‚Elfiyye‛, DİA. , c. 11, sf: 28)



-----------------


ZEYNUDDÎN EL-IRÂKÎ’NİN HADİSÇİLİĞİ

Hadis İlmindeki Yeri el-Irâkî, küçük yaşta iken ilk olarak kıraat ilmiyle meşgul oldu. Ardından Şeyh Şehabettin Ahmet Benâbî el-Ferec İbn el-Bâbâ 178 ve el-İzze b. Cemââ gibi devrin ünlü âlimlerinden hadis dersi aldı.179 el-İzze b. Cemââ, el-Irâkî’yi kıraat ilminde kabiliyetli görünce el-Irâkî’ye hitaben; “Şüphesiz kıraat ilmi de güzel bir ilimdir. Ama bu ilmin yorgunluğu çok, faydası ise azdır. Şüphesiz senin zihnin parlaktır.” der ve onu hadis ilmine yönlendirir.180 el-Irâkî bundan sonra kendi asrının muhaddislerden hadis ilimlerinde dersler alır ve bu alanı çok sever. el-Irâkî hadisleri daha çok sema (işitme) yoluyla öğrendi. Bu alanda ismi duyuldu. O sekizinci asırda hadis alanında öncü isimlerden biri oldu. Kendi döneminde doğunun ve batının en meşhur hadis hafızlarından birisi oldu. 181 Dönemin otoriteleri, onu övgüyle yâd etmişlerdir. Bunlar arasında İbn Kesîr, Tâcuddîn es-Sübkî, el-Alâî, İbn Cemââ vb. âlimleri sayabiliriz.182 Kendi çağında büyük bir şahsiyet olan es-Subkî, ondan çok istifade ettiğini söylemiştir. Aşağıda alimlerin onun hadisçiliği hakkındaki görüşlerini şu şekilde sıralayabiliriz:

178 İbn Tağriberdî, el-Menhelü’s-sâfi, Cilt 7, s. 247.

179 es-Sehâvî, ed-Dav’u’l-lâmi’, Cilt 4, s. 172; Serkis, Cilt 2, s. 1317.
180 es-Sehâvî, ed-Dav’u’l-lâmi’, Cilt 4, s. 172.
181 Alâî, et-Tenbihâtü’l-mucmele ala’l-mevâdi’ el-müşkile, Cilt 1, s. 19; İbnu’l-Cezerî, Ğâyetü’nnihâye, Cilt 1, s. 382; el-Makrîzî, es-Sülûk li ma’rifeti düveli’l-mulûk, Cilt 14, s. 108; İbn Hacer, İnbâü’l-ğumur, Cilt 2, s. 275; İbn Tağriberdî, el-Menhelü’s-sâfi, Cilt 7, s. 245,247; esSuyûtî, Zeylü Tabakâtu’l-huffâz, Cilt 1, s. 245.

182 es-Sehâvî, ed-Dav’u’l-lâmi’, Cilt 4, s. 173.

el-İsnevî, el-Muhimmât adlı eserinde el-Irâkî’den hadis nakleder ve onun asrın hafızı olduğunu söyler. 183 Onun hakkında şöyle der: “Hadis alanında ondan daha itkan sahibi birini görmedim.” 184 Dönemin hafızlarından Şeyh Takıyyuddîn Ebu’l-Hasan Ali b. Abdulkâfi es-Sübkî ve Şeyh Selâhaddîn Halil b. Keykeldî el-Alâî, el-İzz İbn Cemâa, Ammâd b. Kesîr vb. el-Irâkî’yi hıfz ve tahkik yönünden asrın imamı olarak vasıflandırıp onu iyilikle ve övgüyle yâd etmişlerdir.185 el-Heysemî, ona uyma noktasında çok istekliydi. el-Irâkî’yi tanımayanlar el-Heysemî’nin hıfzının el-Irâkî’den daha kuvvetli olduğunu zannederdi. Onu tanıyanlar ise bunun böyle olmadığını biliyorlardı.186 İbn Hacer, “O hadisleri çok araştıran bir muhaddistir. Onun hıfzı kuvvetli ve kanun hükmündedir.187 el-Irâkî kendi asrının seçkin ulema arasındadır.” demiştir.188 Burhan el-Hâlebî, “Yolculuklar hariç onunla 10 yıl beraber oldum. Hadis ilminde ondan daha üstün birini görmedim.” demiştir.189 Sehâvî, “el-Irâkî ve onun benzerleri hadisleri nakleden ve nakledilenler arasında övülen kimselerden sayılır.190 Hadis ilminde ve sanatında el-Irâkî’nin köyünde medreseler yoktu. O başka bir şehre göç etti. Oradaki âlimler onun hadis ilmindeki eşsiz oluşuna şahid oldular ve onu yücelttiler.” demiştir.191

183 es-Sehâvî, ed-Dav’u’l-lâmi’, Cilt 4, 173; es-Suyûtî, Zeylü Tabakâtu’l-huffâz, Cilt 1, s. 245; elKettânî, Fihrisu’l-fehâris, Cilt 2, s. 814.

184 İbn Hacer, İnbâü’l-ğumur, Cilt 2, s. 276.
185 el-Fâsî, Zeyl et-takyîd fî ruvâti’s-sunen ve’l-esânîd, Cilt 2, s. 107; İbn Tağriberdî, el-Menhelü’ssâfi, Cilt 7, s. 248; es-Suyûtî, Zeylü Tabakâtu’l-huffâz liz-Zehebî, Cilt 1, s. 245; el-Kettânî, Fihrisu’l-fehâris, Cilt 2, s. 814.
186 İbn Hacer, İnbâü’l-ğumur, Cilt 2, s. 277; el-Kettânî, Fihrisu’l-fehâris, Cilt 2, s. 814.
187 es-Suyûtî, Zeylü Tabakâtu’l-huffâz liz-Zehebî, Cilt 1, s. 246; el-Kettânî, Fihrisu’l-fehâris, Cilt 2, s. 814.
188 İbn Tağriberdî, el-Menhelü’s-sâfi, Cilt 7, s. 245.
189 es-Sehâvî, ed-Dav’u’l-lâmi’, Cilt 4, s. 175.
190 el-Kettânî, Fihrisu’l-fehâris, Cilt 2, s. 814.

191 el-Kettânî, Fihrisu’l-fehâris, Cilt 2, s. 814.

İbn Fehd, ‘Tabakâtu’l-huffâz’ adlı eserinde şöyle nakleder: “el-Irâkî, hadis ilminin kendisine sevdirildiğini söyledi. el-Irâkî, hıfz ve itkanla beraber İslam şehirlerinde hadiste öncü biridir. Şubhesiz ve tartışma yok ki, onun asrında onun benzeri yoktur. O kendi asrında hadis alanında otoritedir.” 192 İbn Kesîr, el-Irâkî’den istifade ettiğini ve ondan bir şeyler okuduğunu belirtmiştir. İbnu’l-Cezerî, ‘Tabakâtu’l-kurra’ adlı eserinde; “Zeynuddîn el-Irâkî Mısır diyarının hafızı, muhaddisi ve şeyhidir.” demiştir.193 el-Fasî, Zeylu’t-takyîd adlı eserinde şöyle demiştir: “O hadis ilminde, fıkıhta, Arabçada vb. ilimlerde hafız, itkan sahibi, arif biridir.” el-İzze İbn Cemââ, “Kim ki onu delil göstermeden hadis söylerse sadece iddiada bulunmuş olur. Çünkü bende, el-Irâkî hakkında bilgiler vardır.” demiştir.194

192 el-Kettânî, Fihrisu’l-fehâris, Cilt 2, s. 814.

193 es-Sehâvî, ed-Dav’u’l-lâmi’, Cilt 4, s. 176.
194 es-Sehâvî, ed-Dav’u’l-lâmi’, Cilt 4, s. 173.


Hadis İlimlerindeki Metodu ve Bazı Görüşleri
Hadis Usûlüne Dair Elfiyye’si

el-Irâkî’nin bilinen ilk eseri Elfiyye’dir.
Elfiyye 1003 beyit olup 65 bâbdan oluşur. Her bölümü sünnetin bir ilmi kabul edilir. Bu kitabın birçok ismi vardır. Bu ismi hem kendisi hem de başkaları kullanmıştır. Bu eser ilmî çalışmalarda değişik isimlerle de anılmıştır el-Irâkî Elfiyye’yi Usûlü’l-hadîs ve hadis üzerine bina etti. Usûlü’l-hadîs ve sünnetin değişik yönlerini ifade etmek için kullanılan ıstılahları inceleyerek usûlü’l-hadîsin sınırını çizdi.
(Ahmed Ma’bed Abdülkerim, el-Hâfizu’l-Irâkî ve eseruhû fi’s-sünne, Riyâd, Mektebetü Edvâu Selefi, 1425/2004, s. 683)


Elfiyye’de Kullandığı Kaynaklar
el-Irâkî, hadis usulüne dair telif ettiği eseri, bu alanda en meşhur temel usül kitabı olan İbnü’s-Salâh’ın el-Mukaddime’si (Ulûmu’l-hadîs) üzerine yazmıştır. Onun eserini muhtasar hale getirmiş, aynı zamanda manzum olarak (beyitler halinde) yazmıştır. Bin beyitten oluştuğu için Elfiyye denilmiştir. İbnü’s-Salâh’ın Mukaddimesi: Bu eser, Elfiyye’nin temel kaynağıdır. Bu eser el-Irâkî zamanında, hadis ilimlerinde en kapsamlı ve en meşhur eserdir. İbnü’s-Salâh, usûl meselelerinde kendinden önceki eserlerde dağınık olan konuları 65 nev’ide toplamış ve usûl meselelerine, edebiyatta daha önce görülmeyen yeni bir tertip vermiştir. O önceki usûlcülerin ele aldığı konuları dağınıklıktan kurtarıp alakalarına göre bir araya toplamaya çalışmıştır. Fakat kendisi de tertipte tam bir ahenk sağlayamamıştır. Mesela senetle ilgili konuları işlerken birden metinle ilgili meselelere yer vermek gibi durumlara düşmüştür. Bu arada onun bu tertibi kendisinden sonraki ulemâ tarafından aynen takip edilmiştir. İbnü’s-Salâh önceki müelliflerin temas etmediği konuları ilk kez belli bir sisteme kavuşturmuş, önceki ifadelerini kendi üslûbu içinde tezhip etmiştir. Ulûmu’l-hadîs yazıldığı günden biri hemen hemen yegâne hadis kaynağı olarak büyük rağbet görmüştür.196 Yalnız İbnü’s-Salâh yukarıda açıklandığı üzere bilgileri tam anlamıyla dağınıklıktan kurtaramamıştır. el-Irâkî de bu dağınıklığı ortadan kaldırmak için çok çalışmış ve Elfiyye’sini nazım şeklinde yazmıştır.197
el-Irâkî eserin mukaddimesinde şöyle demiştir: “Ben, Elfiyye’de İbnü’sSalâh’ın bütün mukaddemesini özetledim.” 198 Bunun içindir ki, hadis tarihçileri, bu Elfiyye’yi İbnü’s-Salâh’ın özeti olarak kabul etmişlerdir.199
el-Irâkî İbnü’s-Salâh’ın özetine ilave olarak eserine gerekli gördüğü bazı bilgileri eklemiştir. Nitekim o, “İbnü’s-Salâh’ın eserinin üzerine bazı ilaveler yaptım.” demiştir.
200 O, bu ilaveleri birkaç kaynaktan almıştır. el-Irâkî ya kitabın, ya müellifin ya da eser ve müellifin ismini beraber olarak zikretmiş fakat çoğunlukla kısa olsun diye sadece birisini zikretmiştir.


196 İsmail Lütfi Çakan, Hadis Edebiyatı, İstanbul, İFAV yayınları, 8. bs. 2011, s. 223-24.
197 Ahmed Ma’bed, el-Hâfizu’l-Irâkî ve eseruhû fi’s-sünne, s.687.
198 el-Irâkî, et-Tabsira ve’t-tezkira, Riyâd, Mektebetu Daru’l-Minhâc, 1428/2007, s. 93.
199 es-Sehâvî, İnbaü’l-ğumur, Cilt 2, s. 276.

200 el-Irâkî, et-Tabsira ve’t-tezkira, s. 93.

Mesela, hasen hadis konusunda Ebu’l-Feth İktirah’tan naklen, “Hadisin hasen olması bir ıstılahtır. Her sahih, hasendir ama her hasen sahih değildir.” demiştir. 201 Başka bir örnekte ise, el-Irâkî, maktu’ hadis kısmında şöyle demiştir: “Sahâbeden gelen rivayet içtihada konu olan bir görüş değil ise, onun hükmü Mahsûl’de ifade edildiği gibi merfu’ kabul edilir.” demiştir. Hâkim de böyle rivayetlerin merfu olduğuna hükmetmiştir.202 Görüldüğü üzere el-Irâkî birinci örnekte müellifin ismini zikretmeden, önce esere isnad etmiştir. İkinci de ise sadece müellifini zikretmiştir. Fahreddîn er-Razî, Mahsûl’de ifade ettiği gibi ya da İbn Mes’ud’un rivayetinde geçtiği üzere, Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Kim sihirbaz ya da kâhinin yanına giderse Hz Muhammed’e inenleri inkâr etmiş olur.” 203 Öyle anlaşılıyor ki; zikrettiği kaynaklardan birincisi, Mahsûl, Fahreddîn er-Râzî’nin eseridir. Hâkim ise; eseri Ulûmu’l-Hadîs’e işaret ediyor.204 el-Irâkî İbnü’s-Salâh’ın kitabı üzerine yaptığı ziyadeleri Elfiyye’sinde hadisleri bazen izahsız (icmâlen) bazen de isim ve kaynak zikretmeden, “Şu şekilde nakledildi ya da bu şekilde hükmedildi” demek sûretiyle nakleder.205 el-Irâkî, yukarıda isimlerini zikrettiğimiz eserlerin dışında Elfiyye’ye kendi tecrübelerini ve müşahedelerini de eklemiştir.206
201 el-Irâkî, et-Tabsira ve’t-tezkira, s. 100.

202 el-Irâkî, et-Tabsira ve’t-tezkira, s. 103.
203 Ebû Bekr b. Ebî Şeybe, el-Musannef, (Thk. Kemal Yusuf el-Hût), Riyâd, Mektebetü’r-Rüşd, 1409, Cilt 5, s. 42; Rivayetin değerlendirmesiyle ilgili bkz. Sehâvî, Fethu’l-Muğîs, s. 161.
204 Ahmed Ma’bed, el-Hâfizu’l-Irâkî ve eseruhû fi’s-sünne, s.693.
205 el-Irâkî, et-Tabsira ve’t-tezkira, s. 103.

206 Ahmed Ma’bed, el-Hâfizu’l-Irâkî ve eseruhû fi’s-sünne, s.704.


Bunların hepsi gösteriyor ki el-Irâkî Elfiyye’sini oluştururken çok gayret sarf etmiştir. Onun istifade ettiği eserlerden diğer bazıları ise şunlardır:
1. Mutekaddimîn döneminde yazılan eserler: Hatîb el-Bağdâdî’nin elKifâye fî ma’rifet-i usûlü’r-rivâye ve Târihu Bağdâd, Kadî İyâd’ın el-İlmâ’ ilâ ma’rifeti usulu’r-rivâye ve takyidu’s-semâ, İbn Sa’d’ın et-Tabakâtü’l-kübrâ, İmam Şâfiî’nin İhtilafu’l-hadîs, Sâhîhu’l-Buhârî, Sâhihu’l-Müslim vb. 207
2. Muteahhirin döneminde yazılan eserler: Yahya b. Şeref en-Nevevî’nin et-Takrîb ve’t-teysîr, el-Mizzî’nin Tehzibu’l-Kemâl, Zehebî’nin Mizânu’l-i’tidâl fi nakdi’r-ricâl vb.208
3. Hocalarının eserleri: el-Alâî’nin el-Veşâ el-mul’em fî men revâ an ebîhî an ceddihî ani’n-Nebî sallallahu aleyhi ve sellem 209 vb. gibi kaynaklar vardır.


Elfiyye’deki Metodu ve Bazı Görüşleri
1. el-Irâkî hadis usûlüne dair eserini bin beyit halinde yazmıştır. Irâkî bu eserini şerh ederken şöyle demiştir: نظمت أرجوزة ألفتها ولبيان اصطالحهم ألفتها “Bu eseri bin beyit şeklinde nazım olarak yazdım ta ki onun ıstılahlarını beyan etmek üzere bu eseri telif ettim.” Müellif burada ilk “elleftu” ifadesiyle bu kitabı bin beyit olarak tanzim ettiğini, ikinci “elleftu” ifadesiyle de bu eseri te’lif ettiğini kast etmiştir.210
2. el-Irâkî Elfiyye’sinde nazmını kısa tutmak için hadis ıstılahlarına dair kendine özgü ifadeler kullanmıştır. Mesala o, mukaddimede; “Ben قال ve شيخ lafzını kullandığımda İbnu's-Salâh’ı, tesniye zamiri olduğunda ise Buhârî ve Muslim’i kast ediyorum.” demiştir.211 Ancak talebesi İbn Hacer, bu kavramlar birbirine karışır diye el-Irâkî’yi bu kullanımdan dolayı eleştirmiştir. Nitekim elIrâkî, müfret kelimelerin sonunda uyum sağlansın diye şiir dilinde de elif-i ıtlak diye bilinen elifi kullanmıştır.


207 Ahmed Ma’bed, el-Hâfizu’l-Irâkî ve eseruhû fi’s-sünne, s. 699-701.

208 Ahmed Ma’bed, el-Hâfizu’l-Irâkî ve eseruhû fi’s-sünne, s. 702-703.
209 Ahmed Ma’bed, el-Hâfizu’l-Irâkî ve eseruhû fi’s-sünne, s. 703.
210 Ahmed Ma’bed, el-Hâfizu’l-Irâkî ve eseruhû fi’s-sünne, s. 705.

211 el-Irâkî, et-Tabsira ve’t-tezkira, s. 93.

Bu uygulamada elif-i ıtlak, tesniye elifiyle karışabilmektedir. Mesela قال olması gereken ibarenin beytin sonunda kafiyeye uyması düşünülerek قاال diye yazılması gibi.
212 el-Irâkî bu uygulamayı iki yerde kullanmıştır: Bu hususta İbn Kutluboğa (ö. 879/1474), “Tesniye elifi ile ıtlak elifi mana bakımından düşünülünce birbirinden ayırılması mümkündür. Dolayısıyla çok fazla bir karışıklık yoktur.” demiştir. 213
Elfiyye şârihlerinden el-Bekâî, “Karinelerle elifler bilinebilir, dedikten sonra التظما kullanımını tenkit etmiştir. Çünkü التظما ibaresindeki elif, ıtlak elifi veya tesniye elifi de olabilir.” demiştir.214
İbn Kutluboğa ise “el-Irâkî التظما kelimesini bu şekliyle hiç kullanmamıştır. Sadece mukaddimesinde tesniyeye örnek olarak vermiştir. Fakat قال kelimesini kullanmıştır. التظما نحو ifadesini kullanmıştır.” demiştir.215
Böylece ıstılahlara yapılan itirazlar giderilmiş olmaktadır. 3. Hadis usûlünü ve ıstılahlarını konularına göre sınıflandırmıştır İbnü’s-Salâh, eserinde bazı konuları birbiriyle uyum içinde sıralamadığı için eleştirilmiştir.216
Ulûmu’l-hadîs’ adlı eserini neviler halinde fakat senetsiz olarak işleyen İbnu’s-Salâh toplam 65 nevi içinde usûl meselelerine önceki edebiyatta görülmeyen yeni bir tertip vermiştir. O, kendisinden önceki usûlcülerin ele aldığı konuları dağınıklıktan kurtarıp alakalarına göre bir araya toplamıştır. Fakat buna rağmen o, tertipte tam bir ahenk sağlayabilmiş değildir. Mesela senetle ilgili konuları işlerken metinle ilgili meselelere yer vermesi gibi hususlar söz konusudur.217 Bu itibarla el-Irâkî, tertip yönünden meseleleri daha derli toplu hale getirmiştir. O, İbnu’s-Salâh’ın dağınık olan nevilerini birleştirmiştir.


212 el-Irâkî, et-Tabsira ve’t-tezkira, s. 105-151.

213 Ahmed Ma’bed, el-Hâfizu’l-Irâkî ve eseruhû fi’s-sünne, s. 710.
214 Burhaneddin İbrahim b. Ömer el-Bekâî, en-Nüketü’l-vefiyye bima fî şerhi’l-Elfiyye, (Thk. Mahir Yasin el-Fehl), 1. bs., Mektebetu’r-Rüşd, 1428/2007, Cilt 2, s. 57.
215 Ahmed Ma’bed, el-Hâfizu’l-Irâkî ve eseruhû fi’s-sünne, s. 712.
216 Ahmed Ma’bed, el-Hâfizu’l-Irâkî ve eseruhû fi’s-sünne, s. 713.

217 İsmail Lütfi Çakan, Hadis Edebiyatı, İstanbul, Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Vakfı Yay., 3. Baskı, 1996, s. 233-234.

3.2. İbnu’s-Salâh’ın ayrı ayrı anlattığı fer’i meseleleri birleştirip sıralamıştır.
3.3. el-Irâkî, İbnu’s-Salâh’ın birleşik olarak ele aldığı bazı nevileri ihtiyaca binaen bölerek alt başlıklar halinde yeniden tanzim etmiştir.
3.4. el-Irâkî, İbnü’s-Salâh’ın birleştirdiği bazı nevileri ayırmış ve bazı bağımsız konuları da bir nevi olarak kabul etmiştir.218
3.5. İbnü’s-Salâh, fevâid, 219 tenbihât ve tefriât, 220 umûru mühimme, 221 mufîde, 222 mesâil223 vb. başlıklar altında bir kısım konulardan bahsetmesine rağmen bu konulara müstakil başlık koymazdı. el-Irâkî ise bu konulara müstakil başlıklar koyup onları taksim ve tanzim etmiştir.
3.6. el-Irâkî, İbnu’s-Salâh’ın nevilere verdiği isimlerin bazılarını değiştirmiş ve onun ihmal edip başlık koyamadığı meselelere müstakil başlıklar koymuştur.224
3.7. el-Irâkî, İbnu’s-Salâh’ın bazı nevilerinin sıralamasını daha uygun gördüğü bir tertibe göre değiştirmiştir. İbnu’s-Salâh hadis nevilerini müsned, muttasıl, merfu’, mevkuf, maktu’ diye sıralamıştır.225
Bu gelenek, el-Irâkî’nin asrına kadar böyleydi. el-Irâkî ise hadis nevilerini merfu’, muttasıl, mevkuf, maktu’… diye sıralamıştır.226
4. İbnü’s-Salâh’ın eserindeki bazı bilgileri ihtisar ederek kısa ve öz ifadelerle özetlemiştir.


218 İbnü’s-Salâh, Osman b. Abdurrahman, Ma’rifetü ulumu’l-hadis (Mukaddimetü İbnü’s-Salâh), (Thk. Nuruddin Itr), Beyrut, Dâru’l-Fikr, 1406/1986, s. 11.

219 İbnü’s-Salâh, Ma’rifetu ulûmu’l-hadîs, s. 14.
220 İbnü’s-Salâh, Ma’rifetu ulûmu’l-hadîs, s. 61, 141.
221 İbnü’s-Salâh, Ma’rifetu ulûmu’l-hadîs, s. 102.
222 İbnü’s-Salâh, Ma’rifetu ulûmu’l-hadîs, s. 184.
223 İbnü’s-Salâh, Ma’rifetu ulûmu’l-hadîs, s. 112.
224 İbnü’s-Salâh, Ma’rifetu ulûmu’l-hadîs, s. 309.
225 İbnü’s-Salâh, Ma’rifetu ulûmu’l-hadîs, s. 7.

226 el-Irâkî, et-Tabsira ve’t-tezkira, s. 101-102.

Bununla ilgili olarak Elfiyye’sinin şerhinde şöyle demiştir: “Temel meseleri ihmal etmeden İbnü’s-Salâh’ın eserini özetledim ve özellikle tekrar olan şeyleri attım.” 227
5. el-Irâkî, İbnü’s-Salâh’ın yer verdiği bazı meseleri gerek görmediğinden dolayı eserine almamıştır. 228
6. el-Irâkî, İbnü’s-Salâh’ın kitabı üzerine gerek duyduğu bazı ziyadeler yapmıştır. Bununla ilgili olarak şöyle demiştir: “İbnü’s-Salâh’ın kitabının bütün konularını özetledim ve bunun üzerine bazı bilgiler de ilave ettim.” 229
6.1. el-Irâkî, bazı bilgileri çıkarak onun yerine yeni bilgiler ilave etmiştir.230
6.2. el-Irâkî, tenkit ettiği durumları da ilave etmiştir. Ancak daha sonraki âlimler tarafından onun yaptığı bu ziyadelerden bazıları tenkit edilmiştir.231
7. el-Irâkî, Elfiyye’de yapmış olduğu bazı ziyadelerden vazgeçmiştir. Bunu daha sonraki eserlerinde bahsetmiştir.232

Elfiyye Üzerine Yaptığı Şerhleri ve Metodu
el-Irâkî Elfiyye’sini önemsediği için Elfiyye’ye şerhler yazmıştır. Onun zamanında eserler üzerine şerh yazma geleneği vardı. Bu önemli bir şeydi. Çünkü müellif metinde anlatmak istediğini şerhinde açıklardı.233 el-Irâkî’nin Elfiyye üzerine yaptığı ilk şerhi eş-Şerhu’l-Kebîr’dir. O bu şerhini tamamlayamadı. Bu eser Elfiyye’nin ilk ve geniş şerhidir. el-Irâkî, “Bu şerhimi uzun bulduğum için onu bırakıp orta bir şerhe geçtim.” demiştir.234


el- 227 el-Irâkî, et-Tabsira ve’t-tezkira, s. 93.

228 Ahmed Ma’bed, el-Hâfizu’l-Irâkî ve eseruhû fi’s-sünne, s. 738.
229 el-Irâkî, et-Tabsira ve’t-tezkira, s. 93.
230 el-Irâkî, et-Tabsira ve’t-tezkira, s. 108.
231 Ahmed Ma’bed, el-Hâfizu’l-Irâkî ve eseruhû fi’s-sünne, s. 769.
232 Ahmed Ma’bed, el-Hâfizu’l-Irâkî ve eseruhû fi’s-sünne, s. 780.
233 Ahmed Ma’bed, el-Hâfizu’l-Irâkî ve eseruhû fi’s-sünne, s. 827.

234 Ahmed Ma’bed, el-Hâfizu’l-Irâkî ve eseruhû fi’s-sünne, s. 828.


Irâkî bu eserine isim koymaksızın, sadece eş-Şerhu’l-Kebîr demiştir. Tam olarak ne zaman yazıldığı belli değildir.235 Elfiyye üzerine yazdığı ikinci şerhi eş-Şerhu’l-mutavassıt’tır. Elfiyye üzerine tam olarak yazdığı ilk şerhidir. Şerhu’l-Irâkî denildiğinde bu şerh anlaşılır. el-Irâkî bu şerhin mukaddimesinde, büyük şerhten vazgeçtikten sonra bu şerhe geçtiğini söylemiştir.236
O bu şerhin sonunda şerhini Hicri 29 Ramadan 771 yılı Cumartesi günü bitirdiğini söylemiştir.237 el-Irâkî bu eserine de isim vermemiş, sadece ‘Şerhu’l-Elfiyye’ demiştir.238 Keşfu’z-zunun sahibi ise bu şerhe Fethu’l-muğîs fî şerhi Elfiyyetü’l-hadîs ismini vermiştir. el-Irâkî de bu eserine bu ismi verdiğini söylemiştir.239 el-Irâkî kendi şerhinde hangi kaynaklardan istifade ettiğini şerh esnasında istifade ettiği kaynağın ismini zikretmiştir. Elfiyye’de kullandığı kaynaklara ek olarak 150 kaynak daha eklemiştir. Bazen kitabın bazen müellifin bazen de nüshaların ismini yazmıştır. el-Irâkî, hadis usûlünde, Hâkim’in el Medhâl ile’liklîl ve Müstedrek’i, Hatib el-Bağdâdî’nin el-Câmiu beyâni âdâbi’r-râvi ve’ssâmi’, 240 el-Medrec fi’l-mudrec vb. eserlerden; fıkıh usûlünde ise başta eşŞâfiî’nin er-Risâle ve el-Ümm olmak üzere daha birçok eserden yararlanmıştır.241


235 Ahmed Ma’bed, el-Hâfizu’l-Irâkî ve eseruhû fi’s-sünne, s. 828..

236 Ahmed Ma’bed, el-Hâfizu’l-Irâkî ve eseruhû fi’s-sünne, s. 839.
237 Ahmed Ma’bed, el-Hâfizu’l-Irâkî ve eseruhû fi’s-sünne, s. 840.
238 el-Irâkî, et-Takyîd ve’l-îdâh şerhu Mukaddimetü İbnü’s-Salâh (Thk. Abdurrahman Muhammed Osman), Medine, Mektebetü’l-Selefî, 1389/1969, Cilt 1, s. 391-395-396.
239 Kâtib Çelebi, Hacı Halife Mustafa b. Abdullah el-Kostantinî (1067/1656), Keşfu’z-zunûn an esâmi’l-kütüb ve’l-fünûn, Bağdat, Mektebetü’l-Mesnâ, 1443/1941, Cilt 1, s. 156.
240 Ahmed Ma’bed, el-Hâfizu’l-Irâkî ve eseruhû fi’s-sünne, s. 856.

241 Ahmed Ma’bed, el-Hâfizu’l-Irâkî ve eseruhû fi’s-sünne, s. 856-858.

el-Irâkî’nin “eş-Şerhu’l-Mutavvassıt” adlı eserinde kullandığı metot şöyledir:
1. el-Irâkî metodunu şerhinin mukaddimesinde şöyle açıklamıştır: “Bu şerhim, şerhi mutavassıttır. Yani ne çok uzun ne de çok kısadır. Aynı zamanda bu şerhimde öğrenciler için gerekli bilgiler mevcuttur.”
2. Şekil olarak metodu ise kitabı bablardan oluşur. Her babı bir veya daha fazla beyitten oluşan parağraflardan oluşur. Bazen de mesele yerine fasıl kelimesini kullanır.
3. Şerhinde ilk önce Elfiyye’nin kelimelerini kaydeder sonra ‘kavl’ diyerek şerhine başlar. Buna “eş-Şerhu bi’l-kavli” metodu denir.
4. Elfiyye’nin de terim olarak kullandığı terimleri şerhinde açıklar.
5. Usul ulemânın görüşlerine yer vererek gerektiğinde kendi görüşlerini açıklar. 6. el-Irâkî bu şerhinde bazı görüşlerinden vazgeçer. 242

Elfiyye’nin Etkisi
el-Irâkî, talebelerine bizzat Elfiyye’yi ders olarak okutmuş ve onlardan ezberlemelerini istemiştir. Ders okuttuğu esnada bazı beyitlerin ve kelimelerin daha iyi anlaşılması için şerh ve izahlar yapmış, bazen de bir kısım kelime ya da kavramları daha uygun gördüğü lafızlarla değiştirmiştir.243 Elfiyye, Mısır ve başka ilim meclislerinde ders kitabı olarak okutulmuş, hadis âlimleri ve başka âlimler için kaynak olmuştur. Kimi âlimler de bu kitabı özetlemiştir.244 es-Sehâvî, “İnsanlar bu eserden yararlandı. Hatta bu eser bütün bölgelere yayıldı” demiştir.245 es-Suyûtî, “Bu eser alimler arasında şöhret buldu.” 246 demiştir.


242 Ahmed Ma’bed, el-Hâfizu’l-Irâkî ve eseruhû fi’s-sünne, s. 862.

243 Ahmed Ma’bed, el-Hâfizu’l-Irâkî ve eseruhû fi’s-sünne, s. 792.
244 Ahmed Ma’bed, el-Hâfizu’l-Irâkî ve eseruhû fi’s-sünne, s. 790.
245 es-Sehâvî, Fethu’l-muğîs, Cilt 1, s. 404.

246 es-Suyûtî, Zeylu Tabakâtu’l-huffâz liz-Zehebî, Cilt 1, s. 245.
 
Üst Ana Sayfa Alt