لَكُمْ د۪ينُكُمْ وَلِيَ د۪ينِ
“Sizin dininiz size, benim dinim bana.”
Allah Resûlü (sav), bu sureyi “şirkten beraat” suresi olarak isimlendirmiştir. (Tirmizi, 3403) Malumdur ki şirki terk edip, ondan tevbe etmeden İslam olmak mümkün değildir. (Bk. 3/Âl-i İmran, 64; 9/Tevbe, 11) Allah Resûlü’nün (sav) beyanıyla birlikte ele alındığında, şirkten teberrî etmenin ancak şunlarla mümkün olduğu görülür:
a. Allah’a (cc) şirk koşan müşriklerin kâfir olduğuna itikad etmek.
b. Onların ibadet ettiği tağutlara ibadet etmemek ve onlardan teberrî etmek.
c. Allah’a (cc) ibadet ettiklerini iddia etseler bile, şirkle beraber hiçbir ibadetin geçerli olmadığına ve şirk koşanın Allah’a (cc) ibadet etmemiş olduğuna inanmak.
d. Şirkin bir din olduğuna itikad etmek ve o dinin kendisinden de mensuplarından da teberrî etmek.
(109/Kafirûn, 6)
لَٓا اِكْرَاهَ فِي الدّ۪ينِ قَدْ تَبَيَّنَ الرُّشْدُ مِنَ الْغَيِّۚ فَمَنْ يَكْفُرْ بِالطَّاغُوتِ وَيُؤْمِنْ بِاللّٰهِ فَقَدِ اسْتَمْسَكَ بِالْعُرْوَةِ الْوُثْقٰىۗ لَا انْفِصَامَ لَهَاۜ وَاللّٰهُ سَم۪يعٌ عَل۪يمٌ
"Dinde zorlama yoktur. Rüşd/Hak, batıldan (kesin bir biçimde) ayrılmıştır. Her kim (reddetmek, tekfir etmek, teberrî etmek suretiyle) tağutu inkâr eder ve Allah’a iman ederse kopması olmayan sapasağlam kulp (olan Kelime-i Tevhid’e) tutunmuş (ve İslam dinine girmiş) olur. Allah (işiten ve dualara icabet eden) Semi’, (her şeyi bilen) Alîm’dir."
İslam’ın kopmaz kulpu Kelime-i Tevhid’dir. Kişinin Kelime-i Tevhid’in ehlinden olması ve söylediği Lailaheillallah’ın kendisine fayda sağlaması için iki şart zikredilmiştir: Tağutu inkâr ve Allah’a (cc) iman.
Tağut, Kur’âni bir kavram olup Kur’ân’da sekiz farklı ayette geçmektedir. İslam’ın en önemli kavramlarından olan tağutu reddetmek, tüm peygamberlerin ortak gündemidir. (Bk. 16/Nahl 36)
Kur’ân’a göre tağut:
- Kur’ân’ın ölçüleri dışında ölçüler koyarak insanları vahyin aydınlığından küfrün karanlıklarına götüren geleneksel, dinî ya da siyasi bilgi kaynağı (2/Bakara, 257)
- Putlaştırılan, uğruna yaşanıp ölünen, dostluk ve düşmanlığın kendisine göre belirlendiği, meşruiyetini Allah’tan almayan değerler ve takip edilen yollar (4/Nîsa, 76)
- Allah’ın yasalarına muhalif kanun yapan ve insanları buna davet eden şahıslar ve kurumlar ile bunların koyduğu yasalar (4/Nîsa, 60)
- Allah’ın dışında ibadet edilen, Allah gibi sevilen, korkulan, gönülden itaat edilen canlı cansız varlıklar (39/Zümer, 17).
Allah’a iman edip, tağutları reddetmeyen her insan tağuta iman etmiş, ona kul olmuş ve Allah’ı inkâr etmiştir. (Bk. 4/Nîsa, 51; 5/Mâide, 60)
(2/Bakara, 256)
اِنَّ الدّ۪ينَ عِنْدَ اللّٰهِ الْاِسْلَامُ۠ وَمَا اخْتَلَفَ الَّذ۪ينَ اُو۫تُوا الْكِتَابَ اِلَّا مِنْ بَعْدِ مَا جَٓاءَهُمُ الْعِلْمُ بَغْيًا بَيْنَهُمْۜ وَمَنْ يَكْفُرْ بِاٰيَاتِ اللّٰهِ فَاِنَّ اللّٰهَ سَر۪يعُ الْحِسَابِ
"Allah indinde (geçerli olan) tek din İslam’dır. Kendilerine Kitap verilenler, kendilerine ilim geldikten sonra aralarındaki azgınlık/kıskançlık/bir diğer gruba üstünlük sağlama isteği nedeniyle anlaşmazlığa düştüler. Her kim de Allah’ın ayetlerine karşı kafir olursa şüphesiz ki Allah, hesabı çabuk görendir."
(3/Âl-i İmran, 19)
ذٰلِكَ بِاَنَّهُمْ قَالُوا لَنْ تَمَسَّنَا النَّارُ اِلَّٓا اَيَّامًا مَعْدُودَاتٍۖ وَغَرَّهُمْ ف۪ي د۪ينِهِمْ مَا كَانُوا يَفْتَرُونَ
"(Sapkınlıklarının nedeni) “Sayılı günler dışında ateş bize dokunmayacak.” demelerindendir. (Allah adına bilmeden) uydurdukları bu iftira, dinleri konusunda kendilerini aldattı."
(3/Âl-i İmran, 24)
اَفَغَيْرَ د۪ينِ اللّٰهِ يَبْغُونَ وَلَهُٓ اَسْلَمَ مَنْ فِي السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ طَوْعًا وَكَرْهًا وَاِلَيْهِ يُرْجَعُونَ
"Göklerde ve yerde olan her şey isteyerek veya isteksizce/zorla Allah’a teslim olmuşken, Allah’ın dini dışında bir din mi arıyorlar? O’na döndürüleceklerdir."
(3/Âl-i İmran, 83)
“Sizin dininiz size, benim dinim bana.”
Allah Resûlü (sav), bu sureyi “şirkten beraat” suresi olarak isimlendirmiştir. (Tirmizi, 3403) Malumdur ki şirki terk edip, ondan tevbe etmeden İslam olmak mümkün değildir. (Bk. 3/Âl-i İmran, 64; 9/Tevbe, 11) Allah Resûlü’nün (sav) beyanıyla birlikte ele alındığında, şirkten teberrî etmenin ancak şunlarla mümkün olduğu görülür:
a. Allah’a (cc) şirk koşan müşriklerin kâfir olduğuna itikad etmek.
b. Onların ibadet ettiği tağutlara ibadet etmemek ve onlardan teberrî etmek.
c. Allah’a (cc) ibadet ettiklerini iddia etseler bile, şirkle beraber hiçbir ibadetin geçerli olmadığına ve şirk koşanın Allah’a (cc) ibadet etmemiş olduğuna inanmak.
d. Şirkin bir din olduğuna itikad etmek ve o dinin kendisinden de mensuplarından da teberrî etmek.
(109/Kafirûn, 6)
لَٓا اِكْرَاهَ فِي الدّ۪ينِ قَدْ تَبَيَّنَ الرُّشْدُ مِنَ الْغَيِّۚ فَمَنْ يَكْفُرْ بِالطَّاغُوتِ وَيُؤْمِنْ بِاللّٰهِ فَقَدِ اسْتَمْسَكَ بِالْعُرْوَةِ الْوُثْقٰىۗ لَا انْفِصَامَ لَهَاۜ وَاللّٰهُ سَم۪يعٌ عَل۪يمٌ
"Dinde zorlama yoktur. Rüşd/Hak, batıldan (kesin bir biçimde) ayrılmıştır. Her kim (reddetmek, tekfir etmek, teberrî etmek suretiyle) tağutu inkâr eder ve Allah’a iman ederse kopması olmayan sapasağlam kulp (olan Kelime-i Tevhid’e) tutunmuş (ve İslam dinine girmiş) olur. Allah (işiten ve dualara icabet eden) Semi’, (her şeyi bilen) Alîm’dir."
İslam’ın kopmaz kulpu Kelime-i Tevhid’dir. Kişinin Kelime-i Tevhid’in ehlinden olması ve söylediği Lailaheillallah’ın kendisine fayda sağlaması için iki şart zikredilmiştir: Tağutu inkâr ve Allah’a (cc) iman.
Tağut, Kur’âni bir kavram olup Kur’ân’da sekiz farklı ayette geçmektedir. İslam’ın en önemli kavramlarından olan tağutu reddetmek, tüm peygamberlerin ortak gündemidir. (Bk. 16/Nahl 36)
Kur’ân’a göre tağut:
- Kur’ân’ın ölçüleri dışında ölçüler koyarak insanları vahyin aydınlığından küfrün karanlıklarına götüren geleneksel, dinî ya da siyasi bilgi kaynağı (2/Bakara, 257)
- Putlaştırılan, uğruna yaşanıp ölünen, dostluk ve düşmanlığın kendisine göre belirlendiği, meşruiyetini Allah’tan almayan değerler ve takip edilen yollar (4/Nîsa, 76)
- Allah’ın yasalarına muhalif kanun yapan ve insanları buna davet eden şahıslar ve kurumlar ile bunların koyduğu yasalar (4/Nîsa, 60)
- Allah’ın dışında ibadet edilen, Allah gibi sevilen, korkulan, gönülden itaat edilen canlı cansız varlıklar (39/Zümer, 17).
Allah’a iman edip, tağutları reddetmeyen her insan tağuta iman etmiş, ona kul olmuş ve Allah’ı inkâr etmiştir. (Bk. 4/Nîsa, 51; 5/Mâide, 60)
(2/Bakara, 256)
اِنَّ الدّ۪ينَ عِنْدَ اللّٰهِ الْاِسْلَامُ۠ وَمَا اخْتَلَفَ الَّذ۪ينَ اُو۫تُوا الْكِتَابَ اِلَّا مِنْ بَعْدِ مَا جَٓاءَهُمُ الْعِلْمُ بَغْيًا بَيْنَهُمْۜ وَمَنْ يَكْفُرْ بِاٰيَاتِ اللّٰهِ فَاِنَّ اللّٰهَ سَر۪يعُ الْحِسَابِ
"Allah indinde (geçerli olan) tek din İslam’dır. Kendilerine Kitap verilenler, kendilerine ilim geldikten sonra aralarındaki azgınlık/kıskançlık/bir diğer gruba üstünlük sağlama isteği nedeniyle anlaşmazlığa düştüler. Her kim de Allah’ın ayetlerine karşı kafir olursa şüphesiz ki Allah, hesabı çabuk görendir."
(3/Âl-i İmran, 19)
ذٰلِكَ بِاَنَّهُمْ قَالُوا لَنْ تَمَسَّنَا النَّارُ اِلَّٓا اَيَّامًا مَعْدُودَاتٍۖ وَغَرَّهُمْ ف۪ي د۪ينِهِمْ مَا كَانُوا يَفْتَرُونَ
"(Sapkınlıklarının nedeni) “Sayılı günler dışında ateş bize dokunmayacak.” demelerindendir. (Allah adına bilmeden) uydurdukları bu iftira, dinleri konusunda kendilerini aldattı."
(3/Âl-i İmran, 24)
اَفَغَيْرَ د۪ينِ اللّٰهِ يَبْغُونَ وَلَهُٓ اَسْلَمَ مَنْ فِي السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ طَوْعًا وَكَرْهًا وَاِلَيْهِ يُرْجَعُونَ
"Göklerde ve yerde olan her şey isteyerek veya isteksizce/zorla Allah’a teslim olmuşken, Allah’ın dini dışında bir din mi arıyorlar? O’na döndürüleceklerdir."
(3/Âl-i İmran, 83)