Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Çözüldü Zahiren Müslüman Olan Kimseye, Munafık Demek Caiz midir?

D Çevrimdışı

Daimaİslam

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Selamun Aleykum ve Rahmetullah hocam sorum münafıklarla ilgili, Peygamberimize(sav) hayattayken Allahu Teala kimin münafık olduğunu bildiriyordu, zira münafık zahiren müslüman gibidir ancak münafıkları kalpleri bilen yani Allahu Teala bildirebilir,
Peygamberimiz sav Abdullah b. Übeyy'in münafık olduğunu biliyordu zira o Allah tarafından bazi seyleri bilebilirdi. Peki bizim kendisine müslüman diyen görünürde günah işleyen bazi islam düşmanı kafirlerle içli dışlı olan ayrıca münafıklık alametleri taşıyan (hadislerde belirtilen sözünde durmama yalan söyleme emanete hıyanet..vs) birisine zan ile veya baska bir sebeple münafık dememiz caiz midir? Yoksa bunu kesin olarak sadece Allah bilebileceği için Allah'a havale etmek mi gerekir?
 
Abdulmuizz Fida Çevrimiçi

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
Âleykum selam we rahmetullahi we berakatuh kardeşim;

28262

Zahiren İslam olup amel ve ibadetlerde muslumanlara uyan fakat kalben inanmayan, rol yapan nifak ehillerine karşı hareketimiz nebevi olmalıdır. Zira Rasulullah (s.a.v.) bunların şehadetenlerini kabul buyurmuş, içlerini Allaha havale etmiştir.
Munafıkların alâmetleri hadislerde 3 ve 4 olarak bildirilmiştir. Bunlardan bir tanesi bir kimsede olması o kişiyi munâfık yapmaz. Munâfıklık âlametlerinden bulunuyor denilebilir. Bu hasletlerin tamamının bir kimsede bulunduğu kesin ise, o kişin,n munafık olduğu anlaşılabilir. İşte bu tür kişilerle ilişkilerimize dikkat etmeliyiz.

İtikadî (inançla ilgili) Nifak:
Mutlak anlamda nifak dendiği zaman bu kısım kastedilmiş olur. Nitekim Kur’an-ı Kerim’de de munâfıklar ve onların vasıfları belirtilirken meselenin daima itikâdî yönüne işaret edilmiştir.
Bu duruma göre munâfık denince:
İslam toplumu içinde can ve mal emniyetini sağlamak; evlenme, boşanma, miras, ganimet gibi müslümanların sahib olduğu her türlü nimetlerden istifade edebilmek veya birtakım gizli yollar ve entrikalarla İslam toplumunu içten yıkmak için, asıl mahiyetini ustaca gizleyip kalben inanmadığı halde müslümanlara karşı kendisini inanmış gösteren kimse anlaşılmalıdır. Bu türlü nifak; doğrudan doğruya küfür olduğu için, sahibini ebedî azaba götürür. Hem de cehennemde en şiddetli azaba uğrayacak grup bunlardır.

Amelî (davranışlarla ilgili) Nifak:
İmana aykırı olmayarak, sadece amelle ilgili olan nifakın bu çeşidi, küfür değildir; fakat büyük günahtır. Bir kimsenin, müslüman olduğu halde, imanla ilgili olmamak şartıyla yalan, emanete hıyanetlik, sözde durmama, hile ve riya gibi bazı munâfık alametlerini üzerinde taşıdığı olur. Zira bu çeşit nifak alametlerinden tamamen sâlim olmak, hayli güçtür. O yüzden, bazen farkında olmadığı halde bir mûminde munâfıkların sıfatlarından bulunabilir. Çünkü bazı nifak alâmetlerinin İslam’la bir arada bulunması mümkündür.

Nifak, kalbde, inançta olursa küfür; amelde olursa suçtur, günahtır. Amelle ilgili nifak vasıfları insanı küfre götürmez. Bu bakımdan bir insanın, inanç yönünden nifakı apaçık olmadıkça; ihmal, tembellik ve ihtiras gibi birtakım nefsânî zaaflar yüzünden ortaya çıkan kusurları sebebiyle munâfıklığına hükmedilmez. Çünkü genel anlamda munâfık sözü, meselenin iman – küfür yönünü ifade eder.

أخبرنا أحمد بن علي بن المثنى حدثنا أبو الربيع الزهراني حدثنا جرير عن الأعمش عن عبد الله بن مرة عن مسروق عن عبد الله بن عمرو قال قال رسول الله صلى الله عليه وسلم أربع خلال من كن فيه كان منافقا خالصا من إذا حدث كذب وإذا وعد أخلف وإذا عاهد غدر وإذا خاصم فجر ومن كانت فيه خصلة منهن كانت فيه خصلة من النفاق
أخبرنا أحمد بن علي في عقبه قال حدثنا أبو الربيع حدثنا جرير عن الأعمش عن أبي سفيان عن جابر عن النبي صلى الله عليه وسلم بمثله
Abdullah b. Amr (r..anh) dedi ki;
Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem dedi ki:
"Dört haslet vardır ki, bunlar kimde bulunursa tam anlamıyla munâfık olur:
Konuştuğunda yalan söyler,
söz verdiğinde sözünde durmaz,
anlaşma yaptığında vaadinden döner ve
düşmanlık
(ve kavga) ettiğinde aşırı gider.

Kimde bu dört hasletten bir tanesi bulunursa, onu bırakıncaya kadar kendisinde münafıklık hasletinden bir haslet bulunur."
(İbn Hiban, Sahih, Kitabu'l İman, Bab 54, 13, Hadis no: 61)


Rasulullah (s.a.v.) : "Dört şey kimde bulunursa hâlis munâfık olur. Kimde bunlardan bir kısmı bulunursa, onu bırakıncaya kadar kendisinde munafıklıktan bir haslet kalmış olur. Bunlar: Kendisine bir şey emanet edildiği zaman hiyanet etmek, söz söylerken yalan söylemek, ahdettiğinde, söz verdiğinde sözünü tutmamak, husumet zamanında da haktan ayrılmaktır."
(S. Buhâri, Tecrid-i Sarih, 1, no: 32; Muslim; Ebu Davud; Tirmizi; Nesai; Cem’ul Fevaid, Hadis No: 8097)

Munafığın alameti üçtür: Konuştuğu zaman yalan söyler, söz verdiği zaman yerine getirmez ve ona güvenildiği zaman hıyanet eder
(İmam Suyuti, Camius-Sağir, Hadis No: 25; Buhari; Muslim; Tirmizi; Nesai)

Hadis-i şerifte belirtilen (bazı rivayetlerde üç; bazı rivayetlerde dört) vasıf aynı anda bir kişide tümüyle bulunsa dahi, imanla ilgili olmadıkça, o kimseye munafık denmemelidir. Ama, bu vasıflara sahib isek, bunların büyük günahlar olduğunu aklımızdan çıkarmamalı, hemen bunlardan tevbe etmeli; çevremizde bu vasıflara tümüyle sahib insanlardan da kendimizi korumaya çalışmalıyız.

Müslümanlar için en tehlikeli olan grup munafıklardır. Çünkü onlar, bize benzer, bizim gibi görünür, bizim toplantılarımıza katılır, fikir beyan eder. Hacca gider, bazen namaz kılar, ama bizim gibi iman etmez. Sadece kendi basit çıkarlarını düşünür. Küfürlerine bir de hile ve alay karıştırdıkları için munâfıklar, kâfirlerin en âdi, en bayağı ve en alçaklardır. Munafıklar, kâfirlerin aksine, müslümanlarla iç içe yaşadıkları ve her an, insan ruhunun en aziz gıdası ve beşer hayatının vazgeçilmez unsuru olan imanın nice olumlu tecellilerine yakinen şâhid oldukları halde bile gerçek imana eremeyip, daima zikzaklar içinde yaşamaları, onların ne kadar idrakten ve kalbî duyarlılıktan mahrum olduklarını gösterir.
Doğrusu munâfıklar, cehennemin en alt tabakasındadırlar. Onları (kurtarmaya) bir yardımcı da bulamayacaksın.” (Nisa, 145)

Ayrıca, nifak hastalığının tedavisi, küfür illetinden daha zordur. Çünkü munâfık, hasta olduğu halde doktorun önünde hastalığını gizleyen kimseye benzer. Kâfirin hastalığı meydanda olduğu için, birtakım yollarla kendisine yaklaşılıp tedavisi mümkün olabilir. Munâfık ise, kapısı penceresi belli olmayan yuvarlak, yamuk bir kişilik (kişiliksizlik) olduğundan kendisine nûfuz etme yolu bulunamaz. İslam davasına zararları açısından ise, munâfıkların kâfirlerden daha tehlikeli olduğu munâkaşa götürmez bir gerçektir. Vücudun zayıf ânını kollayan mikroplar gibi; İslam toplumu içinde dâima onların kritik anlarını fırsat telakki edip her türlü melâneti yapan munâfıklar; bizim davamızın baş düşmanlarıdır. Nerede, ne zaman ve nasıl karşımıza çıkacakları belli olmadığı için kendilerine karşı tedbir alma imkânı da olmamaktadır.

“Munafıkların kendilerini ele veren alametleri vardır: Selamları lanettir, yemekleri gasb ve yağmadır. Ganimetleri hile ile kazançtır. Mescidlere aralıklı yaklaşırlar. Cemaatle namazın sonuna ancak yetişebilirler, kibirlidirler. Ne sevilirler ne de severler. Gece odun gibi sessiz, gündüz gürültücüdürler” (İmam Ahmed ve Bezzar; Cem’ul Fevaid, Hadis No: 8110)

“Bizimle munafıkların arasını ayıran alamet, bizim yatsı ve sabah cami cemaatinde bulunmamızdır. Onlar (munafıklar) buna güç yetiremezler” (Said bin Mansur ve Beyhaki ; İmam Suyuti, Camius Sağir, Hadis No: 26)

Munafık, iki sürü arasında kâh birine kâh öbürüne yanaşan şaşkın koyun gibidir
(Muslim ; Nesai; Cem’ul-Fevaid, Hadis No: 8101)

“Tibi (rahimehullah) bu hadisin şerhinde şu açıklamada bulunmuştur:
‘Munafık, fahlı (koçu) arayan koyun gibidir. Nefsanî istek ve kötü amaçları peşinde koşar, sürekli istikrarsızdır. Bunun içindir ki Kur'an-ı Kerim’de de bu vasıfla vasıflanmışlardır.

Onlar (munâfıklar) küfürle iman arasında bocalayıp durmaktadırlar, Ne bu mûminlere ne de şu kâfirlere bağlanırlar Allah kimi saptırırsa sen artık ona bir yol bulamazsın” (Nisa:143) (Feydu’l-Kadir geçen hadisin şerhinde)

"Munâfıkların erkekleri de kadınları da birbirlerinin tıpkısıdırlar; kötülüğü emreder, iyilikten alıkoyarlar ve ellerini sıkı tutarlar, cimridirler. Allah'ı unuttular, Allah da onları unuttu. Gerçekten munafıklar, yoldan çıkmışların ta kendileridir." (Tevbe 67)


39707648afea98e08fa831b2113fd9e2-asad.jpg
39707648afea98e08fa831b2113fd9e2-650x345.jpg
ac59fc4b1rc4b1-yalancc4b1dc4b1rlar-1.jpg
28263



 
D Çevrimdışı

Daimaİslam

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Âleykum selam we rahmetullahi we berakatuh kardeşim;


Zahiren İslam olup amel ve ibadetlerde muslumanlara uyan fakat kalben inanmayan, rol yapan nifak ehillerine karşı hareketimiz nebevi olmalıdır. Zira Rasulullah (s.a.v.) bunların şehadetenlerini kabul buyurmuş, içlerini Allaha havale etmiştir.
Munafıkların alâmetleri hadislerde 3 ve 4 olarak bildirilmiştir. Bunlardan bir tanesi bir kimsede olması o kişiyi munâfık yapmaz. Munâfıklık âlametlerinden bulunuyor denilebilir. Bu hasletlerin tamamının bir kimsede bulunduğu kesin ise, o kişin,n munafık olduğu anlaşılabilir. İşte bu tür kişilerle ilişkilerimize dikkat etmeliyiz.

İtikadî (inançla ilgili) Nifak:
Mutlak anlamda nifak dendiği zaman bu kısım kastedilmiş olur. Nitekim Kur’an-ı Kerim’de de munâfıklar ve onların vasıfları belirtilirken meselenin daima itikâdî yönüne işaret edilmiştir.
Bu duruma göre munâfık denince:
İslam toplumu içinde can ve mal emniyetini sağlamak; evlenme, boşanma, miras, ganimet gibi müslümanların sahib olduğu her türlü nimetlerden istifade edebilmek veya birtakım gizli yollar ve entrikalarla İslam toplumunu içten yıkmak için, asıl mahiyetini ustaca gizleyip kalben inanmadığı halde müslümanlara karşı kendisini inanmış gösteren kimse anlaşılmalıdır. Bu türlü nifak; doğrudan doğruya küfür olduğu için, sahibini ebedî azaba götürür. Hem de cehennemde en şiddetli azaba uğrayacak grup bunlardır.

Amelî (davranışlarla ilgili) Nifak:
İmana aykırı olmayarak, sadece amelle ilgili olan nifakın bu çeşidi, küfür değildir; fakat büyük günahtır. Bir kimsenin, müslüman olduğu halde, imanla ilgili olmamak şartıyla yalan, emanete hıyanetlik, sözde durmama, hile ve riya gibi bazı munâfık alametlerini üzerinde taşıdığı olur. Zira bu çeşit nifak alametlerinden tamamen sâlim olmak, hayli güçtür. O yüzden, bazen farkında olmadığı halde bir mûminde munâfıkların sıfatlarından bulunabilir. Çünkü bazı nifak alâmetlerinin İslam’la bir arada bulunması mümkündür.

Nifak, kalbde, inançta olursa küfür; amelde olursa suçtur, günahtır. Amelle ilgili nifak vasıfları insanı küfre götürmez. Bu bakımdan bir insanın, inanç yönünden nifakı apaçık olmadıkça; ihmal, tembellik ve ihtiras gibi birtakım nefsânî zaaflar yüzünden ortaya çıkan kusurları sebebiyle munâfıklığına hükmedilmez. Çünkü genel anlamda munâfık sözü, meselenin iman – küfür yönünü ifade eder.
Rasulullah (s.a.v.) : "Dört şey kimde bulunursa hâlis munâfık olur. Kimde bunlardan bir kısmı bulunursa, onu bırakıncaya kadar kendisinde munafıklıktan bir haslet kalmış olur. Bunlar: Kendisine bir şey emanet edildiği zaman hiyanet etmek, söz söylerken yalan söylemek, ahdettiğinde, söz verdiğinde sözünü tutmamak, husumet zamanında da haktan ayrılmaktır."
(S. Buhâri, Tecrid-i Sarih, 1, no: 32; Muslim; Ebu Davud; Tirmizi; Nesai; Cem’ul Fevaid, Hadis No: 8097)

Munafığın alameti üçtür: Konuştuğu zaman yalan söyler, söz verdiği zaman yerine getirmez ve ona güvenildiği zaman hıyanet eder
(İmam Suyuti, Camius-Sağir, Hadis No: 25; Buhari; Muslim; Tirmizi; Nesai)

Hadis-i şerifte belirtilen (bazı rivayetlerde üç; bazı rivayetlerde dört) vasıf aynı anda bir kişide tümüyle bulunsa dahi, imanla ilgili olmadıkça, o kimseye munafık denmemelidir. Ama, bu vasıflara sahib isek, bunların büyük günahlar olduğunu aklımızdan çıkarmamalı, hemen bunlardan tevbe etmeli; çevremizde bu vasıflara tümüyle sahib insanlardan da kendimizi korumaya çalışmalıyız.

Müslümanlar için en tehlikeli olan grup munafıklardır. Çünkü onlar, bize benzer, bizim gibi görünür, bizim toplantılarımıza katılır, fikir beyan eder. Hacca gider, bazen namaz kılar, ama bizim gibi iman etmez. Sadece kendi basit çıkarlarını düşünür. Küfürlerine bir de hile ve alay karıştırdıkları için munâfıklar, kâfirlerin en âdi, en bayağı ve en alçaklardır. Munafıklar, kâfirlerin aksine, müslümanlarla iç içe yaşadıkları ve her an, insan ruhunun en aziz gıdası ve beşer hayatının vazgeçilmez unsuru olan imanın nice olumlu tecellilerine yakinen şâhid oldukları halde bile gerçek imana eremeyip, daima zikzaklar içinde yaşamaları, onların ne kadar idrakten ve kalbî duyarlılıktan mahrum olduklarını gösterir.
Doğrusu munâfıklar, cehennemin en alt tabakasındadırlar. Onları (kurtarmaya) bir yardımcı da bulamayacaksın.” (Nisa, 145)

Ayrıca, nifak hastalığının tedavisi, küfür illetinden daha zordur. Çünkü munâfık, hasta olduğu halde doktorun önünde hastalığını gizleyen kimseye benzer. Kâfirin hastalığı meydanda olduğu için, birtakım yollarla kendisine yaklaşılıp tedavisi mümkün olabilir. Munâfık ise, kapısı penceresi belli olmayan yuvarlak, yamuk bir kişilik (kişiliksizlik) olduğundan kendisine nûfuz etme yolu bulunamaz. İslam davasına zararları açısından ise, munâfıkların kâfirlerden daha tehlikeli olduğu munâkaşa götürmez bir gerçektir. Vücudun zayıf ânını kollayan mikroplar gibi; İslam toplumu içinde dâima onların kritik anlarını fırsat telakki edip her türlü melâneti yapan munâfıklar; bizim davamızın baş düşmanlarıdır. Nerede, ne zaman ve nasıl karşımıza çıkacakları belli olmadığı için kendilerine karşı tedbir alma imkânı da olmamaktadır.

“Munafıkların kendilerini ele veren alametleri vardır: Selamları lanettir, yemekleri gasb ve yağmadır. Ganimetleri hile ile kazançtır. Mescidlere aralıklı yaklaşırlar. Cemaatle namazın sonuna ancak yetişebilirler, kibirlidirler. Ne sevilirler ne de severler. Gece odun gibi sessiz, gündüz gürültücüdürler” (İmam Ahmed ve Bezzar; Cem’ul Fevaid, Hadis No: 8110)

“Bizimle munafıkların arasını ayıran alamet, bizim yatsı ve sabah cami cemaatinde bulunmamızdır. Onlar (munafıklar) buna güç yetiremezler” (Said bin Mansur ve Beyhaki ; İmam Suyuti, Camius Sağir, Hadis No: 26)

Munafık, iki sürü arasında kâh birine kâh öbürüne yanaşan şaşkın koyun gibidir
(Muslim ; Nesai; Cem’ul-Fevaid, Hadis No: 8101)

“Tibi (rahimehullah) bu hadisin şerhinde şu açıklamada bulunmuştur:
‘Munafık, fahlı (koçu) arayan koyun gibidir. Nefsanî istek ve kötü amaçları peşinde koşar, sürekli istikrarsızdır. Bunun içindir ki Kur'an-ı Kerim’de de bu vasıfla vasıflanmışlardır.

Onlar (munâfıklar) küfürle iman arasında bocalayıp durmaktadırlar, Ne bu mûminlere ne de şu kâfirlere bağlanırlar Allah kimi saptırırsa sen artık ona bir yol bulamazsın” (Nisa:143) (Feydu’l-Kadir geçen hadisin şerhinde)

"Munâfıkların erkekleri de kadınları da birbirlerinin tıpkısıdırlar; kötülüğü emreder, iyilikten alıkoyarlar ve ellerini sıkı tutarlar, cimridirler. Allah'ı unuttular, Allah da onları unuttu. Gerçekten munafıklar, yoldan çıkmışların ta kendileridir." (Tevbe 67)

Ekli dosyayı görüntüle 28261

Ekli dosyayı görüntüle 28259

Ekli dosyayı görüntüle 28260

Ekli dosyayı görüntüle 28263
Yani münafık olduğunu tahmin etsek bile işini Allah'a havale etmemiz gerekiyor, düşmanla işbirliği yaptığı aslinda iman etmediği tevil götürmez bir şekilde güneş gibi ortaya çıkmadan münafık diyemeyiz değil mi hocam[/MUSIC]
 
Moderatör tarafında düzenlendi:
Üst Ana Sayfa Alt