Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

[Feraset ile Zan Arasındaki Fark]

M Çevrimdışı

Muvahhid Mücahid

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Bazı sofilerin İbn Kayyım'ın Şeyhulislam İbn Teymiyye hakkında söylediği sözleri çarpıttığını ve onu İbn Kayyım'ın kastettiği manadan kendi heva ve heveslerine göre tahrif ettiğini gördüm.Tıpkı Hristiyanların İsa aleyhisselam hakkında inen bir ayeti kendi batılları için tahrif etmeye çalışmaları gibi bu sofiler de alimlerin sözlerini tahrif etmeye çalışıyordu.

İbn Kayyım rahimehullah bakalım feraseti nasıl tarif etmiş:
[Feraset ile Zan Arasındaki Fark]

Feraset ile zan arasında şöyle bir fark vardır: Zan isabetli ya da isabetsiz olabilir. Kalbin karanlık ve aydınlık, arınmışlık ve kirlilik halleriyle birlikte bulunabilir. Bu nedenle Allah teala zannın birçoğundan kaçınılmasını emretmiş ve bir kısmının da günah olduğunu bildirmiştir.

Feraset konusunda ise, feraset ehli olan kimseleri şu ayetinde övgüyle anmış, methetmiştir: "Şüphesiz bunda düşünüp görebilen kimseler için ibretler vardır."
(Hicr,75)

İbn Abbas radıyallahu anhuma ve başkaları "feraset sahibi olanlar için" şeklinde açıklama yapmışlardır. Allah teala ayet-i kerimelerde şöyle bu yurmuştur: "...Bilmeyen kimseler, iffetlerinden dolayı onları zengin zanneder. Sen onları simalarından tanırsın..." (Bakara, 273)

"Biz dileseydik onları sana gösterirdik de, sen onları yüzlerinden tanırdın. Andolsun ki sen onları konuşma tarzlarından tanırsın..."
(Muhammed, 30)

Doğru ve dürüst feraset, arınmış, saflaşmış, kirlerden uzaklaşmış ve Allah'a yakın olan kalbe aittir. Böyle bir kalp, kendi içinde Allah teala'nın vârettiği nuruyla bakar. Tirmizî ve diğer kaynaklarda Ebû Sa îd'den rivayet edildiğine göre Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:

"Müminin ferasetinden sakının! Çünkü o, Allah'ın nuruyla bakar." Tirmizi, Sünen, K. Tefsiru'l-Kur'an, "Min Sürati'l-Hicr" babi, H. No: 3127.

Bu feraset, kalbin Allah'a yakınlığından neşet etmiştir. Çünkü kalp Allah'a yakın olduğu zaman hakkı tanıma ve idrak etme konusunda mani olan olumsuzluklar, aykırılıklar kesintiye uğrar. Kendisinin Allah'a olan yakınlığı nispetinde Allah'a yakın bir kandilden istifade eder. Yakınlığına göre nur onu aydınlatır. Bu nurun aydınlığında, uzakta olanın, perdeli olanın görmediği şeyleri görür. Sahih hadiste Ebû Hureyre radıyallahu anh'dan geldiğine göre Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem kudsî hadiste Rabbi azze ve celle'nin şöyle dediğini rivayet etmiştir:

"...Kulum kendisine farz kıldığım şeylerle yaklaştığı gibi başka bir şeyle Bana yaklaşmamıştır. Kulum nafilelerle Bana yaklaşma çabasını sürdürür, en nihayetinde Ben onu severim. Onu sevdiğim zaman kendisiyle işittiği kulağı, gördüğü gözü; tuttuğu eli ve yürüdüğü ayağı olurum. Böylece o, Benimle işitir: Benimle görür; Benimle tutar ve Benimle yürür. "
(Buhari, Sahih, K. er-Rikák, "et-Teväzu" babi, H. No: 6502'de münferid olarak rivayet etmiştir.

Allah subhanehu kulunun Zatına yaklaşma çabasının ona muhabbet duyma faydası sağladığını bildirmiştir. Buna göre Allah bir kulu severse. onun kulağına, gözüne, eline ve ayağına yakın olur. Kul O'nunla duyar, O'nunla görür. O'nunla tutar. O'nunla yürür. Neticede kulun kalbi, hakikatlerin şekillerinin olduğu gibi ortaya çıktığı saf bir aynaya benzer. Feraseti neredeyse hiç isabetsizlik etmez. Çünkü kul Allah ile gördüğünde meseleyi olduğu gibi görür. Allah ile duyduğunda olduğu gibi duyar. Bu mesele gayb ilmiyle alakalı değildir. Bilakis gaybları en iyi bilen Zat hakkı; Kendisine yakın olan ve nuruyla aydınlanan, kendisinde hakikatlerin suretlerinin hâsıl olmasına mani olan türlü bâtılların, hayallerin, vesveselerin nakış ve desenleriyle meşgul olmayan birinin kalbine ilka eylemiştir. Kalbe nur baskın geldi mi, diğer unsurlar, üzerinde feyezan eder. Kalpten göze sirayet eder. Bu nura göre insanın basiret gözü açılır. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem namazdayken, arkasında duran ashabını önündelermişcesine görürdü.

"Kendisi Mekke'de olduğu halde Beytu'l-Makdis'i ayan beyan görmüştü.

Şam'un saraylarını, San'a'nın kapılarını, Kisra'nın şehirlerini Medine'de hendek kazarken görmüştü. Medine'de bulunduğu sırada komutanlarının Mute'de yaralandıklarını görmüştü.

Kendisi Medine'de olduğu halde Habeşistan'da vefat eden Necaşi'yi görmüş. namazgâha çıkıp cenaze namazını kılmıştı." Ömer, Pers topraklarında bulunan Nihavend de Sâriye'nin ve Müslüman askerlerin düşmana karşı savaştıklarını görmüş ve "Dağa doğru Sariye!" diye seslenmişti.

Aralarında el-Eşter en-Neha î'nin de bulunduğu Mezhic kabilesinden
birkaç kişi (Ömer'in) yanına girmişti. Gözlerini onun üzerinde yukarı aşağı şöyle bir gezdirdi ve "Bu hanginiz?" dedi. "Mâlik b. el-Hâris" dediler. Bunun üzerine "Onun neyi var? Allah canımı alsın! Gördüğüm kadarıyla Müslümanlar onun sebebiyle zorlu bir günle karşılaşacaklar." dedi. Amr b. Ubeyd, el-Hasan'ın (el-Basri) yanına girmişti. el-Hasan onun için "Bir şeyler ihdas etmezse, bu delikanlıların efendisidir." demiştir...
Osman b. Affân radıyallahu anh'in yanına sahabîlerden bir adam gelmişti. Bu adam yolda bir kadın görmüş ve kadının güzelliklerini düşünmüştü. Bunun üzerine Osman bu adama "Sizden biriniz gözlerinde zina izi belirgin vaziyetteyken yanıma giriyor ha!" demişti. (Bu söze muhatap olan adam şöyle dedi: "Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem den sonra vahiy mi bu?' dedim. 'Hayır' dedi, 'Ama basiret, burhan ve doğru ferasettir.
İşte feraset böyledir. Feraset. Allah in kalbe ilkâ eylediği bir nurdur. Kalbe bir şey arız olur ve o şey aynen o şekilde olur. Göze nüfuz eder ve göz başkalarının görmediklerini görür (er-Ruh/284-287)

İbn Kayyım rahimehullah meseleyi açıkça anlatmış.Özellikle şu sözlerini tekrar etmek istiyorum: "Bu mesele gayb ilmiyle alakalı değildir. Bilakis gaybları en iyi bilen Zat hakkı; Kendisine yakın olan ve nuruyla aydınlanan, kendisinde hakikatlerin suretlerinin hâsıl olmasına mani olan türlü bâtılların, hayallerin, vesveselerin nakış ve desenleriyle meşgul olmayan birinin kalbine ilka eylemiştir. Kalbe nur baskın geldi mi, diğer unsurlar, üzerinde feyezan eder. Kalpten göze sirayet eder. Bu nura göre insanın basiret gözü açılır."

Sofilerde insaf olmadığı için tıpkı sapan her fırka gibi mutlak bir sözü almış onu mukayyedlere hamletmemiş ve kendi batılları için kullanmışlardır.Bu açıklamayla birlikte İbn Kayyım'ın İbn Teymiyye hakkında söyledikleri de açıklığa kavuşmuş oluyor.Ama kalbi ölü ve hasta olan ne bilsin!
 
Alketa Çevrimdışı

Alketa

2024 Resmi Kitap Sponsoru
İslam-TR Üyesi
Iyi de bu yazmis oldugun yazidan feraset sahibi sufiler neden olmasin o kismi anlamadim
Bu onlar icin neden geçerli değil, kendi soylediklerinin aksi kismini teyitlemişsin diye okumladim ben bunu

Tarikatlarin bozulmuşluğunu tasavvufun ozunden kopuşu herkesin malumu zaten.
Kimse bu kisimlari savunmuyor.
Sadece adil olunmasi ile ilgili ornekler verildiginde ya da ihtiyali olmak gerektigi soylendigi icin hasta ya da ölüp kalp olunuyor bu kismi da anlayamiyorum
 
M Çevrimdışı

Muvahhid Mücahid

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Iyi de bu yazmis oldugun yazidan feraset sahibi sufiler neden olmasin o kismi anlamadim
Bu onlar icin neden geçerli değil, kendi soylediklerinin aksi kismini teyitlemişsin diye okumladim ben bunu

Tarikatlarin bozulmuşluğunu tasavvufun ozunden kopuşu herkesin malumu zaten.
Kimse bu kisimlari savunmuyor.
Sadece adil olunmasi ile ilgili ornekler verildiginde ya da ihtiyali olmak gerektigi soylendigi icin hasta ya da ölüp kalp olunuyor bu kismi da anlayamiyorum
Birisinin kastettiği mananın başkasını ona iftira atarak ona nisbet etmek ölü ve hasta kalbin özelliğidir.Sizin için bidat heralde önemli değil ki bidat ehlinin ferasetli olabileceğini zannediyorsunuz.İbn Kayyım'ın yazdıklarını okursanız kalpte batıl oldukça feraset de azdır.Hala çarpıtmaya çalışıyorsunuz.

İkincisi de İbn Kayyım'ın sözlerini çarpıtarak batıllarını temize çıkarmaya çalışanlara İbn Kayyım'ın sözlerinden bir reddiyedir bu.Kpnu sufilerin ferasetli olup olmaması meselesi değil.

Üçüncüsü; sünnete uymayan kişi ferasetli olamaz.Beyazid Bistami ve öğrencileri salih diye adlandırılan bir zata giderken o zatın karşıdan geldiğini görüyorlar ve zat kıbleye tükürüyor.Beyazıd Bistami dönüyor.Sebebi sünnete uymayışı.

Lütfen konuları çarpıtmayın...
 
Alketa Çevrimdışı

Alketa

2024 Resmi Kitap Sponsoru
İslam-TR Üyesi
Birisinin kastettiği mananın başkasını ona iftira atarak ona nisbet etmek ölü ve hasta kalbin özelliğidir.Sizin için bidat heralde önemli değil ki bidat ehlinin ferasetli olabileceğini zannediyorsunuz.İbn Kayyım'ın yazdıklarını okursanız kalpte batıl oldukça feraset de azdır.Hala çarpıtmaya çalışıyorsunuz.

İkincisi de İbn Kayyım'ın sözlerini çarpıtarak batıllarını temize çıkarmaya çalışanlara İbn Kayyım'ın sözlerinden bir reddiyedir bu.Kpnu sufilerin ferasetli olup olmaması meselesi değil.

Üçüncüsü; sünnete uymayan kişi ferasetli olamaz.Beyazid Bistami ve öğrencileri salih diye adlandırılan bir zata giderken o zatın karşıdan geldiğini görüyorlar ve zat kıbleye tükürüyor.Beyazıd Bistami dönüyor.Sebebi sünnete uymayışı.

Lütfen konuları çarpıtmayın...

Tamam, çarpıtmam.
O iş sizde.
Ok.(y)
 
M Çevrimdışı

Muvahhid Mücahid

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Tamam, çarpıtmam.
O iş sizde.
Ok.(y)
Biz kimseyi kastettiği mananın dışındaki sözlerle yargılamıyoruz.Ferasetle ilgili olan bir konuyu da gaybla ilgili bir mesele olarak aksettirmeye çalışıp insanların gaybı bilebileceğini iddia etmiyoruz.İbn Kayyım'ın söylediklerini çarpıtanlara karşı İbn Kayyım'ın sözleriyle ne anlatmak istediğini kitaplarından nakillendirmek neden zorunuza gidiyor?

İbn Teymiyye'den bir keramet diyerek konular açıp feraseti gaybi bir mesele haline getirerek gaybı bilebileceğini iddia eden müşriklerin şirklerini şu da şirke girmiştir diyerek saçmalayanlar gibi de yapmıyoruz.
 
Üst Ana Sayfa Alt