Allah yolunda cihad, amellerin en faziletlisidir. Allah yolunda savaşan mücahitler İnsanların en hayırlısıdır. Bunun kitap ve sünnetten delilleri ise şöyledir:
Mü’minlerden özür sahibi olmaksızın (cihattan geri kalıp) oturanlarla, Allah yolunda mallarıyla, canlarıyla cihad edenler eşit olamazlar. Allah, mallarıyla, canlarıyla cihad edenleri, derece itibariyle, cihattan geri kalanlardan üstün kılmıştır. Gerçi Allah (mü’minlerin) hepsine de en güzel olanı (cenneti) va’detmiştir. Ama mücahitleri büyük bir mükâfat ile kendi katından dereceler, bağışlanma ve rahmet ile cihattan geri kalanlara üstün kılmıştır. Allah, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.(Nisa,95)
Sahih-i Buhari'de Ebu Hureyre (Radıyallahu anh)'ın şöyle dediği aktarılmıştır: ''Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: ''Cennette yüz derece vardır ki; Allah'u Teala bunları Allah yolunda cihad edenler için hazırlamıştır. Her iki derece arasında gökle yer arası kadar mesafe vardır.
Sahih-i Müslim'de Ebu Said el-Hudrî (Radıyallahu anh)'dan rivayet edildiğine göre Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: ''Ey Ebu Said, her kim Rab olarak Allah'tan, din olarak İslam'dan ve Nebi olarak Muhammed'den razı olursa cennet ona vacip/gerekli olur.'' Bu söz Ebu Said'in hoşuna gitti ve Ey Allah'ın Resulü bu sözü bana tekrarlasanız dedi. Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) sözünü tekrarladı ve şöyle dedi: ''Bir başka haslet daha vardır ki, onun sayesinde Allah kulunu cennette yüz derece yükseltir. Her bir derecenin arasında yerle gök arası kadardır.'' Ebu Said: O haslet nedir, Ey Allah'ın Resülü? diye sordu. Nebi (sallallahu aleyhi ve sellem): ''Allah yolunda cihad,Allah yolunda cihaddır.'' buyurdu.
Ayrıca Allah (subhanehu teala) cihat ile başka hayırlı amellerin arasını ve mücahitlerin diğer insanlara olan üstünlüğünün arasına eşit kılan kimseleri yalanlamıştır. Allah'u Teala şöyle buyurmaktadır:
''Siz hacılara su dağıtmayı ve Mescid-i Haram’ın bakım ve onarımını, Allah’a ve âhiret gününe iman edip Allah yolunda cihad eden kimse(lerin amelleri) gibi mi tuttunuz? Bunlar Allah katında eşit olmazlar. Allah, zâlim topluluğu doğru yola erdirmez. İman edip hicret eden ve Allah yolunda mallarıyla, canlarıyla cihad eden kimselerin mertebeleri, Allah katında daha üstündür. İşte onlar, başarıya erenlerin ta kendileridir. Rableri onlara, kendi katından bir rahmet, bir hoşnutluk ve kendilerine içinde tükenmez nimetler bulunan cennetler müjdelemektedir. Onlar orada ebedî kalacaklardır. Şüphesiz, Allah katında büyük bir mükâfat vardır. (Tevbe,19-22)
Bu ayetlerin nüzul sebebi hakkında Sahih-i Müslim'de Numan bin Beşir (Radıyallahu Anh)'dan şöyle dediği aktarılmıştır: Ben, Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)'in minberi yanında idim bir adam şöyle dedi; ''Ben müslüman olduktan sonra hacılara su dağıtmak hariç, hiçbir amel yapmasam aldırış etmem'' dedi. Bir başkası da: Ben Kabe'yi onarsam da başka hiçbir amel yapmasam aldırış etmem'' dedi. Bir diğeri de ''Allah yolunda savaşmak, bu sizin söylediklerinizden daha faziletlidir'' dedi. Bu bir Cuma günü idi. Bunları dinleyen Ömer (radıyallahu anh): Rasulullah'ın minberi yanında böyle sesinizi yükseltmeyin. Ben Cumayı kıldıktan sonra Rasulullah' ihtilaf ettiğiniz konuyu sorup öğrenirim dedi. Allah (azze ve celle)'de bu ayeti indirdi.
''Siz hacılara su dağıtmayı ve Mescid-i Haram’ın bakım ve onarımını, Allah’a ve âhiret gününe iman edip Allah yolunda cihad eden kimse(lerin amelleri) gibi mi tuttunuz?''(Tevbe,19)
Ebu Hureyre (radıyallahu anh)'ın şöyle dedi aktarılmıştır: ''Bir adam Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)'in yanına geldi ve şöyle dedi: Bana cihada denk gelecek bir amel göster. Resulullah bunun ardından şöyle dedi: ''Ben cihad değerinde bir amel bulamıyorum. Mücahit sefere çıktığı zaman sen mescide girip de (o dönünceye kadar) hiç gevşemeden devamlı namaz kılmaya ve devamlı oruç tutmaya gücün yeter mi?'' O kişi şöyle dedi: Buna kimin gücü yeter ki?''(Buhari)
Ebu Hureyre (radıyallahu anh)'ın şöyle dedi aktarılmıştır: ''Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'e Allah yolunda cihada ne denk gelir? diye soruldu. Dedi ki: ''Ona güç yetiremezsiniz.'' Bu soruyu iki ya da üç defa tekrar ettiler. O her defasında ''Ona güç yetiremezsiniz.'' cevabını verdi. Akabinde şöyle buyurdu: ''Allah yolunda mücahidin misali, gündüzleri ve geceleri hiç ara vermeden oruç tutup, namaz kılan, Allah'ın ayetlerini de itaatkar olan ve mücahit Allah yolundan dönünceye kadar namaz ve oruçtan gevşemeyin kimsedir.''(Muslim)
Tirmizi'de geçen Muaz hadisinde Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: ''İşin başı İslam, direği namaz ve zirvesi cihaddır.''
Allame İbn Recep El-Hanbeli şöyle der: ''Zirvetu senamihi: En büyük ve en yüksek manasındadır. İşte bu cihadın farzlarından sonra amellerin en faziletlisi olduğunu göstermektedir. Nitekim bu söz Ahmet Bin Hanbel ile başka alimlerin sözüdür.''
İşte bunlar, cihadın ve mücahidlerin fazileti hususunda bazı ayetler ve hadislerdir. Mücahidler, ümmetin en faziletlileridir. Çünkü onların ameli amellerin en faziletlisi, en yücesi ve sevap ve ecir açısından en çok olanıdır.
Bunun nedeni ise mücahitler sebebiyle ümmet izzet bulur, ırzlar ve kanlar korunur, yollar güvenli olur, huzur yayılır, ümmet zalim düşmanlardan kurtulur, ilim ve davet yolları kolaylaşır ve Allah'ın hücceti, kulları üzerinde icra edilir.
Başkaları mallarını takdim eder, onlar(mücahidler) canlarını sunarlar. Başkaları vakitlerini feda etseler de, onlar(mücahidler) dünya ve içindekileri feda ederler.
Onlar(mücahidler), insanlar içerisinde en büyük ve en şiddetli imtihanlara maruz kalan kimselerdir. Nebi (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmaktadır. ''Bela açısından insanların en şiddetlisi nebilerdir. Sonra rütbe açısından en üstün olanlardır.''
İbni Kudame (radıyallahu anh) şöyle der: ''Cihad, canı ve malı sarf etmektir. Küçük, büyük, güçlü, zayıf, etkek ve kadın bütün müslümanlara faydası uzanır. Fayda, ecir ve fazilet hususunda hiçbir şey cihada musavi olamaz.''
Şeyhul İslam İbni Teymiyye (rahimehullah) şöyle der: ''Kur'an ve Sünnet'te cihadın farziyeti ve cihad'ın fazileti hakkında sayılamayacak kadar delil bulunmaktadır. Bundan ötürü kişinin nafile olarak yapacağı en faziletli ibadettir. Alimlerin ittifakıyla cihad, hac, umre, nafile namaz ve oruçtan daha faziletlidir. Nitekim Kur'anı ve Sünnet bunu apaçık göstermektedir. Öyle ki Nebi (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: ''İşin başı İslam, direği namaz, zirvesi cihaddır.''
Amellerin sevabı ve fazileti hakkında cihada denk bir amel varid olmamıştır. (Naslara) bakıldığında apaçık ortaya çıkmaktadır.
Şüphesiz cihadın faydası herkese için evrenseldir. Hem zahir hem de batıni ibadet çeşitlerinden hepsini içerir. Zira cihat, Allahu Teala'ya karşı muhabbeti, ihlası, tevekkülü, canı ve malı ona teslim etmeyi, sabrı, zühdü ve O'nu zikretmeyi ve diğer ibadetlerin kapsayamadığı türleri de ihtiva eder. Cihad eden topluluk veya fert daima galibiyet ve zafer ya da şehadet ve cennet arasındadır. Kaldı ki yaratılmışlar için ölüm ve hayat kaçınılmazdır. Cihadda hayatlarını ve ölümlerini dünya ve ahiret saadetleri için kullanmaları vardır. Cihadın terkinde ise her iki saadetin kaybolması veya azalması vardır. Zira bazı kimseler vardır ki, menfaatleri az da olsa dinde ve dünyada zorla işleri arzu ederler. Cihad ise her ikisinde de her türlü çalışmadan daha faydalıdır. Bazen kişi ölüm gelene kadar nefsini terfi ettirmek ister. Şehidin ölümü diğer ölümlerden daha kolaydır ve ölümlerin en hayırlısıdır.(Es-Siyasetu'ş Şeriyye, 159 syf)
Yine şöyle der: ''Bildiğim kadarıyla alimler, Allah'u Teala için yapılan ibadetler arasında cihaddan daha faziletli nafile bir ibadetin olmadığı hususunda ittifak etmişlerdir. Cihad; hacdan, nafile oruç ve nafile namazdan daha faziletlidir. Allah yolunda ribat tutmak, Mekke, Medine ve Beytul Makdis'e komşu olmaktan daha hayırlıdır.''(Mecmu'ul Fetava, 28/418)
بِسۡمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحۡمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
لَّا يَسۡتَوِي ٱلۡقَٰعِدُونَ مِنَ ٱلۡمُؤۡمِنِينَ غَيۡرُ أُوْلِي ٱلضَّرَرِ وَٱلۡمُجَٰهِدُونَ فِي سَبِيلِ ٱللَّهِ بِأَمۡوَٰلِهِمۡ وَأَنفُسِهِمۡۚ فَضَّلَ ٱللَّهُ ٱلۡمُجَٰهِدِينَ بِأَمۡوَٰلِهِمۡ وَأَنفُسِهِمۡ عَلَى ٱلۡقَٰعِدِينَ دَرَجَةٗۚ وَكُلّٗا وَعَدَ ٱللَّهُ ٱلۡحُسۡنَىٰۚ وَفَضَّلَ ٱللَّهُ ٱلۡمُجَٰهِدِينَ عَلَى ٱلۡقَٰعِدِينَ أَجۡرًا عَظِيمٗا
Mü’minlerden özür sahibi olmaksızın (cihattan geri kalıp) oturanlarla, Allah yolunda mallarıyla, canlarıyla cihad edenler eşit olamazlar. Allah, mallarıyla, canlarıyla cihad edenleri, derece itibariyle, cihattan geri kalanlardan üstün kılmıştır. Gerçi Allah (mü’minlerin) hepsine de en güzel olanı (cenneti) va’detmiştir. Ama mücahitleri büyük bir mükâfat ile kendi katından dereceler, bağışlanma ve rahmet ile cihattan geri kalanlara üstün kılmıştır. Allah, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.(Nisa,95)
Sahih-i Buhari'de Ebu Hureyre (Radıyallahu anh)'ın şöyle dediği aktarılmıştır: ''Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: ''Cennette yüz derece vardır ki; Allah'u Teala bunları Allah yolunda cihad edenler için hazırlamıştır. Her iki derece arasında gökle yer arası kadar mesafe vardır.
Sahih-i Müslim'de Ebu Said el-Hudrî (Radıyallahu anh)'dan rivayet edildiğine göre Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: ''Ey Ebu Said, her kim Rab olarak Allah'tan, din olarak İslam'dan ve Nebi olarak Muhammed'den razı olursa cennet ona vacip/gerekli olur.'' Bu söz Ebu Said'in hoşuna gitti ve Ey Allah'ın Resulü bu sözü bana tekrarlasanız dedi. Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) sözünü tekrarladı ve şöyle dedi: ''Bir başka haslet daha vardır ki, onun sayesinde Allah kulunu cennette yüz derece yükseltir. Her bir derecenin arasında yerle gök arası kadardır.'' Ebu Said: O haslet nedir, Ey Allah'ın Resülü? diye sordu. Nebi (sallallahu aleyhi ve sellem): ''Allah yolunda cihad,Allah yolunda cihaddır.'' buyurdu.
Ayrıca Allah (subhanehu teala) cihat ile başka hayırlı amellerin arasını ve mücahitlerin diğer insanlara olan üstünlüğünün arasına eşit kılan kimseleri yalanlamıştır. Allah'u Teala şöyle buyurmaktadır:
''Siz hacılara su dağıtmayı ve Mescid-i Haram’ın bakım ve onarımını, Allah’a ve âhiret gününe iman edip Allah yolunda cihad eden kimse(lerin amelleri) gibi mi tuttunuz? Bunlar Allah katında eşit olmazlar. Allah, zâlim topluluğu doğru yola erdirmez. İman edip hicret eden ve Allah yolunda mallarıyla, canlarıyla cihad eden kimselerin mertebeleri, Allah katında daha üstündür. İşte onlar, başarıya erenlerin ta kendileridir. Rableri onlara, kendi katından bir rahmet, bir hoşnutluk ve kendilerine içinde tükenmez nimetler bulunan cennetler müjdelemektedir. Onlar orada ebedî kalacaklardır. Şüphesiz, Allah katında büyük bir mükâfat vardır. (Tevbe,19-22)
Bu ayetlerin nüzul sebebi hakkında Sahih-i Müslim'de Numan bin Beşir (Radıyallahu Anh)'dan şöyle dediği aktarılmıştır: Ben, Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)'in minberi yanında idim bir adam şöyle dedi; ''Ben müslüman olduktan sonra hacılara su dağıtmak hariç, hiçbir amel yapmasam aldırış etmem'' dedi. Bir başkası da: Ben Kabe'yi onarsam da başka hiçbir amel yapmasam aldırış etmem'' dedi. Bir diğeri de ''Allah yolunda savaşmak, bu sizin söylediklerinizden daha faziletlidir'' dedi. Bu bir Cuma günü idi. Bunları dinleyen Ömer (radıyallahu anh): Rasulullah'ın minberi yanında böyle sesinizi yükseltmeyin. Ben Cumayı kıldıktan sonra Rasulullah' ihtilaf ettiğiniz konuyu sorup öğrenirim dedi. Allah (azze ve celle)'de bu ayeti indirdi.
''Siz hacılara su dağıtmayı ve Mescid-i Haram’ın bakım ve onarımını, Allah’a ve âhiret gününe iman edip Allah yolunda cihad eden kimse(lerin amelleri) gibi mi tuttunuz?''(Tevbe,19)
Ebu Hureyre (radıyallahu anh)'ın şöyle dedi aktarılmıştır: ''Bir adam Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)'in yanına geldi ve şöyle dedi: Bana cihada denk gelecek bir amel göster. Resulullah bunun ardından şöyle dedi: ''Ben cihad değerinde bir amel bulamıyorum. Mücahit sefere çıktığı zaman sen mescide girip de (o dönünceye kadar) hiç gevşemeden devamlı namaz kılmaya ve devamlı oruç tutmaya gücün yeter mi?'' O kişi şöyle dedi: Buna kimin gücü yeter ki?''(Buhari)
Ebu Hureyre (radıyallahu anh)'ın şöyle dedi aktarılmıştır: ''Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'e Allah yolunda cihada ne denk gelir? diye soruldu. Dedi ki: ''Ona güç yetiremezsiniz.'' Bu soruyu iki ya da üç defa tekrar ettiler. O her defasında ''Ona güç yetiremezsiniz.'' cevabını verdi. Akabinde şöyle buyurdu: ''Allah yolunda mücahidin misali, gündüzleri ve geceleri hiç ara vermeden oruç tutup, namaz kılan, Allah'ın ayetlerini de itaatkar olan ve mücahit Allah yolundan dönünceye kadar namaz ve oruçtan gevşemeyin kimsedir.''(Muslim)
Tirmizi'de geçen Muaz hadisinde Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: ''İşin başı İslam, direği namaz ve zirvesi cihaddır.''
Allame İbn Recep El-Hanbeli şöyle der: ''Zirvetu senamihi: En büyük ve en yüksek manasındadır. İşte bu cihadın farzlarından sonra amellerin en faziletlisi olduğunu göstermektedir. Nitekim bu söz Ahmet Bin Hanbel ile başka alimlerin sözüdür.''
İşte bunlar, cihadın ve mücahidlerin fazileti hususunda bazı ayetler ve hadislerdir. Mücahidler, ümmetin en faziletlileridir. Çünkü onların ameli amellerin en faziletlisi, en yücesi ve sevap ve ecir açısından en çok olanıdır.
Bunun nedeni ise mücahitler sebebiyle ümmet izzet bulur, ırzlar ve kanlar korunur, yollar güvenli olur, huzur yayılır, ümmet zalim düşmanlardan kurtulur, ilim ve davet yolları kolaylaşır ve Allah'ın hücceti, kulları üzerinde icra edilir.
Başkaları mallarını takdim eder, onlar(mücahidler) canlarını sunarlar. Başkaları vakitlerini feda etseler de, onlar(mücahidler) dünya ve içindekileri feda ederler.
Onlar(mücahidler), insanlar içerisinde en büyük ve en şiddetli imtihanlara maruz kalan kimselerdir. Nebi (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmaktadır. ''Bela açısından insanların en şiddetlisi nebilerdir. Sonra rütbe açısından en üstün olanlardır.''
Onların yanlarında kafalar uçuşur,
Ceset parçaları etrafa yayılır,
Eller yerinden kopar ve ayaklar kesilir.
Ceset parçaları etrafa yayılır,
Eller yerinden kopar ve ayaklar kesilir.
İbni Kudame (radıyallahu anh) şöyle der: ''Cihad, canı ve malı sarf etmektir. Küçük, büyük, güçlü, zayıf, etkek ve kadın bütün müslümanlara faydası uzanır. Fayda, ecir ve fazilet hususunda hiçbir şey cihada musavi olamaz.''
Şeyhul İslam İbni Teymiyye (rahimehullah) şöyle der: ''Kur'an ve Sünnet'te cihadın farziyeti ve cihad'ın fazileti hakkında sayılamayacak kadar delil bulunmaktadır. Bundan ötürü kişinin nafile olarak yapacağı en faziletli ibadettir. Alimlerin ittifakıyla cihad, hac, umre, nafile namaz ve oruçtan daha faziletlidir. Nitekim Kur'anı ve Sünnet bunu apaçık göstermektedir. Öyle ki Nebi (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: ''İşin başı İslam, direği namaz, zirvesi cihaddır.''
Amellerin sevabı ve fazileti hakkında cihada denk bir amel varid olmamıştır. (Naslara) bakıldığında apaçık ortaya çıkmaktadır.
Şüphesiz cihadın faydası herkese için evrenseldir. Hem zahir hem de batıni ibadet çeşitlerinden hepsini içerir. Zira cihat, Allahu Teala'ya karşı muhabbeti, ihlası, tevekkülü, canı ve malı ona teslim etmeyi, sabrı, zühdü ve O'nu zikretmeyi ve diğer ibadetlerin kapsayamadığı türleri de ihtiva eder. Cihad eden topluluk veya fert daima galibiyet ve zafer ya da şehadet ve cennet arasındadır. Kaldı ki yaratılmışlar için ölüm ve hayat kaçınılmazdır. Cihadda hayatlarını ve ölümlerini dünya ve ahiret saadetleri için kullanmaları vardır. Cihadın terkinde ise her iki saadetin kaybolması veya azalması vardır. Zira bazı kimseler vardır ki, menfaatleri az da olsa dinde ve dünyada zorla işleri arzu ederler. Cihad ise her ikisinde de her türlü çalışmadan daha faydalıdır. Bazen kişi ölüm gelene kadar nefsini terfi ettirmek ister. Şehidin ölümü diğer ölümlerden daha kolaydır ve ölümlerin en hayırlısıdır.(Es-Siyasetu'ş Şeriyye, 159 syf)
Yine şöyle der: ''Bildiğim kadarıyla alimler, Allah'u Teala için yapılan ibadetler arasında cihaddan daha faziletli nafile bir ibadetin olmadığı hususunda ittifak etmişlerdir. Cihad; hacdan, nafile oruç ve nafile namazdan daha faziletlidir. Allah yolunda ribat tutmak, Mekke, Medine ve Beytul Makdis'e komşu olmaktan daha hayırlıdır.''(Mecmu'ul Fetava, 28/418)
Cihad Yolundaki İşaretler
Şeyh Muhammed B. Abdullah El-Hasım
Şeyh Muhammed B. Abdullah El-Hasım