Rivayetlerden anladığımız üzere, deccal dünyadadır ve nerede olduğu tam olarak bilinmeyen bir adada yaşamaktadır. Allah Rasûlü sav zamanında bazı kimseler, denizde yolculuk ederken yollarını kaybettiler ve bu adaya çıktılar. Mağarada deccali görüp onunla konuştular. Bu olaydan şu iki şeyi de anlıyoruz, birincisi deccal zuhur etmese bile konuşup başka insanlarla etkileşime girebilmektedir. Bu şuan bulunduğu ve onunla konuşulduğunu kesin olarak göstermez. Ancak uzun zaman yürütülen ve doğuda bölgemize ve Hindistan taraflarına kadar taşan sömürgecilik esnasında bu adanın bulunmuş olması mümkündür. Nitekim ikinci olarak da, Allah Rasûlünün sav tanıdığı birisinin bu adayı bulması demek, muhtemelen bu ada Arap yarımadasına veya Hindistan taraflarına ya da doğu Afrika sahillerine yakın demektir.
Bilinen tarihte, bugün insanlığın düştüğü fitne kadar büyük bir fitne yoktur. Sadece elli senede adeta insanlığın kodlarıyla oynanmıştır. Binlerce yıldır başaramadıklarını kâfirler adeta amaçlarına nasıl ulaşacakları bir anda kafalarına esmiş gibi elli senede insanlığı değiştirip kukla haline getirdiler ve istedikleri yöne sevk etmeye başladılar. Bu konuda aklıma eskiden "deccalin bu kez onlar tarafından bulunmuş olabileceği ve ondan fikir aldıkları" ihtimali geliyordu. Bunu şuan da kesin olarak iddia etmiyorum. Bazı ilginç şeyler var ve bunlar bu ihtimali kuvvetlendirse de, kuvvetlendirmese de bir tür "deccaliyet" ile yahut deccalin selefleri ile savaştığımızı gösteriyor.
Bu husustaki hadislere bazı misaller verecek olursak;
1- "(İnsanlar) gökten yağmur yağmadığı halde yağdı sanırlar. Yer bitki bitirmediği halde bitirdiğini sanırlar."
Bu eskiden olsa istidraca veya büyüye yorulabilir ve bununla yetinilebilirdi. Ancak günümüzde teknoloji ile yapılabiliyor. Hadislerde deccalin sahte mucizeleri ile bedevileri kandıracağından bahsedilir. Bedeviler teknolojiden uzaktırlar. Dolayısıyla deccalin onlarla olan münasebetine özellikle vurgu yapılmış olması mümkündür. Zira onun teknolojik hilelerini kavrayamayabilirler. Bugün bunlar haarp teknolojisi ile yapılabilmektedir. Ki ona dahi gerek kalmadı zira bu tür illüzyonlar bilgisayar programları ile mümkündür. Nitekim yağdığı veya bitirdiği zannedilecektir
2-"Onunla birlikte bazı kimselerin ölmüş babaları, kardeşleri, tanıdıklarının kılığına giren şeytanlar vardır. Kişinin ölmüş babası veya kardeşinin kılığına girerek gelir ve 'Beni tanımıyor musun? İşte bu (deccali kastederek) senin rabbindir, o halde ona tabi ol!' diyerek telkinde bulunur."
Bu mecazi olmayıp doğrudan şeytanların bunu yapacağı şeklinde anlaşılabileceği gibi veya bir tür maske ve libas ile yapılabileceği mümkün olmakla beraber, günümüzde yapay insan teknolojisi de fazlaca ilerlemektedir. Bu hususta humanoidler örnek olarak verilebilir. Henüz o kadar gelişmese de ve hepsi olmasa da bugün bile insana ciddi oranda benzeyen bazı humanoidlere örnekler vardır. Zaten işin zihni boyutu programlar ve yapay zekalar ile tamamlanmıştır.
3-“Deccal şu tuzlaya, kanalın geçtiği yere iner/oturur/karargâh kurar. En çok kadınlar yanına gider. Öyle ki, kişi -deccalin yanına gider endişesiyle- kendi yakını olan bir kadının, annesinin, kızının, bacısının, halasının yanına döner de onu sağlam bir bağ ile sıkıca bağlar."
Modern düzen, bilhassa kadınların aklını çelme gayretindedir. Dikkat edilirse İslâma karşı yürütülen propagandalar kahir ekseriyetle kadınlarla alakalı meselelerdir. Deccalin kadınların aklını çelerek hareket etmesi de ilginçtir. Burada dikkat çeken kısım şu ki, deccalın zamanı yaklaşmış ve kafirlerin saldırı usulü tam olarak bu doğrultuda değişmiştir. Bu yakın zamanda başlayan bir propaganda usulüdür. Bundan önceki asırlarda kadınlar umurlarında mıydı? Ancak bugün insanlığı "kadın hakları, feminizm, eşitlik" anahtar kelimeli propagandalar ile bu süreçte evvela kadınların aklını çelip bozmak ondan sonra onları kullanarak erkekleri yoldan çıkarmak suretiyle bozmuşlardır. Aynı şeytanın Havva Aleyhisselamı kandırmayı başarıp Onunla da Adem Aleyhisselamı kandırması gibi. Veya ikisinin üryan kalması gibi bugün insanlar da moda ve çeşitli algı hileleriyle üryan hale getirilmiştir. Bütün dünya bu propagandaların saldırısı altındadır. Bugün Avrupa'da feminizmin vardığı nokta, değil iş hayatı ve sosyal hayatta benzerlik boyutu, kadınların da erkek gibi üstü üryan dolaşmasının meşruluğu üzerindendir. Yüz sene evvel kadınlarının örtünerek gezdiği hatta kimi ülkelerde çarşafla gezdiği Batı bugün sosyal hayatta bu tür tartışmalarla çalkalanmakta ve ülkeler her tarafa çıplaklar kampı kurulmasına müsade etmek zorunda kalmıştır. Bugün erkeklerin yaşadığı en büyük imtihanlardan birisi kadınlarını, bacılarını ve kızlarını, modern düzenin feminizmle akıllarını çelmesinden ve bu tür propagandalardan korumaktır.
Nitekim;
4-"Öyle ki, kişi -deccalin yanına gider endişesiyle- kendi yakını olan bir kadının, annesinin, kızının, bacısının, halasının yanına döner de onu sağlam bir bağ ile sıkıca bağlar."
Bu kısım ilginçtir. Bugün dindar erkekler ne kadınlarının sokağa çıkmasını ne de televizyon ve telefon gibi şeylere bakmasını istememektedir. Burada şöyle bir husus var, ben esasen dizilere filmlere genel anlamda tv ye pek bakmıyorum. Ancak sadece denk gelip izlediğim kısa süre baktığım sahneler arasında bile çok ciddi oranda feminizme teşvik ve erkek iktidarına düşmanlık vardı. Bunlar benim arada karşılaştığım sahnelerden ibaretti ve bu birçok defa oldu. Durum böyleyken görmediklerimi ben düşünemiyorum. Bugün erkeğin, karısını bağlaması; televizyonu evden çıkarıp/kırıp sosyal medyayı ailece terkedip karısını evden çıkarmaması suretiyledir. Günümüz için bu bir tür "bağlamaktır". Tabi her konuda ustaca hareket eden deccaliyet bu konuda da tedbirini almış ve bu tarz şeyleri "gericilik" ve "hürriyeti elden alma" olarak lanse ettirmiştir. Böylece insanların fitnelere yönelmesini, kendisine doğru gelmesini sağlamıştır. Her taraf fitne ile dolmuştur.
Bir de medya var ki, fitneyi tetikleyen en büyük deccaliyet unsurlarındandır. Belki farklı farklı, çeşitli sebeplerden öldürülen kadınları "kadın cinayeti" kavramıyla tek kategori haline getirip bunun üzerinden feminizm propagandası yapacak kadar alçalmışlardır. Ancak bunları yapanlar yüz senedir idamı getirmeyi başaramamıştır (!). Biz ise "idam gelsin" diyoruz bu haberleri yapanlara. Haberleri yapanlar gönüllü gönülsüz deccaliyetin kurbanlarıdır. Ve bu haberler fitneleri tetiklemeye giden yolda kaldırım taşlarıdır. Biz ise bu olaylar üzerine İslâm hukukunun değeri anlaşılacak zannetmekteyiz. Deccalden Şeriatı getirmesini istiyoruz. Bugün örneğin Afganistanı nasıl eleştireceklerini şaşıranlar orada cinayetlere nasıl darbe vurulduğunu görmüyorlar mı
Allah Rasûlü sav fitnenin evlere yağmur gibi gireceğini bildirmiştir. Bu yağmurun ne olduğu günümüzde malumdur.
5-"Yahudi kadınlarından 13.000 kadın ona tabi olur. Maiyetindekileri (aile efradını) ona tabi olmaktan alıkoyan kimseye Allah rahmet etsin."
Günümüzde birçok yabancı radikal feminist oluşumlar altı köşeli yıldızı da sembol olarak kullanmaktadır. Bu tür oluşumlarda yahudi parmağı vardır. Geçtiğimiz yıllarda bütün dünyada kız çocuklarına izletilen ve erkek iktidarlığını aşağılayan feminist barbie filmine baktığınızda, barbieyi üreten Mattel şirketidir ve kurucusu yahudidir. Kız çocuklarının beynini yıkamaya çalışan yahudiler bunu feminizmi süslü göstererek yapmaktadır. Böylece aile düzenine, fıtrata ve insanlık nüfusuna balta vuruyorlar. Bu hususta eğitim/maarif alanı da deccaliyetin hizmetindedir ve feminizme teşvik etmektedir. Yahudi kadınlar bu hususta daha şimdiden deccaliyetin hizmetinde olup başka kadınları tuzağa çekmektedirler. Batıda yeni nesillere üryanlığın normal bir şey olduğu öğretilmekte ve çocuklar buna alıştırılmaktadırlar. Karısını kıskanan erkek ve utangaç kadın, İslâm için ideal insandır; deccaliyet için "düşman"dır. Zira onlar fıtratları bozulmamış insanlardır.
6-"O gün onu mağlup edecek kuvvet yalnızca Kur’an’dır"
Bu hadis de ilginçtir. Günümüzde Kuraniyyun/Hadis inkarcılığı gibi zihniyetler yayıldığı için, getirdiğimiz hadis delilleri genel olarak pek dikkate alınmamaktadır. Zira fitne tohumu çoktan ekilmiştir ve insanlar sahih hadisler arasında bile çelişki olduğu bunların uydurma olabileceği, tek ahkam kaynağının Kur'an olduğu görüşüne kapılmıştır. -ki bu küfürdür- Dolayısıyla ehli sünnet olduğunu söyleyen birçok hoca dahi söylediği bazı şeylere Kur'andan da delil getirmeye çalışmak zorunda kalmaktadır. Kur'andan delil getirildiğinde karşıdaki kişi susmaktadır. Bu hususta Deccalin emrinde İslâm deccali Sufyan'ın bulunacağı hususu da gözden kaçmamalıdır.
Ve işin bir kötü yanı da şu ki, hadislerin itibarsızlaştırılması deccale büyük bir zemin hazırlıyor. Zira deccalden alenen hadis kitaplarında bahsedilmekte ve onun özellikleri orada tarif edilmektedir. Hadislerin uydurma gösterilmesi deccale hazırlanan en büyük zeminlerdendir. Belki o gün deccale karşı "şu hadislerde Allah Rasûlü sav senden bahsediyor" diyen bir Müslüman çıkınca, "hadislerin uydurma olduğu" iddiasının güçlenmiş olması sebebiyle bu sözleri sönük kalacaktır. Bundan dolayı deccaliyete karşı Kur'an ile mücadele edilebilecektir. Allah Teâlâ en doğrusunu bilir.
7-"İki Mescit (Mescid-i Haram ve Mescid-i Nebevi) hariç her yere girer."
Günümüzde Mekke ve Medine'de İslâm halen canlı şekilde yaşanmaktadır. Her taraf laik demokrat devletlerle dolsa da, üstelik Hicazı içinde bulunduran devlet Suudi Arabistan olsa da, kimse Hicaz'a büyük bir zarar verememektedir. Yirmi yılda İslâmın hakim olduğu Hicaz, bin dört yüz senedir cahiliyenin eline geçmemiştir.
8-“Horasan tarafından çıkan siyah sancaklıları gördüğünüzde, kar üzerinde sürünerek de olsa onlara gidin. Çünkü onların içinde Allah’ın halifesi Mehdî vardır.”
Horasan bölgesinde uzun zaman içinde ilk defa adam akıllı bir İslâm devleti Afganistan'da kurulmuştur.
Hem de Raşid hilafet usulüne sahiptir. Bugün Taliban'ın Mehdi için kurduğu Horasan ordusu vardır. Devlet büyük bir hızla askeri gelişim katetmekte, abdnin giderken geride bıraktığı araçları onarıp envantere katmakta, yakın zamanda kendi ihasını üretmeye başlamış olup ülkeye hava savunma sistemi kurmak için ilk adımlarını atmışlardır. Bugün yükselen nadir İslâmi ordulardan birisi Talibandır ve Horasan'dadır.
Burada şu ilginç nokta da devreye giriyor. Deccalin Mehdi'ye karşı kullanacağı tehlikeli kozlardan birisi kadınların aklını çelerek Müslümanlara zarar vermesidir. Bugün dünyada belki en çok Taliban'ın aldığı saldırı kadınlar üzerinden Afganistan'a karşı yürütülen propagandalardır. Günümüzde deccaliyetin en çok hedef aldığı ülke, Horasan'daki Afganistan İslâm Emirliğidir. Bunu kimi zaman yalan haberlerle kimi zaman doğruları çarpıtarak kimi zaman da modernistleştirdikleri insan beyninden istifade ederek yapmaktadırlar. Ve sözde İslâm hamisi kesilmiş Türkiye, İran gibi devletler dahil dünya ülkelerinin halkları ve kadınları, deccaliyetin bu sillesini yemişken ve kadınlar modern cahiliyenin istediği kıvama getirilmişken Allah'ın yardımı ve inayetiyle Afganistan hükümetiyle halkıyla buna direnmiştir. Avrupa'da feminizm gösterileri yapılırken Taliban iktidara geldiğinden (2021) beri kadınlar Afganistan'da Talibana destek gösterileri yaparak sokağa inip tevhid bayrağı ile yürümektedir. / Deccaliyet medyası bu tür görüntüleri göstermemektedir zira onlar Amerika'nın katliamını "Taliban halka zulmediyor" diyerek meşrulaştırmakla ilgilenmektedir. Bunları Afgan medyasında bulabilirsiniz. Neticede deccaliyet medyası, kırk yıldır süren savaşların neticesi olarak fakirlik sebebiyle Afganistan'dan giden Afganları "Şeriattan kaçıyor" diye lanse etmeyi bile başarmışlardır. Halbuki göç eden Afganların birçoğu Pakistan, İran ve Arabistan gibi ülkelere gitmişti.
Bu durumda Mehdinin ordusunun ve kendisinin Horasan'dan çıkacağına dair hadis Afganistan'a işaret etmekte olabilir. Büyük cihadın merkezi elli yıldır Afganistan'dır. Karlar üzerinde sürünerek dahi olsa Horasan'daki Mehdiye gitmemiz istenmektedir. Sürünmek veya tırmanmak yüksek bir yere çıkarken olur. Karlı bir bölgeden bahsedilmektedir. Afganistan coğrafi olarak bu özelliklere sahiptir, yüzde seksen dağlıktır ve kışın bolca kar da yağmaktadır. Adeta bu tarife uyan meşhur Hindukuş dağları vardır.
Günümüzde deccalin selefleri (yahudiler ve onların zihnini, medyasını ve siyasetini ele geçirdiği ülkeler) ve Mehdi'nin selefleri (Başta Afganistan İslâm Emirliği olmak üzere İslâmi hareketler ve oluşumlar) birbirleriyle mücadele etmektedir. Bu şuna benzer ki, savaş öncesinde, öncü birliklerin meydana inip birbirleri ile savaşması gibidir.
9-"..onların içinde Allah’ın halifesi Mehdî vardır.”
Bu kısım, Horasan'da Taliban'ın Mehdi'ye zemin hazırlama ihtimalini gösterir. Zira orta asya denen bölgedeki birçok devletin başörtüsü, peçe ve sakala yasaklar getirdiğine dair haberler vardır, buna mukabil Afganistan Tevhid bayrağını çekmiştir ve onların arasından sıyrılıp hızla askerî gelişim katetmektedir.
Mehdi'yle ilgili rivayetlere baktığımızda şu sonucu çıkarmak mümkündür: Mehdi Horasan'dan çıkacak ve batıya doğru ilerleyecek, Hicaz'a gidip oradan biat toplayacak, Araplar tarafından da halife olarak kabul edilecek, bir rivayette iki deniz arasındaki bir şehre (alimler İstanbul olduğuna içtihad ediyor) gidip orayı tekbirlerle fethedecek, bütün dünyayı sarmış deccaliyet düzenini yıkmanın yönteminin demokrat usuller olmadığını söyleyecek, dünya genelinde deccale karşı külli bir cihad başlatacaktır. Böylece hak ehli Mehdi'nin etrafında, batıl ise deccalin etrafında olacak, demokrat kıvırmaları olmayacak, herkesin safı belirlenecek ve iki taraf da sürekli olarak birbirlerini öldürmek için yaşayacaktır. Bu belki ya üçüncü yahut dördüncü dünya savaşının başlangıcı olacaktır. Savaşın kilit anı ise, Hazreti İsa'nın as gelişi olacaktır. Ve bizzat kendisi gidip deccali öldürecektir.
Afganistan demişken şunu da not düşelim ki, cihadın kilit isimlerinden Taliban'ın kurucusu Molla Muhammed de, Mehdinin bir nevi öncü askeridir. Nitekim o da Allah Rasûlünün sav adını taşımış, O'nun sav sünnetlerine uymuş, demokrasi fitnesinden uzak durarak O'nun sav usulleriyle cihad etmiş, Mehdi misali Horasan'dan çıkarak orada zafer elde etmiş, ardından deccaliyetin askeri ve zihni saldırılarına maruz kalmıştır.
Son elli senede yaşanan olaylar, Mehdi'nin gelmesinin yaklaştığına delalet ediyor olabilir. Allah Teâlâ en doğrusunu bilendir.
...
10-"Kıyametten hemen önce karanlık gecenin parçaları gibi fitneler var. Kişi o fitnelerde mü'min olarak sabaha erer, akşama kafir olur; mü'min olarak akşama erer, sabaha kafir çıkar"
Bu durum günümüzde doğrudan görünmektedir. Kişinin aniden kafir olması sosyal medya iledir. Eskiden akşam olduktan sonra zaten artık yavaş yavaş halkla irtibat kesilmeye başlardı. -namazlar dışında- Ancak günümüzde sosyal medya fitnesi sabah akşam gece gündüz küfrü güçlendirmektedir ve bu saldırılarla karşılaşan bir avam günün her saati mürted olma riski ile karşılaşmaktadır.
11-"Onun yanında akan iki nehir vardır. Biri dış görünüşüyle beyaz bir sudur. Diğeri de parlak bir ateş olarak görülür. Kim ona yetişirse, ateş olarak görünen nehrin yanına varsın ve başını eğip ondan içsin. Zira bu parlak ateş gibi görünen nehir, soğuk bir sudan ibarettir."
Deccal henüz çıkmasa da bunun benzeri bir durum mecazen vardır.
Demokrasi; berrak görünen, içenlerin mükafatlandığı görünen bir sudur. Onu içenin her türlü yüksek mevkiyi makamı, şöhreti, itibarı, zenginliği elde etmesi mümkündür lakin cehennemlik olur ve yanar.
Ehl-i tevhid olmak, dik durmak ise ateş gibi görünmektedir. İbrahim Aleyhisselam putlara başkaldırdığı için ateşe atıldı lakin ateş onu yakmadı. Tevhid ehli olan kimse demokrasiye başkaldırmak suretiyle ateşe girmiş gibidir, lakin onun yaptığının mükafatı da dünyada büyük bir huzur ve ahirette Cennettir.
12-” ‘İnsanlara öyle aldatıcı yıllar gelecek ki; o zaman yalancılar doğrulanacak, doğru sözlüler de yalanlanacaklardır. O zaman hainlere güvenilecek, güvenilir olanlar da ihanetle suçlanacaklardır. İşte o zaman Ruveybida konuşacaktır.’ Dediler ki: ‘Ruveybida da nedir?’, buyurdu ki: ‘Hiçbir işe yaramaz, değersiz kişidir; ama tüm insanları ilgilendiren meselelerde konuşur!’ "
Günümüzde klimalı ortamda koltuğuna serilen televizyon yorumcuları ve onların benzerleri, dünyanın ve İslâm aleminin durumu hakkında güle eğlene ileri geri konuşmakta; cihadi hareketleri eleştirmekte, İslâm ülkelerine laf atmakta; demokrasi övücülüğü yapmakta; buna mukabil mazlumları kurtarmak için mücadele eden sahadaki mücahidlerin, kahramanların sözleri ise dikkate alınmamaktadır.
Bilinen tarihte, bugün insanlığın düştüğü fitne kadar büyük bir fitne yoktur. Sadece elli senede adeta insanlığın kodlarıyla oynanmıştır. Binlerce yıldır başaramadıklarını kâfirler adeta amaçlarına nasıl ulaşacakları bir anda kafalarına esmiş gibi elli senede insanlığı değiştirip kukla haline getirdiler ve istedikleri yöne sevk etmeye başladılar. Bu konuda aklıma eskiden "deccalin bu kez onlar tarafından bulunmuş olabileceği ve ondan fikir aldıkları" ihtimali geliyordu. Bunu şuan da kesin olarak iddia etmiyorum. Bazı ilginç şeyler var ve bunlar bu ihtimali kuvvetlendirse de, kuvvetlendirmese de bir tür "deccaliyet" ile yahut deccalin selefleri ile savaştığımızı gösteriyor.
Bu husustaki hadislere bazı misaller verecek olursak;
1- "(İnsanlar) gökten yağmur yağmadığı halde yağdı sanırlar. Yer bitki bitirmediği halde bitirdiğini sanırlar."
Bu eskiden olsa istidraca veya büyüye yorulabilir ve bununla yetinilebilirdi. Ancak günümüzde teknoloji ile yapılabiliyor. Hadislerde deccalin sahte mucizeleri ile bedevileri kandıracağından bahsedilir. Bedeviler teknolojiden uzaktırlar. Dolayısıyla deccalin onlarla olan münasebetine özellikle vurgu yapılmış olması mümkündür. Zira onun teknolojik hilelerini kavrayamayabilirler. Bugün bunlar haarp teknolojisi ile yapılabilmektedir. Ki ona dahi gerek kalmadı zira bu tür illüzyonlar bilgisayar programları ile mümkündür. Nitekim yağdığı veya bitirdiği zannedilecektir
2-"Onunla birlikte bazı kimselerin ölmüş babaları, kardeşleri, tanıdıklarının kılığına giren şeytanlar vardır. Kişinin ölmüş babası veya kardeşinin kılığına girerek gelir ve 'Beni tanımıyor musun? İşte bu (deccali kastederek) senin rabbindir, o halde ona tabi ol!' diyerek telkinde bulunur."
Bu mecazi olmayıp doğrudan şeytanların bunu yapacağı şeklinde anlaşılabileceği gibi veya bir tür maske ve libas ile yapılabileceği mümkün olmakla beraber, günümüzde yapay insan teknolojisi de fazlaca ilerlemektedir. Bu hususta humanoidler örnek olarak verilebilir. Henüz o kadar gelişmese de ve hepsi olmasa da bugün bile insana ciddi oranda benzeyen bazı humanoidlere örnekler vardır. Zaten işin zihni boyutu programlar ve yapay zekalar ile tamamlanmıştır.
3-“Deccal şu tuzlaya, kanalın geçtiği yere iner/oturur/karargâh kurar. En çok kadınlar yanına gider. Öyle ki, kişi -deccalin yanına gider endişesiyle- kendi yakını olan bir kadının, annesinin, kızının, bacısının, halasının yanına döner de onu sağlam bir bağ ile sıkıca bağlar."
Modern düzen, bilhassa kadınların aklını çelme gayretindedir. Dikkat edilirse İslâma karşı yürütülen propagandalar kahir ekseriyetle kadınlarla alakalı meselelerdir. Deccalin kadınların aklını çelerek hareket etmesi de ilginçtir. Burada dikkat çeken kısım şu ki, deccalın zamanı yaklaşmış ve kafirlerin saldırı usulü tam olarak bu doğrultuda değişmiştir. Bu yakın zamanda başlayan bir propaganda usulüdür. Bundan önceki asırlarda kadınlar umurlarında mıydı? Ancak bugün insanlığı "kadın hakları, feminizm, eşitlik" anahtar kelimeli propagandalar ile bu süreçte evvela kadınların aklını çelip bozmak ondan sonra onları kullanarak erkekleri yoldan çıkarmak suretiyle bozmuşlardır. Aynı şeytanın Havva Aleyhisselamı kandırmayı başarıp Onunla da Adem Aleyhisselamı kandırması gibi. Veya ikisinin üryan kalması gibi bugün insanlar da moda ve çeşitli algı hileleriyle üryan hale getirilmiştir. Bütün dünya bu propagandaların saldırısı altındadır. Bugün Avrupa'da feminizmin vardığı nokta, değil iş hayatı ve sosyal hayatta benzerlik boyutu, kadınların da erkek gibi üstü üryan dolaşmasının meşruluğu üzerindendir. Yüz sene evvel kadınlarının örtünerek gezdiği hatta kimi ülkelerde çarşafla gezdiği Batı bugün sosyal hayatta bu tür tartışmalarla çalkalanmakta ve ülkeler her tarafa çıplaklar kampı kurulmasına müsade etmek zorunda kalmıştır. Bugün erkeklerin yaşadığı en büyük imtihanlardan birisi kadınlarını, bacılarını ve kızlarını, modern düzenin feminizmle akıllarını çelmesinden ve bu tür propagandalardan korumaktır.
Nitekim;
4-"Öyle ki, kişi -deccalin yanına gider endişesiyle- kendi yakını olan bir kadının, annesinin, kızının, bacısının, halasının yanına döner de onu sağlam bir bağ ile sıkıca bağlar."
Bu kısım ilginçtir. Bugün dindar erkekler ne kadınlarının sokağa çıkmasını ne de televizyon ve telefon gibi şeylere bakmasını istememektedir. Burada şöyle bir husus var, ben esasen dizilere filmlere genel anlamda tv ye pek bakmıyorum. Ancak sadece denk gelip izlediğim kısa süre baktığım sahneler arasında bile çok ciddi oranda feminizme teşvik ve erkek iktidarına düşmanlık vardı. Bunlar benim arada karşılaştığım sahnelerden ibaretti ve bu birçok defa oldu. Durum böyleyken görmediklerimi ben düşünemiyorum. Bugün erkeğin, karısını bağlaması; televizyonu evden çıkarıp/kırıp sosyal medyayı ailece terkedip karısını evden çıkarmaması suretiyledir. Günümüz için bu bir tür "bağlamaktır". Tabi her konuda ustaca hareket eden deccaliyet bu konuda da tedbirini almış ve bu tarz şeyleri "gericilik" ve "hürriyeti elden alma" olarak lanse ettirmiştir. Böylece insanların fitnelere yönelmesini, kendisine doğru gelmesini sağlamıştır. Her taraf fitne ile dolmuştur.
Bir de medya var ki, fitneyi tetikleyen en büyük deccaliyet unsurlarındandır. Belki farklı farklı, çeşitli sebeplerden öldürülen kadınları "kadın cinayeti" kavramıyla tek kategori haline getirip bunun üzerinden feminizm propagandası yapacak kadar alçalmışlardır. Ancak bunları yapanlar yüz senedir idamı getirmeyi başaramamıştır (!). Biz ise "idam gelsin" diyoruz bu haberleri yapanlara. Haberleri yapanlar gönüllü gönülsüz deccaliyetin kurbanlarıdır. Ve bu haberler fitneleri tetiklemeye giden yolda kaldırım taşlarıdır. Biz ise bu olaylar üzerine İslâm hukukunun değeri anlaşılacak zannetmekteyiz. Deccalden Şeriatı getirmesini istiyoruz. Bugün örneğin Afganistanı nasıl eleştireceklerini şaşıranlar orada cinayetlere nasıl darbe vurulduğunu görmüyorlar mı
Allah Rasûlü sav fitnenin evlere yağmur gibi gireceğini bildirmiştir. Bu yağmurun ne olduğu günümüzde malumdur.
5-"Yahudi kadınlarından 13.000 kadın ona tabi olur. Maiyetindekileri (aile efradını) ona tabi olmaktan alıkoyan kimseye Allah rahmet etsin."
Günümüzde birçok yabancı radikal feminist oluşumlar altı köşeli yıldızı da sembol olarak kullanmaktadır. Bu tür oluşumlarda yahudi parmağı vardır. Geçtiğimiz yıllarda bütün dünyada kız çocuklarına izletilen ve erkek iktidarlığını aşağılayan feminist barbie filmine baktığınızda, barbieyi üreten Mattel şirketidir ve kurucusu yahudidir. Kız çocuklarının beynini yıkamaya çalışan yahudiler bunu feminizmi süslü göstererek yapmaktadır. Böylece aile düzenine, fıtrata ve insanlık nüfusuna balta vuruyorlar. Bu hususta eğitim/maarif alanı da deccaliyetin hizmetindedir ve feminizme teşvik etmektedir. Yahudi kadınlar bu hususta daha şimdiden deccaliyetin hizmetinde olup başka kadınları tuzağa çekmektedirler. Batıda yeni nesillere üryanlığın normal bir şey olduğu öğretilmekte ve çocuklar buna alıştırılmaktadırlar. Karısını kıskanan erkek ve utangaç kadın, İslâm için ideal insandır; deccaliyet için "düşman"dır. Zira onlar fıtratları bozulmamış insanlardır.
6-"O gün onu mağlup edecek kuvvet yalnızca Kur’an’dır"
Bu hadis de ilginçtir. Günümüzde Kuraniyyun/Hadis inkarcılığı gibi zihniyetler yayıldığı için, getirdiğimiz hadis delilleri genel olarak pek dikkate alınmamaktadır. Zira fitne tohumu çoktan ekilmiştir ve insanlar sahih hadisler arasında bile çelişki olduğu bunların uydurma olabileceği, tek ahkam kaynağının Kur'an olduğu görüşüne kapılmıştır. -ki bu küfürdür- Dolayısıyla ehli sünnet olduğunu söyleyen birçok hoca dahi söylediği bazı şeylere Kur'andan da delil getirmeye çalışmak zorunda kalmaktadır. Kur'andan delil getirildiğinde karşıdaki kişi susmaktadır. Bu hususta Deccalin emrinde İslâm deccali Sufyan'ın bulunacağı hususu da gözden kaçmamalıdır.
Ve işin bir kötü yanı da şu ki, hadislerin itibarsızlaştırılması deccale büyük bir zemin hazırlıyor. Zira deccalden alenen hadis kitaplarında bahsedilmekte ve onun özellikleri orada tarif edilmektedir. Hadislerin uydurma gösterilmesi deccale hazırlanan en büyük zeminlerdendir. Belki o gün deccale karşı "şu hadislerde Allah Rasûlü sav senden bahsediyor" diyen bir Müslüman çıkınca, "hadislerin uydurma olduğu" iddiasının güçlenmiş olması sebebiyle bu sözleri sönük kalacaktır. Bundan dolayı deccaliyete karşı Kur'an ile mücadele edilebilecektir. Allah Teâlâ en doğrusunu bilir.
7-"İki Mescit (Mescid-i Haram ve Mescid-i Nebevi) hariç her yere girer."
Günümüzde Mekke ve Medine'de İslâm halen canlı şekilde yaşanmaktadır. Her taraf laik demokrat devletlerle dolsa da, üstelik Hicazı içinde bulunduran devlet Suudi Arabistan olsa da, kimse Hicaz'a büyük bir zarar verememektedir. Yirmi yılda İslâmın hakim olduğu Hicaz, bin dört yüz senedir cahiliyenin eline geçmemiştir.
8-“Horasan tarafından çıkan siyah sancaklıları gördüğünüzde, kar üzerinde sürünerek de olsa onlara gidin. Çünkü onların içinde Allah’ın halifesi Mehdî vardır.”
Horasan bölgesinde uzun zaman içinde ilk defa adam akıllı bir İslâm devleti Afganistan'da kurulmuştur.
Hem de Raşid hilafet usulüne sahiptir. Bugün Taliban'ın Mehdi için kurduğu Horasan ordusu vardır. Devlet büyük bir hızla askeri gelişim katetmekte, abdnin giderken geride bıraktığı araçları onarıp envantere katmakta, yakın zamanda kendi ihasını üretmeye başlamış olup ülkeye hava savunma sistemi kurmak için ilk adımlarını atmışlardır. Bugün yükselen nadir İslâmi ordulardan birisi Talibandır ve Horasan'dadır.
Burada şu ilginç nokta da devreye giriyor. Deccalin Mehdi'ye karşı kullanacağı tehlikeli kozlardan birisi kadınların aklını çelerek Müslümanlara zarar vermesidir. Bugün dünyada belki en çok Taliban'ın aldığı saldırı kadınlar üzerinden Afganistan'a karşı yürütülen propagandalardır. Günümüzde deccaliyetin en çok hedef aldığı ülke, Horasan'daki Afganistan İslâm Emirliğidir. Bunu kimi zaman yalan haberlerle kimi zaman doğruları çarpıtarak kimi zaman da modernistleştirdikleri insan beyninden istifade ederek yapmaktadırlar. Ve sözde İslâm hamisi kesilmiş Türkiye, İran gibi devletler dahil dünya ülkelerinin halkları ve kadınları, deccaliyetin bu sillesini yemişken ve kadınlar modern cahiliyenin istediği kıvama getirilmişken Allah'ın yardımı ve inayetiyle Afganistan hükümetiyle halkıyla buna direnmiştir. Avrupa'da feminizm gösterileri yapılırken Taliban iktidara geldiğinden (2021) beri kadınlar Afganistan'da Talibana destek gösterileri yaparak sokağa inip tevhid bayrağı ile yürümektedir. / Deccaliyet medyası bu tür görüntüleri göstermemektedir zira onlar Amerika'nın katliamını "Taliban halka zulmediyor" diyerek meşrulaştırmakla ilgilenmektedir. Bunları Afgan medyasında bulabilirsiniz. Neticede deccaliyet medyası, kırk yıldır süren savaşların neticesi olarak fakirlik sebebiyle Afganistan'dan giden Afganları "Şeriattan kaçıyor" diye lanse etmeyi bile başarmışlardır. Halbuki göç eden Afganların birçoğu Pakistan, İran ve Arabistan gibi ülkelere gitmişti.
Bu durumda Mehdinin ordusunun ve kendisinin Horasan'dan çıkacağına dair hadis Afganistan'a işaret etmekte olabilir. Büyük cihadın merkezi elli yıldır Afganistan'dır. Karlar üzerinde sürünerek dahi olsa Horasan'daki Mehdiye gitmemiz istenmektedir. Sürünmek veya tırmanmak yüksek bir yere çıkarken olur. Karlı bir bölgeden bahsedilmektedir. Afganistan coğrafi olarak bu özelliklere sahiptir, yüzde seksen dağlıktır ve kışın bolca kar da yağmaktadır. Adeta bu tarife uyan meşhur Hindukuş dağları vardır.
Günümüzde deccalin selefleri (yahudiler ve onların zihnini, medyasını ve siyasetini ele geçirdiği ülkeler) ve Mehdi'nin selefleri (Başta Afganistan İslâm Emirliği olmak üzere İslâmi hareketler ve oluşumlar) birbirleriyle mücadele etmektedir. Bu şuna benzer ki, savaş öncesinde, öncü birliklerin meydana inip birbirleri ile savaşması gibidir.
9-"..onların içinde Allah’ın halifesi Mehdî vardır.”
Bu kısım, Horasan'da Taliban'ın Mehdi'ye zemin hazırlama ihtimalini gösterir. Zira orta asya denen bölgedeki birçok devletin başörtüsü, peçe ve sakala yasaklar getirdiğine dair haberler vardır, buna mukabil Afganistan Tevhid bayrağını çekmiştir ve onların arasından sıyrılıp hızla askerî gelişim katetmektedir.
Mehdi'yle ilgili rivayetlere baktığımızda şu sonucu çıkarmak mümkündür: Mehdi Horasan'dan çıkacak ve batıya doğru ilerleyecek, Hicaz'a gidip oradan biat toplayacak, Araplar tarafından da halife olarak kabul edilecek, bir rivayette iki deniz arasındaki bir şehre (alimler İstanbul olduğuna içtihad ediyor) gidip orayı tekbirlerle fethedecek, bütün dünyayı sarmış deccaliyet düzenini yıkmanın yönteminin demokrat usuller olmadığını söyleyecek, dünya genelinde deccale karşı külli bir cihad başlatacaktır. Böylece hak ehli Mehdi'nin etrafında, batıl ise deccalin etrafında olacak, demokrat kıvırmaları olmayacak, herkesin safı belirlenecek ve iki taraf da sürekli olarak birbirlerini öldürmek için yaşayacaktır. Bu belki ya üçüncü yahut dördüncü dünya savaşının başlangıcı olacaktır. Savaşın kilit anı ise, Hazreti İsa'nın as gelişi olacaktır. Ve bizzat kendisi gidip deccali öldürecektir.
Afganistan demişken şunu da not düşelim ki, cihadın kilit isimlerinden Taliban'ın kurucusu Molla Muhammed de, Mehdinin bir nevi öncü askeridir. Nitekim o da Allah Rasûlünün sav adını taşımış, O'nun sav sünnetlerine uymuş, demokrasi fitnesinden uzak durarak O'nun sav usulleriyle cihad etmiş, Mehdi misali Horasan'dan çıkarak orada zafer elde etmiş, ardından deccaliyetin askeri ve zihni saldırılarına maruz kalmıştır.
Son elli senede yaşanan olaylar, Mehdi'nin gelmesinin yaklaştığına delalet ediyor olabilir. Allah Teâlâ en doğrusunu bilendir.
...
10-"Kıyametten hemen önce karanlık gecenin parçaları gibi fitneler var. Kişi o fitnelerde mü'min olarak sabaha erer, akşama kafir olur; mü'min olarak akşama erer, sabaha kafir çıkar"
Bu durum günümüzde doğrudan görünmektedir. Kişinin aniden kafir olması sosyal medya iledir. Eskiden akşam olduktan sonra zaten artık yavaş yavaş halkla irtibat kesilmeye başlardı. -namazlar dışında- Ancak günümüzde sosyal medya fitnesi sabah akşam gece gündüz küfrü güçlendirmektedir ve bu saldırılarla karşılaşan bir avam günün her saati mürted olma riski ile karşılaşmaktadır.
11-"Onun yanında akan iki nehir vardır. Biri dış görünüşüyle beyaz bir sudur. Diğeri de parlak bir ateş olarak görülür. Kim ona yetişirse, ateş olarak görünen nehrin yanına varsın ve başını eğip ondan içsin. Zira bu parlak ateş gibi görünen nehir, soğuk bir sudan ibarettir."
Deccal henüz çıkmasa da bunun benzeri bir durum mecazen vardır.
Demokrasi; berrak görünen, içenlerin mükafatlandığı görünen bir sudur. Onu içenin her türlü yüksek mevkiyi makamı, şöhreti, itibarı, zenginliği elde etmesi mümkündür lakin cehennemlik olur ve yanar.
Ehl-i tevhid olmak, dik durmak ise ateş gibi görünmektedir. İbrahim Aleyhisselam putlara başkaldırdığı için ateşe atıldı lakin ateş onu yakmadı. Tevhid ehli olan kimse demokrasiye başkaldırmak suretiyle ateşe girmiş gibidir, lakin onun yaptığının mükafatı da dünyada büyük bir huzur ve ahirette Cennettir.
12-” ‘İnsanlara öyle aldatıcı yıllar gelecek ki; o zaman yalancılar doğrulanacak, doğru sözlüler de yalanlanacaklardır. O zaman hainlere güvenilecek, güvenilir olanlar da ihanetle suçlanacaklardır. İşte o zaman Ruveybida konuşacaktır.’ Dediler ki: ‘Ruveybida da nedir?’, buyurdu ki: ‘Hiçbir işe yaramaz, değersiz kişidir; ama tüm insanları ilgilendiren meselelerde konuşur!’ "
Günümüzde klimalı ortamda koltuğuna serilen televizyon yorumcuları ve onların benzerleri, dünyanın ve İslâm aleminin durumu hakkında güle eğlene ileri geri konuşmakta; cihadi hareketleri eleştirmekte, İslâm ülkelerine laf atmakta; demokrasi övücülüğü yapmakta; buna mukabil mazlumları kurtarmak için mücadele eden sahadaki mücahidlerin, kahramanların sözleri ise dikkate alınmamaktadır.
Son düzenleme: