Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Deccal ile Savaşımız Başladı

Horasan Fedaisi Çevrimdışı

Horasan Fedaisi

Metanol alevi
İslam-TR Üyesi
Rivayetlerden anladığımız üzere, deccal dünyadadır ve nerede olduğu tam olarak bilinmeyen bir adada yaşamaktadır. Allah Rasûlü sav zamanında bazı kimseler, denizde yolculuk ederken yollarını kaybettiler ve bu adaya çıktılar. Mağarada deccali görüp onunla konuştular. Bu olaydan şu iki şeyi de anlıyoruz, birincisi deccal zuhur etmese bile konuşup başka insanlarla etkileşime girebilmektedir. Bu şuan bulunduğu ve onunla konuşulduğunu kesin olarak göstermez. Ancak uzun zaman yürütülen ve doğuda bölgemize ve Hindistan taraflarına kadar taşan sömürgecilik esnasında bu adanın bulunmuş olması mümkündür. Nitekim ikinci olarak da, Allah Rasûlünün sav tanıdığı birisinin bu adayı bulması demek, muhtemelen bu ada Arap yarımadasına veya Hindistan taraflarına ya da doğu Afrika sahillerine yakın demektir.

Bilinen tarihte, bugün insanlığın düştüğü fitne kadar büyük bir fitne yoktur. Sadece elli senede adeta insanlığın kodlarıyla oynanmıştır. Binlerce yıldır başaramadıklarını kâfirler adeta amaçlarına nasıl ulaşacakları bir anda kafalarına esmiş gibi elli senede insanlığı değiştirip kukla haline getirdiler ve istedikleri yöne sevk etmeye başladılar. Bu konuda aklıma eskiden "deccalin bu kez onlar tarafından bulunmuş olabileceği ve ondan fikir aldıkları" ihtimali geliyordu. Bunu şuan da kesin olarak iddia etmiyorum. Bazı ilginç şeyler var ve bunlar bu ihtimali kuvvetlendirse de, kuvvetlendirmese de bir tür "deccaliyet" ile yahut deccalin selefleri ile savaştığımızı gösteriyor.


Bu husustaki hadislere bazı misaller verecek olursak;

1- "(İnsanlar) gökten yağmur yağmadığı halde yağdı sanırlar. Yer bitki bitirmediği halde bitirdiğini sanırlar."

Bu eskiden olsa istidraca veya büyüye yorulabilir ve bununla yetinilebilirdi. Ancak günümüzde teknoloji ile yapılabiliyor. Hadislerde deccalin sahte mucizeleri ile bedevileri kandıracağından bahsedilir. Bedeviler teknolojiden uzaktırlar. Dolayısıyla deccalin onlarla olan münasebetine özellikle vurgu yapılmış olması mümkündür. Zira onun teknolojik hilelerini kavrayamayabilirler. Bugün bunlar haarp teknolojisi ile yapılabilmektedir. Ki ona dahi gerek kalmadı zira bu tür illüzyonlar bilgisayar programları ile mümkündür. Nitekim yağdığı veya bitirdiği zannedilecektir



2-"Onunla birlikte bazı kimselerin ölmüş babaları, kardeşleri, tanıdıklarının kılığına giren şeytanlar vardır. Kişinin ölmüş babası veya kardeşinin kılığına girerek gelir ve 'Beni tanımıyor musun? İşte bu (deccali kastederek) senin rabbindir, o halde ona tabi ol!' diyerek telkinde bulunur."

Bu mecazi olmayıp doğrudan şeytanların bunu yapacağı şeklinde anlaşılabileceği gibi veya bir tür maske ve libas ile yapılabileceği mümkün olmakla beraber, günümüzde yapay insan teknolojisi de fazlaca ilerlemektedir. Bu hususta humanoidler örnek olarak verilebilir. Henüz o kadar gelişmese de ve hepsi olmasa da bugün bile insana ciddi oranda benzeyen bazı humanoidlere örnekler vardır. Zaten işin zihni boyutu programlar ve yapay zekalar ile tamamlanmıştır.


3-“Deccal şu tuzlaya, kanalın geçtiği yere iner/oturur/karargâh kurar. En çok kadınlar yanına gider. Öyle ki, kişi -deccalin yanına gider endişesiyle- kendi yakını olan bir kadının, annesinin, kızının, bacısının, halasının yanına döner de onu sağlam bir bağ ile sıkıca bağlar."
Modern düzen, bilhassa kadınların aklını çelme gayretindedir. Dikkat edilirse İslâma karşı yürütülen propagandalar kahir ekseriyetle kadınlarla alakalı meselelerdir. Deccalin kadınların aklını çelerek hareket etmesi de ilginçtir. Burada dikkat çeken kısım şu ki, deccalın zamanı yaklaşmış ve kafirlerin saldırı usulü tam olarak bu doğrultuda değişmiştir. Bu yakın zamanda başlayan bir propaganda usulüdür. Bundan önceki asırlarda kadınlar umurlarında mıydı? Ancak bugün insanlığı "kadın hakları, feminizm, eşitlik" anahtar kelimeli propagandalar ile bu süreçte evvela kadınların aklını çelip bozmak ondan sonra onları kullanarak erkekleri yoldan çıkarmak suretiyle bozmuşlardır. Aynı şeytanın Havva Aleyhisselamı kandırmayı başarıp Onunla da Adem Aleyhisselamı kandırması gibi. Veya ikisinin üryan kalması gibi bugün insanlar da moda ve çeşitli algı hileleriyle üryan hale getirilmiştir. Bütün dünya bu propagandaların saldırısı altındadır. Bugün Avrupa'da feminizmin vardığı nokta, değil iş hayatı ve sosyal hayatta benzerlik boyutu, kadınların da erkek gibi üstü üryan dolaşmasının meşruluğu üzerindendir. Yüz sene evvel kadınlarının örtünerek gezdiği hatta kimi ülkelerde çarşafla gezdiği Batı bugün sosyal hayatta bu tür tartışmalarla çalkalanmakta ve ülkeler her tarafa çıplaklar kampı kurulmasına müsade etmek zorunda kalmıştır. Bugün erkeklerin yaşadığı en büyük imtihanlardan birisi kadınlarını, bacılarını ve kızlarını, modern düzenin feminizmle akıllarını çelmesinden ve bu tür propagandalardan korumaktır.

Nitekim;

4-"Öyle ki, kişi -deccalin yanına gider endişesiyle- kendi yakını olan bir kadının, annesinin, kızının, bacısının, halasının yanına döner de onu sağlam bir bağ ile sıkıca bağlar."

Bu kısım ilginçtir. Bugün dindar erkekler ne kadınlarının sokağa çıkmasını ne de televizyon ve telefon gibi şeylere bakmasını istememektedir. Burada şöyle bir husus var, ben esasen dizilere filmlere genel anlamda tv ye pek bakmıyorum. Ancak sadece denk gelip izlediğim kısa süre baktığım sahneler arasında bile çok ciddi oranda feminizme teşvik ve erkek iktidarına düşmanlık vardı. Bunlar benim arada karşılaştığım sahnelerden ibaretti ve bu birçok defa oldu. Durum böyleyken görmediklerimi ben düşünemiyorum. Bugün erkeğin, karısını bağlaması; televizyonu evden çıkarıp/kırıp sosyal medyayı ailece terkedip karısını evden çıkarmaması suretiyledir. Günümüz için bu bir tür "bağlamaktır". Tabi her konuda ustaca hareket eden deccaliyet bu konuda da tedbirini almış ve bu tarz şeyleri "gericilik" ve "hürriyeti elden alma" olarak lanse ettirmiştir. Böylece insanların fitnelere yönelmesini, kendisine doğru gelmesini sağlamıştır. Her taraf fitne ile dolmuştur.

Bir de medya var ki, fitneyi tetikleyen en büyük deccaliyet unsurlarındandır. Belki farklı farklı, çeşitli sebeplerden öldürülen kadınları "kadın cinayeti" kavramıyla tek kategori haline getirip bunun üzerinden feminizm propagandası yapacak kadar alçalmışlardır. Ancak bunları yapanlar yüz senedir idamı getirmeyi başaramamıştır (!). Biz ise "idam gelsin" diyoruz bu haberleri yapanlara. Haberleri yapanlar gönüllü gönülsüz deccaliyetin kurbanlarıdır. Ve bu haberler fitneleri tetiklemeye giden yolda kaldırım taşlarıdır. Biz ise bu olaylar üzerine İslâm hukukunun değeri anlaşılacak zannetmekteyiz. Deccalden Şeriatı getirmesini istiyoruz. Bugün örneğin Afganistanı nasıl eleştireceklerini şaşıranlar orada cinayetlere nasıl darbe vurulduğunu görmüyorlar mı

Allah Rasûlü sav fitnenin evlere yağmur gibi gireceğini bildirmiştir. Bu yağmurun ne olduğu günümüzde malumdur.


5-"Yahudi kadınlarından 13.000 kadın ona tabi olur. Maiyetindekileri (aile efradını) ona tabi olmaktan alıkoyan kimseye Allah rahmet etsin."
Günümüzde birçok yabancı radikal feminist oluşumlar altı köşeli yıldızı da sembol olarak kullanmaktadır. Bu tür oluşumlarda yahudi parmağı vardır. Geçtiğimiz yıllarda bütün dünyada kız çocuklarına izletilen ve erkek iktidarlığını aşağılayan feminist barbie filmine baktığınızda, barbieyi üreten Mattel şirketidir ve kurucusu yahudidir. Kız çocuklarının beynini yıkamaya çalışan yahudiler bunu feminizmi süslü göstererek yapmaktadır. Böylece aile düzenine, fıtrata ve insanlık nüfusuna balta vuruyorlar. Bu hususta eğitim/maarif alanı da deccaliyetin hizmetindedir ve feminizme teşvik etmektedir. Yahudi kadınlar bu hususta daha şimdiden deccaliyetin hizmetinde olup başka kadınları tuzağa çekmektedirler. Batıda yeni nesillere üryanlığın normal bir şey olduğu öğretilmekte ve çocuklar buna alıştırılmaktadırlar. Karısını kıskanan erkek ve utangaç kadın, İslâm için ideal insandır; deccaliyet için "düşman"dır. Zira onlar fıtratları bozulmamış insanlardır.


6-"O gün onu mağlup edecek kuvvet yalnızca Kur’an’dır"
Bu hadis de ilginçtir. Günümüzde Kuraniyyun/Hadis inkarcılığı gibi zihniyetler yayıldığı için, getirdiğimiz hadis delilleri genel olarak pek dikkate alınmamaktadır. Zira fitne tohumu çoktan ekilmiştir ve insanlar sahih hadisler arasında bile çelişki olduğu bunların uydurma olabileceği, tek ahkam kaynağının Kur'an olduğu görüşüne kapılmıştır. -ki bu küfürdür- Dolayısıyla ehli sünnet olduğunu söyleyen birçok hoca dahi söylediği bazı şeylere Kur'andan da delil getirmeye çalışmak zorunda kalmaktadır. Kur'andan delil getirildiğinde karşıdaki kişi susmaktadır. Bu hususta Deccalin emrinde İslâm deccali Sufyan'ın bulunacağı hususu da gözden kaçmamalıdır.

Ve işin bir kötü yanı da şu ki, hadislerin itibarsızlaştırılması deccale büyük bir zemin hazırlıyor. Zira deccalden alenen hadis kitaplarında bahsedilmekte ve onun özellikleri orada tarif edilmektedir. Hadislerin uydurma gösterilmesi deccale hazırlanan en büyük zeminlerdendir. Belki o gün deccale karşı "şu hadislerde Allah Rasûlü sav senden bahsediyor" diyen bir Müslüman çıkınca, "hadislerin uydurma olduğu" iddiasının güçlenmiş olması sebebiyle bu sözleri sönük kalacaktır. Bundan dolayı deccaliyete karşı Kur'an ile mücadele edilebilecektir. Allah Teâlâ en doğrusunu bilir.


7-"İki Mescit (Mescid-i Haram ve Mescid-i Nebevi) hariç her yere girer."

Günümüzde Mekke ve Medine'de İslâm halen canlı şekilde yaşanmaktadır. Her taraf laik demokrat devletlerle dolsa da, üstelik Hicazı içinde bulunduran devlet Suudi Arabistan olsa da, kimse Hicaz'a büyük bir zarar verememektedir. Yirmi yılda İslâmın hakim olduğu Hicaz, bin dört yüz senedir cahiliyenin eline geçmemiştir.


8-“Horasan tarafından çıkan siyah sancaklıları gördüğünüzde, kar üzerinde sürünerek de olsa onlara gidin. Çünkü onların içinde Allah’ın halifesi Mehdî vardır.”

Horasan bölgesinde uzun zaman içinde ilk defa adam akıllı bir İslâm devleti Afganistan'da kurulmuştur.
Hem de Raşid hilafet usulüne sahiptir. Bugün Taliban'ın Mehdi için kurduğu Horasan ordusu vardır. Devlet büyük bir hızla askeri gelişim katetmekte, abdnin giderken geride bıraktığı araçları onarıp envantere katmakta, yakın zamanda kendi ihasını üretmeye başlamış olup ülkeye hava savunma sistemi kurmak için ilk adımlarını atmışlardır. Bugün yükselen nadir İslâmi ordulardan birisi Talibandır ve Horasan'dadır.

Burada şu ilginç nokta da devreye giriyor. Deccalin Mehdi'ye karşı kullanacağı tehlikeli kozlardan birisi kadınların aklını çelerek Müslümanlara zarar vermesidir. Bugün dünyada belki en çok Taliban'ın aldığı saldırı kadınlar üzerinden Afganistan'a karşı yürütülen propagandalardır. Günümüzde deccaliyetin en çok hedef aldığı ülke, Horasan'daki Afganistan İslâm Emirliğidir. Bunu kimi zaman yalan haberlerle kimi zaman doğruları çarpıtarak kimi zaman da modernistleştirdikleri insan beyninden istifade ederek yapmaktadırlar. Ve sözde İslâm hamisi kesilmiş Türkiye, İran gibi devletler dahil dünya ülkelerinin halkları ve kadınları, deccaliyetin bu sillesini yemişken ve kadınlar modern cahiliyenin istediği kıvama getirilmişken Allah'ın yardımı ve inayetiyle Afganistan hükümetiyle halkıyla buna direnmiştir. Avrupa'da feminizm gösterileri yapılırken Taliban iktidara geldiğinden (2021) beri kadınlar Afganistan'da Talibana destek gösterileri yaparak sokağa inip tevhid bayrağı ile yürümektedir. / Deccaliyet medyası bu tür görüntüleri göstermemektedir zira onlar Amerika'nın katliamını "Taliban halka zulmediyor" diyerek meşrulaştırmakla ilgilenmektedir. Bunları Afgan medyasında bulabilirsiniz. Neticede deccaliyet medyası, kırk yıldır süren savaşların neticesi olarak fakirlik sebebiyle Afganistan'dan giden Afganları "Şeriattan kaçıyor" diye lanse etmeyi bile başarmışlardır. Halbuki göç eden Afganların birçoğu Pakistan, İran ve Arabistan gibi ülkelere gitmişti.


Bu durumda Mehdinin ordusunun ve kendisinin Horasan'dan çıkacağına dair hadis Afganistan'a işaret etmekte olabilir. Büyük cihadın merkezi elli yıldır Afganistan'dır. Karlar üzerinde sürünerek dahi olsa Horasan'daki Mehdiye gitmemiz istenmektedir. Sürünmek veya tırmanmak yüksek bir yere çıkarken olur. Karlı bir bölgeden bahsedilmektedir. Afganistan coğrafi olarak bu özelliklere sahiptir, yüzde seksen dağlıktır ve kışın bolca kar da yağmaktadır. Adeta bu tarife uyan meşhur Hindukuş dağları vardır.

Günümüzde deccalin selefleri (yahudiler ve onların zihnini, medyasını ve siyasetini ele geçirdiği ülkeler) ve Mehdi'nin selefleri (Başta Afganistan İslâm Emirliği olmak üzere İslâmi hareketler ve oluşumlar) birbirleriyle mücadele etmektedir. Bu şuna benzer ki, savaş öncesinde, öncü birliklerin meydana inip birbirleri ile savaşması gibidir.


9-"..onların içinde Allah’ın halifesi Mehdî vardır.”

Bu kısım, Horasan'da Taliban'ın Mehdi'ye zemin hazırlama ihtimalini gösterir. Zira orta asya denen bölgedeki birçok devletin başörtüsü, peçe ve sakala yasaklar getirdiğine dair haberler vardır, buna mukabil Afganistan Tevhid bayrağını çekmiştir ve onların arasından sıyrılıp hızla askerî gelişim katetmektedir.

Mehdi'yle ilgili rivayetlere baktığımızda şu sonucu çıkarmak mümkündür: Mehdi Horasan'dan çıkacak ve batıya doğru ilerleyecek, Hicaz'a gidip oradan biat toplayacak, Araplar tarafından da halife olarak kabul edilecek, bir rivayette iki deniz arasındaki bir şehre (alimler İstanbul olduğuna içtihad ediyor) gidip orayı tekbirlerle fethedecek, bütün dünyayı sarmış deccaliyet düzenini yıkmanın yönteminin demokrat usuller olmadığını söyleyecek, dünya genelinde deccale karşı külli bir cihad başlatacaktır. Böylece hak ehli Mehdi'nin etrafında, batıl ise deccalin etrafında olacak, demokrat kıvırmaları olmayacak, herkesin safı belirlenecek ve iki taraf da sürekli olarak birbirlerini öldürmek için yaşayacaktır. Bu belki ya üçüncü yahut dördüncü dünya savaşının başlangıcı olacaktır. Savaşın kilit anı ise, Hazreti İsa'nın as gelişi olacaktır. Ve bizzat kendisi gidip deccali öldürecektir.

Afganistan demişken şunu da not düşelim ki, cihadın kilit isimlerinden Taliban'ın kurucusu Molla Muhammed de, Mehdinin bir nevi öncü askeridir. Nitekim o da Allah Rasûlünün sav adını taşımış, O'nun sav sünnetlerine uymuş, demokrasi fitnesinden uzak durarak O'nun sav usulleriyle cihad etmiş, Mehdi misali Horasan'dan çıkarak orada zafer elde etmiş, ardından deccaliyetin askeri ve zihni saldırılarına maruz kalmıştır.
Son elli senede yaşanan olaylar, Mehdi'nin gelmesinin yaklaştığına delalet ediyor olabilir. Allah Teâlâ en doğrusunu bilendir.

...
10-"Kıyametten hemen önce karanlık gecenin parçaları gibi fitneler var. Kişi o fitnelerde mü'min olarak sabaha erer, akşama kafir olur; mü'min olarak akşama erer, sabaha kafir çıkar"

Bu durum günümüzde doğrudan görünmektedir. Kişinin aniden kafir olması sosyal medya iledir. Eskiden akşam olduktan sonra zaten artık yavaş yavaş halkla irtibat kesilmeye başlardı. -namazlar dışında- Ancak günümüzde sosyal medya fitnesi sabah akşam gece gündüz küfrü güçlendirmektedir ve bu saldırılarla karşılaşan bir avam günün her saati mürted olma riski ile karşılaşmaktadır.



11-"Onun yanında akan iki nehir vardır. Biri dış görünüşüyle beyaz bir sudur. Diğeri de parlak bir ateş olarak görülür. Kim ona yetişirse, ateş olarak görünen nehrin yanına varsın ve başını eğip ondan içsin. Zira bu parlak ateş gibi görünen nehir, soğuk bir sudan ibarettir."

Deccal henüz çıkmasa da bunun benzeri bir durum mecazen vardır.
Demokrasi; berrak görünen, içenlerin mükafatlandığı görünen bir sudur. Onu içenin her türlü yüksek mevkiyi makamı, şöhreti, itibarı, zenginliği elde etmesi mümkündür lakin cehennemlik olur ve yanar.

Ehl-i tevhid olmak, dik durmak ise ateş gibi görünmektedir. İbrahim Aleyhisselam putlara başkaldırdığı için ateşe atıldı lakin ateş onu yakmadı. Tevhid ehli olan kimse demokrasiye başkaldırmak suretiyle ateşe girmiş gibidir, lakin onun yaptığının mükafatı da dünyada büyük bir huzur ve ahirette Cennettir.



12-” ‘İnsanlara öyle aldatıcı yıllar gelecek ki; o zaman yalancılar doğrulanacak, doğru sözlüler de yalanlanacaklardır. O zaman hainlere güvenilecek, güvenilir olanlar da ihanetle suçlanacaklardır. İşte o zaman Ruveybida konuşacaktır.’ Dediler ki: ‘Ruveybida da nedir?’, buyurdu ki: ‘Hiçbir işe yaramaz, değersiz kişidir; ama tüm insanları ilgilendiren meselelerde konuşur!’ "


Günümüzde klimalı ortamda koltuğuna serilen televizyon yorumcuları ve onların benzerleri, dünyanın ve İslâm aleminin durumu hakkında güle eğlene ileri geri konuşmakta; cihadi hareketleri eleştirmekte, İslâm ülkelerine laf atmakta; demokrasi övücülüğü yapmakta; buna mukabil mazlumları kurtarmak için mücadele eden sahadaki mücahidlerin, kahramanların sözleri ise dikkate alınmamaktadır.
 
Son düzenleme:
A Çevrimdışı

Azeribirmuvahhid

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Rivayetlerden anladığımız üzere, deccal dünyadadır ve nerede olduğu tam olarak bilinmeyen bir adada yaşamaktadır. Allah Rasûlü sav zamanında bazı kimseler, denizde yolculuk ederken yollarını kaybettiler ve bu adaya çıktılar. Mağarada deccali görüp onunla konuştular. Bu olaydan şu iki şeyi de anlıyoruz, birincisi deccal zuhur etmese bile konuşup başka insanlarla etkileşime girebilmektedir. Bu şuan bulunduğu ve onunla konuşulduğunu kesin olarak göstermez. Ancak uzun zaman yürütülen ve doğuda bölgemize ve Hindistan taraflarına kadar taşan sömürgecilik esnasında bu adanın bulunmuş olması mümkündür. Nitekim ikinci olarak da, Allah Rasûlünün sav tanıdığı birisinin bu adayı bulması demek, muhtemelen bu ada Arap yarımadasına veya Hindistan taraflarına ya da doğu Afrika sahillerine yakın demektir.

Bilinen tarihte, bugün insanlığın düştüğü fitne kadar büyük bir fitne yoktur. Sadece elli senede adeta insanlığın kodlarıyla oynanmıştır. Binlerce yıldır başaramadıklarını kâfirler adeta amaçlarına nasıl ulaşacakları bir anda kafalarına esmiş gibi elli senede insanlığı değiştirip kukla haline getirdiler ve istedikleri yöne sevk etmeye başladılar. Bu konuda aklıma eskiden "deccalin bu kez onlar tarafından bulunmuş olabileceği ve ondan fikir aldıkları" ihtimali geliyordu. Bunu şuan da kesin olarak iddia etmiyorum. Bazı ilginç şeyler var ve bunlar bu ihtimali kuvvetlendirse de, kuvvetlendirmese de bir tür "deccaliyet" ile yahut deccalin selefleri ile savaştığımızı gösteriyor.


Bu husustaki hadislere bazı misaller verecek olursak;

1- "(İnsanlar) gökten yağmur yağmadığı halde yağdı sanırlar. Yer bitki bitirmediği halde bitirdiğini sanırlar."

Bu eskiden olsa istidraca veya büyüye yorulabilir ve bununla yetinilebilirdi. Ancak günümüzde teknoloji ile yapılabiliyor. Hadislerde deccalin sahte mucizeleri ile bedevileri kandıracağından bahsedilir. Bedeviler teknolojiden uzaktırlar. Dolayısıyla deccalin onlarla olan münasebetine özellikle vurgu yapılmış olması mümkündür. Zira onun teknolojik hilelerini kavrayamayabilirler. Bugün bunlar haarp teknolojisi ile yapılabilmektedir. Ki ona dahi gerek kalmadı zira bu tür illüzyonlar bilgisayar programları ile mümkündür. Nitekim yağdığı veya bitirdiği zannedilecektir



2-"Onunla birlikte bazı kimselerin ölmüş babaları, kardeşleri, tanıdıklarının kılığına giren şeytanlar vardır. Kişinin ölmüş babası veya kardeşinin kılığına girerek gelir ve 'Beni tanımıyor musun? İşte bu (deccali kastederek) senin rabbindir, o halde ona tabi ol!' diyerek telkinde bulunur."

Bu mecazi olmayıp doğrudan şeytanların bunu yapacağı şeklinde anlaşılabileceği gibi veya bir tür maske ve libas ile yapılabileceği mümkün olmakla beraber, günümüzde yapay insan teknolojisi de fazlaca ilerlemektedir. Bu hususta humanoidler örnek olarak verilebilir. Henüz o kadar gelişmese de ve hepsi olmasa da bugün bile insana ciddi oranda benzeyen bazı humanoidlere örnekler vardır. Zaten işin zihni boyutu programlar ve yapay zekalar ile tamamlanmıştır.


3-“Deccal şu tuzlaya, kanalın geçtiği yere iner/oturur/karargâh kurar. En çok kadınlar yanına gider. Öyle ki, kişi -deccalin yanına gider endişesiyle- kendi yakını olan bir kadının, annesinin, kızının, bacısının, halasının yanına döner de onu sağlam bir bağ ile sıkıca bağlar."
Modern düzen, bilhassa kadınların aklını çelme gayretindedir. Dikkat edilirse İslâma karşı yürütülen propagandalar kahir ekseriyetle kadınlarla alakalı meselelerdir. Deccalin kadınların aklını çelerek hareket etmesi de ilginçtir. Burada dikkat çeken kısım şu ki, deccalın zamanı yaklaşmış ve kafirlerin saldırı usulü tam olarak bu doğrultuda değişmiştir. Bu yakın zamanda başlayan bir propaganda usulüdür. Bundan önceki asırlarda kadınlar umurlarında mıydı? Ancak bugün insanlığı "kadın hakları, feminizm, eşitlik" anahtar kelimeli propagandalar ile bu süreçte evvela kadınların aklını çelip bozmak ondan sonra onları kullanarak erkekleri yoldan çıkarmak suretiyle bozmuşlardır. Aynı şeytanın Havva Aleyhisselamı kandırmayı başarıp Onunla da Adem Aleyhisselamı kandırması gibi. Veya ikisinin üryan kalması gibi bugün insanlar da moda ve çeşitli algı hileleriyle üryan hale getirilmiştir. Bütün dünya bu propagandaların saldırısı altındadır. Bugün Avrupa'da feminizmin vardığı nokta, değil iş hayatı ve sosyal hayatta benzerlik boyutu, kadınların da erkek gibi üstü üryan dolaşmasının meşruluğu üzerindendir. Yüz sene evvel kadınlarının örtünerek gezdiği hatta kimi ülkelerde çarşafla gezdiği Batı bugün sosyal hayatta bu tür tartışmalarla çalkalanmakta ve ülkeler her tarafa çıplaklar kampı kurulmasına müsade etmek zorunda kalmıştır. Bugün erkeklerin yaşadığı en büyük imtihanlardan birisi kadınlarını, bacılarını ve kızlarını, modern düzenin feminizmle akıllarını çelmesinden ve bu tür propagandalardan korumaktır.

Nitekim;

4-"Öyle ki, kişi -deccalin yanına gider endişesiyle- kendi yakını olan bir kadının, annesinin, kızının, bacısının, halasının yanına döner de onu sağlam bir bağ ile sıkıca bağlar."

Bu kısım ilginçtir. Bugün dindar erkekler ne kadınlarının sokağa çıkmasını ne de televizyon ve telefon gibi şeylere bakmasını istememektedir. Burada şöyle bir husus var, ben esasen dizilere filmlere genel anlamda tv ye pek bakmıyorum. Ancak sadece denk gelip izlediğim kısa süre baktığım sahneler arasında bile çok ciddi oranda feminizme teşvik ve erkek iktidarına düşmanlık vardı. Bunlar benim arada karşılaştığım sahnelerden ibaretti ve bu birçok defa oldu. Durum böyleyken görmediklerimi ben düşünemiyorum. Bugün erkeğin, karısını bağlaması; televizyonu evden çıkarıp/kırıp sosyal medyayı ailece terkedip karısını evden çıkarmaması suretiyledir. Günümüz için bu bir tür "bağlamaktır". Tabi her konuda ustaca hareket eden deccaliyet bu konuda da tedbirini almış ve bu tarz şeyleri "gericilik" ve "hürriyeti elden alma" olarak lanse ettirmiştir. Böylece insanların fitnelere yönelmesini, kendisine doğru gelmesini sağlamıştır. Her taraf fitne ile dolmuştur.

Bir de medya var ki, fitneyi tetikleyen en büyük deccaliyet unsurlarındandır. Belki farklı farklı, çeşitli sebeplerden öldürülen kadınları "kadın cinayeti" kavramıyla tek kategori haline getirip bunun üzerinden feminizm propagandası yapacak kadar alçalmışlardır. Ancak bunları yapanlar yüz senedir idamı getirmeyi başaramamıştır (!). Biz ise "idam gelsin" diyoruz bu haberleri yapanlara. Haberleri yapanlar gönüllü gönülsüz deccaliyetin kurbanlarıdır. Ve bu haberler fitneleri tetiklemeye giden yolda kaldırım taşlarıdır. Biz ise bu olaylar üzerine İslâm hukukunun değeri anlaşılacak zannetmekteyiz. Deccalden Şeriatı getirmesini istiyoruz. Bugün örneğin Afganistanı nasıl eleştireceklerini şaşıranlar orada cinayetlere nasıl darbe vurulduğunu görmüyorlar mı

Allah Rasûlü sav fitnenin evlere yağmur gibi gireceğini bildirmiştir. Bu yağmurun ne olduğu günümüzde malumdur.


5-"Yahudi kadınlarından 13.000 kadın ona tabi olur. Maiyetindekileri (aile efradını) ona tabi olmaktan alıkoyan kimseye Allah rahmet etsin."
Günümüzde birçok yabancı radikal feminist oluşumlar altı köşeli yıldızı da sembol olarak kullanmaktadır. Bu tür oluşumlarda yahudi parmağı vardır. Geçtiğimiz yıllarda bütün dünyada kız çocuklarına izletilen ve erkek iktidarlığını aşağılayan feminist barbie filmine baktığınızda, barbieyi üreten Mattel şirketidir ve kurucusu yahudidir. Kız çocuklarının beynini yıkamaya çalışan yahudiler bunu feminizmi süslü göstererek yapmaktadır. Böylece aile düzenine, fıtrata ve insanlık nüfusuna balta vuruyorlar. Bu hususta eğitim/maarif alanı da deccaliyetin hizmetindedir ve feminizme teşvik etmektedir. Yahudi kadınlar bu hususta daha şimdiden deccaliyetin hizmetinde olup başka kadınları tuzağa çekmektedirler. Batıda yeni nesillere üryanlığın normal bir şey olduğu öğretilmekte ve çocuklar buna alıştırılmaktadırlar. Karısını kıskanan erkek ve utangaç kadın, İslâm için ideal insandır; deccaliyet için "düşman"dır. Zira onlar fıtratları bozulmamış insanlardır.


6-"O gün onu mağlup edecek kuvvet yalnızca Kur’an’dır"
Bu hadis de ilginçtir. Günümüzde Kuraniyyun/Hadis inkarcılığı gibi zihniyetler yayıldığı için, getirdiğimiz hadis delilleri genel olarak pek dikkate alınmamaktadır. Zira fitne tohumu çoktan ekilmiştir ve insanlar sahih hadisler arasında bile çelişki olduğu bunların uydurma olabileceği, tek ahkam kaynağının Kur'an olduğu görüşüne kapılmıştır. -ki bu küfürdür- Dolayısıyla ehli sünnet olduğunu söyleyen birçok hoca dahi söylediği bazı şeylere Kur'andan da delil getirmeye çalışmak zorunda kalmaktadır. Kur'andan delil getirildiğinde karşıdaki kişi susmaktadır. Bu hususta Deccalin emrinde İslâm deccali Sufyan'ın bulunacağı hususu da gözden kaçmamalıdır.

Ve işin bir kötü yanı da şu ki, hadislerin itibarsızlaştırılması deccale büyük bir zemin hazırlıyor. Zira deccalden alenen hadis kitaplarında bahsedilmekte ve onun özellikleri orada tarif edilmektedir. Hadislerin uydurma gösterilmesi deccale hazırlanan en büyük zeminlerdendir. Belki o gün deccale karşı "şu hadislerde Allah Rasûlü sav senden bahsediyor" diyen bir Müslüman çıkınca, "hadislerin uydurma olduğu" iddiasının güçlenmiş olması sebebiyle bu sözleri sönük kalacaktır. Bundan dolayı deccaliyete karşı Kur'an ile mücadele edilebilecektir. Allah Teâlâ en doğrusunu bilir.


7-"İki Mescit (Mescid-i Haram ve Mescid-i Nebevi) hariç her yere girer."

Günümüzde Mekke ve Medine'de İslâm halen canlı şekilde yaşanmaktadır. Her taraf laik demokrat devletlerle dolsa da, üstelik Hicazı içinde bulunduran devlet Suudi Arabistan olsa da, kimse Hicaz'a büyük bir zarar verememektedir. Yirmi yılda İslâmın hakim olduğu Hicaz, bin dört yüz senedir cahiliyenin eline geçmemiştir.


8-“Horasan tarafından çıkan siyah sancaklıları gördüğünüzde, kar üzerinde sürünerek de olsa onlara gidin. Çünkü onların içinde Allah’ın halifesi Mehdî vardır.”

Horasan bölgesinde uzun zaman içinde ilk defa adam akıllı bir İslâm devleti Afganistan'da kurulmuştur.
Hem de Raşid hilafet usulüne sahiptir. Bugün Taliban'ın Mehdi için kurduğu Horasan ordusu vardır. Devlet büyük bir hızla askeri gelişim katetmekte, abdnin giderken geride bıraktığı araçları onarıp envantere katmakta, yakın zamanda kendi ihasını üretmeye başlamış olup ülkeye hava savunma sistemi kurmak için ilk adımlarını atmışlardır. Bugün yükselen nadir İslâmi ordulardan birisi Talibandır ve Horasan'dadır.

Burada şu ilginç nokta da devreye giriyor. Deccalin Mehdi'ye karşı kullanacağı tehlikeli kozlardan birisi kadınların aklını çelerek Müslümanlara zarar vermesidir. Bugün dünyada belki en çok Taliban'ın aldığı saldırı kadınlar üzerinden Afganistan'a karşı yürütülen propagandalardır. Günümüzde deccaliyetin en çok hedef aldığı ülke, Horasan'daki Afganistan İslâm Emirliğidir. Bunu kimi zaman yalan haberlerle kimi zaman doğruları çarpıtarak kimi zaman da modernistleştirdikleri insan beyninden istifade ederek yapmaktadırlar. Ve sözde İslâm hamisi kesilmiş Türkiye, İran gibi devletler dahil dünya ülkelerinin halkları ve kadınları, deccaliyetin bu sillesini yemişken ve kadınlar modern cahiliyenin istediği kıvama getirilmişken Allah'ın yardımı ve inayetiyle Afganistan hükümetiyle halkıyla buna direnmiştir. Avrupa'da feminizm gösterileri yapılırken Taliban iktidara geldiğinden (2021) beri kadınlar Afganistan'da Talibana destek gösterileri yaparak sokağa inip tevhid bayrağı ile yürümektedir. / Deccaliyet medyası bu tür görüntüleri göstermemektedir zira onlar Amerika'nın katliamını "Taliban halka zulmediyor" diyerek meşrulaştırmakla ilgilenmektedir. Bunları Afgan medyasında bulabilirsiniz. Neticede deccaliyet medyası, kırk yıldır süren savaşların neticesi olarak fakirlik sebebiyle Afganistan'dan giden Afganları "Şeriattan kaçıyor" diye lanse etmeyi bile başarmışlardır. Halbuki göç eden Afganların birçoğu Pakistan, İran ve Arabistan gibi ülkelere gitmişti.


Bu durumda Mehdinin ordusunun ve kendisinin Horasan'dan çıkacağına dair hadis Afganistan'a işaret etmekte olabilir. Büyük cihadın merkezi elli yıldır Afganistan'dır. Karlar üzerinde sürünerek dahi olsa Horasan'daki Mehdiye gitmemiz istenmektedir. Sürünmek veya tırmanmak yüksek bir yere çıkarken olur. Karlı bir bölgeden bahsedilmektedir. Afganistan coğrafi olarak bu özelliklere sahiptir, yüzde seksen dağlıktır ve kışın bolca kar da yağmaktadır. Adeta bu tarife uyan meşhur Hindukuş dağları vardır.

Günümüzde deccalin selefleri (yahudiler ve onların zihnini, medyasını ve siyasetini ele geçirdiği ülkeler) ve Mehdi'nin selefleri (Başta Afganistan İslâm Emirliği olmak üzere İslâmi hareketler ve oluşumlar) birbirleriyle mücadele etmektedir. Bu şuna benzer ki, savaş öncesinde, öncü birliklerin meydana inip birbirleri ile savaşması gibidir.


9-"..onların içinde Allah’ın halifesi Mehdî vardır.”

Bu kısım, Horasan'da Taliban'ın Mehdi'ye zemin hazırlama ihtimalini gösterir. Zira orta asya denen bölgedeki birçok devletin başörtüsü, peçe ve sakala yasaklar getirdiğine dair haberler vardır, buna mukabil Afganistan Tevhid bayrağını çekmiştir ve onların arasından sıyrılıp hızla askerî gelişim katetmektedir.

Mehdi'yle ilgili rivayetlere baktığımızda şu sonucu çıkarmak mümkündür: Mehdi Horasan'dan çıkacak ve batıya doğru ilerleyecek, Hicaz'a gidip oradan biat toplayacak, Araplar tarafından da halife olarak kabul edilecek, bir rivayette iki deniz arasındaki bir şehre (alimler İstanbul olduğuna içtihad ediyor) gidip orayı tekbirlerle fethedecek, bütün dünyayı sarmış deccaliyet düzenini yıkmanın yönteminin demokrat usuller olmadığını söyleyecek, dünya genelinde deccale karşı külli bir cihad başlatacaktır. Böylece hak ehli Mehdi'nin etrafında, batıl ise deccalin etrafında olacak, demokrat kıvırmaları olmayacak, herkesin safı belirlenecek ve iki taraf da sürekli olarak birbirlerini öldürmek için yaşayacaktır. Bu belki ya üçüncü yahut dördüncü dünya savaşının başlangıcı olacaktır. Savaşın kilit anı ise, Hazreti İsa'nın as gelişi olacaktır. Ve bizzat kendisi gidip deccali öldürecektir.

Afganistan demişken şunu da not düşelim ki, cihadın kilit isimlerinden Taliban'ın kurucusu Molla Muhammed de, Mehdinin bir nevi öncü askeridir. Nitekim o da Allah Rasûlünün sav adını taşımış, O'nun sav sünnetlerine uymuş, demokrasi fitnesinden uzak durarak O'nun sav usulleriyle cihad etmiş, Mehdi misali Horasan'dan çıkarak orada zafer elde etmiş, ardından deccaliyetin askeri ve zihni saldırılarına maruz kalmıştır.
Son elli senede yaşanan olaylar, Mehdi'nin gelmesinin yaklaştığına delalet ediyor olabilir. Allah Teâlâ en doğrusunu bilendir.

...
10-"Kıyametten hemen önce karanlık gecenin parçaları gibi fitneler var. Kişi o fitnelerde mü'min olarak sabaha erer, akşama kafir olur; mü'min olarak akşama erer, sabaha kafir çıkar"

Bu durum günümüzde doğrudan görünmektedir. Kişinin aniden kafir olması sosyal medya iledir. Eskiden akşam olduktan sonra zaten artık yavaş yavaş halkla irtibat kesilmeye başlardı. -namazlar dışında- Ancak günümüzde sosyal medya fitnesi sabah akşam gece gündüz küfrü güçlendirmektedir ve bu saldırılarla karşılaşan bir avam günün her saati mürted olma riski ile karşılaşmaktadır.



11-"Onun yanında akan iki nehir vardır. Biri dış görünüşüyle beyaz bir sudur. Diğeri de parlak bir ateş olarak görülür. Kim ona yetişirse, ateş olarak görünen nehrin yanına varsın ve başını eğip ondan içsin. Zira bu parlak ateş gibi görünen nehir, soğuk bir sudan ibarettir."

Deccal henüz çıkmasa da bunun benzeri bir durum mecazen vardır.
Demokrasi; berrak görünen, içenlerin mükafatlandığı görünen bir sudur. Onu içenin her türlü yüksek mevkiyi makamı, şöhreti, itibarı, zenginliği elde etmesi mümkündür lakin cehennemlik olur ve yanar.

Ehl-i tevhid olmak, dik durmak ise ateş gibi görünmektedir. İbrahim Aleyhisselam putlara başkaldırdığı için ateşe atıldı lakin ateş onu yakmadı. Tevhid ehli olan kimse demokrasiye başkaldırmak suretiyle ateşe girmiş gibidir, lakin onun yaptığının mükafatı da dünyada büyük bir huzur ve ahirette Cennettir.



12-” ‘İnsanlara öyle aldatıcı yıllar gelecek ki; o zaman yalancılar doğrulanacak, doğru sözlüler de yalanlanacaklardır. O zaman hainlere güvenilecek, güvenilir olanlar da ihanetle suçlanacaklardır. İşte o zaman Ruveybida konuşacaktır.’ Dediler ki: ‘Ruveybida da nedir?’, buyurdu ki: ‘Hiçbir işe yaramaz, değersiz kişidir; ama tüm insanları ilgilendiren meselelerde konuşur!’ "


Günümüzde klimalı ortamda koltuğuna serilen televizyon yorumcuları ve onların benzerleri, dünyanın ve İslâm aleminin durumu hakkında güle eğlene ileri geri konuşmakta; cihadi hareketleri eleştirmekte, İslâm ülkelerine laf atmakta; demokrasi övücülüğü yapmakta; buna mukabil mazlumları kurtarmak için mücadele eden sahadaki mücahidlerin, kahramanların sözleri ise dikkate alınmamaktadır.
Ben şunu merak ediyorum acaba deccal bermuda üçgeninde olabilir mi? Eğer mağarada olduğu doğru ise bermudaya giden uçaklar ve gemiler falan onu bulmak için gitmiş olabilir. Evanjelizm ve siyonizm savaşı erken başlatmak için böyle şeylere kalkışacaklarını söylüyorlardı. Uzaya çıkmak ve bermudaya gitmek de bunlardan olabilir düşüncesi var bende Allahu alem.
 
Horasan Fedaisi Çevrimdışı

Horasan Fedaisi

Metanol alevi
İslam-TR Üyesi
Ben şunu merak ediyorum acaba deccal bermuda üçgeninde olabilir mi? Eğer mağarada olduğu doğru ise bermudaya giden uçaklar ve gemiler falan onu bulmak için gitmiş olabilir. Evanjelizm ve siyonizm savaşı erken başlatmak için böyle şeylere kalkışacaklarını söylüyorlardı. Uzaya çıkmak ve bermudaya gitmek de bunlardan olabilir düşüncesi var bende Allahu alem.

O üçgenin çok başka bir olayı olabilir ve deccal ile alakalı olduğunu pek zannetmiyorum. 7.yüzyılda Temim ed Dari ve arkadaşları deccalin adasını buluyorlar. O günkü imkanla deniz üzerinden oraya kadar gidemezler. Allah en doğrusunu bilir, Hind okyanusundaki bir adada olması kuvvetle muhtemeldir. Arab yarımadası-Doğu Afrika-Hindistan aralarında bir yer olabilir.

Ancak benim şüphem deccalin hangi adada olduğu hakkında değil hatta bunla fazla ilgilenmiyorum da. Bana garip gelen şey, yakın dönem itibariyle deccalin usullerini kullanarak bizimle savaşan bir sistem ortaya çıktı. Yukarıda onları uzun uzun izah ettim zaten. Sadece deccalin kendisi bedenen ortada yok. Adadan çıktıktan sonra kırk sene yaşayacakmış. Zamanında Hind okyanusu etrafında çok fazla sömürgecilik yapıldı. Acaba bu adayı buldular da ondan fikir mi ediniyorlar diye düşünmedim değil. Yani zuhur etmeden evvel önce kendisine zemin hazırlanmasını neler yapılması gerektiğini anlatmış ve öğretmiş olabilir mi? Dünyayı istediği kıvama getirip ondan sonra ortaya çıkmak gibi. Neticede dahi ve olağanüstü bir adamdan bahsediyoruz.

Antik çağları bilmem ama bilinen tarihte son beş bin yılda, bugünkü gibi bir fitne ile dünya hiçbir zaman karşılaşmadı. Ve her şey çok hızlı bir anda oldu.
Bunu sadece bazı zeki kötülerin ortaya çıkmasına bağlayarak yetinebilir miyiz yani eski kafirler zeki değiller miydi? Kesin olan şudur ki, tarihin hiçbir döneminde karşılaşmadığımız türden bir düşman ve sistemle karşı karşıyayız ve ben bunu deccaliyet olarak adlandırıyorum. Ya başlarında bizzat deccal var, ya ondan fikir alıyorlar, ya da ona zemin hazırlıyorlar.
 
A Çevrimdışı

Azeribirmuvahhid

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
O üçgenin çok başka bir olayı olabilir ve deccal ile alakalı olduğunu pek zannetmiyorum. 7.yüzyılda Temim ed Dari ve arkadaşları deccalin adasını buluyorlar. O günkü imkanla deniz üzerinden oraya kadar gidemezler. Allah en doğrusunu bilir, Hind okyanusundaki bir adada olması kuvvetle muhtemeldir. Arab yarımadası-Doğu Afrika-Hindistan aralarında bir yer olabilir.

Ancak benim şüphem deccalin hangi adada olduğu hakkında değil hatta bunla fazla ilgilenmiyorum da. Bana garip gelen şey, yakın dönem itibariyle deccalin usullerini kullanarak bizimle savaşan bir sistem ortaya çıktı. Yukarıda onları uzun uzun izah ettim zaten. Sadece deccalin kendisi bedenen ortada yok. Adadan çıktıktan sonra kırk sene yaşayacakmış. Zamanında Hind okyanusu etrafında çok fazla sömürgecilik yapıldı. Acaba bu adayı buldular da ondan fikir mi ediniyorlar diye düşünmedim değil. Yani zuhur etmeden evvel önce kendisine zemin hazırlanmasını neler yapılması gerektiğini anlatmış ve öğretmiş olabilir mi? Dünyayı istediği kıvama getirip ondan sonra ortaya çıkmak gibi. Neticede dahi ve olağanüstü bir adamdan bahsediyoruz.

Antik çağları bilmem ama bilinen tarihte son beş bin yılda, bugünkü gibi bir fitne ile dünya hiçbir zaman karşılaşmadı. Ve her şey çok hızlı bir anda oldu.
Bunu sadece bazı zeki kötülerin ortaya çıkmasına bağlayarak yetinebilir miyiz yani eski kafirler zeki değiller miydi? Kesin olan şudur ki, tarihin hiçbir döneminde karşılaşmadığımız türden bir düşman ve sistemle karşı karşıyayız ve ben bunu deccaliyet olarak adlandırıyorum. Ya başlarında bizzat deccal var, ya ondan fikir alıyorlar, ya da ona zemin hazırlıyorlar.
Olabilir. Ama bu dünyayı yönetenler dediğimiz insanlar genel olarak ateizm inancında. Deccale hizmet ettikleri manevi manada doğru ama kendileri öyle düşünmüyorlar.
 
Ummu Aişe Çevrimiçi

Ummu Aişe

حسبنا الله ونعم الوكيل
Site Emektarı
O üçgenin çok başka bir olayı olabilir ve deccal ile alakalı olduğunu pek zannetmiyorum. 7.yüzyılda Temim ed Dari ve arkadaşları deccalin adasını buluyorlar. O günkü imkanla deniz üzerinden oraya kadar gidemezler. Allah en doğrusunu bilir, Hind okyanusundaki bir adada olması kuvvetle muhtemeldir. Arab yarımadası-Doğu Afrika-Hindistan aralarında bir yer olabilir.

Ancak benim şüphem deccalin hangi adada olduğu hakkında değil hatta bunla fazla ilgilenmiyorum da. Bana garip gelen şey, yakın dönem itibariyle deccalin usullerini kullanarak bizimle savaşan bir sistem ortaya çıktı. Yukarıda onları uzun uzun izah ettim zaten. Sadece deccalin kendisi bedenen ortada yok. Adadan çıktıktan sonra kırk sene yaşayacakmış. Zamanında Hind okyanusu etrafında çok fazla sömürgecilik yapıldı. Acaba bu adayı buldular da ondan fikir mi ediniyorlar diye düşünmedim değil. Yani zuhur etmeden evvel önce kendisine zemin hazırlanmasını neler yapılması gerektiğini anlatmış ve öğretmiş olabilir mi? Dünyayı istediği kıvama getirip ondan sonra ortaya çıkmak gibi. Neticede dahi ve olağanüstü bir adamdan bahsediyoruz.

Antik çağları bilmem ama bilinen tarihte son beş bin yılda, bugünkü gibi bir fitne ile dünya hiçbir zaman karşılaşmadı. Ve her şey çok hızlı bir anda oldu.
Bunu sadece bazı zeki kötülerin ortaya çıkmasına bağlayarak yetinebilir miyiz yani eski kafirler zeki değiller miydi? Kesin olan şudur ki, tarihin hiçbir döneminde karşılaşmadığımız türden bir düşman ve sistemle karşı karşıyayız ve ben bunu deccaliyet olarak adlandırıyorum. Ya başlarında bizzat deccal var, ya ondan fikir alıyorlar, ya da ona zemin hazırlıyorlar.
Zihin yönetimi, psikoloji, manipülasyon konularında araştırmalar bu son zaman diliminde üst düzeylerde. Ben bunları öğrenerek "Bir insanın, insani sınırlar içerisinde, isteyip de başaramayacağı hiçbir şey yok." kanaatine varırken; kâfirler için de, "onların da aynı bilgiler üzerinden hareketle, cahil insanlar üzerinde manipülasyonu kullanarak: yaptıramayacakları hiçbir şey yok." kanaatine vardım. Düşman, zihin yönetimi ve manipülasyon konusunda artık bu kadar usta iken, bizler de şu zihin yönetimi konusunu bir anlasak... Hem ilerleyişimiz yükselecek, hem de bu hızlı değişime şaşırmayacağız. Nitekim konuyu anlayan, benzer hızla yükselişe geçer.

Not: Zihin Yönetimi konusunu anlamak isteyenler için temel bilgileri bu konuda anlatmıştım:


Bizler kendi zihnimizi yönlendirmekten acizken, düşmanın bizim yerimize bizi yönlendirmesine karşı ise: ben sadece takdir ediyorum. İlim, Kur'an-ı Kerim ve Hadisler üzerinden bizdeydi. Biz elimizde olduğu halde anlamadık, hatta öyle ki "anlatılsa da anlamaz hale gelmişiz"; buna karşılık kâfir anlamış ve uyguluyor ve tüm maddi yatırımlarını bunun üzerine yapıyor. Yani kâfirin temel silahı bu farkındalık şu an. Ve biz de eğer bir idrak edebilirsek, oyunları çökecek. Nitekim bu konuyu anlayanlar her türlü manipülasyondan korunur (içten vesvese veya dışarıdan kâfirlerin manipülasyonları)

Geriye ise, safların ayrılması dönemindeki maddi savaş kalır.

Not: Yukarıdaki yazı deccale hizmet edenlerin neler yaptığı yönünde hazırlanmış, ki çoğunluğu manipülasyon üzerine yorumlanmış. İşte bunlara karşı, benim ki de "karşı savaş için neler yapılabilir?"in cevabı.
 
Ummu Aişe Çevrimiçi

Ummu Aişe

حسبنا الله ونعم الوكيل
Site Emektarı
Olabilir. Ama bu dünyayı yönetenler dediğimiz insanlar genel olarak ateizm inancında. Deccale hizmet ettikleri manevi manada doğru ama kendileri öyle düşünmüyorlar.
Satanist de olabilir, ki bu durumda onlar Allah'a inanıyor, ve ancak O'na savaş açmış durumdalar. Ve O'nun yoluna engel olurken, zaten inandıkları ayet ve hadisleri kullanıyor olmaları da gayet mümkün.
 
A Çevrimdışı

Azeribirmuvahhid

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Satanist de olabilir, ki bu durumda onlar Allah'a inanıyor, ve ancak O'na savaş açmış durumdalar. Ve O'nun yoluna engel olurken, zaten inandıkları ayet ve hadisleri kullanıyor olmaları da gayet mümkün.
Devlet yalakalığını yapan sofileri hatırlattı bu mesajınız. Uydurma hadisler ve yanlış anlamlarla ayetleri gösterip yalakalık yapıyorlar. Gerçek olmasa da mecaz anlamda deccalın generalleri sofiler ve askerleri tarikat cemaatlerinde yetişen çakma hocalar olabilir. Deccal gelse bunlar koşup ona yardım edecekler gibi bir hissim var.
 
Ummu Aişe Çevrimiçi

Ummu Aişe

حسبنا الله ونعم الوكيل
Site Emektarı
Devlet yalakalığını yapan sofileri hatırlattı bu mesajınız. Uydurma hadisler ve yanlış anlamlarla ayetleri gösterip yalakalık yapıyorlar. Gerçek olmasa da mecaz anlamda deccalın generalleri sofiler ve askerleri tarikat cemaatlerinde yetişen çakma hocalar olabilir. Deccal gelse bunlar koşup ona yardım edecekler gibi bir hissim var.
Bir kısmı bunun için özellikle eğitiliyor görünüyor ahi, kalan kısmı ise manipülasyon kurbanı olan ve bilinçsizce Deccal sistemine hizmet edenler. Eğitim görenler, hakkı batılı bildiği halde batılı seçiyor; ötekiler ise haktan habersiz oldukları için batılda.

Rabbim samimi ama cahil olanlarını uyandırsın dilerim, bilinçle Allah'a düşmanlık edenlerin ise cezasını hak ettikleri gibi versin.
 
Fewzan Çevrimdışı

Fewzan

Üye
İslam-TR Üyesi
Bir kısmı bunun için özellikle eğitiliyor görünüyor ahi, kalan kısmı ise manipülasyon kurbanı olan ve bilinçsizce Deccal sistemine hizmet edenler. Eğitim görenler, hakkı batılı bildiği halde batılı seçiyor; ötekiler ise haktan habersiz oldukları için batılda.

Rabbim samimi ama cahil olanlarını uyandırsın dilerim, bilinçle Allah'a düşmanlık edenlerin ise cezasını hak ettikleri gibi versin.
Şunu merak ediyorum Deccale karşı gelirsek öldürürmü bizi soru saçma gelebilir
 
Ummu Aişe Çevrimiçi

Ummu Aişe

حسبنا الله ونعم الوكيل
Site Emektarı
Şunu merak ediyorum Deccale karşı gelirsek öldürürmü bizi soru saçma gelebilir
Ebû Saîd el-Hudrî (radıyallahu anh) şöyle dedi:

Bize Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) bir gün Deccal hakkında uzun bir hadîs söyledi. Bize anlattıkları arasında şu da vardı. Buyurdular ki :

«Deccal gelecek, fakat kendisine Medine'nin yollarına girmek haram edilecektir. Binâenaleyh Medine'nin dışındaki bazı işlenmedik tarlalara kadar gelecektir. Müteakiben kendisine o günün en hayırlı insanı yahut en hayırlı insanlarından bir adam çıkacak ve ona : Şehadet ederim ki, bize Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)'ın sözünü ettigi Deccal sensin, diyecek; Deccal da: Ne dersiniz, ben bu adamı öldürsem, sonra diriltsem, bu işte şüphe eder misiniz? diyecek. (Oradakiler) Hayır! cevabını vereceklerdir. Bunun üzerine Deccal onu öldürecek, sonra diriltecek. Dirilttiği anda o adam : Vallahi senin hakkında hiç bir zaman şimdikinden daha basiretli olmamışımdır, diyecek. Deccal onu tekrar öldürmek isteyecek, fakat ona musallat edilmeyecektir.»

(Sahih-i Müslim, 2938)

Bu hadise göre öldürebileceği görünüyor kardeşim. (Ki sıradan zalimler bile öldürebilirken, Deccal gibi üstün yetenekler verilmiş bir kâfirin öldürmesi daha olasıdır.)

Bu arada hadise konu olan kişi sonradan Deccal tarafından diriltilmiş, ancak sonrasında Deccal tekrar öldürememiş. Ancak bu demek değil ki herkeste böyle olacak, bunun "bu imanı yüksek kişi ve benzerleri için" olması mümkün.

Bununla birlikte imanı yüksek olan da ölür mü ölür, nitekim Deccal'e karşı asıl olay ölmek veya kalmak değil, imanı korumak. İman üzere ölen, eninde sonunda varacağı sona en kutlu şekilde varmıştır: şehid olarak. Ki bu bir kayıp değil, iman edenler için en büyük kazançtır.

Duruma bu gözle bakınca, öldüren Deccal de olsa, sıradan bir başkası da olsa, hastalık vb sebebiyle de olsa: ölüm sadece dünya sınavının sonu olarak görünüyor. İman edenler için böyle bir son "sınavı başarı ile tamamladın, şimdi mükâfatını almaya gidebilirsin" şeklinde bir durum sadece. Haliyle ölümden ötürü endişe etmek değil, böyle bir fitneye karşı bile imanı korumaya devam etmek asıl odak noktası olarak kalmalı.
 
Horasan Fedaisi Çevrimdışı

Horasan Fedaisi

Metanol alevi
İslam-TR Üyesi
Zihin yönetimi, psikoloji, manipülasyon konularında araştırmalar bu son zaman diliminde üst düzeylerde. Ben bunları öğrenerek "Bir insanın, insani sınırlar içerisinde, isteyip de başaramayacağı hiçbir şey yok." kanaatine varırken; kâfirler için de, "onların da aynı bilgiler üzerinden hareketle, cahil insanlar üzerinde manipülasyonu kullanarak: yaptıramayacakları hiçbir şey yok." kanaatine vardım. Düşman, zihin yönetimi ve manipülasyon konusunda artık bu kadar usta iken, bizler de şu zihin yönetimi konusunu bir anlasak... Hem ilerleyişimiz yükselecek, hem de bu hızlı değişime şaşırmayacağız. Nitekim konuyu anlayan, benzer hızla yükselişe geçer.

Not: Zihin Yönetimi konusunu anlamak isteyenler için temel bilgileri bu konuda anlatmıştım:


Bizler kendi zihnimizi yönlendirmekten acizken, düşmanın bizim yerimize bizi yönlendirmesine karşı ise: ben sadece takdir ediyorum. İlim, Kur'an-ı Kerim ve Hadisler üzerinden bizdeydi. Biz elimizde olduğu halde anlamadık, hatta öyle ki "anlatılsa da anlamaz hale gelmişiz"; buna karşılık kâfir anlamış ve uyguluyor ve tüm maddi yatırımlarını bunun üzerine yapıyor. Yani kâfirin temel silahı bu farkındalık şu an. Ve biz de eğer bir idrak edebilirsek, oyunları çökecek. Nitekim bu konuyu anlayanlar her türlü manipülasyondan korunur (içten vesvese veya dışarıdan kâfirlerin manipülasyonları)

Geriye ise, safların ayrılması dönemindeki maddi savaş kalır.

Not: Yukarıdaki yazı deccale hizmet edenlerin neler yaptığı yönünde hazırlanmış, ki çoğunluğu manipülasyon üzerine yorumlanmış. İşte bunlara karşı, benim ki de "karşı savaş için neler yapılabilir?"in cevabı.

Psikoloji ve zihin yönetimi gerçekten önemli. Eskiden kılıçla tüfekle geliyorlardı o daha iyiydi en azından geleni vurarak savaşı kazanıyorduk. Şimdi kaleyi içeriden fethediyorlar.

Ama bu sadece onların bu hususta bilgili olmasından ötürü olmayabilir. Onların medyası ve bağlantıları güçlü. Çünkü onlar zenginler ve Müslümanlar ise sömürüldüler ve fakirler genel olarak. Yani karşımızdaki adamlar (yahudiler) bu kadar servet sahibi olmasa bu kadar büyük ve başarılı propagandalar oluşturmaları çok zor olacaktı. Mesela ben şuan bir propaganda başlatmak istesem ya da mevcut propagandalara karşı insanlara zihin yönetimini anlatmak istesem muhtemelen yapacağım şey yt de bir kanal açıp elli yüz aboneye konuşmak olacak. Televizyona çıkmak istesem sistemin konuşturmak isteyeceği bir adam da değilim. Öbür tarafta ise adam (yahudi) bir film ortaya koyuyor bütün dünyaya izletiyor insanların algısına sızma girişiminde bulunuyor ve adeta benimle dalga geçmiş oluyor. Bu filmi yaparken cebinden eksilen belki servetine oranla beş kuruş değil. Tabi bu mağlubiyeti kabullenmek için bahane olamaz. Eğer bahane olsaydı ahirette "Ben algı operasyonlarına kanarak kafir oldum beni Cennete al" diye Allah'a bu gerekçe olarak getirilebilirdi. Demek ki bahane değil.

Hicaz bölgesini ve istisnaları saymazsak elimizde İslâm ülkesi olmak namına bir tek Afganistan İslâm Emirliği kaldı. O yüzden elimden gelse bu "son kale"yi korumak ve güçlendirmek için mücadele vermek isterdim. Rasûlullah sav karlar üzerinde emekleyerek de olsa gidin diyor çünkü gerçekten son kale orası ve oranın gelişmesi, ayağa kalkması, hem dinen ve zihnen hem de güç anlamında korunması önemli. Deccaliyet bu yüzden oraya kafayı taktı ve sürekli onlarla uğraşıyor, neden peki çünkü sadece orası kaldı. Her yeri bitirdiler. Türkiye'yi bile istedikleri kıvama çoktan getirdiler. İslâm hamisi kesilip "Biz Osmanlıyız" demenin bir geçerliliği olamaz çünkü şuan Osmanlı'dan çok Bizansa benziyor ülkemiz.
 
Horasan Fedaisi Çevrimdışı

Horasan Fedaisi

Metanol alevi
İslam-TR Üyesi
Şunu merak ediyorum Deccale karşı gelirsek öldürürmü bizi soru saçma gelebilir

Bir video görmüştüm, ahir zamanda deccale "Tanrıyım diyorsun ve daha gözünü bile iyileştiremiyorsun" dedikten sonra benim Medine'ye kaçışım diye bir video vardı aklıma geldi güldüm
 
Ummu Aişe Çevrimiçi

Ummu Aişe

حسبنا الله ونعم الوكيل
Site Emektarı
Psikoloji ve zihin yönetimi gerçekten önemli. Eskiden kılıçla tüfekle geliyorlardı o daha iyiydi en azından geleni vurarak savaşı kazanıyorduk. Şimdi kaleyi içeriden fethediyorlar.

Ama bu sadece onların bu hususta bilgili olmasından ötürü olmayabilir. Onların medyası ve bağlantıları güçlü. Çünkü onlar zenginler ve Müslümanlar ise sömürüldüler ve fakirler genel olarak. Yani karşımızdaki adamlar (yahudiler) bu kadar servet sahibi olmasa bu kadar büyük ve başarılı propagandalar oluşturmaları çok zor olacaktı. Mesela ben şuan bir propaganda başlatmak istesem ya da mevcut propagandalara karşı insanlara zihin yönetimini anlatmak istesem muhtemelen yapacağım şey yt de bir kanal açıp elli yüz aboneye konuşmak olacak. Televizyona çıkmak istesem sistemin konuşturmak isteyeceği bir adam da değilim. Öbür tarafta ise adam (yahudi) bir film ortaya koyuyor bütün dünyaya izletiyor insanların algısına sızma girişiminde bulunuyor ve adeta benimle dalga geçmiş oluyor. Bu filmi yaparken cebinden eksilen belki servetine oranla beş kuruş değil. Tabi bu mağlubiyeti kabullenmek için bahane olamaz. Eğer bahane olsaydı ahirette "Ben algı operasyonlarına kanarak kafir oldum beni Cennete al" diye Allah'a bu gerekçe olarak getirilebilirdi. Demek ki bahane değil.

Hicaz bölgesini ve istisnaları saymazsak elimizde İslâm ülkesi olmak namına bir tek Afganistan İslâm Emirliği kaldı. O yüzden elimden gelse bu "son kale"yi korumak ve güçlendirmek için mücadele vermek isterdim. Rasûlullah sav karlar üzerinde emekleyerek de olsa gidin diyor çünkü gerçekten son kale orası ve oranın gelişmesi, ayağa kalkması, hem dinen ve zihnen hem de güç anlamında korunması önemli. Deccaliyet bu yüzden oraya kafayı taktı ve sürekli onlarla uğraşıyor, neden peki çünkü sadece orası kaldı. Her yeri bitirdiler. Türkiye'yi bile istedikleri kıvama çoktan getirdiler. İslâm hamisi kesilip "Biz Osmanlıyız" demenin bir geçerliliği olamaz çünkü şuan Osmanlı'dan çok Bizansa benziyor ülkemiz.
Hani şu safların ayrılması aşaması var ya ahi, işte o aşamada hak tarafında olanlar inanıyorum ki "Bizim neye gücümüz yeter ki?" demeyen kişilerden oluşacaktır. Saf iman, saf cesaret, saf hedefe odaklanma... Sayılarını bilemem, az veya çok; ancak özellikleri kesinlikle böyle olacaktır.

Ve, bu özelliği şu an bizler kazansak, yayılma hızımız tam anlamıyla çoğalır. TV engeli sadece TV için geçerlidir, bununla birlikte kısmen nette ve genel olarak reel hayatta hâlâ iletişim yolları açık. Ancak davet usulünü etkili yapmayı öğrenmemiz gerekiyor, ki bunun ilk adımı: kendimizi en kapsamlı şekilde ilmen, ahlâken ve psikolojik olarak donatmak. Bu arada bu donanıma "zihin işleyişini bilmek" birincil olarak dahil. Muhataplarımızın hepsi tıpkı bizim gibi insan ve hepsi nefs taşıyor ve hepsine şeytan "tıpkı bize geldiği gibi" vesvese ile geliyor. "Hangi kesimin hangi yanlışı vardır, bu yanlış hangi yanlış temelden ötürüdür, neyi düzeltirsek kişinin bu konudaki algısı açılır ve en önemli nokta: ne kadar süre, kaç kere ve nasıl bir tebliğle olur bu gelişme" Bunların hepsini genel olarak hepimiz bilmeliyiz, ki davetimiz daha çok kişide etkili olabilsin.

Bu arada ne kadar batıl görüş varsa, hepsinin yayılmasında etkili olan iki şey:

1. Muhakkak insanın fıtratında yer alan bir değeri temel almışlardır. Mesela yukarıda feminizmin adı geçiyor, feminizmin bu kadar tutmasının sebebi: egemenliğin erkeğin elinde olduğu dönemlerde kadınların olabildiğine ezilmesi. Dış ülkelerde de farklı değildi, ülkemizde de farklı değildi bu. Kadınların da insan olduğu gerçeğine binaen "eşitlik" diye temel atılmış ve bu canı çokça acıtılan kadınlar için güzel fikir olarak görülmüş. Ancak, bu eşitlik oltasının sonunda varılan nokta, kadınları korumuyor, tam tersine daha çok riskin içine atıp, manen ve fiziksel olarak daha çok eziyet çekmelerine sebep oluyor. Ancak bu eziyeti gönül rızası ile çekiyorlar, nitekim kendilerine sahip çıkmaları, koruyup kollamaları beklenen erkeklerin elinde insafsızca baskılanmaktan, zulüm görmekten daha ideal bir seçenek bu. Ve işte bu durum için bizler ne yapabiliriz? İslam'ın kadına verdiği değeri kendi hayatlarımızda yaşayarak, güzel örnek olarak insanlara gösterebiliriz. Bu arada Afganistan ile ilgili bu konuda olumsuz haberler alıyorum, aradığımda doğrusuna ulaşmakta ise güçlük çekiyorum. Bu açıdan "işin doğrusu nedir?" şeklinde paylaşımların "kaynakları ile" daha çok paylaşılması gerektiği aşikâr.

2. Güzel üslup ve kardeşlik bilinci. Batıl cemaatler genellikle kendi içlerinde "can-ciğer kuzu sarması" şeklinde bir yapıya bürünüyorlar. Yoldaşlara tutkunluk genel olarak görünüyor. Bu da onları kendi içlerinde daha kuvvetle bir arada tutuyor ve dışarıdan görenler de bu manzara karşılığında "ben de aralarında olmak istiyorum" diye istek duyuyorlar.

Bununla birlikte, şeytan bu kişileri zaten çantada keklik gördüğü için rahat bırakmışken, hak ehli ile ise bolca uğraşıyor. İşte şeytanın bu tuzağına karşı bizleri koruyacak tek şey ise: bilinç. Bu tuzağa, sadece bu tuzağın farkında olanlar düşmez. "Bölünüp parçalanmayın" emri, kendi içimizdeki gücümüzü korumak için olduğu kadar, dışarıdan daha çok insanı kazanmak için de gerek.

Çok uzun yazdım affola, ve konudan çok kaydıysam da... En nihayetinde ahir zamandayız, kıyamet alametleri sıra sıra geliyor ve Deccalin ister bilerek, ister bilmeden hizmetçisi olmuş kişiler, Deccalin yolunda çalışırken; bizlerin de hak yolunda, safların ayrıldığı o zamanda hak yolun yolcusu çok olsun diye çalışmamız gerekiyor. Ki çok olmanın yolu da, işte bu konularda genel farkındalıktan geçiyor. Hayatı yaşarken yaşantımızla tebliğ, konuşurken sözlerimizle tebliğ...
 
Horasan Fedaisi Çevrimdışı

Horasan Fedaisi

Metanol alevi
İslam-TR Üyesi
Hani şu safların ayrılması aşaması var ya ahi, işte o aşamada hak tarafında olanlar inanıyorum ki "Bizim neye gücümüz yeter ki?" demeyen kişilerden oluşacaktır. Saf iman, saf cesaret, saf hedefe odaklanma... Sayılarını bilemem, az veya çok; ancak özellikleri kesinlikle böyle olacaktır.

Ve, bu özelliği şu an bizler kazansak, yayılma hızımız tam anlamıyla çoğalır. TV engeli sadece TV için geçerlidir, bununla birlikte kısmen nette ve genel olarak reel hayatta hâlâ iletişim yolları açık. Ancak davet usulünü etkili yapmayı öğrenmemiz gerekiyor, ki bunun ilk adımı: kendimizi en kapsamlı şekilde ilmen, ahlâken ve psikolojik olarak donatmak. Bu arada bu donanıma "zihin işleyişini bilmek" birincil olarak dahil. Muhataplarımızın hepsi tıpkı bizim gibi insan ve hepsi nefs taşıyor ve hepsine şeytan "tıpkı bize geldiği gibi" vesvese ile geliyor. "Hangi kesimin hangi yanlışı vardır, bu yanlış hangi yanlış temelden ötürüdür, neyi düzeltirsek kişinin bu konudaki algısı açılır ve en önemli nokta: ne kadar süre, kaç kere ve nasıl bir tebliğle olur bu gelişme" Bunların hepsini genel olarak hepimiz bilmeliyiz, ki davetimiz daha çok kişide etkili olabilsin.

Bu arada ne kadar batıl görüş varsa, hepsinin yayılmasında etkili olan iki şey:

1. Muhakkak insanın fıtratında yer alan bir değeri temel almışlardır. Mesela yukarıda feminizmin adı geçiyor, feminizmin bu kadar tutmasının sebebi: egemenliğin erkeğin elinde olduğu dönemlerde kadınların olabildiğine ezilmesi. Dış ülkelerde de farklı değildi, ülkemizde de farklı değildi bu. Kadınların da insan olduğu gerçeğine binaen "eşitlik" diye temel atılmış ve bu canı çokça acıtılan kadınlar için güzel fikir olarak görülmüş. Ancak, bu eşitlik oltasının sonunda varılan nokta, kadınları korumuyor, tam tersine daha çok riskin içine atıp, manen ve fiziksel olarak daha çok eziyet çekmelerine sebep oluyor. Ancak bu eziyeti gönül rızası ile çekiyorlar, nitekim kendilerine sahip çıkmaları, koruyup kollamaları beklenen erkeklerin elinde insafsızca baskılanmaktan, zulüm görmekten daha ideal bir seçenek bu. Ve işte bu durum için bizler ne yapabiliriz? İslam'ın kadına verdiği değeri kendi hayatlarımızda yaşayarak, güzel örnek olarak insanlara gösterebiliriz. Bu arada Afganistan ile ilgili bu konuda olumsuz haberler alıyorum, aradığımda doğrusuna ulaşmakta ise güçlük çekiyorum. Bu açıdan "işin doğrusu nedir?" şeklinde paylaşımların "kaynakları ile" daha çok paylaşılması gerektiği aşikâr.

2. Güzel üslup ve kardeşlik bilinci. Batıl cemaatler genellikle kendi içlerinde "can-ciğer kuzu sarması" şeklinde bir yapıya bürünüyorlar. Yoldaşlara tutkunluk genel olarak görünüyor. Bu da onları kendi içlerinde daha kuvvetle bir arada tutuyor ve dışarıdan görenler de bu manzara karşılığında "ben de aralarında olmak istiyorum" diye istek duyuyorlar.

Bununla birlikte, şeytan bu kişileri zaten çantada keklik gördüğü için rahat bırakmışken, hak ehli ile ise bolca uğraşıyor. İşte şeytanın bu tuzağına karşı bizleri koruyacak tek şey ise: bilinç. Bu tuzağa, sadece bu tuzağın farkında olanlar düşmez. "Bölünüp parçalanmayın" emri, kendi içimizdeki gücümüzü korumak için olduğu kadar, dışarıdan daha çok insanı kazanmak için de gerek.

Çok uzun yazdım affola, ve konudan çok kaydıysam da... En nihayetinde ahir zamandayız, kıyamet alametleri sıra sıra geliyor ve Deccalin ister bilerek, ister bilmeden hizmetçisi olmuş kişiler, Deccalin yolunda çalışırken; bizlerin de hak yolunda, safların ayrıldığı o zamanda hak yolun yolcusu çok olsun diye çalışmamız gerekiyor. Ki çok olmanın yolu da, işte bu konularda genel farkındalıktan geçiyor. Hayatı yaşarken yaşantımızla tebliğ, konuşurken sözlerimizle tebliğ...

Allah ümmetin yardımcısı olsun. Eline sağlık abla. Aslında İslâmdan daha çok fıtrata uyan bir sistem yok. Feminizm meselesi "kadınların da hakları var" seviyesinde olsa anlaşılabilirdi ama çok radikalik noktalara gitti. Avrupa'daki durumunu detaylı anlatmıyorum utanç verici çünkü. Bunda geçmişte yaşanan olaylar etkili olabilir. Zaten genel olarak bir şey iyi olsa bile ağır bir şekilde tatbik edildiğinde ters tepki doğmaya başlıyor. İşin fıtrat boyutu Allah erkeğe güç ve idare yeteneği vermiş. Ancak erkek bu gücü karısına karşı da kullanabilir. Bu yüzden erkeğe kadına karşı tutkunluk özelliği vererek bunu dengelemiş. Bu durumda kadına kötülük eder de onun moralini bozarsa kendi de aşağı yukarı aynı sonuca ulaşacak. Ancak bu hususta fıtri yaşantıdan ziyade fasid olan örf ağır basınca kişinin karakterine de etkisi kötü oluyor ve neticede adam ailede sorun çıkartıyor.

Ve bu Afganistan meselesi, yalan değil ben 2-3 sene evvel Talibana hiç iyi bakmıyordum Allah affetsin. Daha sonra bir video merakımı celbetti ve Taliban'ı detaylıca araştırmaya başladım. Afganistanın yerel medyasını, halkın röportajlarını, kendi televizyon kanallarını, kendi haber sitelerini ve kaynaklarını, hatta sokak videolarını, yabancılar arasında oraya gidenlerin vloglarını -kemalistlerden daha dürüst ve objektif anlatıyorlar- uzun uzun seyrettim ve birkaç ay araştırma yaptım. Şunu rahat söyleyebilirim ki Türk medyasının ne kadar aşağılık olduğunu öğrendim. Teyit siteleri de Afganistan hakkındaki yalan haberleri -bütün haberleri- ayıklıyor. Görüntü verip çarpıtan haberler bile var. Taliban, halkına sürekli erzaklar dağıtan Kabil'i yeniden inşa etmeye çalışan halkının güvenliği ve sağlığı için dünyanın uyuşturucu merkezi olan ülkede 2-3 yılda uyuşturucuyu bitiren bir hükümet.
Çok fazla mesele var bir yıllık araştırmalar yaptım ve hepsini burada tek tek anlatamayabilirim ama özet geçeyim.

Deccaliyetin onları hedef aldığını söyledim çünkü Taliban'a da aynı şekilde saldırıyorlar. Afganistana kadar uzanmamıza gerek yok aslında bunları kendi ülkemizde görebiliriz. Türkiye siyasetinde bile muhafazakar siyasiler kadın düşmanı gibi lanse ediliyor. Örneğin "Erdoğan tekrar başa gelirse kadınlar artık oy kullanamayacak yasaklanacak" dediler. Sonra bunu diyenler ortadan kayboldu. Fatih Erbakan 6284 sayılı kanun kalksın dedi (bu kanun kadına, şahit getirmeden erkeği istediği cezaya çarptırma hakkı veriyor) ve bu sözünden ötürü adamı kadın düşmanı ilan ettiler. Hatta bir ara Yapıcıoğlu çıkıp, evli olmayan kadınlara devlet sahip çıksın onlara para versin dediğinde, "kadınlar köpek mi ki sahiplenilsin" diyerek adamı aşağılamışlardı. Kısacası bu kadın hakları meselesi günümüzde kafirlerin eline geçmiş bir kozdan ibaret oldu ve Taliban'a karşı da kullanacaklardı elbette.

Genelde kadınlar ülkede okumuyor falan derler. 40 yıl mücadele vermiş mücahidleri ülkenin durumunu bilmeden Türkiye'de oturdukları rahat yerden eleştiriyorlar. Afganistan'da vesayet sistemi söz konusu. Devletin içinde eski cumhuriyet döneminden kalma adamlar var ve devlet üniversiteleri cumhuriyet dönemi müfredatı ile ders veriyor. Taliban kız çocuklarının bu müfredatlarda okumasını istemediği için devlet ve sistem içinde istedikleri değişimleri yapana kadar kızların okumasını askıya aldı. Şuanda da zaten okullar mevcut ama lise üniversite vs okumuyorlar. Taliban'ın bu yasağı Türkiye'de haber yapıldı ancak sebebini açıkladıkları halde sebep yayınlanmadı. Ayrıca kız medreselerinden mezun olan kız çocuklarının başlarına kep yerine taç takmak suretiyle ödüllendiriyorlar. İş hayatına girmeleri yasak değil. Erkeklerin olmadığı özel iş alanları var. Kadınlar için hususi ticaret yerleri de açıyorlar. Ticarete atılımlarında destek olmak için devlet tarafından karşılıksız kredi de veriliyor.
İddia edildiği gibi kadınların sokağa çıkması da yasak değil. Kırsal yerlerde kadınlar dışarı çıkmama veya tamamen örtünme hususunda daha dikkatli davranıyor. Ülke genelinde ise böyle bir yasak yok. Hatta Kabil gibi yerlerde kadınlar saçlarını kısmen açık bırakarak da dışarıda gezebiliyor. -Taliban buna nasıl izin veriyor anlamıyorum ama muhtemelen onu zamanla yasaklarlar-
Birkaç ay evvel Afganistan'a giden bir zındığın videoda gösterdiği "sınırda birini dövüyorlar" dediği sınır kapısı, Pakistan askerlerinin elinde olan güneydeki sınır kapısıydı. Ancak oradaki askerler videoda Taliban gibi lanse edildi.
Talibana bağlı mahkemeleri de inceledim. Bu hususta da kadınların örfi fasid etkisi altında ezilmemesi açısından kadınlar lehine ciddi bir gelişim var. İzlediğim mahkemelerden bunu gördüm. Bunun dışında Şeriata uygun olarak kesilen cezalara zaten kimse bir şey diyemez o Allah hakkıdır. Yani zina eden kadına sopa vuruyor bu insan haklarına aykırıdır diyen kafir olur zaten. Güvenlik meselesinde de şuan ülkede kimle röportaj yapılsa Talibana bu hususta müteşekkir olduğunu söylüyor. Birkaç yıl evvel sokağa çıkmak bile tehlike iken şuan herkes güven içinde.
 
Son düzenleme:
Ummu Aişe Çevrimiçi

Ummu Aişe

حسبنا الله ونعم الوكيل
Site Emektarı
Allah ümmetin yardımcısı olsun. Eline sağlık abla. Aslında İslâmdan daha çok fıtrata uyan bir sistem yok. Feminizm meselesi "kadınların da hakları var" seviyesinde olsa anlaşılabilirdi ama çok radikalik noktalara gitti. Avrupa'daki durumunu detaylı anlatmıyorum utanç verici çünkü. Bunda geçmişte yaşanan olaylar etkili olabilir. Zaten genel olarak bir şey iyi olsa bile ağır bir şekilde tatbik edildiğinde ters tepki doğmaya başlıyor. İşin fıtrat boyutu Allah erkeğe güç ve idare yeteneği vermiş. Ancak erkek bu gücü karısına karşı da kullanabilir. Bu yüzden erkeğe kadına karşı tutkunluk özelliği vererek bunu dengelemiş. Bu durumda kadına kötülük eder de onun moralini bozarsa kendi de aşağı yukarı aynı sonuca ulaşacak. Ancak bu hususta fıtri yaşantıdan ziyade fasid olan örf ağır basınca kişinin karakterine de etkisi kötü oluyor ve neticede adam ailede sorun çıkartıyor.

Ve bu Afganistan meselesi, yalan değil ben 2-3 sene evvel Talibana hiç iyi bakmıyordum Allah affetsin. Daha sonra bir video merakımı celbetti ve Taliban'ı detaylıca araştırmaya başladım. Afganistanın yerel medyasını, halkın röportajlarını, kendi televizyon kanallarını, kendi haber sitelerini ve kaynaklarını, hatta sokak videolarını, yabancılar arasında oraya gidenlerin vloglarını -kemalistlerden daha dürüst ve objektif anlatıyorlar- uzun uzun seyrettim ve birkaç ay araştırma yaptım. Şunu rahat söyleyebilirim ki Türk medyasının ne kadar aşağılık olduğunu öğrendim. Teyit siteleri de Afganistan hakkındaki yalan haberleri -bütün haberleri- ayıklıyor. Görüntü verip çarpıtan haberler bile var. Taliban, halkına sürekli erzaklar dağıtan Kabil'i yeniden inşa etmeye çalışan halkının güvenliği ve sağlığı için dünyanın uyuşturucu merkezi olan ülkede 2-3 yılda uyuşturucuyu bitiren bir hükümet.
Çok fazla mesele var bir yıllık araştırmalar yaptım ve hepsini burada tek tek anlatamayabilirim ama özet geçeyim.

Deccaliyetin onları hedef aldığını söyledim çünkü Taliban'a da aynı şekilde saldırıyorlar. Afganistana kadar uzanmamıza gerek yok aslında bunları kendi ülkemizde görebiliriz. Türkiye siyasetinde bile muhafazakar siyasiler kadın düşmanı gibi lanse ediliyor. Örneğin "Erdoğan tekrar başa gelirse kadınlar artık oy kullanamayacak yasaklanacak" dediler. Sonra bunu diyenler ortadan kayboldu. Fatih Erbakan 6284 sayılı kanun kalksın dedi (bu kanun kadına, şahit getirmeden erkeği istediği cezaya çarptırma hakkı veriyor) ve bu sözünden ötürü adamı kadın düşmanı ilan ettiler. Hatta bir ara Yapıcıoğlu çıkıp, evli olmayan kadınlara devlet sahip çıksın onlara para versin dediğinde, "kadınlar köpek mi ki sahiplenilsin" diyerek adamı aşağılamışlardı. Kısacası bu kadın hakları meselesi günümüzde kafirlerin eline geçmiş bir kozdan ibaret oldu ve Taliban'a karşı da kullanacaklardı elbette.

Genelde kadınlar ülkede okumuyor falan derler. 40 yıl mücadele vermiş mücahidleri ülkenin durumunu bilmeden Türkiye'de oturdukları rahat yerden eleştiriyorlar. Afganistan'da vesayet sistemi söz konusu. Devletin içinde eski cumhuriyet döneminden kalma adamlar var ve devlet üniversiteleri cumhuriyet dönemi müfredatı ile ders veriyor. Taliban kız çocuklarının bu müfredatlarda okumasını istemediği için devlet ve sistem içinde istedikleri değişimleri yapana kadar kızların okumasını askıya aldı. Şuanda da zaten okullar mevcut ama lise üniversite vs okumuyorlar. Taliban'ın bu yasağı Türkiye'de haber yapıldı ancak sebebini açıkladıkları halde sebep yayınlanmadı. Ayrıca kız medreselerinden mezun olan kız çocuklarının başlarına kep yerine taç takmak suretiyle ödüllendiriyorlar. İş hayatına girmeleri yasak değil. Erkeklerin olmadığı özel iş alanları var. Kadınlar için hususi ticaret yerleri de açıyorlar. Ticarete atılımlarında destek olmak için devlet tarafından karşılıksız kredi de veriliyor.
İddia edildiği gibi kadınların sokağa çıkması da yasak değil. Kırsal yerlerde kadınlar dışarı çıkmama veya tamamen örtünme hususunda daha dikkatli davranıyor. Ülke genelinde ise böyle bir yasak yok. Hatta Kabil gibi yerlerde kadınlar saçlarını kısmen açık bırakarak da dışarıda gezebiliyor. -Taliban buna nasıl izin veriyor anlamıyorum ama muhtemelen onu zamanla yasaklarlar-
Birkaç ay evvel Afganistan'a giden bir zındığın videoda gösterdiği "sınırda birini dövüyorlar" dediği sınır kapısı, Pakistan askerlerinin elinde olan güneydeki sınır kapısıydı. Ancak oradaki askerler videoda Taliban gibi lanse edildi.
Talibana bağlı mahkemeleri de inceledim. Bu hususta da kadınların örfi fasid etkisi altında ezilmemesi açısından kadınlar lehine ciddi bir gelişim var. İzlediğim mahkemelerden bunu gördüm. Bunun dışında Şeriata uygun olarak kesilen cezalara zaten kimse bir şey diyemez o Allah hakkıdır. Yani zina eden kadına sopa vuruyor bu insan haklarına aykırıdır diyen kafir olur zaten. Güvenlik meselesinde de şuan ülkede kimle röportaj yapılsa Talibana bu hususta müteşekkir olduğunu söylüyor. Birkaç yıl evvel sokağa çıkmak bile tehlike iken şuan herkes güven içinde.
Amin ahi. Aynen, fıtratın etkileneceği bir konudan olta atılıyor ama olması gereken yerde durulmuyor. Misal bir başka konu LGBT konusu. Bunların içinden, anomali ile doğan kesimin hakları zaten İslam'da vardır, ki onlara Hunsa deniliyor. Ne erkek, ne kadın olanlar; namazda erkeklerin arkasında, kadınların ise önünde saf yerleri. Ve namazda bile saf yerleri olan bir grup insanı İslam'ın dışladığı söylenemez. Bununla birlikte, tıbben sorunlu bu insanlardan yola çıkıp, ahlâken bozuk/kendi seçimi ile bozulanları da anlayışla karşılamamız dayatılıyor. Hem de bu konuda tıp bu kadar gelişmişken, psikolojik tedavi yolları bu kadar gelişmişken "seçimi yanlışsa hormon tedavisi ve terapi ile düzeltmek varken", tam tersine "herkes istediğini yapsın"a dönderdiler işi. Bu da bu işin aşırılığı, fıtrattan yola çıkılıp, durulması gereken çizgiyi aşmanın sonucu.

Bu konuda da yine bize düşen benzer: hak olan ile, yanlış olanın arasını ayırmak. Kaç senedir bu konuda direniş yapan Müslüman insan görüyorum, daha birisinde görmedim ki "Hunsalar bu öfkemizden istisnadır" desin. Varsa da ben görmedim. Oysa ki LGBT'nin temel oltası bu. Bu kesimin içindeki haklı olan kısmı "bunlar haklı" deyip, bunlar "İslamda zaten hak olarak var" denilirse ve tedavi edilebilecek durumda olanların da "baskın olan cinsiyetine doğru" tedavi edilmesi gerektiği detayları ile açıklarsak -bu kesim içinden İslam'a düşman olan yine olur mu olur- ancak inanıyorum ki önemli bir kısmı bu görüşünden vazgeçecektir. Bilhassa ülkemizde yaşayanların, hem ailelerinin, hem de toplumun zıttına gitmekten mutlu olduklarını hiç düşünmüyorum.

Ve tıpkı bunun gibi "her batıl fikrin" içinde fıtratın hoşlanacağı bir şey muhakkak vardır. Ve yöntem hepsinde geçerlidir: fıtratın tav olduğu temel oltalarını bulduktan sonra, bu kısım için "evet haklı" deyip, sınırı aştığı yeri işaret etmeli ve neden yanlış olduğunu açıklamalıyız.

Afganistan konusu ise, sizinle birlikte birkaç kardeşten bu yönde bilgi aldım ancak en detaylısı sizinki oldu maşaAllah, cezakAllahu hayran ahi. İşte bunlar gibi içerikleri, arandığında rahat bulunacak şekilde bir arşiv haline getirebilsek... Bana bazı haber kanalları linki verilmişti ancak karışık haberler olduğu için daimi takip edemedim, konuya odaklı değildi. Bugün Afganistan'ın ülkemizdeki kötü yansıtılan imajına karşılık, tam olarak bu konuya odaklı Türkçe içerikli bir kanal, site, konu vs olması gerekiyor. Düşünün ki siz bu konu için ne kadar zaman ve emek vermişsiniz, işte bunu yapamayacak tonla insan için böyle bir hayır kapısının açılması şart. Zamanı olmayan da "buyur kardeşim, işte linki" deyip elden ele iletebilir.

Bu arada durumun vehametine örnek: benim Chat GPT-4'den sıklıkla faydalandığım genel olarak biliniyor ve ona Afganistan ile ilgili sorular sorduğumda, normalde sorular karşısında çok geniş çaplı sohbete kaydığı halde, bu konuda aynı mesajları verdi durdu. Diyorum ki "Afgan medyasını tara", gidiyor karşıt medyanın içeriklerini birebir kopyalıyor. 3-4 farklı soru stili ile denedim, sonuç aynı oldu. En son "Sen bu konuda kısıtlı mısın, erişim engelin mi var?" diye sordum, "Evet ülkedeki genel erişim engeli benim için de var." dedi.

Kısaca bana göre çok ama çok net bir şekilde görünüyor ki: Afganistan'da güzel şeyler dönüyor. Nitekim her türlü pisliğin "şikayet edilse de" kapatılmadığı internet ortamında, birileri engelleniyorsa: işte orada hak vardır. Kâfirlerin İslam'dan ve düzeninden daha çok nefret ettiği hiçbir şey bilmiyorum nitekim.
 
Ummu Aişe Çevrimiçi

Ummu Aişe

حسبنا الله ونعم الوكيل
Site Emektarı
Ve tıpkı bunun gibi "her batıl fikrin" içinde fıtratın hoşlanacağı bir şey muhakkak vardır. Ve yöntem hepsinde geçerlidir: fıtratın tav olduğu temel oltalarını bulduktan sonra, bu kısım için "evet haklı" deyip, sınırı aştığı yeri işaret etmeli ve neden yanlış olduğunu açıklamalıyız.
Bu kısmın tam açıklaması:


Bireysel çapta olduğu kadar, topluma hitap eden konuşmalarda da aynen geçerli. Ki toplum denilen şey: her biri nefs taşıyan bireylerden oluşuyor.
 
Ummu Aişe Çevrimiçi

Ummu Aişe

حسبنا الله ونعم الوكيل
Site Emektarı
Ek olarak:

Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla

De ki: Ey kitap ehli! Sizinle bizim aramızda ortak olan bir söze geliniz: Allah'tan başkasına kulluk etmeyelim, O'na hiçbir şeyi eş tutmayalım ve Allah'ı bırakıp da kimimiz kimimizi ilâhlaştırmasın. Eğer onlar yine yüz çevirirlerse, deyin ki: "Şahit olun biz müslümanlarız".

Âl-i İmrân Suresi 64. Ayet

"Sizinle bizim aramızda ortak olan bir söze geliniz..." çağrısı, farklı grupların ortak noktalarını yakalamanın ve tebliği bu yönde yapmanın gerekliliğine işaret.

Bu yönde tebliğe giriş yapıldıktan sonra, düşmanlık yapan veya ısrarla aynı görüşü devam ettireceği "net belli olan" kişilere karşı "Amel defteriniz sizin, istediğiniz gibi doldurabilirsiniz; ben uyardım, vazifemi yaptım" denilenilir ancak.

Bununla birlikte, bu halde terk edilen kişilere bile, son söz olarak "şu an anlamadı ama belki birkaç yıl sonra dine dönebilir" diye düşünerek: aşırı sert ifade kullanmamak gerek. Nitekim nefes alan her insan için tevbe kapısı açıktır, bugün kalbe ekilen bir tohum güzellikle ekilirse, şimdi olmasa bile gerekli şartlar oluştuğunda filiz verebilir. Kendimizden pay biçelim: iyi veya kötü, bize tebliğ yapmış, sohbet etmiş kimi unutuyoruz? İyi veya kötü olan her konuşma akılda sürekli yankılanır durur ve bizlerin mantığımızı kullanarak "iyi yönde hatırlanmak üzere" yankı bırakmamız gerekiyor. Bu yankı kişilerin kalbinde dönüp duracak ve aralarından samimi olanlar mutlaka bu sese karşı direncini yitirecektir. "İslâm güzel ahlaktır." hadisini düşünelim, bize güzel davranıldığında nasıl hissettiğimizi... İşte tıpkı biz gibi, herkesin fıtratında bu var: iyi davranış etkiler, er veya geç.

Not: Fussilet 34 ve 35. ayetlere de bu gözle bakabiliriz:

Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla

"İyilikle kötülük bir olmaz. Sen kötülüğü en güzel bir şekilde sav. Bir de bakarsın ki, seninle arasında düşmanlık bulunan kimse sanki sıcak bir dost oluvermiştir."

"Bu olgunluğa ancak sabredenler kavuşturulur, buna ancak hayırdan büyük bir pay sahibi olan kavuşturulur."
 
Üst Ana Sayfa Alt