Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz.. Tarayıcınızı güncellemeli veya alternatif bir tarayıcı kullanmalısınız.
Çözüldüİyi Bidat Yoksa Kur'an Neden Kitaplaştırıldı Diyen Birisine Ne Cevab Verilir?
Kur'an-ı Kerim'in Peygamberimizden (sallAllahu aleyhi vesellem) sonra Kitaplaştırıldığı söyleniyor. Bu durumda bu da bidattır ama iyi bidattır, iyi bidatler çıkartılabilir diyen birisine ne cevap verilir
İnsanları bidat konusunda yanılgıya düşüren 2 sebeb :
1. yanılgı, din adına yaparken “Kur'an okuyor , namaz kılıyor , dua ediyorum , kötü bir şey yapmıyorum” yanılgısıdır. "Yaparsam ne olur , ne kaybederim " savunmasıyla cahil cesur olur tavrıyla hareket edilmesidir. Halbuki bidat zaten kötü niyetle dinden uzaklaşmak , göze çirkin gelen amellerle yapılmaz.
2. yanılgı ise, Bid'at-ı hasene (güzel bid'at) yanılgısıdır. Delil aldıkları ise ; Rasûlullah (s.a.v.) döneminde sekiz rekât olarak munferiden kılınan teravih namazın yirmi rekat olarak bir imamın arkasından kılınmasıdır : Abdurrahman bin Abdi'l-Kâri (r.a.)'dan: Bir gece Ömer'le (bir Ramadan gecesinde) mescide birlikte çıktık. İnsanlar dağınık bir şekilde namaz kılıyolardı kimisi kendi başına , kimisi de durmuş, bir grup da toplanmış onun arkasında namaz kılıyordu. Bunun üzerine Ömer (r.anh): "Bunları bir okuyucunun arkasında toplasam da onun arkasında toplu halde namaz kılsalar." Bu işin üzerine durdu ve nihayet onları Ubeyy bin Kâ'b'ın arkasında onun imamlığında topladı. Sonra başka bir gece yine namaza çıktık, onları toplu halde adı geçen sahabinin arkasında namaz kılarken görünce : "Ne güzel bid'attır bu! Ne var ki bunu kılıp da sonra gecenin son kısmında kalkıp bunu kılanların davranışları bundan daha iyidir.(Zira) cemaat(bu namazı) gecenin başında kılıyorlardı" [Malik ve Buhari]
(Bu hadisi Malik [salât fî Ramadân no. 3, s. 114] ve Buhari [teravih I/3, II/252], Mâlik ani'z-Zuhrî an Urve b. ez-Zubeyr an Abdurrahman asl-ı senedi ile tahric ettiler)
(Muhammed Revvâs Kal'acî, Mevsuatu Fıkhı Umar b. e!Hattâb, Kuveyt 1984, s. 125)
Alimlerin çoğunluğuna göre, tasavvufçuların "bid'at-i hasene" kapsamına soktukları şeyler haddi zatında bid'at değildir. Onlara bid'at ismini vermek yanlıştır. Çünkü bu gibi şeylerin Kur'ân ve Sünnet'te dayanakları vardır. Bunlara sonradan çıkmış şeyler nazariyle bakılamaz. Rasûlullah (s.a.v.), şu hadislerinde bid'atin tarifini yapmışlardır: "Sonradan ortaya çıkan herşey bid'attir; her bid'at sapıklıktır ve her sapıklık insanı ateşe sürükler. "(Muslim, Cumua, 43; Ebû Davud, Sünnet 5; Nesâî, lydeyn, 22; İbn Mâce, Mukaddime, 7).
Üstelik Rasulullah şöyle buyurmuştur : “Sünnetime ve benden sonra raşid halifelerin sünnetine sımsıkı sarılın”. ( Tirmizî, İlim, 16; Ebu Dâvud, Sünne, 5; İbn Mâce, Mukaddime, 6)
Ömer (r.anh), bu sözü insnaları teravih namazı için topladığı zaman söylemiştir. Teravih namazı ise bid'at değil sünnetin ta kendisidir. Rasulullah’ın teravih namazı kıldığı sahih hadislerle sabittir. Yani sonradan ortaya çıkmamıştır ! Bunun delili Aişe (r.anha)'nın rivayet ettiği olaydır: "Rasulullah (s.a.v.) Ramadanda mescitte gece bir namaz kıldı. Sahabenin çoğu da onunla birlikte o namazı kıldı. İkinci gece yine aynı namazı kıldı. Bu kez O'na tabi olarak aynı namazı kılan cemaat daha fazla oldu. Üçüncü gece Muhammed (s.a.v.) mescid'e gitmedi. Orayı dolduran cemaat onu bekledi. Rasulullah (s.a.v.) ancak sabah olunca mescide çıktı ve cemaata şöyle buyurdu: "Sizin cemaatla teravih namazını kılmaya ne kadar arzulu olduğunuzu görüyorum. Benim çıkıp, size namazı kıldırmama engel olan bir husus da yoktu. Ancak ben size, teravih namazının farz olmasından korktuğum için çıkmadım" (Buharî, Teheccud, 57).
Ebû Hurayra (r.anh)'nın naklettiği bir başka hadiste de Rasûlullah (s.a.v)'in Ramadan ayında, ashabtan bir grubu, Ubey b. Kab (r.anh)'ın arkasında cemaatle namaz kılarken gördü ve "Doğru yapıyorlar, yaptıkları şey ne güzeldir" diyerek tasvip ettikleri haber verilmiştir. (Ebû Dâvud, İkâmetu's-Salâ,190)
Peygamber (s.a.v.) , teravih namazını cemaatle kılmayı terketmesinin nedenini belirtmiştir. Ömer (r.anh)ise, bu gerekçenin ortadan kalktığını görünce (artık peygamber yoktu ve faraz kılınma durumu ortadan kalkmıştı), teravih namazının tekrar cemaatle kılınmasını başlatmıştır. O halde Ömer (r.anh)'ın bu uygulaması, bizzat nebi (s.a.v.)'in uygulamasına dayanmaktadır.
Ömer (r.anh)'in bu uygulamasının bid'at olmadığı ortaya çıktığına göre , sözünde geçen "bid'at" kelimesi ne demektir ?
Bid’at, din adına sonradan ortaya çıkarılan, Rasûlullah ﷺ zamanında bulunmayan bir inanç, amel ya da ibadettir.
Yâni Bidat; Peygamber ve Ashâb-ı Kirâm dönemlerinde görülmeyip onunla amel edilmeyen, hattâ bir benzeri olmayan ve İslâm'dan olmadığı halde sonradan ortaya çıkan , din ile alâkalı olup bir ilâve veya eksiltme mahiyetinde olarak ibâdet kabûl edilen, göze ve akla hoş gelen dua, Kur'an okuma, namaz kılma, zikretme, düşünce görüş ve ameller, sünnete aykırı davranışların adet haline getirilmesidir.
Peygamber ﷺ şöyle buyurmuştur: "Her sonradan çıkarılan şey bidattir ve her bidat dalalettir." (Ebû Dâvûd, 4607; Tirmizî, 2676; hadis sahihtir.)
Dolayısıyla "iyi bidat" yoktur. Bidat, sapıklık olduğu için iyi olanı da olamaz.
Şeyh el-İslâm İbn Teymiyye şöyle der: “Bidatlerin hepsi dalâlettir. Hiçbirinde hayır yoktur.” (İbn Teymiyye, el-İstikame, C. 1, Sf: 38) Kur’an’ın Kitablaştırılması Dindeki Bir Bidat Değildir
Bu meselede Kur’an’ın kitablaştırılmasını bir "dînî amel" yani ibadet olarak değil, koruma ve muhafaza için bir tedbir olarak görmek gerekir.
Kur’an zaten yazılıydı. Peygamber ﷺ vahiy kâtiblerine her inen ayeti yazdırıyordu.
Hafız sahabiler vardı. Ancak Yemâme Savaşı'nda birçok hafız şehid olunca, Ömer (r.anh)’in tavsiyesiyle Ebû Bekir (r.anh) halifeliği döneminde Kur’an bir mushaf haline getirildi.
Bu, ibadet maksadıyla yapılan bir iş değil, Allah’ın kitabını koruma tedbiri idi. Ashabdan hiçbirisi buna karşı çıkmadı, bilakis hepsi ittifak etti. Dolayısıyla bu iş: Yeni bir ibadet şekli değildir. Yeni bir inanç veya uygulama değildir. Peygamber ﷺ’in sünnetine muhalif bir uygulama değildir. Bidat olması için şu üç özellikten biri olmalıdır: Dinde yeni bir ibadet şekli koymak. Yeni bir inanç ortaya çıkarmak. Dine sonradan eklenen bir ameli ibadet saymak. Kur’an’ın kitablaştırılması bunlardan hiçbirine girmez.
Kitablaştırmak bir usûldür, araçtır, ibadet değildir. Bid'at ise üstte zikredildiği gibi ibadet olarak yapılan yeniliklerdir. Mesela:
Kur’an’ı ezberlemek farzdır ama ezber için kullanılan uygulamalar, telefonlar, bilgisayarlar ibadet değil araçtır. Namaz farzdır ama seccade, mihrab, cami hoparlörü ibadet değil araçtır. Aynı şekilde Kur’an’ı kitablaştırmak da ibadet değil, korunması için alınan bir önlemdir.
İmam Şâtıbî şöyle der: "Bidat, ibadetlerde ve Allah'a yakınlaşma yollarında ortaya çıkar. Dünyevî işlerde değil." (İmam Şâtıbî, el-İ’tisam, 1/50) İmam Nevevî der ki: “Dünyevî işlerde yeni şeylerin ortaya çıkması bidat sayılmaz. Bidat, dini uygulamalardaki yeniliklerdir.” (İmam Nevevî, Şerhu Sahîh-i Muslim, 6/154)
Bidat değildir çünkü yeni bir ibadet koymamıştır. Aksine dini korumak içindir ve Peygamber’in sünnetine muhalif değildir. Kur’an’ın kitablaştırılması; Dini bir bidat değil, Ashabın icma ettiği bir iş, Dini korumak için alınmış bir tedbirdir.
BİD'AT Bidat; Peygamber ve Ashâb-ı Kirâm dönemlerinde görülmeyip onunla amel edilmeyen, hattâ bir benzeri olmayan ve İslâm'dan olmadığı halde sonradan ortaya çıkan , din ile alâkalı olup bir ilâve veya eksiltme mahiyetinde olarak ibâdet kabûl edilen , göze ve akla hoş gelen dua ,kuran okuma...