Çözüldü İsa (a.s.) Cizyeyi Kaldıracak Olması, Kıyamete Yakın Tek Din Olarak İslâm Kalacağını mı Gösterir?

Horasan Fedaisi Çevrimdışı

Horasan Fedaisi

Hayye ale'l-cihad
İslam-TR Üyesi
Hazreti İsa Aleyhisselam ın cizyeyi kaldıracak olması buna mı delalet ediyor?

İslâmın tüm dünyaya hakim olacağına her eve ulaşacağına dair hadis de görmüştüm
 
Abdulmuizz Fida Çevrimdışı

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
حدثنا قتيبة بن سعيد. حدثنا ليث. ح وحدثنا محمد بن رمح. أخبرنا الليث عن ابن شهاب، عن ابن المسيب؛ أنه سمع أبا هريرة يقول: قال رسول الله صلى الله
عليه وسلم : والذي نفسي بيده! ليوشكن أن ينزل فيكم ابن مريم صلى الله عليه وسلم حكما مقسطا. فيكسر الصليب، ويقتل الخنزير، ويضع الجزية، ويفيض المال حتى لا يقبله أحد
Bize Kuteybe b. Said tahdis etti. Bize Leys tahdis etti. Bize Muhammed b. Rumh da tahdis etti. Bize el-Leys, İbn Şihab'dan haber verdi. Onun İbnu'l-Museyyeb'den rivayet ettiğine göre O Ebu Hurayra'yi şöyle derken dinlemiştir:
Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Nefsim elinde olana yemin ederim ki fazla bir zaman geçmeden Meryem oğlu aranızda adaletle hükmeden bir hakem olarak inecek. Haç'ı kıracak, domuzu öldürecek, cizyeyi kaldıracaktır. Mal da hiç kimse onu kabul etmeyecek kadar çoğalacaktır. "
(Muslim, İman, Bab 71, Hadis no: 242 - 155 - 387)

: حدثنا قتيبة بن سعيد. حدثنا ليث عن سعيد بن أبي سعيد، عن عطاء بن ميناء، عن أبي هريرة؛ أنه قال: قال رسول الله صلى الله عليه وسلم
والله! لينزلن ابن مريم حكما عادلا. فليكسرن الصليب. وليقتلن الخنزير. ولضعن الجزية. ولتتركن القلاص فلا يسعى عليها. ولتذهبن الشحناء والتباغض والتحاسد. وليدعون (وليدعون) إلى المال فلا يقبله أحد
Bize Kuteybetu'bnu Said rivayet etti. (Dedi ki): Bize Leys, Said b. Ebî Said'den, o da Atâ' b. Minâ'dan, o da Ebu Hurayra'den naklen Onun şöyle dediğini rivayet eyledi:
Rasulullâh (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): ''Allah'a yemin ederim ki, Meryem oğlu adaletli bir hakem olarak inecek. Andolsun haç'ı kıracak, domuzu öldürecek, cizyeyi kaldıracaktır. Andolsun genç dişi develer başıboş bırakılacak, onlara rağbet edilmeyecek, onlar önemsenmeyecektir. Düşmanlıklar, buğzlaşmalar ve kıskançlıklar kaybolup gidecektir. Andolsun insanlar mala (almaları için) çağrılacaklar fakat kimse onu kabul etmeyecektir.
"
(Muslim, İman, Bab 71, Hadis no: 243 - 155 - 389)

Nuzûl-u İsa (a.s.) neticesinde Haç'ı kıracak, domuzu öldürecek ve cizyeyi kaldıracak olması; Şeyh Hasan Karakaya (rahimehullah) hadis derslerinde dinlediğimde şöyle (mânada) zikretmiştir:
Kıyâmetin alametlerinden olan Nuzûl-u İsa, İslam'ın hakimiyeti ve İslam'dan başka hiç bir dini kabul etmeyecektir. Hristiyanların, kendisinin göğe yükseltilmesinden sonra peydahladıkları sapık bid'at ve şirklerinden olan Haç' simgesini gerçekten kırarak uydurma olduğuna hükmetmiş ve ibtal etmiş olacak, yine haram olan domuzu yediklerinden ötürü Onu da tahrif ederek haramı helal kıldıklarından öldürüp yasaklayacaktır.
Normalde ehl-i kitab esirlerden cizye alması da helal iken, kıyamete yakın artık Hristiyan ve Yahudilerden cizye kabul edilmeyecek, Ya İslam'a girecekler yahud savaşarak yok edileceklerdir. Böylece İslam'dan başka bir Din kalmayacak hükmü pratiğe dökülecektir.
Şimdi üstteki hadisi Muslum'in şerhinden aktaralım;


Rasulullah (s.a.v.)'in: "Haçı kıracak" ibaresi, onu gerçekten de kıracak, Hristiyanıarın onu tâzim şeklindeki geçersiz kanaatlerini çürütecektir, demektir. Burada:
1 - Munker işlerin ve batıla ait araçların değiştirilmesine delil bulunmaktadır. Domuzun öldürülmesi de bu türden bir iştir.
2- Burada gerek bizim mezhebimizin, gerek cumhurun kanaati olan küfür diyarında yahud başka bir yerde domuzu bulup da, onu öldürme imkanımız olduğu takdirde onu öldürebileceğimize ve eğer domuzun bir saldırganlığı yoksa, ona ilişilmez diyerek mezhebimize mensub olup, istisnai olarak bu kanaati kabul eden kimselerle bu kanaati paylaşan diğerlerinin görüşlerinin çürütüldüğüne delil bulunmaktadır.


Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in: "Cizyeyi kaldıracak" ibaresinin doğru anlamı şudur: O cizye almayı kabul etmeyecek, kafirlerden İslam'a girmekten başka bir seçeneğe radı olmayacak. Aralarından cizyeyi ödemeye kalkışanlara ilişmekten geri durmayacak. Aksine Müslüman olmak ya da öldürülmekten başka bir seçeneği kabul etmeyecek. İmam Ebu Suleyman el Hattabi ve Ondan başka diğer ilim adamları (Allah'ın rahmeti onlara olsun) böyle demişlerdir.

Kadı İyad (rahimehullah) da bazı ilim adamlarından bu anlamda görüş naklettikten sonra şunları söylemektedir:

Burada sözü geçen malın çoğalması cizyenin konulmasından dolayı olabilir. Cizyenin konulması ise bütün kafirlere cizye yükümlülüğünün konulması demektir. Çünkü kimse onunla savaşmayacak, savaş ağırlıklarını bırakacak, bütün insanlar da ya Müslüman olmak suretiyle yahut teslim olmak suretiyle ona itaat edecek O da teslim olanların üzerine cizye yükümlülüğü kayacaktır. Kadı İyad'ın açıklaması bu olmakla birlikte bu makbul bir açıklama değildir. Doğrusu bizim az önce yaptığımız açıklamadır. O da onun Müslüman olmayanlardan İslam'a girmekten başka bir seçenek kabul etmeyeceğidir. Buna dayanılarak ama bu günümüzdeki şeriat hükmüne aykırıdır denilebilir; çünkü kitap ehli olan bir kimse cizye vermeyi kabul ettiği takdirde onun bu teklifini kabul etmek icab eder. Onu öldürmek de Müslüman olmaya zorlamak da câiz olmaz.

Böyle bir kanaatin cevabı şudur:
Sözkonusu edilen bu hüküm kıyamet gününe kadar geçerli bir hüküm değildir. Aksine bu hüküm İsa (aleyhisselam)'ın inişinden öncesine kadar diye kayıtlıdır; çünkü Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bu sahih hadislerle bu hükmün nesh edileceğini haber vermiştir. İsa (aleyhisselam) bunun nesh edicisi değildir. Aksine bu neshi beyan eden bizim Nebimiz (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'dir; çünkü İsa (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bizim şeriatimiz ile hükmedecektir. Böylelikle Onun o zamanda cizyeyi kabul etmemesi Nebimiz Muhammed (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in şeriatının bir hükmü olduğuna delildir.

Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in: "Ve mal çoğalacak" buyruğunun anlamı da: Çoğalacak, bereketler inecek ve hayırlar artacaktır. Buna sebeb ise adalet ve haksızlığın olmamasıdır. Başka bir hadiste geldiği gibi "yer de ciğer parçalannı kusacaktır." Aynı şekilde emellerin kısalacak ve kıyametin yaklaştığını öğrenecekleri için dünyaya rağbetler de azalacaktır çünkü İsa (a1eyhisselam) kıyametin alametlerinden birisi olacaktır. Allah en iyi bilendir.


"Sonra Ebu Hurayra diyor ki: İsterseniz: "Kitab ehlinden ölümünden önce Ona iman etmeyecek kimse yoktur" (Nisa, 159) ayetini okuyunuz."
Bu sözlerde Ebu Hurayra'nin bu ayet ile ilgili olarak "ölümünde" lafzındaki zamirin İsa (aleyhisselam)'a ait olduğu kanaatini taşıdığına dair açık bir delalet bulunmaktadır. Bu kanaatin anlamı da şu olur: İsa (aleyhisselam) zamanında kitab ehlinden olan herkes mutlaka Ona iman edecek ve Onun Allah'ın kulu ve Allah'ın kadın kulunun oğlu olduğunu bilecektir. Bu aynı zamanda mufessirlerden bir topluluğun da kanaatidir; ama mufessirlerin çoğu ya da çoğunluğu zamirin kitab ehlinden olan kişiye ait olduğu kanaatindedir.

Anlamı da şöyle olur:
Kitab ehlinden her kimin ölümü yaklaşırsa mutlaka ölümü halinde ama ruhu bedeninden çıkmadan, İsa (a1eyhisselam)'a, Onun Allah'ın kulu ve Allah'ın kadın kulunun oğlu olduğuna inanacaktır. Fakat bu imanın kendisine bir faydası olmaz; çünkü bu iman ölüm halinde ve ruhun alınması sırasında gerçekleşen bir imandır. Böyle bir halde ise yapılan işin yahut söylenen sözün bir hükmü yoktur. Bu halde iken Müslüman olmak, kafir olmak, vasiyet, alışveriş, köle azad etmek ve bunun dışındaki diğer sözlerin hiçbiri sahih değildir; çünkü yüce Allah'ın: "Yoksa tövbe kötülükleri işleyip, durup da nihayet onlardan birine ölüm gelip çattığında: Ben şimdi gerçekten tövbe ettim diyenlerin ve kafir olarak öleceklerin ki değildir. " (Nisa, 18) buyruğu bunu gerektirmektedir. Bu görüş daha güçlüdür; çünkü birinci görüş kitab ehline mensub olan kişiyi tahsis ebnektedir. (Yani özel olarak İsa'nın nuzulu döneminde olan kitab ehlini kapsamaktadır) ama Kur'an'ın zahirinden anlaşılan ise İsa'nın zamanında olsun, onun nuzulunden önceki zamanda olsun bütün kitab ehlini kapsayacak genel bir buyruk olmasını gerektirmektedir. Ayrıca bunu: "Ölümlerinden önce" diye okuyanların kıraati de desteklemektedir. (Nisa, 159'daki) "Ona" zamirinin Nebimiz Muhammed (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e "ölümünde" lafzındaki zamirin ise kitab ehlinden olan kişiye ait olduğu da söylenmiştir.



عن ثوبان رضي الله عنه أن رسول الله صلى الله عليه وسلم قال: "إن الله زَوَى لي الأرض، فرأيت مشارقها ومغاربها، وإن أمتي سيبلغ ملكُها ما زُوِيَ لي منها. وأعطيت الكنْزين الأحمر والأبيض. وإني سألت ربي لأمتي أن لا يهلكها بسَنَةٍ بعامةٍ، وأن لا يُسَلِّطَ عليهم عدوا من سوى أنفسهم فيَسْتَبِيحَ بَيْضَتَهُمْ؛ وإن ربي قال: يا محمد، إذا قضيتُ قضاءً فإنه لا يُرَدُّ، وإني أعطيتك لأمتك أن لا أهلكهم بسنة عامة، وأن لا أُسَلِّطَ عليهم عدوا من سوى أنفسهم فيَسْتَبِيحَ بَيْضَتَهُمْ ولو اجتمع عليهم مَنْ بأقطارها، حتى يكون بعضُهم يُهْلِكُ بعضًا ويَسْبِي بعضُهم بعضًا". ورواه البرقاني في صحيحه، وزاد: "وإنما أخاف على أمتي الأئمةَ المضلين، وإذا وقع عليهم السيف لم يرفع إلى يوم القيامة. ولا تقوم الساعة حتى يلحق حي من أمتي بالمشركين، وحتى تعبد فِئامٌ من أمتي الأوثان. وإنه سيكون في أمتي كذابون ثلاثون؛ كلهم يزعم أنه نبي، وأنا خاتم النبيين لا نبي بعدي. ولا تزال طائفة من أمتي على الحق منصورة لا يضرهم من خذلهم حتى يأتي أمر
الله تبارك وتعالى
Sevbân (radıyallahu anh)’tan- rivayet edildiğine göre;
Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: «Allah yeryüzünü benim için katladı/dürdü. Ben de böylece yeryüzünün doğu ve batı her tarafını gördüm. Ummetimin hükümranlığı benim için katlanan yerlerine kadar ulaşacaktır. Bana kırmızı ve beyaz iki hazine verildi. Rabb'imden ummetimi umumi kıtlıkla helak etmemesini ve kendilerinden olmayıp onların köklerini kurutacak dış düşmanları onlara musallat etmemesini istedim. Rabb'im ise şöyle buyurdu: "Ey Muhammed! Ben bir şeye hükmettiğim zaman bu hüküm asla değiştirilmez. Ben sana ümmet hakkında şunları veriyorum: Onları genel bir kıtlıkla helak etmeyecek ve kendilerinden olmayan, köklerini kurutacak bir düşman gücünü onların başına musallat kılmayacağım. Hatta ümmetine karşı dünyanın dört bir tarafından bir araya gelseler bile. Fakat sonunda onlar, yani senin ümmetin birbirini kıracak ve birbirini esir edecektir."
el-Burkâni Sahihinde rivayet etmiş ve şu lafızları da eklemiştir:

«Ve Ben sadece ummetimin başına sapık liderler gelmesinden korkuyorum. Ummetimin arasında kılıç çekilince (iç savaş çıktığında) bu, kıyamete kadar bitmeyecektir. Ummetimden bir kabile müşriklere katılmadıkça ve ummetimden bazı topluluklar putlara tapmadıkça kıyamet kopmayacaktır. İleride ummetim içinden 30 tane yalancı çıkacak ve hepsi de peygamber olduğunu iddia edecek. Hâlbuki Ben, peygamberlerin sonuncusuyum ve Benden sonra peygamber gelmeyecek. Allah Teâlâ’nın emri gelinceye (Kıyamete) kadar ummetimden bir topluluk daima hak üzere kalacak, Onları terk edenler ve muhalefet edenler Onlara bir zarar veremeyecek.»
(Muslim, Kitâb'ul-Fiten, Hadis no: 2889; İmam Ahmed b. Hanbel, Musned, C. 5, Sf: 278-279; Ebû Dâvûd, Sunen, Kitâbu’l-Melâhim, Hadis No: 4252; İbn Mâce, Sünen, Kitâbu’l-Fiten, Hadis No: 3952; el-Beyhakî, Delâilu’n-Nubuvve, C. 6, Sf: 502; el-Hâkim en-Neysebûrî, el-Mustedrak, 4/475)

Hem Muslim’de geçtiği için hem de rivayet zincirindeki râvîler sika (güvenilir) olduğu için hadis, hadis otoriteleri tarafından müttefekun aleyh olmasa da sahih li-zâtihî veya sahih li-gayrihî kabul edilmiştir. Şeyh Albânî hadisi "Sahîh" olarak değerlendirmiştir. (Nasıruddin el Albani, Silsiletu’l-Ahâdîs es-Sahîha, Hadis no: 1803)


«ليَبْلُغَنَّ هذا الأمر ما بلغ الليل والنهار، ولا يترك الله بيتَ مَدَرٍ ولا وَبَرٍ إلا أدخله الله هذا الدين، بعز عزيز أو بذل ذليل...»
Bu din, gecenin ve gündüzün ulaştığı her yere ulaşacaktır. Allah, hiçbir kerpiçten (şehirli) ve yünden (bedevî) yapılmış ev bırakmayacak; mutlaka bu dini oraya ulaştıracaktır: İster aziz (izzetli) kılarak, ister zelil kılarak.”
(Musned-i Ahmed: C. 4, Sf: 103; Hâkim: el-Mustedrak, 4/477 Hadis sahihtir demiştir.)
Albanî : “Hasen li-gayrihî” yani sahih derecesinde sağlam olduğunu belirtmiştir (Nasıruddin el Albanî, Sahîhu’t-Terğîb, no: 3315)
 
Geri
Üst Ana Sayfa Alt