Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

AHLAKİ ALANI TERKETMEMELİYİZ

U Çevrimdışı

ummudamla

Üye
İslam-TR Üyesi
AHLAKİ ALANI TERKETMEMELİYİZ 21/10/2007 - 20:58
Atasoy MÜFTÜOĞLU Ahlaki kaygılardan bağımsızlaştırılan bir dünyada yaşıyoruz. Günümüzde bütün ilişkiler kişisel çıkar temelinde şekilleniyor. İlişkilerimiz kutsal alana, ölçülere, ilkelere yabancılaşıyor. Seküler kültürde bir cemaaat fikri, düşüncesi, dayanışması ve ilişkisi bulunmadığı için, bireysel tercihler, düşünceler ve kararlar öne çıkıyor. İnsani anlamlar, ilişkiler ve değerler alanı yoksullaşıyor ve boşalıyor.


Günümüze özgü anlayış ahlaki denetimden yoksun bulunduğu iğin, yanlış ve tahripkar bir özgürlük anlayışıdır. Bugünün dünyasında, çok yıkıcı ve çok olumsuz gelişmeler insani ahlaki açıdan denetlenemiyor ve sorgulanamıyor. Bu nedenledir ki, güncel dünya koşullarını savaşlar, ırkçılıklar, yoksulluklar, adaletsizlikler, faşizmler, karanlık politik ilişkiler ve küresel karmaşa oluşturuyor. Küresel emperyalizm gündemi başka yerlere, başka alanlara taşıyor. İnsanlık amerikan icadı sorunlara mecbur tutuluyor.


İnsanlık dünyasıyla ve kitlelerle bir ilişkisi bulunmayan, insanlığı ve kitleleri temsil etmeyen, yalnızca tekelleri temsil eden kitle iletişim araçları, küresel gündemi oluşturuyor. Tekelleri temsil eden medya düzeni, karşıt görüşlerin, zayıfların, muhaliflerin temsiline imkan tanımıyor. Laiklik egemenlerin, egemenliklerini sürdürebilmek için bir ideolojik araç olarak kullanılıyor. Dünya ölçeğinde Müslümanların özgürlüklerin sistemin keyfi denetimi ve baskısı altında tutuluyor İnsanlığı bir bütün olarak algılamak ve anlamak ahlaki bir davranıştır. İnsanlığın bir bölümünü sahip bulunduktan inançları sebebiyle yanlış anlamak ve yanlış anlatmak, ahlaksızlıktır ve doğal bir tutum değildir. Günümüzde hem küresel sistem, hem de ulus devletler Müslümanlarla ilgili olarak sınırlandırıcı kısıtlamalar koymak suretiyle sistemli bir ahlaksızlık imlemektedir.


İnsanlık dünyasında ideolojik ayrımcılıktan ve ırk düşüncesinden daha tehlikeli ve daha tahripkâr bir düşünce yoktur. Her ırkçılık kendisini ezeli ve ebedi bir ulus olarak görür.


Bir milliyete bağlı olmayı bir kan sorunu olarak görmek yerine, bir kültür sorunu olarak görmek gerek. Her milliyetçilik, hayatın her alanına hastalık derecesinde sosyal, kültürel, fiziksel, siyasal kısıtlamalar, sınırlamalar üretir, bu sınırlamaları çoğaltır ve tahrik erler. Milliyetçiliklerin geliştirdiği bu yapay, bu gayn insani sınırlar dışında kalan herkes, aşağılanır ve düşman muamelesi görür.

Aziz İslâm hepimizden en geniş ufuklara, çerçevelere, hassasiyetlere, ilgilere sahip olmamızı ister. Aziz İslâm renk ve milliyet ayırt etmeksizin, bütün yeryüzünde gerçekleşen her tür insani, ahlaki, kültürel, düşünsel, entelektüel gelişmeye ve oluşuma açık olmamızı öğütler. Hizip adamı olmak, en dar ufukların, daha doğrusu ufuk-suzluğun adamı olmak demektir. İslâm, ahlaki olmayan sınırları, ayrımcılıkları kaldırıyor, evrensel bir kimlik öneriyor, tüm insanlığa sesleniyor, herkes ,için, herkesin paylaşacağı değerler üretiyor. Bu nedenledir ki, hepimizin evrensel İnsanlık değerleriyle özdeşleşen bir çerçeveye, ufka, kültüre ve eğitime ihtiyacımız vardır. İslâm uygarlığı etnik uyum ve kültürel çeşitliliğin en güzel şekilde yaşandığı bir uygarlıktır, bu uygarlık farklı unsurlara dini özgürlük ve özerklik tanımıştır.


Irk kategorilerine göre, ırk merkezli çözümleme, yorumlama, açıklama gayretleri benzersiz bir ilkelliktir. Ayrıca Aziz İslâmı bir ırkın şemsiyesi altında, bir ırkla özdeş kılarak yorumlamak, açıklamak da benzersiz bir sapkınlıktır.


Günümüzde insanlık durumları ideolojik terimlerle tanımlandığı için, gerçekler gereği gibi yansıtılmıyor. İnsanlık durumları hakikatin ve vicdanın gereklerine göre değil, egemenlerin bakış açıklarına ve çıkarlarına göre değerlendiriliyor. İdeolojik temellere dayalı insan haklan tanımı sınırlı/ ayrımcı bir tanımdır. Ahlaki temellere dayalı insan hakları tanımı evrensel bir çerçeveye sahiptir.


Ahlaki anlamı olmayan bir hayata ve ilişkiler sistemine katlanılamaz. Ahlaktan vazgeçmek, vahşeti seçmektir. Tercihlerimizi her koşulda onur ve erdemden yana kullanabilmeliyiz. Her koşulda ahlaki bir dünya görüşünü temsil etmeliyiz. Ahlakı kişisel bir seçim olarak değil, ortak bir seçim olarak algılamalıyız.


Gayri ahlaki ve gayri insani ayrıcalıkların, ayrımcılıkların ve eşitliksizliklerin bulunduğu toplumlarda hiçbir suretle adaletten söz edilemez. Hiç bir çöküş ahlaki ve kültürel çöküş kadar kötü olamaz. En büyük üstünlük ekonomik ve politik üstünlük değil, askeri ve ideolojik üstünlük değil; ahlaki üstünlüktür.


Büyük bir kayıtsızlık çağında yaşıyoruz. Afganistan'da, Filistin'de, Çeçenistan'da, yaşanan kitlesel katliamlar ve işlenen büyük savaş suçları insanlık dünyasında gereği kadar bir yankı uyandırmıyor. Kayıtsızlık, benmerkezcilik, hissizlik ve duygusuzluk durumu ürküntü veren boyutlara ulaşıyor. İnsanlar günlük, kısa vadeli tutkulara mahkûm oluyor. Ben-merkezci bireyler yalnızca bir hesap makinesi işlevi görüyor. Cismani olan kutsal olanın önüne geçiyor. Bütün ilişkiler sorumluluk duygusundan bağımsızlaşıyor. Bütün bir insanlık egemen ideolojiler söylemin saldırısı/işgali ile karşı karşıya bulunuyor.


İnsanlığın, dünyayı doğru bir çerçeve içerisinde algılaması zorlaşıyor. Çok büyük bir değerler krizi ile karşı karşıya içerisinde bulunduğumuz dönemde, tarih karşısında tavırsız kalamayız. Koşullara direnç gösterme yeteneği kazanmalıyız. Günlük basit çıkarlar için uzun vadeli anlam ve amaçlardan vazgeçmemeliyiz. Günü kurtarmaya yönelik, çıkarcı eylemlerden/ilişkilerden ibaret olan, seçim dönemleriyle sınırlı bir etkinliğe dönüşen politik zihniyete itibar etmemeliyiz. Hayatın he alanında ehliyet ve liyakat ölçütlerine göre hareket etmek adil olmanın ilk şartıdır.


Adalet, neyi hak etmişsek ona sahip olmamızdır. Köklü, anlamlı, derinlikli ve kuşatıcı bir değişim için her alanda risk almak gerekir. Risk alabilecek kadar cesaretli, şecaatli ve nitelikli olmayanlar hiçbir değişime Öncülük edemezler. Bütün sağlıklı inşalar, temiz ve güzel niyetler, içtenlikli ve ahlaki çabalar üzerinde yükselir.

Atasoy MÜFTÜOĞLU


 

Benzer konular

Üst Ana Sayfa Alt