Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

ALLAH’I ZİKRETMENİN FAZİLETİ VE ZİKRE TEŞVİK

H Çevrimdışı

Habibullah

İyi Bilinen Üye
Site Emektarı
ALLAH’I ZİKRETMENİN FAZİLETİ VE ZİKRE TEŞVİK

Âyetler
تْلُ مَا أُوحِيَ إِلَيْكَ مِنَ الْكِتَابِ وَأَقِمِ الصَّلَاةَ إِنَّ الصَّلَاةَ تَنْهَى عَنِ الْفَحْشَاء وَالْمُنكَرِ وَلَذِكْرُ اللَّهِ أَكْبَرُ وَاللَّهُ يَعْلَمُ مَا تَصْنَعُونَ [45]
1. “Allah’ı zikretmek en büyük ibadettir.”

Ankebût sûresi (29), 45

فَاذْكُرُونِي أَذْكُرْكُمْ وَاشْكُرُواْ لِي وَلاَ تَكْفُرُونِ [152]
2. “Siz beni anın ki, ben de sizi anayım.”

Bakara sûresi (2), 152

Zikir, hatırlayıp anmak demektir. İnsan Allah’ı ya diliyle zikreder; Kur’an okumak, dua etmek, Allah Teâlâ’yı güzel isimleriyle anmak gibi; ya kalbiyle zikreder; Allah Teâlâ’nın varlığını gösteren delilleri, yani kâinâtı ve Kur’an’da sözü edilen her şeyi düşünmek gibi; yahut bedeniyle zikreder; namaz başta olmak üzere bedenle yapılması gereken bütün görevleri yapmak gibi. Her ne suretle olursa olsun Allah’ı zikretmek en değerli ibadettir.
“Beni anın ki, ben de sizi anayım” âyet-i kerîmesi Allah’ı anma işinin tek taraflı olmadığını, kulun Allah’ı andığı gibi Allah’ın da kulunu andığını göstermektedir. Kulun Allah Teâlâ’yı anması demek, anlatıldığı üzere diliyle, kalbiyle ve bedeniyle Cenâb-ı Hakk’ı anması demektir. Zaten Allah Teâlâ’yı uyanık bir gönülle anan kimse, onun yasaklarından uzak durur. Diğer bir söyleyişle, dilindeki zikir onu kötülüklere yaklaştırmaz. Böyle bir zikrin karşılığı, Allah Teâlâ’nın kulunu anmasıdır. Cenâb-ı Hakk’ın kulunu anması ise, onu bağışlaması, ona çok sevap vermesi, hatta meleklerinin yanında ondan bahsetmesi demektir. 1438 numaralı hadiste göreceğimiz üzere Merhametli Rabbimiz “Kulum beni bir topluluk içinde zikrederse, ben de kulumu o cemaatten daha hayırlı bir topluluk içinde anarım” buyurmaktadır. Kulun Cenâb-ı Hak tarafından anılması, onun büyük hayır ve bereketlere nâil olması, dilinden hikmetlerin dökülmesi demektir. Bütün bunlar “Allah’ı zikretmenin en büyük ibadet” olduğunu göstermektedir.
وَاذْكُر رَّبَّكَ فِي نَفْسِكَ تَضَرُّعاً وَخِيفَةً وَدُونَ الْجَهْرِ مِنَ الْقَوْلِ بِالْغُدُوِّ وَالآصَالِ وَلاَ تَكُن مِّنَ الْغَافِلِينَ [205]
3. “Sabah akşam tevâzu içinde yalvararak, ürpererek ve sesini yükseltmeden Rabbini an. Sakın gafillerden olma!”

A‘râf sûresi (7), 205

Bu âyet-i kerîme Allah Teâlâ’yı nasıl zikretmemiz gerektiğini hatırlatmakta ve bize dua ve zikir edebini öğretmektedir. Dua edecek veya zikredecek kimsenin önce sessiz ve sâkin olması gerekir. Bu hâl insanın riyâ ve gösterişten uzaklaşmasını sağlar. Sonra kul, Rabbinin büyüklüğü karşısında kendi zayıflığını ve güçsüzlüğünü düşünerek mütevâzi olmaya gayret etmelidir. Saltanatı sonsuz bir kudretin huzurunda bulunduğunu hatırlayarak içinde bir korku ve ürperiş hissetmeye çalışmalıdır. Sadece kendisinin işiteceği bir sesle dua ve zikretmelidir. Bu hâl düşüncede yoğunlaşmayı sağlar. Sabahın ve akşamın, özellikle gecenin sâkin ve huzurlu saatleri ibadet ve zikir için en uygun zamanlardır. Bu bereketli zamanların kıymetini bilmeli, onları boşa geçiren gafillerden olmamalıdır.
فَإِذَا قُضِيَتِ الصَّلَاةُ فَانتَشِرُوا فِيالْأَرْضِ وَابْتَغُوا مِن فَضْلِ اللَّهِ وَاذْكُرُوا اللَّهَ كَثِيراًلَّعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ [10]
4. “Allah’ı çok zikredin ki, kurtuluşa eresiniz.”

Cum‘a sûresi (62), 10

Bütün kötülüklerin başı Allah Teâlâ’yı unutmaktır. Allah’ı hatırlamayan, O’nun kulları için hazırladığı hayat ölçülerine değer vermeyen kimseler, kendi basit zevk ve çıkarlarının içinde boğulmaları sebebiyle kendilerinden başkasını düşünmezler. Halbuki insan yaratıcısını ne kadar çok hatırlayıp anarsa, davranışlarına o nisbette çeki düzen verir ve O’nun rızâsını kazanmaya bakar. İyi bir insan olmanın, dolayısıyla hem dünyada hem âhirette mutlu olmanın yolu her fırsatta Allah Teâlâ’yı anmaktır. Sabah, akşam, gece, gündüz, karada, denizde, hazarda, seferde, otururken, yatarken, işine giderken gelirken, sağlamken, hastayken, kısaca her zaman, her yerde ve her fırsatta Rabbini anmalıdır. İnsanın iki cihanda başarısı ve kurtuluşu buna bağlıdır. Zikir Cenâb-ı Hakk’ı sadece dil ile anmaktan ibaret değildir. Allah Teâlâ’nın yapılmasını emrettiği ve Resûlullah’ın ümmetine tavsiye ettiği her ibadet, her hayır ve güzel iş birer zikirdir.
إِنَّ الْمُسْلِمِينَ وَالْمُسْلِمَاتِ وَالْمُؤْمِنِينَ وَالْمُؤْمِنَاتِ وَالْقَانِتِينَ وَالْقَانِتَاتِ وَالصَّادِقِينَ وَالصَّادِقَاتِ وَالصَّابِرِينَ وَالصَّابِرَاتِ وَالْخَاشِعِينَ وَالْخَاشِعَاتِ وَالْمُتَصَدِّقِينَ وَالْمُتَصَدِّقَاتِ وَالصَّائِمِينَ وَالصَّائِمَاتِ وَالْحَافِظِينَ فُرُوجَهُمْ وَالْحَافِظَاتِ وَالذَّاكِرِينَ اللَّهَ كَثِيراً وَالذَّاكِرَاتِ أَعَدَّ اللَّهُ لَهُم مَّغْفِرَةً وَأَجْرًا عَظِيمًا [35]
5. “Müslüman erkekler ve müslüman kadınlar, mü’min erkekler ve mü’min kadınlar, kendini Allah’a ibadete veren erkek ve kadınlar, samimi ve doğru olan erkek ve kadınlar, mütevâzi ve Allah’a saygılı erkek ve kadınlar, zekât ve sadaka veren erkek ve kadınlar, oruç tutan erkek ve kadınlar, iffetlerini koruyan erkek ve kadınlar, Allah’ı çok zikreden erkek ve kadınlar var ya, işte bütün bunlara Allah mağfiret ve büyük mükâfat hazırlamıştır.”

Ahzâb sûresi (33), 35

Âyet-i kerîmede iyi müslümanın belli başlı özellikleri sayılmaktadır. Bunlardan biri de Allah’ı çok zikretmektir. Allah’ı çok zikreden erkek ve kadınlar, tıpkı kendini Allah’a ibadete veren, samimi ve doğru olan, mütevâzi ve Allah’a saygı duyan, zekât ve sadaka veren, oruç tutan ve iffetlerini koruyanerkek ve kadınlar gibi Cenâb-ı Hakk’ın affını ve mağfiretini elde edecekler, ayrıca O’nun kendileri için hazırladığı hiçbir gözün görmediği, hiçbir kulağın duymadığı ve hiçbir insanın hayal edemediği cennet nimetlerini de kazanacaklardır.

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا اذْكُرُوا اللَّهَ ذِكْرًا كَثِيراً [41] وَسَبِّحُوهُ بُكْرَةً وَأَصِيلًا [42]
6. “Ey iman edenler! Allah’ı çok zikredin. Sabah akşam O’nu tesbih edin.”

Ahzâb sûresi (33), 41-42

Üçüncü âyet-i kerîmede de gördüğümüz üzere, buradaki “sabah akşam” ifadeleri bütün vakitleri içine almaktadır. Demek oluyor ki, Allah Teâlâ kendisini her an ve her fırsatta anmamızı, zikir ve tesbih etmemizi istemektedir. Bir yerde otururken veya bir yere gidip gelirken yahut tezgâh başında çalışırken “sübhânallah”, “elhamdülillah”, “Allahü ekber” demek ne yürümeye ne de iş yapmaya engeldir. Bazan bu zikirleri söyleyerek, bazan “lâ ilâhe illallah” diyerek, kimi zaman “lâ havle velâ kuvvete illâ billâhi’l-aliyyi’l-azîm” diye tekrar ederek daha hızlı ve âhenkli yürümek ve şevkle çalışmak mümkündür.
Allah’ı anarken, O’nu zikir ve tesbih ederken kalbin uyanık olması arzu edilen bir şeydir. Fakat bazı kimseler Allah’ı anıp zikretmeyi tıpkı nefes alıp verir gibi bir alışkanlık haline getirdikleri için gayri şuûrî olarak da zikir ve tesbih ederler. Bunda bir sakınca bulunmamakla beraber esas olan, dile kalbin eşlik etmesidir. İnsan bir zikri söylerken mânasını düşünürse, Cenâb-ı Hakk’a saygısını sunarken ve O’nu noksan sıfatlardan tenzih ederken gönlü uyanık olursa dilindeki zikir daha bir değer kazanır. Yukarıdaki âyet-i kerîmelerde emredildiği şekilde Allah Teâlâ’yı çokça zikredebilmek için bunu alışkanlık haline getirmeye gayret etmelidir.
Hadisler
1411- وعَنْ أبي هُريرةَ ، رضي اللَّه عنْهُ قالَ : قالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم : « كَلِمتَانِ خَفِيفَتَانِ عَلى اللِّسانِ ، ثَقيِلَتانِ في المِيزَانِ ، حَبِيبَتَانِ إلى الرَّحْمنِ:سُبْحان اللَّهِ وَبِحَمْدِهِ، سُبحانَ اللَّه العظيمِ»متفقٌ عليهِ.
1411. Ebû Hüreyre radıyallahu anh'den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Dile hafif, mîzana konduğunda ağır gelen ve Rahmân olan Allah’ı hoşnut eden iki cümle vardır: Sübhânallahi ve bi-hamdihî sübhânallahi’l-azîm: Ben Allah’ı ulûhiyyet makamına yakışmayan sıfatlardan tenzih eder ve O’na hamdederim. Ben Yüce Allah’ı ulûhiyyet makamına yakışmayan sıfatlardan tekrar tenzih ederim”
Buhârî, Daavât 65, Eymân 19, Tevhîd 58; Müslim, Zikir 31. Ayrıca bk. Tirmizî, Daavât 60; İbni Mâce, Edeb 56
Açıklamalar
İmam Buhârî bu hadîs-i şerîfi Sahîh’inin muhtelif bölümlerinde zikrettikten sonra, o kıymetli eserini yine bu hadis ile bitirmiştir. Onun bu tutumu çok anlamlıdır.
Peygamber Efendimiz bu zikrin yükte hafif, pahada ağır olduğunu söylüyor. Söylemesi pek kolay, ama insana kazandırdığı sevap hesapsız denecek kadar çoktur, buyuruyor.
Hadîs-i şerîfte esmâ-i hüsnâdan “Rahmân”ın özellikle söylenerek, bu zikrin Rahmân olan Allah’ı hoşnut edeceğinin belirtilmesiyle anlatılmak istenen şudur: Allah’ın rahmeti ve merhameti çok geniştir. Kolayca söylenmekle beraber pek derin mânalar ihtiva eden bu zikri söyleyenleri Cenâb-ı Hak rahmetiyle kuşatır, onlara hayır ve bereket ihsan eder.
Dilimizde çok kullanılan tesbih sözü, sübhânallah anlamına gelmektedir. Sübhânallah ise, ben Allah Teâlâ’yı ulûhiyyet makamına yakışmayan sıfatlardan tenzih ederim. O’na hiçbir eksikliği yakıştırmam, yaklaştırmam. O’nu en yüce, en üstün sıfatlarla anarım, demektir. Sübhânallâhi ve bi-hamdihî zikrini söylemenin fazileti 1415, 1442 ve 1454 numara ile tekrar gelecektir. Günde yüz defa sübhânallâhi ve bi-hamdihî zikrini tekrarlayan bir kimsenin günahları deniz köpüğü kadar bile olsa hepsinin bağışlanacağını müjdeleyen bir başka hadis (bk. 1413 hadis numaralı) bu zikrin değerini göstermeye yeterlidir. Zira bu zikir, diğer önemli zikirleri de ihtiva etmektedir. “Bizler sana hamdeder, seni şânına yakışmayan sıfatlardan tenzih ederiz (ve nahnü nüsebbihu bi-hamdik)” âyet-i kerîmesinde de görüldüğü üzere bu zikir meleklerin zikridir. Diğer bir söyleyişle Allah Teâlâ’nın meleklere öğrettiği zikirdir. Onun değeri de işte buradan gelmektedir. Bu kadar değerli ve sevabı hudutsuz olan sübhânallâhi ve bi-hamdihî cümlesine bir de sübhânallâhi’l-azîm eklenerek hadisimizde tavsiye buyurulan zikrin söylenmesi, onun önemini açıkça göstermektedir.
Hadisten Öğrendiklerimiz
1. Cenâb-ı Hakk’ı noksan sıfatlardan tenzih eden, O’nu en üstün sıfatlarla yâdeden zikirleri her fırsatta söylemelidir
2. Peygamber Efendimiz “Sübhânallahi ve bihamdihî sübhânallâhi’l-azîm” gibi zikirleri çok okumamızı tavsiye etmektedir.
3. Bu zikrin söylenmesi ne kadar kolaysa, sevabı da o nisbette çoktur.
1412- وعَنْهُ رضي اللَّه عنْهُ قال : قالَ رَسُولُ اللَّه صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم : « لأن أَقُولَ سبْحانَ اللَّهِ ، وَالحَمْدُ للَّهِ ، ولا إلَه إلاَّ اللَّه ، وَاللَّه أكْبرُ ، أَحبُّ إليَّ مِمَّا طَلَعَت عليهِ الشَّمْسُ » رواه مسلم .
1412. Yine Ebû Hüreyreradıyallahu anh'den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Sübhânallâhi velhamdülillâhi velâ ilâhe illallahü vallâhü ekber demek, benim için, üzerine güneş doğan her şeyden daha kıymetlidir.”

Müslim, Zikir 32. Ayrıca bk. Tirmizî, Daavât 128

Açıklamalar
Bu zikirde dört ayrı zikir bulunmaktadır. Biri sübhânallah’tır.Bir önceki hadiste de belirtildiği üzere bu kısacık sözün anlamı, ben Allah’ı ulûhiyyet makamına yakışmayan sıfatlardan tenzih ederim, O’na hiçbir eksikliği yakıştırıp yaklaştırmam, demektir.
İkincisi elhamdülillâh’tır. Bunun anlamı da, ben Cenâb-ı Hakk’ı bana verdiği sayısız iyilikler sebebiyle bütün gönlümle övgüyle anarım, demektir. Her fırsatta Allah’a hamd etmek kulun en başta gelen görevidir. Elhamdülillâh demek aynı zamanda Allah’a şükretmektir. Diğer bir ifadeyle hamd şükrün başıdır. Allah’a hamd etmeyen kimse, aynı zamanda O’na şükretmemiş olur.
Üçüncüsü lâ ilâhe illallah’tır. Kâinâtta yegâne varolan, ebediyyen yaşayacak olan sadece Allah’tır. O’ndan başka bir mevcut, O’ndan başka ibadete lâyık bir varlık yoktur. Benim biricik Rabbim, önünde en derin hürmetle eğildiğim, huzurunda secdeye kapandığım sadece O’dur, gibi mânalara gelmektedir.
Dördüncüsü de Allahü ekber’dir. Allah’ın büyüklüğü, azameti, kudreti, saltanatı, kısaca O’nun kibriyâsı hiç kimsenin bilemeyeceği kadar yücedir, uludur, anlamına gelir.
Allah'ın Resûlü bu zikri, üzerine güneş doğan her şeyden daha üstün tuttuğunu söylemektedir. Bu ifadesiyle Efendimiz bütün dünya nimetlerinin gelip geçici, fakat bu zikrin sevabının kalıcı olduğunu hatırlatmakta, bunun için de fâni şeylerin değil, sevabı tükenmeyen işlerin peşine düşmek gerektiğini îmâ etmektedir. Belki de Peygamber Efendimiz bu zikri söylemeyi, bütün dünyayı elde edip sonra da onu Allah yolunda harcamaya tercih edeceğini belirtmek istemiş, dolayısıyla bu zikrin dünyaya bedel olduğunu ifade buyurmuştur:
Bu hadîs-i şerîfte geçen her bir zikir kelimesinin Peygamber Efendimiz tarafından tavsiye edildiği daha önce de görülmüştü (bk. 1142 numaralı hadis). Buna göre Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem her gün herkesin vücudundaki eklemler sayısınca birer sadaka vermesi gerektiğini belirtmiş ve “Her tesbih bir sadaka, her hamd bir sadaka, her tehlil (lâ ilâhe illallah demek) bir sadaka, her tekbir bir sadakadır”, buyurmuştur. Namazımızı bitirdikten sonra günde aşağı yukarı beş defa söylediğimiz “Sübhânallahi velhamdülillâhi velâ ilâhe illallahü vallâhü ekber zikrini bir mü’min her gün doksan defa söylerse, vücudundaki 360 eklemin her biri için bir sadaka vermiş olur.
Hadisten Öğrendiklerimiz
1. Resûl-i Ekrem Efendimiz bize, bu hadîs-i şerifte öğrettiği zikri okumayı tavsiye etmektedir.
2. Dünya gelip geçici, zikirlerin sevabı ise kalıcıdır. İşte bu sebeple Peygamber Efendimiz bu zikrin yeryüzündeki her şeyden daha üstün olduğunu belirtmektedir.
1413- وعنهُ أنَّ رسُولَ اللَّه صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم قالَ : « منْ قال لا إله إلاَّ اللَّه وَحْدَهُ لا شرِيكَ لَهُ، لهُ المُلكُ ، وَلهُ الحَمْدُ ، وَهُوَ عَلى كُلِّ شَيءٍ قَدِيرٌ ، في يومٍ مِائةَ مَرَّةٍ كانَتْ لَهُ عَدْل عَشر رقَابٍ وكُتِبَتْ لَهُ مِائَةُ حَسَنةٍ ، وَمُحِيت عنهُ مِائة سيِّئَةٍ ، وكانت له حِرزاً مِنَ الشَّيطَانِ يومَهُ ذلكَ حتى يُمسِي ، ولم يأْتِ أَحدٌ بِأَفضَل مِمَّا جاءَ بِهِ إلاَّ رجُلٌ عَمِلَ أَكثَر مِنه » ، وقالَ : «من قالَ سُبْحَانَ اللَّهِ وَبحمْدِهِ ، في يوْم مِائَةَ مَرَّةٍ ، حُطَّتْ خَطَاياهُ ، وإنْ كَانَتْ مِثْلَ زَبَدِ البَحْر » متفقٌ عليهِ .
1413. Yine Ebû Hüreyre radıyallahu anh Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in şöyle buyurduğunu söyledi:
“Bir kimse her gün yüz defa, lâ ilâhe illallahü vahdehû lâ şerîke leh, lehü’l-mülkü ve lehü’l-hamdü ve hüve alâ külli şey’in kadîr, derse, on köle âzâd etmiş kadar sevap kazanır; ona yüz iyilik sevabı yazılır; yüz günahı bağışlanır; bu zikir o gün akşama kadar o kimsenin şeytandan korunmasını sağlar. Bu zikri ondan daha fazla tekrarlayan kimse dışında hiç kimse daha faziletli bir iş yapmamış olur”. Resûl-i Ekrem sözüne şöyle devam etti: “Bir kimse günde yüz defa sübhânallâhi ve bi-hamdihî derse, onun günahları deniz köpüğü kadar bile olsa hepsi bağışlanır.
Buhârî, Bed’ü’l-halk 11; Daavât 64, 65; Müslim, Zikir 28. Ayrıca bk. Tirmizî, Daavât 59, 62; İbni Mâce, Duâ 14
Aşağıdaki hadisle birlikte açıklanacaktır.
1414- وعَنْ أبي أيوبَ الأنصَاريِّ رضي اللَّه عَنْهُ عَن النبي صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم قال : « مَنْ قالَ لا إله إلاَّ اللَّه وحْدهُ لا شَرِيكَ لهُ ، لَهُ المُلْكُ ، ولَهُ الحمْدُ ، وَهُو على كُلِّ شَيءٍ قَدِيرٌ ، عشْر مرَّاتٍ : كان كَمَنْ أَعْتَقَ أرْبعةَ أَنفُسٍ مِن وَلِد إسْماعِيلَ » متفق عليهِ .
1414. Ebû Eyyûb el-Ensârî radıyallahu anh'den rivayet edildiğine göre Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Bir kimse on defa, lâ ilâhe illallahü vahdehû lâ şerîke leh, lehü’l-mülkü ve lehü’l-hamdü ve hüve alâ külli şey’in kadîr, derse, İsmâil aleyhisselâm’ın soyundan dört kimseyi hürriyetine kavuşturmuş gibi sevap kazanır.”

Buhârî, Daavât 64; Müslim, Zikir 30. Ayrıca bk. Tirmizî, Daavât 103

Açıklamalar
Her iki hadiste de “Lâ ilâhe illallahü vahdehû lâ şerîke leh, lehü’l-mülkü ve lehü’l-hamdü ve hüve alâ külli şey’in kadîr” zikri tavsiye edilmektedir. Genellikle namazlardan sonra ve dua etmeden önce okunan bu zikrin mânası şudur: “Allah’tan başka ilah yoktur, yalnız Allah vardır. O tektir, ortağı yoktur. Mülk O’nundur, hamd O’na mahsustur. O’nun gücü her şeye yeter”.Birinci hadiste sözünün devamında Resûl-i Ekrem Efendimiz’in tavsiye buyurduğu sübhânallahi ve bi-hamdihî zikrinin anlamı ise, “Ben Allah’ı ulûhiyyet makamına yakışmayan sıfatlardan tenzih eder ve O’na hamdederim” demektir.
Hadisimizdeki “Mülk O’nundur” cümlesiyle Cenâb-ı Hakk’ın muazzam saltanatının yüceliği anlatılmaktadır. Melekler âlemiyle birlikte bütün kâinat, daha açık bir ifadeyle yaratılmış ne varsa hepsi O’nun malı, O’nun saltanatının bir parçasıdır. Dolayısıyla bunlar üzerinde tasarruf etme hakkı da sadece O’nundur. Bir şeyi var etmek, yok etmek, ele geçirmek, yönetmek, nimet vermek, cezalandırmak, büyütmek, küçültmek, yapmak, yıkmak, ağlatmak, güldürmek, kısaca hükmünü icrâ etmek sadece O’nun yetkisi dahilindedir.
Böyle bir varlık her şeye kâdirdir. O’nun gücü her şeye yeter. Hiçbir yardımcıya, hiçbir vekile ve vasıtaya ihtiyacı yoktur. Her ne isterse kendi güç ve kudretiyle yapar. O “ol!” der, her şey oluverir.
Şüphesiz mülk ve saltanat, güç ve kudret kime aitse, şânına lâyık hamd de O’na mahsustur.
Bu zikir ne zaman ve kaç defa okunacak?Bazı rivayetlerde bu zikrin sabahleyin yapılması tavsiye edilmektedir. Bu ilâve birinci hadisimizdeki “O gün akşama kadar şeytan kendisine bir fenalık yapamaz” ifadesine de açıklık getirmektedir. Bu kadar sağlam olmayan bir başka rivayette de sabah namazından sonra ve kimseyle konuşmadan önce on defa okunması tavsiye edilmektedir (Tirmizî, Daavât, 63).
Birinci rivayette bu zikrin günde yüz defa, ikinci rivayette ise on defa söylenmesi istenmektedir. Zira herkes her gün bu zikri yüz defa söylemeye imkân bulamayabilir. Yoğun işi sebebiyle bu zikri büsbütün terkederek onun sevabından mahrum kalmamak için hiç değilse günde on defa söylenmesi arzu buyurulmaktadır. Namazlardan sonra ve dua etmeden önce bu zikri zaten beş defa söyleyen müslümanların, beş defa daha söyleyerek Efendimiz’in bu tavsiyesini yerine getirmeleri hiç de zor değildir. Bu zikri günde yüz defa tekrarlamak isteyenlerin, hepsini aynı zamanda söylemesi de gerekmez. Şüphesiz en münasibi başlayınca bitirmek ve akşama kadar şeytandan korunmak için de sabahleyin okumaktır. Zaten bu zikrin söylenmesi en fazla 7-8 dakika alır. Buna imkânı ve vakti olmayanlar fırsat buldukça beşer onar defa tekrarlayarak da yüze tamamlayabilirler
Kazanılacak Sevap Miktarı. Birinci hadiste bu zikri yüz defa okuyana on köle âzâd etmiş sevabı verileceği söylenirken, ikinci hadiste rastgele köleler değil de İsmâil aleyhisselâm’ın soyundan on köleyi âzâd etmiş gibi sevap kazanacağı belirtilmektedir.
Hadisimizdeki “Günahları deniz köpüğü kadar bile olsa hepsi bağışlanır” ifadesini, bu konudaki genel kaideye göre değerlendirmek ve bağışlanan bu hataların küçük günahlar olduğunu bilmek gerekir. Zira yapılan büyük günahlar Allah Teâlâ'yı ilgilendiriyorsa, o günahı işleyen kimsenin Mevlâ'sından af dileyip günahına tövbe etmesi gerekir; şayet günahı kul hakkını ilgilendiriyorsa, kendisine haksızlık ettiği kimseyi bulup onunla helâlleşmesi, ödemesi gereken bir şey varsa ödeyip kendini bağışlatması şarttır. Küçük günahlar, insanın Allah'a karşı sorumlu olup da yapmadığı görevler yüzünden kazanılır. "Size yasak edilen büyük günahlardan kaçınırsanız, kusurlarınızı örter ve sizi şerefli bir yere koyarız" [Nisâ sûresi (4), 31] âyetinden de öğrendiğimize göre, küçük günahların bağışlanması, büyük günahlardan sakınma şartına bağlıdır.
Hadislerden Öğrendiklerimiz
1. Bu zikir Cenâb-ı Hakk’ın kudretini en güzel şekilde ifade etmektedir.
2. Elden geliyorsa günde yüz defa, değilse on defa tekrarlanmalıdır.
3. Bir günde on köleyi hürriyetine kavuşturma sevabı kazanmak, amel defterine yüz iyilik kaydettirmek, yüz günahını bağışlatmak ve hele günahları deniz köpüğü kadar bile olsa hepsini affettirmek, üstelik o gün akşama kadar şeytandan korunmak, başka türlü ele geçmez bir fırsattır.
1415- وعنْ أبي ذَرٍّ رضي اللَّه عَنْهُ قالَ : قالَ لي رسولُ اللَّه صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم : « ألا أُخْبِرُكَ بِأَحبِّ الكَلامِ إلى اللَّهِ ؟ إنَّ أحبَّ الكَلامِ إلى اللَّه : سُبْحانَ اللَّه وبحَمْدِهِ » رواه مسلم .
1415. Ebû Zer radıyallahu anh şöyle dedi:
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bana:
“Allah’ın en çok hoşlandığı sözü sana bildireyim mi? Allah’ın en çok hoşlandığı söz, sübhânallahi ve bi-hamdihî demektir”, buyurdu.

Müslim, Zikir 85

Açıklamalar
1411 numaralı hadisteki iki cümleden ibaret zikrin birinci cümlesi bu idi. Yanından ayrılmayan bazı fakir sahâbîleri böyle müjdelerle sevindirdiğini bildiğimiz Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem, Müslim’deki rivayetten öğrendiğimize göre, Ebû Zerr’e:
- “Allah’ın en çok hoşlandığı sözü sana bildireyim mi?” diye sorduğu zaman, Ebû Zer:
- Yâ Resûlallah! Allah’ın en çok hoşlandığı sözü bana bildir, diye sevinmişti. “Ben Allah’ı ulûhiyyet makamına yakışmayan sıfatlardan tenzih eder ve O’na hamdederim”anlamındaki bu son derece muhtevalı zikri herhalde Ebû Zer radıyallahu anh bir daha dilinden bırakmamıştır. Ebû Zerr’in Sahîh-i Müslim’deki diğer rivayetine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e:
- Hangi söz (zikir) daha faziletlidir? diye sorulmuştu. Bunun üzerine Resûl-i Ekrem Efendimiz:
-Allah’ın melekleri veya kulları için seçtiği sübhânallâhi ve bi-hamdihî sözüdür, buyurmuştu (Müslim, Zikr 84).
Şüphesiz zikirlerin en üstünü Allah’ın kelâmı olan Kur'ân-ı Kerîm’dir. Onu okumak ve hele mânasını anlamaya çalışmak suretiyle okumak insana daha fazla sevap kazandırır. Hadîs-i şerîflerde geçen zikirleri Peygamber Efendimiz’e Cenâb-ı Hakk’ın öğrettiğinde şüphe yoktur. Hadisimizin diğer rivayetinde geçen “Allah’ın melekleri veya kulları için seçtiği”zikir sözü de bunu göstermektedir. Öyle de olsa, bu zikirleri, sevap bakımından Kur'ân-ı Kerîm ile mukayese etmek mümkün değildir. Bununla beraber insan her zaman Kur’an okuyamaz. İşte bu sebeple bir kimse yakaladığı fırsatları değerlendirmeli, bir iki defa söylemekten ibaret bile olsa Resûlullah’ın öğrettiği zikirleri tekrarlamalıdır.
Hadisten Öğrendiklerimiz
1. Bazı zikirlerin Allah Teâlâ’yı daha çok hoşnut ettiği anlaşılmaktadır. Bu sebeple onları daha fazla okumaya çalışmalıdır.
2. Sübhânallahi ve bi-hamdihî zikri en makbûl zikirlerden biridir.
1416- وعَنْ أبي مالكٍ الأشْعَرِيِّ رضي اللَّه عنْهُ قال : قال رسُولُ اللَّه صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم : «الطُّهُورُ شَطْرُ الإيمان ، والحمدُ للَّهِ تَمْلأُ المِيْزانَ ، وسُبْحَانَ اللَّهِ والحمْدُ للَّه تمْلآنِ * أو تَمْلأُ * ما بَيْنَ السَّمَواتِ والأرْضِ » رواهُ مسلم .
1416. Ebû Mâlik el-Eş’arî radıyallahu anh'den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Temizlik imanın yarısıdır. el-Hamdü lillâh duası mizanı, sübhânallahi ve’l-hamdü lillâhi zikri ise yer ile göklerin arasını sevap ile doldurur.”

Müslim, Tahâret 1. Ayrıca bk. Tirmizî, Daavât 86

Açıklamalar
Önemli birkaç konuyu ihtiva eden bu hadîs-i şerîfin tamamı 26 numarayla daha önce geçmiş ve bu konular orada kısaca açıklanmıştır. Hadisin ilk cümlesi olan “Temizlik imanın yarısıdır”ifadesi ise, ilgisi sebebiyle “Abdestin Fazileti” bahsinde 1033 numara ile müstakil olarak ele alınmıştır.
Efendimiz Temizlik imanın yarısıdır buyurmakla şunu belirtmiş olmalıdır: Bir insanın önce Allah’ın emirlerine muhatap olabilmesi, sonra da O’nun yanında değer kazanabilmesi için göğsünde iman taşıması nasıl ilk şart ise, iman sahibi bir kimsenin ilk yapacağı iş de temizliğe riayet etmesidir. Zira temizlenmeden hiçbir ibadeti yapmak mümkün değildir. Şu halde ben iman sahibiyim diyen kimsenin mutlaka temizlik esaslarına uyması gerekir.
Hadisimizde ikinci olarak elhamdülillâh zikri ile sübhânallahi ve’l-hamdü lillâhi zikrinin insana kazandıracağı hadsiz hesapsız sevaptan söz edilmektedir. Şayet Resûl-i Ekrem Efendimiz, bu zikri söyleyene cennette şöyle bir güzellik verilecektir, buyursaydı, bunu bir ölçüde kavramamız mümkün olacaktı. Fakat bazı sevapları tam mânasıyla anlayıp kavramak mümkün değildir. İşte bu sebeple Allah’ın Resûlü bu iki zikri söyleyen kimsenin kazanacağı sevabı temsilî olarak anlatmakta ve şöyle demektedir: Elhamdülillâh diyen kimseye verilecek sevabı bizim maddî ölçülerimizle anlatacak olursak, onun kazanacağı mükâfatın, amelleri tartan mîzânı dolduracağını, sübhânallahi ve’l-hamdü lillâhi diyen bir kimsenin elde edeceği sevabın da yer ile gök arasını dolduracağını söylememiz gerekir. Mîzânın büyüklüğü hakkında bir fikri bulunmayan kimseye bu anlatım da yeterli değildir. Burada İbni Abbas’a nisbet edilen bir rivayetten söz etmemiz gerekecektir. Bu rivayete göre mîzânın bir dili, iki de kefesi vardır. Bu kefelerden biri batıda, diğeri de doğudadır. Bu kefelerden birine kişinin sevabı, diğerine de günahı konacaktır. Demek oluyor ki, elhamdülillâh diyen, sübhânallahi ve’l-hamdü lillâhi zikrini söyleyen kimsenin kazanacağı sevap, anlatılması mümkün olmayacak kadar çoktur.
Hadisten Öğrendiklerimiz
1. Müslüman temiz insandır. İman ile temizlik birbirinden ayrılmayan iki din esasıdır.
2. el-Hamdülillâh ve sübhânallahi ve’l-hamdü lillâhi zikirleri insana hesapsız sevap kazandırır.
3. Allah Teâlâ, rızâsını arayan kulları için sayıya, hesaba gelmeyen nimet ve lutuflar hazırlamıştır.
 
eL_Muhacir Çevrimdışı

eL_Muhacir

İlimsiz Mucâhid, kâtil; Cihâdsız âlim, belâm olur
Frm. Yöneticisi
ahi ALLAH razı olsun

benim gözler biraz rahatsız çok küçük yazılar sana zahmet düzeltirsen sevinirim
 
H Çevrimdışı

Habibullah

İyi Bilinen Üye
Site Emektarı
ahim yapacagim ama benim modemde problem var farkli bir modem upload edemiyorum hic bir seyi bu kadarcik yazi bile dakikadan fazla suruyor
 
elfida17 Çevrimdışı

elfida17

Üye
İslam-TR Üyesi
Zikrin saymakla bitemez faydaları ve özelliklerinden birkaç tane de ben ekliyim dedim:
سْــــــــــــــــــــــم- ِ اﷲِارَّحْمَنِ ارَّحِيم
1. zikir şeytanın belini kırar ,onu uzaklaştırır ve kovar

2.zikir Rahman (azze ve celle) yi razı eder

3. zikir, gam,keder, üzüntü ve tasayı kalpten tamamen giderir

4. zikir,kalbi ve bedeni kuvvetlendirir

5.zikir kalbi ve yüzü parlatır

6.zikir, zikredeni heybet ,tatlılık ve parlaklığa büründürür

7.zikir zikreden kimseye murakabe duygusunu kazandırır. bu duyguya sahip olan kul Allah Teala nın kendisini gözetlediğini hisseder ve sonunda ihsan mertebesine yükselerek Allahı görüyormuşcasına ibadet eder.

8.zikir zikreden kimseye Allah Teala ya yakın olmayı kazandırı.(kulun Allaha yakınlığı Onu zikrettiği ölçüdedir.)

9.zikir Allah Tealanında kulu zikretmesini/anmasını sağlar.
"öyleyse beni anın ki Ben de sizi anayım" bakara 152

10.zikir kalbe hayat kazandırır.

11. zikir kalbin ruhu ve gıdasıdır.

12.zikir kalbin cilasıdır , onun pasını giderir ve onu parlatır

13. zikir kul ile Rabbi arasındaki yabancılığı ortadan kaldırır

14.zikir sekinetin inmesinin rahmetin bürümesinin ve meleklerin zikredeni çepeçevre kuşatmasının sebebidir

15. zikir insanın dilinin gıybet, dedikodu, yalan ,kötü ve çirkin sözler ve batıl olan şeylerle meşgul olmamasını sağlar

16.zikir kalbi uykusundan ve uyuklamasından uyandırır.


(ibnul kayyım el cevziyyenin ZİKİR VE ZİKRİN FAZİLETLERİ kitabından)
 
Üst Ana Sayfa Alt