.......Allahın indirdiği ile hükmetmeyenler,İşte onlar kafirlerin ta kendileridir(maide 44)
......Allahın indirdiği ile hükmetmeyenler,İşte onlar zalimlerin ta kendileridir.(maide 45)
......Allahın indirdiği hükmetmeyenler,işte onlar fasıkların ta kendileridir(maide 47)
Görüldüğü gibi zikredilen bu üç ayetten biri bunların kafir olacaklarını,diğeri zalim olacaklarını,üçüncüsü ise fasık olacaklarını beyan etmektedir.Bu ayetlerin beyan ettiği sıfatların,ayrı ayrı sınıfların sıfatları mı yoksa aynı sınıftaki insanların çeşitli sıfatları mı olduğu meselesi,ümmetin önceki alimlerini çokca meşgul ettiği gibi günümüz alimlerini de hayli yormaktadır.Çünkü günümüzde Müslüman geçinen hatta bazılarının anayasalarında dinlerinin islam olduğu tescil edilen devletlerde dahi İslamın ya tamamı ya da tamamına yakını kaldırılmış,yerine kokuşmuş Roma hukukundan ve gayri müslümlerin örf ve adetlerinden teşekkül eden beşeri kanunlar getirilmiştir.Bunu müşahede eden samimi alimler bir yandan bu faciayı işleyen veya buna rıza gösteren,diğer yandan da islami emirlerin bir kısmını yerine getirmekten geri kalmayan bu insanlar hakkında,kafir veya Müslüman demekte oldukça zorlanmışlardır..Bazıları kafirliklerine kesin kara vermiş,diğer bazıları meselenin içinden çıkamadıklarından bunların durumlarını Allaha havale etmişlerdir.
İbni Cerir et Taberi buradaki kafirlerden maksat,iman etmemiş kafirler birde dinlerini tahrif eden yahudilerdir der.Çünkü sahabe Bera bin Azibden Peygamber yüzü kömürle karatılmış bir yahudi gördü,Yahudileri çağırarak zinanın suçu kitabınızda böyle mi diye sordu yahudiler evet dedi.Alimlerinden birini çağırdı Allah hakkı için soruyorum.Zina edenin cezası kitabınızda böylemi.Alim Allah hakkı için demseydin sana haber vermezdim.Biz o cezayı recm olarak buluyoruz.Zayıfa uygulayıp şerefli birine uygulamıyorduk sonra emir verdi Peygamber Yahudi recmedildi.Maide 41:Ey peygamber.Küfre koşuşanlar seni üzmesin(maide 41) "Size bu getirilirse onu hemen alın" bölümüne kadar indi.Bu ayetler birbiriyle çekişen iki Yahudi kabilesi hakkında nazil olmuştur.
Saidül Mekki,Tavusun "Allahın indirdiği ile hükmetmeyenler kafirlerin ta kendileridir" ayeti hakkında "Buradaki küfürden maksat,dinden çıkarmayan küfürdür" dediğini rivayet etmiştir(bkz.,Camiul Beyan,IV,163,164)
Hz.Hüseynin oğlu Ali Zeynalabidin "Buradaki küfür şirk küfrü gibi değildir.Fısk, şirk fıskı gibi değildir.Zulüm, şirk zulmü gibi değildir demiştir"
Kurtubi şunu söylemektedir: "Haricilerin mezhebi şudur:Kim rüşvet alır da Allahın indirdiği ile hükmetmezse o kafirdir.Bu görüş Hasan el Basri ve Süddiye nisbet edilmiştir"(Kurtubi,el Cami,VI,191)
Kurtubi kitabının başka bir yerinde şunu zikretmiştir:Abdullah bin Mesud ve Hasan el Basriye göre bu ayetler geneldir.Allahın indirdiği ile hükmetmeyen herkes için geçerlidir.İster Müslüman olsun,İster Yahudi,isterse hiristiyan.
Kurtubi konu hakkındaki görüşünü belirterek diyor ki:"Bunun izahı şöyledir:Kim Allahın indirdiği ile hükmetmemenin caiz olduğuna inanır ve bunu helal görürse,kafir olur.Fakat bunu yapan kişi haram olduğuna inanırsa o Müslümanların fasıklarındandır,İşi Allaha kalmıştır,dilerse ona azap eder dilerse affeder"
Mevdudi eğer bir kişi,İlahi hükmün hak olduğunu kabul eder,bununla beraber ona aykırı bir hüküm verecek olursa,böyle biri islamın dışına çıkmış olmasa da,imanına küfür,zulüm ve fısk karıştırmış olur
Eğer bir kişi ilahi hükmü bazı noktalarda kabul eder,bazılarında reddederse,kabul ve reddi oranında imanını ve İslamını küfürle,zulumle ve fıskla karıştırmış olur.
Bu konu daha önce açılmış yeni gördüm.İnşallah fazladan yararım olmuştur
Maide suresinin 44,45,47. ayetlerinde geçen küfürden maksat dinden çıkarmayan,küfürden daha alt derecede bir küfür,zulumden maksad bilinen zulümden daha alt derecede bir zulüm,fısktan maksatda bilinen fısktan daha alt derecede bir fısktır.Bu görüş sahabilerden Abdullah bin Abbastan tabiinden Ata bin ebi Rabah,Tavus bin Keysan veHz. Hüseynin oğlu Aliden rivayet edilmiştir.
Tavus ve oğlu "Allahın indirdiği ile hükmetmeyenler işte onlar kafirlerin ta kendileridir." ayeti hakkında "Bunu yapan kafir olur mu" diye sorulunca şöyle demiştir "Evet böyle yapanın bunu yapması küfürdür.Fakat bu küfür Allahı ahiret gününü,şunu ve şunu inkar etme manasında bir küfür değildir."
Hakim en Neysaburi şunu rivayet etmiştir.Abdullah bin Abbas "Buradaki küfürden maksat sizin anladığınız küfr değildir.Bu küfür kişiyi dinden çıkaran bir küfür değildir.Bu küfür dinden çıkaran küfrün daha alt derecesinde bir küfürdür demiştir"(Hakim,Müstedrek,II,313.Beyhaki,es-Sünenül Kübra VIII,38, no 15854)
Şu kısım TDV İslam Ansiklopedisinden alınmıştır :
Zayıf hadis de makbul ve merdud kısımlarına ayrılır. Buradaki makbul, fakihlerin kabul edip kendisiyle amel ettiği zayıf hadisleri, merdud ise âlimlerin reddettiği ve zaafı ortadan kaldıracak bir karîne bulunmadığı için başvurulmasını uygun görmedikleri hadisleri ifade etmektedir
Zayıf hadisle amel edilip edilemeyeceği münakaşalarında ilk dönemdeki ehl-i re’y - ehl-i hadîs gruplaşması üzerinden yürütülen tartışmaların da etkili olduğu düşünülebilir. Zira ilk dönem tartışmalarında Ahmed b. Hanbel gibi re’y yerine zayıf hadisi tercih edenlere sıkça rastlanmaktadır
Zayıf hadisin rivayeti ve onunla amel edilebilmesi, ayrıca bazı âlimlerin zayıf hadisi kıyasa tercih etmeleri o hadisin Hz. Peygamber’e ait olması ihtimali sebebiyledir. Bir hadise zayıf hükmünün verilmesi o hadisin hiçbir şekilde Resûl-i Ekrem’e ait olmadığı anlamına gelmediğinden ihtiyaten böyle bir uygulama tercih edilmiştir. Zira âdil ve zâbıt râvilerin hata yapma ihtimali bulunduğu gibi zayıf râvilerin de rivayetlerinde isabet ihtimali vardır (Zeynüddin el-Irâkī, s. 10).
Bazı hadisçilerin uydurma dediği hadisleri bir kısım hadisçilerin zayıf kabul ettiği, bir hadisin sıhhatine veya zayıflığına ilişkin hüküm vermenin aslında ictihadî bir durum olduğu düşünülürse zayıf hadisi toptan reddeden anlayışın da aşırılık olduğu söylenebilir.
Kaynak:TDV İslam Ansiklopedisi
......Allahın indirdiği ile hükmetmeyenler,İşte onlar zalimlerin ta kendileridir.(maide 45)
......Allahın indirdiği hükmetmeyenler,işte onlar fasıkların ta kendileridir(maide 47)
Görüldüğü gibi zikredilen bu üç ayetten biri bunların kafir olacaklarını,diğeri zalim olacaklarını,üçüncüsü ise fasık olacaklarını beyan etmektedir.Bu ayetlerin beyan ettiği sıfatların,ayrı ayrı sınıfların sıfatları mı yoksa aynı sınıftaki insanların çeşitli sıfatları mı olduğu meselesi,ümmetin önceki alimlerini çokca meşgul ettiği gibi günümüz alimlerini de hayli yormaktadır.Çünkü günümüzde Müslüman geçinen hatta bazılarının anayasalarında dinlerinin islam olduğu tescil edilen devletlerde dahi İslamın ya tamamı ya da tamamına yakını kaldırılmış,yerine kokuşmuş Roma hukukundan ve gayri müslümlerin örf ve adetlerinden teşekkül eden beşeri kanunlar getirilmiştir.Bunu müşahede eden samimi alimler bir yandan bu faciayı işleyen veya buna rıza gösteren,diğer yandan da islami emirlerin bir kısmını yerine getirmekten geri kalmayan bu insanlar hakkında,kafir veya Müslüman demekte oldukça zorlanmışlardır..Bazıları kafirliklerine kesin kara vermiş,diğer bazıları meselenin içinden çıkamadıklarından bunların durumlarını Allaha havale etmişlerdir.
İbni Cerir et Taberi buradaki kafirlerden maksat,iman etmemiş kafirler birde dinlerini tahrif eden yahudilerdir der.Çünkü sahabe Bera bin Azibden Peygamber yüzü kömürle karatılmış bir yahudi gördü,Yahudileri çağırarak zinanın suçu kitabınızda böyle mi diye sordu yahudiler evet dedi.Alimlerinden birini çağırdı Allah hakkı için soruyorum.Zina edenin cezası kitabınızda böylemi.Alim Allah hakkı için demseydin sana haber vermezdim.Biz o cezayı recm olarak buluyoruz.Zayıfa uygulayıp şerefli birine uygulamıyorduk sonra emir verdi Peygamber Yahudi recmedildi.Maide 41:Ey peygamber.Küfre koşuşanlar seni üzmesin(maide 41) "Size bu getirilirse onu hemen alın" bölümüne kadar indi.Bu ayetler birbiriyle çekişen iki Yahudi kabilesi hakkında nazil olmuştur.
Saidül Mekki,Tavusun "Allahın indirdiği ile hükmetmeyenler kafirlerin ta kendileridir" ayeti hakkında "Buradaki küfürden maksat,dinden çıkarmayan küfürdür" dediğini rivayet etmiştir(bkz.,Camiul Beyan,IV,163,164)
Hz.Hüseynin oğlu Ali Zeynalabidin "Buradaki küfür şirk küfrü gibi değildir.Fısk, şirk fıskı gibi değildir.Zulüm, şirk zulmü gibi değildir demiştir"
Kurtubi şunu söylemektedir: "Haricilerin mezhebi şudur:Kim rüşvet alır da Allahın indirdiği ile hükmetmezse o kafirdir.Bu görüş Hasan el Basri ve Süddiye nisbet edilmiştir"(Kurtubi,el Cami,VI,191)
Kurtubi kitabının başka bir yerinde şunu zikretmiştir:Abdullah bin Mesud ve Hasan el Basriye göre bu ayetler geneldir.Allahın indirdiği ile hükmetmeyen herkes için geçerlidir.İster Müslüman olsun,İster Yahudi,isterse hiristiyan.
Kurtubi konu hakkındaki görüşünü belirterek diyor ki:"Bunun izahı şöyledir:Kim Allahın indirdiği ile hükmetmemenin caiz olduğuna inanır ve bunu helal görürse,kafir olur.Fakat bunu yapan kişi haram olduğuna inanırsa o Müslümanların fasıklarındandır,İşi Allaha kalmıştır,dilerse ona azap eder dilerse affeder"
Mevdudi eğer bir kişi,İlahi hükmün hak olduğunu kabul eder,bununla beraber ona aykırı bir hüküm verecek olursa,böyle biri islamın dışına çıkmış olmasa da,imanına küfür,zulüm ve fısk karıştırmış olur
Eğer bir kişi ilahi hükmü bazı noktalarda kabul eder,bazılarında reddederse,kabul ve reddi oranında imanını ve İslamını küfürle,zulumle ve fıskla karıştırmış olur.
Bu konu daha önce açılmış yeni gördüm.İnşallah fazladan yararım olmuştur
Maide suresinin 44,45,47. ayetlerinde geçen küfürden maksat dinden çıkarmayan,küfürden daha alt derecede bir küfür,zulumden maksad bilinen zulümden daha alt derecede bir zulüm,fısktan maksatda bilinen fısktan daha alt derecede bir fısktır.Bu görüş sahabilerden Abdullah bin Abbastan tabiinden Ata bin ebi Rabah,Tavus bin Keysan veHz. Hüseynin oğlu Aliden rivayet edilmiştir.
Tavus ve oğlu "Allahın indirdiği ile hükmetmeyenler işte onlar kafirlerin ta kendileridir." ayeti hakkında "Bunu yapan kafir olur mu" diye sorulunca şöyle demiştir "Evet böyle yapanın bunu yapması küfürdür.Fakat bu küfür Allahı ahiret gününü,şunu ve şunu inkar etme manasında bir küfür değildir."
Hakim en Neysaburi şunu rivayet etmiştir.Abdullah bin Abbas "Buradaki küfürden maksat sizin anladığınız küfr değildir.Bu küfür kişiyi dinden çıkaran bir küfür değildir.Bu küfür dinden çıkaran küfrün daha alt derecesinde bir küfürdür demiştir"(Hakim,Müstedrek,II,313.Beyhaki,es-Sünenül Kübra VIII,38, no 15854)
Şu kısım TDV İslam Ansiklopedisinden alınmıştır :
Zayıf hadis de makbul ve merdud kısımlarına ayrılır. Buradaki makbul, fakihlerin kabul edip kendisiyle amel ettiği zayıf hadisleri, merdud ise âlimlerin reddettiği ve zaafı ortadan kaldıracak bir karîne bulunmadığı için başvurulmasını uygun görmedikleri hadisleri ifade etmektedir
Zayıf hadisle amel edilip edilemeyeceği münakaşalarında ilk dönemdeki ehl-i re’y - ehl-i hadîs gruplaşması üzerinden yürütülen tartışmaların da etkili olduğu düşünülebilir. Zira ilk dönem tartışmalarında Ahmed b. Hanbel gibi re’y yerine zayıf hadisi tercih edenlere sıkça rastlanmaktadır
Zayıf hadisin rivayeti ve onunla amel edilebilmesi, ayrıca bazı âlimlerin zayıf hadisi kıyasa tercih etmeleri o hadisin Hz. Peygamber’e ait olması ihtimali sebebiyledir. Bir hadise zayıf hükmünün verilmesi o hadisin hiçbir şekilde Resûl-i Ekrem’e ait olmadığı anlamına gelmediğinden ihtiyaten böyle bir uygulama tercih edilmiştir. Zira âdil ve zâbıt râvilerin hata yapma ihtimali bulunduğu gibi zayıf râvilerin de rivayetlerinde isabet ihtimali vardır (Zeynüddin el-Irâkī, s. 10).
Bazı hadisçilerin uydurma dediği hadisleri bir kısım hadisçilerin zayıf kabul ettiği, bir hadisin sıhhatine veya zayıflığına ilişkin hüküm vermenin aslında ictihadî bir durum olduğu düşünülürse zayıf hadisi toptan reddeden anlayışın da aşırılık olduğu söylenebilir.
Kaynak:TDV İslam Ansiklopedisi
Moderatör tarafında düzenlendi: