Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

“bekleyin Biz De Sizinle Birlikte Beklemekteyiz”

H Çevrimdışı

halitbinvelid

Üye
İslam-TR Üyesi
“Bekleyin Biz de Sizinle Birlikte Beklemekteyiz”

Hamd, Allah’a mahsustur. O’na hamdediyor, O’ndan yardım istiyor ve O’na istiğfar ediyoruz. Nefislerimizin şerrinden ve amellerimizin kötülüğünden Allah’a sığınırız. Allah kimi hidayete erdirirse onu saptıracak yoktur, kimi de saptırırsa onu doğru yola iletecek yoktur. Şehadet ederim ki; Allah’tan başka ilah yoktur. O tektir. O’nun bir ortağı yoktur ve şehadet ederim ki; Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem O’nun kulu ve elçisidir.

Ve sonra;
Allah Teâlâ şöyle buyuruyor: “De ki: Bizim için siz, (şehidlik veya zafer olmak üzere) ancak iki güzellikten birini bekleyebilirsiniz. Biz de, Allah’ın kendi katından veya bizim ellerimizle size ulaştıracağı bir azabı bekliyoruz. Haydi bekleyedurun. Şüphesiz biz de sizinle birlikte beklemekteyiz.” (Tevbe, 52)

Ey Müslümanlar!

Bizler Allah’a yakınlaşmak ve O’na ibadet için savaşıyoruz. Çünkü Allah subhanehu ve teala bize savaşı emretmiş, bizi buna teşvik etmiş ve bunu kendi rızasına ulaşmak için en faziletli amel kılmıştır. Bize savaşı emredip iki güzellikten birini bize vaad eden Allah subhanehu ve tealaya hamdolsun. O bizi zaferle sorumlu tutmamıştır. Allah teala şöyle buyurmaktadır: “Kim, Allah yolunda savaşır da öldürülür veya galip gelirse, biz ona büyük bir mükâfat vereceğiz.” (Nisa, 74) Bize düşen savaşıp sabretmektir. Zafer ise Allah’tandır. Bundan ötürü küfür milletlerinin aleyhimize toplanmaları, bizi dehşete düşürmemekte, korkutmamakta veya gayretimizi kırmamaktadır. Çünkü bizler Allah azze ve cellenin gücü ve kuvvetiyle her halükarda kurtuluşa erenleriz.
Allah Teâlâ şöyle buyurmaktadır: “Şüphesiz Allah, mü’minlerden canlarını ve mallarını, kendilerine vereceği cennet karşılığında satın almıştır. Artık, onlar Allah yolunda savaşırlar, öldürürler ve öldürülürler. Allah, bunu Tevrat’ta, İncil’de ve Kur’an’da kesin olarak va’detmiştir. Kimdir sözünü Allah’tan daha iyi yerine getiren? O hâlde, yapmış olduğunuz bu alışverişten dolayı sevinin. İşte asıl bu, büyük başarıdır. (Tevbe, 111)
Allah Subhanehu ve Teâlâ şöyle buyuruyor: “Henüz elde edemediğiniz, fakat Allah’ın, ilmiyle kuşattığı başka (kazançlar) da vardır. Allah, her şeye hakkıyla gücü yetendir. İnkâr edenler sizinle savaşsalardı, arkalarını dönüp kaçarlar, sonra da ne bir dost, ne de bir yardımcı bulabilirlerdi. Allah’ın öteden beri işleyip duran kanunu (budur). Allah’ın kanununda asla bir değişiklik bulamazsın.” (Fetih, 21-23)
Bizim tüm dünyaya karşı durmamız ve askerleriyle çarpışmamız O’nun gücüyle ve O’nun bize olan yardımıyladır. Bunda şaşılacak bir şey yoktur. Çünkü bu, Allah’ın bize olan vaadidir. “Seveceğiniz başka bir kazanç daha var: Allah’tan bir yardım ve yakın bir fetih, Mü’minleri müjdele!” (Saff, 13)
Bizlere ölüm isabet etse de, yaralarımız artsa da, bize felaketler gelip imtihanlarımız büyüse de yine bunda şaşılacak bir şey yoktur. Çünkü bu da Allah’ın bize olan vaadidir. Hatta imtihana uğramak, Allah’ın kesin kaderidir. Allah Teâlâ Şöyle buyuruyor: “Yoksa siz, sizden öncekilerin başına gelenler, sizin de başınıza gelmeden cennete gireceğinizi mi sandınız? Peygamber ve onunla beraber mü’minler, “Allah’ın yardımı ne zaman?” diyecek kadar darlığa ve zorluğa uğramışlar ve sarsılmışlardı. İyi bilin ki, Allah’ın yardımı pek yakındır.” (Bakara, 214)
Habbab ibnu'l-Eret r.a şöyle demiştir: (İslâm'ın ilk günlerinde) Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem, Ka'be'nin gölgesinde kaftanını yastık yaparak dayandığı bir sırada kendisine (Kureyş müşriklerinin işkencelerinden) şikâyet ettik:
— (Ya Rasulellah!) Bizim için Allah'tan zafer dileyemez misin? (Bunların zulmünden) kurtulmamız için Allah'a dua edemez misin? dedik.
Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
— "Sizden önceki ümmetler içinde öyle (mazlum) kişi bulunmuştur ki, müşrikler tarafından onun için yerde bir çukur kazılır, o kişi bu çukura (başı meydanda kalarak) gömülürdü. Sonra büyük bir testere getirilir, başı üstüne konulur, ikiye bölünürdü de (bu işkence) o mü'mini dininden döndüremezdi. (Bir başkasının da) demir taraklarla etinin altındaki kemiği ve siniri taranırdı da bu işkence o mü'mini dininden çeviremezdi. Allah'a yemin ederim ki, Allah Teâlâ şu İslam Dini'ni muhakkak surette kemale erdirecektir. Öyle bir derecede ki, bir süvari (yalnız başına) San'a'dan Hadramevt'e kadar (selametle) gidecek ve Allah 'tan başka hiçbir şeyden korkmayacaktır. Ancak koyun sahibi yolcu, koyunu üzerine kurt saldırmasından korkacaktır. Fakat sizler acele ediyorsunuz!" (Buhari, Hadis No:3612)

Ey Müslümanlar!

Küfür ümmetlerinin, milletlerinin ve ülkelerinin İslam Devleti aleyhinde toplanmalarına şaşırmayın. Bu hal, her dönemdeki “Taifetul Mansura’nın” (yardım olunan taifenin) halidir. İki grup belirginleşene kadar bu toplanmalar devam edecek, fitne ve sıkıntılar daha da şiddetlenecektir. Öyle ki; iki grup tamamlanacak, bu tarafta hiçbir münafık, diğerinde de hiçbir mü’min kalmayacaktır. Daha sonra şunu kesin bilin ki; Allah azze ve celle mü’min kullarına yardım edecektir. Sevinin ve rahat olun, devletiniz hayır üzeredir. Küfür ümmetlerinin İslam Devleti’ne üşüşmeleri arttıkça, onun Allah’ın yardımına olan kesin inancı daha da artmaktadır. İslam Devleti dosdoğru yol üzerindedir. Sıkıntıları artıkça, içindeki münafık ve ikiyüzlüleri içinden çıkartmakta, saflığı çoğalmakta, sebat ve sertliği de artmaktadır.
Ey Müslümanlar!
Bugünkü savaş, sadece bir haçlı seferinden ibaret değildir. Bu savaş, tüm küfür milletlerinin İslam ümmetine karşı olan savaşıdır. Bugün, tüm dünyanın bir savaşta Müslümanların aleyhinde toplandıkları gibi, ümmetimizin tarihinde hiçbir zaman bu şekilde aleyhlerinde toplanmamışlardır. Bu savaş, tüm kâfirlerin tüm Müslümanlara karşı olan savaşıdır. Ve her Müslüman bu savaştan sorumludur. Allah’ın ona emrettikleriyle, yani Allah yolunda cihad ile sorumludur. Eğer buna itaat ederse; ona güzellik, kurtuluş, kazanç, Allah’a yakınlaşma ve O’nun rızasına ulaşma vardır. Eğer isyan ederse; ona kötülük, helak, hüsran, Allah’ın gazabı ve nefreti vardır. Her Müslüman bu savaşta Allah’ın dinini ve şeriatini savunmaktan, mustazaf erkek, kadın ve çocuklara yardım etmekten sorumludur. Bu savaş, tüm Müslümanların savaşıdır. Her Müslüman; dinini, canını, namusunu ve sahip olduğunu nimetlerini savunması için bu savaşa katılmalıdır.
Ey tüm mekânlardaki Müslümanlar! Savaşınıza hazırlanın!
Hazırlanın! Çünkü sizler, Allah’ın yardıma güvenenlersiniz. Hazırlanın! Üzülmeyin, gevşemeyin. Rabbiniz azze ve celle, kâfirler hakkında sizin için şöyle buyurmaktadır: “Onların kalplerinde size karşı duydukları korku, Allah’a karşı duydukları korkudan daha baskındır. Bu, onların anlamayan bir toplum olmaları sebebiyledir. Onlar, müstahkem kaleler içinde veya duvarlar arkasında olmadan sizinle toplu hâlde savaşmazlar. Kendi aralarındaki çekişmeleri şiddetlidir. Sen onları toplu sanırsın. Hâlbuki kalpleri darmadağınıktır. Bu, onların akılları ermeyen bir topluluk olmalarındandır. (Haşr, 13-14) Allah azze ve celle doğru söylemiştir. İşte yanlarında küfür ümmetleri ve milletleri ve arkalarında Yahudiler olduğu halde haçlı Hıristiyanlar, karadan gelip az bir grup mücahidle savaşmaya cesaret edemiyorlar. Her biri arkadaşını bu savaşa atmaya çalışıp, kalpleri mücahidlere karşı korkuyla dolu olduğu için, hiçbiri gelmeye cesaret edemiyor. Ayrıca bunlar, Afganistan ve Irak’ta edeplendiler ve mücahidlere karşı güçlerinin olmadığını öğrendiler. Gelmeye cesaret edemiyorlar; çünkü onlar kendilerini, Şam, Irak, Libya, Afganistan, Sina, Afrika, Yemen ve Somali’de belanın ve korkunun beklediğini yakinen bilmektedirler. Kendilerini Dabık ve Guta’da hezimet, ölüm ve tahribatın beklediğini bilmektedirler. Bunun onların son savaşları olduğunu ve bundan sonra Allah’ın izniyle bizim onlara saldıracağımızı ve onların bize saldıramayacağını bilmektedirler.
İslam yeniden dünyaya hâkim oluyor. Ve bu hâkimiyet kıyamete kadar devam edecektir. Bundan ötürü ellerinden geldiği kadarıyla karadan gelişlerini geciktirmektedirler. Sahavatlardan, mürtedlerden, ateist Kürtler ve hayvan Rafızî sürülerinden oluşan uşak ve ajan çetelerini çoğaltmaya çalışmaktadırlar.
Amerika ve müttefikleri, ajan ve uşaklarıyla Hilafeti bitirme hayallerine devam etmektedirler. Koalisyonları her başarısız olduğunda veya kuyrukları her kesintiye uğradığında, yeni bir oluşumu ilan etmektedirler. Ta ki; en sonunda “İslam’a iftira” olarak isimlendirdikleri Al-i Selul’un koalisyonunu ilan ettiler. Bu koalisyon, hedeflerinin hilafetle savaşmak olduğunu ilan etti.
Eğer bu koalisyon İslami bir koalisyon olmuş olsaydı, Şam’daki mustazaf ve mağdurlara yardımını ve desteğini, Nusayrilere ve efendileri olan Ruslara da savaş ilan ederdi.
Eğer bu koalisyon İslami bir koalisyon olmuş olsaydı, Irak’ta Ehlisünnete ölümü ve onları yurtlarından kovmayı mubah gören ve diyarlarında fesadı yayan müşrik Rafızîlere ve ateist Kürtlere düşmanlık ve savaş ilan ederlerdi.
Eğer bu koalisyon İslami bir koalisyon olmuş olsaydı, ateist Çin bu koalisyonu desteklemez ve buna katılmayı talep etmezdi.
Eğer bu koalisyon İslami bir koalisyon olmuş olsaydı, efendileri olan Yahudi ve Haçlılardan beraatlerini, hedeflerinin de Filistin’i özgürleştirmek ve Yahudileri öldürmek olduğunu ilan ederlerdi.
Evet Filistin... Yahudilerin bizim onu unuttuğumuzu ve bizi bundan meşgul ettiklerini zan ettikleri Filistin. Hayır! Asla! Ey Yahudiler! Bizler Filistin’i bir an bile unutmadık. Allah’ın izniyle de asla unutmayacağız. Pek yakında! Pek yakında sizin uzak gördüğünüz, fakat bizim oldukça yakın gördüğümüz bir vakitte, mücahidlerin ayak seslerini işiteceksiniz ve onların öncüleri de sizi muhasaraya alacaktır. Bizler gün be gün sizlere yaklaşmaktayız. Sizin hesabınız çetin olacaktır, çetin!
Ey Yahudiler! Filistin’de ebediyyen rahat olmayacaksınız ve orası hiçbir zaman sizin toprağınız ve diyarınız olmayacaktır. Filistin ancak size mezar olacaktır. Allah azze ve celle Müslümanların sizi öldürmesi için sizleri orada toplamıştır. Öyle ki; taş ve ağaçların arkasında saklanacaksınız. ve sizler bunu çok iyi bilmektesiniz. Bekleyin, biz de sizinle birlikte beklemekteyiz.
Ey Müslümanlar! Bu savaşın hakikatini, Amerika’nın önderlik yaptığı ve Yahudilerin de planladığı Yahudi, Haçlı ve Safevi koalisyonlarının hakikatini ve bu safta duranların, onlarla aynı hendekte ve aynı grupta olanların hakikatini anlamak için Rabbiniz azze ve cellenin kitabına ve Peygamberiniz sallallahu aleyhi ve sellemin sünnetine dönün. Rabbiniz azze ve celle sizlere şöyle buyurmaktadır: “Sen dinlerine uymadıkça, ne Yahudiler ve ne de Hıristiyanlar asla senden razı olmazlar.” (Bakara, 120) ve şöyle buyuruyor: “Onlar güç yetirebilseler, sizi dininizden döndürünceye kadar sizinle savaşmaya devam ederler.” (Bakara, 217) ve şöyle buyuruyor: “Şayet onlar sizi ele geçirirlerse, size düşman olurlar, size ellerini ve dillerini kötülükle uzatırlar ve inkâr etmenizi arzu ederler.” (Mumtehine, 2) ve şöyle buyuruyor: “Bir mü’min hakkında ne akrabalık (bağlarını), ne de antlaşma (yükümlülüğünü) gözetirler. İşte onlar taşkınlık yapanların ta kendileridir.” (Tevbe, 10) ve şöyle buyuruyor: “Hep sıkıntıya düşmenizi isterler. Onların kinleri konuşmalarından apaçık ortaya çıkmıştır. Kalplerinde gizledikleri ise daha büyüktür. Eğer düşünürseniz size ayetleri açıkladık.” (Al-i İmran, 118) ve şöyle buyuruyor: “Size bir iyilik dokunursa, bu onları üzer. Başınıza bir kötülük gelse, ona sevinirler. Eğer siz sabırlı olur, Allah’a karşı gelmekten sakınırsanız, onların hileleri size hiçbir zarar vermez. Çünkü Allah onların işlediklerini kuşatmıştır.” (Al-i İmran, 120) ve şöyle buyuruyor: “Ne Kitap ehlinden inkâr edenler ne de Allah’a ortak koşanlar, Rabbinizden size bir iyilik gelmesini istemezler.” (Bakara, 105)
Bütün bunlardan sonra; halen bu savaşın, İslam ve Müslümanlara karşı yapıldığından şüphe eden Müslümanlar var. Ve halen, küfür devletlerinin ve milletlerinin İslam Devleti’ne karşı toplanıp savaşmalarını, Allah’ın şeriatine ve Muhammed sallallahu aleyhi ve sellemin ümmetine karşı savaş olmadığını zan eden Müslümanlar var. Bu şekilde itikad etmelerine sebep olan hangi sapıklık onlara ulaşmıştır?
İslam Devleti’ne karşı bu koalisyonlarda aynı hendekte yer alanlar hangi dindendirler?
İslam Devleti tek başına tüm küfür askerlerine savaşırken, İslam Devleti’ne karşı savaşa çağıran, gece gündüz bu savaşa teşvik eden, en öncelikli savaşın bu olduğunu söyleyenler hangi dindendirler?
Ey Müslümanlar!
İslam Devleti’nin, on sene önce kuruluşundan bu güne kadar iman taifesi ile küfür taifesi arasındaki savaşın başı, hatta bu taifenin direği, rüknü ve temeli olduğunu idrak etmeniz gerekir.
Çünkü Allah’ın düşmanları bunu iyi idrak etmiş bulunuyorlar. Dünyadaki tüm kâfir ve mürted güçlerin hepsi İslam Devleti’ne karşı savaşmada ve farklı yolları ve tüm vesileleri kullanarak onu zayıflatmak ve yok etmek için gece gündüz çalışmada anlaştılar.
Onların bir araya gelmeleri, İslam Devleti’nin iman taifesinin direği ve kendi hendeğinin başı olduğuna delildir. Hem de günün ortasındaki güneşten daha açık bir delildir. Bunun, çocuk ve yaşlılara bile gizli kaldığı iddia edilemez. Ve bunu hakka karşı olan inatçıların dışında kimse de inkâr etmez.

Ey Müslümanlar!

Bu savaşa katılmak her Müslüman’ın üzerine vaciptir. Ve bunda hiçbir kimseye özür yoktur. Bizler her mekândaki tüm Müslümanları ve özellikle Haremeyn’in oğullarını cihada çağırıyoruz. Genç, ihtiyar, gerek hafif, gerek ağır olarak savaşa çıkın. Dininize yardıma kalkın.
Ey muhacir ve ensarın torunları kalkın!
Mürted ve tağut Al-i Selul’a karşı ayaklanın!
Şam, Irak, Yemen, Afganistan, Kafkasya, Mısır, Libya, Somali, Filipinler, Afrika, Endonezya, Türkistan, Bangladeş ve her mekândaki halkınıza ve kardeşlerinize yardım edin.
Ey iman edenler! Size ne oluyor ki; “Allah yolunda sefere çıkın” denilince, yere çakılıp kaldınız. Yoksa ahiretten vazgeçip dünya hayatını mı seçtiniz? Oysa ahirete göre dünya hayatının yararı, pek az bir şeydir. Eğer Allah, yolunda sefere çıkmazsanız, sizi elem dolu bir azap ile cezalandırır ve yerinize sizden başka bir toplum getirir. Siz ise O’na hiçbir zarar veremezsiniz. Allah, her şeye hakkıyla gücü yetendir. (Tevbe, 38-39)
Allah Teâlâ şöyle buyurmaktadır:
Gerek hafif, gerek ağır olarak savaşa çıkın, mallarınızla ve canlarınızla Allah yolunda cihad edin. Eğer bilirseniz, bu sizin için daha hayırlıdır. (Tevbe, 41)
Ey İslam Devleti askerleri, sabredin! Muhakkak ki, sizler hak üzeresiniz. Sabredin, Muhakkak ki, Allah sizinle beraberdir. O Mevla’nız ve yardımcınızdır. O ne güzel Mevla ve ne güzel yardımcıdır. Sabredin, çünkü bu yeni bir ahzab savaşıdır. Ve yakında, Allah’ın izniyle çadırları sökülecek, güçleri kırılacak ve Allah Subhanehu ve Teâlâ onları bozguna uğratacaktır. Bundan sonra, Allah’ın izniyle biz onlara saldıracağız, onlar bize saldıramayacaktır. Sebat edin ve Allah’ın yardımına yakinen inanın. Sizlere karşı bu toplanmalar ve bu sarsıntılar Allah’ın mü’minlere olan vaadidir. Allah, takva sahiplerine bela, sıkıntı ve sarsıntıdan sonra zaferi vaadetti.
Allah Teâlâ şöyle buyurmaktadır: “Mü’minler, düşman birliklerini görünce; İşte bu, Allah’ın ve Resulü’nün bize vaad ettiği şeydir. Allah ve Resulü doğru söylemişlerdir, dediler. Bu, onların ancak imanlarını ve teslimiyetlerini artırmıştır.” (Ahzab, 22)
Ahzab gününde mü’minler, şiddet ve imtihan gibi kendilerinden öncekilerin başlarına gelenleri görünce, zaferin yakınlığıyla sevindiler. Zaferin gelmesi için belanın şiddetlenmesi ve sıkıntının büyümesi gerekir. Ta ki; nifaklar ortaya çıksın ve iman derinleşsin.
Allah Tebareke ve Teâlâ, on senedir bize yardım ediyor. İslam Devleti’ni ilan ettiğimiz günden sonra sıkıntılar indi, fitneler azdı ve belalar büyüdü. Hatta İslam Devleti, fethedip kontrol altına aldığı birçok mıntıkada muhasaraya alındı. Yeryüzü bütün genişliğine rağmen bizlere dar geldi. Hatta İslam Devleti düşmanları, İslam Devleti’nin yok olduğunu zannettiler. Ve hatta münafıklar ve kalplerinde hastalık bulunanlar “Allah ve Resulü bize, ancak aldatmak için vaadde bulunmuşlar”(Ahzab, 12) dediler. Ve hatta sabreden mü’min mücahidler de Allah’ın yardımı ne zaman gelecek dediler. Onlar sebat edip sabrettikten ve Allah azze ve celle münafık ve mü’minlerin kim olduğu ortaya çıkardıktan sonra, mü’minlerin zannettiklerinden daha hızlı ve daha yakın bir zamanda Allah’ın yardımı geldi. Ve İslam Devleti Allah’ın lütfüyle öncekinden kat kat daha fazla güçlendi.
Ey mücahidler sebat edin!
Önünüzde ancak iki güzellikten biri vardır. Ya zafer ya da şahadet. Allah’ın hükmü ve şeriati gölgesinde yaşamazsak, yaşamımızda bir hayır yoktur. Allah’ın dinine yardım uğrunda ve hüküm ve şeriatini savunurken ölmek ne güzeldir.
Sebat edin! Ya izzetli ve güzel bir hayat ya da mutlu bir ölüm ve şerefli bir şahadet... Dünyayı terk edin ve Allah’a yönelin. Dünya fanidir. Allah katındakiler ise daha hayırlı ve daha kalıcıdır. Günahlardan arının ve zulmetmekten sakının. Emirlerinize itaat edin ve tartışmayın. Çokça kur’an okuyun ve çokça tevbe edip bağışlanma dileyin.
“Onlar istiğfarda bulundukları halde, Allah Teâlâ onları azaplandırıcı değildir.” (Enfal, 33)
Allah düşmanlarıyla karşılaştığınız zaman Allah’tan yardım dileyin, sebat edin ve güç ve kuvvet yalnız Allah’tandır sözünü tekrarlayın. Sabredin ki, Allah sizlere yardım etsin, ayaklarınızı sabit kılsın ve hesap etmediğiniz yerlerin fethini size nasip etsin.
“Ey iman edenler! (Savaş için) bir toplulukla karşılaştığınız zaman sebat edin ve Allah’ı çok anın ki, kurtuluşa eresiniz. Allah’a ve Resulü’ne itaat edin ve birbirinizle çekişmeyin. Sonra gevşersiniz ve gücünüz elden gider. Sabırlı olun. Çünkü Allah sabredenlerle beraberdir.” (Enfal, 45-46)
Sizlere vasiyetim ise her yerdeki Müslüman esirleri ve özellikle tağutların karanlık hapishanelerindeki ilim talebelerini çıkartmanızdır. Ey esirlerimiz sabredin ve Allah’ın güç ve kuvvetiyle hepinizi hapishanelerden çıkarmadıkça hayatın bize güzel olacağını zannetmeyin.
Yahudilere, haçlılara, uşaklarına ve savaşçılarına, Amerika’ya, Avrupa’ya, Rusya’ya, müttefiklerine ve ajanlarına, Rafızîlere, mürtedlerin tüm cins ve türlerine diyoruz ki;
“De ki: Bizim için siz, (şehidlik veya zafer olmak üzere) ancak iki güzellikten birini bekleyebilirsiniz. Biz de, Allah’ın kendi katından veya bizim ellerimizle size ulaştıracağı bir azabı bekliyoruz. Haydi bekleyedurun. Şüphesiz biz de sizinle birlikte beklemekteyiz.” (Tevbe, 52)
Âlim ve Hâkim olan Rabbimiz azze ve celle bizlere şöyle buyurmaktadır:
“Şüphe yok ki, inkâr edenler mallarını (insanları) Allah yolundan alıkoymak için harcarlar ve harcayacaklardır. Sonra bu mallar onlara bir iç acısı olacak, sonra da yenilgiye uğrayacaklardır. İnkâr edenler toplanıp cehenneme sürüleceklerdir.” (Enfal, 36)
Ve yine Âlim ve Hâkim olan Rabbimiz azze ve celle bizlere şöyle buyurmaktadır:
“İnkâr edenler sizinle savaşsalardı, arkalarını dönüp kaçarlar, sonra da ne bir dost, ne de bir yardımcı bulabilirlerdi. Allah’ın öteden beri işleyip duran sünneti (budur). Allah’ın sünnetinde asla bir değişiklik bulamazsın.” (Fetih, 22-23)
Bekleyin, ey kâfirler ve mürtedler, biz de sizinle birlikte beklemekteyiz.
Kahhar ve Cabbar olan Rabbimiz azze ve celle bizlere şöyle buyurmaktadır:
“Onlarla savaşın ki, Allah sizin ellerinizle onları cezalandırsın; onları rezil etsin, sizi onlara galip kılsın ve mü’min toplumun kalplerini ferahlatsın”. (Tevbe, 14)
Kadir ve Âlim olan rabbimiz azze ve celle bizlere şöyle buyurmaktadır:
“Andolsun, peygamber olarak gönderilen kullarımız hakkında şu sözümüz geçmişti. Onlara mutlaka yardım edilecektir. Ve şüphesiz ordularımız galip gelecektir.” (Saffat, 171-173)
Rabbimiz bize iki güzellikten birini vaadetti. Bizlere zaferi ve galibiyeti vaadetti. Ve ey kâfirler, sizlere ise katından veya elimizle rezilliği ve azabı vaadetti. Sizlere mağlubiyeti ve hezimeti vaadetti. Allah vaadinden dönmez. Onu bundan tenzih ederiz.
Allah’ın izniyle İslam Devleti’ne karşı savaşa katılan herkese şunu vaadediyoruz ki; Allah’ın izniyle ağır bedeller ödeyecekler ve pişman olacaklar.
Ey Amerika! Ey Avrupa! Ve ey Rusya! Bekleyin. Ey mürtedler! Ey Yahudiler! bekleyin. Biz de sizinle birlikte beklemekteyiz.
Ey kitabı indiren, bulutları gezdiren ve orduları bozguna uğratan Allah’ım!
Onları bozguna uğrat, sars ve onlara karşı bize yardım et.
 
S Çevrimdışı

Shekau'nun Misvağı

Üye
İslam-TR Üyesi
işid propagandasına tam gaz devam
Şam, Irak, Yemen, Afganistan, Kafkasya, Mısır, Libya, Somali, Filipinler, Afrika, Endonezya, Türkistan, Bangladeş ve her mekândaki halkınıza ve kardeşlerinize yardım edin.
hem her yerde cihadı mahvet hem de arsızca bu yerlerin isimlerini yaz tam bir harici ahlağı
 
Abdulmuizz Fida Çevrimdışı

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
Üst Ana Sayfa Alt