Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Bilmemek Mazeret midir?

C Çevrimdışı

cevan_pedayi2

Üye
İslam-TR Üyesi
CEHALET?????


Bazı kimselerde, "Cehalet (bilmemek) mazerettir, dolayısı ile bilmeyerek yapanlar mazurdur. Kafir olmazlar" derler.
Halbuki "İman ilmi öğrenmek farz olduğu gibi imanı gideren ve küfrü gerektiren ilimleri yani insanların imanlarının ellerinden gitmesiyle küfre düşmelerine sebep olacak ilimleri öğrenmek, her mümini muvahhide (tevhid ehli mümine) farzı ayındır. Ve bu ilmi talep (öğrenmek) her zaman, ölüme kadar sürer. Bu ilim Çin'de dahi olsa, oraya kadar gidip öğrenmek lazımdır. Bu hiçbir surette mazeret kabul etmez, öğrenmezse küfre girer. Allah esirgesin (Ehli Sünnet Akaidi - Mehmet Zahid Koktu: s:105 Seryhan Yayın 11. Baskı - Zahid Koktu kendi kitabında yazdığı üzere bu fetvayı "el-Fıkhul Ekber Lil-İmamı Azam" kitabından nakletmiştir. Ve bu fetvanın bir benzeri "Ehli sünnet itikadı. Ahmed Ziyaüddin Gümüşhanevi s:73'dedir.)
Dar'ul Harp de iken (ameli konularda) bilmemek mazerettir. Ezanın okunduğu namazın kılındığı kur'anın kutsandığı bizde müslümanız denilen bir yerde insanlar için bu konu doğru olmakla beraber bu tiplemeler için geçerli değildir. Mesela namazın farz olduğunu bilmediğinden dolayı kılmazsa, günahkar olmaz. Fakat dar'ul harbde de olsa bazı istisnai durumlarda bilmemek mazeret değildir. Tevhid meselesi gibi.( Tevhid: Allah'u Tealayı zatında, sıfatlarında ve isimlerinde bir olarak kabul etmek ve ortak koşmamaktır. İmam-ı Kurtubi (r.a.) şöyle der: "Şüphesiz her mükellefin üzerine tevhidi ve tevhidi yok eden durumları öğrenmek farzdır." O halde bir Müslüman, ister dar'ul harbde yaşasın, isterse dar'ul İslamda yaşasın tevhidi öğrenmek ve öğretmekle mükelleftir. Bu konuda bilmemek mazeret değildir. (Dar'ul Harp Fıkhı. Mustafa Çelik c:1 s:61. 3. baskı) (Daha geniş izah için, Hukuku İslamiyye Istılahatı Fıkhıyye kamusunun c:1 s:234'e bakınız.)
Bu konu ile ilgili fetvalar ise şöyledir: "Bir kimse, kelime-i küfrü söylediği halde, söylediğinin küfür olduğunu bilmezse (bazılarının hilafına) alimlerin ekserisine göre bu şahıs kafir olur. Bilmemek özür değildir.
Yine alimlerimize göre; "Bir kimse şaka veya istihza (alay) yollu küfür kelimesini söylerse kafir olur. İnancı bu sözüne muhalif (ters) olsa bile hüküm aynıdır, yani yine kafir olur." (Fetvayı Hindiye c:4 s:341) ve (Ehli Sünnet Akaidi - Mehmet Zahid Koktu s:143)
Bilmemenin mazeret olup olmaması ile alakalı olarak Ahmed Ziyaüddin Gümüşhanevi'nin "Ehli Sünnet İtikadı" isimli kitabının 88. sayfasında şu ifadeler yer almaktadır. "Bir kimse küfür lafzını kullanırken ne demek olduğunu bilir, fakat inanmasa bile en doğru görüşe göre kafirdir. Çünkü iman tasdik ve ikrarın birleşmesi ile ve amel etmekle tamamlanır. Küfredince (inkar sözünü söyleyince) ikrar ortadan kalkmış olur. Şayet küfrederde manasının ne demek olduğunu bilmezse, Kadıhan'a göre kafir olmaz. Diğer bir görüşe göre kafir olur. Lakin doğru olan evvelki görüştür, yani kafir olmaktadır." İmam-ı Azam'ın Fıkhı ekber Şerhi isimli kitabında aynı fetvanın devamında şöyle yazılıdır. "Ancak bu mesele, bilinmesi zaruri olan dini bir mesele ise o zaman bilmemek sebebi ile özürlü kabul edilmez tekfir edilir. (Sayfa: 316 yıl: 1992 ilaveli 4. baskı) Fetvadan anlaşıldığı üzere bilmemenin özür kabul edilebilmesi için, o şeyin bilinmesi zaruri olan dini bir mesele olmaması gerekir. Halbuki, hakimiyet hakkının millete değil, Allah'a verilmesi meselesi ve tağutları inkar etmek meselesi, en zaruri meselelerdendir. Çünkü Allah'u Teala hakimiyet hakkında bir çok ayette olduğu gibi:


"Hüküm vermek ancak Allah'a aittir" (Yusuf 40)


buyurmuştur. Tağutu inkar etmek meselesi hakkında ise, yine bir çok ayette olduğu gibi


"Muhakkak ki biz her ümmete; Allah'a ibadet edin ve tağuttan sakının diye emretmeleri için bir Peygamber gönderdik" (Nahl 36)


buyurmuştur. Buna rağmen bir insan, Adem (a.s.)'dan beri tüm Peygamberlerin gönderiliş gayesi olan tağutları inkar etmezse, üstelik birde, tağutun yönetim şekli olan Demokrasi sisteminin vazgeçilmez unsurları olan herhangi bir partiye oy vererek desteklerse, veya yine tağutun açtığı veya açılmasına izin verdiği özel bir okula (isterse bu okul dini görünümlü bir okul dahi olsa) çocuğunu göndererek, onların eğitimine teslim ederse, birde zamanı gelince laik olan bu tağuti devleti korumak maksadıyla çağırılan askerlik emrine itaat ederek askere gönderirse, söyler misiniz bu insan tağutları nasıl inkar etmiş olacaktır? Çünkü zikredilen bu şeyleri ancak ve ancak tağutları inkar etmeyen kimseler yapar. O halde müslümanım diyenlerin, ancak tağutu reddetmeyen kimselerin yapacağı bu şeyleri yapması, ne aklın ne dinin kabul edemeyeceği bir şeydir. Zira son yazdığımız ayette Müslümanlar, tağuttan uzaklaşarak, Allah'a ibadet etmekle (emir ve kanunlarına uymakla) emrolunmuşlardır. Ayrıca Allah'u Teala


"İman edenler Allah yolunda savaşırlar. Kafirler ise tağut yolunda savaşırlar. O halde siz şeytanın dostlarıyla (kafirlerle) savaşın. Muhakkak ki şeytanın hilesi zayıftır." (Nisa 76)


Buyurarak iman edenlerle etmeyenlerin saflarını ve yollarını Allah'u teala açıkça ayırmıştır. İşte buna rağmen daha eğitimden başlayarak, askerliğini yani koruyuculuğunu yapmaya kadar hatta demokrasi sistemini ayakta tutan unsurlardan olan herhangi bir parti yolunda çalışarak, yani kısacası; ömürlerini aynı çatı altında ve aynı kurallara uyarak geçiren insanların, safları ayırmaktan ve tağutlarla savaşmaktan bahsetmeye hakları yoktur. Tağutun tarifini daha önceki bölümlerimizde açıklamıştık. Burada kısaca tekrar edecek olursak: Tağut; "İsyankar, azgın ve haddi aşan demektir. Yani insanları Allah'tan ve Allah'a kulluktan (itaatten) uzaklaştırarak, kendisine kulluğa (itaate) davet eden her şeydir." Müslümanın kutsal vazifesi ise; tağutları değil, Allah'ın emirlerine boyun eğmektir.
 
temin_dari Çevrimdışı

temin_dari

Üye
İslam-TR Üyesi
Kardeşim değindiğin konu itibarı ile cok güzel ama bi kac yüreğin savaş vermesi yetmiyor...Rabbim yardımcmız olsun.
 
C Çevrimdışı

cevan_pedayi2

Üye
İslam-TR Üyesi
temin_dari ' Alıntı:
Kardeşim değindiğin konu itibarı ile cok güzel ama bi kac yüreğin savaş vermesi yetmiyor...Rabbim yardımcmız olsun.
amin allah razı olsun kardeşim tek yüreyin vetek kalsanızda savaş vermek zorundasınız bi iznillah
 
E Çevrimdışı

ebumuhammed

Üye
İslam-TR Üyesi
cehalet umumen mazerettir,ama herkese,herzaman ve her meselede değil.....!

mesela bir örnek: diyelimki siz yukarıdaki konuda cehalet mazeret değil dediniz, netice itibarı ile bu bir hükümdür, ve varsayalım siz bu hükümde,ALLAHU AZZE VECELLE nin mazeret kabul edeceği bir cehaleti ,hata ile iptal ettiniz ve şarie muhalif bir hüküm getirmiş oldunuz, şu zikredilen ayet sizi kapsarmı

"Hüküm vermek ancak ALLAH'a aittir" (Yusuf 40)

meseleleri biraz daha sağlıklı incelemek gerektiği kanaatindeyim.

BURASI BİR TARLADIR ADETA,DİN ADINA SÖYLENEN HER SÖZ BİR TOHUM GİBİDİR,ÖYLEKİ,SÖYLEYENE DÖNÜK ,YA CENNETTE BİR TUBA,YADA CEHENNEMDE BİR ZAKKUM OLUŞACAKTIR ONUNLA
 
Üst Ana Sayfa Alt