Yanlış anlaşılacak olan mevzu nedir?Rukye Allah'a şirk koşulmadığı ve sıkıntı olduğu sürece haktır.Burda yazılan şeylerin çoğu bana da uygulandı Allah onlardan razı olsun.Benim de sıkıntılarım vardı ve Allah'ın izniyle giderildi.
RUKYE BÖLÜMÜ
Rukyeyi, Türçe de karşılayacak en belirgin kelime, “Afsunlanma” dır.
Araplarda rukye, müsbet olsun menfi olsun, yapılan tüm ameliyeler diye telakki edilir. Bizler rukye denilince; dua yoluyla tedavi, ayet, ve hadislerde geldiği yöntemiyle varid olan şifa vb. içeren (delillerle) okuyup üfleme işlemini kastediyoruz.
Kısacası Rukye; hasta için bir şifa değil, bir şifa vesilesidir. Çünkü şifa veren, sadece ve sadece ALLAH (c.c.)’ dır. Rukye ameliyesi ancak vesiledir.
Rukye ile ilgili deliller çokçadır. Hadislerde bazılarına caiz denmemiştir. Çünkü bunlarda ayet ve hadisler değil, bilakis insanı harama ve şirke götüren şeyler bulunmaktadır. ALLAH (c.c.) bizleri, bu tür şirke götürücü ameliyelerden muhafaza etsin. (Amin)Hadislerin bazılarında da, Rukyenin caiz olduğu, meşru ve tavsiye edilen bir ameliye olduğu vurgulanmıştır ki, bu da bizlerin kastettiği, ayet ve hadislerle olan ve okuma ve üfleme şeklindeki Rukye ameliyesidir.
fiimdi Rukyeyi nehyeden iki tane hadisi görelim :
İmran b. Huseyn (rha.) dedi ki:
“Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
“Ümmetimden yetmiş bin kişi (mahşerde) hesaba çekilmeden cennete girecektir.” Kendisine:
“Ey ALLAH’ın Rasulu! Bunlar kimlerdir?” denildi.
“Onlar, kendilerini dağlatmayanlar, rukyeye başvurmayanlar, teşavüme (uğursuzluğa) inanmayanlar ve Rablerine tevekkül edenlerdir.” buyurdu. Ukkaşe (r.a.) kalkıp:
“Ya RasulALLAH! Dua et, ALLAH (c.c.) beni de onlardan kılsın.” Dedi. Rasulullah (s.a.v.):
“Sen onlardansın” Müjdesini verdi. Bir başkası daha kalkıp:
“Ya RasulALLAH! Beni de onlardan kılması için dua et.” dedi. Rasulullah (s.a.v.):
“O hususta Ukkaşe senden önce davrandı.” buyurdular.19
(19) Müslim, İman: 371.
İbn-i Mesud (r.a.) dan, dedi ki:
“Ben Rasulullah (s.a.v.) dan şunları işittim. Buyurdular ki:
“Rukyelerde, temimelerde (Muskalarda), tivalerde (muhabbet muskası) bir nevi şirk vardır.” Bunu işiten bir kadın atılarak (İbn-i Mesud’a):
“Böyle söylemeyin. Benim gözüm ağrıyordu. Falan Yahudiye gittim, geldim. O bana rukye yaptı, ağrım kesildi.” dedi. Abdullah bin Mesud (r.a.), tereddüt etmeden:
“Bu (Ağrı), şeytanın işiydi. O eliyle dürtüyordu, sana rukye yapılınca vazgeçti. Bu durumda sana, Rasulullah (s.a.v.) gibi şöyle demen kafidir:
“Ey insanların Rabbi! Acıyı gider, şifa ver, sen fiafisin (fiifa verensin). Senin şifandan başka bir şifa yoktur. Hiçbir hastalığı terk etmeyen bir şifa istiyorum.”20
(20) Ebu Davud Tıbb: 17.
Hadislerin Açıklamaları:
İmam-ı Nevevi (rha.) (İlk hadis hakkında) şu açıklamayı yapar: “Ulema, bu hadisin ifade ettiği mana hususunda ihtilaf etmiştir.”Bazıları bu hadislere dayanarak, rukyeye mekruh demişlerdir. Lakin, Cumhur-u Ulemaya göre caiz olup, mekruh sayılmamıştır. Çünkü bir çok hadis-i şeriflerde, rukyenin caiz ve yararlı olduğu tavsiye edilmiş ve bizzat Rasulullah (s.a.v.)’a rukye yapılmıştır.
Hadislerle ilgili olarak; eğer rukye yapılınca, bunların tabiat icabı faydalı olduklarına itikad edilip, iş ALLAH (c.c.)’a tefviz edilmiyorsa, bu şekilde bir rukye mekruh olur.
Alimlerden Davudi şöyle der: “Hadiste kastedilen şey (Yani rukyenin caiz olmadığı) sıhhatli iken (Hasta olmayayım diye) yapılandır. Zira, hastalığı olmayan kimsenin muskalar taşıması, rukye yaptırması mekruhtur. Ama bunu, kendinde hastalık olan kimselerin kullanması caizdir.”
Hadiste geçen “Tivale” (Muhabbet muskası) karı ile kocayı birbirine sevdirme gayesiyle yapılan, bir tür sihir adıdır. Aliyyul Kari (rha.) şöyle tarif eder:
“Bu bir nevi sihirdir. Ya üzerine sihir yapılan bir kağıttır, muhabbet veyahut bir başka maksada binaen yapılır.”
Hadislerde geçtiği veçhiyle, El-Kadı şunları söylemektedir: “Bunlara (Rukye vb.) şirk ıtlak edilmiş olması, ya Rasulullah (s.a.v.)’ ın zamanında herkesçe bilinen ve cahiliyye devrinden beri uygulanagelmekte olan şekli sebebiyledir ki, bu şekil, şirki ihtiva eden bir mahiyette idi. Yahut da, bunun kullanılması, onun tesir edeceğine olan itikada delalet etmesi sebebiyledir. İşte bu ise şirke götürür. (Çünkü hadislerin meydana gelmesi, ALLAH (c.c.)’ ın yaratması ve izni iledir. Onun yaratması olmaksızın, muskanın, rukyenin ne faydası olabilir ki?).
Kısacası, temime, rukye, muska, nüşre (Sihir bozma) vb. nazara, hastalıklara, kederlere vs. karşı başvurulan her çeşit okuma (Ayet ve hadislerle), okuyup üfleme ve bunların yazılıp takınılması21 caizdir. Lakin, Ebubekir İbn-ul Arabi22 (rha.) muska hakkında şöyle demiştir; “Kur’an dan bir şeyler yazıp asmak, sünnet yolu değildir. Bu husustaki sünnet, asmak değil okumaktır.”
(21) Alimler, muska takmanın caiz olabilmesi için üç şart koşmuştur;
a) Ayetlerden ve hadislerden ya da diğer İslami şeylerden müteşekkil olmalı. Sadece bunlarla yetinilmelidir.
b) Arapça olmalı. Anlaşılan bir dille yazılmış olmalı. Dolayısıyla figürler, şekiller çizmek doğru değildir.
c) Muskayı takan kimsenin, o muskayı vesile gözüyle görmesi, şifa verenin yalnız ve yalnız ALLAH (c.c.) olduğuna, şifanın da o muskadan gelmediğine kesinlikle itikad etmesi gerekir.
(22) Ebubekir İbn-ul Arabi; Maliki mezhebinin alimlerinden olup, Tirmizi hadis kitabına şerh ettiği kitabıyla bilinir. Mutasavvıf olan Muhyiddin İbn-ul Arabi değildir.
Önceki hadislerde Rukye vb. şeylerin caiz olmadığı konusu dolayısıyla içinde şirk, küfür ya da haram olan şeyler ihtiva ederse, asla doğru olmaz. Aksi takdirde, ayet ve hadislerdin beslenen bir rukye vb. ise, caiz olur. Caiz olduğu ile ilgili delillere geçecek olursak:
Rukyenin Caizliği:
Rukye (Ayet ve hadislerle tedavi ameliyesi), İslamda caiz ve meşrudur. Önceki konuda rukyenin caiz olmadığını belirten hadisler, içerisinde şirk ve küfür barındıran rukyelere mahsus idi. Kısacası ayet ve hadislerden müteşekkil rukye, Rasulullah (s.a.v.) tarafından tavsiye edilmiştir.
A) Cebrail (a.s.)’ in Rasulullah (s.a.v.)’a rukye yapması:
1-) Rasulullah (s.a.v.)’ ın hanımı Aişe (r.anha) dan, demiştir ki:
“Rasulullah (s.a.v.) hastalındığı zaman, Cibril ona rukye yapardı ve şöyle derdi:
“Bismillah (ALLAH’ın ismiyle). Hastalıktan beri olursun, şifa bulursun. Hasetçilerin, haset yaptıkları zaman ve tüm göz değmecilerin (Nazar verenlerin) şerlerinden ALLAH (c.c.) seni korusun.”23
(23) Müslim cilt 7/13.
2-) Abdulaziz b.Suhayb, Ebi Nadra dan, o da Ebi Said den demiştir ki; “Cibril(a.s) Rasulullah (s.a.v.)’a geldi ve şöyle dedi:
“fiikayetçimisin?” ve Rasulullah (s.a.v.):
“Evet.” dedi. Cibril:
“ALLAH (c.c.)’ ın ismiyle iyileşirsin. (Böylece sana rukye yapıyorum.) Tüm eza veren şeylerden sana (fiifa gelmesini) istiyorum. ALLAH (c.c.) tüm hasetçi ve nazarcıların şerrinden seni korusun ve sana şifa versin. ALLAH (c.c.)’ ın ismiyle sana rukye ediyorum.”24
(24) Müslim cilt 7/13.
B) Hastaya Muavezeteyn (Felak ve Nas sureleri)’ i okuyup; üflemek:
1-) Aişe (r.anha) den, şöyle demiştir:
“Rasulullah (s.a.v.) ehlinden birisi hastalanınca, Felak ve Nas surelerini (Muavezeteyn) okuyup üflerdi. Vefatına sebep olan hastalığında ise, ben ona (Bunları) okur üflerdim ve ellerimle onu sıvazlayıp meshederdim. Çünkü ellerimle yapmamda büyük bereket vardır.”25
(25) Müslim cilt: 7/16.
C)ALLAH (c.c.)’ ın ismiyle rukye yapmak ve O’na (ALLAH (c.c.)’ a ) sığınmak:
1-) Osman b.Ebil-As-es-Sekafi (r.a.) Müslüman olduğu günden beri vücudunda olan bir ağrıyı, Rasulullah (s.a.v.)’ a arz etti. Rasulullah (s.a.v.) de ona; “Elini vücudunda ağrı veren yere koy ve üç defa Bismillah de Yedi defa da ; “İçimde bulmuş olduğum (Hastalık, ağrı vb.) şeylerin şerrinden ALLAH (c.c.)’ a ve kudretine sığınıyor ve onunla korunuyorum.”26
(26) Muslim cilt 7/20.
D) Akrep, Yılan vb. hayvanlara karşı, Fatiha suresini okumak:
1-) Ebu Said el-Hudri (r.a.) dan, demiştir ki; “Rasulullah (s.a.v.)’ ın sahabelerinden bir taife, (bir gün) sefere çıkmıştı. Arap kabilelerinden bir kabilenin yanından geçtiler. Misafir olmak için başvurdular. Lakin kabul edilmediler. Onlara:
“Sizlerde rukye bilen var mıdır? Çünkü köyün efendisini akrep ısırdı.” diye sordular. Onlardan birisi de (Sahabelerden birisi):
“Evet” cevabını verdi. Kavmin efendisinin yanına gitti. Fatihayı (Ummul Kitab’ı) okuyup rukye yaptı ve adam iyileşti. Onlara, (iyileştirdiklerinden dolayı) bir sürü koyun verdiler. Lakin kabul etmekten çekindi ve:
“Durumu Rasulullah (s.a.v.)’ a anlatacağım” dedi. Rasulullah (s.a.v.)’ ın yanına gitti ve olayı anlattı ve:
“Ey ALLAH’ın Rasulu! ALLAH (c.c.)’ a yemin olsun ki sadece Fatiha ile rukye yaptım.” dedi. Rasulullah (s.a.v.) ise ona tebessüm edip:
“Fatihanın rukye için kullanıldığını (iyi vesile) olduğunu nereden biliyorsun?” dedi ve: “O koyunları alın.” diye emir buyurdu. Sonra da:
“Bir parçasını da bana ayırın.” dedi.27
E) Bütün zehirlere rukye yapmak :
1-) Esved den, demiştir ki; “Ben Aişe (r.anha) ya rukye hakkında sordum. O da bana Rasulullah (s.a.v.) rukyeyi, bütün zuhumme (Zehirlere) karşı Ehl-i Beytten olan Ensarlara ruhsat verdi.” dedi.28
2-) Enes b. Malik (r.a.) dan, şöyle demiştir:
“Rasulullah (s.a.v.) rukyeyi, göz değmesinden (Nazar), Humme (Zehirden) ve Nemle kurdundan ruhsat verdi.”29
F-) Akrep, Yılan vb. sokmalarından dolayı rukye yapmak:
1-) Cabir (r.a.) den, şöyle demiştir:
“Rasulullah (s.a.v.) rukyeden nehyetti. Bunun üzerine Amr b. Hazm ailesi, Rasulullah (s.a.v.)’ a geldiler ve şöyle dediler:
“Ey ALLAH’ın Rasulu! Bizlerde rukye vardır (Yani bunu yapmaktayız). Bizler akrep sokmaları vb. den dolayı rukye yapıyoruz. Lakin sen rukyeden nehyediyorsun.” Cabir (r.a.) dedi ki:
“Rasulullah (s.a.v.)’a, rukyelerini (nasıl yaptıklarını) arz ettiler. Sonra Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:
“Ben bunda bir beis görmüyorum. Sizden kim kardeşine faydalı olacağına güç yetirebiliyorsa, bunu yapsın.”30
(27) Muslim cilt: 7/20.
(28) Müslim cilt: 7/17.
(29) Müslim cilt: 7/18.
(30) Müslim cilt: 7/19.
2-) Ebu Hureyre (r.a.) dan, şöyle demiştir:
“Bir adam, Rasulullah (s.a.v.)’a gelip;
“Ey ALLAHın Rasulu! Dünden beri hep akreple karşılaşmaktan boş bir vaktim olmadı.” dedi. Bunun üzerine Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:
“fiayet sen her gecelediğinde hep şunu; okusaydın, sana bir zarar veremezdi. (ALLAH (c.c.)’ ın izniyle)”31
G) Göz değmesi (Nazar) dan dolayı rukye yapmak :
1-) Aişe (r.anha.) dan, şöyle demiştir:
“Rasulullah (s.a.v.) bana gözden (Nazar) dolayı rukye yapmamı emretti.”32
2-) İbni Abbas (r.a.) dan, Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
“Nazar haktır. fiayet kaderi bir şey geçmiş olsaydı, nazar geçerdi. Yıkanmak33 istediğiniz vakit yıkanınız.”34
H-) Rukyenin yapılmasına Rasulullah (s.a.v.)’ ın cevaz vermesi :
1-) Cabir b. Abdullah (rah.) dan, demiştir ki:
“Rasulullah (s.a.v.) yılan, akrep vb. sokmasından dolayı, Hazm ailesine rukye yapma ruhsatı verdi ve Esma bint-i Amuseye:
“Bana ne oluyor ki, filanca kardeşim oğullarının, vücutlarında bir zayfılık görüyorum da, onlara bir hacet isabet etmiş?” Dedi ki:
“Hayır. Lakin onlara nazar değmiş.” Ve Rasulullah (s.a.v.) onlara:
“Rukye yap.” dedi. Kadın da:
“Ona (rukye yapma şeklini) arz ettim.” dedi. Ve Rasulullah (s.a.v.):
“Rukye yap.” dedi.35
(31) Müslim cilt: 8/76.
(32) Müslim cilt: 7/18.
(33) Hadiste geçen yıkanmak olayı şöyledir; Nazar değmiş kimseye ve biliniyorsa nazar veren kimseye abdest aldırılır. Nazar veren abdest aldırılıp, nazar değen kişi o suyla ıslatılır. Nazar değen kimseye abdest aldırmak hasta için çok şifalı ve yararlıdır. (ALLAH (c.c.)’ ın izniyle.).
(34) Müslim cilt: 7/14.
(35) Müslim cilt: 7/18.
2-) Rasulullah(s.a.v.)’ın hanımı Ümmü Seleme (r.anha) demiştir ki:
“Rasulullah (s.a.v.) (Zevcesi Ümmü Seleme’nin evinde ki) cariyeye, yüzündeki Sufadan (Sarılık) dolayı soru sordu ve ona bir bakış (Nazar) yapılmış dedi. (Ona) “Rukye yapınız.” diye buyurdu.”36
3-) Havle bint-i Hakim Esselemiyye den; şöyle demiştir; Ben Rasulullah (s.a.v.)’ ı şunları derken işittim; “Kim evine girerken; “Bütün mahlukatın şerlilerinden, tam olan (Eksiksiz) kelimeleriyle Ona (ALLAH’a) sığınırım” derse, evinden çıkana kadar ona hiçbir şey zarar vermez.”37
I) Kişinin aile efradına rukye yapması:
I) Aişe (r.anha) dan, demiştir ki:
“Bizden biri hastalanınca, Rasulullah (s.a.v.) sağ (Eliyle onu ovalardı. Sonrada:
“Ey insanların Rabbi!Hastalığı gider, sen şifa verensin. Ancak şifayı sen verirsin. (Senin şifandan başka şifa yoktur.) Öyle bir şifa verki, kimse hastalıklı kalmasın.” Derdi. Rasulullah (s.a.v.) hastalndığı zaman ben de onun gibi elimle ovalar, yaptığı gibi yapardım. (Vefatı yaklaştığı) vakit, artık elimi bırakmış ve; “ALLAH (c.c.) ım beni affet. Beni Rafıku-ala (Yüce dosta) birlikte kıl.” dedi. Ona baktım ve bir de gördüm ki, (Mübarek) ruhunu ALLAH (c.c.)’ a teslim etmiş.”38
2-) Aişe (r.anha) dan demiştir ki:
“Rasulullah (s.a.v.) şöyle rukye yapardı:
“Ey insanların Rabbi! Hastalığı gider, şifa senin elindedir. Senden başka ona şifa verip, hatalıkları kaldıracak hiçbir kimse yoktur.”39
(36) Müslim cilt: 7/18.
(37) Müslim cilt: 8/76.
(38) Müslim cilt: 7/15.
(39) Müslim cilt: 7/16.
3-) Avf b.Malik El-Eşcai (r.a.) dan, dedi ki:
“Bizler, cahiliyyede rukye yapardık. Rasulullah (s.a.v.)’a:
“Nasıl görürsün bu işimizi?” dedik. O da bizlere:
“Rukye (fieklinin) nasıl olduğunu bana arz edin. Rukyenizde şirk olmadığı sürece, rukyenizde bir beis yoktur.” buyurdu.”40
Hadislerden de anlaşılacağı üzere41, içerisinde şirk olmadığı sürece rukye caizdir, yapılabilir.
(40) Müslim cilt: 7/19.
(41) Rukyenin caiz olduğu ile ilgili hadisler çokçadır. Bu bölümde topladığım hadislerin tamamı sahihtir. Elimdeki doküman muhtasar olduğu için, daha fazla hadis-i şerif yazma fırsatı bulamadım.
Rukyeyi daha çok, bu işi bilenlerin, takvalı kimselerin yapması daha iyi ve sağlıklıdır.
Rukyeyi yapan şahısların, şunları göz önünde bulundurmaları daha faziletlidir :
- Abdestli olması,
- Kabe ye dönerek bu ameliyeyi gerçekleştirmesi,
- Okuyacağı ayet ve hadisten, duaları tekrar tekrar okuması,
- Tevbe ve istiğfarda bulunması,
- Duadan önce bir miktar sadaka vermesi,
- Duayı da makbul vakitlerde (yani; yağmur yağarken, sabah vakti sökerken, Kabe de Arafatta, horoz öterken vb.) yapması,
- ALLAH (c.c.)’ a hamd, Rasulune salat-u selam ile başlaması.
Rukyeyi yapacak kişilerin takvalı ve ihlaslı bir kalple, samimi bir şekilde okuyup üflemeleri, hastaya bu şekilde afsunlama lazımdır. İhlassız ve samimiyetsiz bir şekilde dualar, acaba ALLAH (c.c.) katında ne kadar makbuldür? Acaba hastaya ne kadar iyi vesile olabilir?...
İnsanların bazısında şöyle yanlış bir kanaat vardır; “Bizler günlerce, yıllarca okuyuroruz ama hastamız iyileşmiyor.”
Böyle söyleyen insanlara sorarız ki; siz, ihlas ve samimiyetle, ağlayarak bir yalvarışta bulundunuz mu?, ALLAH (c.c.)’a duayı bu şekilde yaptınız mı hiç? Bunu yapınız. İhlaslıca içtenlikle yalvararak bunu gerçekleştirin. Zamanla ALLAH (c.c.)’ın izniyle hasta iyileşecektir. Vesile yollarını izleyiniz ve failin sadece ALLAH (c.c.) olduğunu unutmayınız. fiüphe yok ki, bizler unutmuyoruz ve her şeyi ALLAH (c.c.) dan istiyoruz.
Dolayısıyla içten yalvararak, samimiyetle ve ihlasla zikredip dua etmek lazımdır. Yüce ALLAH (c.c.)bu konuda şöyle buyurmaktadır:
“Rabbinize yalvara yalvara ve gizlice dua edin. Bilesiniz ki O, haddi aşanları sevmez.” (A’raf: 7/52)
Başka bir ayette ise:
“Kendi kendine yalvararak ve ürpererek yüksek olmayan bir sesle, sabah akşam Rabbini an. Gafillerden olma.” (A’raf: 7/205)
fiifa vermek, hastalıkları gidermek ALLAH (c.c.)’ ın elinde olup, bu hususu da hiç kimseye vermemiştir. Tüm hastalıklara, mesela nazar dağmesi, sihir, akrep, ve yılan vb. sokmaları, ağrılar, eziyetler, sıkıntılar, kederler ve cin çarpması42 vb. şeylerle ilacı veren Yüce ALLAH (c.c.), bizlere bunlardan korunma yollarını (vesilelerini) şanlı Rasulunün hadisleriyle delillendirmektedir.
(42)Günümüzde cin çarpması diye meşhur olan, cinlerin insan ve diğer canlılara musallat olma olayı çok konuşula gelmiştir. Cinlerin nasıl varlıklar olduğu, cinler bölümünde geçmişti. Onlar kısacası, musallat olup, musallat olduklarını şer yönlerde kullanabilirler. Cin çarpması olayı da, onların farklı şekillere (Yılan vb.) girip, insanlara zarar vermesi şekliyle açıklanabilir. (ALLAH-u Alem)
Cinin, bir yılan suretine girip, bir sahabeye ve eşine saldırması olayı da yine hadislerle sabittir.
Ebul Museyyeb anlatıyor:
“(Bir gün) Said (r.a.)’in yanına girmiştim, namaz kılıyor buldum. Onu beklemek üzere oturdum. Derken, evin bir köşesinde tavanı örten hurma dalları arasında bir kıpırtı gördüm. Oraya bakınca bir yılan olduğunu gördüm. Öldürmek için ona atıldım. Ebu Said oturmam için bana işaret etti ve yerime oturdum. Namazdan çıkınca, bana evde bir oda gösterdi ve:
“Bu odayı görüyor musun?” diye sordu. Ben:
“Evet.” deyince şöyle devam etti:
“Onda bizden, evlenmesi yakın bir genç vardı. Rasulullah (s.a.v.) ile birlikte Hendek savaşına gittik. Genç, gün ortasında , ehline uğramak için Rasulullah (s.a.v.) dan izin istedi. Bir gün Ondan yine izin istedi. Rasulullah (s.a.v.) ona:
“Silahını da yanına al, Beni Kureyzadan, sana bir zarar gelir diye korkuyordum.” buyurdular. Adam silahını aldı. Ailesine gitt. Hanımı iki kapı arasında ayakta duruyordu. Elindeki mızrağı ile, dürtmek üzere kadına eğildi. Adama kıskançlık gelmişti. Kadın ona:
“Mızrağını geri çek! Hele eve gir, beni dışarı çıkaran şeyi gör.” dedi. Adam içeri daldı. Bir de ne görsün; yatağın üzerine çöreklenmiş iri bir yılan. Mızrağıyla ona yöneldi ve yılana sapladı. Sonra çıkıp süngüyü avluya dikti. Derken yılan üzerine atladı. Bilemiyoruz, hangisi evvel öldü; yılan mı, genç mi? Rasulullah (s.a.v.)’ a gelip bu durumu anlattık ve:
“Dua edin ALLAH (c.c.)ona tekrar hayat versin.” dedik. Rasulullah (s.a.v.):
“Arkadaşınız için istiğfarda bulunun.” buyurdu. Sonra da ilaveten şöyle buyurdular:
“Medine’de Müslüman olan cinler var. Onlardan birini görürseniz, kendisine üç gün ihtarda bulunun. Eğer bundan sonra yine görürseniz, onu öldürün. Çünkü o bir fieytandır.”43
(43) Müslim Selam: 139; Muvatta İstizan:33.
Dolayısıyla cinler, Rasulullah (s.a.v.)’a namazda iken, sahabelere evlerinde saldırmışsa, bizlere de saldırması mümkündür. Lakin farkındaysak, Rasulullah (s.a.v.)’ a cin yaklaşınca, onun şerrinden ALLAH (c.c.)’ a sığındı. Sahabeler de böyle yaparlardı. Dolayısıyla bizler de böyle yapacağız, hemen ALLAH (c.c.)’a sığınacağız. Cinler gelip, bizleri şer yollarda kullanmak isteyebilirler. Fakat onlar, biz “Bismillah” deyince, Felak ve Nas surelerini, Fatiha suresini vb. okuduğumuzda, o şerli cinler hemen kaçacaklardır. Çünkü, samimi Müslüman bir cin, bizlere (fiuurlu Müslümanlara) zarar vermez. Hatta bizlere istersek yardım bile edebilir. Fakat, kafir ve şerli cinler, bizlere zarar verbilir, bizlere haşaratlar; akrep, yılan, örümcek vb. kılığına girip saldırabilirler. Birçok islam alimi, bu konuyu böylece özetlemişlerdir.
Cin ilmi olayı hakkında yazılmış kitaplar ve dokümanlar çokçadır. Bazı yöntemlerle; cinler nasıl elde edilebilir?, cinlerle nasıl irtibat kurulabilir?... Bu konuları, bu yazıya almak yerine, bu mesleği (Ayet ve hadisin dışına çıkmamak kaydıyla) uzmanlara bırakıyoruz. Onlar bunları daha teferruatlı yazmışlardır.
Kısaca, cin musallat olmuş (Cinlenmiş) kimselere, şöyle bir tedavi metodunun uygulanmasının, ALLAH (c.c.)’ ın izniyle yararlı olacağı belirtilmiştir;
İlk önce cinlenmiş kimseye güzel bir abdest aldırılır. Sonra ayet ve hadislerde belirtilen dualardan bol bol okunup hastaya üflenir. Muavezeteyn (Felak ve Nas) sureleri, Fatiha Suresi, Ayet-el Kürsi ve diğer ayetlerden bol bol okunup üflenir (İhlaslı ve samimi bir şekilde). Rukye ameliyesini işleyen kişi hastaya bakar; hastayı eğer, ağzından köpükler, salyalar çıkarır, kendini fazlaca sıkar, acayip şeyler konuşur, farklı farklı hareketler yapar halde görürse, o hastaya cin musallat olduğuna hükmeder. Duaları tekrar tekrar okuyup hastaya yavaş yavaş masaj yapılmalıdır. Sonra da, o cinle irtibata geçip, onu konuşturmaya çalışılmalı, kim olduğu, niçin musallat olduğu, ne yapmaya çalıştığı öğrenilmeye çalışılmalıdır. Cin hemen konuşmasa bile, zamanla konuşacaktır. Ayet ve hadislerden okuyup, sürekli olarak rukye ameliyesine devam edilir. Sonra da, cinin çıkması için, hastaya yavaş yavaş vurulur. Çünkü hastaya vuruldukça, acıyı cin hissedecektir. Lakin hasta o anda baygın durumdadır. Konuşması da cinin etkisindendir, yani onu cin konuşturmaktadır. fierli cin, ayet ve hadisleri işittikçe, rahatsız olacak ve kaçıp gidecektir. Dövme ve vurma acılarından etkilenerek çıkacaktır (ALLAH’ın izniyle). Bu ameliyye defalarca (gün gün, ay ay,...) yapılmalı ve ihlaslı şekilde olmalıdır. fiifa ALLAH (c.c.)’ tan dır.
Cinler hususunda geniş bilgi için, başka kitaplardan da istifade edilebilir. Yazmış olduğumuz sadece muhtasar özelliği taşıyan bir yazıdır. Bu konular hakkında geniş bilgi için; Vahid Abdusselam Bali ‘nin; “Cin, fieytan ve Büyüden korunma.” Adlı kitabı ile, Ebu-l Munzır Halil b.İbrahim Emin’in; “Cin, Büyü ve Nazardan nasıl korunmalıyız?” adlı kitaplarından istifade etmek yararlı olacaktır. (İnşa ALLAH).
Kitabı temin edebilirsem bende okuyacağım inşeAllah.