Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Demokrasi Bir Dindir

T Çevrimdışı

tewhid-el-hak

Üye
İslam-TR Üyesi
DÖRDÜNCÜ ŞÜPHE
RASULULLAH’IN SALLALLAHU ALEYHİ VE SELLEM
HILFU’L-FUDUL’A KATILMASI







Bazı sefil kimseler, kendisine peygamberlik gelmeden önce
Rasulullah’ın Sallallahu Aleyhi ve Sellem “Hılfu’l-Fudul” isimli
ittifaka katılmasını, parlamentoların meşruluğu hakkında delil
olarak kullanmaktadır.
Buna karşılık biz deriz ki:
Bunu delil olarak kullanan kimse, ya Hılfu’l-Fudul’ü bilmiyor,
bilmediği şeyi ortaya koyuyor ve konuşuyordur ya da
gerçeği biliyor ama insanların gözünde nuru karanlıkla ve şirki
İslam’la karıştırmak için bunu yapıyordur… Çünkü Hılfu’l-Fudul,
İbn-i İshak’ın Siyer’inde ve İbn-i Kesir1 ile Kurtubi’nin tefsirlerinde2
açıklandığı gibi, Abdullah bin Cud’an’ın evinde Kureyş’ten
bazı kabilelerin toplanması ve Mekke’de ne kendilerinden ne de
başkalarından bir mazlumun kalmaması, mazlum varsa, hakkı
zalimden alınancaya kadar çabalamaları üzerine ittifak etmelerinden
ibarettir. Kureyş, bunu Hılfu’l-Fudul (Faziletli insanların
ittifakı) yani “Hılfu’l-Fadail” olarak isimlendirmiştir.
İbn-i Kesir Rahimehullah şöyle der: “Hılfu’l-Fudul, Araplar
arasında işitilmiş olan en şerefli anlaşmaydı. Bu konuda ilk konuşan
ve buna çağıran kimse, Zübeyr ibn-i Abdulmuttalip oldu.
Nedeni ise, Zübeyd’den bir adamın bazı mallarla Mekke’ye gelmesi,
bu malları As bin Vail’in satın alması ancak adamın hakkını
vermemesiydi. Zübeydli adam müttefiklerinden bazılarını yardıma
çağırmış, ancak onlar As bin Vail’e karşı ona yardım etmekten
kaçınmışlar ve Zübeydli adamı azarlamışlardı. Zübeydli adam bu
haksızlığı görünce, Ebu Kubeys dağına çıkmış ve güneşin doğması esnasında Kabe’nin çevresindeki meclislerine toplanmış olan
Kureyşlilere şöyle bağırmıştı:
Ey Fihroğulları gelin mazlumun mallarını kurtarmaya.
Evimden ve adamlarımdan uzağım, Mekke’nin ortasında.





1 El-Bidaye ve’n-Nihaye, 2/291
2 El-Cami li Ahkâmi’l-Kur’an, 6/33, 1/169





Saçı birbirine karışmış ve umresini bitirmemiş olan bu ihramlı kişi,
Ey adamlar! Hicr ve Hacer arasındaki,
Haram, ölü olan kimse içindir şerefi...
Haram bilmez, ihanetkar ve facir bir giysi..
Bunun üzerine Zübeyr bin Abdulmuttalip ayağa kalktı ve:
“Onu böyle bırakmayacağım” dedi. Haşim, Zühre ve Teym bin
Murre, Abdullah bin Cud’an’ın evinde toplandılar. Abdullah bin
Cud’an onlara bir yemek yaptı ve haram aylardan Zi’l-Ka’de
ayında, hakkını verinceye dek, zalime karşı mazlumla birlikte tek
bir el olacaklarına dair Allah üzerine yemin ettiler. Ta ki deniz
Sofa’yı kaplamadıkça, Sübeyr ve Hira1 Dağları yerlerinden ayrılmadıkça
bu ittifaktan vazgeçmeyeceklerine dair birbirlerine söz
verdiler. Kureyş bu nedenle bu ittifakı, Hılfu’l-Fudul diye isimlendirdi.
Sonra As bin Vail’e gittiler, ondan Zübeydlinin malını aldılar
ve adama iade ettiler. Kasım bin Sabit, Garibu’l-Hadis’te der ki:
“Has’am’dan bir adam Mekke’ye hac (ya da umre) için gelmişti.
Beraberinde Katule ismindeki kızı vardı. Kız, dünya kadınlarının
en güzellerindendi. Nübeyh bin el-Haccac kızı adamın elinden
aldı. Has’am’lı dedi ki: “Bu adama karşı kim bana yardım edecek?”
Ona: “Hılfu’l-Fudul’a git” denildi. Adam Ka’be’ye gitti ve:
“Ey Hılfu’l-Fudul!” diye bağırdı. Her taraftan ona doğru insanlar
geldi ve: “Sana ne oldu?” dediler. Adam: “Nübeyh kızım konusunda
bana zulmetti, onu benden zorla aldı” dedi. Onunla birlikte,
Nübeyh’in evinin kapısına kadar yürüdüler. Nübeyh onların
karşısına çıktı. Ona: “Yazıklar olsun sana, kızı çıkar!



1 Mekke’deki dağların adı.





Bizim kim olduğumuzu ve ne üzerine anlaştığımızı biliyorsun” dediler.
Nübeyh: “Tamam, ancak bu gece ondan faydalanmama izin
verin” dedi. Onlar “Hayır, devenin sağılacağı vakit kadar dahi
olsa sana izin vermeyiz” dediler. Bunun üzerine kızı çıkardı ve
babasına teslim etti. Zübeyr, Hılfu’l-Fudul hakkında şöyle der:
Üstün kimseler anlaştılar, yeminleştiler
Mekke’nin ortasında zalim kalmayacak.
Onlar hakkında anlaşıldı, söz verildi
Aralarındaki komşu ve muhtaç kimseler salim olacak.”1
Rasulullah’ın Sallallahu Aleyhi ve Sellem, hakkında “Abdullah
bin Cud’an’ın evinde bir ittifağa tanıklık ettim. Kızıl2 develerimin
olmasını ona tercih etmem. İslam’da da o topluluğa çağrılsam
kabul ederim” buyurduğu ve parlamentonun meşruluğunu
savunan insanların delil olarak kullandıkları Hılfu’l-Fudul, bu
anlatmış olduğumuz hedefler üzerine kurulmuş olan bir ittifaktır.
Humeydi şöyle der: “Hakların ehline dönmesi için ve zalimin
mazluma zulmetmesini engellemek için yapılan bir ittifaktır.”
Hılfu’l-Fudul’u, parlamentonun meşruluğu hakkında delil
olarak kullanan kimselere şunları sorarız:
Bu ittifak ve ittifağın içermiş olduğu faziletler ile, iblisin
anayasasına uygun biçimde kanunlar belirlemek için meclise
girmeye izin vermenin delalet yönü nedir ey sözde fakih olan
reziller! Bu tür iddialar ile şirk parlamentolarına katılan, Allahu
Teala’nın düşmanlarını ve bu düşmanların küfürlerini dost edinen
bu kimseler, Allah’ın dinine ve dostlarına karşı savaş açan
tağutlara dost ve küfür kanunlarına bağlı kalacağına yemin ederek
bu meclislerdeki görevlerine başlamaktadırlar.




1 Hafız İbn-i Kesir’in el-Bidaye ve’n-Nihaye’sinden.
2 Araplara göre devenin en iyi türleri, kızıl develerdir.





Hılfu’l-Fudul’da ise, Allah’ın dini dışında bir dine saygı,
Allahu Teala’nın izin vermediği konularda kanun koyma, şirk ya
da küfür bulunmamaktaydı.
Eğer Hılfu’l-Fudul’da da bu tür şirk ve küfür olan bir takım
şeylerin olduğu iddia edilirse, bu durumda Rasulullah’ın
Sallallahu Aleyhi ve Sellem Allah’ın dini dışında bir dine tabi olduğu
söylenmiş olur. Zira Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem İslam’da
da çağrılsa bu ittifaka katılacağını belirtmektedir. Böyle bir şeyi
iddia eden ise, şüphesiz küfre girmiş ve dinden çıkmış olur.
Bu ittifaka katılmak için Lat, Uzza ve üçüncüleri olan
Menat’a, Kureyş’in küfür dinine, putlarına ve cahiliyesine bağlı
kalınacağına ve saygı gösterileceğine dair yemin şartı var mıydı?
Eğer böyle bir yemin şart olsaydı, Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve
Sellem bu ittifakı över veya İslam’da da çağrılsa katılacağını söyler
miydi?
Cevap verin heva ehli!
Eğer, “Evet, onun çağrısına icabet eder ve katılırdı” derlerse,
ümmet onlardan uzak olur ve insanlar onların küfrüne şahit
olur… Eğer, “Hayır, bundan Rasulullah’ı tenzih ederiz” derlerse,
onlara şunu söyleriz: O zaman bu sapıklığı ve safsataları bırakın!...
 
T Çevrimdışı

tewhid-el-hak

Üye
İslam-TR Üyesi
BEŞİNCİ ŞÜPHE
DAVETİN MASLAHATI




Şirk parlamentoları ve bu parlamentoların üyeleri hakkında
batıl iddiaların sahipleri olan bu kimselerden bazıları ise, bu
parlamentolara katılmanın, İslami davetin yayılması açısından
birçok faydasının olduğunu söylemektedirler. Bu tür kişiler, “Allah’a
davet”, “Hakkı söylemek”, “Bazı kötülükleri bu meclisler
aracılığı ile değiştirmek ve davet ve davetçiler üzerindeki baskıları
azaltmak” gibi sloganlarla insanların önüne çıkmaktadırlar. Bu
meclislerin ve makamların Hristiyanlara ya da komünistlere
bırakılmaması gerektiğini söylerler. Hatta onlardan bazıları aşırıya
kaçar ve Allahu Teala’nın şeriatını hakim kılmanın tek yolunun bu
meclisler olduğunu iddia eder.
Buna karşılık biz deriz ki:
Dinin ve kulların maslahatlarını kim belirler ve bu maslahatları
hakkı ile bilen kimdir? Latif ve her şeyden haberdar olan
Allahu Teala mı? Yoksa siz mi?
Eğer, “Biz” diye cevap verirlerse, deriz ki: O zaman sizin
dininiz size, bizim dinimiz bize. Siz benim kulluk ettiğime kulluk
etmiyorsunuz. Ben de sizin taptıklarınıza asla tapacak değilim.
Allahu Teala şöyle buyurur:
“Biz o Kitap’ta hiçbir şeyi eksik bırakmadık.”1
Allahu Teala, bu demokratları ve onların benzerlerini kötüleyerek
şöyle buyurur:
“İnsan, kendisinin başıboş bırakılacağını mı sanır!”2
“Sizi sadece boş yere yarattığımızı ve sizin hakikaten huzurumuza
geri getirilmeyeceğinizi mi sandınız?”1Bizim dinimizde ve akidemizde bu böyledir! Demokrasi
dini ve milletinde bu muhkem ayetlerin yeri yoktur, çünkü onlara
göre insanın kendisi kanun koyucudur…



1 6 En’am/38
2 75 Kıyamet/36





Onlar derler ki: Evet,
insan başıboş bırakıldı, onun din ve kanun koymada dilediğini
seçme, onaylama ve dilediğini de terketme konusunda mutlak bir
özgürlüğü vardır… Seçmiş olduğu bu kanunun Allah’ın Kitabı’na
uygun ya da karşı olup olmadığına önem vermezler. Ancak, küfür
olan anayasa ve kanunlarına aykırı olmamasına dikkat ederler.
“Yuh size ve sizin Allah’tan başka taptıklarınıza! Hala aklınızı
başınıza almayacak mısınız?”2
Eğer, “Evet, sınırları belirleyen, maslahatları en güzel şekilde
takdir eden Allahu Teala’dır. Çünkü insanları o yaratmıştır,
onların maslahatlarını en iyi O bilir. Zira Allahu Teala şöyle buyurur:
“O, eşyayı pek iyi bilen, her şeyden haberdar olandır”3
derlerse; onlara sorarız: Allahu Teala’nın, Kitabı’nda belirlemiş
olduğu, onun için peygamberler göndermiş, kitaplar indirmiş,
cihadı ve şehadeti teşri kılmış olduğu, İslam devletinin, kendisi
için kurulduğu en büyük maslahat nedir ey hilafet davetçileri?
İkincil meseleler ile uğraşmayı bırakın! Oturun, dininizin
aslını öğrenin. Kendisini bilmeksizin ve gerçekleştirmeksizin davetin,
cihadın ve şehitliğin kabul olunmayacağı “La İlahe İllallah”ın
anlamını öğrenin…
Eğer, “Varolan en büyük maslahat, Tevhid’in Allahu
Teala’ya has kılınması, O’na karşı olan ve O’nu ortadan kaldıran
şirk ve putperestlikten kaçınılması” derlerse, onlara şunu söyleriz:
Bu ikrarınız ile, Allah’ın dini dışında bir din (demokrasi) üzerinde
tağutlarla birlikte ilerlemenizi, Allah’ın emri dışında bir şeyi kabul
etmenizi, ona saygı göstermenizi, bir olan Allah ile birlikte kanun koyan farklı rabler edinmenizi nasıl bağdaştıracağız… Sizler,
ikincil bir takım maslahatları elde edebilmek için, Tevhid ve
tağutu inkar olan en büyük maslahatı yok etmektesiniz. Küfür
olan demokrasi dini dışında hangi mizan, hangi akıl, hangi şeriat
ve hangi din bunu kabul eder?
Yine onlardan bazıları bu şirk meclislerinin “maslahat-ı
mürsele”den olduğunu iddia etmektedirler.




1 23 Mü’minun/115
2 21 Enbiya/67
3 6 En’am/103




Halbuki fıkıh usulünde
maslahat-ı mürseleyi kabul edenler şöyle bir şart belirtmektedirler:
“Kitap ve Sünnet’te her hangi bir nassın bulunmaması
halinde maslahat-ı mürsele ile amel olunabilir.” Buna göre onlar,
Kitap ve Sünnet’te şirki ve küfrü yasaklayan deliller olmadığını mı
iddia ediyorlar?...
İslam davetinin esası olan Tevhid ve tağutu inkarı yok ettikten
sonra, bu şirk meclislerinde hangi hakkı haykıracaklar ve
hangi hakka insanları davet edecekler? Bu en temel esas ve en
temel maslahat yok edildikten sonra, İslam adına dinin cüz’i ve
tali olan meseleleri hakkında mı mücadele edeceksiniz?
Sonra, içkinin yasaklanması gibi, bu cüz’i ve tali meseleler
hakkında mücadele ederken, yasaklanması talebiniz için sunduğunuz
dayanak nedir? Bu dayanağınız Allah ve Rasulü’nün sözleri
midir? Hayır, sizin dayanaklarınız demokrasi dininin kutsal
kitabı olan anayasa ve kanunlardır. “Anayasanın şu maddesine
aykırı, anayasının bu maddesine aykırı” demekten başka hiçbir
dayanağınız yoktur. Dolayısıyla yolu bu olan bir kişinin, Tevhid’i
gerçekleştirdiği ve tağutu inkar ettiği söylenebilir mi? Allahu Teala
şöyle buyurur:
“Sana indirilene ve senden önce indirilenlere iman ettiklerini
ileri sürenleri görmedin mi? Tağuta iman etmemeleri kendilerine
emrolunduğu halde, tağutun önünde muhakemeleşmek
istiyorlar. Halbuki şeytan onları büsbütün saptırmak istiyor.”1




1 4 Nisa/60




Bize cevap verin… Küfür ve şirk yolları dışında bu putperest
barınaklarında kanun koymak mümkün müdür? Bunun küfür
ve yasaklanmış bir yol olduğunu bilmiyor musunuz?… Bu barınakların
birinde, hedeflediğin bir kanun maddesinin çıkarılmasında
başarılı olsan dahi, bu Allah’ın hükmü olmayacaktır, aksine
anayasanın, halkın ve çoğunluğun hükmü olacaktır… Allah’ın
hükmü, ancak Allah’ın sözüne, onun şeriatına ve kulluğuna teslim
olduğunda olacaktır. Demokrasi dinine, anayasa hükmüne,
halkın ve çoğunluğun hevasına teslim olunursa, çıkan kanunlardan
bazıları Allah’ın hükmüne uygun dahi olsa, asıl itibari ile
tağutun hükmü olacaktır. Allah Teala “Hüküm ancak Allah’ındır”
1 buyurmaktadır, “Hüküm ancak halkındır” buyurmamaktadır.
Yine Allahu Teala “Aralarında Allah’ın indirdiği ile
hükmet ve onların arzularına uyma”2 buyurmaktadır, “Allah’ın
indirdiği hükmün bir benzeri ile” veya “İnsanlar arasında kanun
ve anayasanın belirttiği gibi hükmet” buyurmamaktadır.
Sonra siz, şirk parlamentoları vasıtası ile gerçekleştirmeyi
düşündüğünüz hedeflerinizin ne kadarına ulaştınız? Başlarınızı
kuma mı gömüyorsunuz… Çevrenizde size benzeyen kimselerin
sonlarının nasıl olduğuna bakmıyor musunuz? Bu durumlardan
hiç ibret almıyor musunuz? İşte Cezayir, Kuveyt, Mısır ve diğerleri…
Bu meclislerin tağutun elinde bir oyuncak olduğunu, dilediği
zaman açıp, dilediği zaman kapatacağını ve dilediği zaman tamamen
ortadan kaldıracağını3, tağut onaylayıncaya4 ve kabul
edinceye kadar herhangi bir kanunun çıkartılamayacağını kabul etmiyor musunuz? Neden bu açık küfür ve alçaklık üzerinde ısrar
ediyorsunuz?
Bütün bunlara rağmen “Bu meclisleri nasıl olur da komünistlere,
Hristiyanlara ya da diğer inkarcılara bırakırız?” diyorlar.





1 12 Yusuf/40 ve 67
2 5 Maide/49
3 Ürdün anayasasının 34. maddesinde şöyle geçer: “Kral, Millet Meclisini anayasa
hükümlerine uygun bir şekilde toplantıya çağırır. Meclisi açar, geciktirir ya da
feshedebilir.”
4 Kuveyt anayasasının 79. maddesi: “Meclis kabul etmedikçe ve Başkan onaylamadıkça
kanun çıkarılamaz.” Ürdün anayasasının 93. maddesinde de şöyle
geçer: “Millet meclisinin onayladığı her kanun, onaylaması için krala götürülür.”





Yazıklar olsun size...Allahu Teala şöyle buyurur:
“Küfürde yarışanlar seni üzmesin. Şüphesiz onlar Allah’a
hiçbir şeyle zarar veremezler. Allah onlara ahirette hiçbir nasip
bırakmamak istiyor. Onlar için büyük bir azap vardır.”1
Eğer siz inkarcılar topluluğuna katılmak istiyorsanız, onların
küfrüne ve şirkine ortak olun! Ancak şunu da bilin ki, onların
küfrüne ve şirkine ortak olmanız sadece dünya ile sınırlı kalmayacak.
Bilakis ahirette uğrayacakları azap konusunda da onlara
katılacaksınız... Allahu Teala şöyle buyurur:
“O, size Kitap’ta şunu indirdi: Allah’ın ayetlerinin inkar
edildiğini ve onlarla alay edildiğini işittiğiniz vakit onlar başka bir
söze dalıncaya kadar yanlarında oturmayın. Çünkü o zaman siz
de onlar gibi olursunuz. Doğrusu Allah münafıkları da kafirleri de
cehennemde biraraya toplayacaktır.”2
Bütün bunlardan sonra, neden küfür yollarından medet
umuyorsunuz… Onu, sahipleri olan tağutlara bırakın… Bütün bu
batıl yollardan kaçının... Müşriklerden olmayan, hanif olarak
İbrahim’in dinine uyun ki İbrahim asla müşriklerden değildi…



1 3 Al-i İmran/176
2 4 Nisa/140





Hapishane parmaklıklarının arkasında müstaz’af konumda olan
Yusuf’un Aleyhisselam dediği gibi deyin:
“Gerçekten ben Allah’a iman etmeyen ve kendileri ahireti
inkar eden bir kavmin dinini terkettim. Atalarım İbrahim, İshak ve
Yakup’un dinine uydum. Allah’a herhangi bir şeyi ortak koşmamız,
yapabileceğimiz bir iş değildir. Bu hem bize, hem insanlara Allah’ın lütuf ve keremindendir. Fakat insanların çoğu şükretmezler.”
1
İşte apaçık hak budur; ancak insanların çoğu bilmez…
“Andolsun ki Biz her ümmete: “Allah’a kulluk edin ve
tağuttan kaçının” diye bir peygamber göndermişizdir.”2
“Ey zindan arkadaşlarım! Darmadağınık bir çok rabler mi
hayırlıdır, yoksa bir tek olan ve herşeyi hükmü ve iradesi altında
tutan (kahhar olan) Allah mı? Sizin O’nu bırakıp da taptıklarınız,
kendinizin ve babalarınızın adlandırdığı bir takım isimlerden
başkası değildir. Allah bunlara dair hiçbir delil indirmemiştir.
Hüküm ancak Allah’ındır. O kendisinden başkasına ibadet etmemenizi
emretmiştir. Dosdoğru din işte budur. Fakat insanların
çoğu bilmezler.”3
Vakit geçmeden tağutlar ve onların şirkinden uzaklaşın…
Pişmanlığın ve hüsranın fayda etmeyeceği o büyük gün gelmeden
önce bundan kaçının…
“Uyanlar: "Keşke bizim için dünyaya bir dönüş olsa da,
bizden uzaklaştıkları gibi biz de onlardan uzaklaşsak" derler.
Böylece Allah onlara, hasretini çekecekleri işlerini gösterir. Onlar
cehennemden çıkmayacaklardır.”4
Tağutlardan ve onların şirk yollarından uzaklaşın ve eğer
İbrahim’in dini ve peygamberlerin yolu üzerinde iseniz, demokrasi
ehline şu sözleri söyleyin:
Ey sonradan konulan kanunların ve yeryüzü anayasalarının
kulları…
Ey demokrasi dininin taraftarları…

Ey kanun koyan Rabler…
Biz sizden ve sizin dininizden Allah’a sığınırız…
Sizi, sizin şirk anayasalarınızı ve putperest meclislerinizi
inkar ediyoruz…
Bizimle sizin aranızda, bir olan Allah’a iman edinceye kadar
ebedi bir düşmanlık ve öfke başlamıştır…




1 12 Yusuf/37-38
2 16 Nahl/36
3 12 Yusuf/39-40
4 2 Bakara/167
 
S Çevrimdışı

serkanbc

Yeni Üye
İslam-TR Üyesi
Bu durumda hicret etmeli cihat etmeliyiz. Yeryüzünde sadece İslamı hakim kılarak yaşayan bir topluluk varmı ki. ??? Huzur içinde sadece islamın hakim olduğu ve Allah ın kanunlarıyla yönetilen biyer varsa inanın herşeyimi bırkaıp oraya gidebilirim. Ki her müslümanda öle ypaıcaktır. İslam dzüeni olmadığına göre islam düzenini kurmak için cihat eden topluluk varmı diye soruyu değiştirelim budurumdada kendi milletiyle ırkıyla karındaşlarıyla savaşan topuluklar buluyoruz karşımızda sadece. Seyyid Kutup un yoldaki işaretleri okuyupta onun izinde olduğunu düşünenlere inanın acıyorum. Onun anlattıkalrını hiçkimse zerre kadar anlayamamış yada anlayan birini ben görmedim. Oysa nekadarda açık yazılmış bir kitap.. Ama okitapta yazılan düzen hepmiizin arzuladığı ama görmediği ümüt dahi etmediği bir üzen. İslam yeryüzünde hiç bir noktada hakim değilse bu dünya hala niçin dönüyor diye acizce soruyorum yaradanıma. Ne anlamı var....
 
T Çevrimdışı

tewhid-el-hak

Üye
İslam-TR Üyesi
var afgghanistanda kardeslerimiz ne için savasiyor ? çeçenistanda kavkaz emirligi ne için savasiyor ? veya baska baska ulkelerde sen sade geçmis televizionun onune tayyib erdoganimi goruyorsun ? insanlari islama çagiran islama davet eden hak uzerine davet eden hocalar yokmu toplum islama gelmedikçe devlet nasi gelsin ? sen teblig etmedikçe islami nerden ogrensin ?
 
D Çevrimdışı

dosdoğru

Yeni Üye
İslam-TR Üyesi
Laik-demokratik-kapitalizm dini düzeni-rejimi-sistemi

İslam dini düzeni-sistemi-rejimine terstir.


laik din seçilen fravunların değişen kanunlarına göre kurulur. laik dinin çeşitleri vardır. faşizm dini ,komünizm dini,kapitalizm dini ve bunların çeşitli mezhepleri var.

islam dini ise sadece Allah c.c yi ilah kabul eder. diğer ilahları atar kabul etmez.türkiyede laikler müslümanları aldatmak süretiyle münafıklaştırdılar.peygamberler putları kırdığı halde putlara saygı göstermek te islammış gbi aldatmaktadırlar.

ebucehil dini=Laik dini

aralarında en ufak bir fark yoktur.ikiside putlara saygı duyarlar yani putlara taparlar.saygıdan da öte şeref ve namusları ile Allah c.c ye ve peygamberine savaş açan halifelik makamını atana söz verip işe başlarlar.

inşallah gerçek islamı öğrenenler Laik dini atmanın farz olduğunu bilmektedir.aksi halde münafık olunacağını bilmektedir.

Allah c.c yar ve yardımcımız olsun
 

Benzer konular

Üst Ana Sayfa Alt