EY MUVAHHİD ZİNDAN ARKADAŞIM
Mahmud Muhammed Selamet
Hamd, ancak ALLAH içindir. O’na hamd eder, O’ndan yardım ve mağfiret dileriz. Nefislerimizin şerrinden, amellerimizin kötülüklerinden ALLAH’a sığınırız. ALLAH’ın hidayete ilettiğini kimse saptıramaz, saptırdığını da kimse hidayete iletemez.
Şehadet ederim ki ALLAH’tan başka hiçbir ilah yoktur. O bir ve tektir, O’nun ortağı yoktur. Yine şehadet ederim ki, Muhammed O’nun kulu ve Rasûlüdür.
“Ey iman edenler! ALLAH’tan, O’na yaraşır şekilde korkun ve siz ancak Müslümanlar olarak can verin.” (Âl-i İmran, 3/102)
“Ey insanlar! Sizi bir tek nefisten yaratan ve ondan da eşini yaratan ve ikisinden bir çok erkekler ve kadınlar üretip yayan Rabbinizden sakının. Adını kullanarak birbirinizden dilekte bulunduğunuz ALLAH’tan ve akrabalık haklarına riayetsizlikten de sakının. Şüphesiz ALLAH sizin üzerinizde gözetleyicidir.” (en-Nisa, 4/1)
“Ey iman edenler! ALLAH’tan korkun ve doğru söz söyleyin. Ki ALLAH işlerinizi düzeltsin ve günahlarınızı bağışlasın. Kim ALLAH’a ve Rasûlü’ne itaat ederse, büyük bir kurtuluşla kurtulmuş olur.” (el-Ahzâb, 33/70-71)
Bundan Sonra:
Muhakkak ki, sözlerin en doğrusu ALLAH’ın Kelam’ı, yolların en hayırlısı Muhammed SallALLAHu Aleyhi Vesellem’in yoludur. İşlerin en kötüsü ise sonradan uydurulanlardır. Sonradan uydurulup dine sokulan her iş bid’at, her bid’at sapıklık ve her sapıklık da ateştedir.
Bil ki zindan süreci davanın yolunda imtihanın bir parçasıdır. Din uğrunda zindana düşmüş bir kimse dininde imtihana uğramış bir aday olduğunun bilincinde olmalıdır. Başına gelen bu musibet, içinde birtakım yaraların açılmasına, kalbinde bazı acıları duymasına hazırlanmalıdır. Ancak içinde açılan bu yaralar, kalbinde duyduğu bu acılara karşı metin ve güçlü olmalıdır. Muvahhid bu acıların ve yaraların kısa bir zaman sonra yok olup gideceğinden emin olmalıdır. Ve her şeyin normale döneceğinden şüphesi de olmamalıdır. Çünkü yüce Mevlamız insanı her türlü ortama uyum sağlayabilecek bir yetenekte yaratmıştır.
Hürriyeti kısıtlayan ceza evi şartları alışıla gelmiş olan alışkanlıklarına ve serbest davranışlarına terstir. Bundan dolayı nefse ağır gelebilir. Nefsin arzularının esaretinden alışılagelmiş adetlerden, bağımlılığından kurtularak yeni şartlara uyum sağlama sanatı ve becerisini geliştirebilmelidir.
Aksi taktirde nefse ağır gelen bu hürriyeti kısıtlayıcı yeni şartlara ilaveten almış olduğu ağır cezanın altından kalması zor olur. Bir de muvahhid Müslüman’ın zayıf durumundan faydalanmayı fırsat bilen şeytanların uğraşmalarıyla insan iyice yıpranır.
Şeytanın galebe çaldığı ve nefsinin alışkanlıklarına kapılan kimselerin bu ortamlara uyum sağlamaları zor olur. Muvahhidin metanetini ve azmini zayıflatabilir. Kolaylıkla aşıp uyum sağlayabileceği bu ortam ve zorluklar gözünde büyüye büyüye aşılıp önüne geçilemeyecek bir duruma dönüşür. Öyle bir hale gelir ki nefsin, şeytanın, hayal ve evhamların esiri olur.
Muvahhid kendini yenik duruma düşürürse ALLAH korusun şeytanın ve nefsinin oyun ve eğlencesi olur.Nefsin ve şeytanın oyun ve eğlencesi olan kimse, ALLAH’ın rahmeti ve yardımı yetişmezse kaybolup yok olmaya mahkumdur.
Mü’minin böyle bir facia ile karşı karşıya gelmemesi için imani ve tevhidi davranışlarda bulunmalıdır. İmanın gücü ve tevhidin nuru ile önüne geçemeyeceği bir durum yoktur.
Mahmud Muhammed Selamet
Hamd, ancak ALLAH içindir. O’na hamd eder, O’ndan yardım ve mağfiret dileriz. Nefislerimizin şerrinden, amellerimizin kötülüklerinden ALLAH’a sığınırız. ALLAH’ın hidayete ilettiğini kimse saptıramaz, saptırdığını da kimse hidayete iletemez.
Şehadet ederim ki ALLAH’tan başka hiçbir ilah yoktur. O bir ve tektir, O’nun ortağı yoktur. Yine şehadet ederim ki, Muhammed O’nun kulu ve Rasûlüdür.
“Ey iman edenler! ALLAH’tan, O’na yaraşır şekilde korkun ve siz ancak Müslümanlar olarak can verin.” (Âl-i İmran, 3/102)
“Ey insanlar! Sizi bir tek nefisten yaratan ve ondan da eşini yaratan ve ikisinden bir çok erkekler ve kadınlar üretip yayan Rabbinizden sakının. Adını kullanarak birbirinizden dilekte bulunduğunuz ALLAH’tan ve akrabalık haklarına riayetsizlikten de sakının. Şüphesiz ALLAH sizin üzerinizde gözetleyicidir.” (en-Nisa, 4/1)
“Ey iman edenler! ALLAH’tan korkun ve doğru söz söyleyin. Ki ALLAH işlerinizi düzeltsin ve günahlarınızı bağışlasın. Kim ALLAH’a ve Rasûlü’ne itaat ederse, büyük bir kurtuluşla kurtulmuş olur.” (el-Ahzâb, 33/70-71)
Bundan Sonra:
Muhakkak ki, sözlerin en doğrusu ALLAH’ın Kelam’ı, yolların en hayırlısı Muhammed SallALLAHu Aleyhi Vesellem’in yoludur. İşlerin en kötüsü ise sonradan uydurulanlardır. Sonradan uydurulup dine sokulan her iş bid’at, her bid’at sapıklık ve her sapıklık da ateştedir.
Bil ki zindan süreci davanın yolunda imtihanın bir parçasıdır. Din uğrunda zindana düşmüş bir kimse dininde imtihana uğramış bir aday olduğunun bilincinde olmalıdır. Başına gelen bu musibet, içinde birtakım yaraların açılmasına, kalbinde bazı acıları duymasına hazırlanmalıdır. Ancak içinde açılan bu yaralar, kalbinde duyduğu bu acılara karşı metin ve güçlü olmalıdır. Muvahhid bu acıların ve yaraların kısa bir zaman sonra yok olup gideceğinden emin olmalıdır. Ve her şeyin normale döneceğinden şüphesi de olmamalıdır. Çünkü yüce Mevlamız insanı her türlü ortama uyum sağlayabilecek bir yetenekte yaratmıştır.
Hürriyeti kısıtlayan ceza evi şartları alışıla gelmiş olan alışkanlıklarına ve serbest davranışlarına terstir. Bundan dolayı nefse ağır gelebilir. Nefsin arzularının esaretinden alışılagelmiş adetlerden, bağımlılığından kurtularak yeni şartlara uyum sağlama sanatı ve becerisini geliştirebilmelidir.
Aksi taktirde nefse ağır gelen bu hürriyeti kısıtlayıcı yeni şartlara ilaveten almış olduğu ağır cezanın altından kalması zor olur. Bir de muvahhid Müslüman’ın zayıf durumundan faydalanmayı fırsat bilen şeytanların uğraşmalarıyla insan iyice yıpranır.
Şeytanın galebe çaldığı ve nefsinin alışkanlıklarına kapılan kimselerin bu ortamlara uyum sağlamaları zor olur. Muvahhidin metanetini ve azmini zayıflatabilir. Kolaylıkla aşıp uyum sağlayabileceği bu ortam ve zorluklar gözünde büyüye büyüye aşılıp önüne geçilemeyecek bir duruma dönüşür. Öyle bir hale gelir ki nefsin, şeytanın, hayal ve evhamların esiri olur.
Muvahhid kendini yenik duruma düşürürse ALLAH korusun şeytanın ve nefsinin oyun ve eğlencesi olur.Nefsin ve şeytanın oyun ve eğlencesi olan kimse, ALLAH’ın rahmeti ve yardımı yetişmezse kaybolup yok olmaya mahkumdur.
Mü’minin böyle bir facia ile karşı karşıya gelmemesi için imani ve tevhidi davranışlarda bulunmalıdır. İmanın gücü ve tevhidin nuru ile önüne geçemeyeceği bir durum yoktur.