Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Çözüldü Fasığın Şahidliği Geçerli midir?

I Çevrimdışı

islamicworld

Üye
İslam-TR Üyesi
Geçmişinde bizzat zina haddi gerektirecek bir şey yapmayan ama zinaya çokça yaklaşan günahkar kişinin nikah şahitliği geçerli midir?
Fıskını sadece doğal olarak fasıklığı birlikte yaptığı kişi bilir, bunun haricinde şahidin fasıklığını bilen bir kişi yoksa, bu nikah geçerli olur mu?
 
Abdulmuizz Fida Çevrimdışı

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
Böyle bir kişinin fıskı biliniyorsa, şahid gösterilmez, geçersizdir.


Şahidlikte mezheblerin ittifakla aradığı adalet şartı, daha çok ilgili âyetlerde şahidler için “
kendilerinden razı olduğunuz” ve “adalet sahibi” nitelendirmelerinin yapılmış olmasıyla (Bakara 282; Mâide 106; Talâk 2) temellendirilir. Ayrıca emanete hıyanet edenin ve zina fiilini işleyenin şahidliğinin kabul edilmeyeceğini bildiren hadis (Ebû Dâvûd, Akzıye, 16) vb. deliller de bu konudaki değerlendirmelerin dayanakları arasında yer alır.

Büyük günahlardan kaçınma, farzları eda etme ve iyilikleri kötülüklerinden fazla olma gibi ölçülerin adalet tanımlarında etkili olduğu görülür. (Kâsânî, VI, 268)
Adalet şartlarını taşımayan kişiye fâsık denilmektedir. Kişinin böyle nitelendirilip şahidliğinin reddine sebeb olan fiil ve hallerle ilgili açıklamalar, kişinin dini fazla önemsemediği ve dine bağlılığının zayıf olduğu izlenimini veren tutumlar şeklinde özetlenebilirse de bazı ayrıntılarda farklı yaklaşımlar bulunmaktadır.

Şâfiî'ler fâsığın şahidliğini hiçbir durumda kabul etmez.
Bu konudaki temel gerekçe şahidliğin bir tür değer ve saygınlık göstergesi olarak algılanmasıdır.

Hanefî'ler, adalet şartında ısrar etmekle birlikte genel olarak velâyete ehil olduğu gerekçesiyle fâsığın bazı durumlarda şahidlik yapmasını câiz görürler. Hangi suç ve günahı işlemiş olursa olsun tövbe ettikten sonra kişinin şahidliği kabul edilir. Hanefî'ler zina iftirası suçundan dolayı cezalandırılmış kimseyi bu kuralın dışında tutar; çünkü onlara göre bu kişinin şahidliğinin kabul edilmemesi ona uygulanması gereken had cezasının bir parçasıdır. Bu görüşü benimsemelerinde ilgili âyeti (Nûr 4) anlama tarzı yanında muhtemelen işlenen suçun şahidlikle hiçbir şekilde bağdaşmayacağı düşüncesi de etkili olmuştur.

Fâsıklığın yaygınlaşıp adalet şartına sahib şahidlerin bulunmaması durumunda hakların zâyi olmaması için, hâkimin zarurete binaen mevcutlar arasında nisbeten daha iyi olanların şahidliğine başvurabileceği şeklinde bazı Mâlikî'lerce öne sürülen görüşün Ezraî ve Ahmed b. Abdullah bin Bedr el-Âmirî (el-Gazzî) gibi birçok Şâfiî fakihi tarafından kabul edildiği belirtilir (Kâsânî, VI, 268).

Kâsânî, bu konuda çok katı davranmanın doğru olmayacağına dikkat çekmek için bir defa yalan söyleyenin şahitliğinin kabul edilmemesi halinde şahidlik kapısının kapanacağını söyler (Bedâ'i, VI, 269, 270-271). Bu açıdan birçok fıkıh âlimi, şahidlik yapabilmek için hiç günah işlememiş olmak gibi bir şartın bulunmadığını belirtme ihtiyacı duymuştur.

Adalet niteliği bakımından şahidlerin gerçek durumlarının araştırılmasının (tezkiye) gerekli olup olmadığı tartışılmış, Ebû Hanîfe hadler ve kısas dışındaki haklar konusunda dıştan görünen adaleti yeterli görürken;
Ebû Yûsuf ve Muhammed tezkiyeyi şart koşmuştur.

Hasmın şahidin adaletine itiraz etmesi durumunda, had ve kısas davalarında hasmın itirazına gerek olmaksızın zâhir adaletle yetinilmeyip hâkimin şahidleri soruşturması gerektiği hususunda Hanefî mezhebinde görüş birliği vardır. (H. Yunus Apaydın, "Şahid Maddesi", DİA, C. 38, Sf: 281)



Fâsığı, fâsıklığını bilmeden nikahta şahid yapmışlar ve nikah kıyılmışsa, nikahları sahihtir.
Fakat nikah daha kıyılmamış ise ister fâsığın kendisi olsun , ister fâsıklığı bilen nikah sahibleri olsun bu kimseyi nikah şahidi yapmaktan sakınmalıdırlar.

Âişe (r.anhâ), Peygamber (s.a.v.)'in şöyle buyurduğunu nakletmiştir:
"Bir veli ve iki adaletli şahid olmadıkça nikâh olmaz"

(Ebû Dâvud, Nikâh, 19; Dârimî, Nikâh, 11)

Şahidlikte, başkasının hakkına ilişkin bir olaya veya bilgiye kişinin duyu organları vasıtasıyla muttali olması (tahammül) safhası ile bunu mahkeme huzurunda açıklaması (eda) safhası mahiyet ve sonuçlan itibariyle farklılık arzeder. Bu sebeble fâsıkın tahammül yönüyle şahidliğinin geçerliliği fakih-ler arasında tartışmalı iken edâ safhasındaki şahitliğinin geçerli olmadığı hususunda hemen hemen görüş birliği vardır. Şahidin hangi tür söz ve davranışlarının onun adi sıfatını kaldıran türde bir fısk sayılacağı konusunda ise çok farklı ölçü ve görüşlere rastlanır.
Hanefîler'in nikâh akdinde fâsıkın şahidliğini geçerli saymaları bunu sadece tahammül şahidliği çerçevesinde görmeleriyle açıklanabilir. Yine de Hanefîler'in fâsıkın edâ safhasındaki şahidliği konusunda daha musamahakâr düşündükleri söylenebilir. Nitekim Ebû Yûsuf'un, insanlar nezdinde itibarını yitirmemiş fâsıkın şahidliğinin kabul edileceğini söylerken şahidin doğru sözlülüğünü doğrudan etkilemeyecek fısk hallerini ayrı bir grubta mutalaa ettiği görülür. Hanefiler, kazf haddi cezasına çarptırılan fâsıkın tövbe etse bile şahidliğinin geçerli olmadığına hükmederken Şâfıî, Mâliki ve Hanbelî fakihleri böyle bir fâsıkın şahidliğini geçerli saymışlardır.
(Vehbe ez-Zuhaylî, İslam Fıkhı Ans. VIII, 655)






İlgili Konu:

İslam'da Şahidlik; Fasık Veya Munafığın Şahidliği Nasıl Tesbit Edilir?

https://www.islam-tr.org/konu/islam...unafigin-sahidligi-nasil-tesbit-edilir.26868/
 

Benzer konular

Üst Ana Sayfa Alt