Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

gelen gideni arattı;yeni kıştan eski kışlara

G Çevrimdışı

galebe

Yeni Üye
İslam-TR Üyesi
Kış gelmiş...
havalar en son ramazan bayramında bozulmuştu...sonra yeniden ısınmış neredeyse yaz günlerine yaklaşmıştı...amma ve lakin RABB sübhanehu ve teala dün soğuk havaları hakim kıldı......hem de çetin bir şekilde...dün itibariyle,o kış günlerine özgü soğuk havayı ciğerlerimiz teneffüs etmiş bulundu,kemiklerimiz de hissetti...bugünse daha çetin bir hal alan hava,halkı kışlık moda çevirdi....kışlık elbiseler dolaplardan çıkartıldı ve giyilmeye başlandı...yazlık giyeceklerin gözü ise dolaplara çevrilmiş durumda...şehirlerde sobaların devri yavaştan kapansa da kombiler belki ilk defa çalıştırıldı....sobaların devran sürdüğü yerlerde ise onlar da kış harbine hazır hale getirildi......kış mevsimi gelince o mevsime giriş yapan cümle mahlukat gerekli hazırlığı yapıyor...insandan böceğe herşey...

bu soğuk kış havası bize eski kış günlerini de hatırlatmadı değil hani......küçüklüğümüzdeki kış günlerini....burnumuzdan sümüğümüz aksada hiç çekinmeden onu dilimizle yaladığımız ve bundan da gocunmadığımız o masum günleri....
annemiz başımıza beremizi giydirir,boyunumuzdan yüzümüzü kapsayan yeri ise el örgüsü atkıyla kapatırdı...
ellerimize el örgüsü şirin renkleri olan eldivenleri giyerdik...yüzümüzde gülücük olurdu......bacak kadar boyumuzla koca dünyadan korkmazdık hiç....
ağımızdan çıkan buharları anne babamıza gösterir sevinirdik.....bakkala girince gözümüz sakızlara,cipslere,çikolatalara takılırdı da paramız olmadığı için alamazdık....yoksulduk....ama çok mutluyduk....o abur cuburları izlemek ve elde edememek belki daha güzeldi...
ama birde elde edersek daha bir ayrı oluyordu....
hatırlarım
hal.gif
amınoğlu bakkaldan cips alırdı...benim param olmadığı için sadece izlerdim...sonra isterdim ''bana da ver'' diye...
bir tanecik cipsi verirdi...___onu elime alırken duyduğum heyecanı bugün bir çok kişinin elde edemedği pahalı şeyler içinde yüzerken alamıyorum___...
ve o bir tanecik cipsi yavaşça ıstırırdım...küçücük...lezzeti beni mest ederdi...sonra bir daha ıstırırdım...bir kısmı yere düşerdi...parmağımı ıslatıp yerdeki parçasına dokundurur ve alırdım sonra onu yerdim......yemin ederim ki bugün o yerden alıp yediğim küçücük cips parçasındaki lezzeti hiçbirşeyden alamıyorum...

arada sümüğümüz akardı...kimseden gocunmazdık,ya dilimizle yalardık ya da çok akar da yalamakla bitmezse,onu montumuzun koluna silerdik annemizden dayak yeme pahasına...çünkü o zaman montun koluna sümük silmek tüm çocukların zevkle yaptığı birşeydi ve parayla da değildi sümüğü kolumuza silmek...şimdi milyonlar verip eğlenceli bir işe girişsem aynı heyecanı alamam....vALLAHi ve billahi...

hani saftık o zamanlar....hayallerimiz kirli değildi...hani hayallerimizi sadece bir oyuncak süslerdi....ve hani o oyuncağa hiç ulaşamazdık....sadece başkalarının ellerinde görürdük...ama o oyuncak belki de başkalarının ellerinde güzeldi...

hani o koca koca insanların göremediği küçücük ayrıntıları görürdük de mutlu olurduk ya...onların hep görüp mutsuz oldukları ayrıntıları da hiç görmezdik biz..belki de hep bu yüzden mutluyduk...
hani yere yapışmış bir sakız görürdük.....ayağımızla onu yerden sökmeye çalışırdık da bunu çok severdik...soğuk kış günlerinde sakızlar yere pek yapışmaz donardı da bir tekme atınca fırlar giderdi.......hani binamızın giriş kapısının alt kısmında küçük bir ''tipitip'' yapıştırması vardı....hani gidip üstünde ne yazdığına bakardık da okuma yazma bilmediğimiz için anlayamazdık....ama bir gün mutlaka anlarız diye hergün bakardık ona....
hani büyüklerimiz filimlerdeki kahramanların elindeki silahların mermilerinin hiç bitmeyişini çok saçma bulup sıkılırken biz heycanla filim karakterinin kötü adamları öldürmesini beklerdik........camdan izlerdik soğukta üşüyüp büzüşen güvercinleri... binanın kapısı açıldıkça içeri sıvışma çabası veren kediyi de bir tek biz görürdük.....karşı binadaki çocuğun,balkonun mavi örtüsünün arasından aşağı işemesini de birtek biz görüyorduk...
ya görmediklerimiz....evde yakacağın bittiğini ve üşümeye mahkum olduğumuzu hiç bilemezdik...paramızın yetersiz olmasa da hep az olduğunu da biz bilmezdik....babamızın ayakkabısıyla oynardık akşamları da altındaki deliği iyi birşey bellerdik...ama işe giderken o üşürdü ordan,ayağı ıslanırdı,bunu bilmezdik....
birşeylerden mahrum kalmak pahasına bakkala borç yazdırmadığımızı da biz bilmezdik...
evimiz hep genelde soğuk olurdu...bunun sebebini de bilmezdik....
neden istediğimiz oyuncağa sahip olamadığımızı da bilemiyordum.....babamız neden bize ayakkabıyı hep büyük numara alıyordu?
veya yıllarca,yırtık pırtık olana kadar aynı montu neden giydiğimi de hiç bilemedim....gerçi bunu bilmem için gerekli bir sebep yoktu....bunu bana iğnelercesine söyleyip beni incitecek insanlar da yoktu çevremde...hem olsa kaç yazardı....küçüktüm,saftım,masumdum ve anlamazdım zaten...zaten tüm bunlara rağmen eski kışlarda ben dünyanın en mutlu çocuğuydum,herşey vırs gelip tırs gidiyordu...

hani küçüktük işte o zamanlar....herşeyin tadı ve kokusu bir ayrıydı....elmaların tadı ve kokusu bir farklıydı biz küçükken...
portakallar,mandalinalar ve narlar daha güzel kokardı,daha bir leziz olurdu.....bir nar tanesi,bir dilim elma veya mandalina bizim gözümüzde çok büyüktü....babamla manava gitmeye bayılırdım....oradaki meyveleri izlemek bir ayrıydı...hepsinden alamazdık...ama aldıklarımızın kokusu bile eve gidene kadar beni benden alırdı...belki o esnada kendim gibi küçük bir havucu poşetten alır yerdim..ne güzel olurdu o havuç.....ne kadar sulu ve lezzetliydi..şeker gibi tadı vardı ve kıtır kıtırdı....sonra bir dilim mandalina verilirdi elime...onu önce koklardım.....o koku...evet o koku şimdiki mandalinalarda yok....sonra ağızıma atardım...suyu hiç bitmezdi sanki...dakikalarca aynı mandalin dilimini yerdim...neden çok güzeldi ve bitmiyordu....açgözlü olmadığımız için ve tadını almayı bildiğimiz için mi?

evde bazen sobanın üstüne patates koyardık...bilmiyorum,bazıları küçüklüklerinde sobaya kestane koyduklarını söylüyorlar ama ben öyle bir anı hatırlamıyorum...
en kral şey patatesti o zaman...ince ince dilimler,tuzlar sonra sobanın üstüne koyardı annem....ilk ben yerdim evde...zaten benden başka çocuk yoktu...
ne güzel birşey ya...söylemesi bile güzel......evet ben çocuktum o zamanlar...günahkar değildim..kirli değildim..saf...temiz...masum...
patates diyorduk...evet onları ilk ben yerdim...onun da kokusu vardı çok güzel...elimi yakmasın diye annem elinde tutardı...küçücük bir parça verirdi ağızıma...onu yerdim..sonra bir daha verirdi....bazen şebeklik babında patatesle beraber annemin elini de ıstırırdım kopartırcasına da ikinci yediğim tokat olurdu........
olsun,patatesli anne eli yemek çok güzel oluyor....belki de güzel olan patatesli anne eli üstüne şaplak yemekti...
herneyse ne yediysek yiyelim güzeldi vesselam...

o zaman güzel olan şeylerden birisi de anne babamızdan dayak yemekti...dayak dediysek öyle vahşice değil...bir tokat...bir kulak çekilmesi..iki silkelenme...üç terliklenme...oklavayla dayak yemeye hep özendiysem de hiç oklavayla dövülmedik biz...annemiz korkardı gözümüze girer diye......
onların tadı da bir ayrıydı...kış günü iki kat pijama giydiğimiz için kaba etlerimizden aldığımız darbeler pek acıtmazdı....yüzümüze tokat yersek de ısınırdık,kulaklarımız hakeza....

o kış günlerinde köyümüzden getirdiğimiz pekmezleri içirirdi ebeveynimiz bize,zorla....pekmez kan yapar,ciğeri kuvvetlendirir,aslan oğlum benim aç ağızını tarzı dil dökmeler işe yaramayınca pek kıymetli babamız devreye girerdi....
kendisi annemiz gibi yumuşak davranmazdı ama ona da boyun eymezdik..ferman sizin odalar benimdir demesek de kaçardık onlardan......sonra organize olurlardı yakalarlardı bizi...babam bi eliyle ellerimizi tutup kıstırırken diğer eliyle burnumuzu kapatırdı...anneciğim de hayatta bir sevemediğim pekmezi boşaltırdı ağızımdan....el mahkum yutardık vesselam...o da güzeldi......
köyden gelen tereyağını bize zorla yedirme teşebbüsleri de bundan farksız olmazdı..onu da baba tokatıyla katık yapar yerdim,yanında da gözyaşlarımla beraber akan sümüğümü de içine katarak...hasta olmayalım diye bunlara zorluyorlardı bizi....
şimdi?
ah o günlerdeki kadar mutlu olsam da hergün zorla pekmez,tereyağı ve dayak yesem de ağlasam...o anlarda bile mutluyduk.....

bazen de oturmaya giderdik ya hani akrabalara...gece uzun olurdu...biz uyuklamaya başlardık...annemiz telaşlanırdı da babamıza seslenirdi...çocuğun uykusu geldi,uyumadan gidelim,şimdi terler de hasta olur diye....sonra sırtımıza havlu koyarlar ardından iyice sararlardı bizi de öyle çıkartırlardı evden...
evimize de yürüyerek giderdik....arabamız yoktu...soğuk ve karanlık sokaklarda babamızın verdiği güvenle ısınırdık....ayakkabılarımızdan çıkan sesler boş sokakları inletirdi...soğuk olduğu için sokaklar boş olurdu...yolun ortasından yürürdük.....sokak lambalarının aydınlatmadığı yerde babamızın elini daha bir sıkı tutardık....

hani hep ''biz küçükken'' diye başlayan cümleler kurarız ya....herşey belki de o zaman güzeldi deriz ya...
aslında öyle değil.....aslında yine pek birşey değişmiş değil....kış yine aynı kış,elma yine elma,portakal,mandalina,nar yine aynı...........
o zamanlar güzel olan asıl bizdik.......biz saftık küçükken...biz güzel kokluyorduk...biz tadını ala ala yiyorduk...
ama şimdi öyle değil...narların değeri yok gözümüzde.....kokusu umrumuzda değil...yere düşen parçaları geç,yüksektekiler bile önemli değil..sırf yemek için yiyoruz..hiçbirşey değerli dğil...çekici değil.......birşeyler sürekli kovalıyor bizi..peşimizden geliyor...elimze aldığımızı hemen bırakmak zorunda kalıyoruz....nedir bu sorun,nedir bu sıkıntı??4
büyümüş olmak olmasın,ne dersiniz?
user_online.gif
Turkey.gif
http://www.iuforum.net/showthread.php/showthread.php?do=post_thanks_add&p=829971
 
Üst Ana Sayfa Alt