Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Günümüz Insanlarının Taguta Muhakeme Olma Konusunda Ileri Sürdükleri Iddia

E Çevrimdışı

ebucihad

Üyeliği İptal Edildi
Banned
İslam iddiasında bulunan bir kimse şöyle diyebilir:
"Bizim yaşadığımız devlette Allah-u Teâlâ’nın kitabı ve Rasulunun sünnetiyle hükmedilmemektedir. Şayet Allah-u Teâlâ'nın indirdiğinden başkasıyla hükmeden taguta muhakeme olmaya gitmezsek hakkımız zayi olacak (elden gidecek). Öyleyse bizim gasbedilmiş olan hakkımızı elde etmemiz için bu mahkemelere gitmemiz ve meseleyi şikayet etmemiz kesinlikle gerekmektedir. Üstelik biz bu mahkemelere kalben inanmıyor ve onlara tagut olarak bakıyoruz. Fakat biz, hakkımız gitmesin diye böyle yapmaya mecburuz, bizim onlara muhakeme olmamız kesinlikle gerekmektedir. Buna göre biz, inanmadığımız, niyetimiz ve kalbimiz Allah-u Teâlâ için halis olduğu ve bunu yapmakta bir şirk ve Allah-u Teâlâ'nın şeriatinden başkasının kabulü söz konusu olmadığı halde nasıl olur da bundan dolayı kafir oluruz?"
Böylelerine diyoruz ki:
"Size bir soru sormak istiyoruz:
"Şayet bir kimse sizin hakkınızı gasbetse ve size:
"Şayet hakkınızı geri almak istiyorsanız sizin üzerinize düşen görev bana bir rekat namaz kılmanız veya bir gün oruç tutmanızdır" dese acaba bunu yapar mısınız?
Eğer bunu yapacak olursanız müslüman kalır mısınız?
Kesinlikle dersiniz ki: "Elbette müslüman kalmayız. Zira namaz ve oruç Allah-u Teâlâ'dan başkasına yapılmayan birer ibadettir. Her kim bunları Allah-u Teâlâ'dan başkasına yaparsa, O’ ndan başkasına kulluk yapmış ve şirk koşmuş olur. Çünkü o, kendisini ilah yerine koyan bir kimseye namaz kılmış ve oruç tutmuştur."
Öyleyse (Allah size hidayet etsin) hiç düşündünüz mü?
Allah-u Teâlâ kendi şeriatinden başkasına muhakeme olmayı niçin yasakladı?
Kendi kitabından ve rasulunun sünnetinden başkasına muhakeme olan kimseye apaçık bir sapıklık ve İslam milletinden çıkaran bir küfürle niçin hükmetti ve o kimseyi tagutun kulu olarak niçin vasıflandırdı?"
Allah-u Teâlâ'nın dünyada ve ahirette tek hüküm koyucu olduğunu kabul etmek ve O’nun kitabına, rasulunun sünnetine muhakeme olmak tıpkı tevhidin temellerinden birer temel olan namaz, oruç, hac gibi bir ibadettir.
Her kim bu ibadeti veya ondan bir kısmını Allah-u Teâlâ'dan başkasına yaparsa işte o tıpkı Allah-u Teâlâ'dan başkasına namaz kılmış ve oruç tutmuş gibidir. Zira bu da ibadettir, onlar da ibadettir. Üstelik hüküm vermenin ve hükmüne muhakeme olmanın ancak bir olan Allah-u Teâlâ'ya ait olduğunu bize Allah-u Teâlâ söylüyor.
İster büyük meselede olsun, ister küçük meselede olsun O, hükmünde kendisine asla ortak kabul etmez. İşte bu ibadet sadece O’nun hakkıdır. Bu sebeple ne konuda ve kime olursa olsun O’ndan başkası için yapılması asla caiz değildir.
Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor:
إِنِ الْحُكْمُ إِلاَّ لِلّهِ أَمَرَ أَلاَّ تَعْبُدُواْ إِلاَّ إِيَّاهُ ذَلِكَ الدِّينُ الْقَيِّمُ وَلَكِنَّ أَكْثَرَ النَّاسِ لاَ يَعْلَمُونَ
"Hüküm vermek Allah’a aittir. Kendisinden başkasına değil yalnız O’na ibadet etmenizi emretti. Dosdoğru din budur. Fakat insanların çoğu bilmezler." (Yusuf: 40)
Şayet iddianız taguta sevgi göstermediğiniz ve onu inkar ettiğiniz, bununla birlikte ona muhakeme olduğunuz şeklinde ise o zaman ameliniz iddianızı yalanlamaktadır. Zira siz gerçekten tagutu inkar etseydiniz ve ona kalben buğzetseydiniz, küçük veya büyük hiçbir meselede ona muhakeme olmazdınız. Velev ki hakkınız zayi olsa (elden gitse) bile...Öyle ki rızık Allah-u Teâlâ'dandır. Onu hiç kimse artırmaya veya eksiltmeye güç yetiremez.
Gerçek şu ki; Allah-u Teâlâ'dan başkasına muhakeme olma meselesi, hak ve hukuk ya da bunların zayi olması (elden gitmesi) meselesi değildir. Şüphesiz ki o, ibadetlerden birisini Allah-u Teâlâ'dan başkasına yapmak ve Allah-u Teâlâ'nın haklarından bir hakkı Allah-u Teâlâ'dan başkasına vermek, böylece bir kimseyi ya da kimseleri Allah-u Teâlâ seviyesine yükseltmektir. İşte bu, küfür ve şirkin ta kendisidir...
Allah-u Teâlâ bu kimselerin iman iddialarını reddediyor ve onlara müslümanlar olarak bakmıyor. Velev ki onlar Rasûlullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem’e indirilene iman ettiklerini iddia ediyor olsalar bile... Çünkü onlar iman iddialarıyla birlikte, gerçek imanla aynı anda bir arada bulunamayacak bir ameli işlemeyi istemektedirler. Oysa her kim Allah-u Teâlâ'ya doğru iman ederse kesinlikle o kimse gerek nefsinde ve gerek amelinde taguta muhakeme olmayı istemez.
Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor:
أَلَمْ تَرَ إِلَى الَّذِينَ يَزْعُمُونَ أَنَّهُمْ آمَنُواْ بِمَا أُنزِلَ إِلَيْكَ وَمَا أُنزِلَ مِن قَبْلِكَ يُرِيدُونَ أَن يَتَحَاكَمُواْ إِلَى الطَّاغُوتِ وَقَدْ أُمِرُواْ أَن يَكْفُرُواْ بِهِ وَيُرِيدُ الشَّيْطَانُ أَن يُضِلَّهُمْ ضَلاَلاً بَعِيدًا
"Sana ve senden öncekilere indirilenlere inandıklarını iddia edenleri görmüyor musun? Reddetmeleri emrolunmuşken tağuta muhakeme olmak istiyorlar. Şeytan onları derin bir sapıklığa düşürmek istiyor." (Nisa: 60)
İşte bu ayet, iman iddialarıyla birlikte taguta muhakeme olmak isteyenleri şeytanın saptırmak istediğini açığa çıkarıyor.
Öyle ki onlara:
"Taguta muhakeme olmayı istedikleri ve ona muhakeme oldukları halde iman üzerinde kalacaklarına dair vesvese veriyor, onları kandırıyor, amellerini süslü göstererek onları buna inandırıyor."
İşte Allah-u Teâlâ'nın:
( وَيُرِيدُ الشَّيْطَانُ أَن يُضِلَّهُمْ ضَلاَلاً بَعِيدًا )
"Şeytan onları derin bir sapıklığa dü-şürmek istiyor" sözü bu manadadır.
Şeyh Süleyman b. Sehman’a zaruret altında taguta muhakeme olmak konusunda sorulduğunda şöyle dedi:
"İkincisi: Taguta muhakeme olmanın küfür olduğunu öğrendikten sonra sana şöyle denir:
Allah-u Teâlâ kitabında küfrün, öldürmekten daha büyük olduğunu şöyle zikretti:
وَالْفِتْنَةُ أَشَدُّ مِنَ الْقَتْلِ
"Fitne öldürmekten daha şiddetlidir." (Bakara: 191)
وَالْفِتْنَةُ أَكْبَرُ مِنَ الْقَتْلِ
"Fitne öldürmekten daha büyüktür." (Bakara: 217)
Bu ayetlerde geçen (فِتْنَةُ) "fitne" den kasıt; küfür ve şirktir.
Bil ki! Gerek çölde yaşayan ve gerekse şehirde yaşayanların hepsinin, birbirleriyle ta yok oluncaya kadar savaşmaları, İslam şeriatine ve Rasûlullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in getirdiği hükümlere muhalefet eden ve başka hükümlerle hükmeden tagutu, aralarındaki ihtilafı çözme konusunda hakem tayin etmelerinden daha ehvendir.
Üçüncüsü: Eğer muhakeme olmak küfürse ve ihtilaf dünya içinse, o zaman nasıl olur da dünya için küfre girersin?
O halde Allah-u Teâlâ ve rasulü her şeyden daha sevgili olmadıkça hiç kimse iman etmiş olmaz. Aynı şekilde Rasûlullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem, kendi çocuğundan, babasından ve bütün insanlardan daha sevgili olmadıkça hiç kimse iman etmiş olmaz.
Bütün dünyan gitse de tagutun mahkemesine muhakeme olmak senin için asla caiz olmaz.
Şayet sana ya elindeki her şeyi vereceksin veya taguta muhakeme olacaksın denilirse, sana farz olan şey; elindeki her şeyi vermen fakattaguta asla muhakeme olmamandır. (Eddureru’s Seniye Mürtedin hükmü bölümü s: 275)
Şu ayetleri dikkatlice okuduğumuzda bu meseleyi daha iyi anlarız.
Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor:
إِنَّ الَّذِينَ ارْتَدُّوا عَلَى أَدْبَارِهِم مِّن بَعْدِ مَا تَبَيَّنَ لَهُمُ الْهُدَى الشَّيْطَانُ سَوَّلَ لَهُمْ وَأَمْلَى لَهُم ذَلِكَ بِأَنَّهُمْ قَالُوا لِلَّذِينَ كَرِهُوا مَا نَزَّلَ اللَّهُ سَنُطِيعُكُمْ فِي بَعْضِ الْأَمْرِ وَاللَّهُ يَعْلَمُ إِسْرَارَهُمْ فَكَيْفَ إِذَا تَوَفَّتْهُمْ الْمَلَائِكَةُ يَضْرِبُونَ وُجُوهَهُمْ وَأَدْبَارَهُمْ ذَلِكَ بِأَنَّهُمُ اتَّبَعُوا مَا أَسْخَطَ اللَّهَ وَكَرِهُوا رِضْوَانَهُ فَأَحْبَطَ أَعْمَالَهُمْ ْ
"Kendilerine doğru yol açıkca belli olduktan sonra mürted olup tekrar küfre dönenlerin yaptıklarını şeytan kendilerine hoş göstermiştir. Çünkü onlar Allah’ın indirdiklerini hoş karşılamayanlara: "Biz size ileride bazı hususlarda itaat edeceğiz" dediler. Halbuki Allah onların gizlediklerini biliyor. Ya melekler yüzlerine ve arkalarına vura vura canlarını alırken halleri nice olacak?"
Çünkü onlar Allah’ı gazablandıracak şeylere uydular ve O’nun rızasını hoş karşılamadılar. Bunun üzerine Allah da onların amellerini boşa çıkarıverdi." (Muhammed: 25-28)
İmanın şartları Allah-u Teâlâ'nın farz kıldığı gibi altıdır.
Bu şartlara, nefislerimizin istediği gibi değil de Allah-u Teâlâ'nın istediği gibi doğru bir şekilde iman olmaksızın Allah-u Teâlâ'nın kabul ettiği sahih iman gerçekleşmez. Bu şartlardan bir tanesi ihlal edilir veya eksik yapılırsa Allah-u Teâlâ’nın kabul ettiği iman ve İslam söz konusu olmaz.
Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor:
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ آمِنُواْ بِاللّهِ وَرَسُولِهِ وَالْكِتَابِ الَّذِي نَزَّلَ عَلَى رَسُولِهِ وَالْكِتَابِ الَّذِيَ أَنزَلَ مِن قَبْلُ وَمَن يَكْفُرْ بِاللّهِ وَمَلاَئِكَتِهِ وَكُتُبِهِ وَرُسُلِهِ وَالْيَوْمِ الآخِرِ فَقَدْ ضَلَّ ضَلاَلاً بَعِيدًا
"Ey inananlar! Allah’a, rasulüne, rasulüne indirdiği kitaba ve daha önce indirdiği kitaba inanmakta sebat gösterin. Kim Allah’ı, meleklerini, kitaplarını, rasullerini ve ahiret gününü inkar ederse şüphesiz derin bir sapıklığa sapmıştır." (Nisa: 136)
 
Üst Ana Sayfa Alt