Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Hanefi Mezhebinin Hadislere Dayanmadığı Iddialarına Reddiye

Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...
F Çevrimdışı

ferdiosman

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Peygamberimize ve Hz. Ömere dayandırılmaya çalışılan -“ALLAH kürsünün üzerine otururda, kürsünün yeni deve semerinin gıcırdaması gibi gıcırdaması vardır “- rivayetlerine –Sahih- diyen İbni Teymiyye (bk.Mecmüu’l-Feteva,16/435-439) ve öğrencisi İbni Kayyım(bk.Tenzibu’s-Sünen,7/95-117)
Ben sadece delilleri zikrediyorum demn de yalan ,işine geleni zikrediyorsun,işine gelmeyi senin gibi düşünen Albani ve diğerlerin cerhine başvuruyorsun.

Senin gibi zatıyla arşın üzerinde oduğunu söylemedikleri için İbni Hacer'in ,İmam Nevevi,Hafız Iraki gibi nicelerini Kafirlikle suçlayan rivayetleri yukarıda zikreden yine sendin.
 
hitman Çevrimdışı

hitman

Üye
İslam-TR Üyesi
ben bu humble, ferdiosman, habibullah falan elemanların kim olduğunu, ne yapmak istediklerini ilkin anlamamıştım.

uzun süredir okuyucu olarak göz gezdirdiğim islam-tr forumunda bu aralar son günlerin moda tabiriyle "açılım" var heralde. destekliyorum gönülden. her çeşit renkli renksiz tip dolmuş. osmanlı kralı fatih isimli adamın resimleri falan baya güldüm. demek açılım böyle oluyormuş. gerçi her forumda modların meşrebinden uzak tiplere de konuşma hakkı tanınır belki forumun ana fikrini benimseyip kimbilir ilerde müdavim olurlar falan diye.

yoksa yeni insanlar kazanmak tebliğ sahasını genişletmek mümkün olmaz. elbette sapık nakşilerle sapık kevserilerle arada sırada sohbet ortamı doğacak ki onlar da ashabul hadisin ağzından hakkı işitme imkanına kavuşsunlar da ilerde sıkı birer sünni olsunlar diye. mezarlara tapmaktan vazgeçip de Allah'a yönelmeleri başka nasıl mümkün olur?
bu arkadaşlar da okusunlar elbet, biraz selef akidesinden hadisçilerin yolundan nasiplenirler inşallah. yalnız onlar okuyup bişeyler öğrenenene kadarki süreç sancılı geçiyor. çünkü hadleri olmayan konularda tartışmaya giriyorlar. içinizi boşaltmak istiyorsanız enver ören'in necip fazılın sitesine falan gidin. kendi kafa denginiz olan elemanlardan oralarda bolca var. kendi aranızda hurafelerinizi yazıp durursunuz.

ama siz bunu yapmıyorsunuz.

"takiyye yapıp sufi kalıcam azar işitmemek için de selef alimlerine göstermelik iki kelime hürmet edicem bu arada da çaktırmadan islam-tr'ye zehir saçıp içine edicem" derseniz işte bu olmaz. sayınızın çokluğuna güvenmeyin kuburiler.
 
F Çevrimdışı

ferdiosman

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Fahruddin Razi 'nin dediği gibi tecsimi nefyeden ve tenzihi isbât eden en büyük delil Ne tarafa yönelirseniz, Allah'ın vechi oradadır (Bakara 115)ayetidir .Bunu ister vechi zatıyla diye tevil et ister yüzü diye ......(Fahruddin Er-Râzi, Tefsir-i Kebir Mefâtihu’l-Gayb, Akçağ Yayınları,Bkz. IV. 21, XXIV. 68, 71, XXV. 24.) Haydi bu ayeti tevil et ama siz tevile karşıydınız dimi?

."Resulullah (s.a.v.) yatağına yerleşince şöyle dua ederdi: "Ey, göklerin rabbi, yerin rabbi ve herşeyin rabbi olan, taneyi ve çekirdiği yaratan, Tevratı, İncili ve Kur'anı indiren Alhıhım, ben senin, perçeminden yakalayacağın her şer sahibinin şerrinden sana sığınırım. Sen evvelsin, senden önce hiçbir şey yoktu. Sen sonsun. Senden sonra da hiçbir şey kalmayacaktır. Sen zahirsin, senin üs*tünde hiçbir şey yoktur. Sen bâtınsın, senin altında hiçbir şey yoktur. Sen, be*nim borcumu öde, fakirliğimi gider. [Ebu Davud, K el-Edeb, bab: 98, Hadis no: 505/ Müslim, K. ed-Dua, bab: 61, Hadis no: 2713 / Tirmizi, K. ed-Da’vat bab: 19, Hadis no: 3400)

Haydi bu hadise de zayıf de ....Allah' tan kork bu kadar delil getiriyoruz sana....kim bilir belkide tevil edersin.
 
F Çevrimdışı

ferdiosman

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Sen rahat ol Hitman biz senin Ebu Hanife' ye olan kininle ne yapmaya çalıştığını ilkin anlamıştık zaten.

Sağı solu tekfir etmeyi,sapık demeyi bırakıp ,biraz da varsa eğer ilmi bir şeyler yazsan...

Allah sizi bulunduğunuz fitneden kurtarsın....Bir de Hadisçiyiz demiyor mu? Sahih hadislerden delil getiriryoruz hurafe diyor .Körler çarşında ayna satmak harbiden zor iş...
 
H Çevrimdışı

Habibullah

İyi Bilinen Üye
Site Emektarı
hitman denilen sahisa sunnetler insanlarin davranma bicimleri,yonetilme bicimleri,hukuksal duzenler,yasadigimiz ortamdaki ahlaki degerler,amellerin nasil yapilacagi ile olan bilgileri kapsar
ALLAH(C.C) kendinin ozelliklerini sifatlarini kitabinda ACIK VE NET OLARAK YAZMISTIR,
kutsal kitabta yani KURAN da bunlar acikca belirtilmisitrve bunlari bilmek FARZDIR.
ALLAH (c.c) sifatlarini tartismak.ve o konular hakkinda gorus bildirmek kullarin gorevi hic degildir.
ALLAH (C.C) kullarini ne ile degerlendirecigini acikca ayetlerde belirtmistir.
ALLAH (c.c) mahluklari yaniherseyi kendine sadece kulluk yapsinlar diye halk etmistir.
ALLAH (C.C) kullari SALIH AMELLE mukellef kilmistir .
ALLAH (c,c) mizanda kimseye sen selefsin,senhalefsin,sen su mezhepdensin,sen su firkadansin,sen su cemaatdansin,sen doktorsun,sen muhendissin,gibi siniflandirmaya sokmayacakdir;oradakiler bellidir sadece AMELLERI TARTIYA KONACAK INSANLAR.
ALLAH(C.C) mizanda kimseye onun kitabini bunun kitabini okudunmu diye sormayacak KURAN I OKUDUNMU VE OKUDUGUNA GORE AMEL ETTINMI DIYE SORACAKTIR.
ALLAH (C.C) SADECE KENDI KITABINI OKUYAN VE O KITABA GORE IMAN EDEN(LAFLA IMAN DEGIL KANININ SON ZERRESINE KADAR IMAN EDEN) AIL SAHIPLERI,SALIH AMEL SAHIPLERINE MUKAFATI NE ISE ONU VERECEKTIR.

BU ARADA KENDI SIFATLARINI SAYMISSIN takiyye yapıp sufi kalıcam azar işitmemek için de selef alimlerine göstermelik iki kelime hürmet edicem bu arada da çaktırmadan islam-tr'ye zehir saçıp içine edicem" derseniz işte bu olmaz. sayınızın çokluğuna güvenmeyin kuburiler.
 
F Çevrimdışı

ferdiosman

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
İbni Teymiyye ve talebelerini şaz görüşünden gidipte Cumhura muhalefet eden arkadaşlara hatırlatmalıyız ki;
Ehli Hadis nickli tavsiye ettiği kitapta İmam Tahavi Akide risaliyesiinde derki;
Müslümanların Cemaatini Muhalefet etmeyiz.Sünnete ve Cemeaatetabi oluruz.Şaz görüşlerden,,İhtilaftan ve tefrikadan da uzak dururuz.Cemaati hak ve doğru buluruz. Parçalanmayı eğrilik ve azan görürüz. Sünnet ve cemaate tabi oluruz. Dağılmak, ihtilaf ve parçalanmaktan çekiniriz. Adalet ve emanet ehlini severiz. Zulüm ve hıyanet ehline bu'uz ederiz. Müslümanların cemaatına muhalefet etmeyiz

hatta Şarih AkidetütTahaviye Şarihi İbn-i Ebi'l-İzz derki;

Hatta İmam Tahavi'nin -Müslümanların cemaatine muhalefet etmeyiz- sözü mutlak olarak kabul edilir yani bizler müslüman cemaatinin üzerinde ittifak etmiş olduğu hiçbir hususta onlara muhalefet etmeyiz.Çünkü müslüman cemaate muhalefet etmek haktan SAPIŞTIR,DELALETTİR ve BİD'AT' tır. sh.317

Ve şu hadisler Benim ve ashâbımın sahip bulunduğumuz Cemaat inancından bir karış ayrılan kişi, muhakkak İslâm ipini boynundan çıkarmış olur” (Tirmizî, no:2641, 2863,)

Ümmetim delalet üzere birleşmez" ve "Allah’ın (inayet) eli cemaatin üzerindedir" diyen Allahresulünün(s.a.v) buyruğuyla Hadisi Tirmizi İbn Ömer'den naklediyor. Rasulullah (s.a.v.) buyurdu: "Kuşkusuz Allah ümmetimi -ya da Muhammed ümmetini- sapık*lık üzerine birleştirmez. Allah'ın eli toplulukla birliktedir. Kim top*luluktan (cemaat) ayrılırsa ateşe yaklaşır." Bkz. Tirmizi, Kitap el-Fi-ten, Cemaatin Gerekliliği babı, H. No: 2167, c. 4, s. 466. Tirmizi, hadis bu yönüyle "gariptir" diyor. Hakim'in Müstedrek'inde hadisin başka ravileri de vardır. Bkz. c. 1, s. 115-116. İbn Ebi Asım'ın Sünne'sinde ha*dis şu numaralarla naklediliyor: 80, 82, 83, 84, 85, s. 39,41,42; Aynı ha*disi Suyuti, Cami el-Sağir isimli eserinde -Allah'ın eli cemaat üzerinde*dir. Kim cemaatten ayrılırsa ateşe yaklaşır- fazlalığıyla anlatıyor. Ve ha*disin "Hasen" olduğunu söylüyor. el-Cami el-Sağir, c. 1, s. 278, H. No: 1818; Hadis Müsned'de başka ravi'den naklediliyor. Ebu Zer şöyle anlatıyor; Peygamber'den:


"Kuşkusuz Allah azze ve celle kesinlikle ümmetimi hidayetten başka bir şeyde toplamaz." (Müsned c.5,s.145)

 
F Çevrimdışı

ferdiosman

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Allah zatında düşünmek caiz değildir

''Allah'ın hakikatını idrak etmekten aciz kalmak Ancak odur hakiki idrak''
''Allah'ın hakikatına dair hatırına getirdiğin Her şeyden ,Rabbimiz münezzehtir.''

Yukafrıdaki sözler şiirdir.İbni Teymiyye Müşkil ayetlerin Tefsirinde Arap şiirine ne kadar başvurduğu ehlinin malumudur.
İbn-i Abbas (ra)'ın naklettiğine göre, mescitte bazı insanlar Allah'ın zatı hakkında düşünmeyi tartışıyorlardı Bunun üzerine peygamberimiz (s a s) bu hususta şöyle buyurdu:
"Allah'ın yarattıkları hakkında düşünün Allah'ın zatını düşünmeyinAllah'ın şahsı hakkında düşünmeye güç yetiremezsiniz"

Haddi aşmamak lazım Allah celle celaluhunun ahirete tahsis etmiş olduğu 'Onun zatını görmek, anlamak ve kavrayabilmek' işini henüz dünyada anlamaya kalkışmak haddi aşmaktır bizden istenilen Onun varlığını kur'anda tarif ettiği gibi bilmek ve yarattıkları hakkında tefekkür etmektir bunun haricinde kalan işler caiz değildir,diyen ne güzel demiş
 
F Çevrimdışı

ferdiosman

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Ebû Hüreyre (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:
"Kul Rabbine en ziyade secdede iken yakın olur, öyle ise (secdede) duayı çok yapın." Sahihtir[Müslim, Salât 215, (482); Ebû Dâvud, Salât 152, (875).] [İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları:6/524.]
Bu hadiste ifade edilen yakınlık, maddî bir yakınlık, yâni mekân yakınlığı olmamalıdır.
Sahih bir kudsi hadisten de örnek verelim, Allah'u teala şöyle buyurur;''Kulum nafile amelllerle bana yaklaşmaya devam ederse,ben onu severim.Onu sevdiğim zaman da,onun duyan kulağı ,gören gözü,tutan eli,yürüyen ayağı olurum'' (Buhar‎, VII, 190, (Rikaak 38)Müslimbni Mace, Ebu Davud, Tirmizi, Nesâî, Muvatta’dan Kudsi Hadisler, Madve Yay‎nlar‎: 153-154)

Bu hadisler nasıl tevil ediyorsak

“Gökteki ilah da, yerdeki ilah da O’dur”,
“O, göklerde ve yerde tek Allah’tır”,

“Gökte olandan emin mi oldunuz”?
ayetlerinden kasıt, zatının bu yerlerde bulunması değil uluhiyyetinin sabit
olmasıdır.
“Üç kişinin gizli konuştuğu yerde dördüncüsü mutlaka
O’dur”,
ayeti ise Allah’ın her şeyi bildiğini yani hiçbir şeyin O’na
gizli kalmadığını ifade etmektedir.
“Biz ona şah damarından daha yakınız”, ayetinin kudret ve
hakimiyet bakımından yakın olduğunun anlaşılması daha isabetli
olsa gerektir. “O, kullarının üstünde yegane kudret ve tasarruf
sahibidir” ayeti de buna delalet etmektedir. Hz.İbrahim’in da dediği gibi, “Ben Rabbime gidiyorum, O bana doğru yolu gösterecek”. “Şüphesiz ki, Rabbin katındakiler asla kibirlenmezler”, yani melekler kibirli bir davranış sergilemezler. Görüldüğü üzere bu ayetin kastettiği mekân değil, makam yakınlığıdır.

Yine Sahih hadiste belirtildiği gibi
."Resulullah (s.a.v.) yatağına yerleşince şöyle dua ederdi:..... Sen zahirsin, senin üs*tünde hiçbir şey yoktur. Sen bâtınsın, senin altında hiçbir şey yoktur. [Ebu Davud, K el-Edeb, bab: 98, Hadis no: 505/ Müslim, K. ed-Dua, bab: 61, Hadis no: 2713 / Tirmizi, K. ed-Da’vat bab: 19, Hadis no: 3400)
 
E Çevrimdışı

Ehli_Hadis

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
حدثنا أبو كريب حدثنا أبو أسامة عن الأعمش عن أبي صالح عن أبي هريرة قال جاءت فاطمة إلى النبي صلى الله عليه وسلم تسأله خادما فقال لها قولي اللهم رب السماوات السبع ورب العرش العظيم ربنا ورب كل شيء منزل التوراة والإنجيل والقرآن فالق الحب والنوى أعوذ بك من شر كل شيء أنت آخذ بناصيته أنت الأول فليس قبلك شيء وأنت الآخر فليسبعدك شيء وأنت الظاهر فليس فوقك شيء وأنت الباطن فليس دونك شيء أقض عني الدين وأغنني من الفقر قال هذا حديث حسن غريب وهكذا روى بعض أصحاب الأعمش عن الأعمش نحو هذا وروى بعضهم عن الأعمش عن أبي صالح مرسل ولم يذكر فيه عن أبي هريرة
Tirmizi Hadisi:3481- Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Fatıma bir hizmeçi istemek üzere Rasûlullah (s.a.v.)’e geldi: Rasûlullah (s.a.v.), ona şöyle buyurdu: Sen şöyle duâ et: “Yedi kat göklerin Rabbi, Allah’ım büyük arşın sahibi Allah’ım Ey Rabbimiz, Ey tüm varlıkların Rabbi Tevratı, İncili ve Kur’ân-ı indirdiren, Ey taneyi ve çekirdeği yaran herşeyin şerrinden sana sığınırım. Her canlının iradesi senin elindedir. İlk sensin senden evvel hiçbir varlık yoktur. Son sensin, senden sonraya hiçbir varlık kalmayacaktır. Zahir sensin senin üstünde hiçbirşey yoktur. Batın sensin senden ileri hiçbir varlık yoktur. Borçlarımı öde beni yoksulluktan kurtar.” (Müslim, Zikr: 27; Ebû Dâvûd, Edeb: 17)

� Tirmizî: Bu hadis hasen garibtir. A’meş’in adamlarından bazıları A’meş’den buradakine benzer şekilde rivâyet etmişlerdir. Bazıları bu hadisi A’meş’den, Ebû Salih’den mürsel olarak rivâyet etmişler ve Ebû Hüreyre’yi zikretmemişler.(Sünen Tirmizi 3481 nolu rivayet)

1-Zahir sensin senin üstünde hiçbirşey yoktur.
2-Batın sensin senden ileri hiçbir varlık yoktur.

Müslimde ki Hadis: (2713) Bana Züheyr b. Harb rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Cerir Süheyl'den rivayet etti. (Şöyle demiş) : Birimiz uyumak istediği vakit sağ tarafına yatmasını Ebû Salih bize emreder, sonra şöyle derdi :

«Allahım! Ey göklerle yerin ve büyük arşın Rabbi! Ey bizim ve her şeyin Rabbi! Ey taneyi, çekirdeği yaran! Tevrat, İncil ve Türkan'ı indiren! Alnından tuttuğun her şeyin şerrinden sana sığınırım. Allah.ım! Evvel sensin, senden önce hiç bir şey yoktur. Âhir de sensin! Senden sonra hiç bir şey yoktur. Zahir sensin, senin üstünde hiç bir şey yoktur. Batın da sensin, senden gayri hiç bir şey yoktur. Bizim namımıza borcu öde! Ve bizi fakirlikten zengin kıl!» Ebû Salih bunu Ebû Hüreyre'den, o da Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem’den naklen rivayet ederdi.Sahih Müslim 2713 nolu rivayet)

1- Zahir sensin, senin üstünde hiç bir şey yoktur.
2- Batın da sensin, senden gayri hiç bir şey yoktur.

5051... Hz. Ebu Hüreyre'den (rivayet edildiğine göre) Peygamber (s.a.) yatağına girdiği zaman şöyle dua edermiş:

"Ebu Davud Hadisi:Ey göklerin, yerin ve herşeyin Rabbi olan, taneyi ve çekirdeği yaran, Tevratı, İncili ve Kur'ani indiren Allahım! Her şerlinin şerrinden sana sığınırım. onun anlı senin elindedir. Evvel sensin, senden önce hiçbir varlık yoktur. Zahir sensin senin üstünde, hiçbir varlık yoktur. Bâtın sensin, senden ilerde hiçbir varlık yoktur. (Bu hadisin râvilerinden) Vehb (b. Bakiyye) rivayetine (şu sözleri de) ekledi: "Benden borçlarımı öde ve beni fakirlikten kurtar.Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 16/313.

1-Zahir sensin senin üstünde, hiçbir varlık yoktur.
2-Bâtın sensin, senden ilerde hiçbir varlık yoktur.

Sen ilksin, Sen’den önce hiçbir şey yoktur, Sen âhirsin, Sen’den sonra hiçbir şey yoktur. Sen zahir’sin, Senin üstünde hiçbir şey yoktur. Sen batın’sın, Sen’den öte hiçbir şey yoktur."

Sen zahir’sin, Senin üstünde hiçbir şey yokturÜst, üstünde=فوق
Sen bâtınsın, senin altında hiçbir şey yoktur.Bu ceviri Yanlış.tır…….

Tirmizide bu دونكolarak geçiyor:Hiçbir arap bunu altında diye anlamaz Bu içte anlamında Allah’ın gizlilikleri bilmesi kastediliyor Ozaman anlam Senden gizli hiçbir şey yoktur olur.

Ama Zahir Fevka فوق olarak açıklanmış Fevka ise Üst üstünde anlamında Ozaman anlam Sen zahirsin fevka فوق senin üstünde hiçbir şey yoktur.olur.

Aynı şu ayette olduğu gibi: "Artık O’na zahir olamadılar." (el-Kehf, 18/97) yani O’nun üstüne çıkamadılar.

Allah azze ve Celle’de 7 kat semaların Üzerinde Arş’a istiva etmiştir Arş 7 kat semaların üstündedir Allah’ta arşın üstündedir.
 
E Çevrimdışı

Ehli_Hadis

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
☼ ULUV MESELESİ VE SIFATLAR HAKKINDA ALİMLERİN GÖRÜŞLERİ CEHM,İN ONUN GÖRÜŞÜNÜN ORTAYA ÇIKTIĞI SIRALARDA İMAMLARIN SÖYLEDİKLERİ ☼

Yaşadığı Dönemde Şam Diyarının Alimi Ebu Amr Abdurrahman b.Amr el.Evza,i (157)


Ebu Abdillah el-Hakim el-Evza,i den şöyle dediğini rivayet etmektedir.Bizler-ki tabiunun çokça bulunduğu bir zaman idi-şöyle derdik.Şüphesiz Aziz ve Celil olan Allah Arşının üstündedir,Biz sünnette O,nun sıfatlarına dair gelmiş buyruklara da iman ederiz.(*)

(*)-(SENEDİ SAHİHTİR)-el-Beyhaki bunu el-Esma ve,s-Sıfat (s.408) de rivayet etmiştir. Ravileri imam ve sika kimselerdir.


Horasan Alimi Mukatil b.Hayyan (…150 den önce)


Abdullah b.Ahmed b.Hanbel es-Sünne adlı eserinde babasından rivayet etmektedir.O Nuh b.Meymun,dan o Bukeyr b.Maruf,tan o Mukatil b.Hayyan,dan Yüce Allah,ın:Üç kişi fısıldaşmayıversin.Muhakkak O,onların dördüncüleridir.(Mücadele 58/7)buyruğu hakkında şunları söylemiştir.O Arşı üzerindedir,ilmi onlarla birliktedir.(*)


(*)-(SENEDİ HASENDİR)-Bu es-Sünne )s.71) de yer almaktadır.Ebu Davud,da bunu aynı şekilde el-Mesail adlı eserinde (s.263) İmam Ahmed,den el-Lelekai (1,92/b) de Beyhaki (s.430-431) de kaydetmektedir.Beyhaki bir başka rivayetinde bunu Mukatil b.Hayyan,dan o ed-Dahhak,tan diye böylece rivayet etmiş bulunmaktadır.Bu aynı zamanda el-Acurri,nin de (s.289) rivayetidir.


Şeyhu,l-İslam Ahmed b.Hanbel (164/241)


Ebu Bekr el-Hallal,ın hocası Yusuf b.Musa el-Kattan dedi ki:Ebu Abdullah,a Allah yedinci semanın üstünde Arşı üzerinde yarattıklarından ayrı ama kudreti ve ilmi ile her yerdedir öyle mi diye sorulunca o şu cevabı verdi:Evet o Arşı üzerindedir ve hiçbir şey onun ilminin dışında değildir.


(SENEDİ SAHİHTİR) Bunu el-Hallal rivayet etmiştir.Burada sözü edilen el-Kattan Buhari,nin hocalarından sika birisidir.(253) yılında vefat etmiştir.Bunu da ondan Hallal dinlemiştir.


Horasan,ın Şeyhi Kuteybe b.Said (150-240)


Ebu Ahmed el-Hakim ve müfessir Ebu Bekr en-Nekkaş-ki lafız ona aittir-dedi ki:Bize Ebu,l-Abbas es-Serrac tahdis edip dedi ki:Kuteybe b.Said,i şöyle derken dinledim:Bu İslam sünnet ve,l cemaat arasında imam olan kimselerin kabul ettikleri kanaattir.


Biz Rabbimizi yedinci semada Arşının üzerinde biliriz.Nitekim Allah Celle Celaluhu :. اَلرَّحْمَنُ عَلَى الْعَرْشِ اسْتَوَى Rahman Arşa istiva etmiştir Taha 20/5)


Musa b.Harun da aynı şekilde Kuteybe,den şöyle dediğini nakletmektedir:Biz Rabbimizi yedinci semada Arşı üzerinde biliriz.


İşte Kuteybe hem imam hem doğru sözlü birisi olarak bu mesele üzerine icma bulunduğunu nakletmektedir.Kuteybe Malik el-Leys Hammad b.Zeyd ve büyük ilim adamları ile karşılaşmış uzun bir dönem yaşamış hadis hafızları onu kapısında kalabalıklar oluşturmuşlardır.Bir adama:Bu kış mevsimi bizde kal ben de sana beş kişiden naklen yüz bin hadis çıkartayım demiş 240 yılında vefat etmiştir.(el-Uluvv li,l-Aliyyil-Azim (s.231)


Bağdat,ın Şeyhi Muhammed b.Mus,ab el-Abid (….228)


Ebu,l-Hasen Muhammed b.Attar dedi ki:Muhammed b.Mus,ab el-Abid,i şöyle derken dinledim:Senin konuşmadığını ahirette görülmeyeceğini idda eden bir kimse Senin zatını inkar eden birisidir.Şahadet ederim ki Sen Arşın üstündedisin.Yedi semanın üstündesin.Allah,ın düşmanı zındıkların söyledikleri gibi değilsin.


(SENEDİ SAHİHTİR) Bunu Abdullah b.Ahmed sonra da Ebu,l-Hasen ed-Darakutni rivayet etmiştir.Es Sünne (s.34)de Ayrıca Hatip Bağdadi et-Tarih (III ,280) de Darakutni yoluyla rivayet etmiştir.Daha sonra İbn Sa,d,ın şöyle dediğini rivayet etmektedir.Muhammed b.Mus,ab Ebu Cafer künyelidir.Allah,ın kitabını güzel okuyan birisi idi.Hadis de dinlemiştir ilim adamı insanlarla oturup kalkmıştır.Yüce Allah,ın izniyle sika birisidir.Bağdat,ta 228 yılında vefat etmiştir:Bu ise Muhammed b.Mus,ab el-Karkasani,den başka birisidir.Muhammed b.el-Attar,nın biyografisini yine el-Hatip (III,203-204) de kaydetmiş ve Abdullah b.Ahmed,den onun hakkında sika birisidir dediğini rivayet etmiştir.bu sened sahih tir.

Şeyhu,l-İslam Abdullah b.el Mübarek (118-181)


Ali b.el-Hasen b.Şakik,den şöyle dediği sahih olarak rivayet edilmiştir.Abdullah b.el-Mubarek,e Aziz ve celil olan Rabbimizi nasıl tanırız diye sordum.Şu cevabı verdi: O yedinci semada Arşı üstündedir.Cehmiye,nin dediği gibi o işte burada yerdedir demeyiz.


(SENEDİ SAHİHTİR) Darimi er-Reddu ale,l-Merisi,(s.24-103) er-Reddu ale,l-Cehmiyye (s.50) Abdullah b.Ahmed (s.7-25-35-72) de çeşitli yollardan İbn Şakik,ten diye rivayet etmişleridir,Zehebi el-Uluvda senedi sahih tir demektedir.Bu İbn el-Mübarek,ten ve Ahmed radıyallahu anh,den sabit sahih bir rivayettir.


Hicret Yurdu (Medine) nin İmamı Malik (93-179)


Abdullah b.Ahmed b.Hanbel er-Reddu ale,l-Cehmiyye,de şunu rivayet etmektedir:Bana babam tahdis etti (Sonrada senedini) Abdullah b.Nafi,den diye zikrederek şunları söylediğini belirtti:


Malik b.Enes dedi ki:Allah semadadır ilmi her yerdedir.Hiç bir şey O,nun ilminin dışında değildir.


(SENEDİ SAHİHTİR) Bunu Abdullah es-Sünne (s.5) de rivayet ettiği gibi Ebu Davud el-Mesail,de (s.263) el-Acurri (s.289) el-Lalekai (I/92/b) de rivayet etmiş olup senedi sahih tir.İmam Ahmed de el-Acurri,nin naklettiği bir rivayete göre bunu delil göstermiştir.


El-Velid b.Müslim dedi ki: el-Evza,i ye Malik b.Enes,e Sufyan es-Sevri,ye ve el-Leys b.Sa,d,a Allah,ın sıfatlarını ihtiva eden hadisler hakkında soru sordum.Hepsi bana:Onları tefsir etmeksizin geldikleri gibi alınız dediler.


Bunu bir topluluk el-Heysem b.Harice,den o el-Velid,den diye rivayet etmişlerdir.


Malik döneminde Medinelilerin imamı es-Sevri Küfe,nin imamı el-Evza,i Dımaşk ahalisinin imamı el-Leys Mısır ahalisinin imamı idi Hepsi de Etbau,t Tabiinin büyüklerindendir Onlardan sonra Irak,ın fakihi Muhammed b.el-Hasen de bu hususta icma olduğunu nakletmektedir.


(SENEDİ SAHİHTİR) Ravilerin hepsi sikadır.Zehebi el-Uluvv-(s.169)


Büyük İlim Adamlarından Hafız Hammad b.Zeyd el-Basri (98-179)


İmam Malik ile birlikte aynı yılda vefat etmiştir.


Süleyman b.Harb dedi ki:Hammad b.Zeyd,i şöyle derken dinledim: Onlar bu sözleri ile semada bir ilah yoktur demek istiyorlardı Bununla Cehmiyye,yi kastetmektedir.


Selef,in ve sünnet imamlarının hatta Ashab-ı Kiram,ın Allah,ın Rasülünün ve müminlerin söylediği Aziz ve Celil olan Allah,ın semada olduğu Allah,ın Arşı üzerinde olduğu Allah,ın semavatınnın üstünde olduğu O,nun dünya semasına indiği şeklindedir.Onların buna dair delilleri ise bu konudaki naslar ve rivayetlerdir.


Cehmiyye,nin benimsediği kanaat ise Allah ve Tebareke ve Teala bütün mekanlardadır,şeklindedir.Yüce Allah onların söylediklerinden münezzehtir.Aksine biz nerede olursak olalım O ilmi ile bizimle beraberdir.


(SENEDİ SAHİHTİR) Musannıf Hafız İbn Ebi Hatim er-Razi,nin rivayeti ile Kitabu,r-reddu ale,l Cehmiyye,de bunu böylece zikretmiştir.Biza babam tahdis etti bize Süleyman b.Harb bunu böylece Tahdis etti.Bunu ayrıca Abdullah b.Ahmed es-Sünne adlı eserinde (s.9-10) Süleyman dan böylece farklı iki rivayet yoluyla daha rivayet etmiştir. Senedi sahihtir.


Müteahhir kelamcıların görüşüne gelince.Yüce Allah semada değildir.Arşın üzerinde de semavatın üstünde de arzda da? Ne alamin içindedir ne alemin dışındadır?O mahlukatından ayrıda değildir.onlara muttasıl da değildir.(ne alttadır ne üstte ne sağdadır ne de solda ne öndedir ne de arkada bu Bir alimin dediği gibi bunlar Mabudunu kaybetmişler yokluğa ibadet etmektedirler.)


Sünnet ve eser ehli onlara derler ki:Biz bu hususlara dalmayız ve naslara uyarak sözünü ettiğiniz bu kanaatleri de söylemeyiz her ne kadar sizler iddia etseniz bile…Biz bununla birlikte sizin görüşünüzü kabul etmiyoruz.Çünkü bu olumsuz ifadeler yok olanın nitelikleridir. Allah,u Teala ise yokluk kavramından yüce ve münezzehtir.Akisine O hem vardır hem yaratıklarından ayrıdır.Kendi zatını nitelendirmiş olduğu Arşın üzerinde keyfiyeti bilinmeksizin bulunmak sıfatına sahiptir.


Hafız Bişr b.Ömer ez-Zehrani (….207)


Abdullah b.Şereveyh dedi ki:ben İshak b.Ruhuye,yi şöyle derken dinledim:Bize Bişr b.Ömer bildirip dedi ki:Ben Müfessirlerden birden çok kimseyi şöyle derken dinlemişimdir.
اَلرَّحْمَنُ عَلَى الْعَرْشِ اسْتَوَى Arş,a istiva etti.Arşın üzerine yükseldi (demektir)


(SENEDİ SAHİHTİR) Bu sika hafızlar ile müteselsilen gelen sahih bir senedir.Çünkü İshak b.Ruhuye,İmam Ahmed,in akranından meşhur sika bir hafızdır.Abdullah b.Şereveyh de aynı şekilde sika bir hafızdır.Asıl adı Abdullah.b.Muhammed b.Abdurrahman b.Şireveyh b.Esed el-Kuraşi el-Muttalibi en-Nisaburi,dir.Şerazatu-z-Zeheb (II/246) da şöyle denilmektedir.Hafızlardan birisidir.İshak b.Ruhuye,Ahmed b.Meni ve onların tabakasındaki alimlerden hadis dinlemiş pek çok eser tasnif etmiştir sika bir ravi idi.


Ebu Cafer b.Ebu Şeybe (…297)


Hafız Ebu Cafer Muhammed b.Osman b.Muhammed b.Ebu Şeybe el-Absi-ki dönemindeki Küfe Muhaddisi id.Onun hakkında konuşulmuştur-Arşa dair bir eser telif etmiştir.Şöyle demektedir:


Hakledildiğine göre Cehmiyye şöyle der:Allah ile mahlukatı arasında bir hicap yoktur.Onlar Arşın varlığını inkar etmiş Allah,ın üstte oluşunu kabul etmemiş ve şöyle demişlerdir.O her yerdedir.


İlim Adamları ise .O sizinle beraberdir buyruğunu ilmi ilmi kastedilmiştir diye tefsir etmişlerdir.Diğer taraftan Allah,u Teala,nın Arşı yaratıp onun üzerine istiva ettiği hususu mütevatir olarak gelmiş bulunmaktadır.O mahlukatından ayrı,onlardan tamamıyla mütebayin (ayrı) olarak Arşın üstündedir

Ebu Cafer 297 yılında vefat etmiştir.Ahmed b.Yunus ve onun tabakasındakilere yetişmiştir.Bu eserin bir yazma nüshası Zahiriye Kütüphanesi,nde 297 hadis numarası ile kayıtlı bulunmaktadır.


Zekeriya es-Saci (…307)


Sünnete dair dört ciltlik el-İbanetü,l-Kübra adlı eserin musannıfı imam Ebu Abdillah b.Batta el-Ukberi dedi ki:Bize Ebu,l-Hasen Ahmed b.Zekeriyya b.Yahya es-Saci tahdis edip dedi ki:Babam dedi ki:


Ben kendileri ile karşılaştığımız hadis ehli olan arkadaşlarımızı islediğini gördüğüm sünnete uygun yol hakkında söylenecek sözün şu olduğunu öğrendim:Allah,u Teala Arşı üzerindedir semasındadır,mahlukatına nasıl dilerse öylece yaklaşır,Daha sonra da inanılan değer itikadi hususları sıraladı.


Es-Saci Basra,nın şeyhi ve hafız idi .Ebu,l-Hasen-el-Eş,ari hadis ilmini ve Ehli sünnet sıfkalarının görüşlerini ondan öğrenmiştir.el-Müzeni,nin ve er-Rebi,nin yanında yolculuk yaparak her ikisinden fıkıh öğrenmiştir.İlelü,l-Hadis ve İhtilafu,l-Fukaha gibi eserleri vardır.Ebu,r-Rebi ez-Zehrani ve onun tabakasında olanlarla karşılaşmış 80 küsür yıl yaşamış ve 307 yılında vefat etmiştir.(el-Uluv (s.248)


İmamların İmamı İbn Huzeyme (223-311)


Hafız ebu Abdillah el-Hakim dedi ki:Muhammed b.Salif b.Hani,yi şöyle derken dinledim:İmamların imamı Ebu Bekr Muhammed b.İshak b.Huzeyme,yi şöyle derken dinledim:


Allah,ın yedi semasının üzerinde mahlukatından ayrı olarak Arşa istiva ettiğini kabul etmeyen bir kimse tövbe etmesi istenecek bir kafirdir.Tövbe ederse mesele yok aksi takdirde boynu vurulur ve kokuşarak kıble ehline ve zimmet ehline eziyet vermemesi için de bir çöplüğe atılır.


(SENEDİ SAHİHTİR) Bunu el-Haravi de Zemmu-l-Kelam (VI.124/b) de bir başka yoldan İbn Hani,den diye rivayet etmiştir.o sika birisidir.


Arap Dili İmamı Sa,leb ….(/291)


Hafız Ebu,l-Kasım el-Lalekai es-Sünne adlı eserinde şöyle diyor:Ben Darakutni,nin kendi el yazısıyla İshak el-Kazi,den yazılı olarak şunu buldum.(*)


Ebu,l-Abbas es-Sa,leb,i şöyle derken dinledim:


اسْتَوَى İsteva: istiva etti –(bir şey) eğri olmasa dahi ona yöneldi demektir.Sonra semaya istiva etti:Ona yöneldi demektir ama عَلَى الْعَرْشِ اسْتَوَى isteva ale,l-Arş: Arşa istiva etti yani yükseldi demektir.


(*) el-Kazi Bağdat kasabalarından birisi olan Kaze,ye nispettir.Adı İshak b.Ahmed b.Muhammed Ebu,l-Hüseyn,dir el-Hatib (IV.440) da onun biyografisini verdikten sonra şöyle demektedir.Sika birisi idi İbn Rezkaveyh bize onu zahid diye nitelemiştir.346 yılında vefat etmiştir,Ondan gelen bu rivayet el-Lalekai (I.92/a) de yer almaktadır.


Fakif Ebu Cafer et-Tirmizi Adı Muhammed b.Ahmed.bNasr,dır Sika ve fazilet sahibi birisidir.Şafi,i meshebine mensuptur.(201/295)


Mansur b.Muhammed b.Mansur el-Kazzaz dedi ki:Ebu Hafs b.Şahin,in babası Ebu,t-Tayyib Ahmed,i şöyle derken dinledim:


Ebu Cafer et-Tirmizi,nin yanında idim:Birisi ona Rab Teala,nın nüzülü hadisi ile ilgili olarak:O nun üstünde bir yükseklik kaldığı halde nüzül nasıl olur şeklinde bir soru sorunca şu cevabı verdi:


Nüzül akıl ile bilinen bir şeydir.Keyfiyeti ise bilinemez ona iman etmek vacibtir ona dair soru sormak da bid,attir.


Bağdat,ın kendi zamanındaki fakihi ve alimi doğru söylemiştir.Çünkü nüzülün mahiyeti hakkında soru sormak gereksiz bir külfete girmektir.Zira soru ancak dilde bilinmeyen bir kelime hakkında olur.Aksi takdirde inmek,konuşmak,işitmek,görmek,ilim,isteva gibi ifadeler dinleyen için açık seçik ifadelerdir.Hiçbir benzeri bulunmayan bunlarla nitelenecek olursa sıfat mevsufa (niteleme nitelenene) tabi olur.Bunun keyfiyeti ise insanlar tarafından bilinemez.


(SENEDİ SAHİHTİR) Bunu musannıf Ebu Bekir el-Hatib,e ulaşan senediyle rivayet etmiştir.Ebu Bekir el-Hatib de bunu Tarih,u-Bağdad (I/365) te şöylece rivayet etmektedir.Bana el-Hasen b.Ebi Talib tahdis edip dedi ki:Bize Ebuil-Hasen Mansur b.Muhammed b.Mansur el-Kazzaz bildirdi…….Bu hepsi de sika olan ravilerin yer aldığı bir senedir.Bunların biyografileri Tarüh,u-Bağdad,ta verilmiştir.el-Hasen b.Ebi Talib ise el-Hasen b.Muhammed b.el-Hasen b.Ali Ebü Muhammed el-Hallal olup 439 yılında vefat etmiştir.

Büyük İlim Adamı Ebu Bekir ed-Dab,i (342)


Ebu Abdillah el-Hakim dedi ki: Fakif Ebu Bekr Ahmed b.İshak ed-Dab,i en-Nisaburi dedi ki:
Araplar kullanımda (ala) yerinde fi,yi de kullanırlar Yüce Allah (فَسِيحُوا فِى اْلاَرْضِ ) Yeryüzünde dolaşınız (Tevbe 9/2) (وَلاُصَلِّبَنَّكُمْ فِى جُذُوعِ النَّخْلِ ) Ve andolsun sizleri hurma ağaçları dallarında asacağım (Taha 20/17) diye buyurmaktadır.Burada ise ale,l-ard yerin üstünde ve ale,n-nahl hurma ağaçları üstünde demektir.Yüce Allah,ın (مَنْ فِى السَّمَآءِ ) men fi,s-sema: gökte olan buyruğu da böyledir ki bu da men ale,l-Arş:Arşın üstünde olan anlamındadır.Nitekim Rasülullah s a v,den sahih olarak gelen haberler de böyledir.el-Uluv (s.272/273)

İmam Ebu Bekr el-Acurri (280/360)


Hafız zahid Allah,ın Beyt-i Haram,ında mücavirlik yapmış bulunan Ebu Bekr Muhammed b.el-Hüseyn el-Acurri eş-Şeri,atu fi,s-Sünne adlı eseri telif etmiştir.Bu eserin başlıklarından birisi de Hululiyye Meshebinden Sakındırma adını taşımakta sonra şunları söylemektedir:
İlim ehlinin benimsediği kanaate göre Allah-u Teala semavatının üstünde,Arşının üzerindedir.İlmi her şeyi kuşatmıştır.Yüce göklerde yarattığı her şeyi,yedi yerde bulunan şeyi ilmiyle kuşatmıştır.Kulların amelleri O,na yükseltilir.


Şayet: Üç kişi fısıldaşmayıversin,Muhakkak O onların dördüncüleridir.buyruğunun anlamı nedir diye sorulacak olursa şöyle cevap verilir:


Maksat Onun ilmidir.Allah Arşının ütündedir.ilmiyle onların fısıltılarını kuşatmıştır.İlim ehli bunu böylece tevsir etmiştir.Ayetin başı da sonu da O,nun Arşı üstünde olduğu halde,beraber oluştan kastın ilmi olduğuna delil teşkil etmektedir.Müslümanların kabul ettiği görüş budur.


Sonra şöyle demektedir:Bize İbn Mahled tahdis etti bize Ebu Davud tahdis etti,bize Ahmed b.Hanbel tahdis etti,bize Süreyh b.en-Numan tahdis etti,bize Abdullah b.Nafi tahdis edip dedi ki:


Malik dedi ki:Allah semadadır.İlmi ise her yerdedir.Onun ilminden bulunmadığı hiçbir yer yoktur.(eş-Şeri,a (285-289)


El-Acurri fakih muhaddis,rivayetleri iyi bilen güzel eserler tasnif etmiş birisidir.Bir süre Mescid,i-Haram,da mücavirlik yapmıştır.el-Kecci,den Ebu Şuayb el-Harrani,den ve onların çağdaşlarından rivayet nakletmiştir.Hacca giden birçok kimse ondan hadis almıştır.360 yılında vefat etmiştir.


İbn Batta (304-387)


Çağdaşı Hanbelilerin hocası imam zahid Ebu Abdillah b.Batta el-Ukberi,kendisinin derlemiş olduğu üç ciltlik el-İbane adlı eserinde yer alan,Allah,ın Arşı üzerinde mahlukatından ayrı olarak bulunduğuna.ilminin de mahlukatını kuşatmış olduğuna dair başlık altında şunları söylemektedir.


Ashab ve tabiinden olan Müslümanlar,Allah,ın semavatı üzerinde Arşı üstünde mahlukatından ayrı olduğu hususunda icma etmişlerdir.Yüce Allah,ın :Ve O sizinle beraberdir buyruğuna gelince bu ilim adamlarının dedikleri gibi O,nun ilmidir.Yüce Allah,ın O göklerde ve yerde Allah,tır buyruğunun anlamına gelince O göklerde Allah,tır yerde Allah,tır.(İlahtır) Bunun doğrulayıcı ifadesi de Yüce Allah,ın kitabında yer almaktadır: O gökte de ilah olandır yerde de ilah olandır.


Cehmiyye mensubu kişi,Üç kişi fısıldaşmayıversin muhakkak O onların dördüncüleridir buyruğunu delil göstererek şöyle der:Şüphesiz Allah (bizimle beraberdir ve bizim aramızdadır)


İlimler ise burada O nun ilminin söz konusu olduğunu belirterek tefsir etmiştir.Daha sonra Yüce Allah aynı ayetin sonunda Şüphesiz Allah her şeyi çok iyi bilendir buyurmaktadır.Diğer taraftan İbn Batta kendi senedleri ile burada maksat O,nun ilmidir,diyenlerin görüşlerini sıralamaktadır.Bu kimseler ise ed-Dahhak,es-Sevri,Nuaym b.Hammad,Ahmed b.Hanbel ve İshak b.Ruhuye ,dir.(el-Uluvv li,l-Aliyyi,l-Azim (s.280/281)


Ebu Nuaym el-Asbahani (336-430)


Hilyetü,l-Evliya adlı eserin müellifi büyük hafız Ebu Nuaym Ahmed b.Abdullah b.Ahmed el-Asbahani el,İ-itikad adlı eserinde der ki:


Bizim yolumuz kitaba sünnete ve ümmetin icmaiına uyan selefin izlediği yoldur.Onların arasında şu da vardır.


Nihayet şunları da söyler:Arş hakkında Allah,ın üzerinde istiva ettiği ile ilgili sabit olmuş olan hadisler gereğince kanaat belirtirler,onları herhangi bir keyiflendirme ve temsil söz konusu olmaksızın sabit kabul ederler.Yüce Allah,ın yarattıklarından ayrı olduğuna,yaratılmışların da O,ndan ayrı olduğuna inanırlar.Allah onların içine hulül etmez onlara karışmaz,O arzı (yer) üzerinde değil semasında Arşı üzerine istiva etmiştir.


İşte bu imam kanaat hakkında icma bulunduğunu nakletmiş bulunmaktadır.Allah,a hamdolsun (Zehebi el-Uluvv li,l-Aliyyi,l-Azim (s.289-290)


Ebu,l-Kasım el-Lalekai (..418)


Kabarık bir cilt olan Şerhu İ,tikadi Ehli,s-Sünne,nin sahibi.İmam hafız,Ebu,l-Kasım Hibetullah b.el-Hasen et-Taberi eş-Şafi,i der ki:


Yüce Allah,ın Rahman Arşa istiva etti: buyruğu hakkında ve Allah,ın Arşı üzerinde olduğuna dair gelmiş rivayetler:Aziz ve Celil olan Allah: Güzel söz O,na yükselir.Gökte olanın…emin mi oldunuz?....Ve O,kullarının üstünde kahir olandır.diye buyurmaktadır.İşte bu ayetler O,nun Semada olduğuna,ilminin ise her yerde olduğuna delildir.Bu Ömer,İbn Mes,ud,İbn Abbas,Ümmü Seleme,den tabiinden Rabi,a Süleyman et-Teymi ve Mukatil b.Hayyan,dan rivayet edilmiştir.Malik es-Sevri ve Ahmed de bu görüşü belirtmişlerdir.(Şerhu İ-tikadi Ehli,s-Sünne (I 90/a)


El-Lalekai ilim deryalarından Şafi,ilerin büyüklerinden birisi idi.418 yılında vefat etti:

İbn Abdilberr (368-463

İmambüyük alim Mağrib,in hafızı Ebu Ömer Yusuf b.Abdullah b.Abdilberr en-Nemri el-Endelusi-et-Temhid,el-İstizkar,el-İsti,ab,el-İlm ve son derece değerli eserlerin müellifi-el-Muvatta,da yer alan nuzül hadisini şerhederken şunları söylemektedir.


Bu sahih bir hadistir.Hadis alimleri sıhhati hususunda ihtilaf etmemişlerdir.Bu hadiste Allah,u Teala,nın semada yedi semanın üstünde,Arşın üzerinde olduğuna delil vardır.Nitekim cemaat da böyle demiştir.(el-Erba,in adlı eserinde (179/a) belirttiği üzere el-Muvatta şerhinde böyle demiştir.


Kadı Ebu Ya,la (380-458)


Irak,ın alimi Ebu Ya,la Muhammed b,el-Huseyn b.el-Ferra el-Bağdadi el-Hanbeli 458 yılında vefat etmiştir.


Kadı Ebu Ya,la cariye ile ilgili hadisi söz konusu ettikten sonra şunları söylemektedir:
Bu haber ile ilgili açıklamalar iki fasıla ayrılır:


Birincisi,Allah,u Teala hakkında, O nerededir,diye sormanın caiz oluşu.


İkincisi ise,O,nun semada olduğuna dair haber vermesinin caiz oluşu.Nitekim Yüce Allah bize kendisinin semada olduğunu haber vererek:Gökte olanın sizi yere geçirmesinden emin mi oldunuz? Ve O,Arşın üzerindedir. diye buyurmaktadır.(Muhtasar el-Uluvv li,l-Aliyyi,l-Azim (s.298-299-300 )


Beyhaki (384-458)


Birçok eserin müellifi imam Şeyhu,l-İslam Ebu Bekr Ahmed b. el-Hüseyn b.Ali el-Beyhaki el-Mu,tekad adlı eserinde der ki:


İsteva hakkında açıklama: Yüce Allah Rahman Arşa isteva etti buyurmuştur ve başka yerde de:Sonra Arşa isteva etti : O kullarının üstünde kahir olandır.Üstlerindeki Rablerinden korkarlar,Güzel söz O,na yükselir,Gökte olanın…emin mi oldunuz ? buyurmaktadır.Bu buyruğunda da göğün üzerinde olanı kastetmiştir.Nitekim Yüce Allah :fi cuzui,n-nahli /Hurma dallarında diye buyurmuş olmakla birlikte (buyruk ala cuzui,n-nahli hurma dallarının üzerinde anlamındadır.) (*)



Yine Yüce Allah,ın Fesihu fi,l-ardi / yerde dolaşın buyruğu da ale,l-ard /yerin üzerinde dolaşın demektir.Yukarıda olan her bir şey semadır.Arş ise semaların en yükseğidir.Buna göre ayet Siz Arşın üzerinde olandan emin mi oldunuz,demektir.Nitekim bu anlamı diğer ayetlerde çok açık bir şekilde ifade etmiştir.


Bizim yazmış olduğumuz bu ayeti kerimeler,Cehmiyye mensubu olan kimseler arasından,Allah zatı ile her yerdedir,diyen kimselerin görüşünü çürütmek için yeteri kadar delil teşkil etmektedir.


Yüce Allah,ın: Nerede olursanız O sizinle beraberdir buyruğu ile O,ilmi ile beraber olduğunu kastetmiş,zatıyla beraberliği kastetmiş değildir.(el-İ-tikad ala Mezhebi,s-Selef Ehli,s-Sünne ve,l-Cema,a (s.42-43)


(*)-Beyhaki,nin el-İ-tikad adlı eserinde (s.42)


Fakih Nasr el-Makdisi (410 civarı-490)


İmam zahid Şeyhu,l-İslam Ebu,l-Feth Nasr b.İbrahim el-Makdisi eş-Şafi,i.Sünnete dair bir ciltlik eseri olan el-Hucce adlı kitabında şöyle diyor:


Şüphesiz Allah,u Teala,kitabında buyurduğu gibi Arşı üzerinde istiva etmiştir.Mahlukatından ayrıdır. .(Muhtasar el-Uluvv li,l-Aliyyi,l-Azim (s.303)


Ebu,l-Hasen el-Kerci (458-532)


Büyük ilim adamı Şeyhu,l-İslam el-Herevi,nin arkadaşı Ebu,l-Hasen (Muhammed b.Abdülmelik) meşhur akidesinin baştaraflarında şöyle diyor:
Hadis ashabının akidesi pek yükseklere çıkarılmıştır
Allah,ın dinine mensup olanları en yüksek mertebelere
Onların akidelerine göre şüphesiz ilah zatıyla
Arşı üzerindedir.Bununla birlikte bütün gaybları da bilir.
Rabbin istivası akıl ile kavranılır
Ama keyfiyeti hakkında yaşlıların bilgisizliği gibi bilgisiz kalınır.


Bu kaside 200 beytten daha fazla uzunca bir kasidedir. Bu kasidenin şairi el-Kerci,Şafi,i fakihlerinin büyüklerindendi el-Kerci 532 yılında vefat etmiştir.( Muhtasar el-Uluvv li,l-Aliyyi,l-Azim (s.310)


Şeyh Abdülkadir (471-562)


Şeyhu-l-İslam Irak,ın şeyhi vaizlerin efendisi,Ebu Muhammed Abdülkadir b.Salih b Cenegidost el-Cili el-Hanbeli bir ciltlik el-Gunye adlı eserinde şöyle diyor:


Ayetlerle ve delillerle kısaca yaratıcıyı bilmeye gelince bu O,nun bilinmesi ve Allah,ın bir ve tek olduğuna kesin olarak iman edilmesi demektir.Nihayet şunları söyler:


O,Arşın üzerine istiva etmiştir.Mülkü ihtiva etmiş,ilmiyle eşyayı kuşatmıştır.Güzel söz O,na yükselir,Salih ameli de yukarıya kaldırır. O,nun her yerde olduğunu söyleyerek nitelendirmek caiz değildir.Aksine O,semada Arşın üstündedir.denilir.Nitekim Yüce Allah : Rahman Arşa istiva etmiştir buyurmuştur.Bunu herhangi bir Te,vil yapmaksızın mutlak olarak söylemek gerekir.Allah,u Teala,nın Arşın üzerinde oluşu,kendisine risalet verilmiş her nebiye indirilen kitapta zikredilmiş bir husustur.Arşın üzerinde oluşunun da keyiflendirilmesi söz konusu değildir.
 
F Çevrimdışı

ferdiosman

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Allah.ım! Evvel sensin, senden önce hiç bir şey yoktur. Âhir de sensin! Senden sonra hiç bir şey yoktur. Zahir sensin, senin üstünde hiç bir şey yoktur. Batın da sensin, senden gayri hiç bir şey yoktur

Oldumu şimdi bu zoraki teviller
Evvel sensin, senden önce hiç bir şey yoktur.
Âhir sensin! Senden sonra hiç bir şey yoktur.
Zahir sensin, senin üstünde hiç bir şey yoktur
Batın da sensin, senden ileri hiç bir şey yoktur-Yanlış tercüme-

bu cümlenin siyakına uyuyor mu? Yapma hadi başka şeyler dene!
Ha bu arada Albaniden bir şey arama o da bu hadise Sahih der.
Batın sensin senin atında hiçbir şey yoktur-Doğru tercüme gelişine bak
Evvel senden önce bir şey yoksa,Ahirin anlamıda senden sonrahiçbir şey yoktur
Zahir الظاهر senin üstünde bir şey yoktursaفليس فوقك شىء ,Batında الباطنsenin altında bir şey yoktur فليس دونك شىء anlamındadır.

Hadis hafızı imam Beyhakî, “El-Esmâu ve’s-Sifât“ (2. cilt/s.144) isimli eserinde şöyle demiştir: “Dostlarımızdan bir kısmı mekanın O’ndan (Allâh’tan) menfi olduğu hususunda (mekanı olmadığı hususunda) Peygamberin (aleyissalâtu vesselâm): “Sen Ez-Zâhir’sin, ki senin üstünde bir şey yoktur. Sen El-Batın’sin, ki senin altında bir şey yoktur.“ mealindeki sözünü delil göstermişlerdir. O’nun üstünde de altında da hiç bir şey bulumadığına göre bir mekanda olmaz.“ Bu hadis, Yüce Allâh’ın bir yönde bulunduğunu söyleyenlerin iddiasını da çürütmektedir.
وقال رسول الله صلى الله عليه وسلم: "اللهم أنت الأول فليس قبلك شىء، وأنت الآخر فليس بعدك شىء، وأنت الظاهر فليس فوقك شىء، وأنت الباطن فليس دونك شىء" رواه مسلم. قال الإمام الحافظ البيهقي في الأسماء والصفات (2/144) ما نصه: (واستدل بعض أصحابنا في نفي المكان عنه ـ أي عن الله ـ بقول النبيّ عليه الصلاة والسلام: "أنت الظاهر فليس فوقك شىء، وأنت الباطن فليس دونك شىء" وإذا لم يكن فوقه شىء ولا دونه شىء لم يكن في مكان) .اهـ
 
H Çevrimdışı

Habibullah

İyi Bilinen Üye
Site Emektarı
bakin kardeslerim burada hasbelkader birseyler yazildi cizildi biz bunlari o insanlarin yasadigi zaman dilimi ile degerlendirmiyoruz lutfen bunu anlayalim simdi asagida biraz teknolojik bilgilere bakarak bunlari degerlendirelim.bu insanlar yani bizlere ISLAM in gelmesine vesile olan ALLAH (c.c) hidayeti ile hepsinden ALLAH(c.c) razi olsun..
ornek 1: bir f16 savas ucagi ile mekkeden mescidi aksaya 1 saat de gidip gelinebilecegi mekke mescidi aksa gidis donus 2466 kilometre f16-2475(h/km.
ornek2:aya rahatlikla gidip gelinebilecegini
ornek3:uzayda enuzakta bulunan cismin (daha uzaklarda olanida var tabiki ama su ana kadar bulunulan en uzagi 240 milyar isik yili bir isik yili 9.5 trilyon kilometre.
ornek 4 dunyanin yer oldugunu biliyorlardi bilmiyorlardiki dunya yuvarlak capi da 12756 km f 16 ile sadece 5 saatde delik olsa obur tarafa gecilebilecegini (mekkeden hint okyanusu)
ornek5 225 milyar dolarlik bir proje ile dunyadan ayi rahatlikla lazer ile vurulabilecegi
SONUC;O MUBAREK INSANLAR BIZLERE BILGILERI KENDI BILDIKLERI ILE ANCAK BU KADAR TARIF EDEBILDILER INSAN BIR SEYI ANLATIRKEN NORMAL BIR KONUDA BILE BIR SURU BENZETME YAPARIZ ARABA GORMEMIS ADAMA ARABAYI TARIF ,MUZU GORMEMIS ADAMA MUZU TARIF,VS.ONEMLI OLAN ONLARINTARIFLERINDEKI NIYETLERIDIR.AKLISELIM HIC KIMSE BUNLARA BILDIGIM KADARI ILE ITIRAZ ETMEZ BILAKIS EKLEME YAPABILIR.BIYE KOTU NIYETLE YAPSINLARKI BILIYORLARDIKI KOTU NIYET OLSA SONUCUDA KOTU OLUCAK.
AMA KURAN DIMDIK AYAKTA ALLAH (C.C) IN KORUMASINDA BIZLER NE OLURSUNUZ DEGERLENDIRME YAPARKEN BUNLARI GOZ ONUNE ALALIM ESKI INSANLARI SUCLAMAYALIM
AMA YUKARIDAKI GELISMELERI BILIP BUNA RAGMEN SAPIKLIK DELALET ICINDE OLANLARI UYARALIM HEP BERABER O ESKILER HEPSI TARIH OLDU GITTILER.
HEPINIZ ALLAH A EMANET OLUN.

VE BIRAKALIM ARTIK BU ASIKLAR GIBBI ATISMAYI..
 
E Çevrimdışı

Ehli_Hadis

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Hadis hafızı imam Beyhakî, “El-Esmâu ve’s-Sifât“ (2. cilt/s.144) isimli eserinde şöyle demiştir:

“Dostlarımızdan bir kısmı mekanın O’ndan (Allâh’tan) menfi olduğu hususunda (mekanı olmadığı hususunda) Peygamberin (aleyissalâtu vesselâm): “Sen Ez-Zâhir’sin, ki senin üstünde bir şey yoktur. Sen El-Batın’sin, ki senin altında bir şey yoktur.“ mealindeki sözünü delil göstermişlerdir. O’nun üstünde de altında da hiç bir şey bulumadığına göre bir mekanda olmaz.“ Bu hadis, Yüce Allâh’ın bir yönde bulunduğunu söyleyenlerin iddiasını da çürütmektedir.
وقال رسول الله صلى الله عليه وسلم: "اللهم أنت الأول فليس قبلك شىء، وأنت الآخر فليس بعدك شىء، وأنتالظاهر فليس فوقك شىء، وأنت الباطن فليس دونك شىء" رواه مسلم. قال الإمام الحافظ البيهقي في الأسماءوالصفات (2/144) ما نصه: (واستدل بعض أصحابنا في نفي المكان عنه ـ أي عن الله ـ بقول النبيّ عليه الصلاةوالسلام: "أنت الظاهر فليس فوقك شىء، وأنت الباطن فليس دونك شىء" وإذا لم يكن فوقه شىء ولا دونه شىء لميكن في مكان) .اهـ
“Dostlarımızdan bir kısmı Kimmiş bu dostlar.kim olduğu meçhul dostları kimse onuda zikretseydin…
İmam Beyhaki’nin bu görüşü benimsemediği ap açıktır Onun bu konuda ki görüşü şöyledir daha öncede aktardığım gibi ………

Birçok eserin müellifi imam Şeyhu,l-İslam Ebu Bekr Ahmed b. el-Hüseyn b.Ali el-Beyhaki el-Mu,tekad-adlı-eserinde-der-ki: İsteva hakkında açıklama: Yüce Allah Rahman Arşa isteva etti buyurmuştur ve başka yerde de:Sonra Arşa isteva etti : O kullarının üstünde kahir olandır.Üstlerindeki Rablerinden korkarlar,Güzel söz O,na yükselir,Gökte olanın…emin mi oldunuz ? buyurmaktadır.Bu buyruğunda da göğün üzerinde olanı kastetmiştir.Nitekim Yüce Allah :fi cuzui,n-nahli /Hurma dallarında diye buyurmuş olmakla birlikte (buyruk ala cuzui,n-nahli hurma dallarının-üzerinde-anlamındadır.)(*)

Yine Yüce Allah,ın Fesihu fi,l-ardi / yerde dolaşın buyruğu da ale,l-ard /yerin üzerinde dolaşın demektir.Yukarıda olan her bir şey semadır.Arş ise semaların en yükseğidir.Buna göre ayet Siz Arşın üzerinde olandan emin mi oldunuz,demektir.Nitekim bu anlamı diğer ayetlerde çok açık bir şekilde ifade-etmiştir. Bizim yazmış olduğumuz bu ayeti kerimeler,Cehmiyye mensubu olan kimseler arasından,Allah zatı ile her yerdedir,diyen kimselerin görüşünü çürütmek için yeteri kadar delil teşkil-etmektedir.

Yüce Allah,ın: Nerede olursanız O sizinle beraberdir buyruğu ile O,ilmi ile beraber olduğunu kastetmiş,zatıyla beraberliği kastetmiş değildir.

(el-İ-tikad ala Mezhebi,s-Selef Ehli,s-Sünne ve,l-Cema,a-(s.42-43) (*)-Beyhaki,nin el-İ-tikad adlı eserinde (s.42)

Bu kadar çok açık delil var ken Neden hala sapıklık yolunu tercih ediyorsun anlamış değilim Kur an Ayet ve Ümmetin Selef’inden aktardığım onca görüşe rağmen hala ısrar ediyorsun……..Deki ozaman Ben Kelam ehlinin yolunu benimsemekteyim Ben atalarım olan Cehmiyye Mutezine’nin Bu konusunda ki akidesini benimsiyorum ….Ama Kendini Ehl-i Sünnete nispet etme Bu sadece Ben ehli sünnet’im demekle olmuyor Onun Menhecini metodunuda benimsemen lazım…Ve sen şimdiye kadar ki onca delile rağmen bunlara bile bile muhalefet ediyorsun sen dallin’in tekisin ve sen hem dall hemde mudil sin.
 
hitman Çevrimdışı

hitman

Üye
İslam-TR Üyesi
ham de katmerli dalliyn bunlar. daha neci olduklarını kendileri bile bilmiyor. hanefi misin nakşi misin eşari misin ne ayaksın dimi. ama ehli sünnet olmadıkları kesin.

bilmiyorsanız öğrenin

ehli sünnet adı üstünde sünen sahibi muhaddislerin yoludur.

sizin belli ki o yolla sorununuz var.

bu mesajı bu nakşiler okusun diye yazmıyorum gerçi. siteye girip çıkan insanlar bu başlığa tıklar da belki birşeyleri araştırma ihtiyacı hisseder diye yazıyorum. yinede insanı sinirlendiriyor bu sufi bozuntuları.

muhaddislerin gerek ebu hanife hakkında gerekse kendilerini bu reyci akıma isnad eden kimselerin ictihad ve fetvalarına ilişkin ne düşündükleri bilinmektedir. ha size göre hadisçiler haklı veya haksız olabilir o sizin bileceğiniz iş. ama sanki ebu hanife hakkında selef alimlerinin görüşü müsbetmiş, güllük gülistanlıkmış gibi bir hava estirmeyi bırakın. o yalanlara anca evden işe işten eve giden türk halkı inanır. "bu kadar insan yanılıyor" olamaz kuruntusunu da bırakın. ebu hanife öldüğü gün bütün ulema bayram etti neredeyse ellerine ayaklarına kına süreceklerdi. o zaman niye "bu kadar insan yanılıyor olamaz" demediniz?

ha tabi devir değişti hanefilik siyasal/sosyal sebeplerden ötürü dünyaya yayıldı, hadis ehli güçsüz düşüp guraba kaldı sizde köpeksiz köyde değneksiz gezmeye başladınız. ebu hanifeye göre içki içen zina eden adam öldüren kimsenin imanıyla peygamberin imanı eşitti. namaz kılmayan adam da mümindi. e birader o yayılmayacak da ben mi yayılacağım? yaşar nuri ebu hanifeyi savunurken samimi mi değil mi diye tartışıyor insanlar. vallahi sonuna kadar samimi. irca fikri demek şeriatsız bir islam demek. namaza niyaza gerek yok kalbim temiz diyenlerin yoludur irca. elbette kemalizm olsun başka tağudi anlayışlar olsun hanefizm işlerine gelir çünkü. yüzbinlerce mutezilinin dün ve bugün hep hanefi olması tesadüf müdür yoksa bilinçli bir tercihin sonucu mudur. elbette bilinçli bir tercihtir. çünkü aklını tek rehber bilen hadisçileri karşısında reycileri yanında bulur.
ya gerçekten üzgünüm insana bu acı satırları yazdırıyorsunuz. ama hakettiniz bi kere.

bugün artık hanefiyim diyenlerin alim olsun cahil olsun hiçbirinin ne ebu hanife ile ne de tarihsel hanefilik ile bir ilgisi yoktur. bugünün dünyasında hanefi mezhebi diye bir şey zaten yok ortada. çoktan tarih sayfaları arasındaki yerini aldı. geç bile kalmıştı gitmek için. zalimlerin kan içen sultanların ideolojik malzemesi olmaktan kurtuldu bir yerde. artık hanefilik tarikatçıların ağzında çiğnenen tatsız bir cikletten, sembolik bir laftan ibaret.

ebubekir sifil kevseri külliyatını yayınlayacakmış -kevserinin rezil sözlerini nasıl gizleyecek acaba- ölüyü diriltmeye çalışıyorlar. bırakın hanefilik öldüğü yerde rahat uyusun. o muazzam hadis külliyatı neyinize yetmiyor bre cahiller?
 
F Çevrimdışı

ferdiosman

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Hitman sen hala Kevseri'nin Ahmed b. Hanbele kafir dediğinin delilini gösteremedin.Hala konuşuyorsun.

Ehli-Hadis nickli aynı muğalatalara tekrar tekrar, sende hala İbni Hacer heytemi,İbni Hacer askalani,İmam Suyuti,Aliyyul Kari,İmam Nevevi,İmam Tahavi, gibi muhaddislerin senin yerdiğin akaidde olmalarına da cevap vermiş değilsin...

Bırakın şu tekfiri artık ya konuşalım ya da bize boşa vakit harcatmayın,

Öyle ya el Cahilun hamira velev kane Vezira
 
F Çevrimdışı

ferdiosman

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Allâhu Teâlâ’yı mekândan münezzeh olarak bilmek Ehl-i Sünnet’ Vel-Cemaat’in akidesidir

Ehli Sünnet ne Cehmiyye/Mutezile gibi ne Allah Her yerdedir demiş,Ne de Mücessime ve Müşebbihe gibi Allaha bir mekan yön tayin etmişlerdir Ehli sünnet vel Cemaat bu konuda da vasat(orta) yolu benimsemiş ve ''Allah Mekansız ve Yönsüz olarak vardır demişlerdir''
ARTIK HÜCCET İKAME OLUNDU........... VE ARTIK BİZDEN SORUMLULUK KALKTI ,DİLEYEN DİLEDİĞİ GİBİ İNANIR.........

Allâhu Teâlâ şöyle buyuruyor:
﴿لَيْسَ كَمِثْلِهِ شَيْءٌ وَهُوَ السَّمِيعُ البَصِيرُ﴾
(Eş-Şûrâ suresi, 11. âyet)
Manası: Allâh’ın benzeri hiç bir şey yoktur.
Allâhu Teâlâ şöyle buyuruyor:
﴿وَلَمْ يَكُنْ لَهُ كُفُوًا أَحَدٌ﴾
(El-İhlâs suresi, 4 âyet)
Manası: Allâh’ın hiç bir yönden benzeri yoktur.
Allâhu Teâlâ şöyle buyuruyor:
﴿فَلا تَضْرِبُوا لِلَّهِ الأَمْثَال﴾
(En-Nahl suresi, 74. âyet)
Manası: Allâh hakkında misaller vermeyiniz yani O’nu yaratılmışlara benzetmeyiniz.
Allâhu Teâlâ şöyle buyuruyor:
﴿وَلِلّهِ الْمَثَلُ الأَعْلَىَ﴾
(En-Nahl suresi, 60. âyet)
Manası: Allâh’ın vasıflanması diğerlerinin vasıflanması gibi değildir.

Rasûlullâh (sallallâhu aleyhi ve sellem) şöyle mealen şöyle buyurmuştur: "Allâh, kendisinden başka bir şey yokken vardı...“
Bu demektir ki ezelde (başlangıçsızlıkta) Allâh’tan başka hiç bir şey yoktu. Ne zaman, ne de mekân ne insan ne de melek ne hayvan ne de cin ne gök ne de yeryüzü.

Resulullah (s.a.v.) yatağına yerleşince şöyle dua ederdi: "Ey, göklerin rabbi, yerin rabbi ve herşeyin rabbi olan, taneyi ve çekirdiği yaratan, Tevratı, İncili ve Kur´anı indiren Alhıhım, ben senin, perçeminden yakalayacağın her şer sahibinin şerrinden sana sığınırım. Sen evvelsin, senden önce hiçbir şey yoktu. Sen sonsun. Senden sonra da hiçbir şey kalmayacaktır. Sen zahirsin, senin üs*tünde hiçbir şey yoktur. Sen bâtınsın, senin altında hiçbir şey yoktur. Sen, be*nim borcumu öde, fakirliğimi gider. [Ebu Davud, K el-Edeb, bab: 98, Hadis no: 505/ Müslim, K. ed-Dua, bab: 61, Hadis no: 2713 / Tirmizi, K. ed-Da?vat bab: 19, Hadis no: 3400]

Beyhakî demiştir ki, dostlarımız bu hadisi delîl göstererek: “Üstünde ve altında bir şey bulunmayan mekansız olarak vardır“ demişlerdir.

Büyük imâm Âbdul-Kâhir b. Tahir et-Temîmî el-bağdâdî “El-farku beyne’l-firak“(Fırkalar arasındaki farklar) adlı kıtabında şöyle demiştir: “Onlar (âlimler) O’nu (Allâh’ı) mekân kuşatmadığına ve O’na zaman cereyân etmediğine dâir icmâ etmişlerdir.“
Rasûlullâh’ın amcasının oğlu efendimiz Alî (radıyallâhu anhu) Allâh hakkında şöyle demiştir:
"كَانَ اللَّه وَلاَ مَكَان وَهُوَ الآنَ عَلَى مَا عَلَيْهِ كَانَ"
رَوَاهُ أَبُو مَنْصُورٍ الْبَغْدَادِي
"Allâh, mekân yokken vardı, O şimdi de olduğu gibidir.“ Bunu Ebû Mansûr el-Bağdâdî rivayet etmiştir.

Yine efendimiz (Alî radıyallâhu anhu) Allâh hakkında şöyle demiştir:
"إِنَّ اللَّه خَلَقَ الْعَرْشَ إِظْهَاراً لِقُدْرَتِهِ وَلَمْ يَتَّخِذْهُ مَكَاناً لِذَاتِهِ"
رَوَاهُ أَبُو مَنْصُورٍ الْبَغْدَادِي
"Muhakkak ki Allâh arşı kudretinin büyüklüğünü göstermek için yaratmıştır ve onu kendi zâtı için mekân edinmemiştir." Bunu Ebû Mansûr el-Bağdâdî rivâyet etmıştır.
İmam el-kuşayrî, risâlesinde efendimiz Cafer es-Sâdığın şöyle dediğini rivâyet eder:
"مَنْ زَعَمَ أَنَّ اللَّهَ فِي شَيْءٍ أَوْ عَلَى شَيْءٍ أَوْ مِنْ شَيْءٍ فَقَدْ أَشْرَكَ إِذْ لَوْ كَانَ فِي شَيْءٍ لَكَانَ مَحَصُورًا وَلَوْ كَانَ عَلَى شَيْءٍ لَكَانَ مَحْمُولاً وَلَوْ كَانَ مِنْ شَيْءٍ لَكَانَ مًحْدَثًا أَيْ مَخْلُوقًا" رَوَاهَ الْقُشَيْرِي
"Kim Allâh’ın bir şeyin içinde veya bir şeyin üzerinde bulunduğunu veya bir şeyden olduğunu iddia ederse o müşrik olmuş olur. Çünkü bir şeyin içinde bulunsaydı kuşatılmış olurdu. Şayet bir şeyin üzerinde bulunsaydı taşınmış olurdu ve şayet bir şeyden olsaydı yokken varlığa getirilmiş olurdu." yani yaratılmış olurdu.
Kendisine İmâmu’s-seccâd (çok secde eden imâm) diye lakap verilen efendimiz Alî’nin oğlu Huseyn’in oğlu Alî Zeynu’l-âbîdîn Sahife-i seccadiyyesinde Allâh hakkında şöyle demiştir:
"أَنْتَ اللَّه سُبْحَانَكَ لاَيَحْوِيكَ مَكَانٌ"
رَوَاهُ الإِمَام الزَّبِيدِي فيِ الإِتْحَاف
"Seni noksan sıfatlardan tenzîh ederim seni mekân kuşatmaz. “ Bunu ez-Zebîdî "İthâf" adlı kitabında rivayet etmiştir. Yine Zeynu’l-abîdîn Allâh hakkında şöyle demiştir:
"لَسْتَ بِمَحْدُودٍ فَتُحَدُّ"
رَوَاهُ الإِمَام الزَّبِيدِي فِي الإِتْحَاف
"Sen sınırlı (ölçülü, hacimli) değilsin ki sınırlandırılasın.“ Bunu ez-Zebîdî "İthâf" adlı kitabında rivayet etmiştir.
Yine Zeynu’l-abîdîn Allâh hakkında şöyle demiştir:
"لاَ تُحَسُّ وَلاَ تُمَسُّ وَلاَ تُجَسُّ"
رَوَاهُ الإِمَام الزَّبِيدِي فِي الإِتْحَاف
"His edilmessin, ellenmessin ve dokunulmassın.“ Bunu ez-Zebîdî "İthâf" adlı kitabında rivayet etmiştir.
Şeyh Ahmed er-Rifâî (radıyallâhu anhu) tenzîh hususunda şöyle demiştir: "Allâh’ı tanımanın son derecesi O’nun Mekânsız ve keyfiyetsiz olarak var olduğunu kesin bilmektir."

Hanbelî alimlerinden olan imâm İbnu’l-Cevzî “Müdhiş“ adlı kıtabında şöyle der: "Misaller ancak benzerleri olana verilir. Nasıl O’nun (Allâh’ın) hakkında nasıldır denilebilir, onun hakkında keyfiyet (nasıllık, ölçü) muhâl (imkânsız) olduğu hâlde. Vehimler O’nu hayâl edemez ve akıllar O’nu kavrayamaz."
Ayrıca şunları da demiştir: "O’na (Allâh’a) keyfiyet veren (nasıllık, ölçü veren) O’nu bilememiştir, O’nun hakkında misaller veren O’nu tevhîd etmiş değildir ve O’nu (yaratılmışlara) benzeten O’na ibadet etmiş değildir. Benzetici a’şâdır Allâh’ın varlığını inkar eden ise kördür."
"Fetava-i Hindiyye" adlı kitabta aynen şöyle geçer: “Allâhu Teâlâ’ya mekân’ı isnat eden kâfir olur."
Ehli Sünnet Ve’l Cemaat’inin inançta iki imâmlarından biri olan Ebu’l-Hasen el-Eşârî (radıyallâhu anhu) “En-Nevâdir“ adlı kitabında şöyle demiştir: "Kim Allâh’ın cisim olduğuna inanırsa o Rabbini bilmiş değil ve muhakkak ki O’na inanmış da değildir.“
Şeyh Abdu’lĞanîyy en-Nablusî "El-fethu’r-rabbânî" adlı kıtabında şöyle demiştir: "Kim Allâh’ın gökleri veya yeryüzünü doldurduğuna veya arşın üstünde oturan bir cisim olduğuna inanırsa, o kendisinin müslüman olduğunu iddia etse de kâfirdir."
Selef (ümmetin ilk üç asrında yaşayan) ile halef (ümmetin daha sonra gelmiş asrında yaşayan) alimleri, Allâh hakkında O’nun bir yönde bulunduğuna inananın kâfir olduğuna dâir ittifâk etmişlerdir (sözbirliğe varmışlardır) hadis hafızı el-Irâkî’nin bildirdiği gibi. Bunu Ebû Hânîfe, Mâlik, Şafiî, Ebu’l-Hasen el-Eşârî ve Ebû Bekir el-Bâkillânî de söylemiştir. Bu alimlerin böyle söylediklerini Molla Alî el-Kârî “El-Muşkat“ adlı kıtabın açıklamasında zikretmiştir.
Bu inanç milyonlarca muslümanın yani Hicâz, Endonesya, Malezya, Hindistan, Bangladeş, Pakistan, Türkiye, arap Fas, şâm diyârları (Filistin, Süriye, Lübnan, Ürdün) Mısır, Irak Sudan, Afrika, Dağistan, Şişan, Çeçenistan, Buhâra, Cürcan, Semerkant, ve bundan başka ülkelerdeki müslümanların inancıdır.
 
F Çevrimdışı

ferdiosman

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Selfiyye ekol Müteşabih ayetlere olduğu gibi İman ederiz demelerini inceleyelim.

1-Allâh-u Teâlâ “El-En’âm suresinin 3. ayetinde şöyle buyurdu:
وَهُوَ الله ُ فِي السَّمَوَاتِ وَفِي الأَرْضِ
”Allâh, hem göklerde hem de yerdedir.”

Hâlbuki ayetin manası: “Allâh, göktekileri ve yerdekileri bilendir” veya “Allâh, göktekiler ve yerdekiler tarafından ibadet edilendir.” Tevilini Selefilerde yapar.

2-Allâh-u Teâlâ “Ez-Zuhruf” suresinin 84. ayetinde şöyle buyurdu:
وَهوَ الذِّي في السَّماءِ إِلَه ٌ وفي الارْضِ إله ٌ

Bu ayet tevil etmeden alınırsa zahiri manası şöyledir: ”Allâh, hem göklerde hem de yerdedir.” Bu da imkânsızdır. Hâlbuki ayetin manası: “Allâh, göktekilerin ve yerdekilerin ilâhıdır.” tevilini Selefilerde yapar.

3-Allâh-u Teâlâ “Al-Bakarah” suresinin 115. ayetinde şöyle buyurdu:
فَأَيْنَمَا تُوَلُّوا فَثَمَّ وَجْهُ اللهِ

Bu ayet tevil etmeden alınırsa zahiri manası şöyledir: ”Nereye dönerseniz Allâh’
ın Yüzü (vechi) oradadır.” Bu da imkânsızdır. Hâlbuki ayetin manası: “(Yolculuk esnasında ve nafile namazında) nereye dönerseniz Allâh’ın Kıblesi oradadır.” Buna benzer tevilleri Selefilerde yapar.Yüzü vech kelimesini Zatı diye tevilederler

4-Allâh-u Teâlâ “Fussilet” suresinin 54. ayetinde şöyle buyurdu:
أَلا إِنَّهُ بِكُلِّ شَىْءٍ مُحِيطٌ

Bu ayet tevil etmeden alınırsa zahiri manası şöyledir: ”Allâh, zatıyla her şeyi kuşatmıştır.” Bu da imkânsızdır. Hâlbuki ayetin manası: “Allâh, ilmiyle her şeyi kuşatmıştır, yani her şeyi bilendir.” tevilini Selefilerde yapar.

5-Allâh-u Teâlâ “El-Hadid” suresinin 4. ayetinde şöyle buyurdu:
وَهُوَ مَعَكُمْ أَيْنَمَا كُنْتُمْ

Bu ayet tevil etmeden alınırsa zahiri manası şöyledir: ”Nerede olursanız olun Allâh sizinle beraberdir.” Bu da imkânsızdır. Hâlbuki ayetin manası: “Nerede olursanız olunuz Allâh ne yaptığınız bilir.” tevilini Selefilerde yapar.


Ama burada bir problem oluşmaktadır.Zahiri manalarında dışında tevil yapan Selefiye ekol nasıl olurda Allah kendisini nasıl vasıflandırdıysa bizde o şekilde vasıflandırız derler.Allâh-u Teâlâ “Ez-Zuhruf” suresinin 84. ayetinde ”Allâh, hem göklerde hem de yerdedir.” derken zatıyla değil yada Hadid 4 'de”Nerede olursanız olun Allâh sizinle beraberdir.” ayetininde zatıyla değil diyebiliyorlar.Niye bu ayetleri Tevil ediyorsunuz ? Bu Müteşabihlere olduğu gibi iman etmiyorsunuz? Tatil (sıfatlarını inkar) ve Tevil yaptığınız için Muattıla mısınız? diye sorulsa cevap bulabilirler mi acaba? Doğru olan bunlar gibi ''Allah arşa istiva etmiştir'' ayetlerinide tevil etmek,ya da selef gibi manalarını Allah'a havele etmektir.
 
F Çevrimdışı

ferdiosman

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Tacuddin el Bayburdi'ye yapılan reddiyeden bölümler

الحمد لله والصلاة والسلام على رسول الله


Hamd âlemlerin Rabbi olan Allâh’a olsun. Saletu selam ise kâinatın Efendisi olan Muhammed Mustafa’ya, O’nun şanlı ashabına, Ehli Beytine ve kıyamete kadar takipçisi olacak Müslümanlara olsun.
Değerli Müslümanlar!
Öncelikle yazımıza şunları söylemekle başlamayı daha uygun görüyoruz. Karşılığında reddiye yazdığımız görüşlerin TACUDDİN EL-BAYBURDİ’ ye ait olup olmadığını bilmiyoruz. Hatta adı geçen zatın da kim olduğunu bilmiyoruz. Hatta ve hatta beklide bu isimde bir kişi yoktur. Sadece insanları kandırmak ve onların inançlarını bozmak için kendi fikirlerini aşılamalarının bir başka metodudur. Eğer gerçekten böyle bir kişi varsa ve bu yazı Tacuddin El- Bayburdi’ye ait değilse kendisinden özür diliyoruz. Yok, eğer kendisine ait ise kendisine bu yazıyı yazıp Nasihatte bulunuyoruz. Aynı zamanda bu reddiye, yazılan sapık görüşlere inanan kimseleri de bozuk olan bu görüşlerden uyarmak içindir.
Müşebbihe denilen grup öteden beri Allâh’ın sıfatlarına uygun olmayan görüşleri ortaya koyup insanların inançlarında tahribatlar meydana getirmektedirler. Allâh’ın Arş’ta olduğunu söyleyip O’nu yaratıkların sıfatlarıyla sıfatlandırmaktadırlar. Bilindiği gibi Allâh-u Teâlâ’yı yaratıkların sıfatlarıyla vasfetmek ve O’nu yaratıklara benzetmek İslam’ın temel inançlarına zıt olan şeylerdir. Ehlisünnet Vel Cemaat âlimlerinin icmasını reddeden bu grup insanlar, her konuda işlerine ne gelirse o şekilde hareket etmektedirler. Örneğin işlerine geldiği zaman “Tevil” konusunda “Tevil’i” reddederken işlerine geldiği zamanda “Tevil” yapmada kendilerine toz kondurmamaktadırlar. Hatta bazen cahil olduklarını öyle ortaya koyuyorlar ki, “Te’vil, Tatildir(inkârdır)’” diye batıl olan görüşleriyle insanları zehirlemekten geri kalmazlar. Özellikle Ehli Selef ve Ehli Halef, Müteşabih ayetlerin tevili konusunda onlar gibi düşünmemişlerdir. Tevil yapılması kaçınılmaz olan Müteşabih ayet ve hadislerde Tevil yapmaktan uzak kalmamışlardır. Arapça dilini ve KURALLARINI bilen, gerçek anlamda Kur’an-ı Kerim’i bilen, anlayan âlimler asla Tevil konusunda İslam’ın özüne aykırı düşünceler ortaya koymamışlardır.
Aşağıdaki TACUDDİN EL-BAYBURDİ’ ye ait olduğu iddia edilen batıl görüşleri ve onlara yazılan reddiyeleri dikkatle okumanızı ve anlamanızı istirham ediyoruz. İlk önce bu ayeti hatırlatmakla başlamak istiyorum:
Yüce Allah’ın kerim kitabında buyurduğu gibi;

لَيْسَ كَمِثْلِهِ شَىءٌ وَهُوَ السَّمِيعُ البَصِيرُ
Eş-Şurâ / 11
Anlamı: “O’nun mislisi gibi hiçbir şey yoktur. O işitendir, görendir.”








Diyor ki: ALLAH’IN ZATI SEMA’DA İLMİ İSE HERYERDEDİR


بِسْمِ اللهِ الرَّحْمنِ الرَّحِيمِِ



Değerli Müslümanlar!
Bilindiği gibi tevhidin en bölümlerinden bir tanesi de isim ve sıfatlar tevhididir… Tevhidin bu kısmı da aynen diğer tevhid dalı olan Rububiyet ve Ulûhiyet tevhidi gibi şek ve şüphe kabul etmeyen ve istenildiği manada gerçekleştirilmesi gereken bir tevhid dalıdır.



REDDİYE:
İlk önce Tevhid’i, Rububiyet tevhidi ve Ulûhiyet tevhidi diye ikiye ayırmıştır. Hâlbuki ikisinin manası da birdir. Çünkü Rabbimiz ve İlâhımız birdir. O da Allâh’tır. Allâh’ı tevhid etmek Rabbi tevhid etmek demektir. Rabbi tevhid etmek Allâh’ı tevhid etmektir. Allâh-u Teâlâ “El-Fatihah” süresinde şöyle buyurdu:

الحمد لله رب العالمين


ِAnlamı: “Alemlerin Rabbi olan Allâh’a hamd olsun.”
İşte ayete göre İlâh ile Rab arasında fark olmadığı açıktır.



Diyor ki: ALLAH’U TEÂLÂ’NIN ARŞININ ÜZERİNDE OLDUĞUNU HABER VEREN AYET’İ KERİMELER
الرَّحْمَنُ عَلَى الْعَرْشِ اسْتَوَى

“ Rahman - olan Allah - Arş’a istiva etmiştir.”

TAHA: 5 - A’RAF: 54 – SECDE: 4 – RAD: 2 – YUNUS: 3 – FURKAN: 59 – HADİT: 4

Zikredilen bu yedi Ayeti celilede Allah’u Azze ve Celle Arş’ının üzerine istiva ettiğini haber vermektedir.
Burada sözü sona ermiştir.



REDDİYE:
Herkes bilmelidir ki, “istivayı” inkâr eden kâfir olur. Çünkü bu husus Kur’an’da sabittir. Aynı şekilde “istivayı” oturmakla veya yerleşmekle yorumlayan de kâfir olur. Çünkü Kur’an’da, “Allâh hiçbir şeye benzemez” (eş-Şurâ /11)diye geçmektedir ve bu sabit olan, tartışma götürmez ve de hilafı düşünülmez bir şeydir. “Oturmak ve yerleşmek” fiillerinin yaratıkların sıfatlardan olduğuna aklıselim hiçbir insan hilaf etmez.
Ondan sonra ayette “Arş’ın üzerinde” ifadesi geçmemektedir. Çünkü عَلَى“Ale” kelimesi illa ki, “mekân” manasında olmaz ve kullanılmaz. “Ale” sözcüğünün başka manaları da vardır. Allâh-u Teâlâ şöyle buyurdu:
أُولَئِكَ عَلَى هُدًى مِنْ رَبِّهِمْ
Al-Bakarah /5
Anlamı: ”İşte onlar Rablerinden gelen hidayet üzeredirler.”
Bu ayette geçen عَلَى mekânla mı tefsir edilir?
Yine Allâh-u Teâlâ şöyle buyurdu:
وَإِذْ قُلْتُمْ يَا مُوسَى لَنْ نَصْبِرَ عَلَى طَعَامٍ وَاحِدٍ
Al-Bakarah /61
Anlamı: ”Ey Musa! Bir tek yemekle yetinmeyiz.”
İşte bu ayette de عَلَى kelimesi geçti ama “mekân” manasında değildir. Çünkü onlar yemek üzerine oturmayacaklardır.
Yine Allâh-u Teâlâ şöyle buyurdu:
أَمْ تَقُولُونَ عَلَى اللَّهِ مَا لا تَعْلَمُونَ
Al-Bakarah / 80
Anlamı: ”Yoksa Allâh hakkında bilmediğiniz şeyleri mi söylüyorsunuz?”
Burada da عَلَىkelimesi geçiyor. Hâşâ “mekân” olarak tefsir ederseniz “Allâh’ın üzerinde” olur.
Demek ki, عَلَى kelimesi her zaman “mekân” olarak açıklanmaz.

Diyor ki:
Bu Ayeti celilelerde zikri geçen istiva kelimesinin anlamı ise; yerleşme… Kurulma… Ve… Oturma demektir… Kelimenin bu anlama geldiğine delalet eden delillerinden bir kaçı ise şunlardır.

وَقِيلَ يَا أَرْضُ ابْلَعِي مَاءكِ وَيَا سَمَاء أَقْلِعِي وَغِيضَ الْمَاء وَقُضِيَ الأَمْرُ وَاسْتَوَتْ عَلَى الْجُودِيِّ وَقِيلَ بُعْداً لِّلْقَوْمِ الظَّالِمِينَ

“ Ve denildi ki: Ey yer, suyunu yut ve ey gök suyunu tut. Su azaldı ve iş bitirildi. Gemi de Cudi’ye oturdu. Haksızlık yapan kavim yok olsun. “
HUD: 44.AY.

Bu Ayeti celile de geminin cudi dağı üzerine oturduğundan bahsedil-mektedir… Yani istiva’nın oturma, yerleşme manasında olduğu anla-tılıyor.

Rabbimiz yine bir Ayeti celilesinde şöyle buyurur:

وَالَّذِي خَلَقَ الْأَزْوَاجَ كُلَّهَا وَجَعَلَ لَكُم مِّنَ الْفُلْكِ وَالْأَنْعَامِ مَا تَرْكَبُونَ لِتَسْتَوُوا عَلَى ظُهُورِهِ “……….
“ O’ki bütün çiftleri yarattı ve size bineceğiniz gemiler ve hayvanlar var etti. Ki,onların sırtlarına kurulasınız – oturasınız – “

ZUHRUF: 12 – 13.AY.
Bu Ayeti celileden de anlaşıdığı gibi istiva, oturma, kurulma anlamına gelmektedir… Mu’minun suresinde de Rabbimiz şöyle buyurur:

فَإِذَا اسْتَوَيْتَ أَنتَ وَمَن مَّعَكَ عَلَى الْفُلْكِ ………..

“ Sen ve yanında bulunanlar gemiye yerleştiğiniz zaman… “

MU’MİNUN: 28.AY.

Bu Ayeti celileden de istiva, yerleşme anlamında kullanılmıştır…
Burada sözü sona ermiştir.



REDDİYE:
Delil olarak sunmuş olduğu son üç ayette geçen “istiva” sözcüğünün manası doğru ama dikkat ederseniz bu manaları yaratıklar için kullanılmıştır. Ama Eş-Şura suresinin 11. Ayeti için (“Allâh hiçbir şeye benzemez.”) İmam Ebu Cafer et-Tahvi “El-Akide et-Tahviyye “adlı kitabında şöyle buyurdu: “Her kim insanların sıfatlarından herhangi biriyle Allâh’ı vasfeden küfre düşer.”
Bunu yazan ve yazdıklarına inananlar bilsin ki, “isteva” kelimesinin gösterilmiş olduğu manalarından başka manaları da vardır.
Allâh-u Teâlâ şöyle buyurdu:

ثُمَّ اسْتَوَى إِلَى السَّمَاءِ


Al-Bakarakh/29
Anlamı: ”Semayayöneldi…”
Allâh-u Teâlâ şöyle buyurdu:


ثُمَّ اسْتَوَى إِلَى السَّمَاءِ وَهِيَ دُخَانٌ


Fussilet / 11
Anlamı: ”Duman halinde olan semaya yöneldi.”

Bu ayetlerde geçen “isteva”, yani oturdu manasında mı? Hâşâ. O zaman “isteva” kelimesi sadece ve sadece “oturdu” veya “yerleşti” manasında değildir. Kullanmış olduğu “oturma” ve “yerleşme” manaları Ehli Sünnet’ten hiçbir âlim kulanmış değildir. Sadece İbni Teymiye ve Yahudiler bunu söylemiş ve Allâh’a mekan isnat etmişlerdir.
İbni Teymiyye “Feteva İbni Teymiye” adlı kitabında şöyle demiştir: “Allâh-u Teâlâ, Peygamber efendimizi yanına Arş’a oturtturacaktır.”
İmam Müfessir Ebu Hayyen El-Endelusi “En-Nehrul Med” adlı tefsirinde şöyle diyor: ”Bizim zamanımızda yaşayan Ahmet İbni Teymiye’nin kendi eliyle yazmış olduğu “El-Arş” adlı kitabında ‘Allâh-u Teâlâ Kürsü’ye oturmuş ve oturması için Muhammed’e yer ayırmıştır.’ yazdığını gördüm.”
Bakınız bu İbni Teymiye’ye, Allâh hakkında bir keresinde “Arş’a” bir keresinde de “Kürsü’ye” oturuyor demiştir.
Şimdi Yahudilerin yazdıklarına bakalım
Yahudilerin “Sefer Yuhannel İshah-4 No:9” adlandırdıkları kitapta şöyle diyorlar: ”Arş’a oturana teşekkür ediyoruz.”
Yine Yahudilerin “Sefer Yuhannel İshah-7 No:15” adlandırdıkları kitapta şöyle diyorlar: ”Arş’a oturan Rab, onların üzerine iner.”
Yine Yahudilerin “Sefer Yuhannel İshah-7 No:10” adlandırdıkları kitapta şöyle diyorlar: ”Arş’a oturan Allâh’a ihlâs edin.”
Yine Yahudilerin “Sefer Mezemir el-İshah-47 No:8” adlandırdıkları kitapta şöyle diyorlar: ”Allâh, mukaddes olan Kürsü’ye oturdu .”

“İstiva” kelimesinin diğer manalarından bazıları şöyledir:
1-Düz olmak ve kuvvetlenmek.
Allâh-u Teâlâ şöyle buyurdu:
فَاسْتَوَى عَلَى سُوقِهِ
(El-Fetih /29).
Anlamı: “Gittikçe onu kuvvetlendirerek kalınlaşmış.” (Ebu Hayyen-tefsiri, Beyzavi- tefsiri, İmam Nesefi- tefsiri ve İmam Kurtubi- tefsiri )
2-Olgunlaşmak.
Allâh-u Teâlâ şöyle buyurdu:
وَلَمَّا بَلَغَ أَشُدَّهُ وَاسْتَوَى
(el-Kasas /14)
Anlamı: ” Musa yiğitlik çağına erip olgunlaşınca.” (İmam Tabari, İbni Kesir, el-Ferra’, Muhtarus Sihah, Lisanul Arap)
3-Pişmek: El- Feyyumi “el-Mısbah el-Münir.”
4-Kastetmek: El- Feyyumi “el-Mısbah el-Münir” ve İbni Manzur Lisanul Arap.”
5-Eşit olmak: El- Feyyumi “el-Mısbah el-Münir.
6-Yükselmek: İbni Manzur “Lisanul Arap.”
7-Kast etmek: El, Feyyümi- el-Mısbah el-Münir, İbni Manzur Lisanul Arap” ve “Muhtar es-Sıhah”
8-Kahretmek: El- Feyyumi “el-Mısbah el-Münir.
9-Temellük, yani mülkiyetine almak. Hafız Zebidi “ Tac el-Arus”
10-Murada ermek: Hafız Zebidi “ Tac el-Arus”,İbni Manzur Lisanul Arap” ve “Muhtar es-Sıhah”
11-İstilâ:
A-Ehli Seleften olan İbnil Mübarek “Garibul Kur’an”,
B-İmam Ez-Zaccac ”Meanil Kur’an”,
C-Hanefi olan İmam Maturidi “Te’vilat Ehli Sünne”
E-Müfessir Maverdi “En-Nuket vel Uyun”
F-İmam Suyuti ”El-Kenzul Medfun”
Burada “İsteva”, “İstila etti” manasında da kullanılabilir. Yukarıda beş zâtın isim ve kitaplarını yazdık. Kontrol etmenizi tavsiye ediyorum. Hocalarınıza sorar adı geçen zatların kim olduğunu öğrenebilirsiniz. Daha fazla istiyorsanız şu anda bende birçok zatın kitabı var ve hepsi “İstiva” sözcüğünü, “istila” veya “hükmetme” anlamlarıyla açıklamışlardır. Bunlardan bazıları şunlardır:
1-Ehli Seleften olan İbnil Mübarek “Garibul Kur’an” adlı kitabında bu ayet hakkında “isteva, yani İstila etti” demiştir.
2-Hanefi İmam Cassas “Ehkamul Kur’an” adlı kitabında bu ayet hakkında “isteva, yani İstila etti” dedi.
3-Şafii İmam el-Cuveyni “el-İrşad” adlı kitabında bu ayet hakkında “isteva, yani hükmetti” dedi.
4-İmam Ragib el-Asbahani “el-Mufradet” adlı kitabında bu ayet hakkında “isteva, yani İstila etti” dedi.
5-Hanefi İmam Nesefi “Tebsiratul Edilleh” adlı kitabında bu ayet hakkında “isteva, yani İstila etti” dedi.
6-İmam Razi “Tefsir”inde bu ayet hakkında “isteva, yani İstila etti” dedi.
7-Hanbelî İmam Seyfuddin el-Emidi “Ebkerul Efkar” adlı kitabında bu ayet hakkında “isteva, yani İstila etti” dedi.
8-İmam Suyuti’nin hocalarından imam Muhammed el-Kâfici “Et-Teysir” adlı kitabında bu ayet hakkında “isteva, yani İstila etti” dedi.
9-İmam Kastalani “İrşadus Seri Şerh Sahih Buhari” adlı kitabında bu ayet hakkında “isteva, yani İstila etti” dedi.
10-İmam Beyzavi’nin“Tefsir”inde bu ayet hakkında ”isteva, yani İstila etti” demiştir.
Umarım ki, aklıselim sahibi olan her kimse yukarıda geçen zatların görüşlerini okursa bizim yazdıklarımıza inanır. Yine de bu kadar delili yeterli görmüyorsanız daha fazlasını da yazabiliriz.

İmam Razi “Tefsir”inde şöyle buyuruyor: “Müşebbihe, Allâh’ın Arş'ın üzerine oturmuş olduğunu söyleyip, bu ayeti delil getirmişlerdir. Bu, hem aklen, hem naklen birkaç bakımdan bâtıl ve yanlıştır:
1)Hak Teâlâ, Arş ve mekân yok iken de vardı. O, mahlûkatı yarattığında bir mekânda olmaya ihtiyaç duymamıştı. Aksine O, mekândan münezzehtir ve hep böyle olmakla (ezeli ve ebedi olarak) muttasıf olmuştur. Ancak, batıl bir iddiada ve zanda bulunan kimse, Arş'ın hep Allah'la birlikte olduğunu zannetmiştir.
2)Arş üzerinde oturanın bir cüzünün (parçasının), Arş'ın sol tarafında olan parçasının aksine, Arş’ın sağ tarafında olmuş olması gerekir. O zaman oturan kimse bizzat, te'lif ve terkib edilmiş (parçalardan meydana getirilmiş) bir varlık olur. Böyle olan her varlık ise, bir te'lif ve terkib edene muhtaç olur. Bu ise, Allah hakkında imkânsızdır.
3)Arş üzerinde oturan, bir yerden bir yere hareket edip geçmeye ya muktedirdir ya da onun için böyle bir şey mümkün değildir. Eğer birinci ihtimal söz konusu ise, o zaman, o hareket ve sükûnun mahalli haline gelmiş olur ve zorunlu olarak, muhdes (Sonradan var olan) bir varlık olur. Eğer ikinci ihtimal söz konusu ise, o zaman, o bağlanmış bir varlık gibi olur, hatta kötürüm birisi gibidir. Hatta bundan da kötüdür. Çünkü kötürüm olan bir kimse, başını ve göz bebeklerini hareket ettirmek istediğinde, bu onun için mümkündür. Fakat bu, müşebbihe’nin ma'bûdu için mümkün değildir.
4)Müşebbihe'nin ma'bûdu, ya her mekânda vardır, ya da bir mekândadır. Eğer o her mekânda ise, o zaman onlar o ma'bûdun, pislik ve necaset mekânlarında da bulunduğunu kabul etmeleri gerekir ki, hiçbir akıllı bunu söylemez. Eğer o, bütün mekânlarda değil de bir mekânda bulunuyorsa, o zaman, o kendisini bu mekâna yerleştirmiş olan bir varlığa muhtaç olmuş olur ve böylece de muhtaç bir varlık olur. Bu ise Allah hakkında imkânsızdır.
5)Allâh'ın, "O (Allah'ın) benzeri gibisi yok"(eş-Şûrâ / 11) ayeti, O'nun için hiçbir yönden benzerlik ve eşitliğin olmadığı manasını ifade eder. Binaenaleyh eğer Allah-u Teâlâ oturuyor olsaydı, oturma bakımından ona benzeyen başkasının da olması gerekirdi. Diğer hususlar da böyledir. O zaman da, ayetin manası kaybolurdu.
6)Allâh-u Teâlâ, وَيَحْمِلُ عَرْشَ رَبِّكَ فَوْقَهُمْ يَوْمَئِذٍ ثَمَانِيَةٌ buyurmuştur "O gün Rabbinin Arş’ını, üstlerinde bulunan sekiz melek taşıyacaktır" (el-Hakkah /17). Melekler Arş’ı taşıdıklarında, Arş’da ma'budların oturduğu mekân olunca, bu durumda, meleklerin, müşebihenin ma'budunu da taşımış olmaları gerekir. Bu da imkânsızdır.
7)Şayet bir mekânda karar kılan bir varlığın ilah olması caiz (mümkün) olsaydı, güneş ve ayın da birer ilah olmadığı nasıl bilinebilecekti? Çünkü bizim güneş ve ayın ilah olmadıklarını ortaya koyarken izlediğimiz (akli) yol, onların hareket ve sükûn ile muttasıf oldukları, böyle olan varlığın ise muhdes olup, bir ilah olmadıkları şeklindeki metodudur. Siz bu yolu iptal edince, güneşin ve ayın hanlığını tenkid kapısı, sizin için kapanmış olur.
8)Ümmet-i Muhammed, Allâh’ın "De ki, "O, Allah birdir" (el-İhlâs 1.) ayetinin müteşâbih ayetlerden değil de muhkem ayetlerden olduğu hususunda icmâ etmiştir. Binaenaleyh eğer Allâh, bir mekânda olsaydı, o zaman O'nun sağ tarafındaki izleyen şeylere bitişik tarafı, sol tarafındaki şeylere bitişik tarafından başka olurdu. O zaman da o, mürekkeb (parçalardan meydana gelmiş) ve kısımlara bölünebilecek bir varlık olmuş olurdu ve gerçekte "Tek" olmamış olurdu. O zaman da, "De ki: "O, Allah tektir" (el-İhlâs/1.) ayeti, yanlış olmuş olurdu. (Hâşâ)
9)Ayette geçen “isteva” bunu istikrar manasına hamletmek imkânsızdır. "İstila" manasına hamletmek gerekir.


10)Bu, mutlaka te'vile yönelmek gerektiği hususunda kesin bir delildir. Bu da şudur: Aklın delaleti, buna, İstikrar manasını vermenin imkânsızlığını gösterip; "istiva" lafzının zahiri de "istikrar" manasına delâlet edince; bizim ya iki delilden her biri ile amel etmemiz yahut ikisini birden terk etmemiz, ya da nakli olanı, akli olana tercih etmemiz yahut da aklı tercih edip, nakli te'vil etmemiz gerekir. Birincisi batıldır. Aksi halde o zaman, bir şeyin hem mekândan münezzeh olması, hem de mekânda bulunması gerekir. Bu ise imkânsızdır. İkincisi de imkânsızdır. Çünkü bu, iki zıddı birlikte yok saymayı gerektirir ki, bu da yanlıştır. Üçüncüsü de batıldır. Çünkü akıl, naklin esasıdır. Zira yaratıcının varlığı, ilmi, kudreti ve peygamber gönderişi akli delillerle sabit olmadıkça, nakille de sabit olmaz. Dolayısıyla aklı tenkit etmek, hem aklın, onunla birlikte hem naklin tenkidini gerektirir. Binaenaleyh geriye ancak, aklın doğru olduğuna kesin olarak hükmetmemiz, naklin de tevili ile meşgul olmamız kalır. Bu, maksadı elde etme hususunda kâfi bir delildir. Bu sabit olunca diyoruz ki: Âlimlerden bazıları buradaki "istiva”dan muradın "İstilâ" manası olduğunu söylemişlerdir. Nitekim şair de şöyle demiştir:
"Bişr, kılıç kullanmadan ve kan da akıtmadan, Irak'ı istiva (istilâ) etmiştir."

Diyor ki: İSTİVA’NIN ANLAMI MALUM KEYFİYETİ İSE MEÇHULDÜR

Bu ve emsali delillerde de ifade edildiği gibi, istiva’nın anlamı malum olan bir şeydir….Yani istiva ; yerleşme, kurulma, oturma, yükselme anlamlarına gelir…. Dolayısıyla rivayetlerde de anlatıldığı gibi istiva malum ama keyfiyeti meçhul’dür.

{ … Ümmü Seleme r.a dan. RAHMAN ARŞIN ÜZERİNE İSTİVA ETTİ. Ayet’i Kerimesi hakkında şöyle dediği rivayet olundu. " İSTİVA MA'LUM " - yani bilinen bir şey, onun hakkında - " NASILDIR DEMEK İSE MA'KUL DEĞİLDİR " " OLDUĞU GİBİ KABUL ETMEK İMANDIR " " İNKÂR ETMEK İSE KUFÜRDÜR " }
İSMAİL İBNU ABDURRAHMAN ES – SABUNİ AKİDET’ÜS SELEF: 18

{ … Ca'fer ibnu süleyman dan, şöyle dedi ; Malik ibnu Enes r.h’a RAHMAN OLAN ALLAH ARŞA İSTlVA ETTİ Ayet'i Kerime'sinde ki İSTİVA kelimesinden, " İSTİVA " nasıldır ? diye, soruldu. Malik ibnu Enes r.h şöyle cevab verdi. " İSTİVA " malumdur – yani mansı bilinen bir şeydir. Nasıl demek ise, ma'kul delildir. " ALLAH'U AZZE VE CELLE'NİN
ARŞIN ÜZERİNE İSTİVA ETTİĞİNE İNANMAK İSE VACİBTİR. Seni ise dalalette olan birisi olarak göruyorum, der ve o kişinin meclisten çıkarılmasını em-reder. }

İSMAİL İBNU ABDURRAHMAN ES – SABUNİ AKİDET’ÜS SELEF: 18 - EBU SAİD ED-DARİMİ ER-REDDU ALEL CEHMİYYE: 280 – BEYHAKİ ESMA: 430
Burada sözü sona ermiştir.


REDDİYE:
Göstermiş olduğun bu iki delili aleyhine kullanabiliriz. Her rivayette “NASILDIR DEMEK İSE MA'KUL DEĞİLDİR” diye geçiyor. Bu iki rivayette “ma’kul değildir” yani imkânsızdır. Çünkü “nasıllık” yaratıklara kullanılır. Bundan dolayı Allâh’ın istiva etmesi senin dediğin gibi “keyfiyeti meçhuldür” değil. Keyfiyeti ma’kul değildir, yani imkânsızdır. Ondan sonra “İstiva malumdur” derken yani sabittir manasındadır, bilinir manasında değildir. İmam Ebu Süleyman El-Hattabi şöyle buyurdu: ”Bize ve her Müslüman’ın bilmesi gereken şey Rabbimiz surat ve hey’etten münezzehtir. Çünkü surat keyfiyeti gerektirir. Keyfiyet ise, Allâh ve sıfatları hakkında imkânsızdır. (İmam Beyhaki el-Esma’ ves Sifat)


Diyor ki:
ALLAH’U TEÂLÂ’NIN ARŞININ ÜZERİNDE OLDUĞUNU HABER VEREN

HADİSİ ŞERİFLER



{ … Ebu Hureyre r.a dan. şöyle dedi: Nebiyyu s.a.v şöyle dedi: Allah’u Azze ve Celle mahlukâtı yarattıktan sonra, yanında bulunan kitaba şöyle yazdı: rahmetim gadabımı geçmiştir. Bu kitap arşın üstünde Allah’ın yanındadır. }

BUHARİ: 6.C.2985.S - 16.C.7425 - 7426.S - AHMED: 2 / 258






REDDİYE:
İlk önce bu hadiste geçen عنده ( yanında)illa ki mekân manasında olmaz.
Allâh-u Teâlâ şöyle buyurdu:

ذَلِكُمْ خَيْرٌ لَكُمْ عِنْدَ بَارِئِكُمْ


Al-Bakarah /54
Anlamı: ”Öyle yapmanız, Yaratıcınızın nezdinde sizin için daha hayırlıdır”
Allâh-u Teâlâ şöyle buyurdu:


فَلَهُمْ أَجْرُهُمْ عِنْدَ رَبِّهِمْ


Al-Bakarah / 62
Anlamı: ”Rableri nezdinde mükâfatları vardır.”
Allâh-u Teâlâ şöyle buyurdu:

مُسَوَّمَةً عِنْدَ رَبِّكَ


Hud /83
Anlamı: “(O taşlar) Allâh’ın (ilmiyle) onlara yağdırıldı.” Herhangi bir akıllı, bu taşlar Arş’ın üzerinde Allâh’ın yanında olduğunu söyler mi?
Allâh-u Teâlâ şöyle buyurdu:

إِنَّ الَّذِينَ عِنْدَ رَبِّكَ لا يَسْتَكْبِرُونَ عَنْ عِبَادَتِهِ


Al-A’râf/206
Anlamı: ”Kuşkusuz Rabbin nezdindekiler O’na kulluk etmekten kibirlenmezler.”
Gördüğünüz gibi bu “ عِنْدَ “ kelimesi sadece mekân için kullanılmamaktadır. Bundan anlaşılıyor ki, göstermiş olduğu hadisin anlamı şöyledir: “Bu kitap Allâh nezdinde değerli olan yerde bulunmaktadır.” Orası Allâh’a karşı günah işlenmediği bir yer olduğundan dolayı Allâh nezdinde değerlidir.
İmam Hafız Veliyüddin El-İraki “Tarhu-t Tesrib” adlı kitabında şöyle diyor: ”Muhakkak ki, bu hadiste geçen “yanında” kelimesini zahirinden başka bir te’vil yapmamız gerekir. Çünkü zahiri manası bir yer demektir. Allâh ise yerleşmekten ve bir yerde veya bir yönde bulunmaktan münezzehtir.”
Hâşâ, Allâh Teâlâ Arş’ın üzerinde olsaydı o zaman bu kitapla beraber aynı yerde olmuş olurdu. Çünkü bu hadise göre o kitap Arş’ın üzerindedir.

Diyor ki:
{ … Ebu Zerr r.a dan, şöyle dedi : Bir gün tam güneşin batacağı esnada Resulullah s.a.v ile beraber mescid'de bulunuyordum. Bana hitaben: Biliyormusun bu güneş nereye gidiyor, Ya Eba Zerr, dedi: Ben: Allah ve Resulü en iyi bilendir Ya Rasulallah, dedim: Devam ederek dedi ki: Muhakkak ki o Arşın altında Rabbisinin önünde secde etmeye gidiyor. }



BUHARİ: 4802 – MÜSLİM: 1.C.159.N – İBNU MENDE: 1012 – AHMED: 5 / 152


Burada sözü sona ermiştir.




REDDİYE:
Peygamber efendimiz şöyle buyurdu:
تَذْهَبُ حَتَّى تَسْجُدَ تَحْتَ الْعَرْشِ
Bu hadisi İmam Buhari rivayet etmiştir.
Anlamı: ”Gidip Arş’ın altında secde eder.”
Yine Peygamber efendimiz İmam Müslim’in rivayet ettiği hadisi şerifte şöyle buyurdu:
تَجْرِي حَتَّى تَنْتَهِيَ إِلَى مُسْتَقَرِّهَا تَحْتَ الْعَرْشِ فَتَخِرُّ سَاجِدَةً
Anlamı: ”(Güneş) Onun yerine kadar gider ta ki, Arş’ın altına gelene kadar sonra secde eder.”
Yine Peygamber efendimiz şöyle buyurdu:
وذاك أنها كلما غربت أتت تحت العرش فسجدت
Bu hadisi de İmam Ahmed rivayet etmiştir.
Anlamı: “(Güneş) Her battığında Arş’ın altına gidip secde eder.”
Yine Peygamber efendimiz İmam Hâkim’in rivayetindeki hadisi şerifte şöyle buyurdu:
وذلك أن الشمس إذا غربت أتت تحت العرش فسجدت
Anlamı: ”Güneş battığında Arş’ın altına gider secde eder.”
Yine Peygamber efendimiz İmam İbni Mâce’nin rivayet ettiği hadisi şerifte şöyle buyurdu:
ثم تجيء حتى تنتهي إلى مستقرها تحت العرش فتخر ساجدة
Anlamı: ”(Güneş) Arşa gelene kadar gider sonra secde eder.”
Göstermiş olduğu hadiste geçen “Rabbisinin önünde” sözüne bakınız. Dikkat ediniz, bu söz hiçbir rivayette geçmemektedir. Milleti kandırmak için kendisinin eklediği bir ifadedir bu.
Şayet bu rivayet sahih olsaydı Allâh (hâşâ) Arşın altında olurdu. Yazarın kendisi yazının başında Allâh, Arşın üzerinde oturduğunu iddia etmiş. Yazını alt kısmında Allâh, semada olduğunu iddia etmiş. Burada ise Allâh, Arşın altında olduğunu iddia ediyor. Nedir bu çelişki?


Diyor ki;

ALLAH’U TEÂLÂ’NIN ARŞI YEDİ KAT SEMALARIN ÜZERİNDEDİR



{ … Sa'd ibnu Ebi Vakkas r.a dan, şöyle dedi : Resulullah s.a.v Sa'd İbnu Muâz r.a nun, Beni Kureyza hakkında vermiş olduğu hükme binaen söyle dedi : - Ey Sa’d sen – Yedi kat semanın üstünden Melik’in verdiği müküm ile hüküm verdin. }

BEYHAKİ: ESMA: 420 – ZEHEBİ ULUV: 15 – NESEİ: SAHİH BİR SENEDLE RİVAYET ETMİŞLERDİR.
Burada sözü sona ermiştir.


REDDİYE:
Bu hadislere bakınız:

1-”Allâh’ın veya el-Melik’in hükmüyle hükmettin dedi.” İmam Buhari

2-”El-Melik’in hükmüyle hükmettin dedi.” İmam Müslim
3-”El-Melik’in hükmüyle hükmettin dedi.” İmam Ahmed

4-”Allâh Resulü Allâh’in hükmünü tutturdun dedi.” İmam Tirmizi

Dikkat edilmesi gereken iki husus var ki; birincisi bu üç rivayette “yedi kat sema” ifadesi geçmiyor. Hatta İmam Nese’i’nin rivayetinde bile geçmiyor.




İkinci husus ise şayet bu hadis sahih ise manası şöyle olur: “Yedi kat semanın üzerinde bulunun Levhi Mahfuzu’da yazılan hükümlerle hükmetti.”

Diyor ki:
{ … Abdullah ibnu Mes'ud r.a dan, şöyle dedi : Dünya semâsı ile ondan sonra ki gelen semânın arası beşyüz senedir. Her iki semânın arası böylece beşyüz senedir. Kürsi ile suyun arasıda beşyüz senedir Arş ise suyun üstündedir. " Arşın üstünde de Allah’u Teâlâ vardır. Sizin meşkul olduğunuz amelleri ta oradan bilir.}

EBU SAİD ED-DARİMİ ER-REDDU ALEL CEHMİYYE: 275 - İBNİ HUZEYME TEVHİD: 105 – 106 – BEYHAKİ ESMA: 401 DE SAHİH BİR SENEDLE.

{ … Aişe r.anha’nın kapıcısı Zekvan dan, şöyle dedi : Abdullah ibnu Abbas r.a, Âişe r.anha vefat edeceğinde yanına geldi. Aişe'ye hitaben şöyle dedi: Sen Resûlullah s.a.v in kadınlarından kendisine en sevgili olanı idin. Allah Resulü s.a.v ise temiz olandan başka bir şeyi de sevmez. Ve hem de Allah’u Teâlâ yedi kat semanın üstünden senin beraatini indirdi. Allah’ın zikredildiği hiçbir mescid yok ki, senin beraatini bildiren Ayet gece gündüz oralarda okunmasın. }
EBU SAİD ED-DARİMİ ER-REDDU ALEL CEHMİYYE: 275
Burada sözü sona ermiştir.


REDDİYE:
İlk önce bilnmesi gereken bir şey vardır. O da adı geçen Ebu Said ed-Darimi, Osman B Said’tir. Bu kişi de İbni Teymiye gibi müşebbih ve mücessimdir. Bu kötü ve sakınılması gereken bir inanç bozukluğundan dolayı ona güvenilmez. Ehli Sünnet’ten güvenilen müsned ed-Darimi’nin adlı kitabın sahibi Muhaddis Ed-Darimi’nin ismi Ebu Muhammed B.Fadıl B. Bamram’dır.
Bu hadisler sahih ise manası şöyle olur: “Yedi kat semanın üzerinde bulunun Levhi Mahfuzu’dan indirildi.”





Diyor ki:
{ … Enes r.a şöyle dedi: Zeyneb bintu Çahş, Peygamberin diğer hanım-larına karşı öğünür ve şöyle der di: Sizleri peygamber ile aileleriniz evlendirdi. Hâlbuki beni onunla yedi kat semaların üstünden yüce Allah evlendirdi. } “ İLGİLİ AYETİ CELİLE: AHZAB: 37 “
BUHARİ: 16.C.7290.S – TİRMİZİ: 5.C.3427.N
Burada sözü sona ermiştir.



REDDİYE:
Yine bu hadis müteşabih hadislerdendir.
Bu hadisin anlamı şöyledir: “Benim evliliğim, yed kat semaların üzerinde bulunan Levhi Mafuz’da yazılmıştır.”
iyor ki: ALLAH’U TEALA’NIN SEMA’DA OLDUĞUNU ANLATAN AYETİ KERİMELER

أَأَمِنتُم مَّن فِي السَّمَاء أَن يَخْسِفَ بِكُمُ الأَرْضَ فَإِذَا هِيَ تَمُورُ

“ Yoksa siz, gökte olanın sizi yerin dibine geçirmeyeceğinden emin mi oldunuz. O zaman yer birden sallanmaya başlar. “
أَمْ أَمِنتُم مَّن فِي السَّمَاء أَن يُرْسِلَ عَلَيْكُمْ حَاصِباً فَسَتَعْلَمُونَ كَيْفَ نَذِيرِ

“ Yoksa siz, gökte olanın üzerinize taş yağdıran bir rüzgâr gönder-meyeceğinden emin mi oldunuz? O zaman tehdidim sanılmış göre-ceksiniz. “

MÜLK: 16 – 17. AY.


Şüphesiz ki insanları yere batıracak olan Allah’u Azze ve Celle’dir... Birilerinin zannettiği gibi burada bahsi edilen melekler değildir… Bu Ayeti celilelerde gökte olanın kendisinin olduğunu anlatılıyor Rabbimiz…


Ebetteki Melekler de göktedirler, ama Allah’u Teâlâ’nın burada haber verdiği şey; kendisinin meleklerinde üstünde olduğudur…







REDDİYE:
Bu ayet kesinlikle “Allâh” lafzı diye geçmiyor. Niçin Allâh ile tefsir ediyorsun ki?
Burada ayeti zahirine göre aldın ki, Allâh’ın göklerde olduğunu söylemen daha açık olsun diye. Hâlbuki müfessirlerin bir kısmı “Gökte olanın” yani “meleklerin” olduğunu, bazılarının da “ Mülkü ve kudreti göklerdedir” ve bazılarının da “Şanı yüksek veya Şanı en yüksek olan yerdedir”, yani göklerde olduğunu söylemişlerdir.” Hiçbir Ehlisünnet Vel Cemaat âlimi, Allâh’ın zatıyla göklerde olduğunu söylememiştir.
Müfessirlerin bazılarının bu konudaki görüşleri şöyledir:
1- أَأَمِنتُم مَّن فِي السَّمَاء

“Meleklerdir” demektir. İmam Beyzavi (Tefsiri Beyzavi)
2-أَأَمِنتُم مَّن فِي السَّمَاء
“Kudreti ve Sultanı” demektir. Celaleyn Tefsiri

أأمِنتُم مَنْ في السماءِ3-

“Melekler” demektir. İmam Maverdi (Tefsiri Maverdi)
4-من في السماء
Anlamı: ”Bu mecazdır. Allâh’ın bir yönde bulunmaması akli delillerle sabittir. Bunun mecaz anlamı şöyledir: “O’nun Mülkü göklerdedir. O’nun Mülkü her şeydedir ama sema meleklerin yeri olduğu için sema zikredilmiştir.” Müfessir Ebu Heyyâ Endelusi (El-Bahrul Muhit Tefsiri)

ءامِنتم مَّن فِى السماء5-

Bil ki Müşebbihe, bu ayeti delil getirerek, Allah'ın bir yeri olduğunu söylemiştir. Buna şu şekilde cevap veririz: "Bu ayetin, Müslümanların ittifakıyla, zahirî manasına alınması caiz değildir. Çünkü Hakk'ın gökte olması, göğün Allah'ı, her yanından kuşatmış olmasını gerektirir. Dolayısıyla da Allah, -hâşâ- gökten küçük olmuş olur. Hâlbuki gök Arş'tan çok daha çok büyüktür. Binaenaleyh Allah Teâlâ'nın Arş'a nispetle çok küçük olması gerekir. Hâlbuki bu, bütün Müslümanların ittifakıyla imkânsızdır. Bir de Allâh,
قُل لّمَن مَّا فِى السموات والأرض قُل لِلَّهِ
"’Gökteki ve yerdeki şeyler kimindir?’ de. De ki: Allâh'ındır" (En’am, 12) buyurmuştur. Buna göre eğer Allâh-u Teâlâ, gökte olmuş olsaydı, kendi kendinin maliki olmuş olurdu ki, bu imkânsızdır. Böylece bu ayetin, zahirî manasına göre anlaşılmaması gerektiğini anlıyoruz. Bunun tevili ve tefsiri sadedinde şu izahlar yapılabilir:
1)Ayetin takdiri, "Göktekinden, yani Allâh'ın azabından emin mi oldunuz?" şeklinde niçin olmasın? Çünkü âdet, hep belaları, inkârcı ve isyankârlara gökten indirme şeklinde cereyan etmiştir. Dolayısıyla gök, Allâh'ın rahmet ve nimetinin iniş yeri olduğu gibi, azabının da iniş yeridir.

2) Ebu Müslim şöyle demiştir: "Araplar bir *****nın varlığını kabul ediyorlardı, fakat bu *****nın, tıpkı Müşebbihe'nin inandığı gibi, gökte olduğuna inanıyorlardı.
Buna göre Hak Teâlâ sanki onlara, "Gökte olduğuna inandığınız ve dilediği şeyi yapabileceğinikabul ettiğiniz o Zâtın, sizi yere batırmasından emin mi oldunuz?" demiştir."

3)Ayetin takdiri, "Gökteki olandan, yani Allâh'ın saltanatından, mülkünden ve kudretinden emin mi oldunuz?" şeklindedir. Fakat ayette "gök" sözünün yer alışı, Allah'ın saltanatını ululamak ve O'nun kudretini yüceltmek içindir. Bu tıpkı,
وَهُوَ الله فِى السموات وَفِى الأرض"O, yerde de, gökte de gerçek ilâhtır" (En'âm, 3) ayeti gibidir. Çünkü tek bir şeyin aynı anda iki ayrı yerde olması mümkün değildir. Binaenaleyh Allâh'ın yerde ve gökte oluşundan maksat, O'nun emrinin, kudretinin ve iradesinin göklerde de, yerde de geçerli olduğunu anlatmaktır. (Veya semalarda ve yerde hakkıyla ibadet edilen Allâh’tır) İşte bu ayette de böyledir.

4) "Gökteki" ifadesi ile "azapla görevli meleğin" kastedilmiş olması niçin caiz olmasın. Bu melek de Cebrail'dır. Buna göre mana, "Cebrail'in, Allah'ın emri ve müsaadesi ile sizi yere batırmasından emin mi oldunuz?" şeklinde olur. İmam Razi (Tefsiri Kebir)

أأمِنتُم مَنْ في السماءِ6-

“Melekler” demektir. İmam Kurtubi (Tefsiri Kurtubi)

أأمِنتُم مَنْ في السماءِ7-

“Melekler” demektir. Hafız Iraki (el-Emâli)

Bu alimlerin kitaplarına da bakabilirsiniz:
1-İmam Kurtubi–el-Cami Li Ahkamil Kur’an
2-İmam Beyzavi–Haşiyetuş Şehâb
3-İmam İsmail Hakki Bursavi-Ruhul Beyân
4-İmam Muhammed es-SebzevSari- el-Vedid Fi Tefsiril Kur’an-il Mecid
5-Hafız Suyuti ve Allame Mahelli-Tefsir el-Celâleyn
Arapça’da övmek için gökte denir:
1-İmam Suyuti–Ukud ez-Zeberced Ala Müsnedil İmam Ahmed
2-İmam Zebiydi–Tac el-Arus
3-Allame İbni Manzur–Lisanu Arap
4-İmam es-Semin el- Hanbelî- Umdetul Huffaz

Diyor ki:
Bakınız Allah’u Teâlâ ne buyuruyor:

أَفَأَمِنَ الَّذِينَ مَكَرُواْ السَّيِّئَاتِ أَن يَخْسِفَ اللّهُ بِهِمُ الأَرْضَ أَوْ يَأْتِيَهُمُ الْعَذَابُ مِنْ حَيْثُ لاَ يَشْعُرُونَ

“ Kötü tuzaklar kuranlar, Allah’ın kendilerini yere geçirmeyece-ğinden, yahut hiç ummadıkları bir yerden kendilerine azabın gelme-yeceğinden emin midirler? “

NAHL: 45.AY.









REDDİYE:
"Azabla görevli meleğin" kastedilmiş olması niçin caiz olmasın ki? Bu melek de Cebrail'dır. Buna göre mana, "Cebrail'in, Allah'ın emri ve müsaadesi ile sizi yere batırmasından emin mi oldular?" şeklinde olur. İmam Râzi ( Tefsir-i Kebir)


Diyor ki:
Rabbimiz şöyle buyurur:

وَلِلّهِ يَسْجُدُ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الأَرْضِ مِن دَآبَّةٍ وَالْمَلآئِكَةُ وَهُمْ لاَ يَسْتَكْبِرُونَ يَخَافُونَ رَبَّهُم مِّن فَوْقِهِمْ وَيَفْعَلُونَ مَا يُؤْمَرُونَ

“ Göklerde ve yerde olan canlılarla ve Melekler, kibirlenmeden hep Allah'a secde ederler. " ÜSTLERİNDE Kİ RABLERİNDEN KORKARLAR "ve emrolundukları her şeyi yaparlar. “


NAHL: 49 – 50. AY.




REDDİYE:
İlk önce bu ayette geçen فوق (üstünlük)illaki “mekân” manasında olmaz.
Allâh-u Teâlâ şöyle buyurdu:

وَجَاعِلُ الَّذِينَ اتَّبَعُوكَ فَوْقَ الَّذِينَ كَفَرُوا إِلَى يَوْمِ الْقِيَامَةِ

Ali-İmrân/ 55
Anlamı: ”Sana uyanları kıyamete kadar kâfirlerden üstün kılacaktır.”
Bu ayette geçen فَوْقَ(üstün) kelimesi mekânla tefsir edilir mi?
Allâh-u Teâlâ şöyle buyurdu:

فَإِنْ كُنَّ نِسَاءً فَوْقَ اثْنَتَيْنِ

En-Nisâ’ / 11
Anlamlı: ”İkiden fazla kadın iseler…”
Bu ayette geçen فَوْقَ(üstün) kelimesi mekân değil sayı manasındadır.
Ondan sonra müfessirler göstermiş olduğu bu ayet (en-Nahl / 49, 50) hakkında şöyle diyorlar:
1-a-Onların üzerlerinden onlara azap göndermesinden korkuyorlar.
b- Buradaki üstünlük kahretme konusundadır. İmam Beazavi’nin Tefisir’i.
2-Allâh, bu ayette kudretinin ve azametinin onlardan üstün olduğunu bildirmektedir. İbni Kesir
3-Kamil kudretini gösterme manasındadır. Râzi- Tefsiri Kebir
4- Onların üzerlerinden onlara azap göndermesinden korkuyorlar. İmam Nesefi tefsiri
5-a-Onların üzerlerinden onlara azap göndermesinden korkuyorlar. Çünkü azap semadan iner.

b-Onların kudretinin üzerindeki Allâh’ın kudretinden korkuyorlar İmam Maverdi Tefsiri.


5-Kahretmekle onlardan üstündür. Celaleyn Tefsiri



Diyor ki: ALLAH’U TEALA’NIN SEMA’DA OLDUĞUNU ANLATAN HADİSLER

{ … Muâviye't -Ubnu'l -Hakem es –Sülemiyy r.a dan, şöyle dedi : Benim, Uhud ve Cevvaniyye taraflarında koyunlarımı güden bir cariyem vardı.Bir gün yanına çıkıb vardım.Birde ne göreyim, güttügü koyunlardan birisini kurt kapmış. Ben de Âdemoğullarından biriyim, onların öfkelendiği gibi bende öfkelenib esef ettim. Lakin ben o cariyeye bir şamar vurdum. Akabinde Resulullah s.a.v’e gelip - cariyeye vurduğum tokatı haber verdim – Resulullah s.a.v bu şamarı aleyhime çok büyüttü. Bende, Ya Rasulallah : - yaptığım bu işten dolayı - cariyeyi azad edeyim mi? dedim. Onu bana getir, buyurdu. Bende cariyemi Resulullah s.a.v’e getirdim. Resûlullah s.a.v cariyeye hitaben " ALLAH NEREDEDİR " ? diye sordu. Câriye : " SEMADADIR " dedi. Tekrar, " BEN KİMİM " ? Buyurdu. Câriye : " SEN ALLAH'IN RESULÜSÜN ", dedi. Bunun üzerine Resûlullah s.a.v bana: Onu azad et, çünkü o bir " MU'MİNE " dir, buyurdu. }…
BUHARİ CÜZ: 64 – MÜSLİM: 2.C.537.N – EBU DAVUD: 2.C.930.N – İBNİ HUZEYME TEVHİD: 121 – AHMED: 5 / 447 – BEYHAKİ: 7 / 387 – İBNİ EBİ ASIM ES-SÜNNE: 489.N



REDDİYE:
İlk önce bu hadisi İmam Buhari “Sahih”inde rivayet etmemiştir. Bunu “Halk Efaalul İbad “adlı kitabında rivayet etmiştir. Bu kitaptaki bütün hadisler sahihtir dememiştir. Ondan sonra İmam Müslim bu hadisi “İman Bölümü”nde değil “Namazdaki Sözler Bölümü”nde rivayet etmiştir. Bundan dolayı Hafız Subki “es-Esakil” adlı kitabında bu hadis için “Amellerde alınır ama itikatlarda kullanılmaz” demiştir.

Bu hadis hakkında Hafız Abdullâh B. Ahmed el-Ğumâri “el-Fevâid el-Maksudah” adlı kitabında şöyle demektedir: ”İlk önce bu hadis ŞAZ’dır. Çünkü mütevatir hadislere muhaliftir. İmam Malik “Muvatta” adlı kitabında İbni Mesut’tan rivayet ettiğine göre Peygamber efendimiz o cariyeye “Allâh’tan başka ilâh olmadığına şahadet ediyor musun?” diye sordu. O da “Evet” dedi. Peygamberimiz tekrar “Muhammed’in Allâh’ın Resulü olduğuna şahdet ediyor musun? diye sordu. O da “Evet” dedi. Peygamberimiz “Ölümden sonraki Ba’as’a inanıyor musun?” diye sordu. O da “Evet” dedi. Peygamberimiz “Onu azat et” dedi. “
Hafız el-Ğumâri şöyle devam ediyor: “Cariyenin hadisinin başka rivayetinde elleriyle semayı gösterdi, çünkü dilsizdi. Bu rivayetin senedinde Said B. El-Marzaben B.İkrimeh bulunur. Bu da Metruk Münkiril hadis ve Mudellis’tir. Bundan dolayı bu hadis zaif ve şaz’dır.”
Hafız el-Ğumâri şöyle devam ediyor: Muaviyeh B. El-Hakam’den gelen bu rivayet karşı birkaç tane rivayet bulunmaktadır.
1-İmam Beyhaki’nin “es-Sünen” adlı kitabında Avn B. Utbeh Bin Abdullâh dedesinden rivayet ettiğine göre Peygamber efendimiz o cariyeye “Rabbin kimdir?” diye sordu. O da “Rabbim Allâh’tır” dedi. Peygamberimiz tekrar “Dinin nedir? diye sordu. O da “İslam’dır” dedi. Peygamberimiz “Ben kimim?” diye sordu. O da “Allâh’ın Resulüsün” dedi. Peygamberimiz “Onu azat et” dedi.
2-İmam Beyhaki’nin “es-Sünen” adlı kitabında Süveyd es-Sakafi’den rivayet ettiğine göre Peygamber efendimiz o cariyeye “Rabbin kimdir?” diye sordu. O da “Rabbim Allâh’tır” dedi. Peygamberimiz “Ben kimim?” diye sordu. O da “Allâh’ın Resulüsün” dedi. Peygamberimiz “Onu azat et” dedi.
3-İmam Ahmed “el-Müsned” adlı kitabında. Ubaydullâh B. Abdullâh’tan rivayet ettiğine göre Peygamber efendimiz o cariyeye “Allâh’tan başka ilâh olmadığına şahadet ediyor musun?” diye sordu. O da “Evet” dedi. Peygamberimiz tekrar “Muhammed’in Allâh’ın Resulü olduğuna şahadet ediyor musun? diye sordu. O da “Evet” dedi. Peygamberimiz “Ölümden sonraki Ba’as’a inanıyor musun?” diye sordu. O da “Evet” dedi. Peygamberimiz “Onu azat et” dedi.
4-Hafız Bezzar, İbni Abbas’tan rivayet ettiğine göre Peygamber efendimiz o cariyeye “Allâh’tan başka ilâh olmadığına şahadet ediyor musun?” diye sordu. O da “Evet” dedi. Peygamberimiz tekrar “Muhammed’in Allâh’ın Resulü olduğuna şahadet ediyor musun? diye sordu. O da “Evet” dedi. Peygamberimiz “Ölümden sonraki Ba’as’a inanıyor musun?” diye sordu. O da “Evet” dedi. Peygamberimiz “Onu azat et” dedi.”

Hafız Abdullâh B. Muhammed el-Harari “Şerhus Sıratul Mustekim” adlı kitabında şöyle diyor: ”Bu hadis iki sebepten dolayı sahih değildir:
1-Bu hadis Mudtarıb bir hadistir. Çünkü birbirinden farklı rivayetleri vardır. Bir rivayet göre “Allâh nerede?” diye sormuş, başka bir rivayette “Rabbin kimdir?”, başka bir rivayette “Allâh’tan başak İlâh olmadığına şahadet ediyor musun?” ve başak bir rivayette de “Dilsiz olduğu için semayı gösterdi” şeklindeki rivayetleri Mudtraıb olmasına bir sebeptir.
2-Bu rivayet usul KURALLARINA aykırıdır. Çünkü dinimizin KURALLARINA göre Kelime-i Şahadet’i söyleyen mü’min ve Müslüman olur. “Allâh semadadır” demekle değil. On beş sahabenin rivayet etmiş olduğu mütevatir bir hadis-i şerifte Peygamber efendimiz şöyle buyuruyor: “İnsanların, Allâh’tan başka İlâh olmadığına ve benim Allâh’ın Resulü olduğuma şahadet edinceye kadar savaş etmeye emrolundum.”
Bu hadisi zahirine göre alındığı takdirde mütevatir hadise muhaliftir. O zaman ya te’vil edilir ya da reddedilir. Çünkü muhaddisler ve âlimler mütevatir hadislere muhalif ve te’vil kabul etmeyen reddedilir. O zaman İmam Malik’in rivayeti usule uygundur. Bu rivayet şöyledir: “Peygamber efendimiz o cariyeye: ‘Allâh’tan başka ilâh olmadığına şahadet ediyor musun?’ diye sordu. O da “Evet” dedi. Peygamberimiz tekrar ‘Muhammed’in Allâh’ın Resulü olduğuna şahadet ediyor musun?’ diye sordu. O da “Evet” dedi. Peygamberimiz ‘Onu azat et’ dedi.” Hafız el-Harari’nin sözü burada bitiyor.
Hafız Beyhaki “el-Esma’ ves Sıfat” adlı kitabında şöyle diyor:” Bu hadis uzundur, cariye kısmına kadar sahih çıkartmıştır. Rivayetçiler, hadisin metni konusunda ihtilaf ettikleri için bu bölümü saih kısmında saymamıştır.” Allame Muhaddis Muhammed Zahit el-Kevseri:” Bu kitabı tahkik ederken bu bölüm hakkında şöyle dedi:” Ellerimizde bulunan Sahih Müslüm’deki bu cariye olayı sonradan eklenmiş olabilir. İmam Beyhaki bu hadis Mudtarib olduğunu zikretmiştir. İmam Beyhaki “es-Sünen el-Kubra” adlı kitabında Muaviye B. el-Hekem’in (Allâh nerede) rivayetine muhalif olan rivayetleri zikretmiştir.”
Ehli Sünnet vel Cemaat âlimlerinin icmâıyla Allâh, mekândan münezzehtir. O halde bu hadisi kabul eden âlimler şöyle dediler: Peygamber efendimiz o cariyeye “Allâh nerede?” derken bu hâşâ mekân hakkında bir soru değildir. Çünkü Arapçada أين (ayn, yani nerede) sadece mekân için kullanılmamaktadır. “Şanı nerededir”, yani “ne kadardır” diye sormuş manasında olup, o cariye de “Semadadır” derken, yani “çoktur” veya “çok yüksektir manasındadır” şeklinde tevili yapılmaktadır.
Bu kelime أين hem mekân için kullanılır hem de Mekaneh (Şan). Bu hadiste geçen أين kelimesi mekânla değil şanla açıklayan alimlerin bazıları şunlardır:
1-İmam Râzi-Esasut Takdis
2-Hafız Subki-es-Seyfus Sakil
3-Hafız İbni Forak-Muşkel el-Hadis ve Beyanuhu
4-İman İbni Arabi-el-Kabes Şerh el-Muvatta’
5-İman İbni Arabi-Şerh et-Tirmiz
6-Hafız İbnil Cevzi-el-Baz el-Eşheb
7-İmam Kurtubi-et-Tezkar
8-İman Nevevi-Şerh Sahih Müslim
9-Hafız Suyuti-Şerh Sünen Tirmizi
10-Hafız Suyuti-Tenviril Havâlik Şerh Muvatt’ Mâlik
11-Müfessir İmam Ebu Hayyan Endelusi-el-Bahrul Muhit tefsiri
12-İmam et-Taybi-Şerh et-Taybi
13-Mulla Ali Kâri-Mirkatul Mefatih Şerh Mişket el-Mesabih
14-Hafız Askalani-Riselet el-Kazvini
15-İmam Ebul Velid el-Bâci-el-Muntekâ


Diyor ki:

{ … Abdullah ibnu Ahmed ibnu Hanbel r.h dan, er-Reddu ale'l Cehmiyye isimli kitabında,babası Ahmed'den oda Abdullah ibnu Nafi'den oda Malik ibnu Enes r.h dan şöyle dediğini rivayet ediyor :

İmam'ı Malik r.h şöyle dedi : " ALLAH'U AZZE VE CELLE SEMA’DADIR, İLMİ İSE HER YERDEDİR, İLMİNDEN DE HİÇ BİR ŞEY GİZLİ KALAMAZ ". }

EBU DAVUD MESAİL: 263 - ABDULLAH ER-REDDU ALEL CEHMİYYE: 5 – ACURRİ ŞERİA: 289




REDDİYE:
Bu hadis sahih bir isnatla rivayet edilmemiş olup, İmam Ebu Davud “el-Merâsil” adlı kitabında rivayet etmiştir. Muhaddisler diyorlar ki: ”Sadece rivayet etmek sabit olması anlamına gelmez. Bir hadis sahihtir diyebilmemiz için ya bu hadis hakkında bir hafız bu sahihtir diyecek veya “Bu kitapta sadece sahih hadisleri yazacağım” dediği kitapta rivayet edilecektir.” Bu konu hakkında daha geniş bir bilgi için İmam Ebu Davud’un “el-Merâsil” adlı kitabına bakınız.

Diyor ki:
{ … Ebu Said el-Hudri r.a dan.Şöyle dedi : Rsulullah s.a.v buyurdu ki : “ ……. Bana itimat etmiyor musunuz ? ben semada olanın eminiyim. Sabah akşam bana gökyüzünün haberi geliyor. }


BUHARİ : 4351 – MÜSLİM : 3.C.1064.N





REDDİYE:
Semada olanın eminiyim, yani meleklerin yanında güvenilen biriyim. Vahiyi tebliğ etmese konusunda bana güveniyorlar.



عن عبد اللّه بن عمرو، يبلغ به النبي صلى اللّه عليه وسلم : الراحمون يرحمهم الرحمن ، ارحموا أهل الأرض يرحمكم من في السماء
.

{ … Abdullah ibnu Amr r.a dan, şöyle dedi : Resulullah s.a.v buyurdu ki : Merhametli olanlara , " RAHMAN " olan - Allah'u Azze ve Celle'de -merhamet eder. Yerdekilerine merhamet edin ki, gökteki – Allah’ta - size merhamet etsin. }
EBU DAVUD: 5.C.4941.N – TİRMİZİ: 1924 – AHMED: 2 / 160 – HUMEYDİ: 591 – HAKİM: 4 / 159




REDDİYE:
İlk önce İmam Ahmed, İmam Hâkim, İbnil Mübarek ve Humeydi’nin rivayetlerinde “gökteki” değil, “gök ehli” diye geçmektedir. Ondan sonra İmam Ebu Davud ve İmam Tirmizi’nin rivayetinde “gökteki”nin yanında “Allâh” ismi yoktur. Belli ki, bunu milleti kandırmak için yorumladınız ve yazdınız.

Peygamber efendimiz şöyle buyurdu:
“Rahmet edenleri er-Rahman rahmet eder. Yeryüzündekileri rahmet ediniz ki, gök ehli de size rahmet etsin.” İmam Ahmed, İmam Hâkim, İbnil Mübarek ve Humeydi rivayet etmişlerdir.
Hafız Iraki “el-Emâli” adlı kitabında bu hadis birinci hadisi açıklıyor demiştir. Yani birinci hadiste geçen “gökteki”, yani “rahmetleri indirmekle görevlendiren melek demektir” diye bildirmiştir. Çünkü Allâh hakkında gök ehli denmez.


{ …Câbir ibnu Abdullah r.a dan, şöyle dedi : Resulullah s.a.v Veda Haccı’nda Arefe günü vermiş olduğu hutbede şöyle buyurdu : Ben vazifem olan tebliği yaptım mı ? - ne diyorsunuz -Sahabelerde: evet Ya Resulallah hakkı ile yaptın, diye cevab yerdiler. Resulullah s.a.v de şehâdet parmağını semaya doğru kaldırıp insanlara karşı indirerek; Allah’ım şahid ol, diye üç kere tekrar etti. }


BUHARİ: 1739 – MÜSLİM: 1218 – EBU DAVUD: 1905 – AHMED: 1 / 447






REDDİYE:
Kesinlikle İmam Buhari’nin, İmam Müslim’in, İmam Ahmed’in ve İmam İbni Mece rivayetinde “Şehadet parmağını semaya doğru kaldırdı” diye geçmemektedir. Şayet başka rivayette varsa “Dua Kıblesi” diye semaya doğru kaldırdı manasında olur.

{ … Abdullah İbnu Ömer r.a dan, şöyle dedi : Resulullah s.a.v vefat ettiğinde, - münafıklardan bazıları müslümanların aralarını karıştırmak için nasıl olur da böyle bir Resul ölür diye laflar konuşmaya başlamışlardı - Binâen aleyh Ebu Bekr r.a Müslümanlara hitaben bir hutbe irad ederek şöyle dedi : Ey insanlar ! eğer ibadet ettiğiniz ilah Muhammed idiyse o öldü. Yok, eğer ibadet ettiğiniz ilah semadaki Allah idiyse o ölmemiştir. Ve sonra şu Ayet'i Kerimeyi sonuna kadar okudu.

“ Muhammed ancak bir resuldür. Ondan önce de birçok Resuller gelip geçmiştir. Şimdi o ölür veya öldürülürse siz topuklarınızın üzerine geriyemi döneceksiniz… “ } Ali imran 144.


EBU SAİD ED-DARİMİ ER-REDDU ALEL CEHMİYYE : 274



REDDİYE:
Kesinlikle hiçbir rivayette “semadaki Allah” diye geçmiş değildir. Bu müşebbih ve mücessim olan ed-Darimi ve yandaşları tarafından iftira atılarak eklemişlerdir.
Ebu Bekir şöyle buyurdu: ”Her kim Muhammed’e ibadet ediyorsa Muhammed vefat etti ve her kim Allâh’a ibadet ediyorsa Allâh Hay’dır, ölmez. İmam Buhari ve İmam Beyhaki rivayet etmişlerdir.

Diyor ki:

{ … Abdullah ibnu Ahmed ibnu Hanbel r.h dan, er-Reddu ale'l Cehmiyye isimli kitabında,babası Ahmed'den oda Abdullah ibnu Nafi'den oda Malik ibnu Enes r.h dan şöyle dediğini rivayet ediyor :

İmam'ı Malik r.h şöyle dedi : " ALLAH'U AZZE VE CELLE SEMA’DADIR, İLMİ İSE HER YERDEDİR, İLMİNDEN DE HİÇ BİR ŞEY GİZLİ KALAMAZ ". }

EBU DAVUD MESAİL: 263 - ABDULLAH ER-REDDU ALEL CEHMİYYE: 5 – ACURRİ ŞERİA: 289




REDDİYE
Bu hadis sahih bir isnatla rivayet edilmemiş olup, İmam Ebu Davud “el-Merâsil” adlı kitabında rivayet etmiştir. Muhaddisler diyorlar ki: ”Sadece rivayet etmek sabit olması anlamına gelmez. Bir hadis sahihtir diyebilmemiz için ya bu hadis hakkında bir hafız bu sahihtir diyecek veya “Bu kitapta sadece sahih hadisleri yazacağım” dediği kitapta rivayet edilecektir.” Bu konu hakkında daha geniş bir bilgi için İmam Ebu Davud’un “el-Merâsil” adlı kitabına bakınız.
 
Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...
Üst Ana Sayfa Alt