Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Hanım Kardeşlerimize Bir Kaç Bilgilendirme

I Çevrimdışı

islami bilgiler

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
İslamdan Önce Kadının Konumu

Hamd, Alemlerin Rabbi Allah’a mahsustur . Salâtü Selâm Rasûlullah sallallah u aleyhi ve sellem’in, ehlinin, sahabesin in ve de kıyamete kadar onları dost edinen herkesin üzerine olsun.
“İslam’dan önce” tabiri ile özel olarak Arapların, genel olarak da bütün yeryüzündeki insanların yaşadıkları cahiliye dönemi kastedilm ektedir. Bu dönemde insanlara gelen Peygamber lerin ardı arkası kesilmiş, yollar seçilmez olmuştu. Hadis-i şerifte belirtild iği üzere Allah onlara nazar etmiş, Araplarıyla Arap olmayanla rıyla –kitap ehlinden geriye kalmış bir azınlık dışında- hepsine gazap etmiştir. Bu dönemde kadın, genellikl e- Arap toplumund a- karanlık bir dünyanın içinde yaşıyordu. Araplar kız evlatlara sahip olmaktan hoşlanmıyorlardı. Kimileri onu diri diri toprağa gömer, kimileri ise zelil ve aşağılık bir hayat sürsün diye onu hayatta bırakır, ona dokunmazdı. Nitekim yüce Allah şöyle buyurmakt adır:
“Onlardan birine kız çocuğu müjdesi verilince pek öfkeli olarak yüzü simsiyah kesilir, kendisine verilen kötü müjdeden ötürü kavminden gizlenir, aşağılanmayı göze alarak onu alıkoysun mu yoksa diri diri toprağa mı gömsün (şaşırır kalır)? Bak verdikler i hükümleri ne kadar kötüdür!” (en-Nahl, 16/58-59)
“Diri diri gömülen kız çocuğa hangi günahtan dolayı öldürüldü, diye sorulacağı zaman” (et-Tekvir, 81/8-9)
Diri diri gömülen kız çocuğu (el-mev’ûde): Toprağın altına gömülerek öldürülen kız çocuğu demektir. Eğer bu kız diri diri gömülmekten kurtulup hayatta kalırsa o vakit oldukça aşağılık bir hayat sürerdi. Yakınlarının malları ne kadar çok olursa olsun, kendisi ne kadar muhtaç ve fakir bulunursa bulunsun yakınlarından kalan mirastan hiç bir pay alamazdı. Çünkü onlar mirası erkeklere verirler, kadınları mirastan mahrum ederlerdi . Hatta kadın, ölen kocasının miras malı kabul edilirdi. Pek çok sayıda kadın bir tek erkeğin eşi olarak yaşardı. Çünkü o dönemlerde erkekleri n evlenebil ecekleri kadın sayısı için herhangi bir sınır yoktu. Bundan ötürü karşı karşıya kaldıkları sıkıntılar, haksızlıklar ve tazyikler hiç kimse tarafından önemsenmezdi.
 
I Çevrimdışı

islami bilgiler

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
İslam’da Kadının Durumu

İslam gelince kadının üstündeki bu haksızlıkları kaldırdı. Ona insanlık çerçevesinde sahip olduğu itibarını geri verdi. Yüce Allah şöyle buyurmakt adır:
“Ey insanlar, Biz sizi bir erkekle bir dişiden yarattık.” (el-Hucurat, 49/13)
Yüce Allah insanlığın başangıcı noktasında kadının erkeğin ortağı olduğunu söz konusu etmektedi r. Tıpkı yapılan ameller karşılığında verilecek mükâfat yahut cezada erkek ile aynı durumda olduğu gibi.
“Erkek olsun, kadın olsun kim mümin olduğu halde salih amel işlerse biz şüphesiz ona çok güzel bir hayat yaşatırız” (en-Nahl, 16/97)
“Ta ki Allah münafık erkeklerl e münafık kadınları, müşrik erkeklerl e müşrik kadınları azaplandırsın” (el-Ahzab, 33/73)
Yüce Allah, ölen kocanın miras malları arasında kadının miras malı kabul edilmesin i şu buyruğuyla haram kılmıştır:
“Ey iman edenler, kadınları zorla miras almanız size helâl değildir” (en-Nisa, 4/19)
Böylece İslâm, kadının bağımsız bir kişiliğe sahip olduğunu teminat altına almış, onun miras alınan bir mal değil; mirasçı olduğunu ortaya koymuş ve ölen yakınlarının malından kalan mirasta da kadına bir hak ayırmıştır. Yüce Allah şöyle buyurmakt adır:
“Baba ve anne ile yakın akrabaların bıraktıklarından erkekler için bir pay, yine baba ve anne ile yakın akrabaların bıraktıklarından kadınlar için –o maldan az veya çok olsun- farz kılınmış bir pay vardır” (en-Nisa, 4/7)
“Çocuklarınız hakkında Allah size şöyle emrediyor: Erkeğe iki dişinin payı kadar (veriniz). Eğer kadınlar ikiden fazla iseler mirasın üçte ikisi onlarındır. Şayet kız bir tek ise mirasın yarısı onundur.” (en-Nisa, 4/11)
Ve ister kız ister kız kardeş ister zevce olarak kadının mirasçılığı ile ilgili diğer hükümler …
Allah azami dört kadın ile evlenileb ileceğini tesbit etmiş ve bu hususta eşler arasında mümkün olan adaleti yerine getirme şartını koşmuş, onlarla maruf ölçüler içerisinde geçinmeyi farz kılmıştır:
“Onlarla iyi geçinin!” (en-Nisa, 4/19)
Yüce Allah mehri kadına ait bir hak olarak tesbit etmiş, bu hakkı ona gönül hoşluğu ile bağışladığı kısmı müstesnâ, eksiksiz olarak vermeyi emretmiştir:
“Kadınlara mehirleri ni hoşnutlukla verin. Bununla beraber gönül hoşluğu ile onun bir kısmını size bağışlarlarsa onu da afiyetle yiyin” (en-Nisa, 4/4)
Yüce Allah hanımı kocasının evinde emredici, yasak koyucu bir çoban, çocuklarının başında bir âmir olarak tesbit etmiştir.
Peygamber sallallah u aleyhi vesellem şöyle buyurmakt adır:
“Kadın kocasının evinde bir çobandır ve güttüklerinden sorumludu r.”
Ayrıca onun nafakasının ve giyiminin maruf ölçüler çerçevesinde karşılanmasını kocaya bir görev olarak vermiştir.
 
I Çevrimdışı

islami bilgiler

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Kadının Haysiyeti ni Ve Haklarını Elinden Almak İsteyen Günümüzdeki İslam Düşmanları Ve Onların Maşaları:

İslam’ın hatta insanlığın düşmanı olan günümüz kafirleri, münafıkları ve kalplerin de hastalık bulunan kimseler müslüman kadının elde ettiği şeref, haysiyet, üstünlük ve himayeden rahatsız olmuşlar ve bundan dolayı kin gütmüşlerdir. Çünkü İslam düşmanı kafir ve münafıklar kadını yıkıcı bir araç, kendisi vasıtasıyla zayıf imanlılar ile serkeş bir takım duygulara sahip kimseleri n; galeyana gelmiş arzu ve istekleri ni doyuracak ları bir av haline getirmek istemekte dirler. Tıpkı yüce Allah’ın şu buyruğunda olduğu gibi:
“Şehvetlerine uyanlar ise sizin büyük bir sapıklığa düşmenizi isterler.” (en-Nisâ, 4/27)
Kalplerin de hastalık bulunan müslümanlar ise, kadının şehvet pazarlarında ve şeytanî duyguya sahip kimseler nazarında sergilene n ucuz bir mal, gözlerinin önünde güzel görünümü ile zevk alacakları açık bir meta olmasını yahutta çirkin emellerin i gerçekleştirebilecek bir hale düşmesini isterler. Bundan dolayı erkeklerl e yan yana çalışmak için evinden kadını çıkarmaya yahut da hastahane de bir hemşire olarak, uçakta bir hostes olarak, karma eğitim yapılan sınıflarda öğrenci ya da öğretmen olarak, sahnede bir oyuncu, şarkıcı olarak, çeşitli medyatik araçlarda spiker ya da benzeri bir görevde bulunarak, sesiyle, fitneye düşüren açık bir görüntüye sahip bir halde erkeklere hizmet verecek bir konuma gelmesi için özel gayret harcadılar. Pornograf ik dergiler genç kızların aklı çelen çıplak fotoğraflarını yayınlayarak dergileri nin satılması ve pazarlanm ası için bir araç edindiler . Bazı tüccarlar ve bazı iş yeri sahipleri ise bu resimleri kendi mallarının pazarlanm ası için bir araç olarak kullandılar. İşte bu yanlış uygulama sebebiyle kadın evindeki gerçek görevinden uzaklaştırılmış oldu. Bunun neticesin de kocaları çocuklarını eğitmek, evlerinin işlerini düzene koymak için yabancı kadınlar getirmek zorunda kaldı. Bu ise pek çok fitneleri n ortaya çıkmasına ve büyük kötülüklerin meydana gelmesine sebep oldu.
Bizler aşağıdaki ilkelere uyulmak şartıyla kadının evinin dışında çalışmasına karşı değiliz:
1- Kadının böyle bir iş yapmaya ihtiyaç duyması, yahut da toplumda bu işleri yapacak erkekleri n bulunmama sı sonucu kadının çalışmasına gerek duyulması.
2- Bu işlerini temel görevi olan evdeki işini yerine getirdikt en sonra yapması.
3- Erkeklerd en uzak bir ortamda kadınlar için öğretmenlik, doktorluk yahut da hastabakıcılık gibi işleri yapması.
Kadının dini emirleri öğrenmesine de engel yoktur. Hatta bu farzdır; gerek duyacağı dini bilgileri öğrenmelidir. Bu öğrenim kadınların bulunduğu bir ortamda olmalıdır. Mescit ve benzeri yerlerdek i derslere katılmasında ve erkeklerd en ayrı tesettür içerisinde bulunmasında bir sakınca yoktur. Bu İslam’ın ilk dönemlerinde hanımların riayet ettiği şartlar çerçevesinde olacaktır. Çünkü onlar o dönemde çalışıyor, öğreniyor ve mescitler de bulunuyor lardı.
 
I Çevrimdışı

islami bilgiler

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Ay Hali, İstihâza Ve Loğusalığa Dair Bazı Hükümler

1- Ay Hali Hükümleri

Sözlükte: “Hayd” akmak demektir, şer’an ise belli vakitlerd e kadının rahminin dip taraflarından çıkan bir kandır. Bu herhangi bir hastalık ya da rahatsızlık sebebiyle gelmez, aksine yüce Allah’ın Âdemin kızlarının yaratılışında takdir ettiği bir şeydir. Allah bu kanı rahimde çocuğun hamilelik döneminde beslenmes i için yaratmıştır. Daha sonra çocuğun doğumu akabinde bu süte dönüşür. Eğer kadın hamile ya da süt emziren birisi değil ise, bu kanın gidecek bir yeri olmadığından dolayı belli vakitlerd e dışarı çıkar ve bu adet ya da ay hali diye bilinir.

Kadının Ay Hali Yaşı

Çoğunlukla kadının ay hali olduğu asgari bir yaşı olur ve elli yaşına kadar devam eder. Yüce Allah şöyle buyurmakt adır: “Kadınlarınız arasından ay halinden kesilmiş olanlarla asla ay hali olmamışların (iddetleri) hakkında şüphe edersiniz” (et-Talak, 64/4)
Burada ay hali olmayan kadınlardan kasıt, elli yaşına gelmiş olanlardır. Ay hali olmamışlardan kasıt ise dokuz yaşına gelmemiş olanlardır.

Ay Hali Olan Kadın İle İlgili Hükümler

1- Kadın ay hali iken onunla cinsel ilişkiye girmek haramdır. Çünkü yüce Allah: “Sana ay halinden sorarlar, de ki: ‘O bir rahatsızlıktır. Onun için ay halindeyk en kadınlardan ayrı durun. Temizleni nceye kadar onlara yaklaşmayın. İyice temizlend iler mi o zaman Allah’ın size emrettiği yerden onlara varın. Gerçekten Allah çokça tevbe edenleri de sever, çok temizlene nleri de sever” (el-Bakara, 2/222) diye buyurmakt adır.
Bu haramlık hali kadın ay halinden kesilip bundan dolayı gusletmes ine kadar devam eder. Çünkü yüce Allah: “Temizleni nceye kadar onlara yaklaşmayın. İyice temizlend iler mi o zaman Allah’ın size emrettiği yerden onlara varın” diye buyurmakt adır.
Ay hali olan kadının kocası, cima etmek dışında hanımından her şekilde istifade edebilir. Çünkü Peygamber sallallah u aleyhi vesellem: “Cima dışında her şeyi yapabilir siniz” diye buyurmuştur.
2- Ay hali olan kadın ay hali olduğu süre içerisinde oruç tutamaz, namaz kılamaz. Bu haldeyken bunları yapması haramdır. Bu halde iken bu ibadetler in işlenmesi sahih değildir. Çünkü Peygamber imiz sallallah u aleyhi vesellem şöyle buyurmuştur: “Kadın ay hali olduğu vakit namaz kılmayı ve oruç tutmayı bırakmıyor mu?”
Ay hali olan kadın temizlend ikten sonra orucun kazasını yapar. Fakat namazın kazasını yapmaz. Çünkü Âişe radıyallahu anha şöyle demiştir: “Bizler Rasûlullah sallallah u aleyhi vesellem hayata iken ay hali olurduk. Orucun kazasını yapmamız emrolunur, fakat namazın kazasını yapmamız emredilme zdi.”
Aradaki farka gelince -doğrusunu en iyi bilen Allah’tır- namaz tekrarlan an bir ibadettir . Bu husustaki zorluk ve sıkıntı sebebiyle kaza edilmesi vacip değildir, oruç ise böyle değildir.
3- Ay hali olan kadının arada bir engel bulunmaksızın Mushafa doğrudan dokunması haramdır. Çünkü yüce Allah: “Ona ancak tertemiz olanlar el değdirir” (el-Vakıa, 56/79) diye buyurmuştur. Ayrıca Rasûlullah sallallah u aleyhi vesellem’in Amr b. Hazm’a yazdığı mektubund a: “Mushaf’a da ancak temiz olan bir kimse el değdirebilir” buyurmuştur. Bu insanlar tarafından kabul ile karşılanan bir iş olduğundan adeta mütevatir rivayete benzer. Şeyhü’l-İslam İbn Teymiyye -Allah’ın rahmeti üzerine olsun- şöyle demektedi r: “Dört mezhep imamının görüşüne göre mushafa ancak taharetli olan kimse el değdirebilir. Ay hali olanın, Kur’an’a el değdirmeksizin Kur’an okuyabile ceği hususunda ilim ehli arasında görüş ayrılığı vardır. İhtiyata daha uygun olan unutacağından korkması gibi bir zaruret hali olması dışında, Kur’an okuyamaya cağıdır. Doğrusunu en iyi bilen Allah’tır.”
4- Ay hali olan kadının Beytullahı tavaf etmesi haramdır. Çünkü Peygamber sallallah u aleyhi vesellem Âişe radıyallahu anha ay hali olunca şöyle demiştir:
“Hacc eden kimsenin yaptığı her işi yap; şu kadar var ki temizleni nceye kadar Beyti tavaf etme!”
5- Ay hali olan bir kadının mescitte kalması haramdır. Çünkü Peygamber sallallah u aleyhi vesellem şöyle buyurmuştur:
“Ben ay hali olana da cünübe de mescitte kalmayı helal kılmıyorum.”
“Mescit, ay hali olana da cünüp olana da helal değildir”
Bununla birlikte orada kalmaksızın mescitten geçip gitmesi caizdir. Çünkü Âişe radıyallahu anha’nın şöyle dediği rivayet edilmiştir: “Rasûlullah sallallah u aleyhi vesellem bana
“Mescitten seccadeyi ver” buyurdu. Ben:
“Ben ay haliyim” deyince:
“Senin ay hali olman senin elinde olan bir şey değildir” diye buyurdu.
Ay hali olan hanımın tehlil, tekbir, tesbih, dua gibi meşhur zikirleri yapması ile sabah akşam uyumak isterken uyanırken yapılacağı varid olmuş meşru duaları okuması da sakıncasızdır. Ayrıca tefsir, hadis ve fıkıh gibi ilim kitapları okumasında da bir sakınca yoktur.
 
I Çevrimdışı

islami bilgiler

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Kadının Gördüğü Sarılık Ya Da Bulanıklığın Hükmü

Sarılık, sarıya çalan irini andıran bir şeydir. Bulanıklık ise bulanık kirli suya benzer. Kadından bulanıklık ya da sarılık ay hali sırasında görülecek olursa o bunları ay hali olarak değerlendirir ve bu hallerde de az önce geçen ay hali hükmünü alırlar. Eğer adet vakti dışında bu renkler görülecek olursa kadın bunları itibara almaz, kendisini temiz olarak kabul eder. Çünkü Umm Atiyye şöyle demiştir: “Biz temizlikt en sonra bulanıklığı ve sarılığı bir şey saymazdık.” Buhârî de bunu “temizlikt en sonra” ifadesi olmadan rivayet etmiştir. Böyle bir hadis, hadis ilmi ehline göre merfu hadisi hükmündedir. Çünkü bu Peygamber sallallah u aleyhi vesellem ‘in bir takriri olarak değerlendirilir. Bu hadisten anlaşılan da şudur: Ay halinden temizlenm eden önce görülen bulanıklık ve sarılık ay hali olup onun hükmünü alırlar.
 
I Çevrimdışı

islami bilgiler

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Kadın Ay Halinin Sona Erdiğini Nasıl Anlar

Kadın ay halinin sona erdiğini şu iki alametten birisi ile bilebilir:
Birinci alamet: Beyaz akıntının gelmesidi r: Bu ay hali kanı akabinde gelen beyaz bir sudur, kireç suyunu andırır. Bazen beyazın dışında bir renkte de olabilir, kadınların hallerine göre değişiklik arzedebil ir.
İkinci alamet ise kuruluktu r. Bu da kadının fercine bir bez yada bir pamuk parçası sokup çıkardıktan sonra bunun, kan, bulanıklık ya da sarılık gibi üzerinde herhangi bir iz bulunmaksızın kuru halde çıkması demektir.

Ay Hali Sona Eren Kadının Yapması Gerekenle r

Ay hali olan kadının bu durumu sona erdiğinde gusl etmesi gerekir. Bu da bütün vücudunda taharet niyetiyle suyu kullanması ile olur. Çünkü Peygamber sallallah u aleyhi vesellem şöyle buyurmuştur:
“Ay halin başladı mı namazı bırak bitti mi gusl et ve namazı kıl.”
Gusl etme şekli şöyledir: Namaz ve benzeri bir ibadet için hadesi kaldırmayı yahut da temizlenm eye niyet eder, sonra: Bismillah, deyip bütün vücuduna su döker. Saçlarının diplerini ıslatır. Ancak saçlarını -örük ise- çözmesi gerekmez. Sadece su ile ıslatır. Şayet su ile birlikte sidr yahut temizleyi ci maddeler kullanaca k olursa bu da güzeldir. Üzerinde misk yahut başka bir hoş koku bulunan bir pamuk parçası alıp guslettik ten sonra fercine koyması mustehaptır. Çünkü Peygamber sallallah u aleyhi vesellem bunu Esma’ya emretmiştir.

Ay Hali Yahut Loğusa Kadın Güneş Batımından Ya Da Tan Yeri Ağarmasından Önce Temizleni rse Nelere Dikkat Eder

Ay hali yahut loğusa kadın güneş batımından önce temizleni rse o günün öğle ve ikindi namazını kılmalıdır. Tan yeri ağarmadan önce temizleni rse o gecenin akşam ve yatsı namazını kılmalıdır. Çünkü özür halinde ikinci namazın vakti, diğer birinci namazın da vaktidir.
Şeyhu’l-İslam İbn Teymiyye, fetvalarında (XXII, 434) şunları söylemektedir: “Bundan dolayı Malik, Şafiî ve Ahmed gibi ulemanın cumhuru (çoğunluğu) eğer ay hali olan kadın günün sonunda temizlene cek olursa, öğle ve ikindi namazlarını birlikte, şayet gecenin sonunda temizlene cek olursa akşam ve yatsı namazlarını birlikte kılar, demişlerdir. Nitekim bu görüş Abdurrahm an b. Avf, Ebu Hureyre ve Abdullah b. Abbas’tan da rivayet edilmiştir. Çünkü vakit özür halinde her iki namaz için ortaktır. O halde günün sonunda temizlene cek olursa öğle namazının vakti devam ediyor demektir; bundan dolayı öğleyi ikindiden evvel kılar. Şayet gecenin sonunda temizlene cek olursa özür halinde akşam namazı devam ediyor demektir. Bundan dolayı yatsıdan önce akşamı kılar…”
Şayet namaz vakti girdikten sonra ay hali veya loğusa olursa tercih edilen görüşe göre; vaktinin başına yetiştiği fakat namazını kılamadan ay hali ya da loğusalığının başladığı o namazı kaza etmez. Şeyhu’l-İslam İbn Teymiyye, Fetvalarında (XXIII, 335) bu mesele hakkında şunları söylemektedir:
“Delil bakımından daha kuvvetli görülen, Ebu Hanife ve Malik’in mezhebidi r. Bunlara göre herhangi bir yükümlülüğü yoktur. Çünkü kaza namazı ancak yeni bir emir ile vacip olur. Burada ise onun kaza etmesini gerektire n yeni bir emir yoktur. Diğer taraftan o caiz olan bir tehirde bulunarak namazını kılmayı ertelemiştir. Bu bakımdan onun herhangi bir kusurlu davranışı söz konusu değildir. Uyuyan ya da unutan bir kimse de aynı şekilde her ne kadar kusurlu değil ise de, onun yaptığı bir kaza kılmak değildir. Aksine onun kılacağı namaz uyandığı ya da hatırladığı vakit vaktinde kılınan bir namazdır …”
 
I Çevrimdışı

islami bilgiler

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
2- İstihaza Ve Hükümleri:

İstihaza, âzil diye adlandırılan bir damardan sızıntı şeklinde zamanı dışında kanın akması demektir. İstihazalı kadının durumu ay hali kanının istihaza kanına benzemesi nden ötürü müşkil bir durumdur. Kan böyle bir kadından sürekli yahut çoğunlukla akmakta ise bu kadın hangisini ay hali kanı kabul edecek, hangisini istihaza kanı kabul edecek bundan dolayı orucu ya da namazı terk edecek mi etmeyecek mi? Bu sebeple istihazalı kadın hakkında temiz kadınların hükümleri muteberdi r. Buna göre istihaza kanı gören kadının üç hali söz konusudur:
Birinci hal: Onun istihaza musibetin e uğramadan önce bilinen bir adetinin olması halidir. Yani istihazalı hale düşmeden önce mesela ayın başında ya da ortasında beş ya da sekiz gün ay hali oluyordu. Böylelikle ay hali günlerinin sayısını ve vaktini bilmiş oluyordu. Böyle bir kadının adeti kadar ay hali kabul edilir, namazı ve orucu bırakır ve onun hakkında ay hali hükümlerine dikkat edilir. Adeti sona erdi mi gusleder namaz kılar geriye kalan kanı istihaza kanı olarak değerlendirir .Çünkü Peygamber sallallah u aleyhi vesellem Umm Habibe’ye şöyle demiştir: “Daha önce adetin seni alıkoyduğu kadar bekle; sonra gusl et ve namaz kıl” Yine Peygamber sallallah u aleyhi vesellem Ebi Hubeyş kızı Fatıma’ya şöyle demiştir:
“Şüphesiz ki bu (kan sızdıran) bir damardır, ay hali değildir. Ay hali vakti geldi mi namazı terk et”.
İkinci hal: Şayet böyle bir kadının bilinen bir adeti bulunmayıp fakat kanı siyah yahut katı yahut özel bir kokusunun bulunması gibi adet kanı niteliğini taşımak suretiyle diğerinden ayırd edilebili yor; diğer kanı ise kırmızı, kokusuz ve katı olmamak suretiyle ay hali kanının nitelikle rini taşımadığı için ay hali kanından ayırt edilebili yorsa, bu durumda ay hali kanı nitelikle rini taşıyan kanı adet kanı olarak kabul eder ve bu süre zarfında namazı bırakır, oruç tutmaz. Bunun dışında gelen kanları istihaza kabul eder ve ay hali kanı nitelikle rini taşıyan kanın akmasının sona ermesi ile birlikte gusleder, namaz kılar, oruç tutar ve temiz kabul edilir. Çünkü Peygamber sallallah u aleyhi vesellem Ebu Hubeyş kızı Fatıma’ya şöyle demiştir:
“Ay hali kanı bilinen siyah bir kandır. İşte o vakit namaz kılma! Eğer diğer kan görünürse o zaman abdest al namaz kıl!”
Bu hadisten anlaşıldığına göre istihazalı olan kadın kanın nitelikle rine itibar eder ve bu nitelikle r ile ay hali kanı ile diğerlerini ayırır ve değerlendirir.
Üçüncü hal: Eğer kadının bildiği bir adeti ve ay hali kanının diğerlerinden ayırd edici nitelikle ri yoksa, bu durumda kadın çoğunlukla görülen süre olan her aydan altı ya da yedi günü ay hali olarak kabul eder. Çünkü kadınların çoğunlukla görülen adeti budur. Peygamber sallallah u aleyhi vesellem Cahş kızı Hamne’ye şöyle demiştir:
“Bu, şeytandan gelen bir tekmedir. Sen altı ya da yedi gün ay hali olduğunu kabul et; sonra gusl et. Artık bu süreyi bitirdin mi yirmi dört veya yirmi üç gün namaz kıl, oruç tut. Böyle yapman senin için yeterlidi r. Diğer kadınların ay halinde olduğu gibi sen de böylece yap.”
Geçen açıklamalardan çıkan sonuç şudur: Adeti olan bir kadın adetine göre hareket eder. Kanları birbirind en ayıran kadın bu ayırdetmeye göre tutumunu belirler. Bu iki durumda da olmayan bir kadın altı ya da yedi gün ay hali olduğu kabul edilir. İşte böylece bu hususta Peygamber sallallah u aleyhi vesellem den istihaza hakkında varid olmuş üç ayrı sünnet uygulaması bir arada değerlendirilmiş olmaktadır.
Şeyhü’l-İslam İbn Teymiyye şöyle diyor: “Alâmet olarak kabul edilenler altı tanedir: Eğer adet var ise bu en güçlü alâmettir. Çünkü aslolan ay halinin durumudur . Ayırd edici özelliklere gelince, siyah ve kötü kokan katı kanın ay hali kanı olması kırmızı kana göre daha uygundur. Kadınların çoğunluğunda görülen kanı muteber kabul etmeye gelince, aslolan kişinin daha genel ve çoğunlukla görülen kişiler gibi değerlendirilmesidir. İşte bu üç alamet, gerek sünnet gerekse konu ile ilgili olayların değerlendirilmesi sureti ile delil teşkil etmektedi r.” Daha sonra İbn Teymiyye bu hususta kabul edilen diğer alametler i söz konusu etmekte ve şunları söylemektedir: “Bu husustaki görüşlerin en doğru olanı ise, sünnet-i seniyyede gelmiş olan alametler e itibar etmek, bunların dışındakileri göz önünde bulundurm amaktır…”

İstihazalı Kadının Temiz Kabul Edildiği Hallerde Uyması Gereken Hususlar:

1- Daha önce açıklandığı üzere muteber kabul edilen ay halinin sona ermesi ile birlikte gusletmes i gerekir.
2- Her namaz vaktinde fercinden çıkan kanı izale etmek için fercini yıkar ve çıkış yerine çıkan kanı engelleye cek şekilde pamuk veya benzeri bir şey koyar; onun düşmesini engelleye cek şekilde onu bağlar. Sonra her namazın vaktinin girişi ile birlikte abdest alır. Çünkü Peygamber sallallah u aleyhi vesellem istihazalı kadın hakkında şöyle buyurmuştur:
“Ay hali olduğu günlerde namazı bırakır, sonra gusleder, sonra da her namaz vakti için abdest alır.”
Yine Peygamber sallallah u aleyhi vesellem şöyle buyurmuştur:
“Ben sana o yere koymak üzere pamuğu tavsiye ederim.”
Bugün için piyasada bulunan tıbbi gereçler kullanılabilir.
 
I Çevrimdışı

islami bilgiler

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
3- Loğusalık (Nifas) Ve Hükümleri:

Nifas (loğusalık) doğum ve sonrası dolayısı ile rahimden inen bir kandır. Bu da hamilelik döneminde rahimde kalıp dışarı çıkmayan kanın geri kalan bölümleridir. Kadın doğum yaptı mı bu kan peyderpey dışarı çıkar. Doğum belirtile ri ile birlikte doğumdan önce kadının gördüğü kan da nifas (loğusalık) kanıdır. Fukaha bu süreyi doğumdan önce iki ya da üç gün olarak belirlemişlerdir. Çoğunlukla görülen bunun doğum ile birlikte görülmeye başladığıdır. Muteber olan ise insanın hilkatini n açık seçik ortaya çıktığı doğum halidir. İnsanın hilkatini n açıkça ortaya çıktığı müddet seksen bir gün, azamisi ise üç aydır. Eğer bu süreden önce kadın düşük yapacak olup bununla birlikte kan da husule gelirse, buna itibar etmez. Bundan ötürü namazını orucunu bırakmaz. Çünkü bu bozuk bir kandır ve bir akıntıdır. Dolayısıyla bu durumdaki kadının hükmü mustahaza nın hükmü gibidir.
Loğusalığın çoğunlukla görülen azami süresi kırk gündür. Bu ya doğum ile birlikte başlar yahut da az önce geçtiği gibi doğumdan iki ya da üç gün öncesinden başlar. Çünkü Ümm Seleme radıyallahu anha rivayet ettiği hadiste şöyle buyurmakt adır: “Rasûlullah hayatta olduğu dönemde loğusa kadın kırk gün beklerdi.”
Tirmizî ve başkalarının naklettik lerine göre ilim adamları bu hususta icma etmişlerdir. Kan çıkmasının kesilmesi suretiyle eğer kırk günden önce temizlene cek olursa o vakit kadın gusleder ve namazını kılar. Çünkü loğusalık kanının asgari sınırı yoktur. Zira bu hususta onu sınırlayan bir delil gelmemiştir. Kırk günü tamamladığı halde kan çıkması kesilmeye cek olursa, eğer bu süre adetine tesadüf etmişse bu bir ay halidir. Eğer adetine rast gelmiyor ve yine akmaya devam edip kesilmiyo r ise, o takdirde bu bir istihaza kanıdır. Ondan dolayı kırk günden sonra ibadetini terk etmez. Kırk günden fazla devam eder de bu sürekli devam etmeyip adet haline de tesadüf etmemişse, bu gibi halde görüş ayrılıkları söz konusudur .
 
I Çevrimdışı

islami bilgiler

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Nifas (Loğusalık) İle İlgili Hükümler

Loğusalığın hükümleri aşağıda görüldüğü gibi ay hali hükümlerine benzer:
1- Ay hali olan kadın ile cinsel ilişki kurmak haram olduğu gibi loğusa kadın ile de ilişki kurmak haramdır; ancak bunun dışında ondan faydalanm ak mübahtır.
2- Loğusa kadının oruç tutması, namaz kılması yahut Beytullahı tavaf etmesi –ay hali olan kadında olduğu gibi- haramdır.
3- Loğusa kadının Kur’an’a el değdirmesi ve -unutmaktan korkması hali dışında- Kuran okuması –ay hali olan kadın gibi- haramdır.
4- Loğusa kadının loğusalık süresi ile tutamadığı oruçları –ay hali olan kadın gibi- kaza etmesi icab eder.
5- Loğusa kadının loğusalığının sona ermesi halinde -ay hali olan kadına farz olduğu gibi- gusletmek farzdır. Buna dair delillere gelince:
Ümm Seleme radıyallahu anha dedi ki: Loğusa kadın Resululla h sallallah u aleyhi vesellem’ın döneminde kırk gün oruç tutmadan, namaz kılmadan otururdu.”
Mecduddîn İbn Teymiyye el-Münteka (I, 184) te şöyle demektedi r: “Derim ki: Hadiste kırk güne kadar oturması emredilir di, demektir. Böylece bu hususta varid olmuş haberin yalan olması önlenmiş olmaktadır. Zira herhangi bir çağda bütün hanımların loğusalık ya da ay halindeki adetlerin in birbiri ile aynı olması imkânsızdır.”
Ümm Seleme radıyallahu anha’dan şöyle dediği rivayet edilmiştir: “Peygamber sallallah u aleyhi vesellem’in hanımlarından herhangi bir hanım loğusalık halinde kırk gün beklerdi de ona loğusalık döneminde kılmadığı namazları kılmasını emretmezd i.”

Loğusanın Kanı Kırk Gün Bitmeden Kesilir, Sonra Bu Süre İçerisinde Tekrar Gelirse:

Loğusa kadının kanı kırk günden önce kesilir kadın da gusledip namaz kılar oruç tutar sonra da kırk gün dolmadan tekrar kan görmeye başlarsa sahih olan bunun da loğusalık kanı olarak değerlendirileceğidir. Bu durumda kadın bu süreyi bekler ve aradaki temizlik halinde tuttuğu orucu sahih kabul edilir, onu kaza etmez.

 
I Çevrimdışı

islami bilgiler

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Kanların Sebebi

Şeyh Abdurrahm an b. Sa’dî şöyle demektedi r: “Geçen bu açıklamalardan açıkça anlaşıldığına göre loğusalık kanının sebebi doğum yapmak, istihaza kanının sebebi hastalık ya da benzeri bir sebeple gelen arızi bir kan, ay hali kanının sebebi ise asli kan olduğudur. Doğrusunu en iyi bilen Allah’tır.”
 
I Çevrimdışı

islami bilgiler

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Ay Hali Kanının Akmasını Önleyen İlaç Almak

Eğer kadının sağlığına zarar vermeyece k ise ay hali kanının akmasını önleyen ilaçları almakta kadın için bir sakınca yoktur. Ancak bu ilaçları almanın neticesin de ay hali olmazsa namaz kılar, oruç tutar, Beytullahı tavaf eder; bu ibadetler i diğer temiz kadınların ibadetler i gibi sahihtir.
 
I Çevrimdışı

islami bilgiler

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Düşük Yapmanın Hükmü

Müslüman hanım, sen yüce Allah’ın senin rahminde yarattığı hamilelik hususunda şer’an kendisine güvenilen emin bir kimsesin. O bakımdan onu sakın gizleme! Yüce Allah şöyle buyurmakt adır:
“Eğer Allah’a ve âhiret gününe iman etmişlerse Allah’ın rahimleri nde yarattığını gizlemele ri onlara helal değildir.” (el-Bakara, 2/228)
Rahmindek i hamileliği düşürmek ve ondan herhangi bir yolla kurtulmak için sakın bir takım yollara başvurmaya kalkışma! Yüce Allah eğer hamilelik halinde oruç sana zor geliyorsa yahut karnındaki yavruya zarar verecekse ramazan ayında oruç açmana müsaade etmiştir. Bu asırda yaygınlık kazanan düşük yapma operasyon ları haram bir uygulamadır. Eğer karnındaki yavruya ruh üflenmiş ve düşük yapmak sebebiyle ölmüş ise bu Allah’ın haksız yere öldürülmesini haram kıldığı bir canı öldürmek olarak değerlendirilir. Yüce Allah buna bağlı olarak miktarı hususunda ki farklı açıklamalar ile birlikte diyetin ödenme gereği açısından cezâi sorumlulu k hükümlerini de ortaya koymuş bulunmakt adır. Bazı imamlara göre bu noktada keffaret ödemek gerekir ki bu da mümin bir köle azad etmektir. Buna imkan bulamayan bir kimse arka arkaya iki ay oruç tutar. Kimi ilim adamı bu uygulamay a küçük mevûde (çocuğu diri diri gömmek) adını vermiştir. Şeyh Muhammed İbrahim, Fetvalarında (XI, 151) şöyle demektedi r: “Gebe kalınan yavruyu düşürmek için yapılan işler, öldüğünden emin olunmadıkça caiz değildir. Eğer öldüğü tahakkuk ederse caiz olur…”
Büyük ilim adamları komisyonu meclisini n 20.6.1407 tarihli ve 140 numaralı kararında şu hususlar yer almaktadır:
1- Şer’i bir gerekçe olmadıkça ve oldukça dar sınırlar çerçevesi dışında değişik aşamalarında hamile kalmış kadının cenini düşürmesi caiz değildir.
2- Eğer hamilelik birinci aşaması olan ilk kırk gün içerisinde ise ve eğer bu süre zarfında cenini düşürmekten maksat çocukların eğitiminde zorlanmak yahut onların geçim ve öğrenim masraflarını karşılayamamaktan korkmak ya da gelecekle ri adına endişe etmek yahut eşlerin sahip oldukları çocuklarla yetinmesi gibi bir gerekçe ile yapılsa, bu caiz değildir.
3- Gebelik alaka (embriyo) yahut bir çiğnemlik et döneminde olup, hamileliğin devamı halinde ölümünden korkulaca k şekilde annesinin tehlikeye düşeceğine dair güvenilir bir doktorlar heyetinin kararı bulunmadıkça; cenini düşürmek caiz değildir. Caiz olabilmes i için ayrıca annenin sağlığı için tehlike teşkil eden bütün hususları önlemek ve gerekli bütün yolları denemek gerekir.
4- Ceninin annesinin karnında kalması, ölümüne sebep teşkil edeceğine dair güvenilir uzman doktorlar dan bir heyetin kararı bulunmadıkça üçüncü aşamadan ve hamileliğin dört ayını tamamlama sından sonra cenini düşürmek helal olamaz; doktorların bu kararının uygulanab ilmesi için ayrıca ceninin hayatını kurtarmak için gerekli bütün yolların da denenmiş olması gerekir. Bu şartlar çerçevesinde ceninin düşürülmesine ruhsat verilmesi nin sebebi ise, iki zarardan büyük olanını önlenmek ve iki faydanın büyük olanını gerçekleştirmek içindir.
Meclis geçen bu kararları tesbit etmekle birlikte Allah’a karşı takvalı olmayı ve bu hususta emin olunacak şekilde gerekenin yapılmasını da tavsiye eder. Başarı Allah’tandır Peygamber imiz Muhammed’e ve onun aile halkına ve ashabına salât ve selâm olsun.
Faziletli ilim adamı Muhammed b. Useymin’in “Kadınlardan Gelen Tabii Kanlar” adlı risalesin de şunlar söylenmektedir: “Şayet cenini düşürmekten kasıt onu yok etmek ise eğer bu ruhun ona üflenişinden sonra geçekleşmiş ise haram olduğunda hiç bir şüphe yoktur. Çünkü bu haksızca bir canı öldürmektir. Öldürülmesi haram olan bir canı öldürmek ise Kitap, Sünnet ve icma ile haramdır.”
İmam İbnu’l-Cevzî, Ahkamu’n-nisa adlı eserinde (s. 108-109) şunları söylemektedir: “Nikâhtan amaç çocuk sahibi olmak olduğuna göre ve her sudan çocuk olmadığına göre cenin oluştuktan sonra artık maksat gerçekleşmiş olur. Buna göre onu kasden düşürmeye kalkışmak evlilikte n gözetilen hikmet maksadına aykırıdır. Eğer bu iş hamileliğin ilk döneminde olur ise ve ruhun üflenmesinden önce gerçekleşmişse bunda büyük bir günah vardır. Çünkü artık cenin mükemmelliğe doğru ilerlemek te ve tamam olmak yolunu tutturmuş bulunmakt adır. Şu kadar var ki kendisine ruh üflenmiş olana nisbetle günahı daha azdır, eğer kadın ruh taşıyan cenini kasden düşürecek olursa bu da mümin bir kimseyi öldürmek gibidir. “Diri diri gömülen kız çocuğa ‘hangi günahtan dolayı öldürüldü’ diye sorulduğu zaman…” (et-Tekvir, 81/8-9) diye buyrulmak tadır”.
O halde müslüman hanım! Hangi maksatla olursa olsun böyle bir suçu işlemeğe kalkışma! Bu husustaki saptırıcı propagand alara akla ya da dine dayanmaya n batıl gelenekle re aldanma.
 
I Çevrimdışı

islami bilgiler

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Kadını Hayasızlığa Çağıranların Ortaya Çıkartılması

Kalplerin de hastalık bulunan bir takım kimseler ne olursa olsun, bunlara karşı çıkmakta ve yüksek sesle bunu dile getirmekt edirler. Münkerin açıkça ilan edilip ona davet edilmesiy le, marufun bastırılıp ona ulaşmanın alıkonulması gözle görülüp açıkça işitilmekle birlikte, bizden ıslaha, bu saldırganlığa karşı iyiliğe çağıran kimseleri n olmamasından, yakına da uzağa da ulaşan bir sesin yükselmemesinden; Allah’a sığınmak gerekir. Bu sesle din savunulur, bu abes yaygaracıların uçurumuna düşmeye karşı müslümanlara öğüt verilir ve bununla erdemler korunulur, adilikler, aşağılıklar önlenir ve sefihleri n yapmak istedikle ri engelleni r. Bilindiği gibi münkerlerin, kötülüklerin yayılması büyük, küçük günahlara karşı susmakla, küçük günahların tevil edilmesiy le olur. Özellikle bizler şüphe ve fitne mensubu, kimlikler i bilinmeye n aynı zamanda bu hususta konuşmak gücü de olmayan, batıya yönünü çevirmiş, yüce Allah’ın dini ve şeriatı ile oynamakla görevli kalemler taşımak ile görevlendirilip, yönlendirilmiş kalabalık bir kitle ile karşı karşıya bulunuyor uz. Bunlar gazetecil ik ve medya kılığı ile her türlü münkere kalplerin i açmış vaziyette aramızda dolaşmaktadırlar. Kötü sözlerle dillerini uzatmakta, çirkinliklerle kalemleri nin mürekkebi akmaktadır. Hepsinin söylediklerinin ortak noktası da şudur: Fıtrata karşı çıkmakta delicesin e bir aşırılık, şeriate karşı çıkmak ve müslüman hanımların bayağılıklara sürüklenmesini sağlamak, erdemlerd en onları soyutlama ktır. Bunu da İslam dünyasında kadının özgürlüğünü, bütün hükümlerde kadın erkek arasında eşitliğini sağlamak gibi günahkârca bir propagand a ile yapmak istemekte dirler. Böylelikle açılıp saçılmak, ihtilat suçuna ve örtüyü atmak cinayetin e kadar işi götürmek istemekte dirler. Kendileri ni Allah’a teslim etmiş Abdullah’ın oğlu Muhammed’in önderliğini kabul eden müslüman hanımlarının elinde kalan örtüyü de bıraktırmak için gerekli sebepleri oluşturmak üzere, dört bir yandan hüsrana mahkûm seslerini yükseltmektedirler.
Yüce Allah’tan bizlere de, o mümin hanımlara da sebat vermesini diler, sapıklıktan uzak olduğumuzu Allah’ın huzurunda bildirir, kötü âkıbetten yüce Allah’a sığınırız.
Şu müfteri, ümmetlerini aldatan, kendi hemcinsle rine hatta bizzat kendileri ne hiçbir fayda sağlamayan bu zararlı varlıkların cüretkârlıkları oldukça ileriye varmış, hile ve tuzakları ağızlarından çıkarak kalemleri ne dökülecek hale gelmiştir. Çünkü bunlar doğru yolları yıkmaya ve adilikler e götüren yolları tıkayan engelleri delmeye, erdemleri n üzerine yürümeye, erdemleri küçümsemeye erdemlerl e ve erdemlile rle alay etmeye de başladılar…
Bütün bu zincirlem e belâlar, günahkârca boş sözler, seviyesiz konuşmalar ile gazeteler ve başka organlar, kadının haklarını almak, kadını özgürlüğe kavuşturmak, bütün hükümlerde erkekle eşitliğini sağlamak, kadının yardımına koşmak, onun kötü haline ağlamak adına yapılmaktadır. Böylelikle batıcı bu küçük insanlar şu gayeye ulaşmak istemekte dirler. Kadını hayatın bütün alanlarına indirmek, erkeklerl e karışmasını sağlamak ve onu hicabından soyutlama k. Ta ki kadın kendi iradesiyl e yüzünü eline uzatarak ona bağlı olan diğer erdemlerl e birlikte, üzerinden başörtüsünü indirsin sağlamak.
Eğer hicab yüzden çekilip alınacak olursa, artık gayret sahibi kimseleri n ne kadar yıkılacaklarını, fazilet gölgesinin ne kadar geri çekileğini, adiliğin ve dinden uzaklaşmanın ne kadar yayılacağını, açıklığın, saçıklığın, çıplaklığın, erkek kadın zinakârlar arasında herşeyi mübah görmenin, kadını kendisini dilediği kimselere teslim edeceğinin hangi boyutlara ulaşacağını sorma gitsin.
Yüce Allah’ın: “Allah tevbeleri nizi kabul etmek ister; şehvetlerine uyanlar ise sizin büyük bir sapıklığa düşmenizi isterler” (en-Nisa, 4/27) buyruğunu açıklarken İbn Cerir, Tefsir’inde Mücahid b. Cebr -Allah’ın rahmeti üzerine olsun-’in şu açıklamalarını nakletmek tedir: “Şehvetlerine uyanlar” zinakârlar demektir. “Büyük bir sapıklığa düşmenizi isterler” buyruğu hakkında da şu açıklamaları yapmaktadır: “Kendileri nin zina ettikleri gibi müslümanların da zina etmelerin i isterler. Bu yönüyle Yüce Allah’ın “Onlar senin kendileri ne yumuşak davranmanı arzu ettiler, kendileri de bunun üzerine yumuşak davranaca klardı” (el-Kalem, 68/9) buyruğunu andırmaktadır.”
Artık mesele, kadın meselesin den çıkıp bütün İslam dünyasını ifsad etmek meselesin e doğru ilerlemek tedir. Bu sapık plan bugün doğmuş değildir. Bu İslam dünyasının bir çok bölgesinde daha önceden kötü plan sahipleri nin izleyip durdukları bir yoldur. Nihayet iş, artık zinanın yaygınlaştığı, resmi izinlerle hayasızlık ve fuhuş yuvalarının kapılarının sonuna kadar açıldığı bir noktaya gelmiştir. Sahneler şarkı, dans ve temsil türünden sanat isimli seviyesiz likler ile dolup taşmakta, hadlerin uygulanma ması için kanunlar yapılması istenerek yapılan herhangi bir iş için en ufak bir ceza dahi sözkonusu edilmemek tedir… İşte bütün bunlar, namus, ahlak, edep ve terbiyeni n yerle bir edilmesin in sonuçlarındandır.
Bugünkü herşeyi mübah gören bu günahkâr vakıaya, Allah’ın, kalbinden basireti söküp aldığı kimselerd en başkası taraftar olamaz.
Bu günün ücretli köleleri, diğer ülkelerin sefil ahlâkının ve günahkâr ve acı vakıasının ulaştığı hale ulaşmasını mı istemekte dirler acaba?
İşte erdem üzerine bu hayasızca saldırı, adiliğe verilen günahkârca destek, Allah’ın hudutlarının aşılması, onun pak şeriatinin haramlarının çiğnenmesi karşısında insanları düşmanlarının içlerinde gizledikl eri kötü niyetlerd en sakındırarak şunu açıklıyoruz: Meydanda batılılaşmış ücretli köleler vardır. Onların fasık ve akli seviyeler i düşük yine ücretli uyduları da vardır. Her bağırıp çağıranın arkasından giden kimselerd ir bunlar. Bunlar oklarını mümin hanımlardan erdemi çekip almak, onların seviyesiz leşmelerini sağlamak için yöneltmektedirler; bunun için gayret ederler. Bütün bu olumsuz tabloyu yüce Allah’ın: “Allah tevbeleri nizi kabul etmek ister; şehvetlerine uyanlar ise sizin büyük bir sapıklığa düşmenizi isterler” (en-Nisa, 4/27) buyruğu ifade etmektedi r.
İbn Cerir Taberi -Yüce Allah’ın rahmeti üzerine olsun- Tefsir’inde (VIII, 214-215) şunları söylemektedir: “Buyruğun anlamı şudur: Batıl ehli zina talebkârları baba bir kızkardeşleri ve Allah’ın kendileri yle evlenilme sini haram kıldığı diğer kimseleri nikâhlamak isteyen, şehvetlerine uyan o kimseler, sizlerin haktan ve Allah’ın size izin verdiği hususlard an sapmanızı ve böylelikle onun itaatinin dışına çıkarak ona isyana düşmenizi, Allah’ın haram kıldığı şeyleri ve itaatini terk hususlarında kendi nefisleri nin arzularına uymak bakımından kendileri ne benzemeni zi ve böylelikle “Haktan alabildiğine uzak” bir sapıklığa düşmenizi isterler. Bunun (âyetin anlamı ile ilgili olarak) doğruya daha yakın olduğunu söylememizin sebebi de Yüce Allah’ın: “Şehvetlerine uyanlar ise” buyruğunun umumi olması ve böylelikle onların kötü nefisleri ni şehvetlerine uymakla nitelendi rmesi, onların bu vasıfları ile hepsini kapsamasıdır. Onları yerilmiş arzularının bir kısmına uymakla nitelendi rmemekted ir. Durum böyle olduğuna göre; o halde âyetin anlamı ile ilgili olarak âyetin en uygun açıklaması, âyetin zahirinin delâlet ettiği açıklamadır. Herhangi bir asli dayanak ya da kıyas gibi hakkında bir tanık bulunmaya n batınî anlamı olamaz. Durum böyle olduğuna göre şehvetlerine uyan kimseleri n kapsamına yahudiler, hıristiyanlar, zinakârlar herhangi bir batıla tabi olan herkes girmekted ir. Çünkü Allah’ın yasakladığı şeylere uyan herbir kimse, kendi nefsinin şehvetine, arzusuna uyan bir kimsedir. Bu anlam âyetin te’vili açısından daha uygun olduğuna göre, bizim bu te’vil ile ilgili olarak tercih ettiğimiz bu görüşün de doğru olması gerekmekt edir.”
İşte bu caniler, bu amaçlarına ulaşmak için gerek lisan-ı halleriyl e, gerek sözlü açıklamalarıyla hayatın bütün alanlarında son derece sapık ve İslam’a karşı duyulan öfkeden kaynaklan an bir takım planları uygulamay a koymuşlardır :
 
I Çevrimdışı

islami bilgiler

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Kamusal Alanda:

1- Yüzü açarak, hicabı geriletme k ve cilbâbtan da temelli kurtulmak için çağrıda bulunmak.
Bu, hal dili ile aslında bedenin tamamından hicabı çıkarmaya, çeşitleriyle fitneye düşürücü kıyafetlere bürünmeye bir çağrıdır. Bunlar şekliyle fitneye düşürücü kısa elbiseler giyinmekl e, çıplaklık, organların çizgilerini belirten dar elbiseler, kadının tenini gösteren ince elbiseler giyinmek suretiyle çeşitli fitnelerd ir.
Aynı zamanda kılık kıyafet konusunda erkeklere benzemeye;
Yine giyim hususlarında kafir kadınlara benzemeye bir çağrıdır.
2- Evlerde genel olarak hayatın bütün alanlarında yabancı erkeklerl e ihtilâtı istemek suretiyle, kadınların evlerdeki hicabı ortadan kaldırmalarına bir çağrı.
Bu aynı zamanda şunu da ihtiva etmektedi r:
3- Hayatı geliştiren bütün alanlarda kadının da müdahele etmesine bir çağrı.
İşte bu, açık ve saçık bir şekilde yollarda ve kamuya açık mekânlarda kadının kendisini göstermesine yapılan bir çağrıdır.
4- Kadının toplantılara, heyetlere, kongreler e, konferans lara ve çeşitli klüplerdeki etkinlikl ere katılmasına çağrı.
Bu aynı zamanda kadının edalı konuşmasına, yumuşak söz söylemesine, kendisine yabancı erkeklerl e tokalaşmasına –henüz aralarında akit yapılmamış nişanlısı ile tokalaşması da bu çerçevededir- bir çağrıdır.
Aynı zamanda bu kadının yabancıların önüne, evinden, elbisesiy le yürüyüşüyle fitneyi körükleyecek bir halde dışarı çıkmasına bir çağrıdır. Çeşitli makyaj malzemele rinin kullanılmasına, kokular sürünmeye, onları gençleştirecek kıyafetler giymeye, yüksek topuklu ayakkabılar giymeye ve buna benzer çeşitli tahrik edici fitneye düşürücü yollara da bir davettir.
5- Onlar için özel klüpler, şiir geceleri düzenlemeye ve bunlara herkesi davet etmeye yönelik çağrılar.
6- Kadınlara ait ve karma internet kahveler açmaya çağırmak..
7- Kadının araba ve diğer araçları kullanmasını istemek ve buna çağırmak..
8- Mahremler hususunda işi gevşetmeye çağırmak; bunlar arasında kadının beraberin de mahremi bulunmaksızın yolculuk yapmaya çağırmaktır. Beraberin de mahremi bulunmaksızın öğrenim maksadıyla doğuya, batıya yolculuk yapması, iş adamlarının kongreler i için çeşitli yolculukl ar yapması bu kâbildendir.
9- Yabancı bir kadınla başbaşa kalmaya çağırmak. Evlenmek isteyen gencin, aralarında henüz nikâh akdi yapılmadan evlenmek istediği kız ile başbaşa kalması bunlardan dır.
10- Kadının sanat ile uğraşmasına çağırmak. Mesela:
11- Sanat, şarkı ve temsil gibi alanlarda üzerine düşen rolü yerine getirmesi ne çağırmak.
Bu, sonunda güzellik kraliçesi seçimine katılımına çağrılması ile biter.
12- Batılı kıyafetler dikiminde katılmaya çağırmak.
13- Kadın için spor kapılarını açmaya çağırmak. Mesela:
Bir kadın futbol takımını kurmak istemek.
Yarışmak için kadınların da at binicilik yapmalarını istemek.
Normal bisikletl ere ve motosikle tlere binerek kadınların spor yapmalarını istemek…
14- Çeşitli merkezler de klüplerde ve başka yerlerde kadınlara özel yüzme havuzlarının açılması.
15- Kadının saçına gelince: Bu hususta da günahkârca pek çok propagand a vardır. Kaşların aldırılması, erkeklere yahut kâfir kadınlara benzeyece k şekilde saçların traş edilmesi, kadınlar için kuaför salonlarının açılması…
 
I Çevrimdışı

islami bilgiler

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Medya Alanında:

16- Kadının gazete ve dergilerd e fotoğrafının neşredilmesi.
17- Kadının şarkıcı, oyuncu, defile mankeni, spiker ve benzeri rol ve görevlerde televizyo nlara çıkması.
18- Kadınlarla erkekler arasında radyo ve televizyo nda yumuşak ve edalı konuşmalara dayalı canlı yayınlar.
19- Çekici kadın fotoğraflarını yayınlamakla ünlü, düşük seviyeli dergi ve yayın organlarının yaygınlaştırılmaya çalışılması.
20- Reklam ve propagand alarda kadın unsurunun kullanılması.
21- Radyo, televizyo n ve yazılı basın organlarında hazırlanan programla r çerçevesinde iki cins arasında arkadaşlıklar kurulmasına çağrı, şarkı ve benzeri karşılıklı armağanlar edilmesi.
22- Liderler ve bakanlar düzeyinde çeşitli medya organlarında erkekleri n eşleri ile kucaklaşmalarını ve öpüşmelerini gösteren fotoğrafların yayılması.
 
I Çevrimdışı

islami bilgiler

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Öğretim Alanında:

23- Öğretimin ilk sınıflarında karma eğitim propagand ası.
24- Kadınların erkeklere, erkekleri n de kadınlara öğretmenlik yapma propagand ası.
25- Kız okullarına beden eğitiminin programa alınması.
Bu kızlar için güzel sanat okullarının açılmasını istemeyi de gerektiri r.
 
I Çevrimdışı

islami bilgiler

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
İş ve Görev Alanında:

26- Kadınların erkekler gibi istisnasız bir şekilde hayatın tüm alanlarında görev yapmalarına çağrı.
27- Mağazalarda, otellerde, uçaklarda, bakanlıklarda, ticaret odalarında ve şirket ve benzeri diğer kurumlard a, bunların dışındaki bütün alanlarda kadının çalışmasının propagand ası.
28- Turizm, mühendislik ve planlama amaçlı kadın bürolarının kurulmasının istenmesi .
Bu, su tesisatçısı, elektirik ve buna benzer bedeni çalışmayı gerektire n meslekler de kadının da çalışmasının propagand asını yapmayı gerektiri r.
29- Kadının satış temsilcis i olarak görevlendirilmesini istemek. Ayrıca kadının asker ve polis olarak görevlendirilmesini istemek (bunun için “dördüncü esas”a bakılabilir).
Kadının parlament olarda, seçimlerde ve milletvek ili olarak görev yapmak suretiyle siyasete girmesini istemek.
Kadınlar için fabrikala r kurulmasını istemek.
30- Kanuni belgelend irme daireleri nde (noterde) kadınların görevlendirilmesini ve mahkemele rde kadınlara ait özel bölümlerin açılmasını istemek.
Ve buna benzer uzunca istekler listesi. Yine bu liste istenmeye n şeyleri de kapsamına alır. Yüce Allah’tan onların tuzaklarını boşa çıkarmasını, onların kötülüklerini müslümanlardan uzak tutmasını dileriz. Ondan başka hiç bir ilâh yoktur.
 
Üst Ana Sayfa Alt