Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Havf Ve Reca

samanpan Çevrimdışı

samanpan

.
Site Emektarı
بســـم الله الرحمن الرحيم



Sevgi, dinî her türlü amelin kaynağı olduğu gibi, Allah'tan korkmak ve ümitvar olmak (havf ve reca') ve benzerler i de sevmeyi gerektiri r.

Şüphesiz arzu / tamah ederek ümit besleyen kişi, Allah'ı kızdıran şeyleri değil, sevdiği şeyleri umar. Korkan kişi de sevdiğine kavuşmak için korkudan kaçar.

Yüce Allah şöyle buyuruyor:

"Onların yalvarıp durdukları, Rablerine daha yakın olmak için vesile ararlar. O'nun rahmetini umar, azabından korkarlar . Zira Rabbinin azabı korkmağa değer." (17 İsra /57).

"Muhakkak ki iman edip hicret edenler ve Allah yolunda cihad edenler; işte onlar, Allah'ın rahmetini umarlar! Allah Gafur'dur, Rahim'dir." (2 Bakara/218).

"Allah'ın rahmeti", her türlü iyiliği içeren genel bir isimdir.

"Azabı" da, her türlü kötülüğü içeren genel bir isimdir.

Katıksız rahmet yurdu, cennettir ve katıksız azap yurdu da cehennemd ir. Dünya ise, ikisinin karıştığı yerdir.

Reca (ummak), Cennete girme ile ilgili olup cennet her türlü nimeti içeren bir isimdir. Bu nimetleri n zirvesi de, Yüce Allah'ın yüzüne bakmaktır.

Müslim, Sahih'inde şöyle rivayet eder:

"Cennetlik ler cennete girdikler i zaman biri şöyle seslenir: Ey cennetlik ler, Allah'ın size bir sözü vardır ve onu yerine getirmek ister. Nedir bu? Yüzlerimizi ağartmadı mı? Tartılarımızı ağırlaştırmadı mı? Cennete koymadı mı ve cehennemd en kurtarmadı mı? derler. O zaman perde açılır ve Allah'ın yüzüne bakarlar. Onlara, kendisine bakmaktan daha sevimli hiç bir şey vermemiştir." (Müslim (1/163), Tirmizî (4/349), İbn Mâce (1/67), Ahmed (6/15)

"İyi davrananl ara; daima daha iyisi ve üstünü verilir. Onların yüzlerine ne bir karalık, ne de zillet bulaşır. İşte onlar cennetlik lerdir, orada temelli kalırlar." (10 Yunus/26)

ayetinde geçen "daha iyisi=ziyade" budur.

"Cennetini arzu ettiğim veya cehennemi nden korktuğum için sana ibadet etmedim, sadece seni görmek için sana ibadet ettim" diyenleri n (Rabiatu'l-Adeviyye ve Yunus Emre gibi-çeviren.) yanlışlığı burada ortaya çıkmaktadır.

Bunu söyleyen kişiler, cennette sadece yemek, içmek, giyinmek, evlenmek, güzel şeyler dinlemek vb. dünyadaki eğlendirici şeyler için girildiğini sanıyorlar. Cennette Allah'ın görülmesini inkar eden Cehmiyye ve benzerler i de onlara muvafakat ediyorlar ve kimi fakihleri n söylediği şekilde Allah'ın görülmesi zevkinin olmadığını iddia ediyorlar . Bunlar, cennet ve âhiret isimleri kapsamına yaratılmışlardan zevk almanın dışında şeylerin girmediğinde ittifak ediyorlar . Onun için şeyhlerden:

"Kiminiz dünyayı, kiminiz de âhireti istiyor" (3 Âl-i İmran/152)

ayetini duyunca, "Nerede Allah'ı isteyenle r?" diyenler yanlışlık yapmıştır. Bir başkası da:

"Allah şüphesiz, Allah yolunda savaşıp, öldüren ve öldürülen müminlerin canlarını ve mallarını Tevrat, İncil ve Kuran'da söz verilmiş bir hak olarak cennete karşılık satın almıştır..." (9 Tevbe/111)

Ayetini duyunca, cennet malların ve canların karşılığı ise, Allah'a bakmanın karşılığı nerede? demiştir. Bütün bunlar, Allah'a bakmanın cennet kapsamına girmediğini sanmalarından dolayıdır.

Gerçek şu ki cennet her türlü nimeti içeren yerin adıdır. Cennette olan şeylerin en üstünü de Allah'ın yüzüne bakmaktır. O da cennette müminlerin elde edeceği nimetlerd endir. Naslar bunu bildirmek tedir. (Örneğin:)

"O gün aydın yüzler Rabbine bakar" (75 Kıyame/22-23).

Cehenneml ikler ise ateşe girecek ve bundan (Yüce Allah'ı görmekten) yoksun olacaklar dır.

Bu sözü söyleyen kişi, eğer ne söylediğinin farkında ise:

"Allah'ım, cennet veya cehennem yaratmasa ydın, yine de sana ibadet etmek, sana yakın olmak, sana bakmak gerekirdi" anlamında söylemiş olur. Burada cennetten maksadı da, yaratıkların zevk alıp eğlendiği şeylerdir.

Sofularda n bazıları yanlış yaparak vehme kapılmış ve kulun kemale ermesinin iradesini tamamen yitirmesi nde olduğunu sanmış olsa da; kişinin sevgi ve irade (istek) olmadan amel etmesi, mümkün değildir.

Bu gibiler fena'dan söz ediyorlar . Halbuki fena derecesin e ulaşan, yani sevdiğinde fena bulan kişi, irade ve sevgi sahibidir . Ama bunun farkında değildir.

Sevginin ve iradenin varlığı başkadır, farkında olmak başkadır. Onların farkında olmayınca, yok olduğunu sanmışlardır. Halbuki bu yanlıştır. Çünkü: kul, irade, sevgi ve nefret olmadan hareket edemez.

Onun için Rasûlullah sallallah u aleyhi ve sellem:

"İsimlerin en doğrusu, Haris (çift süren) ve Hemmam (gayret eden) isimlerid ir" buyurmuştur. (Ebû Dâvûd (5/237), Nesâî (7/252)

Her insanın tarlası vardır ve o da ameldir. Herkesin gayreti vardır ve o da iradedir. Ama bazan kalpte öyle bir durum olur ki Allah'a itaat etmeye sevkeder ve ondan öyle utanma ve yüceltme bulunur ki kendisine isyan etmekten alıkoyar.

Ömer şöyle buyurur:

"Suhayb ne iyi adamdır, Allah'tan korkmasay dı, yine itaatsizl ik etmezdi". (et-Tearuf li mezhebi Ehli't-Tasavvuf (92), Kutu'l-Kulub (1/224) Makasıdu'l-hasene (449)

Korkmadığı halde Allah'a itaatsizl ik etmiyorsa, korkması halinde asla itaatsizl ik etmez. Allah'ı yüceltmesi ve büyüklemesi, ona isyan etmekten kendisini alıkoymaktadır.

Havf ve reca sahibi kişinin korkusu Allah'ın kendisind en saklı olmasından, ümidi de Allah'ın ona tecelli / görünmesinden ileri geliyorsa, bu da Allah'ı sevmesini n sonuçlarından sayılır. Sevginin kendisi, görünme / tecelli sevgisini ve örtülü olma korkusunu doğurmuştur.

Ama havf ve recası bir yaratığın saklı veya açık olmasına bağlı ise, böyle bir durum ancak Allah'ı sevmeyi gerektire n Allah'a ibadetle elde edilir.

Allah'ı sevmenin zevkini yaşıyorsa, onu her sevgiden daha tatlı bulur. Onun için cennet ehlinin bununla meşgul olması her şeyden daha büyük olmaktadır.

Hadiste şöyle belirtili r:

"Cennet ehli nefes alıp vermeye ilham olundukla rı gibi tesbih etmeye ilham olunurlar ." (Müslim (4/2181), Darimi (2/335), Ahmed (3/349)

Bu da Allah'ı sevmek ve anmaktan ne büyük zevk aldıklarını gösterir. Bir yaratıktan eziyet görmekten korkmak veya ona umut bağlamak, kişiyi asıl olan Allah sevgisine götürür. Bütün bunlar sevgi esasına bağlıdır.
 
Üst Ana Sayfa Alt