I
Çevrimdışı
Halk arasında sıkça rastlanan horlama rahatsızlığının, hayatı riske edebilen ve sinsi ilerlemesiyle bilinen 'Obstrüktif Uyku Apne Sendromu' hastalığının habercisi olabileceği belirtildi.
Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Ceyda Erel Kırışoğlu, 'Obstrüktif Uyku Apne Sendromu-OSAS'ın en önemli nedeni olan horlama rahatsızlığı hakkında açıklamalarda bulundu. Türkiye'de erkeklerin yüzde 25'inde kadınların da yüzde 15'inde görülen horlamanın OSAS'ın en önemli nedeni olduğunu belirten Kırışoğlu, OSAS'ın sinsice ilerlediğini ve sonucun ölümle bitebildiğini söyledi.
Halk arasında horlamanın hafife alınmasının tehlikenin boyutlarını büyüttüğünü vurgulayan Dr. Kırışoğlu, "Horlama basit bir problem değil. Sonucu ölümle bitebilen obstrüktif uyku apnesi sendromunun en önemli belirtisi. Uyku apnesi, sürekli yorgunluk halinden trafik kazalarına, sürekli uykusuzluktan uykuda ölüme kadar onlarca tehlikenin habercisi. Öyle ki uyku apnesi hastalarının iş veya trafik kazası yapma ihtimali, diğerlerinden 4 ila 7 kat daha fazla" dedi.
Horlamanın tedavi edilmediğinde felç, kalp krizi ve uykuda ani ölüm riski doğurduğunu söyleyen Dr. Ceyda Erel Kırışoğlu; horlamanın, sabahları yorgun kalkmanın, araba kullanırken uyuklamanın, toplantılarda uyuyakalmanın, cinsel performansta düşüşün, gece yarısı kan-ter içerisinde uyanmanın ve kilo vermekte güçlük çekmenin de OSAS hastalığının en belirgin özellikleri olduğunu hatırlattı.
Dr. Ceyda Erel Kırışoğlu, OSAS'ın 'dolayısıyla horlamanın' tedavisinde en güvenilir tedavi olarak 'polisomnografi' sisteminin uygulandığını ifade etti. Dr. Kırışoğlu, uygulamanın uyku laboratuarında bir teknisyen eşliğinde uykunun sabaha kadar kaydedilmesi sonucunda gerçekleştirildiğini belirterek şunları söyledi:
"Polisomnografi sırasında beyin dalgaları (EEG), göz hareketleri (elektrookulogram), kalp elektrosu (EKG), çene ve bacak hareketleri (EMG), ağız ve burun hava akımı, göğüs ve karın hareketleri, horlama ve beden pozisyonu kaydedilir. Horlama, uykuda solunumsal bozuklukların süresi, sıklığı, pozisyonla ilişkisi, oksijen düzeyindeki değişiklikler objektif olarak değerlendirilir. Ortalama 8 saatlik çekimin ardından, toplanan veriler uzman ekipler tarafından değerlendirilerek hastanın tedavisi planlanır."
(alıntı)
Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Ceyda Erel Kırışoğlu, 'Obstrüktif Uyku Apne Sendromu-OSAS'ın en önemli nedeni olan horlama rahatsızlığı hakkında açıklamalarda bulundu. Türkiye'de erkeklerin yüzde 25'inde kadınların da yüzde 15'inde görülen horlamanın OSAS'ın en önemli nedeni olduğunu belirten Kırışoğlu, OSAS'ın sinsice ilerlediğini ve sonucun ölümle bitebildiğini söyledi.
Halk arasında horlamanın hafife alınmasının tehlikenin boyutlarını büyüttüğünü vurgulayan Dr. Kırışoğlu, "Horlama basit bir problem değil. Sonucu ölümle bitebilen obstrüktif uyku apnesi sendromunun en önemli belirtisi. Uyku apnesi, sürekli yorgunluk halinden trafik kazalarına, sürekli uykusuzluktan uykuda ölüme kadar onlarca tehlikenin habercisi. Öyle ki uyku apnesi hastalarının iş veya trafik kazası yapma ihtimali, diğerlerinden 4 ila 7 kat daha fazla" dedi.
Horlamanın tedavi edilmediğinde felç, kalp krizi ve uykuda ani ölüm riski doğurduğunu söyleyen Dr. Ceyda Erel Kırışoğlu; horlamanın, sabahları yorgun kalkmanın, araba kullanırken uyuklamanın, toplantılarda uyuyakalmanın, cinsel performansta düşüşün, gece yarısı kan-ter içerisinde uyanmanın ve kilo vermekte güçlük çekmenin de OSAS hastalığının en belirgin özellikleri olduğunu hatırlattı.
Dr. Ceyda Erel Kırışoğlu, OSAS'ın 'dolayısıyla horlamanın' tedavisinde en güvenilir tedavi olarak 'polisomnografi' sisteminin uygulandığını ifade etti. Dr. Kırışoğlu, uygulamanın uyku laboratuarında bir teknisyen eşliğinde uykunun sabaha kadar kaydedilmesi sonucunda gerçekleştirildiğini belirterek şunları söyledi:
"Polisomnografi sırasında beyin dalgaları (EEG), göz hareketleri (elektrookulogram), kalp elektrosu (EKG), çene ve bacak hareketleri (EMG), ağız ve burun hava akımı, göğüs ve karın hareketleri, horlama ve beden pozisyonu kaydedilir. Horlama, uykuda solunumsal bozuklukların süresi, sıklığı, pozisyonla ilişkisi, oksijen düzeyindeki değişiklikler objektif olarak değerlendirilir. Ortalama 8 saatlik çekimin ardından, toplanan veriler uzman ekipler tarafından değerlendirilerek hastanın tedavisi planlanır."
(alıntı)
