M
Çevrimdışı
İbn Teymiyye’nin Kerâmetler ile İlgili Görüşleri
Allah dostlarının yaptıkları kerâmeti şeytandan sayanların âlimlerinden İbn Teymiyye şöyle diyor:
Allah dostu zannedilen bazı kişiler kendilerinden mukaşefe sadır olur veya çoğunun yapmadığı harikuladelikler gösterirler. Mesela: İşâretle bir şahsı öldürüvermesi, vasıtasız bir şekilde havalarda uçması, olduğu yerde görülmesine rağmen aynı zamanda Mekke’de ve benzeri yerlerde görülmesi, su üstünde yürümesi, tasını boşlukta tutarak içine su doldurması, bilinmeyen yerlerden gıda alması, zaman zaman insanların gözlerinin önünden yok olması, uzaklardan kendisini yardıma çağıranın yardımına, bulunduğu yerden yardım etmesi, çalınan bir malın nereye saklandığını hiç aramadan haber vermesi gibi harikulade şeyler.
Bütün bu saydığımız şeyleri yapmakta olmaları veli olduğunu göstermez, ispatlamaz. Gerçek evliyanın kanaati odur ki; bir kimse havada uçsa su, üstünde yürüse gene de aldatıcı olabilir. Ve arkasından kayıtsız şartsız gidilmez.
Fakat bu fevkalâdelikleri göstermenin yanında Allah (Celle Celalühü) Resülüne itaat ettiği de açıkça görünüyorsa, onun yasak ve emirlerini olduğu gibi yerine getiriyorsa böylesinin bir veli olduğuna inanılabilir ve sözleri yerine getirmeye değer bulunabilir. Gerçekte velinin kerâmetleri yukarıda saydıklarımızdan daha büyüktür. (Havada uçması, bir anda başka yerde gözükmesi, su üstünde yürümesi, yardım isteyenlerin yardımına uzaktanda olsa yetişmesi gibi.)
Yaptıkları ve söyledikleri Kur’ân ve sünnete uygun düşüyorsa ne kadar güzel. Zira veliler, imânlarının nuruyla bâtınî gerçeklerin yüze vurmasıyla, İslâm şeriatına sımsıkı sarılmalarıyla bilinir ve tanınırlar.[1]
Allahu Teâla şöyle buyuruyor:
“Onlar, O’nun velileri değildir. Onun velileri sadece müttakilerdir. Çokları bilmezler.”(Enfal 8/34)
İbn Teymiyye aynı eseri sayfa 96’da şöyle diyor: Kitap ve sünnet ehlinin büyükleri ayân beyân ortadadır. Ve onları hiç kimse inkar edemez. Onlardan bir kısmı şunlardır:
Fudayl bin İyad, İbrahim bin Ethem (ö.161/777)Ebû Süleyman Dârânî, Marufu El-Kerhi, Cüneyd bin Muhammed Bağdâdî (ö.297/909), Sehl bin Abdullah El-Tüsteri (ö.273/886)
ve benzeri büyükler. Yüce Allah bunların hepsinden razı olsun.
Allah’ın (Celle Celalühü) nebi ve rasüllerinde mucizeler vardır. Velinin kerâmeti zaten Allah’ın (Celle Celalühü)Resülüne tabi olmaktan geçer. Böyle olduğu için de velinin gösterdiği kerâmetler Allah (Celle Celalühü) Resülünün mucizelerine dahil olur.
İbnTeymiyye dedi ki: Bazı kimselerin Peygamber Efendimizden (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)veya ümmetine mensup salih bir şahsiyetten bir şey dilemeleri ve bu dileklerinin yerine getirilmesi çok görülen bir olaydır.
[2]
İbn Teymiyye;Böyle bir dileğin yerine gelmesi yanı başında duâ edilen mezarda yatan ölünün kerâmeti olarak sayılabilir.”[3]demiştir.
İbnTeymiyye böyle bir dilekte bulunmayı doğru bulmamakla beraber, böyle dileklerin Allah’ın (Celle Celalühü) izniyle kabul olunduğunu, itiraf etmiştir. Şeytandandır, demiyor, Ölünün kerâmetindendir, diyor. İ[bnTeymiyye’ye tabi olanlar şeytandandır, diyorlar.
Kudsî hadiste Rasulüllah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)şöyle buyurmuştur ki: Allah Teala şöyle buyurmaktadır:
عن ابى هريرة رضى الله عنه قال: قال رسول الله صلى الله عليه وسلم: "من عادى لى وليا فقد آذنته بالحرب وما تقرب الىّ عبدى بشئ احب الىّ مما افترضته عليه، وما يزال عبدى يتقرب الىّ بالنوافل حتى احبه فاذا احببته كنت سمعه الذى يسمع به، وبصره الذى يبصر به، ويده التى يبطش بها، وجله التى يمشى بها، وان سألنى لاعطينه ولئن استعاذنى لاعيذنه"
“Her kim benim kullarımdan birine düşmanlık ederse muhakkak ben ona harp açarım. Bir kulum kendisine farz kıldığım şeylerden daha sevgili bir şeyle bana yaklaşmamıştır. Kulum bana nafile ibadetleriyle de durmadan yakalaşır, nihâyet onu severim. Kulumu sevince de onun gören gözü, işten kulağı, tutan eli, yürüyen ayağı olurum. Benden bir şey isterse onu verir, bana sığınırsa kendisini korur himayeme alırım.
Tevessülü ve meded’i kabul etmeyenlerin itibar ettikleri âlimlerinden İbn Kayyım el-Cevziyye bu hadisi şöyle açıklamaktadır:
Rasulüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem)buyuruyor[ki:
عن ابى سعيد الخدرى رضى الله عنه قال: قال رسول الله صلى الله عليه وسلم: "اتقوا فراسة المؤمن فانه ينظر بنور الله
“Müminin firâsetinden sakının, o Allah (Celle Celalühü) nuru ile bakar.” [URL][URL]https://www.islam-tr.org/newthread.php?do=newthread&f=12#_ftn3[/URL][/URL][URL]https://www.islam-tr.org/newthread.php?do=newthread&f=12#_ftn3[/URL][URL]https://www.islam-tr.org/newthread.php?do=newthread&f=12#_ftn3[/URL][URL]https://www.islam-tr.org/newthread.php?do=newthread&f=12#_ftn3[/URL][URL]https://www.islam-tr.org/newthread.php?do=newthread&f=12#_ftn3[/URL][URL]https://www.islam-tr.org/newthread.php?do=newthread&f=12#_ftn3[/URL][URL]https://www.islam-tr.org/newthread.php?do=newthread&f=12#_ftn3[/URL][URL]https://www.islam-tr.org/newthread.php?do=newthread&f=12#_ftn3[/URL][URL]https://www.islam-tr.org/newthread.php?do=newthread&f=12#_ftn3[/URL][URL]https://www.islam-tr.org/newthread.php?do=newthread&f=12#_ftn3[/URL][URL]https://www.islam-tr.org/newthread.php?do=newthread&f=12#_ftn3[/URL][URL]https://www.islam-tr.org/newthread.php?do=newthread&f=12#_ftn3[/URL][URL]https://www.islam-tr.org/newthread.php?do=newthread&f=12#_ftn3[/URL][URL]https://www.islam-tr.org/newthread.php?do=newthread&f=12#_ftn3[/URL][URL]https://www.islam-tr.org/newthread.php?do=newthread&f=12#_ftn3[/URL][URL]https://www.islam-tr.org/newthread.php?do=newthread&f=12#_ftn3[/URL][URL]https://www.islam-tr.org/newthread.php?do=newthread&f=12#_ftn3[/URL][URL]https://www.islam-tr.org/newthread.php?do=newthread&f=12#_ftn3[/URL]
[URL='https://www.islam-tr.org/newthread.php?do=newthread&f=12#_ftn6']
Bu firâset, Allah’a yakınlıktan kaynaklanmıştır. Kul Allah’a yaklaşınca hakkı bilmesine, anlamasına engel olan kötü engeller ortadan kalkar. Allah’a yakınlığı ölçüsünde Allah’a yakın bir fener ışığı kula ulaşır. Yakınlığına göre bu ışık onu aydınlatır. Bu nurla, Allah’tan uzak kimsenin göremediği şeyleri görür.
]Daha sonra İbn Kayyım yukarıdaki hadisi zikrettikten sonra hadisi şöyle açıklıyor:
Yüce Allah (Celle Celalühü) bu kudsi hadiste, kendisine yaklaşan kuluna olan sevgisinin faydalı olacağını belirtmiştir. Allah kulunu sevince kulağına, gözüne eline ve ayağına yaklaşır. Artık gözü Allah ile görür, kulağı Allah ile duyar, onunla tutar, onunla yürür kalbi eşyaların gerçeklerinin belirdiği saf ayna gibi olur.
Firâsetinde oldukça az yanılır. Çünkü kul Allah ile varlığa bakınca onu olduğu gibi görür. Allah (Celle Celalühü)ile işitince onu olduğu gibi işitir. Ancak bu gayb bilgisinden sayılmaz. Yüce Allah’ın hakikatlerin sûretlerini görmeye mani olan vesvese, hayal ve batıl izlerden uzak, nurla kaplı, kendine yakın kulunun kalbine attığı hak ile hakikatlerin sûretlerini görür bilir.
Demek ki Allah (Celle Celalühü)insanların yapamayacağı, Allah’ın(Celle Celalühü) yapabileceği ilimleri istediğine verebilir. Hızır (aleyhisselâm)’a, peygamberlere, cinlere, şeytanlara verdiği gibi insanlara da verebilir. Kimse Allah’a (Celle Celâlühü) ne yapıp yapmayacağı konusunda bir sınırlandırma getiremez.
Allah’ın, “işiten kulağı olurum” demesiyle veli kulların çok uzak mesafelerdeki şeyleri işitmesi, Allah’ın(Celle Celalühü) “yürüyen ayağı olurum” demesiyle bir anda çok uzak mesafelere gidip gelme gücüne sahip olamasını her iki taraf ta kabul eder. Çünkü kudsî hadiste böyle buyurulduğunu
kendi âlimleri de söylemektedirler. Geriye, tartışılmakta olan; Allah dostunun uzak mesafeden bir insana yardım edip edemeyeceği meselesi kalıyor.
Her Peygamber’in, yaptığı gibi bir Allah (Celle Celalühü) dostuda insanları korumak ve zor anlarında yardım etmek için Allah’dan “Ya Rabbi! Müslümanların zor anlarında, bana onlara yardım etme gücü ver” derse Allah (Celle Celalühü) bu duâyı ister kabul eder, isterse kabul etmez. Ama Allah ](Celle Celalühü) Kudsi bir hadiste “benden bir şey isterse” duâ ederse duâsını kabul ederim diyor.
Nitekim Hz. Ömer (Radı]yallahu Anh)’e de binlerce kilometre uzaklıkta ki yenilmek üzere olan ordusunu ve ordudaki komutanı görüp onlara “Cebel, Cebel!” diyerek seslenip uzaktan orduya komuta etmiştir.
[8]
Alâ b. Hadram’ın sahâbeye “besmele çekip atlarınızla denizde yürüyün” deyip atlarıyla denizin üstünden gitmeleri gibi. Bu delillere dayanarak geçmişte ve günümüzde yaşantısı Kur’ân ve sünnete uyan Allah dostlarının bu gibi kerâmetlerini gören, okuyan bir Müslüman niyetinde de “ilaç hastalığımı iyi etti” aslında iyi edenin Allah olduğunu bilerek bu sözü söylerken hakîkî fâili kastetmediği gibi Allah (celle celâluhu)’ın izni ile harikulade işleri yapan Allah dostlarından, insanların normalde yapamayacağı bir şeyi isteyebilir. (Bu konu ileride, istiğâse bölümünde daha geniş bir şekilde anlatılacaktır.)
Ancak bu ilmi Allah’ın verdiğine inanıp o insanı, Allah’a ortak koşmadan niyeti sağlam olmak kaydıyla istenebilinir. Niyet önemli.
El-Furkan Beyne Evliyâi’r-Rahmâni ve Evliyâi’ş-Şeytâni, s. 61-62, el-Mektebu’l İslâmî, 4.Baskı, Beyrût, 1397. Trc. İbn Teymiyye, Allah (c.c.)’ın velileriyle şeytanın velileri arasındaki fark. S: 73. Pınar Yayınları, 2003.
İbn Teymiyye, İktizâu’s-Sırâti’l Müstekîm, s: 373-374, Dârul Marife, Beyrut, tsz. Trc. İbnTeymiyye Sırat-ı Mustakîm Kabir Ziyaretleri bölümü tercüme Pınar Yay. s.493, bsk 2004.
İbn Teymiyye, İktizâu’s-Sırâti’l Müstekîm, s: 373-374, Dârul Marife, Beyrut, tsz. Trc. İbnTeymiyye, Sırât-ı Mustakîm Kabir Ziyaretleri bölümü, tercüme Pınar Yay. s.494 bsk 2004
Buhârî, Rikak 38: İbnu Mace, fiten 16
İbn Kayım Ruh kitabı sayfa 304-305. Buhârî, et-Tarihu’l-Kebîr, no: 1529, 7/354. Tirmizî, Tefsir, 16, No: 3127, 5/298.
Buhârî, et-Târîhu’l-kebîr, no:1529, 7/354; Tirmizî, Tefsîr, 16, no: 3127, 5/298.
İbn Kayyim, Kitâbu’r-Rûh, s: 305.
Beyhakî Le’lekaide Şerhus-Sünnette İbn Merde Veyh el-İsabe 2/3 İbn Kesîr Tefsir Bidaye c.7 s. 131 KAYNAK SELEFİLER VE TASAVVUFÇULARIN GÖRÜŞLERİ[/url][URL]https://www.islam-tr.org/newthread.php?do=newthread&f=12#_ftn3[/URL]
Allah dostlarının yaptıkları kerâmeti şeytandan sayanların âlimlerinden İbn Teymiyye şöyle diyor:
Allah dostu zannedilen bazı kişiler kendilerinden mukaşefe sadır olur veya çoğunun yapmadığı harikuladelikler gösterirler. Mesela: İşâretle bir şahsı öldürüvermesi, vasıtasız bir şekilde havalarda uçması, olduğu yerde görülmesine rağmen aynı zamanda Mekke’de ve benzeri yerlerde görülmesi, su üstünde yürümesi, tasını boşlukta tutarak içine su doldurması, bilinmeyen yerlerden gıda alması, zaman zaman insanların gözlerinin önünden yok olması, uzaklardan kendisini yardıma çağıranın yardımına, bulunduğu yerden yardım etmesi, çalınan bir malın nereye saklandığını hiç aramadan haber vermesi gibi harikulade şeyler.
Bütün bu saydığımız şeyleri yapmakta olmaları veli olduğunu göstermez, ispatlamaz. Gerçek evliyanın kanaati odur ki; bir kimse havada uçsa su, üstünde yürüse gene de aldatıcı olabilir. Ve arkasından kayıtsız şartsız gidilmez.
Fakat bu fevkalâdelikleri göstermenin yanında Allah (Celle Celalühü) Resülüne itaat ettiği de açıkça görünüyorsa, onun yasak ve emirlerini olduğu gibi yerine getiriyorsa böylesinin bir veli olduğuna inanılabilir ve sözleri yerine getirmeye değer bulunabilir. Gerçekte velinin kerâmetleri yukarıda saydıklarımızdan daha büyüktür. (Havada uçması, bir anda başka yerde gözükmesi, su üstünde yürümesi, yardım isteyenlerin yardımına uzaktanda olsa yetişmesi gibi.)
Yaptıkları ve söyledikleri Kur’ân ve sünnete uygun düşüyorsa ne kadar güzel. Zira veliler, imânlarının nuruyla bâtınî gerçeklerin yüze vurmasıyla, İslâm şeriatına sımsıkı sarılmalarıyla bilinir ve tanınırlar.[1]
Allahu Teâla şöyle buyuruyor:
“Onlar, O’nun velileri değildir. Onun velileri sadece müttakilerdir. Çokları bilmezler.”(Enfal 8/34)
İbn Teymiyye aynı eseri sayfa 96’da şöyle diyor: Kitap ve sünnet ehlinin büyükleri ayân beyân ortadadır. Ve onları hiç kimse inkar edemez. Onlardan bir kısmı şunlardır:
Fudayl bin İyad, İbrahim bin Ethem (ö.161/777)Ebû Süleyman Dârânî, Marufu El-Kerhi, Cüneyd bin Muhammed Bağdâdî (ö.297/909), Sehl bin Abdullah El-Tüsteri (ö.273/886)
ve benzeri büyükler. Yüce Allah bunların hepsinden razı olsun.
Allah’ın (Celle Celalühü) nebi ve rasüllerinde mucizeler vardır. Velinin kerâmeti zaten Allah’ın (Celle Celalühü)Resülüne tabi olmaktan geçer. Böyle olduğu için de velinin gösterdiği kerâmetler Allah (Celle Celalühü) Resülünün mucizelerine dahil olur.
İbnTeymiyye dedi ki: Bazı kimselerin Peygamber Efendimizden (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)veya ümmetine mensup salih bir şahsiyetten bir şey dilemeleri ve bu dileklerinin yerine getirilmesi çok görülen bir olaydır.
[2]
İbn Teymiyye;Böyle bir dileğin yerine gelmesi yanı başında duâ edilen mezarda yatan ölünün kerâmeti olarak sayılabilir.”[3]demiştir.
İbnTeymiyye böyle bir dilekte bulunmayı doğru bulmamakla beraber, böyle dileklerin Allah’ın (Celle Celalühü) izniyle kabul olunduğunu, itiraf etmiştir. Şeytandandır, demiyor, Ölünün kerâmetindendir, diyor. İ[bnTeymiyye’ye tabi olanlar şeytandandır, diyorlar.
Kudsî hadiste Rasulüllah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)şöyle buyurmuştur ki: Allah Teala şöyle buyurmaktadır:
عن ابى هريرة رضى الله عنه قال: قال رسول الله صلى الله عليه وسلم: "من عادى لى وليا فقد آذنته بالحرب وما تقرب الىّ عبدى بشئ احب الىّ مما افترضته عليه، وما يزال عبدى يتقرب الىّ بالنوافل حتى احبه فاذا احببته كنت سمعه الذى يسمع به، وبصره الذى يبصر به، ويده التى يبطش بها، وجله التى يمشى بها، وان سألنى لاعطينه ولئن استعاذنى لاعيذنه"
“Her kim benim kullarımdan birine düşmanlık ederse muhakkak ben ona harp açarım. Bir kulum kendisine farz kıldığım şeylerden daha sevgili bir şeyle bana yaklaşmamıştır. Kulum bana nafile ibadetleriyle de durmadan yakalaşır, nihâyet onu severim. Kulumu sevince de onun gören gözü, işten kulağı, tutan eli, yürüyen ayağı olurum. Benden bir şey isterse onu verir, bana sığınırsa kendisini korur himayeme alırım.
Tevessülü ve meded’i kabul etmeyenlerin itibar ettikleri âlimlerinden İbn Kayyım el-Cevziyye bu hadisi şöyle açıklamaktadır:
Rasulüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem)buyuruyor[ki:
عن ابى سعيد الخدرى رضى الله عنه قال: قال رسول الله صلى الله عليه وسلم: "اتقوا فراسة المؤمن فانه ينظر بنور الله
“Müminin firâsetinden sakının, o Allah (Celle Celalühü) nuru ile bakar.” [URL][URL]https://www.islam-tr.org/newthread.php?do=newthread&f=12#_ftn3[/URL][/URL][URL]https://www.islam-tr.org/newthread.php?do=newthread&f=12#_ftn3[/URL][URL]https://www.islam-tr.org/newthread.php?do=newthread&f=12#_ftn3[/URL][URL]https://www.islam-tr.org/newthread.php?do=newthread&f=12#_ftn3[/URL][URL]https://www.islam-tr.org/newthread.php?do=newthread&f=12#_ftn3[/URL][URL]https://www.islam-tr.org/newthread.php?do=newthread&f=12#_ftn3[/URL][URL]https://www.islam-tr.org/newthread.php?do=newthread&f=12#_ftn3[/URL][URL]https://www.islam-tr.org/newthread.php?do=newthread&f=12#_ftn3[/URL][URL]https://www.islam-tr.org/newthread.php?do=newthread&f=12#_ftn3[/URL][URL]https://www.islam-tr.org/newthread.php?do=newthread&f=12#_ftn3[/URL][URL]https://www.islam-tr.org/newthread.php?do=newthread&f=12#_ftn3[/URL][URL]https://www.islam-tr.org/newthread.php?do=newthread&f=12#_ftn3[/URL][URL]https://www.islam-tr.org/newthread.php?do=newthread&f=12#_ftn3[/URL][URL]https://www.islam-tr.org/newthread.php?do=newthread&f=12#_ftn3[/URL][URL]https://www.islam-tr.org/newthread.php?do=newthread&f=12#_ftn3[/URL][URL]https://www.islam-tr.org/newthread.php?do=newthread&f=12#_ftn3[/URL][URL]https://www.islam-tr.org/newthread.php?do=newthread&f=12#_ftn3[/URL][URL]https://www.islam-tr.org/newthread.php?do=newthread&f=12#_ftn3[/URL]
[URL='https://www.islam-tr.org/newthread.php?do=newthread&f=12#_ftn6']
Bu firâset, Allah’a yakınlıktan kaynaklanmıştır. Kul Allah’a yaklaşınca hakkı bilmesine, anlamasına engel olan kötü engeller ortadan kalkar. Allah’a yakınlığı ölçüsünde Allah’a yakın bir fener ışığı kula ulaşır. Yakınlığına göre bu ışık onu aydınlatır. Bu nurla, Allah’tan uzak kimsenin göremediği şeyleri görür.
]Daha sonra İbn Kayyım yukarıdaki hadisi zikrettikten sonra hadisi şöyle açıklıyor:
Yüce Allah (Celle Celalühü) bu kudsi hadiste, kendisine yaklaşan kuluna olan sevgisinin faydalı olacağını belirtmiştir. Allah kulunu sevince kulağına, gözüne eline ve ayağına yaklaşır. Artık gözü Allah ile görür, kulağı Allah ile duyar, onunla tutar, onunla yürür kalbi eşyaların gerçeklerinin belirdiği saf ayna gibi olur.
Firâsetinde oldukça az yanılır. Çünkü kul Allah ile varlığa bakınca onu olduğu gibi görür. Allah (Celle Celalühü)ile işitince onu olduğu gibi işitir. Ancak bu gayb bilgisinden sayılmaz. Yüce Allah’ın hakikatlerin sûretlerini görmeye mani olan vesvese, hayal ve batıl izlerden uzak, nurla kaplı, kendine yakın kulunun kalbine attığı hak ile hakikatlerin sûretlerini görür bilir.
Demek ki Allah (Celle Celalühü)insanların yapamayacağı, Allah’ın(Celle Celalühü) yapabileceği ilimleri istediğine verebilir. Hızır (aleyhisselâm)’a, peygamberlere, cinlere, şeytanlara verdiği gibi insanlara da verebilir. Kimse Allah’a (Celle Celâlühü) ne yapıp yapmayacağı konusunda bir sınırlandırma getiremez.
Allah’ın, “işiten kulağı olurum” demesiyle veli kulların çok uzak mesafelerdeki şeyleri işitmesi, Allah’ın(Celle Celalühü) “yürüyen ayağı olurum” demesiyle bir anda çok uzak mesafelere gidip gelme gücüne sahip olamasını her iki taraf ta kabul eder. Çünkü kudsî hadiste böyle buyurulduğunu
kendi âlimleri de söylemektedirler. Geriye, tartışılmakta olan; Allah dostunun uzak mesafeden bir insana yardım edip edemeyeceği meselesi kalıyor.
Her Peygamber’in, yaptığı gibi bir Allah (Celle Celalühü) dostuda insanları korumak ve zor anlarında yardım etmek için Allah’dan “Ya Rabbi! Müslümanların zor anlarında, bana onlara yardım etme gücü ver” derse Allah (Celle Celalühü) bu duâyı ister kabul eder, isterse kabul etmez. Ama Allah ](Celle Celalühü) Kudsi bir hadiste “benden bir şey isterse” duâ ederse duâsını kabul ederim diyor.
Nitekim Hz. Ömer (Radı]yallahu Anh)’e de binlerce kilometre uzaklıkta ki yenilmek üzere olan ordusunu ve ordudaki komutanı görüp onlara “Cebel, Cebel!” diyerek seslenip uzaktan orduya komuta etmiştir.
[8]
Alâ b. Hadram’ın sahâbeye “besmele çekip atlarınızla denizde yürüyün” deyip atlarıyla denizin üstünden gitmeleri gibi. Bu delillere dayanarak geçmişte ve günümüzde yaşantısı Kur’ân ve sünnete uyan Allah dostlarının bu gibi kerâmetlerini gören, okuyan bir Müslüman niyetinde de “ilaç hastalığımı iyi etti” aslında iyi edenin Allah olduğunu bilerek bu sözü söylerken hakîkî fâili kastetmediği gibi Allah (celle celâluhu)’ın izni ile harikulade işleri yapan Allah dostlarından, insanların normalde yapamayacağı bir şeyi isteyebilir. (Bu konu ileride, istiğâse bölümünde daha geniş bir şekilde anlatılacaktır.)
Ancak bu ilmi Allah’ın verdiğine inanıp o insanı, Allah’a ortak koşmadan niyeti sağlam olmak kaydıyla istenebilinir. Niyet önemli.
El-Furkan Beyne Evliyâi’r-Rahmâni ve Evliyâi’ş-Şeytâni, s. 61-62, el-Mektebu’l İslâmî, 4.Baskı, Beyrût, 1397. Trc. İbn Teymiyye, Allah (c.c.)’ın velileriyle şeytanın velileri arasındaki fark. S: 73. Pınar Yayınları, 2003.
İbn Teymiyye, İktizâu’s-Sırâti’l Müstekîm, s: 373-374, Dârul Marife, Beyrut, tsz. Trc. İbnTeymiyye Sırat-ı Mustakîm Kabir Ziyaretleri bölümü tercüme Pınar Yay. s.493, bsk 2004.
İbn Teymiyye, İktizâu’s-Sırâti’l Müstekîm, s: 373-374, Dârul Marife, Beyrut, tsz. Trc. İbnTeymiyye, Sırât-ı Mustakîm Kabir Ziyaretleri bölümü, tercüme Pınar Yay. s.494 bsk 2004
Buhârî, Rikak 38: İbnu Mace, fiten 16
İbn Kayım Ruh kitabı sayfa 304-305. Buhârî, et-Tarihu’l-Kebîr, no: 1529, 7/354. Tirmizî, Tefsir, 16, No: 3127, 5/298.
Buhârî, et-Târîhu’l-kebîr, no:1529, 7/354; Tirmizî, Tefsîr, 16, no: 3127, 5/298.
İbn Kayyim, Kitâbu’r-Rûh, s: 305.
Beyhakî Le’lekaide Şerhus-Sünnette İbn Merde Veyh el-İsabe 2/3 İbn Kesîr Tefsir Bidaye c.7 s. 131 KAYNAK SELEFİLER VE TASAVVUFÇULARIN GÖRÜŞLERİ[/url][URL]https://www.islam-tr.org/newthread.php?do=newthread&f=12#_ftn3[/URL]