Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

İki Hayat

  • Konbuyu başlatan Ebu & Dücane
  • Başlangıç tarihi
E Çevrimdışı

Ebu & Dücane

Guest
“Şüphesiz, biz Allah içiniz. Sonunda mutlaka O’na döneceğiz.” (Bakara 156)

İlahî ve nebevî öğreti insanın önünde iki hayatın bulunduğunu haber vermektedir. Birincisi, ilk doğumdan sonraki hayat olan Dünya; ikincisi ise, ikinci doğumdan sonraki hayat olan Ahirettir. Bu iki hayat iç içe iki hayattan ibarettir: “İyi hayat, kötü hayat.”

Birinci hayatta Allah için iyi bir hayat yaşayabilirler, her iki hayatta da kendileri için huzur ve mutluluk dolu bir hayata kavuşurlar.

Birinci hayatta dünyanın hile aldatmalarına kanıp mutlu bir hayat hayaliyle kötü bir hayat yaşayanlar ikinci hayatlarında da daha kötü ve berbat bir hayata mahkum olurlar ki hiçbir pişmanlık, hiçbir fidye onları ikinci hayatın felaketlerinden kurtaramaz. Çünkü birinci hayat, kendi irade ve kontrolünde iken; ikinci hayata başladıktan sonra en ufak bir müdahale söz konusu olamaz. Birinci hayattaki kötülüklerin bedelini ödemeye mecbur olur.

Şüphesiz ki mülk Allah’ındır. Biz de Allah’ınız. Onun için bir hayat yaşayabilen aslında kendisi için bir hayat yaşamış olur. Kendisi için bir hayat yaşamayı düşünenler, farkında olmadan kötülüğü emreden nefisleri, kötülüğü emreden cin ve insan şeytanları için hayatı yaşamış olurlar. İki hayatta da kötü ve iyi hayatın birlikte iç içe yaşanması mümkün değildir. Birinin tercih edilmesi gerekiyor o da birinci hayatta mümkün. İnsan ilk hayatta neyi tercih ederse ikinci hayatta da onu bulacak, ya iyi ya kötü. Fıtrat bir bedende iki hayatı kabul etmemektedir. İkiyüzlü, iki kişilikli, iki kimlikli hayat mümkün değildir. Hayatını buna zorlayanlar tüm hayatlarını zehir ederler.

Hayata Kur’an ve Sünnet penceresinden bakabilenler ve yaşayabilenler, hayatı anlamlandırıp, hayat imtihanını kazanırlar.

“De ki: … Hayatım ve ölümüm, hepsi âlemlerin Rabbi Allah içindir.” (En’am 162)

Her şeyinin Allah Teala’ya ait olduğu şuurunda olan insan, Allah Teala için yaşar ve O’nun için ölür. Çünkü emanetçidir. Emaneti sahibine hasarsız götürmenin yolu da budur. Bugün Müslümanları bekleyen en büyük tehlike, iyi ve kötü hayatı birlikte yaşabilecekleri düşüncesidir. Nasıl ki Cennet ve Cehennem birlikte yaşanamazsa, dünyada da sürekli günahlar ve sevaplarla iç içe yaşanamaz. Müslüman, hayatı kazanabilmek için tercihini iyiliklerle dolu bir yaşantıdan yana kullanması gerekmektedir.

Rabbimiz:

“Kim (yalnız) dünya hayatını ve ziynetini istemekte ise, işlerinin karşılığını orada onlara tam olarak veririz ve orada onlar hiçbir zaman zarara uğratılmazlar.

İşte onlar, ahirette kendileri için ateşten başka hiçbir şeyi olmayan kimselerdir. (Dünyada) yaptıkları da boşa gitmiştir. Yapmakta oldukları şeyler (zaten) batıldır.” (Hud 15-16) buyurarak iki hayat konusunda akıllıca tercihin ikinci hayat olması gerektiğini haber vermektedir.

Ahirete karşılık dünyayı tercih; mola yerinin, mülklüğe; misafirliğin, mukimliğe; faninin, bakiye tercihi olur ki akıllıca bir tercih değildir.

Rabbimiz:

“İşte onlar, ahirete karşılık dünya hayatını satın alan kimseleredir. Bu yüzden ne azapları hafifletilecek ne de kendilerine yardım edilecektir.” (Bakara 86) buyurmaktadır.

Ahireti verip dünyayı satın almanın hazin sonucu bu. Öyleyse akıllı Müslüman dünyayı verip ahireti satın almalıdır.

Rabbimiz:

“O halde, dünya hayatını ahiret karşılığında satanlar, Allah yolunda savaşsınlar. Kim Allah yolunda savaşır da öldürülür veya galip gelirse biz ona yakında büyük bir mükâfat vereceğiz.” (Nisa 74) buyurmaktadır.

Dünyayı verip ahireti satın alanlar ise büyük bir mükâfata nail olacaklardır. Ahireti verip dünyayı almak belli. Peki, dünyayı verip ahireti almak nasıl oluyor? Bu ancak Allah yolunda olmak ve Allah yolunda ölmekle mümkündür. Lafla alışveriş hiçbir zaman gerçek alışveriş değildir. Gerçek alışveriş ise; verecek vereceğini, alacak da alacağını aldıktan sonra gerçekleşir. Öyleyse herkes ne alıp ne sattığına baksın. Gerçek muhasebe budur. İnsanlar dünya ticaretinde başkalarını aldatmaya çalışırken, ne hikmetse ahiret ticaretinde herkes kendini aldatmaktadır.

Rabbimiz:

“Dünya hayatı bir oyun ve eğlenceden başka bir şey değildir. Muttaki olanlar için ahiret yurdu muhakkak ki daha hayırlıdır. Hala akıl erdiremiyor musunuz?” (En’am 32) buyurmaktadır.

Allah Teâlâ’nın verdiği en büyük nimetlerinden olan aklı, vahyin kontrolüne verebilenler neyi, neye tercih edeceğini gayet iyi bilmektedirler. Akıllarını ilahî ve nebevî nurdan nasiplendirmeyenler ise hep fâni oyuncaklara takılıp kalırlar. Evcilik oynayan gençleri, oyuncak arabalarla oynayan yaşlıları ne kadar garipseriz. Peki, fâniyi bâkiye tercih etmek, dünyayı ahirete tercih etmek bundan da mı az garip şey ki hiç yadırganmaz olmuş günümüzde?

Rabbimiz:

“… İnsanlardan öyleleri var ki: ‘Ey Rabbimiz! Bize dünyada ver, derler. Böyle kimselerin ahiretten hiç nasibi yoktur.’

Onlardan bir kısmı da: ‘Ey Rabbimiz! Bize dünyada da iyilik ver, ahirette de iyilik ver. Bizi cehennem azabından koru!’ derler. İşte onlar için, kazandıklarından büyük bir nasip vardır….” (Bakara 200-201-202) buyurmaktadır.

Müslüman, hiçbir zaman, “Hayat, şu dünya hayatından ibarettir.” (Mü’minun 37) diyenler gibi olamaz.

O ilahî öğretiye kulak vererek:

“Bu dünya hayatı sadece bir eğlenceden, bir oyundan ibarettir. Ahiret hayatına gelince işte gerçek hayat odur. Keşke bilselerdi.” (Ankebud 64) uyarısı ile ürpererek dünyaya aldanmaz, dünyanın geçici nimetlerine gözünü dikmez.

“Onların malları ve çocukları seni imrendirmesin…” (Tevbe 85)

“Dinlerini bir oyuncak ve bir eğlence edinen ve dünya hayatının aldattığı kimseleri bırak.” (En’am 70)

Oyun ve eğlenceden ibaret olan dünyayı ciddiye alıp çokça önemserken, Allah Teâlâ’nın dinini ciddiye almayıp oyun ve eğlenceye dönüştürenlere ne demeli. Din Rabbimizin ahkâmıdır. Onu ciddiyetle öğrenip, gereğinin samimiyetle yerine getirmeyen, onu eğlenceye almıştır. Din, ne hoşça vakit geçirmek, ne de eğlenmek içindir. O, öğrenip yaşanmak içindir.

Dünya hayatında en kötü aldananlar inkârcılardır.

Rabbimiz:

“İnkâr edenler var ya, onları dünya ve ahirette şiddetli bir azaba çarptıracağım; Onların hiç yardımcıları olmayacak.” (Âl-i İmran 56) buyurmaktadır.

İnsanın kanını donduran bir tehdit. Zahirde gücü elinde bulunduranların tehdidinden korkup titreyen insan, gerçek güç sahibi Allah Teâlâ’nın tehdidinden nasıl korkmaz?

“Allah’ın ayetlerini inkâr edenler, haksız yere peygamberlerin canlarına kıyanlar ve adaleti emreden insanları öldürenler (yok mu), onlara acı bir azabı haber ver!” Âl-i İmran 21)

Dün olduğu gibi bugün de açık ve gizli inkarcılar vardır. Gizli inkârcılar her zaman daha tehlikeli olmuştur. Bir taraftan din, iman derken diğer taraftan inananlara tuzak kuranlar; insanların güvenliğini sağlamakla görevli oldukları halde onları katledenler, bu ilahî ikazdan titresinler! Onların zulmü geçici, Allah’ın gazabı ise ebedîdir.

“Onlar (insanları) Allah’ın yolundan alıkoyan ve onu eğri göstermek isteyenlerdir. Ahireti inkâr edenler de onlardır.” (Hud 19)

Şu Allah’ın arzında fitnecilerin çevirdikleri dolaplara bir bakın! İnsanları Allah’ın yolundan alıkoymak, İslam’dan soğutmak için ne hilelere başvuruyorlar. Dinini, namusunu, ülkesini savunan Müslümanları adı terörist, dinin emirlerini yaşamak isteyenlerin adı gerici, dinci, fanatik, radikal vb.

Rabbimiz:

“Allah’a verdikleri sözü kuvvetle pekiştirdikten sonra bozanlar, Allah’ın riayet edilmesini emrettiği şeyleri terk edenler ve yeryüzünde fesat çıkaranlar, işte lanet onlar içindir ve kötü yurt (cehennem) onlarıdır. Allah dilediğine rızkını bollaştırır da daraltır da onlar dünya hayatıyla şımardılar. Oysa Ahiret’in yanında dünya hayatı, geçici bir faydadan başka bir şey değildir.” (Ra’d 25-26)

“Şüphesiz biz, ahirete inanmayanların işlerini kendilerine süslü gösterdik; o yüzden bocalar dururlar. İşte bunlar azabı en ağır olanlardır. Ahirette en çok ziyana uğrayacaklar da onlardır.” (Neml 4-5)

“… (Kafirler) yeryüzünde hiç gezmediler mi ki, kendilerinden öncekilerin sonunun nasıl olduğunu görsünler!..” (Yusuf 109)

“… Sizden kim, dininden döner ve kâfir olarak ölürse, onların yaptıkları işler dünyada da ahirette de boşa gider. Onlar cehennemliktirler ve orada devamlı kalırlar.” (Bakara 217)

“Sen ne kadar üstüne düşsen de, insanların çoğu iman edecek değillerdir.” (Yusuf 103) buyurmaktadır.

İmanı kaybetme korkusu peygamberi bile kaygılandırmıştır.

Yusuf –aleyhisselam-’ın duası:

“Ey gökleri ve yeri yaratan! Sen dünyada da ahirette de benim sahibimsin. Beni Müslüman olarak öldür ve beni Salihler arasına kat!” (Yusuf 101)

Dünya ve Ahirette kazanmanın yolu Allah ve Rasulü’nü incitmemekten geçer, Onlara gönülden itaatten geçer. Her türlü kötülük ve çirkinliklerden uzak durmaktan geçer.

Rabbimiz:

“Allah ve Rasulü’nü incitenlere Allah, dünya ve ahirette lanet etmiş ve onlar için horlayıcı bir azap hazırlamıştır.” (Ahzab 57)

“İnananlar arasında çirkin şeylerin yayılmasını arzulayan kimseler için dünyada da ahirette de çetin bir ceza vardır. Allah bilir, siz bilmezsiniz.” (Nur 19)

“Ey İnsanlar! Rabbinize karşı gelmekten sakının. Ne babanın evladı, ne evladın babası namına bir şey ödeyemeyeceği günden çekinin. Bilin ki, Allah’ın verdiği söz gerçektir. Sakın dünya hayatı sizi aldatmasın ve şeytan, Allah’ın affına güvendirerek sizi kandırmasın.” (Lokman 33) buyurmaktadır.

Allah Teâlâ’yı isteyenler, samimi iman sahipleri, imanın gereğini yapanlar, kötülükten kaçıp iyiliğe koşanlar, Allah’ın dostluğunu kazanırlar ki, onlar için ne bir korku ne de bir endişe vardır. Onlar ebedî huzura kavuşanlardır.

Rabbimiz:

“Allah Teâlâ sağlam sözle iman edenleri hem dünya hayatında hem de ahirette sapasağlam tutar. Zalimleri ise Allah saptırır. Allah dilediğini yapar.” (İbrahim 27)

“İman edip de (kötülüklerden) sakınanlar için ahiret mükâfatı daha hayırlıdır.” (Yusuf 57)

“Eğer Allah’ı, Peygamberini ve ahiret yurdunu diliyorsanız, bilin ki, Allah, içinizden güzel davrananlar için büyük bir mükâfat hazırlamıştır.” (Ahzab 29)

“Bilesiniz ki, Allah’ın dostlarına korku yoktur; onlar üzülmeyecekler de.

Onlar, iman edip de takvaya ermiş olanlardır.

Dünya hayatında da ahirette de onlara müjde vardır. Allah’ın sözlerinde asla değişme yoktur. İşte bu, büyük kurtuluşun kendisidir.” (Yunus 62-63-64) buyurmaktadır.

Dünya ve ahirette büyük kurtuluş; imanla mârifetullâha, takva ile üstün ahlaka ulaşarak Rabbimizin dostluk ve himayesini kazanmaktır.
Nurettin Soyak
 

Benzer konular

Üst Ana Sayfa Alt