Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Çözüldü 'İlim Aramak Her Musluman Üzerine Farzdır' Hadisinin İzahı ve Aranacak Olan İlmin Mahiyeti Nedir?

A Çevrimdışı

Abu Jafar

Üyeliği İptal Edildi
Banned
Hadisler var, ilmin vacib oldugundan. Bu Hadislerle hangi ilmden bahs? Dünyalik mi Dini mi?

Alimlerin Serhrini ariyorum.
 
Abdulmuizz Fida Çevrimdışı

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
'İlim Aramak Her Musluman Üzerine Farzdır' Hadisinin İzahı

Enes bin Mâlik (Radiyallahu anh)den, rivayet edildiğine göre Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur :
«İlim aramak her müslüman üzerine farzdır. Ehil olmayan insanların yanına ilim bırakan kimse, domuzların boynuna cevher, inci ve altın gerdanlık takan adama benzer.
(Zevâid yazan, hadisin senedindeki râvîlerden Hafs bin Suleyman'ın zayıflığı nedeni ile isnadın zayıf olduğunu bildirmiştir. İmam Suyuti : «Muslim'in Şârihi Muhyiddîn en-Nevevî'ye bu hadisin durumu sorulmuş, İmam Nevevi: Bu hadis sened bakımından zayıf ve mâna bakımından sahihtir» diye cevab vermiştir. Nevevi'nin tilmizi Cemâlu'd-Dîn el-Mizzî de : Bu hadis Hasen mertebesine ulaşacak kadar yollarla rivayet edilmiş, demiştir. Hakikaten dediği gibidir. Çünkü ben bu hadise ait 50 rivayet gördüm ve bu rivayetleri bir fasikülde topladım, demiştir.)


İzahı

Hadiste aranmasının farz olduğu bildirilen ilim ve hangi bilgilerin kasdedildiği yolunda mutaaddit yorumlar yapılmıştır. Çünkü bu kelime ile bütün ilimlerin kasdedilmediği malûmdur. Zira kişinin her ilim dalına çalışması mümkün değildir. Farz olan bir şeyi yapmamak ise azabı mûcib bir haramdır. Dolayısıyla bu takdirde bütün mûminler farz olan bir ibâdeti terk etmekle haram işlemiş sayılırlar ve hepsinin azaba mustahak olması neticesi çıkmış oluyor. Allah Teâlâ kullarına ta'katları dışında bir yükümlük ve teklif vermediğine göre bu mânada ilim arama mukellefiyetini vermediği anlaşılıyor. Bu sebeble İslâm âlimleri buradaki ilim ile ne kasdedildiği hususunda çeşitli yorumlarda bulunmuşlardır.

Sindi bu yorumları şöyle naklediyor :
Abdullah lbnu'I-Mubârak'ten bu hadisin açıklamasını istemişler. Kendisi: Hadîsin mânası halkın sandığı gibi değildir. Maksad şudur: Kişinin dini bir mes'ele hakkında muşkilâtı olduğu zaman bunu hâl etmek için soruşturması ve öğrenmesi farzdır, demiştir.

Beyzavîde: Buradaki ilimden murad, kâinatın yaratıcısını tanımak, O'nun birliğini ve Rasulullah'ın peygamberliğini bilmek ve namazın nasıl ve ne gibi hükümler çerçevesinde kılınacağına dâir bilgilerdir, demiştir.

Sevrî ise : Bu ilimden maksad; 'Bilmemesi halinde kulun mazur sayılmadığı bilgilerdir' demiştir.

Beyhaki de: Erginlik çağına varıp akıllı olan kişinin normal olarak bilmesi beklenen ve bilmemesi düşünülemeyen genel dinî bilgiler burada kasdedilmiş olabilir. Yahud da faydalı olan ve ihtiyaç duyulan ilimlerin hepsi kasdedilmiş olabilir. Her ilim dalında müslümanların ihtiyacını karşılayabilecek bir kadro temini ve farzı kifâyenin ifâsının sağlanması, sorumluluğu bu hadîste bütün müslümanlara veriliyor. Herkes bu mes'ûliyet altındadır. Ancak işaret edilen kadro ve hizmetlerin ifâsı sağlanınca diğerlerinden farziyet ve sorumluluk kalkmış olur, demiştir.

Bâzı âlimler; helâl rızık talebi herkese farz olduğu için helâl ve haramı öğrenmek burada farz kılınmış, diye yorumlarken, bâzıları da: İsîâmın şartları ile ilgili bilgiler, şeklinde yorum yapmıştır. Bir kısmı da burada akâid ilminin murad olduğunu söylemiştir.
Hadisteki: «Her müslümana...» tâbirinden maksad, çocuk ve deli olmıyan mukelleflerdir. Mukellef, erkek olabildiği gibi kadın da olabilir. Sehâvi demiştir ki: Bâzı musannifler hadîsin sonuna «Muslime = müslüman kadın» kelimesini eklemişler, bu ilâve mâna yönünden sahih ise de hadîsin hiç bir rivayetinde bu ek yoktur.

Hadisin : «Ehil olmıyan insanların...» fıkrası hakkında Tıybi şöyle demiştir: Bu fıkra her müslümanın kendisine göre bir kabiliyeti bulunduğunu ve ilmin gerektirdiği özel kabiliyette olan ehil mûminlerin bulunduğunu bildiriyor. Bu kabiliyeti taşımıyan insanlara ilim aktarmaya çalışmak en âdi hayvanı en kıymetli mucevheratla süslemeye kalkışmaya benzetilmiş ve böyle davranışlardan nefret ettirilmiştir. Bir taraftan ilim talebi farz kılınırken diğer taraftan ehliyet ve kabiliyeti olmayana ilim vermenin abesle iştigal olduğu belirtildiğine göre hadis şu yola rehberlik ediyor:
Müslümanlar lüzumlu olan genel dini bilgiyi kazandıktan sonra herkes seviyesine uygun ve kabiliyeti ile mutenâsib sahaya yönelmelidir. Eğitimci ve öğretimci olan âlimler de öğrencilerini kabiliyetlerine göre branşlara ve işlere ayırmalıdır.

Kadı İyad'a,"İlim tahsil etmek her müslümana farzdır" (İbn Mâce, mukaddime 17; Munzirî, et-Tergîb ve'l-Terhîb, İlim, hadis no: 10) hadisinin hükmü sorulunca; "Burada kastedilen ilimden maksat, kendisiyle amel edilmesi farz olan şeylerdir. Kendisiyle amel etmen sana farz olmayan şeyleri öğrenmen de sana farz değildir" cevabını vermiştir."



Allah-u Zulcelal ayet-i kerimede şöyle buyurmuştur:
"De ki: Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu? Doğrusu ancak akıl sahibleri bunları hakkıyla düşünür." (Zumer; 9)

Kesir bin Kays (r.a.) şöyle anlatır: "Mescid-i Dimeşk'te Ebu Derda (r.a.)'nın yanında oturuyordum. O sırada birisi geldi ve şöyle dedi: "Ya Ebu Derda, Peygamber (s.a.v.) 'in Medine'sinden geldim. Sebebi senin Peygamber (s.a.v.) 'den naklen anlattığın hadis-i şeriftir. Ben ticaret için ya da başka bir iş için gelmedim. Sadece bu hadis-i şerifi senden öğrenmeye geldim." dedi.
Ebu Derda (r.a.): "Demek sadece bunun için geldin." dedi.

Sonra şöyle anlattı: "Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurdu: "Bir kimse ilim öğrenmek için bir yola düşerse, Allah-u Zulcelal cennet yollarından birini ona kolaylaştırır. Melekler onun yaptığından hoşnut olurlar ve kanatlarını indirirler. Gökte ve yerde ne varsa, hatta su içindeki balıklar bile ilim talebesi için istiğfar ederler. Alimin abide nazaran üstünlüğü, mehtaplı gecede diğer yıldızlara nazaran ayın üstünlüğü gibidir. Alimler Peygamberlerin varisleridirler. Peygamberler ne altın, ne gümüş ne de para miras bıraktılar; onlar ancak ilmi miras bıraktılar. Bir kimse eğer bu ilmi alırsa bol nimete kavuşmuştur." (Ebu Davud, Tirmizi, Beyhaki)

Rivayet edildiğine göre bir gün Ebu Hurayra (r.anh) Medine'nin çarşısına uğrayarak orada durup şöyle demiştir: "Ey pazarcılar! Ey alışveriş yapanlar! Nasibinizi almaya engel olan nedir?"
Pazarcılar: "Nedir o nasib ya Ebu Hurayra?" dediler.
Ebu Hurayra (r.anh): "Rasulullah (s.a.v.) in mirası bölüşülüyor, siz hala buradasınız. Gidip hissenizi almak istemez misiniz?" dedi.
Onlar: "O miras nerede?" diye sordular.
Ebu Hurayra (r.anh): "Mescidde!" dedi.
Bunun üzerine pazarda bulunanlar koşarak mescide girdiler ve orada namaz kılan, Kur’an okuyan kimseleri gördüler. Oradan dönmek üzere olan bu kişiler, Ebu Hurayra (r.anh)'ın yanına gelerek:
"Biz mescide gelip girdik, fakat orada bölüşülen hiçbir şey görmedik!" dediler.
Ebu Hurayra (r.anh) onlara: "Mescidde hiç kimseyi görmediniz mi?" dedi. "Evet gördük. Bir gurup namaz kılıyor, bir grup Kur'an okuyor, diğer bir grup da haram ve helali tartışıyorlardı." dediler.
Bunun üzerine Ebu Hurayra (r.anh): "Yazıklar olsun size! İşte bu, Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem'in mirasıdır." dedi. (Taberani)

Kabisate ibn-i Meharik (r.anh): şöyle rivayet etmiştir: "Bir gün ben Rasulullah (s.a.v.) 'in yanına geldim. Ve ona şöyle dedim:
"Ya RasulAllah! Yaşım çok ilerledi. Hatta yaşımın ziyadeliği sebebi ile kemiklerim dahi inceldi. Bana bir şey öğret ki kalan ömrümde onunla amel edeyim."
Bunun üzerine Peygamber (s.a.v.) bana şöyle dedi:
"(İlimden bir şey taleb etmek için yola çıkmak sebebi ile) Sen yolda gelirken geçtiğin bütün taş ve toprak, ağaç ve bitkiler senin için istiğfarda bulundular." (Ahmed bin Hanbel)

Her insan için kendisine yetecek kadar ilim öğrenmesi farz-ı ayndır. İnsan bu ilimle nasıl namaz kılındığını, nasıl oruç tutulduğunu, ibadetlerini nasıl yapacağını öğrenir.
Bir de farz-ı kifaye ilmi vardır ki, bir beldede, bu ilmi bilen, bir kişi de olsa, o beldenin diğer insanları üzerinden bu zorunluluk düşer. Farz-ı ayn gibi herkesin öğrenmesi mecbur değildir.

Kısaca insan, hak yolunu ilimle buluyor. Bu konu da İbn-i Mes'ud şöyle anlatmıştır:
Peygamber (s.a.v.)'in vefatı yaklaşınca, bütün ashab-ı kiramı topladı ve: "Sizlerden ayrılmak üzereyim." dedi.
Bunu duyan bütün ashab-ı kiram feryat edip ağlamaya başladılar. "Sen bizim gözümüzün nuru idin, sen gittikten sonra ne yapacağız?" dediler.
Bunun üzerine Peygamber (s.a.v.) buyurdu ki: "Ben size iki emanet bırakıyorum. Onlara sımsıkı sarıldığınız muddetçe şaşırmazsınız. Birisi Kur'an-ı Kerim, diğeri de sünnetimdir." (İmam Mâlik)



30899
 
Üst Ana Sayfa Alt