Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Irak Direnişi Lideriyle Röportaj

  • Konbuyu başlatan ebufaris kurdi
  • Başlangıç tarihi
E Çevrimdışı

ebufaris kurdi

Guest
Irak direnişi lideriyle röportaj


Irak direnişinde gelinen nokta ve merak edilen daha pek çok konu Irak İslam Devleti Örgütü liderlerinden Ebu Ubeyde Adbul-Hakim El-Iraki tarafından yanıtlandı. Röportajın ilk bölümünü ilginize sunuyoruz





Irak direnişi ve Irak İslam Devleti Örgütü hakkında bugüne kadar çok şey yazılıp çizildi. Örgütün lider kadrosunun önemli bir kısmının ABD ve Irak Ordusu tarafından düzenlenen saldırılar sonucu öldürülmüş olması, ABD’nin bazı Sünni aşiretleri parayla destekleyerek Sahva (Uyanış) isimli bir örgüt kurarak Irak İslami direnişinin gücünü kırmaya çalışması, Irak İslam Devleti’nin gücünün azalmasına yol açtı.


Irak’ın işgalin ilk yıllarında işgal yönetimine karşı güçlü bir direniş ortaya koyan örgüt zamanla el Anbar eyaletinden Musul’a doğru çekilmek zorunda kaldı. Irak direnişinin bugünü ve siyasi süreç hakkında örgütün tutumu en çok merak edilen konular arasında.


Çeşitli forum sitelerinde yapılan eleştiri ve sorular, Furkan Medya tarafından toparlanarak, örgütün şura üyelerine gönderildi. Irak İslam Devleti Şura Üyesi Ebu Ubeyde Adbul-Hakim El-Iraki tarafından bu sorular cevaplandırıldı. 30 soruluk bu uzun röportajın tamamını okuyucularımız için çevirdik.


Irak'ta direniş bitti mi yoksa devam ediyor mu ?

Irak İslam Devleti Örgütü Arap dünyasını kasıp kavuran devrimler hakkında ne düşünüyor ? Devrimcilere ne salık veriyorlar ?

Niçin İslam Devletini ilan ettiler ve neden bu isim de ısrar ediyorlar ?

Sahve (Uyanış Konseyi) yenildi mi ? İslam Devleti diğer sünni cemaatler ile nasıl ilişkisi nasıl ?

Seyyide Necat Kilisesi neden hedef alındı ?

İslam Devletinin Hrıstiyanlara bakış açısı nedir ?


1.Bölüm : Irak İslam Devleti Örgütü Arap Dünyasını kasıp kavuran devrimler hakkında ne düşünüyor ? Devrimcilere hangi öğütte bulunuyorlar ?

Barışçıl protestoların silahlı isyanlara göre daha etkili olduğu iddialarına ne diyorlar ?

Bahreyn'deki ayaklanma hakkında ne düşünüyorlar ?


Pressmedya tarafından tercüme edilmiştir. Röportaj metnindeki ifade ve tanımlamalar Furkan Medya’ya ait olup, müdahale edilmemiştir.


1. Soru : Arap Ülkelerinde baş gösteren devrimler hakkında ne düşünüyorsunuz ? Sizce bu ayaklanmalar değişim için doğru bir vesilemidir?


Libya’da süregelen direniş hakkında ne düşünüyorsunuz?


Bu günlerde Libya'da direnişe devam eden kahraman Müslüman ehlimizi selamlamak ile söze başlamak istiyorum, Onlar direnişleri ile sadece Batıyı değil bilakis Müslümanları bile şaşırttılar. Tağutların gece gündüz çevirdikleri dolaplar ile halkın iradesini ve azmini öldürdüğü, sonu gelmeyecek bir uykuyla uyuttuğu zannediliyordu. Allah için söyleyin ! Libya tağutu ne kadar da mücrimdi ? Asil, mucahid, fıtratı bozulmamış, büyük bir fedakarlık ve sabır örneği olan Libya halkı ile ümmetin arasına girmiş ve Libya halkının hayrından bu ümmeti mahrum bırakmıştı...


Bingazi, Misrata, Zaviye, Ecdabiye, Tobruk, Trablus ve sevgili Libya'nın diğer şehirlerindeki kardeşlerimize şefkat ve merhamet ile deriz ki; Sakın ha Sakın !! Elleriniz ile diktiğiniz ve kanlarınız ile suladığınız mübarek cihadınız hakkında gece gündüz planlanan kötü tuzaklara, hilelere kanmayasanız ! Batı ittifakı Akdenizin güneyinde kendisini güvene aldığı koruma duvarının kesin olarak yıkılacağını anlayıncaya kadar müdahale etmekten uzak durdu. Yüzlerinizi aydınlatan abdestleriniz ve bedenlerinizi süsleyen silahlarınız onları derinden korkuttu. Mısır ve Tunus'ta yaptıkları gibi kokuşmuş yönetimin yerine gelecek yedek işbirlikçilerinin Libya'da hazır olmaması onları ürküttü !


İşte bu Batı İttifakı sizi mücrim Kaddafi'nin paralı askerlerinden koruduğunu iddia edip Bingazi için güya gözyaşı döküyor, aynı Batı değilmi Irak'ta - Bingazi'nin bugünkü nüfusundan daha fazla - kardeşinizi açlık ve hastalıklar ile öldüren ? Bingazi halkını koruma! altına aldığını iddia eden Batı İttifakı değilmi aynı uçak ve füzeleri kullanarak Afganistan, Pakistan ve Irak'ta çatısının altında bir mücahidin olduğu şüphesiyle evleri kadın yaşlı çocuk demeden müslümanların başlarına yıkan ? Daha da önemlisi, Kudüs'ünüzü elinizden alan, Filistinli kardeşlerinizin topraklarını gasp eden ve onlara zulmün her çeşidini tattıran suçlu Yahudi devletini her türlü desteği ile yaşatan aynı Batı İttifakı değil mi ?


Avrupa'da İffetli müslümanlara baskı kurup her yerde peçeyi yasaklayan kanunları çıkartan Avrupa şimdi de kalkıp Libya'daki İffetli/peçeli Müslüman kardeşlerimizin iffetini mi korumaya kalkışıyor !!! İslam peygamberini Gazete ve dergilerinde alay konusu yapıp dalga geçtikleri halde, bu gün kalkıp Muhammed'in (a.s.s.) ümmetiyiz diyenleri mi müdafaa edecekler ?


Hayır ! Bunlar uçaklarını ve gemilerini ancak çirkin Kaddafi'nin yerine ondan daha fazla kabul görecek ve oradaki sistemi devam ettirmeye daha muktedir başka bir Kaddafi'yi getirmek için harekete geçirmişlerdir. Irak'ta Baas rejimine yaptıkları gibi; Libya'nın tüm iktisadi ve askeri kuvvetini yok ettikten sonra Libya'yı vesayet altına alacaklar, efendilerinin hamdi ile hamd eden, onların bir dediğini iki etmeyecek, düne kadar olduğu gibi bugün de Libya'nın yakın petrollerini ucuza Avrupa'lı efendilerine peşkeş çekecek yeni bir Karzai'yi yönetime getireceklerdir....


Ey Sevgili Kardeşlerimiz ! Sizlerin halini başkalarından daha iyi biz anlarız. Sizin hakkınızda ne ahit ne de antlaşma tanıyan fesatçı zorba tağuta karşı mucadelenizi de Allah biliyor ki en iyi anlayanlar biziz... Sizlere Allah için nasihatçiyiz; Münafıkların fetvaları sizleri kandırmasın. Bu yanlış fetvalara uyupta rabbinizin gazabına ve sizlere en yakın olan -mucahid- kardeşlerinizin sizlerden yüz çevirmelerine sebep olmayın. Şüphesiz Allah'ın kitabı daha sağlam ve daha doğru sözlüdür. Kitap'ta indirilen şudur; "Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hıristiyanlar da asla senden razı olmayacaklardır." Ey Ömer Muhtar'ın torunları ! Evet vallahi onların yoluna tabi olup onların peşine takılmayana, batılları üzere onları dost edinceye kadar onlar sizden razı olmazlar. Bu hale gelmekten sizleri Allaha sığındırırız. Yüce Allah'ın kitabında dostlarını sakındırdığı şeyden sakındırırız; "Ey iman edenler! Yahudileri ve hıristiyanları dost edinmeyin. Zira onlar birbirinin dostudurlar (birbirinin tarafını tutarlar). İçinizden onları dost tutanlar, onlardandır. Şüphesiz Allah, zalimler topluluğuna yol göstermez. # Kalblerinde hastalık bulunanların: "Başımıza bir felâketin gelmesinden korkuyoruz" diyerek onların arasına koşuştuklarını görürsün. Umulur ki Allah bir fetih, yahut katından bir emir getirecek de onlar, içlerinde gizledikleri şeyden dolayı pişman olacaklardır.# (O zaman) iman edenler: "Bunlar mıdır sizinle beraber olduklarına bütün güçleriyle yemin edenler?" diyeceklerdir. Onların bütün yaptıkları boşa gitmiştir de kaybedenlerden olmuşlardır.# Ey iman edenler! Sizden kim dininden dönerse (bilsin ki) Allah, sevdiği ve kendisini seven müminlere karşı alçak gönüllü (şefkatli), kâfirlere karşı onurlu ve zorlu bir toplum getirecektir. (Bunlar) Allah yolunda cihad ederler ve hiçbir kınayanın kınamasından korkmazlar (hiçbir kimsenin kınamasına aldırmazlar). Bu, Allah'ın, dilediğine verdiği lütfudur. Allah'ın lütfu ve ilmi geniştir. #Sizin dostunuz (veliniz) ancak Allah'tır, Resulüdür, iman edenlerdir; onlar ki Allah'ın emirlerine boyun eğerek namazı kılar, zekâtı verirler. # Kim Allah'ı, Resûlünü ve iman edenleri dost edinirse (bilsin ki) üstün gelecek olanlar şüphesiz Allah'ın tarafını tutanlardır. # Ey iman edenler! Sizden önce kendilerine Kitap verilenlerden dininizi alay ve oyun konusu edinenleri ve kâfirleri dost edinmeyin. Allah'tan korkun; eğer müminler iseniz." Maide 51-55


Arap Ülkelerindeki devrim hareketleri hakkında


Yüce Allah daha doğrusunu bilir ve hükümünde hikmet sahibidir. İslami Mağribin uzak ucundan başlayıp büyüyen sarsıcı ayaklanmalar tabii gelişmeler olduğu kanaatindeyiz. Onlarca sene süren zorba sistemlerin neticesidir. Bu sistemler halkları en kötü şekilde zelil edip kendilerine uymak zorunda bıraktılar. İşte bu davranışları yüzünden iflas ettiler, kökleri kurumuş, yönetimde kalabilmek için daha zorba, daha despot, daha baskıcı, özgürlüğü ve fazileti kısıtlamaya, fesad kapılarını daha fazla açmaya çalıştılar. Bu ülkelerin servetleri despot yönetici, aile efradı ve yandaşlarının eline geçmiş bir ganimetmişçesine harcanıyordu. Böylesine vahim bir durumu bu ümmet Kur'an'ın nüzulu ve ilk İslam devletinden günümüze kadar hiç bir zaman görmemiştir.


Garip olan şey ise kısa bir zaman içinde bu şekilde sarsıcı bir olayın olmasını/değişimi çoğu müslümanların unutmuş olmalarıdır. Hatta olayların hızlı bir şekilde gelişmesi nedeniyle bazı çevreler takipte zorlanmaktadır. İşin hakikatı ise böylesi bir baş kaldırışın çok gecikmiş olmasıdır. Bu gecikmeden dolayı Ümmet çok ağır bedeller ödedi. Halkları tağut yöneticilere karşı böylesi patlamalar silsilesine sürükleyen sebepler müslümanlara has olmayan bütün insanların ortak olduğu insani ve meşru sebeplerdir. Ancak çok geç kalmış ve -bu ümmete- ağır bedel ödetmiştir. İslam ümmeti cihad ve iyiliği emretme, kötülüklerden alıkoyma ümmeti olduğu halde zülüm baskı ve fesada karşı bu kadar sessiz kalması, onlarca sene karanlık tünellerden geçtiği halda baş kaldırmamış olması gariptir aslında.


Ayakanmalarla elde edilmek istenen talepler tamamen meşru talepler olsada, üzücü olan şey şudur : Tağuti düzenlerin bu kadar uzun süren zülümleri neticesinde İslamın hakikatına davet eden ve peygamberlerin gerçek varisleri olan sadık davetçilerin kalmamış olması, İslam ümmetini bin yıldan daha fazla bir süredir insanların önderleri yapmış olan, insanın kendisi için yaratıldığı gerçek sebep olan Allah'ın uluhiyyet ve rububiyyette tevhid edilmesi, - yani hükümde ve yasamada Allah'ın birlenmesi - meselesinin bu ayaklanmaların motifi olmaması ve bu ayaklanmalarda dile getirilmemesi çok elem verici bir meseledir. Hak ehli ve hakkın sesi ne zaman kesilmiş ise ona zıt olan batılın sesi yükselmiştir. İşte burda da insanlardan bazıları bilinçli veya bilinçsiz modern cahiliyyenin sembollerini/sloganlarını dillendirdiler. Bizler önceden olduğu gibi şimdi de bu cahiliyye şiarlarına/sembollerine olan öfkemizi ve bu şiarlardan beri olduğumuzu ilan etmekte duraksamıyoruz.


Bunu söyleyerek bazılarının yaptığı gibi bu ayaklanmalardan tamamıyla yüz çevirmiyoruz. Bilakis "tamamı elde edilemeyenin, tamamı terk edilmemeli" diyoruz. Müslamanların şahsiyetli kişiler olması vaciptir, şahsiyetsiz olamazlar, "insanlar düzelirse bizde düzeliriz, insanlar kötüleşirse bizde kötüleşiriz" diyemezler. Bilakis bizler önceden olduğu gibi şimdi de bütün meşru vesileler ile tağut yöneticilere karşı çıkılması gerekli olduğuna davet etmişizdir. Sahih bir niyet ile bu tağut yöneticilere baş kaldırmanın Allah yolunda cihadın en üstünü olduğuna inanıyoruz. Bu ayaklanmalarda dinimizin yasakladığı her fiilden beri olduğumuzu ilan etmekten geri durmuyor ve İslama zıt olanları ise kökten ret ediyoruz.


Bugünkü durum kınama ve önceki yanlışları tartışma günü değildir. Her müslümanın üzerine vacip olan bu ayaklanmaları fırsat bilip, tağutların ortadan kaldırdıkları İslam şeriatını yeniden diriltmeleri, gecikmeden tüm kuvvetleri ile hakka ve İbrahimin milletine (dinine) davet etmeleridir. Şeytanın kendisini demokrasi, laiklik, liberalizm v.s cahiliyye sistemleri ile kandırdığı ve bunları dillendiren her bilinçsiz müslümandan İslam davetçileri ve Peygamberlerin varisleri olan Alimler Allah katında sorguya çekilecek ve hesap vereceklerdir. Bugün durum, fedakarlık, hakkı haykırma günüdür. Sessiz kalmak, eksikliklerin peşine düşmek ve takiyye yapma günü değildir. Savunucularının kanı ile sulanmayan bir dava yaşayamaz. Bu konumda barışçıllığı ayaklanmaya tercih edenler, minberlere/vaiz koltuklarına, ders halkalarına, Televizyon programlarına esir olanlar başkalarının gelip onların önünden insanları alıp cahiliyye metotları ile harekete geçirdiklerinde ancak kendilerini yersinler. Bu günlerde yaşananlar büyük emenettir ve bunun sorumluluğu ilim ehli ve davetçiler üzerinedir.


Şurası iyi bilinmeli ki; Bu ayaklanmalar Haçlı medyasının lanse ettiği üzere yolun sonu değil asıl mücadelenin başlangıcıdır. Rabbimizi razı edecek değişim için daha uzun bir yol var. Yüce Allah'ın şeriatı/hükümleri hakim kılınmadan gerçek zaferden söz edemeyiz. Görünen o ki, gerçek zafer ile aramızda zorlu badireler ve çetin imtihanlar ile dolu bir süreç var. İslam ümmetinin Doğu ve Batı'daki düşmanları bu ayaklanmalardan nemalanmak, ayaklanmalardan doğacak zararları en aza indirmek ve hatta bu ayaklanmaları kendi lehlerine çevirmek için daha önce görülmemiş şekilde seferber olmuşlardır. Çıkarlarını garantiye almak için her türlü gücü kullanarak ve her yönde gerekli adımları atmakta tereddüt etmiyorlar. Tevhid ehlinin yolunu kesmekten asla geri durmuyorlar. Mısır ve Tunus ayaklanmalarının ardından bunu açık olarak gördük. Libya'da ise Tunus ve Mısır'da olduğu gibi diğer erkanları aynen bırakıp sadece başı değiştirerek çıkarlarını koruyamayacaklarını anladılar. Tunus ve Mısır'da Ordu Batı'nın sadık dostuydu. (Libya'da onlardaki gibi bir ordu sistemi yoktu.) Bu yüzden Libya'ya müdahale etmekten çekinmediler. Tabi bunun kılıfı her zaman olduğu gibi "Arap Dünyasının Talebi" oldu... Irak savaşında da aynı tiyatroyu oynadılar. Irak savaşında kullanılan bütün söylemleri bu yeni Haçlı seferlerinde de aynen işitiyoruz.


Arap Birliği Bingazi ve diğer şehirlerde Kaddafi yandaşlarının yaptıklarına ağlamaları yerine, Kaddafi'ye karşı onları korumak için seferberlik ilan edip ümmeti de arkalarına alabilirlerdi. Ancak onlar bunu yapmadılar. Aksine Libya halkını halen ellerinde müslümanların kanı olan ve İslam kanını nehirler gibi akıtan Batılı güçlerin eline kolay bir lokma olarak teslim ettiler.


Bir başka çelişki ve elim olay da şudur; Kaddafinin paralı askerleri Mısır sınırlarındaki Libya beldelerini bombalayıp oradaki halkı öldürdüklerinde Mısırın sayıca çok olan ordusu sınırda hazır kıta beklediği ve Mısır yönetiminde tek söz sahibi olduğu halde hiçbir müdahalede bulunmadı. Sonra bazı kişiler kalkıp da Mısırın Doğusunda ve Batısında olanlara kulak tıkayan bu orduyu övdüğünü duyuyoruz ! Sonrada televizyonlarda kadınlar gibi feryat ederek Kaddafi güçlerinin müslümanlara yaptıklarını anlatırlar. Batı güçlerinin Libya'ya girmesini savunmaya kalkışıp bunun Kaddafi'nin zulmünü engellemek olduğunu, bunun haçlı seferi olmadığını, Arap Birliğinin isteği üzere geldiklerini söylerler... Bundan daha büyük bir nifak, bundan daha büyük bir ihanet ve bundan daha büyük demogoji var mı ?


İşte bu anlattıklarımız şeriata uygun olan asıl değişimin ancak cihad ve kuvvet yoluyla olacağının apaçık delilidir. Bu ümmet Allah'ın apaçık bildirdiği şu ayetine tam boyun eğip icabet etmedikçe fitne ve belalardan kurtulamaz. "Fitne -yeryüzünden- kalkıp din/hüküm yalnız Allah'ın oluncaya kadar onlarla savaşın." Bu açık ve sarih olan Allah'ın ayetini gizleyip ona şüpheler ekleyip Allah'ın bu emri konusunda insanların kafalarını karıştırdıkça, tanımlar ve hükümler konusunda gel-git yapılıp çelişkiye düşülmeye devam ettikleri müddetçe İslami cemaatlerin durumları hiçbir zaman değişmeyecektir. Ağır fitneler bunların çoğunu yolun yarısında dökecektir. İşte bu Allah'ın kulları hakkındaki uygulamasıdır/sünnetidir. "İnsanlar, imtihandan geçirilmeden, sadece "İman ettik" demeleriyle bırakılıvereceklerini mi sandılar ? Andolsun ki, biz onlardan öncekileri de imtihandan geçirmişizdir. Elbette Allah, doğruları ortaya çıkaracak, yalancıları da mutlaka ortaya koyacaktır."Ankebut 2-3


2. Soru: Bazıları bu devrimlerin, şiddete başvurmayan barışçıl metodun silahla (cihad) yapılan değişimlerden daha etkili olduğunu ispat ettiğini söylüyorlar. Sizce bu doğru mu ?


Öncelikle bu tür şüphelerin Batı kaynaklı olduğunu ve bu şüpheler ile korku duvarlarını yıkmayı başarmış, zaferin getirdiği hissiyatı barındıran halklar nezdinde neyin hedeflendiği açık ve bilinen bir şeydir. (Allah yolunda cihadı engellemek....)


Ümmet'ten bu tür şüpheleri dillendirenlere deriz ki: "Sizler mi yoksa Allah mı daha iyi biliyor?" (Bakara 141) İşte Allah'ın kitabı ellerimiz arasındadır ! Söylediklerinizin delilini ondan bize gösterin bakalım ? Onun Resulünun (s.a.v) sünnetinden gösterin bakalım ? Sahabenin ve tabiinlerin siretinden gösterin bakalım ? "Eğer gerçekten sadıklardan iseniz delilinizi getirin de -görelim-" Bakara 111. Allah'a hamd olsun ki mucahidler Kur'an ve sünnete uymak ve onun hakikatini anlamakta insanların en mesutlarıdır. Bu nedenle içersinde olduğumuz asırda yolları/metotları en açık ve en net olanlar ve akıllara durgunluk veren büyük olaylar karşısında şaşırmadan yollarına devam edenler hamd olsun ki mücahidlerdir. Çünkü onlar Selefin (öncekilerin) anladığı üzere Kur'an ve Sünnetin saf manasına davet ediyorlar. Onların bu anlayışı Allah'ın bu Ümmete olan bir rahmetidir. "Bizim uğrumuzda cihad edenleri elbette kendi yollarımıza/hidayete eriştireceğiz." Ankebut 69.


Bu değersiz şüphe ancak bir aya yakın bir zaman revaçta kaldı, sonrada zihinlerden düşüverdi. İzzet ve iktidarın anahtarı olan cihad ruhunu muslümanlardan silmeye çalışan Haçlı Batı, bir yandan mücahidlar ve ümmetin arasını açmak için elinden geleni ardına koymazken diğer yandan ise - bizzat bu şüphenin sahibi olan Haçlı Batı - aynı günlerde askerlerini, savaş gemilerini ve uçaklarını havadan ve karadan Libya'ya doğru ilerletiyor. Neden onlara: "Şiddetten vazgeçin ! Bırakın Libya halkı sorunlarını şiddete başvurmadan barışçıl yollar ile çözsün" denmiyor ?


Hayır bu olmadı. Çünkü kafir Batı ne yazık ki kevni sünneti (olayların dünyevi sebep-sonuç ilişkisi) müslümanlardan çok daha iyi anlamaktadır. Bu şüpheler ile İslam ümmetini kandırmaya çalışan aynı güçler bugün yerkürede bulunan insanların bir kaç katını yok edebilecek silahlara sahiptirler. Bu silahları küçük bir menfaatleri doğrultusunda en vahşi şekilde kullanmaktan geri durmazlar. Sonra bize gelip "Şiddete sarılmayın ! Çünkü kendinizi savunmak ve haklarınızı almak için şiddete başvurmak medeni bir davranış değildir." derler. Allah onları kahreylesin, nasılda haktan yüz çeviriyorlar !!


Bununla birlikte "barışçıl" olarak nitelendirilen tüm faaliyetleri ret etmiyoruz çünkü bunun da münkeri/kötülüğü engelleme yollarından bir yol olduğunu biliyoruz. Herkes kendi kuvvetince kötülüğü engellemeli. Nasıl ki meşhur hadiste Peygamber (s.a.v) "Her kim bir kötülük gördüğünde onu eli ile değiştirsin, eğer buna güç yetiremezse dili ile değiştirsin, buna da güç yetiremezse kalbi ile ona buğz etsin. İşte bu imanın en zayıf olanıdır." buyuruyor. Ancak Msır ve Tunus tağutlarının sadece meydanlardaki barışçıl gösteriler ve "git, git" sloganlarıyla koltuklarını bıraktıkarı iddiasını kabul etmiyoruz. O zaman neden daha önce bu türden ayaklanmalar olmuyordu ?


İnsaf ile bakan bir kişi değişime sebep olan şeyin, tuğutların onlarca senede kurup geliştirdikleri, muhaliflere göz açtırmayan, korku ve zulmün en kötüsünü yaşatan istihbarat sistemlerinin çökmesi olduğunu, karşı konulmaz kalabalıkların korku duvarlarını yıkması olduğunu, insanların kaybetmekten korktukları bir şeyleri kalmayıp ölümü göze alıp sokaklara inmeleri olduğunu görür. Bu Tağutların istihbarat güçleri, korku duvarını aşmış kızgın ve her şeyi feda etmeyi göze alan halk kitlesi önunde tutunamaması sebebi ile tağuti düzen çökmüştür.


Ayaklanmalarda halk ile emniyyet birimleri arasında vuku bulan çatışmalar, araya sızma girişimleri, hükümet binalarının ve polis merkezlerinin ateşe verilmesi, hapishanelerin ele geçirilmesi.....sebebiyle tağuti sistemler ellerindeki baskı vesilelerini/aletlerini yitirmiş, zayıf düşüp yönetimi kaybetmişlerdir. İşte bu esnada dıştan baskılarda arttı. Başkanların koltuklarını bırakmaları ve yönetimin başka mercilere bırakılması gerektiğini dillendirmeye başladılar. Taki öfkeli halk başka yollara başvurmasın ve işler daha fazla karmaşık hale gelmesin. Bu merhaleden sonra sıra Orduya gelmişti çünkü bölgede tek güç kaynağı Ordu kalmıştı. Libya'daki durum ise biraz farklıydı. Batı dostu bir Ordu düzeni olmadığı için başka şekilde müdahale etmek zorunda kaldılar. Kuran ve sünnetin beyan ettiği gibi, iman edenere düşen - İslam düzeni kurmalarında - sebeplere sarılmalarıdır. "Andolsun biz peygamberlerimizi açık delillerle gönderdik ve insanların adaleti yerine getirmeleri için beraberlerinde kitabı ve mizanı indirdik. Biz demiri de indirdik ki onda büyük bir kuvvet ve insanlar için faydalar vardır. Bu, Allah'ın, dinine ve peygamberlerine gayba inanarak yardım edenleri belirlemesi içindir. Şüphesiz Allah kuvvetlidir, daima üstündür." Hadid 25


Şüphesiz din ve dini hukumlerin kaim kılınması; yol gösterici kitap ve onu koruyan kılıç ile olur. İlim ehlimizin dediği gibi; kitaptan sapanlar demir ile yola getirilirler.


-Düzelten- ancak vahiy veya keskin taraftır. Kılıcın keskin ucuna her meyilci eğilir...

İşte bu her alimden derde dermandır. İşte bu her cahilden derde demandır.


3. Soru: Bahreyn deki ayaklanmalar hakkında ne düşünüyorsunuz?

Bahreyn deki ayaklanmada diğer ayaklanmalar gibimidir?

Oradaki ayaklanmayı destekliyor musunuz ?


Böylesi olaylarda daha doğru karar vermek ve faydayı gözetmek için her bölgenin kendi özel konumuna dikkatle bakmamız lazım. Şüphesiz Bahreyn yönetimi de müslümanların üzerine musallat olmuş, Allah'ın hükümleri ile hükmetmeyen kokuşmuş tağuti yönetimler zincirinin bir halkasıdır. Allahın kanunlarına savaş açmış ve din düşmanlarını dost edinmiştir. Lakin Bayreyn'de Rafizi İran'ın eli olduğu açık bir meseledir. İran, büyük Safevi devleti hayali için - bu ayaklanmaların - bir fırsat olduğunu kestirmiştir. İran kendisini bölgede güçlü bir oyuncu olarak Batı'ya bile kabul ettirmiştir. Irak'ın satıldığı gibi Bahreyn'in de satılığa çıkarılması uzak bir ihtimal değildir. Çünkü ABD çıkarlarını -ilah edinmiş ve güçlülerin dışında kimseye değer vermiyor.


Bu nedenlerle bizler Bahreyn'de ki kardeşlerimize deriz ki; Tedbirinizi alın ve silahlanın. İran devletinin kendi içinde ve Irak'ta kardeşlerinize yaptıklarında sizin için bir ibret vardır. Sizler o kardeşlerinizden daha iyi korunuyor değilsiniz. Ancak koltuk korkusu olunca harekete geçen, karınları şişik, cisimleri büyük, akılları küçük sistem ve ordusuna güvenmeyin. "Ya sistem tarafında kalıp yardımcı olacaksınız veya Rafizilerin yönetimine gireceksiniz." diyenlerin sözlerine de aldırış etmeyin. Müslüman dini ile izzetlidir. Haliç ülkelerindeki facir yöneticiler Haça tapanlara, maymun ve domuzların kardeşlerine boyun eğdiler, İslamı bırakıp onların yanında izzet aradılar.


Bahreyn'deki Ehli Sünnet nasıl olurda Irak'ta müslümanları canice öldürüp onları Rafızilere altın tepsiyle sunan ve İslam diyarlarını Amerika'nın insafına bırakmış olan Suudi yönetimi yanında izzeti arayabilir ? Irak'ta müslümanların namusuna el uzatılınca Suud ordusunun zırhlı tugayları nerdeydi ? Irak'ta Rafiziler Ehli sünnetin kadınlarına ve hatta erkeklerine bile tecavüz ederken, bedenleri parçalanıp asit ile eritilirken Suud ordusunun zırhlı tugayı neredeydi ?...


Irak'ın Suud sınırlarındaki büyük Sahra zindanında Suud ordusunun zırhlı tugaylarının ABD askerlerine nasıl yardım ettiklerini gördük. Yaklaşık olarak çeyrek milyon Ehli Sünnet evlatları bu zindanda zülüm altında tutulurken, ABD askerleri Mekke'de doldurulmuş sulardan içiyor, Medine hurması yiyiyor ve Suud'un ürettiği kaşık ve çanakları kullanıyordu. Onların çöplerini ve necasetlerini Haliç ülkelerinin şirketleri temizliyordu. Bu kararları Doha'da, Dubai'de ve hatta Bahreyn'de yaptıkları toplantılarda alıyorlardı.


İşleri güçleri petrol zenginliğini silah alımı anlaşmaları karşılığında peşkeş çekmek olan ve kendi üslerini "Körfezin Koruyucusu" olarak lanse ettikleri ABD'nin süresiz hizmetine vermek olan Orduların Bahreyn'e girme sebeplerinin en sonuncusu belkide ordaki müslümanları korumak olur ! İnşallah ABD işbirlikçilerinin pazarlarda en ucuz fiyat ile satılma zamanı yakındır. Ey Ehli Sünnet bu günler için hazırlık yapın. Vallahi o günler zanettiğiniz kadar uzak değil. Sizleri, dininizi, ırzlarınızı korumasını, İslama yardımcılar olmanızı ve din düşmanlarını bertaraf etmeniz için Yüce Allahtan sizlere duacıyım.


PRESSMEDYA
 
Üst Ana Sayfa Alt