Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Çözüldü İslâm Dinine Göre Savaştan Kaçmanın Hükmü Nedir?

مكنون Çevrimdışı

مكنون

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
السلام عليكم و رحمة الله

Dinimiz İslâm'a göre bir müslüman beldesinde kâfirlere karşı savaş verilse ve müslüman bu savaşta savaşmayıp savaştan kaçsa o kişi ile ilgili hüküm ne olur ?

@Abdulmuizz Fida hocam bu konu ile ilgili başlık göremedim ve konuya dair cevapta göremedim bu konuyla alakalı cevap verilebilir mi ?
 
Abdulmuizz Fida Çevrimdışı

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
عليكم السلام ورحمة الله وبركاتوه

يَٓا اَيُّهَا الَّذٖينَ اٰمَنُٓوا اِذَا لَقٖيتُمُ الَّذٖينَ كَفَرُوا زَحْفاً فَلَا تُوَلُّوهُمُ الْاَدْبَارَۚ
وَمَنْ يُوَلِّهِمْ يَوْمَئِذٍ دُبُرَهُٓ اِلَّا مُتَحَرِّفاً لِقِتَالٍ اَوْ مُتَحَيِّزاً اِلٰى فِئَةٍ فَقَدْ بَٓاءَ بِغَضَبٍ مِنَ اللّٰهِ وَمَأْوٰيهُ جَهَنَّمُؕ وَبِئْسَ الْمَصٖيرُ
"Ey Mûminler! İnkâr edenlerle savaşta karşı karşıya gelince onlara arkanızı dönüp kaçmayın.
Kim savaş için yer değiştirmek veya başka bir birliğe katılmak amacıyla olmaksızın savaş sırasında düşmana arkasını dönüp kaçarsa Allah’ın öfkesine uğramış olur, onun varacağı yer cehennemdir, ne kötü bir son!
" (Enfal 15 - 16)

İmam-ı Muhammed (r.ahimehullah) bu hususta şunları söyler:
Gücü yerinde bir Müslüman’ın iki düşmandan kaçmasını câiz görmem. Çünkü yüce Allah şöyle buyuruyor: "Tekrar savaşmak için bir tarafa çekilmek veya bir başka topluluğa katılmak maksadı dışında, savaş günü arkasını düşmana dönen kimse Allah'tan bir gadaba uğramış olur. Onun varacağı yer cehennemdir. O, ne kötü bir dönüştür!" (Enfal 16)

Rasûllah (s.a.v.)’ın sakınılmasını emrettiği yedi büyük günahtan biri de savaştan kaçmaktır. (Buhârî, Vesâyâ, 23, Tıb 48; Muslim, Îman, Bab, 145; Ebû Dâvûd, Vesâyâ ,15)

Sunnet-i nebeviyye de cepheden kaçmanın büyük günahlardan olduğunu beyan etmektedir. Rivayete göre Rasulullah (s.a.v.). «Yedi felaketten kaçının.» buyurdu.
Ashabı kiram. «
Bu felaketler nelerdir ya Rasulullah?» dediler.
«
Allah (cc)'a şirk koşmak, sihir yapmak, haksız yere adam öldürmek, faiz yemek, yetim malı yemek, savaşta cepheden kaçmak ve iffetli mümin kadınlara zina iftirasında bulunmak.»
(Buhari, K. el-esâyâ, bab: 23 ;Müslim, K. el-İman, bab: 145, Hadis no: 89)

Ancak tekrar savaşma yahud başka bir alanda savaşmak gayesiyle başka bir Müslüman mufrezeye katılmak için kaçanlar bundan hariçtir. Buradan anlıyoruz ki, düşman güç getirilemeyecek kadar güçlü ise Müslümanların geri çekilmesinde bir sakınca yoktur. (es-Serahsî Muhammed İbn Ahmed Ebî Sehl, Şerhu’s -Siyeri’l-Kebîr, Beyrut 1997, C. I, Sf: 88)
Ebû Said (r.anh) anlatıyor: "Tekrar savaşmak için bir tarafa çekilmek veya bir başka topluluğa katılmak maksadı dışında, savaş günü arkasını düşmana dönen kimse Allah'tan bir gadaba uğramış olur. Onun varacağı yer cehennemdir. Ne kötü bir dönüştür! ayeti Bedir günü indi." (Enfâl, 8/16; Ebû Dâvûd, Cihâd 106)

Fakat Allahu taala, cepheden kaçmanın haram olmasını icabettirecek düşman sayısının nisbetini de. «Şimdi Allah sizden (yükü) hafifletti. Bildi ki size muhakkak bir zaaf vardır. O halde eğer içinizden (azimli) sabırlı yüz(kişi) olursa iki yüzü yenerler, eğer sizden bin (kişi) olursa iki bine galebe çalarlar Allanın izniyle.» (Enfal: 66) âyetinde beyan etmiştir.

Görüldüğü üzere âyeti kerime müslümanlara kendilerinden iki kat fazla düşmana kadar sebatla durmalarını farz etmektedir. Halbuki daha evvel düşmanların sayısı bire on nisbetinde de olsa yine düşman karşısında durmakla mükelleftiler. İşte bu âyetin hükmü zikrettiğimiz Enfal Suresi 66. âyetle nesh edilerek müslümanlara rahmet ve kolaylık olmak üzere üzerlerindeki yük teklif hafifletilmiştir.
Demek ki, müslümanlara sayı bakımından kendilerinden birkaç misli fazla olan düşmanla savaşmak farz değildir. Ancak kafirler müslümanların vatanına saldırırsa o zaman durum değişir. Böyle bir halde sayı nazarı itibara alınmayarak savaş yalnız erkeklere değil, kadınlara, çocuklara ve yaşlılara da farz olur. Savaşta düşmana taarruz ise bazı alimlere göre çok az bir kuvvetle çok bir kuvvete —mesela, bire on— saldırmak caiz değildir. Zira bu taarruzda hayatları tehlikeye atmak mevzu bahistir. Bu görüş sahih değildir. Sahih olan görüş İbnu'l-Arabî'nin de dediği gibi bir kişinin on düşmana saldırmasını caiz kabul eden görüştür. Çünkü bu taarruzda kafirlerin büyüklüğü kırılır, maneviyatları sarsılır. Bu nadir yiğitlik karşısında kafirlerin içine korku dolar ve müslümanların karşısında duramayacaklarını yakinen anlarlar. En doğrusunu Allah bilir.
Zaruret Halinde Cepheden Kaçmak Caiz midir?
Âyetin işaret ettiği ve yukarıda zikredilen haller haricinde zaruret karşısında cepheden kaçmak da caizdir. Düşman tarafından kuşatılma sırasında veya mucahidlerin su ve erzak yollarının kesilmesi halinde kaçmak caizdir.

İbni Ömer (r.anhuma)'den şöyle rivayet edilir: Bîr savaşta düşmanın karşısından kaçtık. Bu halimizle Rasulullah (s.a.v.)'ın huzuruna nasıl çıkacağımızı düşünüyorduk. Çünkü biz «Allah'ın gadabıyla dönmüştük. Nihayet bir sabah namazından önce Rasulullah (s.a.v.)'in yanına vardık.
Rasulullah (s.a.v.), gecenin karanlığından bizi tanımayarak, »Gelenler kimlerdir?» diye sordu. Biz cepheden kaçanlarız.» dedik.
Bunun üzerine Rasulullah (s.a.v.). «Hayır, Siz cepheden kaçanlar değilsiniz. Siz, bize iltihak ederek kuvvet kazananlarsınız.» buyurdu.
Elini öptük. O da bize «Ben sizin cemaatınızdanım ve mûslümanların cemaatındanım» diyerek «Tekrar muharebe için bir tarafa cekilenin, yahud diğer bir fırkaya ulaşıp mevki tutanın hali mustesna...»(Enfal 16) âyetini okudu.»
(
Saîd b. Mansûr, Sunen (2539), İbn Sâd (4/145), İbn Ebî Şeybe (12/535, 536), Ahmed, 9/181, 281, 10/33, 40, 135 (5220, 5384, 5591, 5744, 5752, 5895), Buhârî (972, lafz kendisinndir), Ebû Dâvud (2647, 5223), Tirmizî (1716, "hasen"), İbn Mâce (3704), İbn Ebî Hâtim (5/1671) ve Beyhakî (4311). Zayıf hadistir (Elbânî, Dâîf Sünen et-Tirmizî, 290)


Ayet iki maksadla kişinin, savaşta yerini terk edebileceğini ifade ediyor:
a) Tekrar savaşmak için bir tarafa çekilmek: Bu, düşmanı, sağlamca veya tehlikeli şekilde yerleşmiş bulunduğu yerden çıkarıp, kendimiz için daha elverişli olacak bir mevziye çekmek için düşmana, kaçıyormuş intibaını vermek için bir tarafa çekilmek.
b) Bir başka topluluğa katılmak maksadıyla cepheyi terk. Bu da güçlenmek veya güçlendirmek maksadına yöneliktir, harb hilesidir. Şu halde, bu iki maksad dışında savaştan firar kesinlikle haramdır. (İbnu'l-Esir, el-Cezerî, Teysîru'l-Vusûl ilâ Câmi'i'l-Usûl, II, 384, 385)
İbn Mes'ud (r.anh) anlatıyor: "Rasûlullah (s.a.v.) buyurdular ki: ‘Rabb'imiz, Allah yolunda savaşan şu kimseye taaccub etmiştir: Arkadaşları hezimete uğra(yıp kaçmış)tır.
Ancak O, (kaçmanın haram olduğunu düşünerek) kendisine düşen sorumluluğun idrakiyle geri dönerek, öldürülünceye kadar düşmanla çarpışmıştır. Bunun üzerine aziz ve celil olan Allah, meleklere (iftiharla) şöyle der: ‘Şu kuluma bakın, benim nezdimde olan mukâfaatı düşünüp katımda olan (cezadan) korkarak geri döndü, öldürülünceye kadar savaştı." (Ebû Dâvûd, Cihâd 38)
Hadiste, savaş sırasında tek başına bile kalsa kaçmayıp sebat etmek taaccuble ifade edilmiştir. "Taaccub", sebebi bilinmeyen bir durum karşısında duyulan hayrete ve hayranlığa delalet eder. Allah herşeyi bildiğine göre bu bir mecazdır, hakikatı ise, Allah'ın radı ve memnun olmasıdır. (İbnu'l-Esir, el-Cezerî, Teysîru'l-Vusûl ilâ Câmi'i'l-Usûl, III, 525)


İbn Cerîr ve İbnu'l-Munzir, Yezîd b. Ebî Habîb’den bildirir: Yüce Allah, Bedir savaşından kaçanları Cehenneme koyacağını bildirmiş ve: "...O gün arkasını düşmana dönen kimse Allah'tan bir gadaba uğramış olur..." (Enfal 16) buyurmuştur.

Uhud savaşında olanlar hakkında ise: "İki topluluğun karşılaştığı gün,
içinizden yüz çevirip kaçanlar, şeytan ancak yaptıkları bazı hatalardan dolayı yoldan kaydırmak istemişti. Ama yine de Allah onlar afvetti..." (Âl-i İmran 155) buyurmuştur. Bundan yedi yıl sonra Huneyn savaşında olanlar için de:
"...Yeryüzü bütün genişliğine rağmen size dar gelmişti, sonunda gerisin
geri dönmüştünüz. Sonra Allah, Rasûlu ile mûminler üzerine sekînetini indirdi, sizin görmediğiniz ordular (melekler) indirdi de kâfirlere azab etti. İşte bu, o kâfirlerin cezasıdır. Sonra Allah, bunun ardından yine dilediğinin tövbesini kabul eder. Zira Allah bağışlayan, esirgeyendir" (Tevbe 25 - 27) buyurmuştur. (İbn Cerîr, C. 11, Sf: 79) İbn Ebî Hâtim ve Ebu'Şeyh’in bildirdiğine göre Saîd b. Cubeyr: 'Tekrar savaşmak için bir tarafa çekilmek veya bir başka topluluğa katılmak maksadı dışında, o gün arkasını düşmana dönen kimse Allah'tan bir gadaba uğramış olur. Onun varacağı yer cehennemdir. Ne kötü bir dönüştür!" (Enfal 16) âyetini açıklarken şöyle demiştir:
"Bedir cihadında savaşanlar muşriklere bir daha saldırmak veya kaçmadan arkadaşlarının arasına bir daha katılmak dışında savaş alanından kaçtığı zaman Allah'ın gadabını hak etmiş demektir ve onun yeri cehennemdir.
Bu âyet, Bedir savaşına has bir hükmü içermektedir. Kafirlerin kökünü kazımak için Yüce Allah Müslümanlara öylesine ağır bir hüküm koymuştur. Mekke'li muşriklerle Müslümanlar arasında yapılan ilk savaş da budur.” (İbn Ebî Hatim, C. 5, Sf: 1670-1672)
İbn Ebî Şeybe, İbnu'l-Munzir ve ibn Ebî Hâtim, Dahhâk'tan bildirir: “Muteharrif düşmanın açığını bulmak ve oradan saldırmak üzere diğer arkadaşlarından öne geçen kişidir. Mutehayyiz ise Rasûlullah (s.a.v.) ile ashabına kaçıp sığınan kişidir. Bugün de başındaki amirin veya
arkadaşlarının yanına kaçan kişi de mutehayyiz biri sayılır. Bu âyet, böylesi savaş alanından kaçmamaları için Rasûlullah'ın (s.a.v.) ashabına inen bir uyarıydı. O zamanlarda Müslümanların yardımcısı Allah Rasûlu idi." (İbn Ebî Hatim, C. 5, Sf: 1670-1671)

İbn Cerîr, İbnu'l-Munzir ve Ebu'-Şeyh, Atâ b. Ebî Rebâh’tan bildirin “...O gün arkasını düşmana dönen kimse Allah'tan bir gadaba uğramış olur..." (Enfal 16)
buyruğundaki hüküm:
"Şimdi Allah, yükünüzü hafifletti, sizde zayıflık
olduğunu bildi. O halde sizden sabırlı yüz kişi bulunursa, (onlardan) ikiyüz kişiye gâlib gelir. Ve eğer sizden bin kişi olursa, Allah'ın izniyle (onlardan) ikibin kişiye galib gelirler. Allah sabredenlerle beraberdir" (Enfal 66) âyetiyle neshedildi.

İbn Cerîr ve Nehhâs, Nâsih’de ibn Abbâs'tan bildirir: Savaş alanından kaçmak büyük günahlardandır. Çünkü Yüce Allah: "Tekrar savaşmak için bir tarafa çekilmek veya bir başka topluluğa katılmak maksadı dışında, o gün
arkasını düşmana dönen kimse Allah'tan bir gadaba uğramış olur. Onun varacağı yer cehennemdir. Ne kötü bir dönüştür!" (Enfal 16) buyurur. (İbn Cerîr, 11/81) ve Nehhâs, Sf: 461)

İbn Ebî Şeybe'nin bildirdiğine göre İbn Ömer: "Savaş alanından kaçmak, büyük günahlardandır" demiştir.’ (İbn Ebî Şeybe, C. 12, Sf: 537)
İbn Ebî Şeybe ve İbn Ebî Hâtim’in bildirdiğine göre Ali b. Ebî Tâlib: "Savaş alanından kaçmak, büyük günahlardandır" demiştir. (İbn Ebî Şeybe, C. 12, Sf: 537 ve İbn Ebî Hâtim, C. 5, Sf: 1669)

Şâfiî ve ibn Ebî Şeybe'nin bildirdiğine göre İbn Abbâs: “Düşmanlardan üç kişiden kaçan kişi savaştan kaçmamış olur. Ancak iki kişiden kaçan kişi savaş alanından kaçmış sayılır" demiştir. (Şâfiî, 2/235 (388) ve İbn Ebî Ş eybe (12/537). Elbânî, İrvâu'l-Ğalil'de (5/28, 29) hadisin sahih olduğunu söylemiştir.)
Hatîb, el-Muttefik ve'l-Mufterik'de ibn Ömer'den bildirir: "Ey inananlar!
Savaş için ilerlerken kafirlerle toplu halde karşılaştığınızda onlara arkanızı dönmeyin" (Enfal 15) âyeti nazil olduğunda, Rasulullah (s.a.v.): "Bu konuda Allah'ın buyurduğu gibi deyin!" buyurdu. "Allah kendisine ortak koşmayı elbette bağışlamaz, bundan başkasını dilediğine bağışlar..." (Nisa 48) âyeti nazil olduğunda da: "Bu konuda Allah'ın buyurduğu gibi deyin!" buyurdu. (Hatîb 1/149, 31)
Ahmed, Amr b. el-Âs'tan bildirir: "Peygamber (s.a.v.) «Ani gelen ölüm, yılan ısırmasıyla gelen ölüm, yırtıcı hayvanlardan gelen ölüm, boğularak ölme, yanarak ölme, bir şeyin üzerine düşerek ölme, üzerine bir şey düşerek ölme ve savaş alanından kaçarken ölmek olmak üzere yedi çeşit
ölümden Allah'a sığınırdı." (Ahmed 11/168, 29/352, 353 (6594, 17818). Muhakkik: "isnadı zayıftır" demiştir.)
Ahmed, Ebu'l-Yeseri'den bildirir: Rasulullah (s.a.v.) : Şu yedi sözle dua ederdi: "Allah'ım! Yüksek bir yerden düşüp ölmekten sana sığınırım. Dertten, boğulmaktan ve yanarak ölmekten sana sığınırım., ölüm anında şeytanın bana bulaşmasından sana sığınırım.. Senin yolunda kaçarken ölmekten sana sığınırım. (Bir hayvan tarafından) sokularak ölmekten de sana sığınırım." (Ahmed 24/281 (15523). Muhakkik: "isnadı zayıftır" demiştir.)
İbn Sâ’d, Ebû Dâvud, Tirmizî ve Beyhakî, el-Esmâu ve's-Sıfafta Peygamberim (s.a.v.) azadlısı Bilâl b. Yesâr b. Zeyd'den, O da babasından, O da dedesinden naklen bildirdiğine göre Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Kendisinden başka ilah olmayan, hep diri kalıp yarattıklarını ayakta tutan Allah'tan mağfiret diler O'na tövbe ederim, diyen kişi savaş alanından kaçmış olsa dahi bağışlanır."
(İbn Sâd (7/66); Ebû Dâvud (1517); Tirmizî (3577) ve Beyhakî (75, 211). Sahih hadistir (Elbânî, Sahih Sünen Ebî Dâvud, 1343)



Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Kim gaza etmeden ve gönlünden gaza etme arzusunu taşımadan vefat ederse, bir tür nifak üzere ölür
(Muslim, İmâre 158; Ebû Dâvûd, Cihâd 18)
 
Üst Ana Sayfa Alt