Katılımın bır haylı fazla olabılecegını dusunmustum acıkcası nasıhat edınız kı nasıhat alalım..
Canlı örnek vereyim sana abim kendimden.
Çok sıkıntılı bir dönemi, islami bilinç, ibadet, şükür ve hamd olmadan, yani islam olmadan geçirdim. Genelde isyanla, küfürle vs. geçiyordu, iç ses bütün sorulara cevapsız kalıyordu. Herşey sonuçsuz kalıyordu yani, çünkü herşeye galip gelene isyan ederek bir sonuca varılmıyordu.
Allah’ın, tüm yarattıkları gibi, benide örneksiz ve maddesiz, irşada ve ortağa ihtiyaç duymadan yoktan var ettiğini, sadece bir bütün olarak değil, her zerremde hakim bulunduğunu ve onun merhametlilerin en merhametlisi olduğunu fark edip, azameti karşısında benliğimi kurban edince işler değişmeye başladı. Varlık içerisindeki başlangıcımın, yerimin ve döndürüleceğim menzilin farkına varınca “insan” oldum.
Aslında buna bir hastalık olarak bakıyorum, bilim sağlıklı beden döngüsündeki her eksiği bir hastalık olarak tanımlar. Bende gönüllerin en büyük eksiği olan İslam’sızlığı hastalık olarak tanımlıyorum. Bu gönül hastası çaresizse isyan eder, güçlüyse kibir yapar, zenginse savurur vs., gönül şifa bulduğunda o hasta altın saraydada yaşasa, evsizde olsa, çok güçlüde olsa, ölüm döşeğinde de olsa aynı kişi olur. Rabbim gönüllerimize şifa versin.
Ama böyle konuştuğuma bakma, yinede nefsim her gün irademi yeniyor, gece tövbemi edip dünyadan yüz çevirip huzurla uyuyorum ama sabah iş vakti gelip dışarı çıktımmı nefsim bileğimi büküyor, hayvanlaşıyorum yani, dünyalık arzusu konusunu çözersem baya iyi olacak.
Rabbim candan önce ser vermeyi hepimize nasip etsin.